madrasah tradition and madrasahs in the process...
TRANSCRIPT
MEDRESEGELENEGİVE MODERNLEŞME SÜRECİNDE
MEDRESELER "
ULUSLARARASI SEMPOZYUM
MADRASAH TRADITION AND
MADRASAHS iN THE PROCESS OF
MODERNIZATION
KEVNETORA MEDRESEYE ,... u
,... ,... ,... Dl PEVAJOYAMODERNBUNE DE
REWŞA MEDRESEYAN
·-
5-7 Ekim I October 2012 Muş Alp_arslan Üniversitesi
Muş I TÜRK.İYE
. . M.Ş.Ü. YAYINLARJ-1-. '.; ·
· 1. cilt isbn: 978-605-5137-01-4
Kitap Adı Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
Editör Yrd. Doç. Dr. Fikret GEDİKLİ
Son Okumalar Y rd. Doç. Dr. Hüseyin DOÖAN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet DALKILIÇ
Dizgi Yrd. Doç. Dr. Fikret GEDİKLİ
Kapak Tasarım Erdal YILDIZ
Baskı/Cilt
-1-
1. Baskı Temmuz 2013, Muş
Bu eserin bütün haklan M.Ş.Q' ye aittir. Yayınevinin izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik
ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
İsteme Adresi Muş Alparslan Üniversitesi
Tel: 0436 213 00 59 - Fax: 0436 213 00 59 vı.·ww.alparslan.edu.tr
(İslam'ın Kadim Geleneğinden) Medreselerden (Vatandaşlık Bilincine)
Mekteplere: Hedef- İçerik ve3 Paradigma Sorgulamaları
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Hakkı İMAMOGLU1
GİRİŞ
İnsani tüm yapıp etmeleri kuşatan İslam dini insanın düşünme ve öğrenme
gerçekliğini kuşatması, müesses İslam'la fıtri İslam'ın birbirini taman:ıJ,adığını
. göstermektedir.2 İlim, İslam'ın olmazsa olmazı ve belli de var olduğu andan itiba
ren kendini üzerine inşa ettiği en önemli unsurudur. Bu bağlamda İslam'ın ilk emri
"oku"'dur.3 Dinin iki mutlak kaynağı olan Kur'anın iman, ibadet ve ahlalqa ilgili il
kesel doğrularında ve Hz. Peygamberin pratik uygulamalarında ilimin öğrenilmesi,
aktarılması ve hayatla anlamlandırılması Müslümanlar için başlı başına bir değerdir.
İslam'ın bilgi geleneğinin fen ve tekniğe ulaşmanın yanında bilgiyi bilgeliğe .
dönüştürerek hikmet sahibi ve arif olmak gibi bir tarafı da vardır.4 Bu yönüyle ilim Allah'a yaklaştıran teabbudi bir eylemdir. Bilgi edinimi, dünyevi olduğıı kadar uhrevi bir iştir. İslam'da ilim öğrenmek bir ibadettir. Böylesine önemli bir işin kurwn
sallaşması, verilen önemin tabü bir sonucudur. Medrese, Mescid-i Nebi _bünyesinde
kurulan Suffe'den başlamak üzere tarih boyunca varlığını devam ettirmiş bir eği
tim-öğretim geleneğinin adıdır. Bu gelenek, tarihsel süreçte gelişerek kurumsal bir
l Karabük Üniversitesi ilahiyat Fak'iiltesi
2 lBaka.ra, 30-31.
3 68 Kalem, l.
4 Batıhlann epistemolojisindeki eksiklik temelde burada yatar. Batı epistemolojisinde öğrenilen bilgi insanı, arif/ kamil/kendini gerçekleştiren yapmaz. Oysa lslam epistemolojisinde öğrenilen bilgi insanı arif/kamil/kendini gerçekleştiren yapar. Batı epistemolojisinin ahireti yol..1llr, bu yönüyle güdük'tı1r. İslam epistemolojisinin farkı ahretinin olmasıdır. ·-
.186 1 Medrese Geleneği ve f\.1odernleşrne Sürecinde Medreseler
hüviyete bürünmüştür. Eyyübilerde medreseler, Memluklerde medreseler, Osmanlı
da medreseler, geleneğin farklı tezahürleri olarak karşımıza çıkar.
Medreseler, eğitim kurumu olduğu kad~ İslam medeniyetinin bir üretimidir.
Bugüne bakıldığında ilim algımızın neden bir gelenek oluşturamıyor sorus.unun ce
vabıyla, neden tüm dünyayı adalet, sevgi, barış, huzur gibi değerlerle kuşatan bir
medeniyet olamıyoruz, sorusunun cevabı aynıdır. Dolaysıyla bir medeniyet sorunu
yaşamaktayız ve bu sorun tüm varoluşumuza yansımaktadır.
GELENEK: BİLGİNİN RAFİNE HALE GELMESİ
Medreseleri değerlendirmeye geçmeden önce temel bir kavram olan geleneği ta
nımlayarak çalışmamıza başlamak gerekir. Görünen o ki, İslam medeniyeti, ilim ve
kültür hayatı bu kavramla bugünden ayrışmaktadır. Esasen medeniyet ve tefekkür
dünyamızın kendi içinde ikiye bölünmesi yine yukarıda bahsettiğimiz kavramın
farklı yansımalarından dolayıdır. Bu bağlamda, modernite sonrası ve modernite ön
cesi dönem -bu döneme klasik dönem adı da verilrnektedir-5 olmak üzere iki zaman
diliminden söz etmek mümkündür.
