aesthetic novel elements in peyami safa‟s novel … · 2015-02-14 · kierkegaard, estetiği...
Post on 20-Jan-2020
16 Views
Preview:
TRANSCRIPT
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/2 Spring 2012, p.335-351 , ANKARA/TURKEY
“YALNIZIZ” ROMANINDA ESTETİK ROMAN UNSURLARI
Veysel DOĞANER*
ÖZET
Güzelliğin soyut bir kavram olması ve belli bir tarifinin yapılamaması, estetik bilimini kurallar belirleme ve pozitif bilimlerde ortaya konulan doğru ya da yanlış gibi deneysellik sonucu ortaya çıkan yargılar ortaya koyma konusunda zorlamaktadır. Estetiğin bir bilim olarak kabul edilmesi ile estetik, bu öznel yargılardan sıyrılarak evrensel boyutu ile güzeli açıklamaya çalışır. Estetik roman ise kendi türü içerisinde belli bir çerçeve çizerek türünün sınıflandırmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Estetik roman, estetik yargının temelinden duyusallığı çıkararak onun yerine düşünsel kavramları koymayı amaçlamaktadır. Estetik roman, bütün amacı sanatsal bir yapıt ortaya koymaya çalışan yazarın ürünüdür.
Bu çalışmada estetik roman ölçütlerinden hareketle Peyami Safa’nın Yalnızız romanındaki estetik unsurları ortaya konmaya çalışılmıştır. Giriş kısmında estetik konusuna açıklık getirilmeye çalışılmış, Birinci kısımda estetik romanın kıstaslarına, İkinci bölümde Peyami Safa’da estetik roman konusuna değinilmiş, son bölümde ise Yalnızız romanının estetik unsurlarına yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: estetik, estetik roman, Yalnızız
AESTHETIC NOVEL ELEMENTS IN PEYAMI SAFA‟S NOVEL „YALNIZIZ‟
ABSTRACT
Beauty as an abstract concept and not having certain definition has created to difficulties for aesthetic science to apply rules and to define judgement about what is right or wrong based on experiments like positive science. Aesthetic being accepted as a science tries to explain beauty with reference to universal criteria by limiting subjective judgement. Aesthetic novel by defining the boundaries of its own kind aims to classify itself. Aesthetic novel aims to replace sensorial with intellectual concepts of the element of aesthetic. Aesthetic novel is the product of author aiming to produce an artistic work.
In this study, we define aesthetic novel elements in Peyami Safa’s novel ‘Yalnızız’ referring to aesthetic novel criteria. In introduction, studies on aesthetic are examined. The elements of aesthetic novel in general will be discussed at the second part and elements of aesthetic novel at the novel of ‘Yalnızız’ will be examined at the last part.
Key Words: Aesthetic, Aesthetic Novel, Yalnızız
* ArĢ. Gör., Mardin Artuklu Ü. Edebiyat Fak. Türk Dili ve Ed. Böl. El-mek: doganerveysel@gmail.com
336 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Giriş
Estetik sözcüğü Yunanca „aisthesis‟ kelimesinden türemiĢtir. Sözcüğün sözlük ya da kelime anlamı „duymak‟, „algılamak‟ olarak verilebilir. Bunun yanında estetik sözcüğüne en yakın
anlam „duyum‟dur. “Estetik bu anlamda; duyulur algının, duygusallığın sağladığı bilgi ile ilgili bir
bilim olarak düĢünülür”(Tunalı, 2010: 13). Estetik terimi „duyum‟ anlamından hareketle “duyusal bilginin bilimi” olarak da adlandırılabilir. Baumgarten
1, estetiğin ayrı bir felsefe dalı olarak
yerleĢmesini sağlamıĢtır. Baumgarten‟dan önce de estetik vardır; fakat ayrı bir dal olarak yer
almamıĢtır.
Sosyal bilimlerin bilgileri sistemleĢtirme ve kesin sonuçlara varma konusunda yaĢadığı
sıkıntıyı estetik de yaĢar. “Estetik, açık seçik olmayan bir bilginin, sensitiv (duyusal) bilginin
bilimi” (Tunalı, 2010: 14) olarak tanımlanır. Aynı zamanda estetiğin, “duyusal bilginin bilimi”
olduğu için belli çerçeveler içerisinde sistemleĢtirdiği bilgilerin, açık seçik olmadığını, bulanık olduğunu görürüz. Estetik için temel belirleyici mantıksal bilgi değil, duyusal bilgidir.
Estetik güzel üzerine düĢünür. Güzelin soyut bir kavram olması ve belli kurallara
bağlanamaması da estetik bilimine farklı bir boyut katar. Bu farklı boyut, estetiğin verilerinin sezgi ile açıklanmasını beraberinde getirir. Duyusal bilgiyi araĢtıran estetik, bireysel verilere ulaĢır. Fen
bilimleri ya da pozitif bilimler gibi genel bir yargıya varamaz. Çünkü “sezgi bize bireysel olanı”
(Sağlık, 2010: 212) verir. Sezgi, bilginin en yalın halidir.
Pozitif bilimlerden tamamen ayrı tuttuğumuz estetik, doğru ya da yanlıĢ gibi deneysellik içeren cümlelerle açıklanamaz. Bunun yerine güzel-çirkin gibi daha bireysel cümlelerle
açıklanabilir. Bütün bu bireysel açıklamalara rağmen estetik, bir bilim olarak her bilimin belli
kurallar geliĢtirmesi gibi sınırlar çizmeye çalıĢır. “Estetik kuramı, bir yandan güzelin yalnızca öznel olmayan, nesnel bir içerik de taĢıyan bir tanımını yapmaya öte yandan da bu değiĢik terimler
arasındaki bağıntıları belirlemeye çalıĢır”(Bozkurt, 2004: 40).
Estetiğin temel malzemesi “güzel”dir. Bu noktada estetik güzelliğin sınırlarını da belirlemeye çalıĢır. Güzelliğin bilimi olarak adlandırılan estetiği, Ranciere bir bilim olarak görmez
ona göre estetik bir düĢünce tarzıdır: “Estetik, kendini sanatsal seçimlere açan ve bunların neden
düĢünsel seçimler olduğunu ifade etmeye özen gösteren bir düĢünce tarzına iĢaret eder”(Ranciere,
2006: 9). Kierkegaard ise estetik kavramını etik ile karĢılaĢtırır ve estetik ile ilgili görüĢlerini Ģöyle açıklar: “Estetik olarak yaĢayan bir kimse, o ruh halinin içine tamamen girmek ister; kendisini tam
anlamıyla o halin içinde gizlemek ister. Böylece içinde ona uyum sağlamayacak hiçbir Ģey kalmaz;
çünkü kalacak her Ģey rahatsızlık verir; onu sürekli engelleyecek bir süreklilik unsuru oluĢturur. Bireyin kiĢisel varlığı ruh hâline ne kadar çok dalarsa, birey o kadar âna aittir ve yine bu durum
estetik varoluĢun en yeterli ifadesidir: estetik varoluĢ ânda mevcuttur” (Kierkegaard, 2009: 73).
Kierkegaard, estetiği sürekliliği olmayan bir durum olarak ifade eder. Ereği kendisinde mevcut olan ama objenin yok olması ile sürekliliğini yitiren bir durum.
1. Estetik Roman
Estetik ile sanat arasındaki iliĢkinin boyutları, sanatın öznelliği-nesnelliği tartıĢmasıyla
devam ederek günümüze kadar taĢınmıĢtır. Estetiğin belli bir tanımı yapılamamakla beraber ölçütleri de tam manasıyla ortaya konamamıĢtır. Güzelin her insana göre farklılıklar
göstermesinden dolayı estetiğin tamamen öznel bir alan olduğunu ve bu nedenle objektif ölçütlerin
1 Alexander Gottlieb Baumgarten, Alman Filozofu. Estetiği felsefeye kazandıran isimdir.
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 337
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
bu alan için geçersiz olacağını savunanların en büyük dayanak noktası estetik bilginin temeli olan
sezginin, bireysel bir duyum olmasıdır. Estetiğin belli ölçütlerinin olacağını savunanlar ise -özellikle Kant gibi düĢünenler- estetiğin bireyüstü bir hoĢlanma olduğu görüĢünde birleĢirler.
Wellek, edebiyatı tanımlarken “edebî Ģekil ve ifade yönünden dikkate değer kitapları” ölçüt
olarak almak gerektiğini savunur. “Burada ölçüt ya sadece estetik bakımdan bir değere sahip olma ya da estetik değerle birlikte genel olarak fikri bir üstünlüğe sahip olmadır”(Wellek, 1993: 7).
Edebiyat “estetik açıdan en soyut”(Sağlık, 2010: 234) sanattır. Edebiyatın bir türü olan
roman için edebî ya da estetik ölçütlerin önemli bir yeri vardır. Estetik roman diyebileceğimiz bu türün içerisine roman alt baĢlığında verilen klasik romandan post modern romana kadar bütün
türler girebilir. Bizim buradaki en önemli dayanağımız estetik açıdan belirlenmiĢ ölçütlerin romana
hâkim olmasıdır. Yukarıda estetik olanın “güzel, ince, zarif” gibi kavramlarla karĢılandığı için
sübjektif olduğunu ve belli ölçütler koymanın zorluğundan bahsettik. Biz estetik romanın ölçütlerini bu kavramlar ile açıklamayacağız; Wittgenstein‟ın ifadesiyle estetik yargılar “güzel,
ince, zarif gibi” cümlelerle değil doğru ve somut ile ilgilidir(Tunalı, 2010: 266). Biz de estetik
yargının temelinden duygusallığı çıkarıp, onun yerine düĢünselliği koymaya çalıĢacağız.
Estetik roman için objektif kriterler koymak “güzel” dediğimiz eser için hem biçimsel hem
de içerik ile ilgili olan nitelikleri ortaya çıkarmak manasına gelir. Hem biçimsel açıdan hem de
içerik noktasından romana yöneldiğimizde onda bir realite aramak yerine bu ölçütlerden hareketle
güzellik değerini anlamaya çalıĢırız. Çünkü sanat yapıtının en önemli özelliği özgürlüktür. Estetik romancı da hiçbir erek gözetmeksizin eserini yazar.
