adnan aslan - dini Çoğulculuk problemine yeni bir yaklaşım

15
 islôm Aro ş t ı rmolor ı Dergisi S a y ı 4 2000 17 30 ini o ğ u l c u l u k Problemine Yeni ir a k l a ş ı m Adnan Aslan* New Approach to the Problem o f Religious Pluralism This article offers a solution to the problem o f religious pluralism within the context ofislam ic incl usivism. It begins by e f ı n i n g the problem o f plurality o f religions as a conflict between the notion of the all-merciful and just God, and salva tion limi ted to a "chose n" mino rity. Aft:er mentioning al-Ghazzali's notion of salvation, the author offers his own solution by daiming that all adherents o f traditional religions wi1l be saved a s long as the y believe and practice their own religion and do not confront with the message ofislam. G i r i ş Felsefi platformda din o ğ u l c u l u k , teolojik a ğ l a m d a dinler r a s ı diyalog mesele lerinin a t ı ' d a dim ü ş ü n c e y i yönlendirir hale gelmesi ve ü r e s e l l e ş m e süreci ı r i s t i - y a n l ı k haricindeki dinlerin b u meseleye dair e v a p l a r ı n ı zaruri hale e t i r m i ş t i r . Daha önceki bir a l ı ş m a m ı z d a 1 . tasviri olarak ifade etmeye a l ış t ığı m ı z bu problem, burada f a r k l ı bir a k l a ş ı m l a tekrar ele a l ı n m ı ş t ı r . Makalemizde dim o ğ u l c u l u ğ u n felsefi ve teolojik bir problem l u ş u dile getirildikten sonra islam ü ş ü n c e tarihinden bir örnek olarak Gazzall'nin konuyla ilgili l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z g ö r ü ş l e r i ifade edilecek ve k ı s m e n yeni bir a k l a ş ı m teklif edilecektir. insan dünyaya e l d i ğ i zaman, fizik a r l ı ğ ı n ı devam ettirecek maddi a r t l a d a bir likte ı rk ı n ı milletini, dinini tayin eden sosyal ve manevi a r t l a n d a a z ı r bulur. insan h a y a t ı n ı mümkün ı l a n f ı zikl ş a r t l a r e ş i t d a ğ ı t ı l ı n a s ı n a k a r ş ı n i n s a n ı n k i m l i ğ i n i o l u ş - turan sosyal a r t l a r f a r k l ı d ı r . Din ve milletierin f a r k l ı l ığı b u sosyal a r t l a r ı n tabii neti cesidir. Dinlerin, gayp aleminin a r l ı ğ ı ve özellikleri a k k ı n d a d o ğ r u l u ğ u empirik ola rak test edilmesi mümkün olmayan, hakikat d d i a l a r ı n d a b u l u n m a l a r ı b u d d i a l a r ı n da o ğ u zaman birbiriyle ç e l i ş m e s i , dinlerin o k l u ğ u n u bir problem haline getirm ek tedir. Bir tarafta dinlerin metafizik a r k l ı l ı k ve e l i ş k i l e r i , d i ğ e r tarafta e n s u p l a n n ı n Dr Adnan Aslan, TDV Islam r a ş t ı r m a l a n Merkezi. bk. Adnan Aslan, B a t ı Perspektifinde Dini o ğ u l c u l u k Meselesi", l s l f ı m A r a ş t ı r m a l a r ı Dergisi s a y ı 2 1998), s 143-163. © iSA M Istanbul 2000

Upload: muhammedakdag

Post on 05-Oct-2015

55 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

dini çoğulculuk nedir

TRANSCRIPT

  • islm Arotrmolor Dergisi. Say 4. 2000. 17-30

    Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam Adnan Aslan*

    A New Approach to the Problem of Religious Pluralism This article offers a solution to the problem of religious pluralism within the context ofislamic inclusivism. It begins by defning the problem of plurality of religions as a conflict between the notion of the all-merciful and just God, and salvation limited to a "chosen" minority. Aft:er mentioning al-Ghazzali's notion of salvation, the author offers his own solution by daiming that all adherents of traditional religions wi1l be saved as long as they believe and practice their own religion and do not confront with the message ofislam.

    Giri Felsefi platformda din! oulculuk, teolojik balamda dinler aras diyalog mesele-

    lerinin Bat'da dim dnceyi ynlendirir hale gelmesi ve kreselleme sreci Hristiyanlk haricindeki dinlerin bu meseleye dair cevaplarn zaruri hale getirmitir. Daha nceki bir almamzda 1. tasviri olarak ifade etmeye altmz bu problem, burada

    farkl bir yaklamla tekrar ele alnmtr. Makalemizde dim oulculuun felsefi ve teolojik bir problem oluu dile getirildikten sonra islam dnce tarihinden bir rnek olarak Gazzall'nin konuyla ilgili olduunu dndmz grleri ifade edilecek ve ksmen yeni bir yaklam teklif edilecektir.

    insan dnyaya geldii zaman, fizik! varln devam ettirecek maddi artlada bir-likte rkn, milletini, dinini tayin eden sosyal ve manevi artlan da hazr bulur. insan hayatn mmkn klan fzikl artlar eit datlnasna karn insann kimliini oluturan sosyal artlar farkldr. Din ve milletierin farkll bu sosyal artlarn tabii neti-cesidir. Dinlerin, gayp aleminin varl ve zellikleri hakknda, doruluu empirik ola-rak test edilmesi mmkn olmayan, hakikat iddialarnda bulunmalar, bu iddialarn da ou zaman birbiriyle elimesi, dinlerin okluunu bir problem haline getirmek-tedir. Bir tarafta dinlerin metafizik farkllk ve elikileri, dier tarafta mensuplannn

    Dr. Adnan Aslan, TDV Islam Aratrmalan Merkezi. b k. Adnan Aslan, "Bat Perspektifinde Dini oulculuk Meselesi", lslfm Aratrmalar Dergisi, say 2 (1998), s. 143-163.

    iSAM. Istanbul 2000

  • islm Aratrmalar Dergisi

    kurtuluu meselesi, bugn ada din felsefesinde dini oulculuk kavram altnda ele alnmaktadr. John Hick, 2 Wilfred Cantwell Smith3 ve Ninian Smart4 gibi bir ksm fi-lozoflar dini oulculuk meselesini felsefi platformda, Gavin D'Costa,5 Paul Knitter6 ve John Co bb 7 gibi bir ksm dnrler de teolojik zeminde ele almlardr.

    Toplumlarn u andaki sosyal gereklii ele alndnda, bir ferdin hangi dine mensup olaca byk lde hangi ailede doduuna baldr. Bir kimse Trkiye veya Pakistan da mslman bir ailenin ocuu olarak dnyaya gelirse byk bir ihti-malle mslman, Sri Lanka veya Burma'da Budist bir ailede dnyaya gelirse Budist, Hindistan'da Hindu bir ailede dnyaya gelirse Hindu, Avrupa veya Amerika'da hristiyan bir ailede dnyaya gelirse de hristiyan olmaktadr.8 Bu gereklikten hareketle, dinlerin mutlak hakikat iddialar inananlarn bu naifkonumlanna dayand iin ikna edici bulunmamaktadr. Dindar bir hristiyann Hristiyanl hakikate gtren tek din

    olduunu iddia etmesinin en nemli sebeplerinden biri hristiyan bir ailede domas ise, bu ahsn durumu esas alndnda, hakikate ulama irade ve iyi niyetli aratrmaya deil sadece tesadfe balanm olmaktadr.