Gelenek kendi mecrasında üst kuşağın alt ku_şağa bilgi, değer ve kültür aktarunı
dır. Bilgi, değer ve kültür aktarımının eldeki mevcut "şeyi" billurlaştıran, rafine eden I
bir tarafı vardır. Çünkü her aktarlll}kuşakların müdahalesini ve katkısını berabe-
rinde getirir. Geleneğin oluşm~zun bir süreci ifade eder. Geleneğin var ~lma
sı tecrCıbi bir faaliyettir. Dinamlk ortak hafıza oluşturarak sahada elde edilir. Islam
eğitim-öğretim geleneğini -dolaysıyla medreseleri- en iyi örneklendiren hocasının
öğrenciye verdiği icazetlerdir. Medrese geleneğinde müteselsel olarak Allah Teala,
C~brail (as) ve hz. Peygamberden başlayarak, kendisine kadar hocasını, hocasının
hocasını, .... zikretmesi kurumsal olarak medreselerin temsil ettiği geleneğini ve
gücünü ifade eder. Din sahasında konuştuğunda Allah'a ve Rasiılün'e dayanması
medreselerden icazetli olan bir aliminin hem manevi sorumluluğunu, hem de Allah
adına konuşurken sözünün etkisini artıran bir unsurdur.6
5 Ahmet Tabakoğlu, Anadolu !urk Tarihi bağlamında bu iki dönemi Nizam-ı Kadim ve Nizaın-ı Cedid olarak isimlendinniştir. Bu sıruflamada aşağıda bahsedecek olduğumuz şekliyle önce ve sonra olan tarih ayırdımı aynıdır. Biz de yer geldikçe klasik dönem yerine Nizarn·ı Kadim, modernizm sonrası için nizam-ı cedid ifadelerini kullanacağız. (Ahmet Tabakoğlu, Osm1111/1 Mirası Osm1111/ı Medeniyeti Siyaset, lktisat, Sanat, Klasik Yay., İst 2006, s. 15.) .
6 İsmail Bilgili, Son Dönem Osmanlı ls/am Hukukçıılan11d11n Şeylızade Ahmed Ziya Efe11di11i11 Hasmı Kııdsi Efe11-dide11 Aldığı !imi icazet adlı çalışmasında icazet örnekleri vermekte. ve ilmin kimlerden alınmış olduğu tek tek belirtmektedir. Bu icazette fıkıh, hadis, tefsir dallarında kimlerden icazet alındığı teselsül yoluyla belirtilerek ilmin ilk halkası ~Hz. Peygamber (s.a.v) de vahyin güvencesi Cebrail (a.s)aeo, Cebrail {a.s) da asla zail olmayan
Y rd. Doç. Dr. İbr~im Hakkı İMAMOÔLU 1187
Bugünün ·din sahasındakilerin karşılaştığı en büyük sorun varoluşlarındaki refe
rans sorunudur. Özellikle pozitivist ve seküler bir algılamanın septizmi alim değil,
din bilim adamı üretmektedir.7 Bilgiyi üretmek için mi yaşamak, yaşamak için mi
bilgiyi üretmek sorunu tavuk ~u yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar so
rusundan çok daha derin bir problemdir. Bilgiyi üretmek için yaşamak modern za-. . . manların bir işidir ve Islam epistemik hüviyetinin yeteri kadar iyi anlaşılamadığının
b_ir göstergesidir. İslami)limlerde bir metodoloji sorunundan daha ziyade gelenek
sorunu yaşadığımız kaçamadığımız bir gerçekliktir. Bugünün insarılığı gibi din sa
hası da kutsalını kaybetmiştir. Bu kaybediş, Emile Durhkaim'in kutsal ve profan ayı
rımını hatırlatmaktadır. Emile Durhkaim'e göre kutsal, günlük hayatın dışında, pa
rasal ve maddiyatla karşılığı olmayan şey demektir. İslam'da ilim kutsal bir şeydir. Bir
kutsalı gerçekleştirircesine öğrenilir, öğretilir, düşünülür ve yazılır. Kutsalı gerçek
leştirme zihni klasik dönemde bilgiyi elde etme, aktarma ve bir değere dönüştürme
olarak karşımıza çıkar. Klasik dönem bilgi geleneği kutsalla kuşanmıştır. Mukaddem
İslam ilim geleneği kurumlarıyla, talebeleriyle, hocalarıyla, talim ve terbiyesiyle, ha
yatın bir değeri olmasıyla kutsalı gerçekleştirme kültürü olarak karşımıza çıkmakta
dır. Edep, ahlak ve hoca-öğrenci ilişkisinde saygı ve ihlas medreselerirı arkasındaki
geleneği ifade eden değerlerdir.
Geçmişten var olma referansını alamayan hiçbir şey bugünü kuram~ ve yaşaya
maz. Gelenek şimdinin geçmişle olan bağlantısıdır ve bu yönüyle bir eğitim kurumu
geleneğiyle istikrarı temsil etmektedir. Bu açıdan bakıldığında medrese geleneğinin
diğer tezahürü şerh/erdir. Bir kitabı yüzyıllar boyunca kullanmak bir tekrar değil,
aksine bir gelenek ve kurumsallaşmadır. Klasik dönem şerh geleneğine bu gözle ba
kılırsa daha doğru ve isabetli bakılmış olunur. Yüzyıllar boyunca medreselerde aynı
kitabı oku(t)mak, bilginin statikleşrnesi değil, eğitim-öğretim faaliyetinin öir istik
rarı olarak kabul etmek gerekir.
Şerh, bir hocanın hedef kitlesi olan öğrencilerinin Ülumi'd-diniyye içirı gerekli
olan t~rnel ders kitaplarını anlayamadıklarını hissetmesi ve onların aıi.ıayabileceği şekilde açıklamalar yapmasıdır. Başka bir ifadeyle bir eğitim-öğretim materyalinin
öğrenci merkezli bir algıyla yeniden düzenlenmesidir. Diğer taraftan daha sonra aynı
baki Allah (c.c)'tan aldı." şeklinde bitirilmektedir. httı>:llwww.jtobl:ıd.com/upload/file/rnakale/1338149181. lll!f (917/2012)
7 Din bilim adamı ve alim kavramları burada bilinçli bir şekilde ayrıştırılarak kullanılmıştır. Modern zaman ve öncesi farklı din epistemolojisini ve metodolojisini temsil eden iki kavramdır. modern bilim bilimsel septisizmden bilgiye yaklaşırken, klasik dönemde bilgi imanın bir objesidir. Modern bilim bilim şüphe üzerine 1..-uruluyken, klasik diiş\!!tcede bilim kabuller üzerine kuruludur.