Ayrıca estetik romancının özgür olduğu baĢka bir nokta konu seçimidir. Estetik romanın
konusu her Ģey olabilir. Her türlü bilgiden yararlanan estetik roman karĢımıza, yeni bir bilgi türü yazınsal ya da estetik bir bilgi çıkarır. “Bu yeni tür bilgi, buraya gelene dek bilimsel bilgiden,
deneylerden, olgulardan, görüngülerden, felsefî kuĢkulardan, sezgilerden, yanılsamalardan,
edebiyat tarihinden ya da düĢlemden yararlanır”(GümüĢ, 1991: 147).
Estetik bilginin ortaya koyduğu Ģey açık seçik bir bilgi değildir. Estetik bilgi bulanıktır.
Estetik roman da açık seçik, çabuk anlaĢılabilen bir roman değildir. Çok katmanlı, girift bir yapıya
sahiptir. Jale Parla, edebî metnin bilgisi ile ilgili Ģunu söyler: “Edebî metinden alacağımız zevk, o
metin yoluyla bilgilenmek ile o metinden esinlenmenin karĢımı bir Ģeydir”(Parla, 2008: 28). Bu sebepten dolayı kolay çözülemez ve anlaĢılması özel bir çaba gerektirir. Bu özel çaba estetik roman
için estetik bir bilincin olmasına yani özel bir okur grubunun oluĢmasına sebep olur. Estetik roman
bir üst kültür romanıdır.
Estetik roman, biçim açısından mükemmeli arayan romandır. Çünkü “biçim, romanın
estetik yönüdür”(Sağlık, 2010: 235). Estetikçi güzeli ararken en dayanağı görselliktir. Roman için
bu görsellik kendisini biçim olarak gösterir. Böylece romancı estetik tavır alır. Romanı yazmasındaki amaç; yazma eylemini gerçekleĢtirmektir. Mükemmeli arayan romancı bir anlamda
roman türünün bütün unsurlarını kullanmaya hatta bu türü zorlamaya çalıĢır. “Yazın geleneğiyle
hesaplaĢmaya giriĢmiĢ yaratıcı yazarların pek çoğunun okuma kontratı olarak gördükleri tür
kurallarıyla oynayıp bu kontratın maddelerini değiĢtirerek okuru ĢaĢırtmayı”(Parla, 2008: 33) ve okurun kendisini aĢmasını amaçlamıĢlardır. Jale Parla‟nın yapmıĢ olduğu bu tespit estetik
romanların diğer romanlardan ayrılan biçimsel yönünü de bize gösterir. Yapıbozucu unsur estetik
romanın bir anlamda özelliği olmuĢtur.
Biçim açısından mükemmeli arayan estetik roman, içerik açısından da aynı kaygıyı
gütmelidir. Hartmann, estetik bilginin salt bir obje olmadığını savunur. Roman da sadece
sözcüklerden ya da cümlelerin düzgün Ģekilde sıralanıp türün bütün kurallarının en iyi Ģekilde
sergilendiği bir biçim galerisi değildir. Romanın içeriği de biçim kadar önemlidir. Ingarden ise
338 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
sanatı real ve irreal yapı olarak ikiye ayırır ve “sanat, realitede görünüĢe ulaĢan
irrealite(idealite)dir”(Tunalı, 2010: 65) der. Roman için irrealite, içeriktir. Estetik roman biçim yanında içeriğe de önem vermelidir. Bir anlamda estetik roman bir harmoni oluĢturmalıdır.
Ġçerik açısından estetik roman iĢlediği konularla „gündelik sorunları‟ aĢıp „evrensel‟ olanı
yakalamalıdır ki kalıcı olabilsin. Estetik roman bilinen bir sorunu yazmak yerine kimsenin bilmediği yeni bir sorunu dile getirir. Evrensel olanı yakalama kaygısı bazı dönemlerde estetik
romanın yazıldığı çağda anlaĢılamamasına sebep olmuĢtur. Estetik roman bir anlamda
evrenselleĢerek her dönemde aynı zevkle okunmayı baĢarmıĢtır. Estetik olanın kalıcılığı ile ilgili parfüm örneğini verebiliriz. Parfüm kokusu uyaranın var olduğu sürece bize haz verecek bir
duyusal hoĢlanmadır. Uyaran kaybolduğunda aynı hazzı duyamayız. Estetik haz ise “duyu alanını
aĢar, insan kiĢiliğinin bütününe yönelir”(Tunalı, 2010: 45). Bu durum bize estetik roman ile
popüler roman arasındaki farkı da gösterir. Popüler roman dönemin belli sorunlarını ele alır ve sorun ortadan kalkınca parfüm örneğinde olduğu gibi obje olan eser de ortadan kalkar ya da gözden
düĢer. Estetik roman ise evrensel olanı iĢler ve her dönem gündemdedir. Devrin değiĢmesi estetik
romanı olumsuz yönde etkilemez. Genelde estetik roman olarak niteleyebileceğimiz romanların zamanından sonra anlaĢıldığını görmekteyiz.
Estetik romanın dili de diğer romanların dilinden farklıdır. Birey odaklı bir roman
olmasından dolayı daha çok insanın ruh halini yansıtan bir dil kullanır. Bu açıdan klasik ya da
popüler romanın o coĢkulu ve akıcı dilinden sonra estetik romanda statik ve durgun bir dil hâkimdir. Ġnsanı bütün yönleri ile anlatan bir nitelik kazanmıĢtır. Tanpınar‟ın deyiĢiyle; “iç
âlemimizin en gizli noktalarına, gayr-ı Ģuura ve rüyalara dönmüĢ bulunuyor. Ve kendisine bütün bir
gölge âlemini ifade edecek, yumuĢak, kıvrak, âdeta kemiksiz, sert ve akisli renklerden uzak, uçucu bir dil, bir ağacın dallı budaklı ve karanlığa alıĢık bir dil…”(Tanpınar, 1995: 58)
Estetik roman daha çok birey odaklı romandır. Bireyin dramını, var oluĢ mücadelesini
anlatır. Olay örgüsü estetik romanda ön planda değildir. Özellikle modern dünyanın maddeye önem veren yapısının insanı giderek bunalttığı dönemlerin ardından bireyin var olma süreci ve psikolojik
durumu romanların en önemli konusu olmuĢtur. “Modern romanda karakter ön plana çıkar. Daha
geri plana itilen konu, olay örgüsü, zaman ve mekân unsurları, karakterin daha baĢarılı, çok daha
anlamlı ve çok daha eksiksiz ortaya konmasında araç iĢlevi üstlenirler”(ÇetiĢli, 2004: 43). Türk Edebiyatında özellikle romanın bir tür olarak benimsendiği Tanzimat döneminden sonra tamamen
birey odaklı olduğunu söyleyemesek de psikolojik yönü ağır basan romanlar yazılmaya
baĢlanmıĢtır.
Estetik romanlar, metinlerarasılığın yoğun olduğu eserlerdir. Estetik romanlarda büyük
eserlere, kutsal kitaplara ve diğer romanlardan yapılan alıntılar yer almaktadır. Metinlerarasılık
yöntemi estetik romanın anlam bakımından zenginleĢmesini sağlar. GeçmiĢ metinlerden hareketle yeni bir metin üretme de estetik romanın özelliğidir. Estetik romanlarda yazınsallığın ön planda
olması, metinlerin birbiriyle karılarak yeni bir metin oluĢturmasını da beraberinde getirir. Böylece
romanda anlam çoğalması sağlanmıĢ olur. Romanın girift yapısı bu anlam çoğalması sayesinde
sağlanır.
Estetik romanlar simge, sembol ve imge yönünden zengindir. Estetik romanın muğlâk
yapısı ve çok katmanlı içeriğin sağlanması imgelerin zengin olmasına bağlıdır. Edebiyatta imgeler
daha çok Ģiir türünde kullanılır ve Ģiir dünyasının zenginliği imgelere bağlıdır. Estetik roman bu anlamda Ģiire yaklaĢan bir içeriğe sahiptir.
Estetik romanlar klasik romanlar gibi kesin bir sonla bitmez. Sonu açık seçik bir son değil
bulanık bir sondur. Ġçerik olarak yoruma açık olan romanın sonu da tamamlanmamıĢtır. Bu eserler
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 339
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
böylece okuru da aktif olarak romanın içerisine dâhil etmek ister. “Estetik romanlar, yoruma açık
oldukları için, bu romanların her biri aynı zamanda birer açık yapıttır”(Sağlık, 2010: 246).
Sayılan bütün bu özellikler, biçime önem verdiği ölçüde içeriğe ve öze de önem veren bir
roman türünü karĢımıza çıkarır. Estetik roman „sanat sanat içindir‟ ve „sanat toplum içindir‟
görüĢlerinden ikisini de bünyesinde barındıran bir sentez romandır. Estetik roman, birçok özelliğin ya da tekniğin bir araya gelmesiyle oluĢan bir harmoni(uyum) romanıdır.
2. Peyami Safa’da Estetik Roman Unsurları
Estetik roman açısından inceleyeceğimiz Yalnızız romanının yazarı Peyami Safa, Cumhuriyet dönemi roman yazarlarındandır. Peyami Safa‟nın romanının en önemli özelliği ruh
çözümlemelerine önem vermesidir. Peyami Safa romanlarında, Cumhuriyet‟in kurulması ile
birlikte değiĢen hayat tarzına ayak uyduramayan ve Tanzimat romanından beri iĢlenen iki
medeniyet arasında kalmıĢlık düĢüncesinin yerine “yerleĢmiĢ inançlar ve yeni değerler”(Korkmaz, 2004: 382) çatıĢmasını yaĢayan insanın buhranlarını yansıtır.
Peyami Safa, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanı ile gösterme yöntemini kullanmıĢ ve
anlatıcı olarak yazarın romandaki rolünü azaltmıĢtır. Bu anlatım tekniğini Türk Edebiyatında ilk kez Peyami Safa denemiĢtir diyebiliriz(Moran, 2007: 238). Bu romanda yazar bütün olayları Ferit
üzerinden aktarır. Bütün olaylar Ferit‟in zihninden okuyucuya sunulur. Bu teknik, bilinç akımı
tekniğine benzemektedir.
Büyük yazarlardan etkilenen Peyami Safa‟nın “cümle ve ifade düzgünlüğünün kısmen Flaubert‟ten geldiğini, hemen her romanda karĢımıza çıkan „irsiyet‟ meselesinin Zola‟dan
kaynaklandığını”(Tekin, 1999: 31) söyleyebiliriz.