    Dinlerin okluu daha ziyade tek Tanr'ya inananlar arasnda bir problem olarak gzkmektedir. Dinleri, insanlarn uydurduu fenomenal gereklik olarak deerlendirip adil ve merhametli bir Tanr'nn varln kabul etmeyenler iin, dinlerin hakikat iddialar ve bu iddialarnda elimeleri bir problem tekil etmem ektedir. Bu durumda dinler sanat ve felsefe gibi insann zihni rn olarak alglanr. Eer tek bir Tanr var-sa ve dinler de bu Tanr'ya farkl farkl sfat ve zellikler veriyorlarsa bunlardan han-gisi doru kabul edilmelidir? Fakat asl problem adaletli Thnr fikriyle tesadfen kay-bedilen veya kazanlan dini kurtulu fikri arasndaki eliki gibi grnen durumdur. Burada nerme ifade edilebilir:

    1. Yeryznde yaayan btn fertlere kar adil davranan merhametli bir Tanr vardr.

    2 Son otuz ylda yazd eserlerini bu konuya hasreden Hick'in en nemli almalar unlardr: God and the Universe o{Faiths, Macmillan, London 973; Problems o{Religious Pluralism, Macmillan, London 1988; An Jnterpretation of Religion: Human Respanses to the Transcendent, Macmi!Ian, London 1989.

    3 W. Cantwell Smith dini oulculuk tezini Towards a World Theology'de (Macmillan, London 1981) ele almtr. Bu husustaki ulat nihai sonular iin bk. ''Idolatry: In Comparative Perspective" iin-de TheMyth of Christian Uniqueness (ed. John Hickand Paul Knitter), SCM Press, London 1987, s. 53-68.

    4 N. Smart'n dini oulculuk meselesindeki en nemli eseri 1979-1980 yllarnda takdim ettii Gifford Lectures' muhtevi olan Beyand Jdeology: Religion and Future o{Western Civillzation'dir (Collins, London 1981).

    5 G. D'Costa, Theology and Religious Pluralism: Signpost in Theology, Basil Blackwell, Oxford 1986. 6 F. P. Knitter, Ho Other Name? A Critica/ Survey o{ Christian Attidutes Toward the World Religions,

    SCM Press, London 1985. 7 J. Cobb, Beyand Dialogue: Towards aMutual Transformatian of Christianity and Buddism, For-

    tress Press, Philadelphia 1982. 8 John Hick'in dini oulculuk hipotezinin en nemli dayanaklarndan biri, ferdin dini kimliini tesa-

    dfen doduu aileye borlu olmasdr. Hick'in bu olguyu hemen hemen her eserinde tekrar etmesi dini oulculuk hipotezini ortaya atmada bu fkrin etkisini gstermektedir.

    18

  • Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    2. Adalet ve merhametingerei olarak Tann, insanlar arasnda aynnclk yap-madan kurtulabilme imkfmm herkese eit datmtr.

    3. Tann dnyay sadece bir grup aznln, yani birdinin mensuplannn, kurtulu-a erecekleri ekilde yaratm, dolaysyla dierlerinin kendi hatalanndan kay-naklanmayan bir sebeple (doum) kurtulua ermelerine engel olmutur.

    Burada ikinci ile nc nerme arasnda ak bir eliki vardr. Eer ikinci ner-me doru ise, yani Tann adaleti gerei aynnclk yapmadan herkese kurtulma imka-

    n vermise nc nerme yanltr, yani dnyay sadece bir grup insann kurtulua ulaabilecei tarzda yaratm olmas dnlemez. kinci ve nc nermenin ayn anda doru olmas ise makul grnmemektedir.

    Gazzali'nin Yaklam Gazzali9 bu meseleyi mslman olmayaniann kurtuluu sorunu olarak ele almak-tadr. islam 'n hem kltrel hem de siyasi stnln tesis ettii bir devirde yaayan Gazzali'den dier dinleri islam'a entegre edecek plralist bir teori beklenemezdi. zel-likle Hristiyanlk'la ters den teslis, sa'nn Allah'n olu olduu inanc gibi konular-da Gazzali'nin elbette Kur' ani tavn benimsernesi ve Hristiyanl sapk bulmasn da

    doal karlamak gerekir. Dolaysyla Gazzali'de dinlerin okluu kelami bir mesele olmaktan ziyade, fetret kavram balamnda dier din mensuplannn durumu tarznda ele alnmaktadr.

    Allah 'n rahmetinin ok geni olduuna iaret ederek, islam mmetinden byk bir ksmnn hatta oru tutmayan ve namaz klmayan bedevilerin de kurtulacan ifa-de eden hadls-i erif zikrettikten sonra Gazzali yle demektedir:

    Yce Allah'n rahmetinin geniliini gsteren bu ve benzeri haberler oktur. Bu haber zel olarak Hz. Muhammed'in mmeti hakknda gelmitir. Ben de-rim ki: Her ne kadar ounluu ya bir anlk veya bir saatlik hafif ekilde, yahut hak-lannda cehenneme atlma ifadesinin kullanlabilecei bir sre cehenneme konulacaklarsa da rahmet gemi mmetierin birounu kapsamna alr. Hat-ta diyorum ki inallah zamanmzdaki hristiyan Rumlar'n ve Trkler'in o-unluunu yani Bizans ve Trk lkesinin u blgelerinde yaayan kendileri-ne davetin ulamad kimseleri de rahmet kuatacaktr. Davetin ulamad insanlar snftr: 1. Hz. Muhammed'in ismini hi duymayanlar. Bunlar mazurdurlar. 2. Hz. Muhammed'in isim ve sfatndan, gsterdii mucizelerden haberdar,

    slam lkesinin komulan olan ve onlarla bir arada yaayanlar. Bunlar inkarclardr.

    3. ki derece arasnda olanlar ki bunlar Hz. Muhammed'in isminden haber-dar, ancak sfat ve zelliklerinden haberdar deildirler, aksine tpk bizim

    9 ibn'l-Arabi, Mev!fma Celaleddin-i Rumi gibi dini oulculuk fikrine daha yakn ahsiyetler varken burada Gazzali'yi tercihimiz uygun grlmeyebilir. Onu tercih sebeplerimizden biri elbette Gazzall'-nin islam dncesinin nde gelen ve mslman kitlelerin tasvibini kazanm bir dn r olmasdr. Bununla birlikte ibn'l-Arabi ve Mevlana gibi mutasavvf ahsiyetler meseleyi teorik erevede ele alrken, Gazzall meseleye daha ok pratik adan yaklam ve bu konudaki hkmn bir sorumlu kii olarak vermitir.

    19

  • islm Aratrmalan Dergisi

    ocuklanmzn Mukaffa' adnda bir yalancnn peygamberlik iddia ettiini duymalan gibi onlar da ocukluktan beri ad Muhammed olan haa bir yalancnn peygamberlik iddia ettiini duymulardr. Bunlar da bana gre Hz. Peygamber'in vasflan konusunda birinci snftakHer ile ayn konum-

    dadr. nk ismini duymakla birlikte vasflann olduundan baka duy-mulardr. Bu ise konuyu aratrmaya sevketmez. 10

    Gazzali bu ifadelerden sonra, dier mmetiere hangi artlarda isHl.m mesajnn ulam kabul edilecei meselesine aklk getirir. Ona gre bir milletin sorumlu olabil-mesi iin, Allah Resl'nn peygamberliinin ispat olan, ayn yanlmas ve parmak-lannn arasndan su akmas, akl talannn tesbih getirmesi gibi mucizeleriyle birlikte Kur'an adnda bir kitap getirmi olmas mucizelerini tevatr yoluyla iitmi olmas gerekir. Bunu iitip sonra inkar edenler Gazzall'ye gre inkarc ve dolaylSyla sorum-ludurlar. Memleketleri mslman memleketlerine uzak olan Rum ve Trkler, Gazza-ll'ye gre sorumlu deildirler. Hz. Peygamber ve Kur'an hakknda haberleri iiten din-dar kimselerin ilerinde bir aratrma arzusunun domas beklenir. Onlann dnyaya meyli sebebiyle bu arzu domuyor ve gerei aratrmyorlarsa Gazziilf'ye gre yine sorumludurlar. inde aratrma arzusu domasna ramen aratrmada kusur eden kimse de kfrdedir. Dier din mensuplanndan Allah'a ve ahiret gnne inanc olanlar, bir peygamberin geldiini iittiklerinde aratrmalan gerekir. Aratrmaya baladklan halde sonuca ulamadan lrlerse, sorumlu deildirler ve Allah'n rahmet ve affna nail olmalan beklenir. ll