188 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
dersi anlatacak hocalar açısından da büyük kolaylık sağlamaktadır. Konuyla ilgili kuralların yanında yazılan küçük notlar anlatanın dersi nasıl anlatması gerektiğine
dair fikir vermektedir. Dersin hocasına kadar birçok hoca tarafından aynı konu iş
lenmesinden dolayı kolektif bir zihin olmuş ve ders için olumlu katkılard!l bulu
nulmuştur. Bu katkılar şerh, haşiye, hamiş ve talik şeklinde açıklamalarla nüshalara
eklenmiştir. Şerhleriyle birlikte ders materyali olan bir kitapta hoca için öğretmen
kitabı öğrenci için ders kitabı olmak gibi iki yönlülüğü içinde barındırmaktadır. Ana
kuralların öğrenilmesi açısından bakıldığında şerh edilen kitaplar ders kitaplarıyla
sınırlıdır. Örneğin İzhar kitaöının birçok şerhi vardır. İbn-i Cinni'nin (h. 392) el
Lem'fi'l-Arabiyye'sinin şerhi yoktur. Özellikle Osmarılı medreselerinde bir ders ma
teryali olan -Celaleddin el-Mahalli'nin (h. 864) yazunına başlandığı ve es-Suyôti'nin
(h.911) daha sonra tamamladığı- Celaleyn'nin birçok şerhi vardır. Şerh geleneğine
bu başka açıdan bakıldığında; 'Şerhcilik ilmi durağan hale getirmiştir' sözü karşımıza
çıkmaktadır. Bu klişe cümle (şerhcilik, ilmi durağan hale getirmiştir, sözü) bugünün
İslam akliyatına dayatılan ideolojik bir ezberdir. Bu dayatma satır aralarında bugü
nün Müslümanlarına bir medeniyet inşa etmenin öznesi olamadıkları, zaten özneli
ğini yüzyıllar önce yitirdiği ve mevcut bilgi birikimini tüketmekten öteye gidemediği
öz güvensizliğini barındırmaktadır.
ORTAK DEGER OLARAK MEDRE~ELER Hz. Peygamberle başlayan İslam serü~,ni bir asır içinde sınırları doğuda Azer
b~ycan'a, batıda Pasifik okyanusu, güneyde Afrika, kuzeyde Anadolu'ya kadar da
yanmış bir dindir. Bu kadar geniş coğrafyada diller, kültürler, renkler farklı olsa da
ortak İslam medeniyetinin yapbozunun/puzzle birer parçası olarak karşımıza çık
maktadır. Her ne kadar genelleme yapabilmek zorsa da, bu medeniyetin ortak para
metrelerinden bahsedilebilir. Ana renk İslam'dır. İslarn'ın ilkeleri toplumsal hayata,
kültüre, ekonomiye, ahlaka, diğer dinlerle olan ilişkilere, ilim -ye sanata yansımıştır.
Siyasal olarak ayrışmalar olsa da İslam medeniyet havzasında ortak İslam renginden
ve coğrafyasından bahsetmek mümkündür. Siyasi iktidarların erk mücadeleleri ve
savaşları olsa da ortak kültür, ilim ve medeniyet coğrafyasında büyük oranda aynilik
arz eden halk kitleleri vardır. Bir siyasal güç bir bölg~yi kendi idari sınırlarına kat
sa da toplumsal olarak çok da büyük değişiklik olmamıştır.8 Dolaysıyla medreseler
8 Bu duruma ı 517<lcn sonra Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı Osmanlı topraklarına katmasıyla birlikte Mısır<la toplumsal, ldiltürel, ilmi olarak bir şeyin değişmediği örneğini verebiliriz. Yavuz Sultan Selim, Mısır'da bir süre kalmış, topraklan 37 ilcta bölgesine ~yırmış, yönetimi yine yerel Meınlük valilerine bırakmış ve kutsal emanetlerle
Yrd. Doç. Dr. İbranim Hakkı İMAMOGLU 1189
içinde bulunduğu toplumun farklılığına göre değişikli!c arz etse de İslam coğrafyasının içinde büyük oranda aynılık taşır. Sosyolojik bir ifadeyle her toplum kendi toplumsal kurumlarını inşa eder. Farklı toplumlarda, kendi şartlarına göre medreselerin
farklı olması beklense de bir gelenek olarak büyük oranda aynıdır. Örneğin Mem
luk medreseleri ve Osmanlı medreseleri hedef ve müfred~t açısından büyük çapta aynıdır.9 Medreseler İslam coğrafyasının bir kurumu olduğundan temel noktalarda
ayniyet arz ettiği görülecektir. Bunun en önemli ispatı İslam ilim tarihindeki niıam-ı kadimin önemli şahsiyetleridir. Örneğin Yıldırım Beyazıt döneminin meşhur ilimi "Molla Fenari" diye meşhur olan Fenerli Şemseddin Efendi tahsilini Mısır'da
tamamlarİuştır. Osmanlının ilk şeyhulİslam'ı olan bu ilim için Mısır'da yaşamış
meşhur ilim İbn-i Hacer, "Bu zamanda geçerli olan tüm fen ilimlerine sahiptir:' demiştir.10 Sultan Hüdavendigar zamanında Bursa Kadısı Mahmut Efendi'nin torunu
Musa Efendi gençliğinde İran ve Semerkand'a gitmiş Timur'un torunu Uluğ Bey'den maten;ıatik dersleri almıştır. 11 Celaleddin es-suyuti'nin (v. 1505/911) otobiyografisi
olan et-Tehaddüs bi ni'metillah'da kendi tedrisini anlatırken hocalarının önemli bir kısmı Anadolu'dan gelmiş veya daha sonra Anadolu'ya dönmüş ilimlerden bahset
mektedir.
Klasik dönemde ortak İslam coğrafyası ve bu coğrafyanın belli ilmi merkezleri
vardır. İlim merkezleri hiçbir siyasi ayrım yapılmaksızın herkese açık haldedir. Sanki bu noktalar ortak ilim alanlarıdır. Oralarda ilim gören herkes kendi memleketlerine
dönerler, kabiliyetlerine göre devlet yönetiminde ulema sınıfının bir mensubu ola
rak önemli görevler alabilirlerdi. Bugüne gelindiğinde ise klasik dönemdeki ortak ilim alanları olmakla birlikte, ortak İslam medeniyet ve coğrafyasından (ittihad-i
İslam'dan) bahsedilemediğinden, klasik dönemde/nizam-ı kadim mevcut her ilim merkezi, üzerinde bulunduğu bölgenin Müslümanlığını anlatmanın ötesin~ gide
memektedir. Bu duruma -İslam coğrafyasının parçal~asına- birkaç sebep olarak, ortak değerlerin kaybolması, ideolojik İslamın ortaya çıkması ve sömürü tarihi
gösterilebilir. Bu sebepler İslam kültür ve ilim coğrafyasının parçalariınasına ve
medreselerin ifade ettiği ortak değer olma özelliğini yitirmesine neden olmuştur. Her coğrafya modernite sonrası kendi Müslümanlığını yaşamaya çalıştığı ve dün
yaya yayma amacında olduğunu göstermektedir. Sosyolojik olarak modernizm gibi
birlikte İstanbul'a geri dönmi4tür.