Peyami Safa, roman tekniğine büyük önem vermesine rağmen yazarın teknik çerçevede sınırlandırılmasını da yanlıĢ bulur ve her romancının yazma eylemi sürecinde tekniği yeniden
kurduğunu söyler.
Peyami Safa‟nın romanlarında olay örgüsü ikinci plandadır. Yazar, romanın “hayatın kronolojik silsilesine değil, psikolojik yapısına bağlı olması”(Tekin, 1999: 37) gerektiğini düĢünür.
Roman karakterlerinin canlılık kazanması ve eserin gerçekçi olması dilin iyi kullanılması
ile mümkündür. Peyami Safa bu düĢünce dâhilinde romanın karakter yapısına uygun olan bir dil
kullanır. Dil olgusuna bu kadar dikkat eden Peyami Safa, aynı zamanda üsluba da oldukça önem verir. Eserin dilini ve içeriğini estetik bir üslup yapısına göre Ģekillendirir.
Peyami Safa‟nın düĢünce ve felsefî birikimi romanlarının estetik yönden zengin olmasını
beraberinde getirmiĢtir. Özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı zamanında yazdığı Yalnızız ve Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanları estetik roman özelliği gösterirler. Her iki romanda fikir önemli bir
yer tutmasına rağmen tezli roman özelliği göstermez. Bunun sebebi, Peyami Safa‟nın “romanın
genel yapısında yer alan düĢünce unsurundan beklediği, herhangi bir Ģeyi isbat değil, izahtır”(Tekin, 1999: 53).
Peyami Safa‟nın romanının genel yapısına yukarıda değinmeye çalıĢtık. O‟nun
romancılığını Yalnızız romanının olay örgüsü ve biçimsel yapısı altında inceleyip romanın estetik
yönünü ortaya koymaya çalıĢacağız.
340 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
3. Yalnızız Romanında Estetik Roman Unsurları
3.1. Olay Örgüsü
3.1.1. Öykü
Roman karakterlerinin yaĢadıkları olayların bütününe öykü diyebiliriz. Klasik romanlarda
olay, “giriĢ-geliĢme-sonuç” biçiminde verilirken modern roman, olayın etkisini azaltmıĢ ve olay sıralanıĢını da belli bir sistematiğin dıĢına çıkarmıĢtır.
Estetik romanda ise olay ikinci plandadır. Bazı romanlarda neredeyse olaya rastlayamayız.
Estetik romanlarda ayrıca olaylar tek bir düzlemde ilerlemez. Genelde üst bir anlatı vardır ve bu üst anlatı çerçevesinde geliĢen alt anlatı ya da anlatılar mevcuttur.
Peyami Safa, romanlarında belli bir düzene göre olayları kurgulamayı istemez. “O, kâinatın
yapısı kadar girift bir karaktere sahip olanın romanın, sadece yazarın tasarrufuna değil, aynı
zamanda, hayatın birtakım tesadüf ve cilvelerine de açık olması gerektiğine inanmaktadır”(Tekin, 1999: 303). Bu açıdan Yalnızız romanı bu tesadüflerin en acımasız örneğidir.
Yalnızız romanı klasik olay örgüsü ile baĢlamaz. Yani romanın meselesi okuyucuya en
baĢından anlatılmaz. Yazar, romana hızlı bir girizgâh yapar ve okuyucu kendisini olayların ortasında bulur.
Mefharet Hanım ile Besim kahvaltı sofrasında Selmin‟in Samim‟den yani dayısından
hamile kalıp kalmadığına dair Ģüphelerini tartıĢırlar. Böylece okur bir anda romanın içerisine dâhil
edilmiĢtir. Karakter romanın baĢında tanıtılmaz. Roman ilerledikçe okuyucu, karakterleri tanımaya baĢlar.
Roman üç ana bölümden meydana gelir. Bu ana bölümlerin alt bölümleri de vardır. Birinci
bölüm Samim‟in ablası Mefharet Hanım ile Besim‟in, Selmin‟in kimden hamile kaldığını öğrenme çabaları ile baĢlar. Mefharet Hanım ile Besim Samim‟den Ģüphelendikleri için onun içerisinde
ütopik bir dünya olarak hayal ettiği Simeranya‟nın da olduğu defterini okurlar ve aslında
Samim‟im Selmin‟in okul arkadaĢı olan Meral için yazdıklarının Selmin için yazıldığı fikrine kapılırlar. Selmin, niĢanlısı Ferhat‟ın annesi ile yaĢadıkları bir tartıĢmadan sonra evden
kovulmasının intikamını almak için Ferhat ile iĢbirliği yapmıĢtır. Kurdukları tuzağa göre Samim‟i
Ferhat‟ın kardeĢi Meral‟den uzaklaĢtıracaklardır. Selmin‟in hamile gibi davranması da bu oyunun
bir gereğidir. Fakat Samim bu oyunu anlar ve Selmin ile iĢbirliği yapar. Ondan Ferhat‟ın planlarını ve Meral‟in kendisine söylediği yalanları öğrenir.
Romanın ikinci bölümünde ise olay örgüsünün felsefî bir boyut kazandığını görürüz.
Özellikle bu kısımda olaydan çok durum tasvirleri, iç konuĢma ve bilinç akıĢına rastlarız. Simeranya‟nın boyutları da yine bu bölümde karĢımıza çıkar. Bu bölümde Samim, bir Fransa
hayranı olan Meral‟i kendi değerlerinin çemberine çekmek istemektedir. Meral için Fransa ve lüks
önemli bir yer teĢkil eder. Meral materyalisttir. Maddenin onun hayatında önemli bir yeri vardır. Samim, Meral‟in bu tutumunu çok iyi bilmektedir ve onu bu durumdan kurtarmak ister. Samim‟in
bütün uyarılarına rağmen Meral, Samim‟in ikinci ben dediği materyalist tarafının esiri olmaktan
kendini kurtaramaz. Meral‟in okul arkadaĢı Feriha yaĢlı ve zengin bir adamla evlenip Paris‟e
yerleĢmiĢtir. Ġstanbul‟a döndüğünde ona da yaĢlı ġakir Bey‟i bulduğunu ve onla evlenip Fransa‟ya gelmesi gerektiğini telkin eder. Meral tutkularının esiri olmuĢtur ve Samim‟in yaptıkları onun
üzerinde gereken tesiri göstermez. Samim‟e yalanlar söyleyerek Feriha‟nın yönlendirmeleri ile bir
hayat yaĢamaya çalıĢır. Samim, Meral‟in söylediği bütün yalanları eninde sonunda anlar. Samim bu yalanlara daha fazla dayanamaz ve Meral ile olan iliĢkisine son verir. Meral bu sondan sonra
kendisini tamamen ikinci benliğinin hâkimiyetine bırakır. Bu bölümün sonu Samim‟in, Meral‟in
annesi Necile‟ye yaĢadıklarını ve Meral‟in yanlıĢlarını anlatmasıyla son bulur(s.282).
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 341
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Yalnızız romanının son kısmı ikinci bölüme nazaran olayların hızlandığı ve hareketli bir
bölümdür. Bunun en önemli sebebi bu bölümde romanın sonuna yaklaĢırken bazı düğümleri yazarın çözme isteğidir. Burada Meral, abisi Ferhat‟ın kendisine uyguladığı baskıdan tamamen
bıkmıĢtır ve Feriha ile Paris‟e kaçma planları yapar. Ferhat ise bu durumun farkına varmıĢtır. Bu
yüzden Meral‟i eve kapatıp, anahtarı saklar. Kaçmaya hazırlanan Meral, karĢılaĢtığı durum karĢısında intiharı düĢünür. Meral, çakmağa benzin doldurmak için ĢiĢeyi eline aldığında bir
kısmını eteğine döker. Tedirgin bir Ģekilde çakmağı ateĢler ve eteğinin alev alması sonucunda
yanarak ölür. Olayı haber alan Meral‟in annesi Necile de geçirdiği kriz sonucu ölür. Roman böylece trajik bir sonla biter. Ġki bilinci arasında kalan Meral en sonunda ahlaki yönünün değil
nefsinin ağır basması sonucu benliğin esiri olarak trajik sona ulaĢmıĢtır. Meral ile birlikte “yalan ve
sahte olan gitmiĢ; iyi ve güzel olan Samim‟le birlikte kalmıĢtır”(Tekin, 1999: 311)
Peyami Safa öyküyü kurarken kendi tabiriyle „müĢahhastan mücerrede‟ gitmiĢtir. Roman tekniğini çok iyi bilen yazar bu kurguyu romanında iĢlerken düĢünce unsurunu bir anda
okuyucunun karĢısına çıkarmaz. Önce okuyucuyu romana bağlamak için ilk bölümde öyküye
ağırlık vermiĢtir. Ġkinci bölüm ise romanın fikri yapısının tamamıyla ortaya döküldüğü kısımdır.
Romanda olay örgüsünü Ferhat-Mefharet (Türk-Arnavut meselesi), Mefharet-Selmin
(ahlâk anlayıĢı ya da aile baskısı), Samim-Besim (idealizm-hedonizm) ve Meral‟in iki benliğinin
çatıĢması oluĢturur. Romanın asıl çatıĢması her ne kadar Meral‟in kendi ile olan mücadelesi gibi
gözükse de Samim-Besim çatıĢması bütün romanın eksenini belirler. Besim, Samim‟in tabiriyle “hedonist”(s.98) bir tiptir. Aynı zamanda materyalisttir. Besim‟in bütün hayatı yemek yeme ve
bencil bir hayat görüĢü üzerine kuruludur. Bu açıdan Besim‟in görüĢleri Meral‟in materyalist
yaklaĢımı ile benzerlik göstermektedir. Samim ise tam bir idealisttir. Hayata dair planları, yeni bir dünya(Simeranya) kurma hayalleri olan ve aynı zamanda ruha da önem veren spiritüaliast biridir.
Bütün roman boyunca insanın yaĢama mücadelesi zıtlıklar ekseninden anlatılmaya çalıĢılır.
“Kayıplar onu, derin yalnızlığa mahkûm eder ve nihayette ölüme götürürken, kazançlar ise ona, yaĢamanın sırrının, nerede ve neye inanmada olduğunu gösterir”(Tekin, 1999: 276).