    Gazzali'nin ifadelerinde iki nokta olduka nemlidir. Gazzall islam dan haberdar olup, Hz. Peygamber'in ismini duyan herkesi sorumlu tutmamakta, aksine kkl-nden beri Hz. Peygamber hakknda yalan haberlerin tesiriyle inanmayanlann da sorumlu olmayacan sylemektedir. 12 Bu dnce olduka yaygn "mslman ol-mayan herkes kfrdedir ve cehenneme gidecektir" fikrini tashih etmektedir. Gazza-ll'ye gre bu genelierne doru deildir. Bir kimsenin sorumluluunu tayin eden faktr kendi zel konumudur. Kendi iradesine bal olmadan hristiyan bir ailede doduu iin zihni Hristiyanln kategorileri ve inan sistemine gre "programlanan" kimse,

    doal olarak Hz. Peygamber' i gerek kimlii ile tanyamayaca iin mazurdur. Dier taraftan Gazzali sorumluluu ferdinaratrma isteine balamaktadr. Eer aratm ve doru yola ularsa kurtulur, doru yola ulaamazsa sorumludur. Eer aratrmaya balar ve bir neticeye ulaamarlan lrse yine mazurdur. 13

    10 Ebu Hfunid Muhammed el-Gazzali, Faysal 't-Te{rika beyne'I-lslam ve'z-Zendeka, Menurat Dari'l-Hikme, Beyrut 1986, s. 105-106.

    ll a.e., s. 107. 12 Trkiye'de konuyla ilgili bir ksm tartmalar olmaktadr. Mesea Sleyman Ate bir makalesinde, Al-

    lah'a irksiz ve ahirete eksiz inanan ve ahlaken iyi konumda olan dier din mensuplannn da kur-tulua ereceini iddia etmektedir. Bu gre Talat Koyiit, "islam'n gelmesiyle dier dinlerin geer-lilii kalmamtr" diyerek cevap vermitir. Tartmann brn iin b k. Sleyman Ate, "Cennet Kim-senin Tekelinde Deildir" Islami Aratrmalar, III/1 (1989), s. 7 -24; Talat Koyiit, "Cennet M'min-lerin Tekelindedir" Islami Aratrmalar, III/3 (1989), s. 85-94.

    13 Tannm mslman alimlerden Musa Carullah Bigiyev, mslman olmayan toplumda yaamann pratik sonucu olarak, bu problemi ruhunun derinliklerinde hissetmi ve 1911 ylnda dier din men-suplarnn kurtuluuna dair Rahmeti llahiyye Burhanlar isminde bir risale yazmtr. Musa Carullah

    20

  • Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    ikinci nokta ise, Gazzali aratrma arzusunun dindar kimselerde daha youn ola-cam dnmektedir. Bu konuda genellemeler yapmak gtr. Tam aksi de sylene-bilir. Dindar olan kimseler kendi inan esaslanyla mutmain olduklan iin, dier dinleri

    aratrma arzusu dierlerine nazaran daha az olmaktadr. Mesela ihtida konusunda yaplm bir alma 14 kendi dinleriyle tatmin olmayan kimselerin daha ziyade aray iinde olduunu sylemektedir. Ftraten dindar olan kimseler kendi dinlerine gre daha iyi "programlanmalan" sebebiyle dier dinleri aratrma ihtiyac du ymazlar. Bu tesbit ayn zamanda dindar mslmanlar iin de geerlidir. Bir mslman hibir za-man Hz. isa'y bir hristiyamn alglad gibi alglayamaz.

    Yeni Bir Yaklam Dini oulculuk meselesine yeni yaklammz vahyin evrenselliinin yan sra Allah'n merhamet ve adaletini de vurgularnaktadr. Buna gre, Allah her millete pey-gamberler gndererek insanl doru yola armtr. 15 Allah peygamber gnderme-

    dii toplumu ahirette cezalandrmayacan aklam; 16 insan, peygamberler vastasyla sorumlu klnmtr. 17 Ayrca gnderilen her peygamberin ismini Kur'an'da

    bu risalesinde "umumu alemi insaniyetin necatna itikad ettiini" ifade etmi, nsalenin byk birksmn radikal telakki edilecek bu fikri kabul etmenin nemine ve buna yneltilen tenkitlerin tutarszlna ayrmtr. Miisa carullah Allah 'n rahmetinin gemi, halihazrda yaayan ve gelecek btn insanl~ amil ol-dugunu Kur'an'dan deliller getirerek ispat etmeye almaktadr. Ona gre, Allah Teata "Dilediimi azaba uratuun ve rahmetim ise her eyi kuatmtr" (A'raf 7/1S6) buyrug.Inda azab kendi iradesine baiamas ve fakat merhameti ise mutlakifade etmesi rahmetinin umum olduguna iaret etmektedir. Yine Kur' an-da 'De ki: "Ey nefislerine kar an giden kullann! Allah'n rahmetinden mit kesmeyin. Allah btn gnahlan bagtlar; nk O ok bagiayan ve ok esirgeyendir' (Zmer 39/S6), buyurulmutur. Miisa Carullah bu ayetteki "kullann" ifadesinin insaniann hepsini ierdiini ve dolaysyla Allah'n rahmetinden btn insanlgn istifade edeceini iddia etmektedir. Daha sonra Miisa carullah ra s. Maide 118, M'-minn 11 7-118, Kaf 28-2 9 gibi ayetleri muhataplann ikna edecek tarzda tefsir ve tahlil etmi ve bu ayetlerden Allah'n rahmetinin btn insanl~ amil olduguna dair "burhanlar" karmtr (daha geni bilgi iin b k. Rahmeti llahiyye Burhanlar, Vakit Matbaas, Orenburg 1911 ). Msa camilah'n bu tezinin Kur'an'n btnl gz nne alndgtnda ciddi temelleri oldugu aikardr. Tezinde, "rahmeti illlhiyyenin umumu" prensiplerini ortaya koymamas bu neri ile karlatnlmasn g-

    letirmektedir. Fakat genel bir karlatrma yapldnda Miisa carullah'n tezinin daha radikal oldugu grlr.

    14 Ali Kse'nin bu konuda yapt alma ihtida edenlerin daha nceki dinlerle alakalan bakmndan net fikirler vermektedir. Aratrmaya konu olan yetmi kiiden sadece sekizi (% 11) daha nce men-sup olduklar dinin gereini uyguluyorlard. Otuz iki kii(% 46) ise nceki dinlerine olan inanlar zayf ve hatta inan konusunda aldatlm hissediyorlar. On alt(% 23) kii ise hibir dine inanma-makta ve dinle de ilgilenmemektedir. On drt kii (% 20) ise farkl dini hareketlerle ilgilenmilerdir (daha geni bilgi iin b k. Neden Islam ' Selyorlar: Mslman Olan Ingilizler Ozerine Psiko-Sosyo-lojik Bir Inceleme, SAM Yaynlan, istanbul1997, s. S8). Dier dinleri aratrma arzusu bu aratrmada grlecei zere daha ziyade dindar olmayanlarda yogun olmaktadr. s "Her mmetin bir elisi vardr" (Ynus 10/47); "And olsun ki her mmete: 'Allah'a kulluk edin ve

    azdnclardan kann' diyen peygamberler gndermiizdir. Allah ilerinden kimini dogtu yola eritirdi, kimi de sapklg hak etti" (Nahl16/36); "Gemi hermmetiinde mutlaka bir uyarc bulunagel-

    mitir" (Fatr 3S/24). 16 "Biz peygamber gndermedike kimseye azap etmeyiz" (sra 1 7/lS). 17 "Mjdeliyici ve uyarc eliler gnderdik ki eliler geldikten sonra insanlarn Allah'a kar bahaneleri

    kalmasn" (Nisa 4/16S).