9 Siyasal tarihe baktığımızda bu iki devlet karşı karşıya gelmişler ve uzun süre savaş halinde olmuşlardır.
10 Muallim Cevdet (Cevdet lnançalp). Mektep ve Medrese, Haz. Erdoğan Eriiz, Çınar Yay., İst. 1978, s. 66.
11 Muallim Cevdet (Cevdetlnançalp), Mektep ve Medrese, s. 65.
190 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
zor bir eşikten geçilmesi ve İslam ortak coğrafyasının yok olması, İslam medeniyet
coğrafyasının bir kurumu olan medreseleri de olumsuz etkilemiştir, sonucuna ulaş
mak mümkündür. Medreseler her şeyden önce sivil eğitim kurumlarıdır. Bugün en
çok tartışılan eğitimin sivilleşmesi örneğini medreselerde görmek mümkündür. Sivil
eğitimin iki temel parametresi vardır. Bir; ekonomik olarak devletten yardım alma
mak, iki; eğitim öğretim kurumlarının devlete ait değil topluma ait olmasıdır. Bu,
medreseler için tüm zamanlara şamil kılınabilecek bir durumdur. Medreseler top
lumsal bir talebin sonucudur. Yukarıdan aşağıya (devletten topluma) değil, aşağın
dan yukarıya (toplumdan d~vlete) doğru bir ilim hareketidir. Diğer taraftan klasik
dönemde İslam coğrafyasındaki hiçbir devlet, eğitim kurumlarını devletleştirmek
konusunda dayatmacı olmamış ve toplwnu kendi iradesi doğrultusunda dönüştür
me aracı olarak kullanmamıştır. Medreselerin sivil olmasının bir sebebi de budur,
diyebiliriz. Modernleşme sürecinde eğitim devletin zorunlu bir görevi haline gel
miş ve tüm aşamalarında bireyi kendi ideallerine dönüştürme amacını gütmüştür.
Bu yönüyle eğitim adına yapılan faaliyetlerin masraflarını üstlenmiştir. Bugün
yeni konuşmaya başladığımız eğitimin devlet tekelinden çıkması ve sivilleşmesini
medreseler yüzyıllarca devam ettirmişlerdir.
Medreselerin modernizm sürecinden etkilenmesi doğal olarak müfredatını da I
etkilemiştir. Medreselerdeki hedefle ihtiyaç duyulan birey arasında ciddi farklar ol-
muştur. Klasik dönem medreseleri ruJ hakkında bilgi sahibi olan ulema kesimini
oluşturan kururrılardır. Moderniım sürebinde eğitimden beklenen hedefler çoğalmış ve çok yönlü bir pozisyon kazan.maya başlamıştır. Eğitimin forma! olarak klasik
dönemde üstlenmediği vatandaşlık bilincini oluşturma çabası modem zamanların
eğitiminde yoğun bir şekilde verilmeye çalışılmıştır. Zorunlu hale gelen eğitime in
formal ve nonformal eğitim konulan ve hedefleri de eklenmiştir. Eğitim bu yönüyle
hedef değiştirmiştir. Modem zamanların eğitim sistemi daha külfetli ve masraflı bir
süreçtir. Oysa medreselerle kurumsallaşmış eğitim- öğretim süreci daha az yorucu
dur. Çünkü eğitimin önemli bir parçası olan vatandaşlık bilinci kazandırma ve diğer
aidiyetleri kazandırma hedefi, medreselerin (forma! eğitim) değil, toplumun diğer ·
eğitsel kurumlarının (informal eğitim), hatta toplwnun bizzat kendisinin yerine
getirdiği bir iştir (non-formal eğitim) . Modern eğiti.J::n sistemine bakıldığında eğitim
ve öğretim faaliyetleri toplumda var olan bireyi "vatandaşlaştırma" hedefine göre
düzenlenmektedir. Bununla birlikte bir eğitim-öğretim kurumu olarak medreseler
böyle bir görevi ifa etmemiştir. Birey informal olarak zaten toplumdan birey olma
bilincini tevarüs etmektedir
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Hak.la İMAMOGLU 1191
Şerif Mardin'in "mahalle baskısı" olarak söylediği· şeyin klasik dönemdeki iz
düşümü, toplumun tüm aidiyet değerlerinin verildiği bir organizasyon olmasıdır. 12
Günümüz· siyasal İslam'ın yükselişinin kaygı verici olduğunu söylemek için kullanı
lan bu yakıştırma klasik dönemde, bugün devletin yerine getirmeye çalıştığı eğitim
hedeflerinden önemli bir kısmının toplum. tarafından bireye verildiğinin de_ dolaylı
ifadesidir. Güçlü bir toplumda man~vi duyguların ve aidiyet bilincinin eğitim ku
rumlarında verilmesine gerek kalmayacaktır.
KRİTİK SOSYOLOJİK EŞİK: MODERNİTE
Kanun-i Sultan Süleyman'ın 1529 yılının birinci ve 1683 yılında ikinci kuşatma
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın denemesiyle birlikte İslam dünyasındaki psikolo
jik üstünlük bitmiştir. Artık genişleyen İslam coğrafyası toprak kaybetmeye başla
mış, Osmanlı ve Avrupa orduları arasındaki teknik ve donanım farkı açıkça görül
meye başlanmıştır. 13
XVI yy:dan itibaren dünyada önemli gelişmeler olmuştur. İslam coğrafyasının
yegane siyas.al gücü Osmanlı bu tarihe kadar "Ben Merkezli" hareket etmiş, yaşanan
· tüm gelişmeleri aşırı özgüven haliyle değerlendirmiştir. Bu bir narsizm'dir ve bu psi
kolojiyle Fransız ihtilalını bile ciddiye almamıştır. Ancak kendi ihtilallarıyla birlikte
ulus biçimindeki yapılanmanın en keskin dayanışma biçimini gösteren Fransızlar
girdiği birçok savaşı kazanmış ve bu da imparatorluk biçimi yönetimlerin dağılması
sonucunu beraberinde getirmiştir. 14 De~işim kaçınılmaz olmuştur. Artık milletler
sistemi dağılmış, sultanın tebaası yerirıi, yönetime ortak ve bazı hakları olan vatan- ·
daş almıştır. Bununla birlikte köyde yaşayan tarım toplumu, şehirlerde fabrikalarda
çalışmaya başlayacak işçi toplumuna dönüşecektir. İmparatorluk yapısı biç~de
düzenlenen toplum, · ulus yapısı bi~ alacaktır. Kendi içinde dini, kültürel, dil serbestiyeti olan toplumsal kompartımanlar yerini diğerlerini ötekileştiren aynı dili, kültürü ve dini olan tek tip topluma yani ulus toplumuna bırakacaktır.