Örneklerden de anlaĢılacağı gibi romanın her bölümü kiĢiler arasındaki farklı çatıĢmalara
sahne olmuĢtur. Bu çatıĢmalar romanı estetik açıdan güçlendirir. Çünkü her bölümde yaĢanan farklı
çatıĢmalar aynı zamanda ayrı olayların da oluĢmasını sağlar ve roman zengin bir yapı kazanır.
3.1.2 Anlatıcı ve Bakış Açısı
Anlatıcı, “romanda bulunan her Ģeyi okuyucuya aktaran, sunan kiĢidir”(Çetin, 2004).
Romanda anlatılanlar anlatıcının bakıĢ açısıyla okura sunulur. Romanlarda iki tür anlatıcı vardır; birinci Ģahıs(ben) ve üçüncü Ģahıs(o) anlatıcı. Estetik romanlarda iki anlatıcı türüne rastlanır, fakat
genelde birinci Ģahıs ön plandadır. Bireyi konu edinen estetik romanın bireyin yaĢadığı sıkıntıları
daha gerçekçi sunması açısından birinci Ģahıs anlatıcıyı kullanması karaktere canlılık ve gerçeklik kazandırması açısından önemlidir.
“Estetik romanlardaki anlatıcıların bir özelliği de, sayılarının birden fazla
olabilmesidir”(Sağlık, 2010: 260). Estetik bir roman olan Yalnızız’da da durum böyledir. Romanın
geneline baktığımızda üçüncü Ģahıs anlatıcının baskın olduğunu görürüz. Roman üçüncü Ģahıs anlatıcının yaptığı bir tasvirle baĢlar: “Cesareti yoktu. KardeĢi küçük ve yuvarlak bir francala
diliminin üstünde saat camı takar gibi dikkatle yerleĢtirdiği jambona tereyağını sürerken hiç
konuĢmazdı”(s. 13).
Romanın 87. sayfasında anlatıcı olarak karĢımıza bu defa Besim çıkar. Selmin, annesi
Mefharet‟e hamile olduğu yalanını söyledikten sonra çocuğun eve arada sırada gelen ve ev halkının
aç adam diye tanıdığı “komünist Haydar” dan olduğunu söyler. Bunun üzerine Mefharet bayılır. Bu
bölümden sonra Besim, anlatıcı olarak karĢımıza çıkar. Biz olayları Besim‟in ağzından öğreniriz ve
342 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
onun bakıĢ açısıyla takip ederiz. Bu bakıĢ açısına Besim‟in materyalist mantığının da hâkim
olduğunu görürüz. . “Ablamın ayaklarını lengerdeki sıcak suyun içinde kıpkırmızı görünce canım istakoz istedi”(s.87).demesi gibi baktığı her yerde yemek gören Besim vardır karĢımızda.
Samim ise hem romanın baĢkahramanı hem de sözcüsüdür. Samim ilk kez romana anlatıcı
olarak 22. sayfada dâhil olur. Samim‟in defterinden alınan kısımlar roman içerisinde tırnak içinde (“”) gösterilir. Besim ve Mefharet, Samim‟in tuttuğu defteri okumaktadır. Biz bu bölümde
Samim‟in yazdıklarını roman kahramanları ile birlikte okuruz. Samim tutmuĢ olduğu defterin
dıĢında ben anlatıcı olarak da romanda yer alır. “Bu ne olabilirin cevabını soğuk zekâ ile düĢünebilmek için odama çıktım. Besim‟le bunu konuĢamazdım”(s. 107).
Romanın bazı bölümlerde diyaloglara çok yer verilmiĢ ve böylece anlatıcının varlığı bir
anlamda silikleĢtirilmiĢtir. Bu yöntem de estetik roman açısından önemlidir..
Bazı bölümlerde ise ben anlatıcı ile üçüncü Ģahıs anlatıcının birbirine karıĢtığı görülür. Üçüncü Ģahıs anlatıcı bir durum tasviri yaparken bir anda Samim gibi düĢünmeye baĢlar ve onun
zihninden geçenleri yansıtır. “Yere basan topuktan sonra, sıra ayak parmaklarına gelirken,
Selmin‟in gizleyicilik, inat ve hesaplı davranıĢ gibi karakter vasıfları, o kısacık ânın yumuĢak sesleri ve çıtırtıları arasında beliriyordu. Mefharet geçseydi, adımları daha tok, aralarındaki fasılalar
gibi bir topukla parmaklar arasındaki basıĢ anları da gayri müsavi ve bütün yürüyüĢ hırçın olurdu.
Ayak sesleri uzaklaĢtı”(s.117).
Peyami Safa, üçüncü Ģahıs anlatıcıyı romanda kullanırken çağdaĢ anlatı tekniklerinden “yansıtıcı merkez” öğesini de etkili bir Ģekilde kullanılır. Yansıtıcı merkez olan kiĢi olaya
müdahale etmez, olayı olduğu gibi okuyucunun önüne koyar. Ayrıca Peyami Safa, yansıtıcı merkez
olarak birkaç kiĢiyi kullanmıĢtır. Romanın ilk bölümünde yansıtıcı merkez olarak karĢımıza Mefharet Hanım çıkar. Selmin‟in hamile olup olmadığı Mefharet Hanım‟ın bakıĢ açısıyla yansır.
Bir baĢka yansıtıcı merkez ise Besim‟dir. Ablası Mefharet‟in bayılmasından sonra
okuyucu, romanın bir bölümü boyunca Besim‟in maddeci dünyasından olaylara bakar. Meral de romanda “özdeĢleĢen kültürü ve davranıĢı itibarîyle okuyucunun ilgisini, hem kendi hem de eser
üzerine çekecek ölçüde güçlü bir yansıtıcı merkezdir”(Tekin, 1999: 257). Samim ise felsefî yönü
güçlü ve fikirlerine önem verilen bir yansıtıcı merkezdir. Samim, fikirleriyle etrafındaki herkese
tesir eder. Aynı zamanda “estetik romanların anlatıcıları, son derece kültürlü ve sanat-edebiyat zevkleri ya da merakları geliĢmiĢ kiĢilerdir”(Sağlık, 2010: 260). Bu durum Samim kiĢiliği ile
Yalnızız romanında vücut bulmuĢtur.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi romanın genelinde üçüncü Ģahıs anlatıcı hâkimdir. Yalnızız romanında üçüncü Ģahıs anlatıcı “hâkimiyeti sınırlı bir hal arzetmekte ve bu hâkimiyet, hemen
hiçbir zaman müdahaleci bir tavra dönüĢmemektedir”(Tekin, 1999: 256). Yavuz Demir bu tür
anlatıcı için gizli yazar tabirini kullanır. Gizli yazar normal anlatıcı gibi değildir hiçbir Ģey anlatmayan, sessiz sakin bir figürdür. Anlatılarda vaka, yazar tarafından nakledilmez. Gizli yazar
metnin kurmaca dünyasında ortaya çıkan anlatıcıdır(Demir, 2002: 29-30). Yalnızız romanında da
gizli yazara rastlarız. Söz konusu yazarın roman boyunca etkin olan üçüncü Ģahıs anlatıcıya rağmen
olaya müdahil olmaması bunun en önemli göstergesidir.
Yalnızız romanının bu çok renkli anlatıcı yapısı ve bakıĢ açısındaki farklı alternatifler eserin
biçem açısından zenginliğinin kanıtıdır.
3.1.3 Kişiler
Estetik romanda kiĢiler konumlarına göre adlandırılırlar.
Bunlar kendi arasında “iĢlevsel kiĢiler, yardımcı kiĢiler ve figüran kiĢiler olmak üzere üç gruba
ayrılırlar. Estetik romanlarda tipten çok karaktere yer verilir. “Karakter, baĢkalarına benzemekten
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 343
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
çok, baĢkalarından farklılıkları ve sadece kendine has değer ve nitelikleriyle belirginleĢen
kahramandır”(ÇetiĢli, 2004: 69). Estetik romanın kiĢileri özgürdür ve yazar bu kiĢileri yüceltmez, oldukları gibi sunar. Söz konusu romanlarda genellikle yüceltilmiĢ kiĢiler değil sıradan insanlar
eserin içerisinde yer alır. Estetik roman kahramanı hayat karĢısında verdiği mücadelelerin ve
yaĢadığı çatıĢmaların sonucunda bezgin, umutsuz ve silikleĢmiĢ bir kahraman olarak da karĢımıza çıkabilir.
YaĢadığı toplumun değerleriyle çatıĢan estetik roman kahramanı, yalnızlaĢmıĢ ve
yabancılaĢmıĢtır. Bu trajik durum, kahramanın sonunun da trajikleĢmesine sebep olur.
Estetik roman kiĢileri genellikle aydın kiĢilerdir. Bu yüzden fikri açıdan derin bir yapıya
sahiptirler.
Yalnızız romanında çok fazla kiĢi yer almaktadır. Bu kiĢiler objektif bir Ģekilde
sunulmuĢtur. Yazar, Ģahıs kadrosu ile ilgili herhangi bir yorumda bulunmaz. Biz kiĢilerle ilgili bütün bilgileri realist bir tasvirle romandan öğreniriz. Bu Ģahıslar asla idealize edilmezler.
Romanın baĢkahramanı Samim‟dir. Aynı zamanda hem iĢlevsel kiĢi hem de karakterdir.
Samim bir sigorta Ģirketinin ve bir bankanın idari azası(s.110) olmasının yanı sıra bir yazardır. Simeranya adlı bir kitap çalıĢması vardır. Aynı zamanda Simeranya, Samim‟in kurduğu ütopik bir
kaçıĢ mekanıdır. YaĢadığı dünyanın bütün sorunlarını tespit eden Samim, bu sorunların çözümünü
de Simeranya‟da kurduğu dünya içine yerleĢtirir. Samim hem duygusal hem de fikri yönü çok
güçlü bir karakterdir. Estetik romanın istediği derin yapı Samim‟de mevcuttur. “Samim, kendine özgü nazariyeleri, düĢünceleri ve idealleri olan bir aydın ve yazardır”(Tekin 1999: 259). Aydın
olmasının yanında Nietzshe‟den etkilenerek isyankâr bir ruh yapısına sahip olduğu
belirtilmektedir(s.335).
Meral, bir karakterdir ve roman içerisinde kendisi ile yaĢadığı çatıĢma ile karĢımıza çıkar.