    21

  • islm Aratrmalar Dergisi

    zikretmemitir. 18 Bu Kur' ani prensiplerden iki nemli sonuca ulamaktayz: Birincisi Allah sadece mslmanlara deil btn toplurnlara peygamberler vastasyla vahiy gndermitir. kincisi Allah'n Kur'an'da zikretmedii, kk vahye dayanan ve hala inananlarn aydnlatan baka dinler de mevcut olmaldr.

    Dnyadaki mevcut diniere fenomenolojik adan bakldnda bir tarafta Hindu-izm, Taoizm, Konffiyanizm, Budizm, Yahudilik, Hristiyanlk, slamiyet gibi ahlaki prensipleri, kendilerine has ibadetleri, derin ve kompleks inan sistemleri olan gele-neksel dinleri grmekteyiz. Bu dinler dnyadaki birok sosyal, din kart ve yeni dini hareketlere ragmen varlklarn devam ettirmekle zaman testinden baar ile kmlardr. Dier tarafta Sihizm, Bahailik, Kadiyanllik ve bunlarn daha modem versiyon-lan olan Hare Krina, Moonculuk, amanizm, Satanizm ve Rajnisizm 19 gibi kkl ahlaki prensipleri olmayan, kendilerine has orijinal ibadet tarzlanndan daha ziyade dier geleneksel dinlerden dn alnan ve zamanla deien ibadetleri ve insani bek-lentileri esas alm basit doktrinleri olan modem "dinler" vardr. Bu geleneksel ve mo-dem dinler yakndan incelendiinde, geleneksel dinlerin ahlaki prensiplerini uygula-yacak bii: toplum yaratmalan, derin ve ayn zamanda kompleks doktrinleri ve orijinal ibadetlerinin olmas onlarn uydurolmu olmadn gsterir. Dier taraftan modem diniere bakldnda baz dini unsurlarn Budizm, Hristiyanlk ve Hinduizm'den aln

    m olmasna ramen, "doktrin", "ritel" ve "ahlaki"20 zellikleri bakmndan, basit ve olduka "makul" olmas, 21 onlarn insanlar tarafndan ounlukla dnyevi gayeler iin uydunlduunu gstermektedir.

    Karlatrmal dinler tarihi ile megul ve manevi adan duyarl her ilim adam geleneksel dinlerin insan zihninin rn olmayp, varlklannn vahye dayandn farkedecektir. Eer bunlar vahiy eseri ise, Musa'ya, sa'ya ve Muhammed'e vahye-den Tanr, Tao, Buda ve Konfys'e de vahyetmi olmaldr. Buradan hareketle Budizm, Taoizm, Konffiyanizm gibi geleneksel dinlerin, Yahudilik ve Hristiyanlk gibi kk vahye dayanan dinler olduunu ve belki de Tho, Konfys ve Buda'nn da Kur' an' da isimleri zikredilmeyen peygamberler olduunun ileri srlmesi mmkndr.

    18 "Ey Muhammed! Andolsun ki senden nce birok peygamber gnderdik; sana onlann kimini anlattk, kimini de anlatmadk" (M'min 40/78).

    19 Yeni dini hareketler kategorisi altnda deerlendirilen ve Avrupa ile Amerika'da her yl yzlercesi ortaya kan bu gibi modern ''dinler, yalnzln sosyal basksndan bunalan ve kiliseyle manevi

    aln gidererneyen kimseler iin, bir kurtulu yolu olarak grlmektedir. Bu hareketleri sosyolojik bakmdan inceleyen Bat'da birok alma vardr. ingiltere'deki yeni dini hareketlerin sosyolojik tahlilini yapan nitelikli bir eser iin b k. Eileen Barker, New Religious Movements: A Practica/Jntroduction, Her Majesty's Stationary Office, London 1989.

    20 Modern dinlerin sradan insani teebbsler olduunun en nemli delillerinden biri de ahlaki zaaflardr. Bu dinlerden bazlar yelerini itibarl ve zengin etmeyi amalayan bir menfaat birlii halinde tezahr temekte, bazan da yelerinin manevi zaaflar liderlerinin istismar ettii bir 'dini' teekkl olarak karmza kmaktadr (daha geni bilgi iin b k. a.g. e., zellikle yeni dini hareketleri misaller

    verdii "Appendix IV"). 21 Bahailer'in dnya vatandal ve kadn erkek eitlii gibi modern dnyann beklentilerini dini ve

    ahlaki prensipleri haline getirmeleri, bu dinin a ekillendirecek olan bir din olmadnn ve aksine an ekillendirdii modem zihnin eseri olduunun en gzel delili dir.

    22

  • Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    Dolaysyla Kur'an'n yahudi ve hristiyanlar iin ngrd baz hkmlerin, btn geleneksel dinleri ihtiva edecek ekilde geniletilmesi mmkn grnmektedir. 22

    Budizm, Taoizm, Hinduizm ve Konfyanizm dahil btn geleneksel dinler vah-ye dayanmaktaysa, metafzik, ahlak, ahiret ve dnya ile alakah temel doktrinlerinde

    ayn hakikati dile getirmeleri gerekir. Fakat bunlar yakndan incelendiinde, ahlaki prensipleri bakmndan birbirlerine benzeseler de, u andaki doktrin yaplannda bir ayniyet ve hatta benzerlik grlmemektedir. Mesela belli sfatara sahip bir Tanr; cen-net ve cehennemi olan ahiret inanc islam'n en temel doktrini iken, bugnk Budizm ve Taoizm'de bu tarz Tanr ve ahiret inanc net deildir. Bu doktrin farkllklarn, Seyyid Hseyin Nasr'n ileri srd gibi zahir batn ayrm veya her peygamberin kendi kavminin "lisan" ile gnderildii esprisi ile izah etmek mmkn deildir. Gele-neksel dinler arasnda grdmz, Tanr nn varl ve sfatlarna, cennet ve ce hen-nemin varlna ilikin elikileri, sadece formdaki elikiler olarak grmek ve formun tesinde bunlarn birletiini iddia etmek de tutarl deildir. Tanr birdir veya deildir, cennet cehennem vardr veya yoktur.

    Kur'an'n Allah'n varl ve sfatlar, ahiret hayatnn zellikleri ve ahlaki pren-sipler hususunda nihai ve mutlak hakikatleri insanla sunduuna, dier dinlerle mukayese edildiinde islam'n doktriner, ritel ve ahaki adan en kamil din olduuna, dolaysyla Allah katnda en doru dinin islam olduuna inanmaktayz. 23 Kk vahye dayanan dier geleneksel dinlerin metafizik ve ahlaki konularda ayn Kur' ani hakikati ifade etmeleri gerekirken, aksine bu konuda farkl ve hatta elikili doktrin-leri vardr. Bu elikiler nasl izah edilecektir? Bu konuda genel isarn anlay benim-siyoruz. Buna gre Hinduizm, Budizm, Taoizm ve Konfyanizm, Kur'an'n bildirdii gibi Yahudilik ve Hristiyanln yaad tecrbeyi yaayp tarihi sre iinde insani unsurlar katlarak zamanla deitirilmitir. Bu geleneksel dinlerin deititilmi oldu-

    unu kabul etmekle birlikte, Kur'an' esas alarak baktmzda, bunlarda ahlaki pren-sipler dahil bir ksm vahiy unsurlannn bulunduunu grmekteyiz.