Yine bununla birlikte rönesansla ve aydınlanma çağında kilisenin tanrısal gücü
nü kırmak adına seküler bir algı oluşmuştur. Tanrının gücünü kiliseye hapsetmeyi
ifade eden bu durum Avrupa'nın kendini aşabilmesi için gereklidir. Avrupa kendisi
12 Çalar, R. Tıirkiye tartışıyor 1: mahalle baskısı, Doğan Kitap, İst2008, s. 30
13 Bernard Lewis, Modem Tiirkiye'ııiıı Doğuşu, Çev. Boğaç Babür Tll!na, Arkadaş yay., Ank. 2010, s. 37.
14 Mürntazer Tıirköne, Tiir.k Modem/eşmesi, Lotus yay .. Ank. 2003, s. 191.
192 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
için Rönesans ve reform döneminde (aydınlanma çağında) dinden bağımsız seküler
bir alan oluşturmuştur.
Modernite -esasen zorunlu Avrupa tarihini ve geçtiği süreçleri yaşamak demek olan sosyolojik evrimleşme sürecine giren- Avrupa dışı tüm toplumları, Avi:upa'nın ulaştığı sonuçları yaşamaya mecbur bırakmıştır. Fakat ortada bir yanlışlık vardır.
Avrupa kendi dinamikleri sebebiyle ulaştığı askeri, sosyal, toplumsal, dini tüm sonuçlara karşın, diğer toplumlar mevcut sonuçlarından hareketle "biz neden Avrupalı
gibi olamıyoruz?" sorusunun sebepleri sorgulamışlardır. Sonucu elde etmek adına sebepleri ve toplumsal kurumları değiştirmeye çalışmışlardır. Osmanlı imparatorluğu için de durum farklı değildir.
İmparatorluklarla girilen tüm savaşlar ulus tipi yapılanan devletler tarafından kazanılmıştır. Yenilgiler imparatorluklarda beraberinde "nerede yanlışlık yapıyoruz?" iç muhasebesini beraberinde getirmiştir.
Böylesine ezil< bir duruma düşmenin verdiği bazı duygusal tepkiler vardır. Örneğin eskiyi temsil eden tüm toplumsal kurwnlan mümkünse değiştirmek değilse reddetmek. Aslında modernizm serüveninin en radikal kısmım bu duygusal dönem
oluşturmaktadır. İmparatorluk paradigmasını devam ettirmek dağılmanın ve yok olmanın biraz daha uzatılması deme~. Dolaysıyla eğer batının kazanımlarını elde etmek, her türlü alanda onların tarihkelliğini yaşamaksa bunu yapmaktan kaçın-
\ mamak gerekir. Başka bir ifadeyle siyasi kadrolar ve entelektüeller, modernleşmeyi
· batılılaşmayla eşit olarak görmüşlerdir. Batı algısıyla hareket etmek adına yaşanan
değişim biraz zorunlu ve mecburi bir yöneliş olmuştur.15 Ç~ bilim ve teknikle kuşanan batı karşı bir güçtür ve hiçbir şekilde yenilmez, mükemmel bir sistemi temsil etmektedir.
Panoramik olarak çizilen modernleşme tecrübesi resminden medreseler de uzak
kalamamıştır. Medreseler, dinin tedris edildiği kurumlardır. Öte yandan batının bilim ve tekniğine gereksinim duyulmuş ve yeni dönemde sadece din eğitimi veren medreselerin yerine batı tipi okullar açılmıştır. Medreselerin dayandığı tüm sosyolo
jik unsurların değişmesi, onun da değişmesine ve bir adım sonra kapanmasına sebep olmuştur. 16
15 Batıya yönelmede zorunluluk ve gönülsüzlük halinin din farklılığı önemli etkide bulurun~tur. İslamın mükemmel bir nizam bahşebnesi Müslüman akliyatında ötekini küçümsemeye itmiştir. Böylesine küçümsenen ötekinin başarılan da küçümsenmiştir. Osmanlı dönemi modernleşmesinde görülen durum, budur.
16 Özellikle Osmarı!L modernleşmesinde siyasi elit kadroların yapmaya çalıştığı LSlahatlara yeniçerilerle birlikte karşı duran ulema, vaka-ı hayriyleyle birlikte pasifize edilmiş, bu olaydan sonra bir daha modernleşmeye da-
Yrd. Doç: Dr. İbra.him Hakkı İMAMOÖLU 1193
Medreseler batılılaşma sürecinden en çok etkilenen kurum olarak karşımıza çı
kar. Çünkü klasik dönem devlet algısında medreselerin. temsilcileri olan ulema son
derece etkindir. Öyle ki, devletin siyasal karar mekanizmaları aldıkları kararların
fetvalarla meşruiyetlerini sağlamışlardır. ı 7 Yine devletin gücünü temsil eden padişah
tahta çıkarken yine ulemadan aldığı fetvayla varlığını me,şrulaştırmıştır. ıs Bununla
birlikte adalet mercii ulemaydı. Müs1:lın ve gayr-ı Müslim tüın tebaasına devlet ada
leti medrese icazetli iliml~r eliyle götürmekteydi. Yine Osmanlının klasik dönemin
sonlarına kadar uluslar arası münasebetlerle ilgili alınan kararlardaki istişare kuru
lunda ul~manın ağırlığı azımsanmayacak kadar çoktur. ı9
Osmanlı'nın moderniteyle karşılaşması -bütün ·dönemleri içine alacak şekilde
ifade etmek gerekir- kurumsal olarak eğitim-öğretim üzerinde ciddi değişiklikler
ya~mıştır. Modernizrnin ilk dönemine askeri sahada Fransa'dan getirilen hocalarla
eğitim verilmeye başlanmasıyla girilmiştir.20 Daha sonraki dönemlerde eğitimin zo
runlu olması çabaları çerçevesinde modern yapıda okullar açılmıştır. -İlk olarak III.