Zengin bir ailenin kızı olmasının yanında hayalleri Paris üzerine Ģekillenir. Samim‟in tabiriyle
güzele ve doğruya çağıran beni ile; yanlıĢa ve lükse çağıran beni arasına sıkıĢmıĢtır. Liseden arkadaĢı Feriha onun ikinci benini körükleyen kiĢidir. Kendisinden yaĢça büyük bir adamla
evlenerek dejenere olmuĢ ve toplum tarafından dıĢlanmıĢ bir tip olan Feriha, Meral‟i de kendisinin
tercih ettiği gibi bir yaĢamı seçmesi için özendirir, bunun için imkânlar hazırlar. Feriha‟nın ve
Paris‟in etkisi Meral‟in kendi anadili olan Türkçeye yabancılaĢmasına sebep olmuĢtur. KonuĢurken kelimelerin Türkçelerini hatırlayamaz ve kelimelerinin arasına Fransızca kelimeler serpiĢtirir.
Meral ne Samim‟in ne de ailesinin Feriha ile görüĢmesini istememelerine aldırmaz ve adeta
ölümüne doğru koĢar. Meral, moda basmakalıbı(s. 111) içine sıkıĢmıĢ ve lükse düĢkün bir kadındır. Paris‟e karĢı zaafı Meral‟in etrafındaki bütün insanları kaybetmesine sebep olur. Paris, Meral‟in
benliğine saldıran bir düĢman gibidir ve onu esir almayı baĢarmıĢtır. Paris, sadece bir Ģehir değildir
Meral için, aynı zamanda her anlamda özgürlüktür. Meral, değerlerine yabancılaĢtıkça kendini kaybeder ve en sonunda trajik bir sonla ölür.
Besim, Samim‟in tabiriyle hedonist bir karakterdir. Bazı noktalarda Meral‟e çok benzer.
Ġkisi de materyalisttir. Besim en ciddi hadiseleri bile mutlaka bir yemek ile iliĢkilendirmesini
bilir(s.240). Yemek yemeyi bütün meselelerden daha önemli addeder: “Ağzımın iç ifrazlarıyla fikrilerimin birbirine bağlı oldukları muhakkaktı”(s.93). Materyalist tutumu kendisini her yerde
gösterir. Özellikle Meral‟in öldüğü gece annesi Necile ve Renginaz‟ın gördüğü “supranormal”
hadiseleri ciddiye almaz ve bütün olanları “laboratuarda katliama uğrayan farelerin kardeĢlerinin öcünü”(s.339) almak için yaptıkları olarak değerlendirerek, yaĢanılan durumla alay eder.
Mefharet, Selmin‟in annesidir. Mefharet, bu romanda yardımcı kiĢi olarak yer alır. Vehimli
bir tiptir. Her zaman kendisine üzülecek bir vaka bulur. Samim, bu durumun Mefharet için bir
344 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
yaĢama sebebi olduğunu düĢünür. Selmin ile yaĢadığı çatıĢmada geleneksel olanın temsilcisidir.
Kızının gayri meĢru bir Ģekilde çocuk sahibi olması onun terbiye anlayıĢına asla uymaz.
Selmin, Meral‟in sınıf arkadaĢı olmasına rağmen onun gibi hedonist tavrı yoktur. Asi ve
inatçı bir kızdır. Annesinden intikam almak için kendisinin hamile olduğuna inandırıp onu üzecek
kadar da kindardır. Hiç kimsenin tahakkümü altında olmayı kabul etmez. Ferhat ile olan iliĢkisinde ise Ferhat‟a karĢı hislerinden emin değildir. Samim‟in tabiriyle Selmin‟in yaĢadığı “aĢk mücadelesi
değil mücadele aĢkı”(s.125)dır.
Yardımcı kiĢiler olarak karĢımıza Meral‟in annesi Necile Hanım ve abisi Ferhat çıkmaktadır. Necile Hanım kocası Nail Bey‟den boĢanmıĢ ve ayrı yaĢamaktadır. Bu noktada
romanda bir “irsiyet” meselesinden bahsedilir. Meral‟de zamanında annesinin yaĢamak istediği o
pervasız hayatı ister ve sonunda annesi gibi mutsuz olacağını vurgular. Romanda özellikle Meral‟in
babası, Meral‟in bu hayat tarzının annesine benzediğini vurgular. Ferhat ise Selmin‟i sevmesine rağmen onu aldatan, Meral ile Samim‟i ayırmak için planlar yapan kurnaz bir tip olarak karĢımıza
çıkar. Fakat romanın sonuna doğru Ferhat babasının zenginliğini elde etme biçimine vurgu
yaparak, babası baĢta olmak üzere ailenin bütün fertlerinin yaptıkları hataların bedelini ileride baĢlarına gelecek kötü olaylar sonucu ödeyeceklerini söyler. Ferhat adeta romanın trajik sonunu
haber vermektedir. Bu aynı zamanda Ferhat‟ın kendi ile olan iç hesaplaĢmasını göstermesi
açısından önemlidir.
Feriha da roman için bir yardımcı kiĢidir. Lise çağlarında bir barda yakalanan Feriha bu olayın ardından kendisinden yaĢça büyük biriyle evlenerek Paris‟e yerleĢir. Meral, Feriha‟nın
yaĢadığı hayata özenmektedir. Paris, Meral‟in gözünde, Feriha‟da vücut bulmuĢtur. Feriha‟nın
elbiseleri, tırnakları, konuĢması Meral‟e o hayalindeki dünyanın içerisinden seslenen cazibedir.
Yalnızız romanında iĢlevsel ve yardımcı kiĢiler dıĢında çok fazla figüran kiĢiye
rastlanmaktadır. Bunlar, aç adam olarak adlandırılan komünist faaliyetler içerisindeki Haydar,
Samimlerin yaĢadığı konakta hizmetçi olan Hasibe ve Besleme AyĢe, Meral‟in babası Nail Bey, Doktor Nikolaides, Doktor Sabri, Doktor Necati ve kızı Nevin, Meral‟in annesi Necile‟nin
yardımcısı Renginaz, Alaaddin Bey ve Mefharet‟in oğlu Aydın romanda üçüncü dereceden etkili
kiĢiler olarak karĢımıza çıkar.
Yalnızız romanında karĢımıza karakter olarak çıkan kahramanlar belli bir kesime mensup kiĢilerdir. Eğitim seviyeleri de normalin üstündedir. Aynı zamanda yaĢadıkları topluma
yabancılaĢmıĢ ve yalnız kalmıĢ bireyler olarak estetik roman kiĢisidirler. Bu bakımdan kiĢilerin
nitelikleri ve objektif bir Ģekilde sunuluĢu estetik roman özelliği göstermektedir. Romanın kahramanı Meral yaĢadığı çatıĢmalar sonucunda trajik bir sona, ölüme sürüklenmiĢtir. Diğer roman
kahramanları ise yaĢadıkları çatıĢmaların yarattığı bezgin ve umutsuz ruh halleriyle trajik bir sonla
romanın ve okurun dünyasına sokulur.
3.1.4 Zaman(Bunaltıcı Zamanlar)
Estetik romanın zamanı, “ebediyete kavuĢmak isteyen ve cidden biraz karıĢan
zamandır”(Sağlık, 2010: 263). Estetik romanlarda romanın geçtiği süre de kısa tutulmaktadır.
Bazen bir günde tüm olaylar yaĢanırken, bazen de sadece bir an anlatılabilir. Estetik romanlarda hikâye zamanı da oldukça kısa tutulur.
Yalnızız romanı zaman açısından toplam 16 günlük bir süreyi kapsamaktadır. Ġlk bölüm 2
günlük bir süredir ve zamanın akıĢı normal seyrindedir. Zaman açısından bu bölümde klasik bir kurgu iĢlemektedir. Romanın birinci bölümünde Samim‟in defterinden yapılan alıntılarla onun bir
gün önce yaĢadığı Ģeylere tanık oluruz. Samim‟in defteri üzerinden geriye dönüĢler yapılır.
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 345
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Romanın ikinci bölümü ise zaman açısından klasik kurgu özelliği göstermez. Yazar, bu
bölümde özetleme ve geriye dönüĢlerle ikinci bölümün girift yapısına ayak uydurur. Ġkinci bölümde mekânın çeĢitlenmesi de zamanın geniĢ bir âna, on üç günlük bir süreye yayılmasını
sağlar.
En son bölümde ise sadece bir gece anlatılır. Yazarın özellikle bu bölümde hem kısa bir zamanı tercih etmesi hem de “Meral‟in intihara doğru sürükleniĢinin getireceği monotonluğu
kırmak için, zaman unsurunu dinamik bir Ģekilde”(Tekin, 1999: 262) kullanması son bölümün tek
kiĢiye hâkim olacak kısırlığından kurtulmasını sağlamıĢtır. Böylece Meral‟in akıbeti hakkında okuyucuda oluĢacak merak unsuru da güzel kurgulanmıĢtır. Meral‟in öldüğü saat romanda tam
olarak verilir. Bunu bizzat Renginaz söyler: “Suss…Biri beĢ geçe… Simsiyah kesildi…O
alevler…Fakat bitti. Sus…Gittiler…Ev boĢaldı”(s.316). Yazar, Meral‟in öldüğünü hem Renginaz‟a
hem de Samim‟in evde duyduğu yanık kokusuyla Samim‟e hissettirmiĢtir.
Romanın hangi tarihlerde geçtiği tam olarak verilmez; ama romandaki bir cümle bize
olayların Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında geçtiğini gösterir. Samim, “Nietzsche öldüğün gün ben
doğmuĢum” diyerek –Samim‟in de yaklaĢık 50 yaĢında olduğunu söyleyebiliriz- 1949-50‟li yılları iĢaret edilmektedir. Özellikle romandaki yalnızlık ve yabancılaĢma unsurları Ġkinci Dünya SavaĢı
sonrası bütün Dünya‟da yaĢanan bir problemdir. Böylelikle Peyami Safa, aynı zamanda evrensel
bir problemi de konu edinmiĢtir. Bu durum, Yalnızız romanın çağını aĢan bir eser olmasını sağlar
ve bu açıdan da estetik roman hüviyetini içinde barındırır.