    Bu balamda zellikle u iki noktaya dikkat ekilmesi gerekir. a) islam'dan baka geleneksel dinlerin deititilmi ve zamanla bozulmu olduu gereini, sadece oriji-nal vahyi (Kur' an) ellerinde bulunduranlar idrak edebilir. b) Kur'an'dan haberdar ol-mayanlarn elinde, dinlerinin muharref olduunu bildirecek baka delilleri yoktur. Bu sebeple mslmanlara gre (Allah katnda da) muharref olan bir din, kendi mensup-

    lar iin ve pratikte muharref olmamaktadr. Dolaysyla mslmanlarn da kendileri iin geerli olan bir hkm dier din mensuplan iin de geerli saymamalar gerekir.

    Dier bir ifadeyle mslmanlarn hristiyanlarn kendi dini anlay ve tecrbelerine dayanarak tevhidin esas ve teslisin bir yanlg olduunu tesbit etmeleri gerektiini savunmalan pek tutarl gzkmemektedir. 24

    22 Ehl-i zimme kavramnn ran fethedildii zaman Zerdtler'e, Hindistan fethedildii zaman da Hin-dulara uygulanmas pratikte onlarn da Ehl-i kitap sayld anlamna gelir.

    23 "'Allah katnda din phesiz islam'dr" (Al-i imran 3/19). 24 insanolu varlklan olduu gibi alglamak durumundadr. Tecrbi alann yorumunda ferde hrriyet

    tannmamtr. Bu alanda akl ve duyular bizi tek tr yorum yapmaya mecbur etmektedir. insanlarn

    23

  • islm Aratrmalar Dergisi

    islam'n dndaki geleneksel dinler Kur'an'la dorudan muhatap olmadklar mddete, kendilerindeki bozulan unsurlar tesbit etmeleri mmkn grnmyor. Do-laysyla ontolojik olarak yanl olan bir inanc, mesela testisi benimseyenlerin, bu-nun yanlln bildiren Kur'an'la, mslmanlarn muhatap olduu tarzdamuhatap

    olmad mddete, bu inanlarn yanl da olsa devam ettinneleri doaldr ve bu durum nihai planda kurtulularn engelleyecek bir {aktr de olmamaldr.

    Teklif etmeye altmz yeni yaklam ksaca formle etmek gerekirse: a) Vahiy evrenseldir; Allah her topluma bir eli gndermitir. b) o halde islam, Hristiyanlk ve Yahudilik'in dnda da ilahi kaynakl dinler vardr. c) Bugn varlklarn srdren geleneksel dinlerin, inan esaslar ve ahlaki urodeleri asndan modem "dinler"in aksine bidayetlerinde ilahi kaynakl olduklar varsaylr. d) Geleneksel dinler arasnda grlen metafizik ve ahlaki alandaki farkllk ve elikilerin sebebi islam dndaki geleneksel dinlerde vuku bulan tahrif ve bozulmadr. e) Bu deiim ve bozulmay sa-dece Kur'an'a muhatap olanlar bilebilirler. M uhatap olmayanlarn kendi dinlerindeki yanllan bilebilecei bir mekanizma olmad iin yanla inanmalan kurtlularna engel olmamaldr.

    Grld gibi bu neri Hick ve Nasr'n iddia ettii ekilde Yahudilik, Hristiyanlk, slamiyet, 25 Hinduizm ve Budizm 'i felsefi veya dini bir sistem ierisinde hepsini

    "doru" kabul eden oulcu bir yaklam ileri srmektedir. Burada sadece hristiyan veya Budistbir ailede dnyaya geldii iin Hristiyanla ve Budizm'e inanan kimse-nin cehenneme gideceini iddia eden fikirle, herkesin kurtluunu dileyen adil ve merhametli Thnn anlay arasnda bir eliki olduunu ve bu elikinin ortadan kald

    rumas gerektiini ifade ediyoruz. iman, kalbi bir olgudur ve onun kalpteki tahakkukunu kimin mmin, kimin in-karc, kimin mnafk olduunu nihai planda ancak Allah bilir. Bir kimse ibadet edip mslman olduunu syledii halde, kalben mslman olmayabilir. Bunun tersi de mmkndr; bir kimse iinde bulunduu artlarn gerei mslman olduunu ifade

    edemedii halde kalben mrnin olabilir. Bu adan bakldnda nihai planda kimin kurtulua ereceini ancak Allah bilir. Fakat mslmanlarn dier din mensuplan hak-kndaki iranlan, onlara kar oluan tavr ve dncelerini tayin etmektedir. Msl-manlarn dierlerine kar daha olumlu ve daha doru bir tavr gelitirebilmeleri,

    farkl kltr ve sosyal artlarda dnyaya gelmesi yorumlann etkilemez. Her insan iin akli, dolaysyla evrensel olan tek alan tecrbe alannn olduu iddia edilmektedir. Bunun dnda zellikle metafizik ve ahlak konulanndaki dorularm kayna hususu olduka tartmaldr. Bazlan bu noktada akl, dierleri ise vahyi esas almlardr. Tann ve ahiretin varlna aklla ulalr diyebilmek, dnyadaki din! olgular gz nne alnrsa olduka gtr. Bu konuda kesin hkme ulamak iin her din ve kltrden akll insaniann bu inanca ulatklann mahede etmek gerekir. Halbuki, insanolu bu hususta bizim beklediimiz sonuca deil de kendi dininin ikelerine inanmaktadr.

    25 smail Raci el-Farfki Kur' an! prensiplerden hareketle 'hanlf' kavramn yahudi, hristiyan ve msl-manlan birletiren st kimlik olarak takdim etmek istemektedir. Bu kimliin ieriini Faruki'ye gre. Kur'an'da ifade edilen (Al-i imran 3/64) ortak doktrinleri tevhid oluturacaktr. Bu din arasndaki

    farkllk ve elikiler asil olmayp anzldir ve iyi niyet ve hikmetle zlecek eylerdir (daha geni bil-gi iin b k. "Toward a Critica! World Theology" in Toward Jslamization of Disciplines, Virginia 1989, s. 409-453.

    24

  • Di nT oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    haklanndaki dncelerin deimesine baldr. Dier taraftan dinlerin okluu me-selesi inan asndan da bir eliki veya tutarszlk arzediyorsa, mslmaniann bu tutarszl izahtan bigfne kalmalan dnlemez.

    Klasik islam dncesindeki yaygn kanaate gre, 26 bir ferdin kurtuluu mevcut hak dine inanmasna baldr. Biz burada, birdinin inan doktrininin btnnn doru olmasyla o dinin kurtulua ulatrmas meselesini birbirinden ayrmaktayz; bize gre kurtulua ulamann olmazsa olmaz art mevcut hak dine inanmak deildir. inde bulunduu artlar gerei, hak dine inanma imkan bulamayan bir kimsenin

    kurtuluu iin, hak dine balanmann art olmas makul grnmemektedir. Bu sebep-le: Kayna vahiy olan geleneksel diniere inanan ve o dinin ahiakl dsturlann yerine getiren dindar kimseler, Kur'an 'n mesajna Hz. Peygamber'in etrafndakilerin muhatap olduu younlukta muhatap olmadklar ve i dnyalarnda Hz. Peygamber'in doruluuna dair bir phe belirmedii mddete kendi din-lerinin meta(zik ve ahiakl esaslarn yerine getirmekle sorumludurlar. Daha ak bir ifadeyle Hindistan'da yaayan dindar ve ahlakl Hindu, Tibet'te yaayan dindar ve

    ahlakl Budist, Roma da yaayan dindar ve ahlakl hristiyan, in' de yaayan dindar ve ahlakl Taoist, islam'n mesajna gerek anlamdamuhatap olmadklan ve i dn-yalannda Hz. Peygamber'in gerek peygamber olabileceine dair bir dnce belir-

    medii mddete, yanl dahi olsa kendi dinlerine inanp gereini yaptklan zaman ahirette Allah'n rahmetiyle muamele grecekleri umulur. Kendi dinine inanmayp, gayri ahlaki bir hayat sren; veya dindar, ahlakl ve fakat islam 'n mesaj ile dorudan m uhatap olduu halde onu inkar eden; veya dindar, ahlakl ve islam 'n mesaj ile

    dorudan muhatap olmad halde kendi i dnyasnda Hz. Peygamber'in doruluuna dair beliren dnceyi aratrnayp rten kimseleri kafr kabul etmekte ve bunlann Allah'n Kur'an'da bildirdii azabamuhatap olacakianna inanmaktayz.

