Ötekilerin pesinde ahmet yaŞar ocak'a...

14
Ö TE KiLE RiN PESiNDE AHMET OCAK'A ARMAGAN IN PURSUIT OF THE OTHERS Festschrift in Honor of Ahmet Ocak ALA POURSUITE DES AUTRES Melanges en l' honneur d'Ahmet Ocak HAZlRLAYANLAR Mehmet Öz Fatih Dem. No: . .35b Tas. No: o c A . ô

Upload: others

Post on 02-Feb-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ÖTEKiLERiN PESiNDE AHMET YAŞAR OCAK'A ARMAGAN

    IN PURSUIT OF THE OTHERS Festschrift in Honor of

    Ahmet Yaşar Ocak

    ALA POURSUITE DES AUTRES Melanges en l' honneur

    d' Ahmet Yaşar Ocak

    HAZlRLAYANLAR Mehmet Öz

    Fatih Yeşil

    Dem. No: . ~ .35b

    Tas. No: o c A . ô

  • ÖTEKİLERiN PEŞiNDE

    AHMETYAŞAR OCAK' A ARMAGAN

    TİMA.Ş YAYINLARI 13803

    Tarih İnceleme Araştırma Dizisi 175

    EDITÖR

    Adem Koçal Zeynep Berktaş

    KAJ'AK TASARlM

    Ravı.a Kızılruğ

    IÇ DÜZEN

    Serhar Küçük

    1. BASKJ

    Mayıs 2015, İstanbul

    ISBN

    TİMA.Ş YAYINLARI

    Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, No: 5, Fatih/lstanbul

    Telefon: (0212) 511 24 24 P.K. 50 Sirkeci 1 İsranbul

    cimas.com.tr [email protected]

    facebook.com/cimasyayingrubu ı:wi[{er.com/ti~asyayingrubu

    Kültür Bakanlığı Yayıncılık $ertifika No: 12364

    BASKJ VE Ctı.T Si.sıcm Maıb:ıacılık

    Yılanlı Ayazma Sok. No: 8 Oa'lllrpaşa-Topkapı/İsıanbul Telefon: (0212) 482 ll Ol Maıbaa Sertifika No: 16086

    YAl'IN HAIO.ARI

    © Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi'ne aittir.

    İzinsiz yayınlanama Kaynak gösıerilerek alınu yapılabilir.

  • T' ang Çin'inde Maniheizm

    Selim KA.RAKAŞ*

    Giriş

    Miladi m. yüzyılda Mezopotamya'da ortaya çıkan Manfueizm, alarun uzmanlannca kurucusu Mani tarafından antik Babil kültleri, Zerdüşt İran dini düşünceleri, Yahudilik, ilk dönem Doğu Hiristiyanlığı ile kısmen de Budizm gibi Uzak Doğu inançlarının bir senkretizmi şeklinde geliştirilmiş, gnostik ve düalist karakterli evrensel bir din olarak tarumlarur.1

    Gnostik dinlerin en kayda değer örneklerinden biri olarak görünen Ma-niheizm, düalist doktrinlerin bütün özelliklerini ihtiva etmektedir.2 Julien Ries, bu düalizmin antikozmik ve İraru olmaktan ziyade Budist ve Hıristiyan! etkiler de içeren semitik -aynı zamanda kab.- bir düalizm olduğu görü-şündedir.3 Gelişmiş bir misyonerlik teşkilabna sahip olması nedeniyle kısa zamanda kendi doğuş mahalli olan Güney İran ve Mezopotamya sırurlamu

    • Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölüm U. Bu makale tarafı.m.ı.zca kaleme alınan "Tiirk Tnrilıiııde Mnııilıeizııı (Vill.-xm. Yii:zyıllnr)", (Yayınlanmanuş Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilinıler EnstitUsU, Ankara, 2010 başlıklı çalışmaya dayanmaktadır. 1 Mani ve ögtetisi hakkında bilgi için öme~ bakınız: H.C. Puech, Le Mnııidıiisme (Son Foııdnteıır- Sn Doctriııe), Paris, 1949; A. Afşar-ı Şirazi, Miihln-i Arnbf ve Farisi der bnre-i Mıiııi ve ·Mnııeviyıjel, Tahran, 1956; G. Widengren, Mnııi nııd MnııicJıneim. Trans. Charles Kessler. London: Weidenfeld and Nicolson, 1965; B.A. Litvinsky, "Manichaeism", HistonJ ofCivilizntioııs ofCeııtrnl Asin, UNESCO, Volwne ID. 1996; M. Tardieu Mnnidıneisııı. Translated from the French· by M. B. DeBevoise. Urbana and Chicago: University of lllinois Press, 2008. ı Derli toplu bir taruro denemesi için bakınız: (Litvinsky, agm, s.412). Yine tanımda geçen gnostik ve dUalist ve senkretizm terimlerini kısaca izah etmek gerekirse, Grekçe gııosis "bilgi, lıikıııet, mnrifet' demektir. Bundan hareketle gnostik dUşllnce, kişinin kurtuluşu için bilmesi şart olan esoterik kurtana bilgiyi ifade eder. Geniş anlamda Tan.o, alem, insan ve bunların birbirleriyle ilişkilerini kendine has özel ve gizli bilgi doktrini temeline dayalı olarak açıklamayı ilke edin.en dini-felsefi gelenektir: (Şinasi Gllndüz, Diıı ve İıınııç Sözliiğii, Vadi Yayınlan, Ankara, 1998, s. 143). Diinlizm; iyilik-kötülük, aydınlık-karanlık, ruh-beden gibi fenomenielin birbirine zıt fakat eşit derecede olan iki ezeli ve ebedi güçten kaynaklandığı göıi1şunu savunan bir metafizik sistemdir. Ikicilik ya da iki tnıınalık olarak da bilinen dtializm terimi 1700'lerde ilk kez Thomas Hyde tarafından kullanılmaya başlarunışbr. Bu anlayışta dUalizmin iki kutbunu oluşturan tanrısal güçler arasında bitmek bilmeyen bir çekişme ve mücadelenin varlığı kabul edilmektedir: (Y. Stoyanov, Tlıe Ot/ıer God: Dıınlist Religioııs from Aııtiqııity to 1/ıe Cntlınr Heresı;, New Haven and London: Yale University Press, 2000, s.2). Seııkretizııı ise farklı geleneklerin birbirlerini etkilernesi sonucu oluşan yeni kUltürel yapılan, gelenekleri veya düşunce biçimlerini ifade etmekte kullamlan ve TUrkçe yaygın çevirisiyle "bnğdnşhmıncılık" anlamına gelen bir kavramdır: (Şinasi Gll.ndiiZ, Mito/oj i ile fıınııç Amsmdn, Etüt Yayınlan, Samsun, 1998, s. 39). Etimolojik olarak ise Antik Yunan'a ait bir terim olup "syıı" (ile,eş) öneki ile "krnsis" (ka.nşım) kelimesinden türemiş, "syııgkrnsis" ifadesinden dönüşmüştür ve bu biçimiyle "birbiriııe knnşmı" manasını içerir: (C. Stewart&: R Shaw, "Problematizing Syncretism". Syııcretism, AıılisıJncretism. Eel Stewart&Shaw. Roudledge, 1994, s.1). 3 J. Ries, "Dualisme", Dictiomınire des Religions, Paris, 1985, s.465.

  • 174 Selim Knrııknş

    aşarak Mısır, Anadolu, Avrupa ve Asya içlerine kadar ulaşan bu din, IV. yüzyılda birçok bölgede Hıristiyanlığın en büyük rakibi konumuna geldi. VID. yüzyılda Dogu Türkistan' da Uygurlarm resmi devlet dini oldu. Ancak VI. yüzyıldan sonra Batı' da, XII. yü.zyıldan sonra da Asya' da gerilerneye başlayan Manicilik, Mezopotamya ve İran'ın VII. yüzyılda Müsliiırıanlarca fethedilmesiyle do~duğu bölgede de zamanla varlığını yitirdi. K. Rudolph'a göre Maniheizm, dinler tarihinde bilinen dört dünya dininden biri sayılabilir. Bunun anlarru onun Budizm, Hıristiyanlık ve İslam ile aynı evrenselli~ paylaşması; fakat bunlardan farklı olarak geçmişte kalmış olmasıdır.4