Romanın içerisinde Samim‟in kurmaca dünyası olan Simeranya ile ilgili herhangi bir
zaman kavramından bahsedilmez. Samim, Simeranya‟yı yaĢarken bir rüya halindedir. Bir anlamda
zamanın dıĢına çıkmıĢtır. “Zamanın, estetik romanlarda bulanık ve belirsiz”(Sağlık, 2010: 264) olma özelliği Simeranya ile Yalnızız romanında sunulmuĢtur.
Romanda zaman, baĢlangıç ve bitiĢ açısından da oldukça iĢlevsel bir Ģekilde sunulur.
Roman bir sabah vakti yapılan kahvaltı ve Besim‟in düĢünceleri ile baĢlar. Besim kahvaltı masasında yiyeceği ekmeği dünyanın en önemli iĢini yapıyormuĢ edası ile hazırlar. Bu, Besim‟in
hayata bakıĢını yansıtan bir sahnedir. Romanın sonu ise yine aynı Ģekilde Samim‟in tasviriyle
“koyu mavi, uçuk ve baygın ıĢık tonunda”(s.365) aydınlıkla biter. Bu aslında romanda Samim‟in
zaferini de bize gösterir. Meral ve Necile‟nin ölümü materyalizmin, hedonizmin, “kötü ve çirkin”in yok olmasıdır. Samim‟in zaferi idealizmin, spiritüalizmin, “iyi ve güzel” in galibiyetidir.
3.1.5 Mekân (Ütopik Bir Âlem Simeranya)
Mekân, eserin kurmaca dünyasında yaĢanan olayların geçtiği itibarî âlemdir. Estetik romanlarda mekân iĢlevsel bir yapıya sahiptir ve mekân uzun uzadıya tasvir edilmez. Mekândaki
iĢlevsel ayrıntıların tasviri daha önemlidir. Estetik romanların bir kısmında ise bir arayıĢ vardır ve
bu arayıĢın neticesi olarak da çok fazla mekâna yer verilir. Bu romanlar üstkurmaca romanlardır.
Estetik romanlarda mekânların iĢlevsellikleri karakterleri etkileme güçleri ile doğru
orantılıdır. “Estetik romanlarda mekân daha çok karakteri etkileyen taraflarıyla yer
almaktadır”(Sağlık, 2010: 266).
Yalnızız romanında yer alan mekânlar genelde klasik roman kurgusunu yansıtır. Samim‟in kafasında canlandırdığı Simeranya ise estetize edilmiĢ bir mekândır. Simeranya, Yalnızız
romanındaki varlığı ile romanın estetik yönden geliĢimini etkiler. Çünkü Simeranya, Samim‟in
dünyasının bütün kötü yönlerine karĢı kurduğu, güzelliklerin hâkim olduğu bir uyum ve düzen âlemidir.
346 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Romanın geçtiği yer Ġstanbul‟dur. Birinci bölümün tamamı YeĢilköy‟de Samimlerin
oturduğu köĢkte geçer. Bunun dıĢında Ġstanbul‟da bazı kafeler, AyaspaĢa Park Otel, Meral‟in yaĢadığı ev ve Necile‟nin evi diğer kapalı mekânlardır.
Peyami Safa tarafından mekânlar iĢlevsel bir Ģekilde sunulmuĢtur. Kapalı mekânların
çatıĢmayı körükleyen mekânlar olması dikkat çeker. Birinci bölümde köĢkte Samim-Besim, Selmin-Mefharet çatıĢması vuku bulur. Ayrıca hem Meral hem de Samim için kapalı mekânlar
birer sığınaktır. Samim Simeranya ile ilgili bütün düĢüncelerini kendi odasında oluĢturmuĢtur.
Meral ise benliğin çatıĢmasına yine kendi odasına çekilip yalnız kaldığında muhatap olur. Kapalı mekânlar bu anlamda birer sığınak ve yüzleĢme mekânları olarak verilmiĢtir. Aynı zamanda
Meral‟in kapatıldığı oda ölmesi, kapalı mekânın bunaltıcı havasının etkisi olarak da görülebilir.
Eserde soyut mekân olarak Paris dikkati çeker. Roman, Paris‟i sadece Meral‟in hayallerini
süsleyen ve özgürlüğünün sembolü olan bir Ģehir olarak sunar. Yalnızız romanında Paris, Meral, Feriha ve Selmin için değerlidir. Ġstanbul, onlar için “yaĢanan, sıkıntılı ve kötümser hayata beĢiklik
etmektedir”(Tekin, 1999: 265). Paris, Meral‟in sığınağı ve modern hayatın merkezi olduğundan
dolayı bir anlamda materyalizmin de merkezi olarak düĢünülebilir. Samim, Meral‟in Paris‟i yerine, kesin anlamda bir Ġstanbul‟u koymasa da, onun maziye olan bağlılığı ve kendi değerlerine sahip
çıkan tavrı Ġstanbul‟un onun nazarında idealizmin sembolü olmasını da beraberinde getirir.
Romanda ütopik mekân olarak adlandıracağımız Simeranya ise yazarın açık ve kapalı
mekân olarak okuyucuya sunduğu mekânların bütün eksik yönlerinin düzeltilmesi ile meydana getirilmiĢ “her parçası yerli yerinde bir makine gibi kusursuz bir dünya”(s.39) dır. Samim yüz elli
yıl sonra tamamen sorunların halledildiği bir dünya olarak Simeranya‟yı hayal eder. Samim,
“çürümüĢ insan eti renginde bir gökyüzünün zemini üstünden”(s.26) Simeranya‟ya dalar. Bir anlamda arızalı bir âlemden kusursuz bir âleme geçiĢ yapar. Simeranya aydınlık bir âlemdir.
Simeranya‟ya girmek için Samim‟in “eski dünya hislerinden” tamamen kurtulması gerekmektedir.
Samim‟in Simeranya‟ya giriĢ sahnesi defterine yazdıkları aracılığıyla okuyucuya aktarılmıĢtır. Bu bölümün ardından Samim, özellikle dünya düzenine dair yaĢanılan problemlerin
ardından Simeranya‟daki düzene dair örnekler vererek Simeranya‟nın kapılarını okuyucuya açar.
Samim, Simeranya‟daki eğitim sistemini anlatır. Orada belli bir eğitim sisteminin ve
mekteplerin olmadığından bahseder. Ġnsanların istediklerini öğrenmekte özgür olduğunu ve dünyadaki öğretmenlerin yerini Simeranya‟da kılavuz-öğretmenlerin aldığını söyler. Çünkü
“Simeranya pedagojisi, insanın bütün hayatında öğrendiği Ģeyleri ancak kendi istediği zaman ve
kendi araĢtırmaları neticesinde öğrendiğini bilir”(s.35).
Simeranya‟daki eğitim sistemi, Samim‟in yaĢadığı dünyadan farklıdır. Bu ütopik mekânda
insanlar yeteneklerine göre meslek Ģubelerinde staj görür. Bu mekânda insanların “istidatlarını
tayin eden mükemmel testler vardır”(s.36).
Samim, Meral‟e olan aĢkının niteliğini düĢünürken kendini bir anda Simeranya‟da olan
AĢk Enstitüsü‟nün içinde bulur. O, bu enstitünün içinden Eski Dünya Problemleri ġubesi‟ne
getirilerek bir odaya alınır. Meral‟e olan aĢkı ile sıkıntılarını yüksek sesle dile getirecek ve bu ses
kaydı incelenerek problem çözüme kavuĢturulacaktır. Burada incelenen problemler dünyadaki psikologların yaptığı gibi tek bir ilmin bakıĢ açısıyla değerlendirilmez. Enstitü bu olaya bütün
olarak bakar. “Bir Ģey içinde her Ģey olduğu için bir mesele bir meseleyi bünyesinde taĢır”(s. 52).
Samim‟in meselesine konulan teĢhis „dipzıtlık‟ yani „kutuplaĢma dramı‟dır. Yalan ve doğru gibi iki zıtlık üzerine kurulan gerçek dünyanın dramı.
Simeranya, aĢkın niteliğini ölçmeye çalıĢsa da çözümünü bulamadığı tek husus aĢkın
derecesini ölçmektir. Bütün roman zıt kutupların var olma mücadelesi üzerine kurulmuĢtur.
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 347
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Yalanın Simeranya‟da yeri yoktur. Çünkü yalan, “tabiatın ve hayatın içindeki zıtlıkları
barıĢtıramayan insanın bir görünüĢ ahengi yaratmak için kutuplardan birini örtmek ihtiyacıdır”(s. 61). Simeranya zıtlıkların kaybolduğu bir mekân olduğu için yalana ihtiyaç kalmayacaktır.
Simeranya‟da hastalık salt teĢhisler ile tedavi edilmez. Samim, Simeranya‟ya göre hastalık
“kaderin aksiliklerine karĢı bir intibaksızlıktır”(s.63). Bu yüzden hastanın tedavisi bu aksiliklerine intibakı sağlama amacını taĢır. Ruhsal tedavi ön plandadır. Ġnsanlar Simeranya‟da her gün yapılan
ruh sporu ile hastalıklara karĢı direnç kazanırlar. Simeranya, “isyandan tevekküle giden yolu”(s.64)
hazırlar. Simeranya‟nın bu anlamda mistik bir yönü de vardır.
Simeranya‟da sosyal adalete ve kazanç eĢitliğine dayanan bir sistem kurulmuĢtur..
“Liyakatle kazanç birbirine uygun”(s. 74) Ģekilde düzenlenmiĢtir.
Moda, Simeranya‟da insanı esir alan bir durum olmaktan çıkarılmıĢtır. Ġnsanlar kendi
yaratma kabiliyetlerine göre bir moda oluĢtururlar. Böylece moda tek bir zümrenin insanlara dayattığı estetik hâl olmaktan çıkar.
Simeranya‟da varlık ve yokluk çatıĢmasında ruh, tercihini varlıktan yana kullanmıĢtır. Aynı
zamanda Samim için bu birinci benliktir. Birinci benlik “aĢk ve fedakârlık hamleleri halinde kendini aĢar ve ebedilik değerlerine sarılır”(Ayvazoğlu, 2008: 424).Bu durum sevgiliden Allah‟a
giden yolu bize gösterir. “Orada insan devamlı bir mana atmosferi içinde yaĢar”(s. 350). Ġkinci
benlik geçici heveslere ve biyolojik ihtiyaçlara bağlıdır. Ġkinci benlik, insanı geçici heveslerin
tutsağı yaparak yokluğa götürür. Simeranya‟nın bu yoğun mana boyutu, metafizik bir çağrıĢım yapmaktadır.