    Bugn yeryznde islam toplumu dnda yaayanann ou Hz. Peygamber' i, gerek vasflannda tanmamlar. aksine ok kk yalanndan beri, Hz. Peygamber ve islam hakknda doru olmayan bilgilerle beslenmiler ve doal olarak da islam'a

    inanmamlardr. Bunlan, kendilerine tebli ulam sayp, onlardan mslmanlar gibi inanmalann beklemek ve sonunda da sorumlu tutmak geree uygun deildir. Bu kimseier, yani kendi dinlerinin metafizik esasanna inanan ve ahlaki prensiplerini uy-gulayanlar ftraten dindar ahslardr. Eer bu ahslar islam toplumlannda ve msl-man aile de dnyaya gelselerdi ahlakl ve dindar bir mslman o lurlar d varsaymn da dikkate almak gerekir. Bununla birlikte ilerinden islam' aratranlar, mslmaniann

    26 Klasik slam dncesinden hareketle dini oulculuk meselesine zm arama teebbsleri devaml olmutur. Hanefi zcan, ierigi ve problemi var klan zemin bakmndan modem dnyann varlgin esas alan dini oulculuk meselesine klasik kelam baglamnda zm aram ve bu adan Matndl'-nin kelam dncesini incelemitir. zcan bir bakma Matrldl'nin cevap aramadg bu modern soruyu Matrldl'ye yneltmi ve onun baka meseleler iin rettigi cevaplardan agmzn bu nemli sorusuna cevap aramtr. Aynca emek mahsul olan bu alma Matrldl'nin din anlayn ortaya koymas bakmndan da nemlidir (daha geni bir bilgi iin b k. Miitrfdf'de Din[ oulculuk, M llahiyat Fakltesi Yaynlan, stanbul 1995).

    25

  • islm Aratrmalar Dergisi

    yaadklan memleketlere seyahat edenler veya msJman toplumlarda yaayanlar, islam 'n hak din olduunu bildikleri halde inkar edenler de vardr, bunlar da bile bile inkar ettikleri iin sorumlu olmaldrlar.

    Bu neriye en ciddi tenkit Gavin D'Costa'dan geldi. D'Costa tenkidinde "eer bir din gayri ahlaki ve gayri insani bir uygulamay tevik ediyorsa, bu dinin veya men-suplannn durumu ne olacaktr?" sorusuyla balamaktadr. Mesela Hinduizm, din-dar Brahmanlar'a satiyi, yani dul kalan kadnn diri diri yaklmasn emretmektedir. Bunu dini bir emir olarak grp uygulayanlar kurtulua m erecek ve bunu emreden Hinduizm doru bir din mi kabul edilecektir?27

    D'Costa'nn eletirisine cevap vermek gerekirse, bir ahsn mevcut hak dine balanmasyla, onun kurtulmas hususunu birbirinden ayrmak gerekir. Bizim Hinduizm'i doru bir din olarak kabul etmemiz sz konusu deildir. Fakat bu din gayri ahlaki bir uygulamay onaylyorsa mensuplan yine kurtulua erecekler midir?

    islam ' hak din kabul ettiimiz iin Hindular'n dul kadn yakmalann doru kabul etmemiz mmkn deildir. Bu yaklam, ayn zamanda kurtulu tezini kendi dininin ahlaki kabul ettii davranlan yapmas artna balamtr. Dul kadn yakma ( sat) uygulamas bize gayri ahlaki ve gayri insani gelebilir. Fakat burada nemli olan bir Brahman n bu fiili nasl grddr. Eer bir Brahman bu ii, yaplmas dini adan vacip bir fiil olarak gryor ve bunu uyguluyorsa, o ahs ahlaksz ve vicdansz oldu-u iin deil, aksine dindar olduu iin yapyordur. 28 Bu durumda, o ferdin artlannda doan ve yetien her dindar ahsn ayn ekilde dneceini ve ayn eyi yapaca-n hesaba katmak gerekir. Burada bir Brahman 'n bu fiili yapmasyla, bizzat bu fiili

    yapmann bizim amzdan doru olup olmad hususunu birbirinden ayrmak du-rumundayz. 29 Kendi geleneinde bu uygulamay dini bir veeibe olarak alglayan bir Brahrnan, bu uygulamann dini bir veeibe olmayp aksine ahlaki sapma olduunu ifade eden bir dine gerek anlamdamuhatap olmad mddete, bu fiili bir sapklk olarak

    alglamas beklenemez. Fakat bu durum uygulamann doru kabul edildii anlamna gelmez.

    Z1 Gavin D'Costa, Review of Religious Pluralism in Christian and lslamic Philosophy: the Thought of John Hick and Seyyid Hossein Nasr, by Adnan Aslan, Islam and Christian-Muslim Relations, XII 2 (July 2000), s. 256.

    28 Hz. Peygamber arnelierin niyetiere gre olduunu sylerken bu evrensel ilkeye iaret etmi olmaldr. Bir fert samimi olarak ahlaki olduuna inand ve bu sebeple yapn bir I, nihayetinde kt bir davran da olsa, bu fert niyetine gre muamele grmelidir.

    29 Bizim bu nerimize gre teslisi reddeden Katolik dini bir esas reddettii iin sorumlu olmaktadr.

    26

    Teslisin yanl olduunu iddia eden birinin kendisiyle ayn fkirde olan bir Katolii sorumlu tutmas aslnda bir eliki gibi grnmektedir. Fakat meselenin baka boyutlan vardr. Eer bu Katolik kimse, slam ile muhatap olduu iin tesltsi reddediyer ise, o zaman tebli ulam demektir ve tesltsi reddet-mekle sorumludur. Eer bu kimse sekler bak asna sahip olmaktan dolay tes !isi reddediyorsa, o sadece teslts deil Hz. Isa'nn bir mucize olarak babasz dnyaya gelmesi gibi dier din! doktrinleri de reddediyer demektir. Bu yaklam bu ahs tesltse ve dier dini umdelere inannakla sorumlu tutmutur, zira bu ahs eer mslman toplumda yaasayd Hz. Peygamber'in mucizelerini belki de Kur'an' inkar edecekti.

  • Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    Eer geleneksel din mensuplanndan bir kimse, dinin metafizik ilkelerine inanyor ve fakat ahlaki emirleri yerine getirmiyorsaveya ahlakl ve fakat o dinin metafiziine

    inanmyorsadurumu ne olacaktr? Burada inanla ahlak arasnda dorudan bir ali'ka kumlduu dorudur. islam'da olduu gibi dier geleneksel dinlerde de din ile ahlak, dindarlkla ahlakl olma birbiriyle zdelemitir. Nasl ki dindar bir mslman ayn zamanda ahlakl demektir, ayn ekilde dindar bir Budist de ayn zamanda ahlakl ol-

    maldr. Yaklammz bu varsaymdan hareket etmektedir. O geleneksel din mensup-lannda dindar ve fakat ahlaksz veya olduka ahlakl ve fakat dindar olmayan ahslara rastlayncaya kadar bu varsaym doru kabul edecektir.