    Mani Dini'nin Yayılışı ve Çin Coğrafı;ası'nda Mnniheizm

    Mani öğrencileriyle beraber görünüşe göre ilk cemaatini oluşturduğu Ktesifon'a gittikten sonra İran'ın içinde ve dışında davetini etkin bir şekilde yaymaya başladı. Takipçilerini batıya, Roma eyaletlerine gönderirken, ken-disi de 241 yılmda bir gemi ile Hindistan'a ve oradan da İndus Vadisi'nin yukarısına (Belucistan), Turan'a seyahat etti. Burada Turan şahına diİtini tebli~ ederek onu Budizm' den kendi öğretisine kazandırdı. Söz konusu olay Parthça bir Mani metninde zikredilir. Hatta Turan kralının Mani'ye "Sen Buda' sm" dedi~ kaydedilmiştir.s Bu durum Mani'nin dinini farklı coğrafyalara duyurma arzusunu, inancın baskın misyoner yönünü ve hitap etti~ coğrafyanın kültürel kodlarına uyum sağlayan senkretist yapısını da ispat-lar. Onun Hindistan' da dinini kolaylıkla tebli~ etmesi bölgede İran kültürü-nün ve Farsçanın yaygın oluşuyla da ilgilidir. Mani bu bölgede Budizm'le de karşılaşmıştır. El-Biruni, Kitabu'l Hind adlı eserinde Mani'nin bu karşılaşmacia Budizm'den kendi sistemine "ruh göçü" düşüncesini katlığını söyler.6

    _. Ayrıca dini teşkilat ve tebliğ metotlarında da bu etkilenme göze çarpmakta-dır. Hutter' e göre de, Mani dininin pek çok farklı dini köke bağlı olduğuiyi bilinen bir gerçektir. Mani kendisi İranlı bir aileden geliyordu fakat meşhur Cologne Mani Codex'in yayınlanmasıyla açıkça anlaşıldığı gibi babası onu dört yaşından itibaren Elkasai dini toplulu~ içinde yetiştirdi. Elkasailerin yerleşim alanı olan Güney Mezopotamya Mani üzerinde etkili oldu, çünkü Güney Mezopotamya söz konusu zamand.a Batı ve Doğu boyunca dinler kavşağındaydı. Diğer taraftan Mani büyüdüğünde kuzey batı Hindistan'a gitti ve orada Budizm ile karşılaştı. Bu nedenle Mani'nin Hıristiyan Gnosti-sizmi, Zerdüştlük ve ayrıca biraz da Budizm'i tanıyor olması ona önceki din-

    ~ Kurt Rudolph, Gnosis: tlıe Nnhıre nııd Hislon; of mı Aııcieııt Religioıı, Trans.& Ed. Robert Mc Lachlan Wilson, Edinpurgh, 1984, s.329. s Tardieu, age, s.21. {M48) kaydı ile bu fragman şurada yer almaktadır: W. Sundermann, Mitteli-rnııisclıe mmıidıiiisclıe Texte kirclıeııgesc/ıic/ıtlic/ıeıı Iıılınlts, Beriiner Turfantexte XI, Berlin, 1981, 5.20-4. 6 EI-Btruni, (tr. E. C!= Sachau), Albenı11i's lndin, Volurne n, London, 1910, s. 54.

  • T'mıg Çin'inde Ma11ilıeizm 175

    lerin · farklı hususiyetlerini vaaz ve yorumlannda kullanma imkarn verdi. Parthça bir' Mani dua metni bu yargıyı pekiştirir.7:

    "İlahlann habercisi Yüce asil Mitra, din yarumculan arasında en yüce Işık bakire İsa, EfendiMani bana merhamet et."

    Mani öğretisini yaymak için imparatorluk sınırlan içinde seyahatler ya-parak cemaatler kurdu. Öğrencilerini Doğuya, Batıya göndererek misyon çalışmalaruu genişletti. Şapur zamarnnda Mani, öğretisini Suriye' denMısır'a ve Doğu İran' a kadar yaynuştır.

    Mani'nin ölümünden sonra öğretisi artık zor koşullarda varlığınİ devam ettirmiş, zulüm ve bölünmelerle karşı karşıya kalmıştır. Cemaatin önderliği-

    . ni yapan Mani'nin halefieri de öldürüldüler. Bu durum Maniheizm'in Fars topraklarında gerilemesine yol açtıysa da, her yerde böyle olmadı. Aksine onun Doğu ve Batı ülkelerinde göç yoluyla yayılışı hızlandı. Tüccarlar ve misyonerler (öğrenciler) kurucularının işini sürdürdüler. Mani öncülü olan Buddha, Zerdüşt ve İsa gibi bilinen din liderlerini onaylıyordu. O kendi eserlerinde de adı geçen peygamberlerin anlayışlarını dengeli biçimde bağdaşbrmıştı. Bunun bir sonucu olarak Maniheizm mevcut diğer dinler ile çok sayıda paralellik arz eder. Maniheistler bu durumu belirli coğrafyalarda yo-

    . ğun biçimde kullandılar. Batı Maniheizm'i daha çok Hıristiyanlık, Doğu Maniheizm'i ise Budizrn ile paralellikler göstermekteydi.