Samim, böyle bir mekân yaratarak ve olumsuzluklar içindeki dünyadan kaçarak kendisine
bir rahatlama alanı bulmuĢtur. “Simeranya, herkesin her sosyal harekete samimi ve tam iĢtirakini sağlayan yeni bir cemiyet yapısının adıdır(s. 112).
Yalnızız romanında sunulan bu ütopik ve gerçek mekânlar, “kiĢilerin psiko-sosyal
kimliklerinin aydınlatılmasına yardımcı olurken, diğer yandan da esere felsefî ve estetik derinlik kazandırırlar(Tekin 1999: 269).
3.2 Biçimsel Yapı
3.2.1 Kurgu ve Anlatı Seviyesi
Romandaki yapı öğeleri birleĢtirilerek romancı tarafından kurmaca bir dünya oluĢturulur.
“Olay, „neyin‟ ağırlığını taĢıyorsa o romanın temel kurgusu o olaya dayanır”(Sağlık, 2010: 62).
Estetik romanlar kurgu yönünden kusursuzu amaçlamaktadır. Kurgusu güçlü olan romanın estetik yönü de kuvvetlidir.
Yalnızız romanı çatıĢmaya dayalı bir romandır ve Simeranya‟da açıklanan bir kavram olan
dipzıtlık kuramı yani “olmak dramı” üzerine kurgulanmıĢtır. Romandaki açıklamasıyla dipzıtlık kuramı mantıktaki zıtlık prensibinden hareketle her Ģeyin zıddıyla kaim olduğu görüĢünü savunan
bir kuramdır. Bu kuram insan hayatında varlık ve yokluk düĢüncesi olarak kendini göstermektedir.
“Ġnsanda, Bergson‟un yaĢama hamlesi dediği bir varlaĢma, fakat aynı zamanda onun kadar gerçek ve kuvvetli bir yoklaĢma hamlesi de vardır. Bunların arasındaki devamlı çatıĢmadan doğan bütün
zıtlıkların sebep olduğu felâket ve kederlerin hepsi olmak dramı adını alır”(s. 152).
Romanın olay örgüsü, kiĢileri, zaman ve mekân unsurları dipzıtlık kuramı üzerine inĢa
edilmiĢtir. Romanın olay örgüsüne baktığımızda dipzıtlık kuramını açık Ģekilde görürüz. Yalnızız romanı, idealizm, spiritüalizm gibi değerlerin temsilcisi Samim ile materyalizm ve hedonizmin
temsilcisi Besim ve Meral‟in arasında yaĢanan çatıĢma olgusu üzerine kurulmuĢtur. Bu kurgu
varlık ve yokluğun, iyilik ve kötülüğün mücadelesidir.
348 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Romandaki Selmin-Mefharet arasındaki hükmetme, Samim-Besim arasındaki madde ve
ruh, Samim-Meral üzerinden verilen materyalizm ve idealizm ve son olarak da Meral‟in kendisi ile olan benlik mücadelesi ile yazar, kiĢiler bağlamındaki düalizmi(kutupluluk) okuyucuya sunar.
Romanın Ģahıs kadrosu birbirine zıt karakterlerle kurgulanarak „olmak dramı‟ bütün kahramanların
problemi haline getirilmiĢtir.
Zaman ve mekân unsurunun kurgulanmasında da dipzıtlık kuramının etkisi vardır. Yazar
mekân olarak gerçek mekânları kullanmasının yanında bir ütopik bir mekân olan Simeranya‟yı da
kullanır. Böylece var olan mekânın dıĢına çıkıp ona alternatif olarak yeni mekân üretmiĢtir. Tasarlanan bu mekân gerçek mekânda var olan bütün sorunların halledildiği bir yer olarak
kurgulanmıĢtır. Bu anlamda reel dünyanın zıddı bir mekândır. Zaman ise yine aynı Ģekilde zıtlığını
Simeranya‟da bulur. Samim, Simeranya‟ya bir rüya halinde ulaĢır. Yani var olan zamanın dıĢına
çıkar
Roman kurgusunda Simeranya, aynı zamanda zıtlıkların ortadan kalktığı yerdir. Samim,
Simeranya‟daki “varlığı ve yokluğu” birbirinin zemini gibi”(s.153) algılamak gerektiğini düĢünür.
Romanın kurgusunda metafizik unsurlardan da yararlanılmıĢtır. Özellikle üçüncü bölümde Meral‟in annesi Necile‟nin yardımcısı Renginaz‟ın garip sesler duyması ve bir süre sonra aynı
sesleri Necile‟nin de duyması buna örnektir. Renginaz cin gibi bazı metafizik öğelerle
karĢılaĢmıĢtır. Renginaz bu olayla birlikte Meral‟in öleceği saati de bilir. Ayrıca Samim, Meral‟in
yanarak öldüğü saatte köĢkte bir yanık kokusu duyar. Romanın sonunda Meral‟in ölümüyle birlikte eve gelen Necile‟nin evine gelen Samim, onu da evde ölü halde bulur. Fakat evde Renginaz yoktur.
Samim, sabah ölü olan Necile‟yi yerinde bulamaz ve karĢısında Renginaz‟ı bulur.
Anlatı seviyesi romanlarda temel anlatı ve alt anlatı olarak ikiye ayrılmıĢtır. Temel anlatı romanın esas öyküsü iken; alt anlatı, temel anlatı etrafında Ģekillenen olaylardır. Estetik romanlarda
temel anlatı ile alt anlatı girift bir yapıya sahiptir.
Yalnızız romanında temel anlatı ilk bölümden itibaren baĢlayan Samim-Besim çatıĢmasıdır. Diğer bütün anlatı düzlemleri bu çatıĢmayı destekler niteliktedir. Samim ve Besim‟in
çatıĢmaları eserin felsefî yönünü oluĢturur. Okuyucu bu çatıĢma sayesinde Simeranya ile tanıĢır.
Alt anlatılar birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerde yer alır. Selmin‟in oynadığı hamilelik oyunu,
Meral‟in benliği ve Samim ile yaĢadığı mücadele alt anlatı unsurları olarak yer alır.
3.2.2 Anlatım Teknikleri
Estetik roman yazarı, tek düze bir anlatım tekniği kullanmaz. Eserini zenginleĢtirmek için
iç monolog, bilinç akıĢı, mektup, hatıra, metinlerarasılık ve üstkurmaca gibi anlatım tekniklerine baĢvurur.
Yalnızız romanı anlatım teknikleri açısından zengindir. Roman genelde üçüncü Ģahıs
anlatıcı(gizli yazar) tarafından aktarılmasına rağmen romanda “anlatma” yönteminin değil “gösterme” yönteminin baskın olduğunu görürüz. Romanda genelde durum tasvirleri yapılır.
“Samim ona cesaret vermedi, susuyor ve kâğıdı kıvırmaya devam ediyordu”(s.118).
Romanın birinci bölümü normal bir olay akıĢı içerisinde geçmektedir. Romandaki geriye
dönüĢler Samim‟in defteri ve kiĢilerin düĢünceleri üzerinden sağlanmıĢtır. Samim‟in defterinden alınan kısımlar yine romanın içerisinde tırnak iĢareti (“ ”) ile gösterilmiĢtir.
Romanda gösterme yönteminden sonra en çok kullanılan yöntem iç monologdur. Özellikle
Samim ve Meral‟in düĢündükleri olduğu gibi aktarılır. Samim‟in hayalinde Meral ile tartıĢtığı kısım örnek olarak verilebilir(s.203). Bunun yanında Samim‟in Meral‟in evleneceği kiĢinin adını
düĢünürken yaĢadığı durum bilinç akıĢı ile okuyucuya sunulmuĢtur. “Yarın değil öbür gün. Âlâ. Bir
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 349
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
Ankara seyahati, evet… Zaten Ģimdi de… Tekrar içinde Ģekilsiz Ģekiller kaynaĢan sisli bir karanlık
ve uğultular… Bir ses. Ve „Ģ‟ harfi ġe, Ģe, canım, „a‟ var dedim sana ġar. ġa…”(s.215).
Yalnızız‟da metinlerarasılık yöntemine sıkça rastlanmaktadır. Besim ile Samim eğitim
sistemi üzerine konuĢurken yazar, Samim‟in konuĢmasına “içerik aktarımı yöntemi” ile Rousseau,
Kerchensteiner ve John Dewey‟in eğitim hakkındaki görüĢlerini yerleĢtirir(s. 37). Bergson‟un rüya hakkındaki görüĢleri(s.341) de aynı yöntemle sunulmuĢtur. Jung‟un “kolektif Ģuursuzluk”(s.348)
kavramı da içe aktarım yöntemi ile roman içerisine dâhil edilmiĢtir.
Metinlerarasılık tekniklerinden “montaj” yöntemi de romanın dört yerinde kullanılmıĢtır. John Dewey‟in(s. 37) görüĢlerine, Rilke‟nin “Male Laurdis Brigge‟nin Notları”(s. 166), Proust‟un
“Albertine‟nin Anıları”(s. 209) ve Nietzche‟nin “Trajedinin Durumu”(s.335) adlı kitabından
yapılan birebir alıntılara yer verilmiĢtir. Pefami Safa, Yalnızız‟da adı geçen bu yazarların dıĢında
Eflatun, Hegel, Novalis, Thales, Sokrates, Pierre Loti, Dryden Thomas, Nietzsche, Proust, Yahya Kemal, Fuzuli, Abdülhak Hamid ve Tevfik Fikret gibi sanat ve edebiyat dünyasının usta
isimlerinden yararlanmıĢtır. Bu isimlerin hepsi, eserlerinde “insan muamması üzerinde durmuĢ,
düĢünce Ģemalarını bu meseleyi izah edecek Ģekilde kurmuĢlardır”(Tekin, 1999: 259). Yazar, roman kurgusunun temelini oluĢturan “olmak dramını” bu düĢünürlerin görüĢleriyle daha da
zenginleĢtirmiĢ, kurguyu felsefî bir boyuta taĢımıĢtır. Romanın böylece edebî değerini
yükseltmiĢtir.