    Bir Mukayese Bu neri John Hi c k ve Seyyid Hseyin Nasr'n dini oulculuk anlaylan ile kar-latnldnda nce Hick'in bir teist olduu Mutlak gerekliin varlna inand grlr. Fakat ona gre bu insaniann hibir zaman bilemeyecei ve hibir sfatla va-

    sflayamayaca, numenal gerekliktir (the real an sich). Musa, sa, Muhammed ve Buda gibi hassas mhlu yce ahsiyetler Mutlak'n tesir alannda gerekleen youn bir dini tecrbe annda hissettikleri manevi etkiyi kendi toplumlanndaki kavramlarla ifade etmilerdir. Bu youn dini tecrbelerin neticesinde dinler olumutur. Kendinde

    vasflanamaz bu mutlaka Musa Adonay, sa Sema vi Baba, Muhammed Allah, Buda Nirvana, Hindu avatarlar, iva ve Vinu demiler, bu "ilahirealite"yi kendi kltrle-rindeki kavramlarla isimlendirmilerdir. Bu sebeple dinlerin tanrlar numenal mut-

    lakn fenomenal tezahrleridir.30 Mutlak Yahudilik, Hristiyanlk ve slamiyet gibi semitik dinlerde mahhas bir zat olarak, Hinduizm ve Budizm gibi Dou gelenekle-rinde ise daha ziyade, mahhas olmayan "varlk" tarznda alglanmtr. Buradan hareketle Hick Yahudilik, Hristiyanlk, slamiyet, Hinduizm ve Budizm'den mteekkil be byk dini, inananlan "ben merkezli" bir hayat tarzndan, "Hak merkezli" bir yaaya (from self-centredness to reality-centredness) tevik ettii ve tarih boyu in-sanlara manevi bakmdan nder olabilecek milyonlarca aziz, veli yetitirdii iin doru kabul etmektedir. Dolaysyla bu dinlerin mensuplan da, Hick'e gre kurtulua ere-ceklerdir. 31

    Biz John Hick'in dini oulculuk hipoteziyle ok temel bir mevzuda aynlmak-tayz. Hick'e gre mutlak hakikatintesiri olsa da dinler nihai planda insani kurgu-

    lardr. Dolaysyla deimez hakikatierin Tanr tarafndan bildirildii fikrini olgusal bir gereklik olarak deil de "mitolojik" bir ifade olarak grmek gerekir. Dolaysyla Hick'in dini oulculuk hipotezi, Tanr'nn insanlara vahiy yoluyla hakikatleri bildirmesini

    30 Hick burada iaret edildigi gibi, Kant'n tecrbe edilif alan tayin iin icat ettigi numen fenomen aynmn dini alana uygulamaktadr. Kant'a gre biz eylerin sadece fenomen dnyasndaki varlklarn, yani grnlerini tecrbe ederiz, kendinde eyi yani numeni ise asla bilemeyiz. Hick'in mutlak bilinemez, dinlerin bize Tanr olarak bildirdikleri ise bu mutlakn tezahrdr fikri Kant'n bu gr-

    nden mlhemdir. 31 Doktora almamzn nemli bir ksmn oluturan bu konunun tenkit ve degerlendirmeleriiin bk.

    Adnan Aslan, Religio,s Pluralism in Christian and lslamic Philosophy: The Thought of John Hick and Seyyid Hossein Nasr, Curzon, London 1988. Ayrca bk. SAM Dergisi, 2 (1998), s. 156-163.

    27

  • islm Aratrmalar Dergisi

    ontolojik manada doru kabul eden bizim nerimizden temelde ayrlmaktadr. Biz Hick'in Yahudilik, Hristiyanlk, Budizm, Hinduizm gibi dinlerin "doru" ve geerli din

    olduu iddiasn reddetmekle birlikte, nerimiz slam'la gerek anlamdamuhatap ol-mam dindar ve ahlakl yahudi, hristiyan, Budist ve Hindular'n kurtulacan ifade etmekte ve bu noktada Hick'in oulculuk hipoteziyle ksmen uygunluk arzetmektedir.

    Hick, bir taraftan dinlerin Tanr hakkndaki tanmlamalarn doru kabul etmez-ken, dier taraftan inananlarn bu vasflar doru kabul edip ona gre davranmalan

    gerektiini syleyerek kendi iinde bir elikiye dmektedir. Bizim nerimiz ise, en doru din olarak islam ' kabul etmekte; dier geleneksel din mensuplannn rabbin bu son mesajndan haberleri olmad mddete kendi dinlerini hak bilmelerini de doal karlamaktadr.

    Hick'ten ayrldmz dier nemli bir nokta da tezlerin ifade edildii zemindir. Hick dini oulculuk hipotezine, daha geerli grd iin felsefi bir model vastasyla zm retmek istemitir. Biz ise dinlerin okluu meselesini dini ve teolojik bir problem olarak grmekte ve ona gre bir zm nermekteyiz.

    Nasr'a gelince; o dinlerin varln izah ederken zihni ve dolaysyla felsefi kur-gulan deil, olann tasvirini esas aldn ifade etmektedir. Ona gre dinler mutlak ile insan ilikisi neticesinde, Tanr, kainat ve insanln kaderi hakkndaki hakikatleri ifade iin var olmulardr. Dolaysyla din mudakn dnyadaki ifadesi olup, mutlak deie

    medii iin, onun ifadesi olan hakikat de zde deimez. O halde farkl dinler ayn mutlak hakikati ifade ettiklerini nasl iddia edebiliyorlar? Nasr bu soruya yle cevap verir: Mutlak hakikat deimez ve fakat o kendini farkl zaman ve kltrel havza-larda farkl ekilde ifade eder. Dolaysyla farkllk zorunluluktur. Zira mutlak, insan-lara ulaabilmek iin sze, kelimelerle ifade ye, dolaysyla da forma girmek zorunda-

    dr. Formda asl olan birlik deil, okluktur. Dinler zahiri boyutlarnda, yani dokt-rin, kutsal kanun ve ibadet ekillerinde farkl olsalar da, batn boyutlarnda, yani zde ayndrlar. Fakat bu birlii sadece manevi bakmdan yetkin olanlar fark edebilir.

    Nasr, dinlerin eliik hakikat iddialannn aklanabilir olduuna inanr ve Hz. lsa ile ilgili hem Hristiyanln hem de slamiyet'in nerdii doktrinlerin ikisini de doru kabul eder. Nasr birbirine zt grnen durumlarn ayn anda doru olmasnn imkan-

    sz telakki edilmesini modem epistemolojiye balar. Nasr bu fikrini bir misalle u ekilde aklar: Yerkre dnmekte mi, yoksa duraan mdr? Nasr'a gre bu iki zt halin ikisi de ayn anda dorudur. Yerkre, hayatn onun stnde devam ettiren ve onu her an tecrbe eden milyarlarca kii iin gerekten dnmemektedir. Fakat ayn za-manda, yerkre hakknda sradan insanlarn bilgisinin tesinde bilgi edinen gerek uzmanlan iin yerkre gerekten dnmektedir. Bu iki durumun ikisi ayn anda dorudur. Buradan hareketle Nasrhem Hristiyanln hem de slam'n doktrinlerinin birbirleriyle eliseler dahi ayn anda doru olduklarn sylemek istemektedir. 32

    32 Hristiyanlk ve islam asndan Ysa'nn konumu hakknda daha geni tartmalar iin bk. Adnan Aslan, "'Dinler ve Mutlak Hakikat Kavram: John Hick ve Seyyid Hseyin Nasr'la bir Mlakat"', /s lam

    Aratrmalar Dergisi, sy. (1997), s. 175-188.

    28

  • Dini oulculuk Problemine Yeni Bir Yaklam

    Dolaysyla Nasr Yahudilik ve Hristiyanln kendi din adamlan tarafndan deitirildii tezini, mslmaniann dini kimliklerinin bir gerei olarak ifade ettikleri fikirler tarznda kabul etmekte, tezin evrensel ve olgusal bir doru olduunu kabul etmemektedir. 33

    Nasr'n geleneksel ekoln bak asyla ortaya koyduu bu dini oulculuk an-layyla birok noktada uyumaktayz. Biz de Nasr gibi, Allah 'n insanl doru yola

    ulanrmak iin peygamberleri vastasyla hakikati gnderdiine ve bu hakikatin ezeli ve deimez olduu tezini kabul etmekteyiz.