Selim'in temsil ettiği- ıslahat akliyatı batı tipi askeri okulları açmasıyla aslında eğitim
sahasında ikilik.sürecini başlatmış, klasik elit sınıfından olan ul~manın yerini, devle
tin açtığı öğretmen okullarından yetişen muallim(e)ler almıştır.2 ı Zorunlu batılılaş-
. ma medreseler için kaçınılmaz son olmuştur. Çünkü medreseler moderrıleşme sü
recine olumlu katkı sağlamamış ve çoğu kez karşısında yer almıştır. Klasik dönemin
hil olamamıştır. Aslında bu durum modernleşmenin ilerleyen dönemlerinde ıslahatçı kadroların zihinlerinin arka planına ulema ve onların yetiştiği kurumların bir daha karşılarına çıkmaması gerekir düşüncesini yerleştirmiştir. Medreselerin kapatılmasında bir sebep de bunu düşünmek gerekir. Ulemanın modernleşmeye karşı oluşuna diğer bir örnek Tanzimat döneminde 3 kez açılmaya çalışılan Darulfünıln (İstanbul Üniversitesi}, medrese kökenll Ulemanın itirazı sonucu açılamaması, nihayet Il Abdullıam.it döneminde kalıcı olarak kurulabilmesini, verebiliriz. (Bernard Lewis, Modem Türkiye'ni11 Doğıışıı, s. 112; Mehmet Ö. Alkan, İmpardtorlııktıın Cıınılıııriyete Modem/eşme ve U/ııscıı/ıık Siirecind.e Eğitim, Osmanlı Geçmişi ve Bugünün Tıirkiyesi, Der. Kemal H. Karpat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İst. 2005, s. 75. )
l 7 Klasik dönem siyasal alan, din-dışı bir mekanizlDayla işletilmiştir. Devlet aldığı kararları daha sonra ulemadan fetva olarak karşılığını istemiş ve yürürlüğe girmiştir.
18 Abdulhamit'in Hal Fetvası dönemin Şeyhu!İslam Mustafa Asım Efendi tarafından verilmesi, bu duruma bir örnektir. (Ziya Şakir, Sıılta11 Hamid'i11 5011 Gii11leri, y.y., İstanbul 1943, s. 6-7; Mustafa Müftüoğlu, Yalan Söyleye11 Tarilı Utaıısııı, Çile Yayınevi, İstanbul 1979, IV/133-134.)
19 Hamdi Er, Osma11/1 Devleti11de Çağdaşlaşma ve Eğitim, Rağbet yay., İst. 1999, s. 30.
20 III. Ahmet döneminde Fransız Rocheford on sayfalık bir raporla batı tipi askeri mühendis kıtalarının kurulmasını teklif etmiştir. Daha sonra I. Mahmut (1730-1754), III. Mustafa (1757-1774), I. Abdülhamit ( 1774-1789) ve III. Sellin (1789-1807) dönemlerinde Batılı uzmanlar ordunun ıslahatı için davet edilmişler ve Mühendishane-i Bahr-i Hurnayun, Mühendishane-i Berr-i Humfı.yun, Mekteb-i Harbiye ve Tıphane-i Amire ve Cerrahbane-i Mamüre okulları açılnuştır. (Hasan Ali Koçer, Türkiyede Modem Eğitimi11 Doğıış ve Gelişimi (1773-1923), Milli Eğitim Basımevi, İst. 1970, s. 24.)
21 Mehmet ö. Alkan, İmpa(lltorlııktmı Cımılıııriyete Modem/eşme ve Ulııscıılıık Siireci11de Eğitim s. 79.
194 1 Medrese Geleneği ve Mo~emleşme Sürecinde Medreseler
sonunda sürekli eleştirilen ve pasif hale getirilen klasik medreselerle ilgili içeriden
bir ıslahat projesi başarılı olamamıştır. Başka bir ifadeyle medreseler modernleşme
sürecinin -özellikle Abdulhamit döneminde dışında kalarak- kurbanı olmuştur.22
EGİTİM-ÖGRETİM MÜFREDAT I AÇISINDAN MEDRESELER
Müfredat açısından medreseler, din eğitimi merkezlidir. Çünkü modernite
ye kadar İslam zihin dünyaslflda sektiler bir alan yoktur. Her şey dinin içerisinde
düşünülmelidir. Bugünün modern dünyasında ise farklı bir durum, daha doğrusu
bir ikilem söz konusudur: Seküler dünya ve dini d~ya. İslam alemi moderniteyle
karşılaştığında zorunlu olarak modernitenin merkezi olan batının bilgisini
içselleştirme serüvenine girişmiştir. Belki de bunun en önemli göstergesi, yeni Tür
kiye Cumhuriyeti'nin her şeyi dinin içinde görerek eğitim yapan kurumları lağvet
mekle çözüm bulmasıdır. Modern zamanların yeni bilgi sisteminde kendi başına
giden bağımsız bir bilim alanı vardır ve son dönem epistemoloji içinde seküler bilgi
alanı tamamen ağırlığını koymuştur. Burada dikkat edilmesi gereken durU:ffi şudi.ır;
toplumsal değişimler, kendi kurumlarını da değiştirmektedir. Medreseler bu top
lumsal değişimde yer alamamıştır. Şadece din içi eğitimin bir parçası olarak devamı-
nı sürdürmeye çalışmıştır. 1 \
Kritik sosyolojik eşik geçildikten sonraki dönemde medreselerin asimetrik karşı-
lığı, din öğretimi yapan okullardır. Oktmarın ilk bölürnÜ orta öğretim programına bağlı, ileri düzeydeki eğitim kurumu üniversiteye bağlıdır. İki bölüm arasında bir
birinin devamı olacak şekilde organik bir bağ yoktur. Bu da birbirini tamamlama
imkanını bırakmamaktadır. Medreselere bakıldığında müfredat açısından birbirini
tamamlayacak şeklinde devamlılık söz konusudur.