Ayrıca romanda Kavalalı Mehmet Ali PaĢa‟nın Arnavut olup olmadığına dair bir tartıĢma da tarihî bir olay olarak yer almıĢtır. Samim, Kavalalı Mehmet Ali PaĢa‟nın soyuna ve sülalesine
dair bilgileri(s. 104-106) vermektedir. Bunun yanında ilmin baĢlamasına dair bilgilere de(s. 154-
155) romanda rastlarız. Bu tür bilgiler de romanın hem olay örgüsüne hem de anlatı yapısına zenginlik katmaktadır.
Yalnızız romanı bir üstkurmacadır. Üstkurmaca, kurmaca metin ile gerçeklik arasındaki
farkı anlamlandırmaya çalıĢır. Yavuz Demir üstkurmacayı “kurmaca ve eleĢtiri arasında bir yere yerleĢtirilmiĢ „sınır söylem‟”(Demir, 2002b: 17) olarak tanımlar. Roman yazma eylemini roman
içerisinde açık eden türdür. “Üstkurmaca metinler, edebî kurmacanın nasıl hayali bir dünya
yarattığını göstererek, bizim içinde yaĢadığımız dünyayı anlamamızı sağlar”(Demir, 2002b: 61).
Ġncelenen romanda iki tane itibarî âlem vardır: Biri yazarın romanı yazarken oluĢturduğu kurmaca âlem, diğeri ise roman kahramanı Samim‟in roman içerisinde oluĢturduğu ütopik âlem olan
Simeranya‟dır. Samim, kurguladığı ve yazdığı Simeranya‟yı bir kitap olarak basmayı da
düĢünmektedir. Bir anlamda roman içerisinde yeni bir itibarî âlem oluĢturulmuĢtur. Ayrıca Samim‟in Simeranya‟yı anlatırken onu gerçek dünyanın sorunlarından hareketle anlatması, içinde
yaĢanılan zamanın anlaĢılmasını da sağlar. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda Yalnızız
romanı üstkurmaca bir metin olduğunun göstergeleridir.
3.2.3 Dil ve Üslup
Anlatma eylemi dil ve üslup meselesidir. Bu açıdan romanın temeli dilin varlığına dayanır.
Estetik romanın dili Ģiir diline yaklaĢır. Bunun sebebi olayın arka plana itildiği romanda, kiĢilerin
ruh dünyalarını etkili anlatmanın yolu, dilin iyi kullanılmasıyla gerçekleĢtirilecektir. Tanpınar, sanatın merkezine dili koyar. Ġnsan denilen muammanın kendini ifade etmesinin en büyük ve tek
aracı dildir. Estetik romancı “estetize edilmiĢ, çağrıĢım değerleriyle donanmıĢ, imgelerle yüklü bir
üst dil olan „kurmaca dil‟ kullanır”(Çetin, 2004: 258).
Yalnızız romanında üçüncü Ģahıs anlatıcının yer aldığı kısımlarda dil sadedir diyebiliriz.
Ancak bu, gizli anlatıcının sıradan bir kiĢi olduğundan kaynaklanmaz. Gizli anlatıcı bazı
bölümlerde kelimelerin Türkçelerini unutup Fransızca kelimeler kullanmıĢtır. Romanın
350 Veysel DOĞANER
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
kahramanlarının çoğunun Fransızca bilmesi zaman zaman Fransızca tabirlerin romanda
kullanılmasına sebep olmuĢtur.
Romanın dili, Samim‟in olayın içerisinde yer aldığı yerlerde felsefî bir boyut kazanır.
Samim‟in hem Simeranya‟yı anlatırken kullandığı dil hem de “dipzıtlık kuramı” çerçevesinde
duygularını anlamaya çalıĢtığı bölümler kültürel açıdan üst bir dildir. Metinlerarasılık kısmında belirttiğimiz romanın içerisinde yararlanılan filozoflar da dilin felsefî derinliğinin yoğun olmasında
önemli rol oynarlar. Samim bütün düĢüncelerini belli filozof ve edebiyatçıların görüĢleri ile
destekler. Zaten hayatı anlamlandırma çabasına giren Samim‟in ve bu çaba etrafında Ģekillenen roman kurgusunun böyle muamma bir konuyu iĢlerken kullanacağı dil, ağır ve felsefî olacaktır.
Roman içerisinde Fransızca kelimeler yanında kullanılan tıp terimleri gibi bazı bilimsel tabirler de
romanın dilini gittikçe ağırlaĢtırmıĢtır. Burada belirtilmesi gereken nokta, bu dil kullanımının
özellikle Samim‟in konuĢtuğu kısımlarda görülmesidir. Samim‟in karĢısında bulunan Meral ve Selmin aynı fikri alt yapıya sahip olmamalarına rağmen özellikle Besim, Samim‟i anlayıp, onunla
tartıĢmaya bile giriĢir.
Yalnızız romanının merkezi kiĢisi Samim‟in aydın ve yazar olmasından dolayı ve kullandığı dille de doğru orantılı olarak eserin üslubu sanatkâranedir. Yalnızız romanının dilinin bu
durumu eserin üslubunda bir kapalılığa sebep olur. Suut Kemal Yetkin dili ve üslubu böyle olan
romanların estetik bir macera yaĢadıklarını düĢünür. “Bir roman estetik macera yaĢadıktan sonra,
ancak „estetik roman‟ derecesine çıkabilir”(Sağlık, 2010: 274).
Sonuç
Edebî eser denilen kurmaca yapıyı anlayabilmek ve hakkında bir yargıya varabilmek için
bazı önbilgilere ihtiyaç vardır. Bu bilgiler genelde estetiğin alanına girer.
Yalnızız romanı olay örgüsü ve biçimsel açıdan inceleyerek estetik değerini ortaya
konulmaya çalıĢıldı. Roman, özellikle Ģahıs kadrosunun niteliği ve mekân kurgusu ile estetik bir
değer taĢımaktadır. Peyami Safa, romanın kurgusunu bir felsefî problem olan “dipzıtlık kuramı” üzerine oturtarak eserin estetik değerini arttırmıĢtır. Konusu itibarîyle Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası
bütün dünyayı saran, insanın yaĢadığı çevrede yalnızlaĢması krizini ele alan bu eser evrensel bir
boyut kazanmıĢtır
Peymai Safa‟nın romandaki mekân kurgusu da estetik açıdan önemlidir. Roman kahramanı Samim‟in yaĢadığı dünyanın sorunlarından kaçmak için oluĢturduğu ütopik âlem Simeranya, eserin
içerisinde bir kahramanın ürettiği ikinci bir kurmaca dünyadır. Yazar, böylece kurmaca içinde yeni
bir itibarî âlem yaratır. Bu hem romanın üstkurmaca bir metin olduğunu hem de yazarın klasik roman yapısının dıĢında bir teknik kullandığını bize gösterir.
Yazar, romanın omurgasını oluĢturan dipzıtlık kuramını ele alırken, insanın var olma
problemi ile ilgili düĢünen filozofların görüĢlerinden yararlanmıĢtır. Bazen bu görüĢleri romana içerik aktarımı Ģeklinde uygulamıĢ bazen de montaj yöntemini kullanmıĢtır. Roman yapısı
içerisinde kullanılan bu metinlerarasılık yöntemleri eserin estetik açıdan niteliğinin artmasını
sağlamıĢtır.
Yapılan bütün bu tespitler estetik bir obje olan Yalnızız romanının kendisini anlayabilecek estetik bir süjeye (okur) ihtiyaç duyduğunu gösterir. Eserin sıradan bir kurgu yerine felsefî boyutu
olan bir kurgu üzerine oturtulmuĢ olması bir üstkültür romanı olduğunu açıkça göstermektedir.
“Yalnızız” Romanında Estetik Roman Unsurları 351
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/2 Spring 2012
KAYNAKÇA
AYVAZOĞLU, BeĢir(2008), Peyami Hayatı Sanatı Felsefesi Dramı, Kapı Yay., Ġstanbul.
ÇETĠN, Nurullah(2004), Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara.
ÇETĠġLĠ, Ġsmail (2004), Metin Tahlillerine GiriĢ/2 Hikaye-Roman- Tiyatro, Akçağ Yay.,
Ankara.
DEMĠR, Yavuz (2002b), Zaman Zaman Ġçinde Roman Roman Ġçinde: MüĢâhedât Bir
Üstkurmaca Olarak MüĢâhedât, Dergah Yay., Ġstanbul.
DEMĠR, Yavuz(2002), Ġlk Dönem Türk Hikayelerinde Anlatıcılar Tipolojisi, Dergah Yay., Ġstanbul.
FINN, Robert(2003), Türk Romanı Ġlk Dönem 1872-1900(çev: Tomris Uyar), Agora Kitaplığı,
Ġstanbul.
GÜMÜġ, Semih(1991), Roman Kitabı, Adam Yay., Ġstanbul.
KĠERKEGAARD, Soren(2009), Etik/Estetik Dengesi, Ağaç Yay., Ġstanbul.
KORKMAZ, Ramazan (ed.)(2004), Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı 1839-2000, Grafiker Yay.,
Ankara.
MORAN, Berna(2006), Edebiyat Kuramları ve EleĢtiri, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul.
MORAN, Berna(2007), Türk Romanına EleĢtirel Bir BakıĢ, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul.
PARLA, Jale(2008), Don KiĢot‟tan Bugüne Roman, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul.
RANCĠÉRE, Jacques(2006), Estetik BilinçdıĢı, Ara-lık Yay., Ġzmir.
SAFA, Peyami(1999), Yalnızız, Ötüken Yay., Ġstanbul.
SAĞLIK, ġaban(2010), Popüler Roman Estetik Roman, Akçağ Yay., Ankara.
TANPINAR, Ahmet Hamdi(1995), Edebiyat Üzerine Makaleler(haz: Zeynep Kerman), Dergah Yay., Ġstanbul.
TEKĠN, Mehmet(1999), Romancı Yönüyle Peyami Safa, Ötüken Yay., Ġstanbul.
TUNALI, Ġsmail(2003), Marksist Estetik, Kaynak Yay., Ġstanbul.
TUNALI, Ġsmail(2010), Estetik, Remzi Kitabevi, Ġstanbul.
WELLEK, Réne(1993), Edebiyat Teorisi(çev: Ömer Faruk Huyugüzel), Akademi Kitabevi, Ġzmir.
top related