    Nasr'dan aynldmz en nemli nokta, biz dinler arasnda grlen farkllk ve elikiyi, islam'n haricindeki dinlerin zamanla bozulup tahrif edildii fikriyle aklarken, Nasr dinler aras farkllk ve elikinin, dinlerin "formellik" ve "resmiyet" i ifade eden zahiri boyutundan kaynaklandn belirtmektedir. Ona gre, dinlerin akn bir-lii ancak dinlerin biinni boyutunda tecrbe edilir ve ancak manevi yetkinlie ulam

    ahsiyetler tarafndan alglanabilecektir. Nasr'la bu neri arasnda ihtilafa sebep olan bu noktann biraz daha almas gerekir. Bata ifade edildii gibi, Nasr teslisi de ilahi hakikat kabul ederek, tevhidle uzlatrmak istemektedir. Biz ise, teslisi bir hakikat ola-rak grmeyip insani bir sapma olduunu iddia etmekteyiz ve uzlatrma iin zoraki tevillere bavurmann yersiz olduunu dnmekteyiz. Eer Kur'an ilahi hakikatleri ifade eden ve Allah tarafndan gnderilmi bir kitapsa onun teslisin yanl olduunu sy-lemesi, ilahi bir tashih olarak kabul edilmeli ve teslisin yanl olduu sylenmelidir.

    Nasr'n bak as dier dinlerdeki ilahi unsurlan grmek iin gerekli bir vizyon ola-bilir. Fakat dinler arasndaki farkllklan izah iin bavurduu biitni yntem yanltr; hem Hinduizm'in samsara inanc hem de islam'n ahiret inancn veya sa'nn

    armhta hem ldroldn ve hem de ldrlmediini syleyen doktrinlerin ayn anda doru kabul edilmesi mmkn deildir.

    Dirllerin zamanla tahrif edildii fikrini Nasr'n yle deerlendireceini dnmekteyiz. Eer dinlerin bozulmas zamana veya dinin muhtevasnda Tann'nn koyduu bir unsura bal ise islam' bunun dnda tutmak mmkn deildir. Eer dinler belli bir zamanda bozuluyorsa, ayn sre geince islam da bozulacaktr. Eer bir din, diye-lim Hristiyanln zel artlanndan (sa'nn babasz dnyaya gelmesinden) dolay teslls veTann'nn olu olduu gibi doktrinler douyor, dolaysyla Hristiyanlk bozu-luyorsa, bu bozulmadaasl sorumlu insanlar m yoksa Hristiyanl bozulacak ekilde gnderen Tann mdr? Nasr'n dinlerin bozulmas ve tahriffikrine bu nevi itirazlar

    yneltnesi mmkndr. Fakat, islam'n dier dinler gibi bozulaca teorik olarak id-dia edilse bile, mslmanann Kur'an'n hi bozulmayp btnln koruduuna olan inanlan Kur'an'n tahrifini engellemektedir. Aynca insanln ulat kltrel seviye, yazl bir metni bir sonraki nesle devretmek iin gelitirilen teknikler, Kur' an 'n

    muhafazasnn terninat da saylabilir. Burada ifade etmeye altmz yeni yaklam Nasr'dan daha ziyade Gazzali'-

    nin nerisine yakndr. Ancak Gazzali'nin teklifinden de nemli bir noktada aynlr. Gazziili Hz. Peygamber'i kklnden beri yanl tanm ve yle irianm insanlan,

    33 Nasr'n grleri iin aynca bk. Aslan, "Bat Pespektifinde Dinf ogtlculuk Meselesi", s. 158-159.

    29

  • islm Aratrmalar Dergisi

    tebli ulamam kabul etmekte ve dolaysyla da mazur saymaktadr. Bugn dier din mensuplannn byk bir ounluu iinde yaadklan sosyal artlar gerei Hz. Peygamber' i yanl tanmlardr. Dorusu sosyal artlar insaniann tavnn belirlemekte-dir. Hakim Bat toplumunda yaayan insanlar slamiyet' i geri kalm toplunann dini olarak grmekte ve yeterince ciddiye almamaktadr. Dier taraftan, in ve Japon mil-letlerinin geleneksel zihin yaplan, yaratan ve her eye hakim bir Tann fikrini kav-ramaktan olduka uzaktr. Gazzali, Hz. Peygamber'i iinde bulunduu artann bir sonucu olarak yanl tanyan btn dier din mensuplann, ister kendi dinine inansn ister inanmasn, ister dindar ve ahlakl, isterse IMini ve gayri ahlaki bir hayat yaa

    snlar, tebli ulamam saymakta ve dolaysyla btn mazur kabul etmektedir. Biz ise, btn geleneksel dinlerin mensuplann islam' tanmadklan mddete dinlerini muharrefbilmelerinin mmkn olmad gereinden hareketle, hristiyan, yahudi, Hindu, Budist, intoist ve Taoistler'i ahlaki ve dini esaslann yerine getirmekle so-rumlu tutup kurtululann bu arta baladk. Dolaysyla bu neri dindarl ve ahl-akilii esas alarak nemli ve yerinde bir tashihte bulunmaktadr.

    Sonu Sosyalleme, henz kendi evresinin farknda olamayan bir ocuun nce kendi varlnn uuruna eriip, zamanla iinde yaad toplumun deer ve normlanna gre hareket edebilecek bir kabiliyete ulama srecidir. Fert iinde doduu aile ve toplum

    tarafndan adeta bir bilgisayar gibi programlanmaktadr. Bu programn en nemli un-surlanndan biri de dindir. ocukluundan itibaren belli birdinin esaslanyla program-

    lanm bir fert, farkl tarzda programland iin baka dinleri takdir edemeyecektir. ihtida gibi dururrlar hari, fert hayat boyunca bu program erevesinde hareket ede-cek ve ocukluunda ald dini terbiye ve esaslan rasyonelletirerek onlara bal bir

    hayat srecektir. Dolaysyla, fertler yaayaca aile ve toplumu kendi iradeleriyle semedikleri iin iinde bul.nduklan ortamn sonulanndan tamamen kendileri so-rumlu olmamalan gerekir. Dier bir ifadeyle, Tann'nn adaleti bir ferdin hristiyan bir ailede doduu iin hristiyan, yahudi bir ailede doduu iin yahudi, Budist bir ailede

    doduu iinBudist olmasn, o fert iin doutan bir su olarak ngrmez. Fakat insanoluyaratlnn gerei olarak hakikati aramakla ykmldr. Dier

    din mensuplan hakikati arama noktasnda kendi dinleriyle tatmin oluyor ve baka din arama ihtiyac hissetmiyorlarsa, o zaman onlann yapmas gereken ey kendi dinleri-ne uymaktr. Bu artlar iindeki birinin, islam' kabul etmekle sorumlu olabilmesi iin, a) Kendi dininin sunduu hakikatle tatmin olmamas ve bu durumun onu yeni bir din aramaya sevketmesi ve islam'da o ferdin aray annda ulaabilecei bir konumda

    olmas, b) Mensup olduu kltrel artlarda islam'n hakikat olduuna iaret eden birtakm unsurlann bulunmas, c) Tebli vastasyla islam'la kar karya gelmesi, d)

    islam'n doru bir din olduuna dair iine bir his domas gerekir. Dolaysyla dier diniere mensup fertlerde, bu artlardan biri veya birka gereklemedii mddete, kendi dinlerindeki ahlaki ve metafzik ilkelere inanmak ve onlann gereini yapmakla sorumludurlar. Bunu gerekletirirlerse kurtulua ulamalan beklenir.

    30