Medreselerde eğitim-öğretim müfredatını Dr. Hamit Er, Çağd~şlaşma ve Eğitim kitabında müellifi belli olmayan 1741 yılında Kevak.ib-i Seb'a23 adlı eserden alıntı
yapmıştır. Eserde özetle şu kitapların okutulmasına yer verilmektedir; "önce buluğ
çağına ermiş çocuğa Kur'an okutulması öğretilir (öğrenciye önce Amme Cüzüne
başlatılır) sonra Kur'an hatim ettirilirdi. Tecvid okutulur ve ardından Kur'an ezber-
22 Il. Abdulhaınit döneminde medreselerden bağımsız Huk'"Uk Fakiiltesinin açılması bile başlı b~ına modernleşme sürecinde ulemanın by·pass edilmesinin bir göstergesidir. (Mehmet Ö. Alkan, lmparatorluktaıı Cıımlıııriyete Modem/eşme ve Ulııscıılıık Sıireciııde Eğitim s. 80.)
23 Bu çalışmayı Fransızlar elçilik vasıtasıyla hazırlatmıştır.(Hamdi Er, Osmaıı/ı Devletiııde Çağdaşlaşma ve Eğitim, s. 54.)
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Hakkı İMAMOGLU 1195
letilir ve hıfzı bir defada dinlenirdi. Daha sonra aşağıda tablo halinde verilmiş müf
redat takip edilirdi.
SARF Emsile Bina Maksud İzzi Meralı Şiliyee
NAHİV ava.mil Misbah Kafiye Elfi.re Molla Müğ-
Cami nj'J-Lebib
FIKIH Halebi Kudüri Hidaye Kadihan Bezza-
• ziye
Seyyid, Kara
Hüsam-ı , Davud,
MANTIK İsagoci Kafi
Fenari Şemsiyye Tehzib Sadüd-din, Şerh-i
Matili'
ADAB MesudRılmi Hüseyin
KadıAdud Şerh-i
Mir Efendi Hanefiyye
ME'ANi Telhis Şerh-i
Mütavvel izah-i
Muhtasar Me'ani
HİKMET-İ Hidaye Kadırnir Lari
Hikme-Şeyh ayn
NAZARI tu'l-Ayn
KELAM Ömer Nesefi Şerh-i
Akaid
HENDESE Eşkal-i Tesis Öklides
HiSA Bahaiyye Ramazan
Çulli Efendi
USUL-İ FIKIH Tenkili Tavzih Muhtasar-ı
Seyyid Telvih Fusul-i
Münteha Beyayi
HEYET Şerh-i Çağmini Bircencü .
USUL-İHADİS Elfiyye Nühbe-
Şerh-i Kari tü'l-Fi.ker
HADİS Buhari Müslim Müsnetler
TEFSİR Vahidi Başii Kadı Bey-davi
Yukarıda verilen müfredat ve kitaplar Cahit Baltacı'nın kitabında belirttiği bir
çok medrese müfredatıyla büyük ölçüde benzerlik arz etmektedir. Dolaysıyla med
reselerin kitapları ve müfredatlarının ortalamasını yukarıdaki şema kapsamaktadır,
diyebiliriz. 24
24 Calıit Baltacı, Osmanlı.Medreseleri M.Ü. İlalıiy;ıt Fak. Yay., ist ~005, s. 89-90.
196 1 Medrese Geleneği ve Mod.emleşme Sürecinde Me'dreseler
Medreselerin müfredatına bakıldığında sıralı25 ve kendi içinde sarmal26 bir sis
tem olduğu görülecektir. Müfredat sıralı kitaplar üzerine kurulmuştur. Öğrenilmesi
istenilen bilgi alanları vardır ve bu bilgi alanları kendi içinde kitaplarla sarmal bir
biçimde ilerlemektedir. Medrese sisteminde mübtedi/başlangıç seviyesinde. olana
din bilgisi verilmemektedir. Önce alet ilimleri dediğimiz temel dil bilgisi ve diğer
yardımcı ilimler öğretilmektedir. -Din ilimlerinden ön~e o ilme ulaştıracak yol ve
usul öğretilir.- Yani mühtedi önce usulu öğrenir, sonrasında din ilimlerini sistematik
bir şekilde öğrenmeye, düş~eye başlar.
Dini eğitim açısından medreselerin müfredatları incelendiğinde, günümüzdeki
din eğitimi anlayışından oldukça farklı olduğu görülecektir. Modern dini eğitim, -en
azından Türkiye'de- müfredatta birbirinden bağımsız dersler olarak karşımıza çık
maktadır. Her ders kendi içinde işlenmeye çalışılmaktadır. Modern din öğretiminin
bu durumu zihinsel olarak birbirinden kopul< alanların oluşmasına neden olmakta
dır. Ulfunu'd-Diniye "bilginin bütünlüğü çerçevesinde" birbirleriyle örüntülü olmak
durumundadır. Örneğin tefsir ilmini hadis ilminden bağımsız düşünülmesi meta~
olarak imkansızdır. İslami ilimlerde genel hedef ve amaçsal doğrular aynıdır ve res
min bütününde birbirlerini tamamlamaktadırlar. Bunun tersi bir durum olduğunda
yani atomik bir yaklaşımla İslami iliml~r parçalar halinde anlaşıl.maya çalışıldığında yanlış ve eksik sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
1 Medreseler bununla birlikte bir öğretim kurumu değil bir eğitim kurumudur.
Başka bir ifadeyle medreseler sahaya \inerek bilgiyi elde etmektedir. Cerre çıkmak geleneği aslında bizzat yaparak-yaşayarak öğrenmenin bir göstergesidir.27 Sahaya
inmeyerek öğrenilen İslam bilgisinin gerçek hayattan ve toplumdan kopuk olma
sı kaçınılmazdır. Sadece teorik bilgi çerçevesindeki bir öğretim yetiştirdiği öğren-
25 Birbirine yakın Uişkili ve ıorunlu olarak öğrenmenin ağırlıklı olduğu konular için kullanılan bir yaklaşımdır. Program geliştirmede konular için geçerli olan bu yaklaşımlar medreselerde kitaplar ve bilgi alanlan için geçerlidir. Örneğin temel dil bilgisinde sarf öğrenilmeden nahiv Um.ine geçilemez. Arap dili bilgi alanı öğrenilmeden bir hadis ilmi bilgi a.lanına geçilemez. (İçerik modelleri için ayrıntılı bilgi için bak. Özcan Demirel, Kurarndan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Pegem a Yay .. Ank 2004, s. 127.)
26 Sarmal içerik yaklaşımında konular, bir sonraki konu tekrar edilerek ve daha geniş biçimiyle işlenir. Böylelikle bir konu daha sonraki konularda yinelenir. Bu yaklaşımda konular arasında bir ardışıklık söz konusudur. Medreselerde her bilgi alanının kendisi içerisinde bu modelin uygulandığı görülecektir. her bilgi alanının içindeki bir kitap önceki kitabın genişletilmiş bir tekrarı gibidir. (İçerik modelleri için aynntılı bilgi için bak. Öı:can Demirel, Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Pegem A Yay., Ank 2004, s. 127.)
27 Cerre çıkmak, üç aylarda öıellikle Ramazan ayında medrese talebelerinin köy ve kasabalarda halkı irşad için camilerde yaptıkları vaaz ve imamlık ve karşılığında gönüllülük esasına göre halJ,.'tan aldıklan ücrete denir. Esasen cerre çıkmayı 9 ay boyunca medresede kalarıların 3 ay boyunca yaptıklan staj olarak görmek gerekir. Bunurıla birlikte halJ,.-tan aldıkJan bu yardımlarla medresedeki giderlerini de karşılamış oluyorlardı. Bugünün karşılığı olarak alınan yardımlara knrşılıklı .burs demek herhalde daha doğru olur.
Yrd. Doç. Dr. İbr~im Haklo İMAMOGLU 1197
ci açısından yetersiz elin adamlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Muallim
Cevdet'in kitabında, "Mektepliler köylerden üç günde bçarlar': 1900'lerin başında
söyledikleri bugün için de söylemek mümkündür. 28
SONUÇ
.Medreseler İslam bilgi.geleneğine dayanan kurumlardır. Bu gelenekte bilgi öğreniini ve öğretimi kutsaldır. Medrese talebesi ve müderrisi arasında ge.çen eğitim-öğ
retim faaliyetleri kutsalı icra etmek demektir.
Medreselerin sahip olduğu geleneğin icazet ve şerh gibi iki teİnel tezahürü vardır.
İcazet ve şerh medreselerin bilgisel gücünü ve istikrarını temsil etmektedir.
Medreseler lslam'm medeniyet enerjisini temsil eden kurumlardır. Günümüzde
İslam'ın medeniyet enerjisi kalmadığı gibi medreseler de işlev açından yok olmuştur.
Medeniyetin yeniden inşa edilemeyişi medreselerin yerini dolduramayışıyla aynı
anlama gelmektedir.
Medreseler nizam-ı kadimin kurumlarıdır. Modernizm sürecinde eğitim ku
.rumlarından beklenenle, medrese icazetlileri arasındaki fark medreselerin ifa ettiği
görevin de bittiği anlamına gelmektedir. Medreselerin kapanması de facto bir du
rumdur. Medreseler, tüm İslam coğrafyasında yaşanan tarihsel süreçten ayrı düşü
nülmemesi gereken bir olgudur. Yönetenle yönetilen arasındaki ilişkide paradigma
nın değişmesi medreselerin doldurduğu alanın daralmasına ve kapanmasına neden
olmuştur. Modernizm sürecinin en radikal değişimlerin yaşandığı son evresinde,
medreselerin imparatorluk paradigmasının bir simgesi olmasından dolayı yönetim
erk.ini elinde bulunduranların tercihini medreselerin kapatmadan yana kullanma
sına neden olmuştur. İmparatorluktan ulusçu bir yönetime geçiş İslam medE:niyet
enerjisini temsil eden medreselerin so~una geldiğini ortaya koymaktadır. Zaman ve
mekan bağlamından ayrıştırarak değerlendirildiğinde yani olgusal olarak yaklaşıldı
ğında medreseler, yetiştirdiği al.imleri müfredatı ve geleneğiyle İslam ilim tarihinde
önemli bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır.
KAYNAKÇA
Alkan, Mehmet ô., İmparatorluktan Cumhuriyete Modernleşme ve Ulusculuk Sürecinde Eğitim, Osmanlı Geçmişi ve Bugünün Ttirkiyesi, Der. Kemal H. Karpat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İst. 2005.
28 Muallim Cevdet (Cevdet.lsıançalp), Mektep ve Medrese, Haz. Erdoğan Erüz. Çınar Yay., lst. ı978, s. 39.
198 1 Medrese Geleneği ve Mpdemleşme Sürecinde Medreseler
Baltacı, Cahit, Osmanlı Medreseleri M.0. İlahiyat Fak. Yay., İst. 2005.
Çakır, R. Ti.irk.iye tarbşıyor 1: mahalle baskısı, Doğan Kitap, İst.2008.
Demirel, Ôzcan, Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Pegem a Yay., Ank2004.
Er, Hamdi, Osmanlı Devletinde Çağdaşlaşma ve Eğitim, Rağbet yay., İst. 1999.
Koçer, Hasan Ali, TürkiyedeModern Eğitimin Doğuş ve Gelişimi (1773-1923), Milli Eğitim Basımevi, İst. 1970.
Lewis, Bernard, Modern Türkiye'nin Doğuşu, Çev. Boğaç Babür Turna, Arkadaş yay., Ank. 2010.
Muallim Cevdet (Cevdet İnançalp), Mektep ve Medrese, Haz. Erdoğan Erüz, Çınar Yay., ist. 1978.
Müftüoğlu, Mustafa, Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Çile Yayınevi, İstanbul 1979.
Şakir, Ziya, Sultan Hamid'in Son Günleri, y.y., İstanbul 1943.
Tabakoğlu, Ahmet, Osmanlı Mirası Osmanlı Medeniyeti Siyaset, iktisat, Sanat, Klasik Yay., ist. 2006.
Tekeli, İlhan, Türkiyetie Siyasal Düşüncenin Gelişimi Konusunda Bir Üst Anlatı, Modem TıirkiyeCie Siyasi Düşünce, c. ili (Modernleşme ve Batıcılık), İletişim Yay., 1st. 2002.
Tıirköne, Mümtazer, Türk Mod~rnleşmesi, Lotus yay., Ank. 2003. 1
\