    Yaklaşık 300 yılında "Işık öğretisi" diye adlandırılan öğretiye, Suriye, Kuzey Arabistan, Mısır ve Kuzey Afrika' da (Aziz Augustine burada bu öğretiye 373-382 arasında katıldı) rastlana biliyordu. Maniheizm Suriye' den Fi-listin, Anadolu ve Ermenistan'a ulaştı. N. yüzyılın başlangıcında Roma ve Dalmaçya' da ve hemen sonra da Fransa ile İspanya' da ManiheistlE;rin bu-lunduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Maniheizm' e karşı tartışma metin-leri ve mevcut dinden ayrılanlara karşı çıkanlan imparatorluk kararları Ma-niheizm'in etkisini kırmaya çalışsa da; başka tırkalarda farklı örtüler altında (Pavloscular, Bogomiller, Kathar lar) varlığİm Ortaçağ' a kadar sürdürmüştür. Ancak VI. yüzyıldan itibaren din batıda neredeyse kaybolma noktasına gelmiştir.s

    Batı' da artık hiçbir gerçek Maniheist'in kalmadığı bir dönemde, Manihe-izm geliştiği Doğu' da konumunu daha başarılı ve kalıcı kılabildi. Bu betki de Hıristiyanlık ve Zerdüş tl ük tekeline son vermiş olan İslam' dan kaynaklan-maktay dı. Mani dini, Arap fetihlerinin ilk döneminde bir kere daha İran' da,

    7 M. Hutter, "Manichaeism in the Early Sasanian Eınpire", Numeıı, Vol. 40/ No. 1 Jan. 1993, s. 3; Söz konusu M38 kayıtllı Parthça fragman için ayrıca bkz. Mary Boyce, A Render in Manidıaean Middle Persian and Partlıian, Liege, 1975, 5.196; Yine Cologne Mani Codex'in bir neşri olarak bkz. R. Cameron & A.]. Dewey (ed. and trs.). Tlıe Cologne Mani Codex "Concenıiııg 17ıe Origin of His Body". Scholar5 Press, 1979. s Rudolph, age, 5.331.

  • 176 Selim Knrnknş

    kısmen aydınlar arasında revaç bulan bir din olarak müsamaha gördü. vn. yüzyılda Mani'nin takipçileri de İpek yolunu izleyerek Türkistan'dan Çin'e vardılar. İlk öğrenciler 694' de Çin imparatorluk sarayında kendilerini göste-rip Budistlerle, Nesturilerle ve Taoistlerle yanştılar. Maniheizm Doğu İran (Horasan)' dan gelmiş olmasına karşın; Orta Asya (Türkistan, Tarım Havza-sı) onun merkezi oldu. Hatta burada 762'de Uygur İmparatorluğu'nun dev-let dini olmayı da başardı. Orhun Uygur Devleti'nin çöküşünden sonra (840), Maniheist misyonerierin Çin gelenegine nasıl uyum sağladıkları impa-ratorluk tarafından bilindiginden, Çin yönetimince Maniheizm aleyhine bir-kaç ferman çıkarıldı ve Konfüçyüs' e bağlı aydın kişiler ona şiddetle karşı çıktılar. 843-844'te müntesipleri kanlı bir baskına maruz kaldılar ve cemaatin çoğu öldürüldü. Bu arada Orhun Uygur Devleti sonrası Manicilik, onu izle-yen küçük devletlerde, Moğol saldırısında tamamen yenik düştüğü :xm. yüeyıla değin Budizm ve Nesturi Hıristiyanlığı yanında kendi durumunu korumayı sürdürdü. Bununla birlikte XIV. yüeyılın sonlarında Ming sülale-sinden irnpar~torlar hala "saygın ışık dini" nin takipçilerine karşı tedbir alma gerekçesi bulabiliyorlardı. (Portekiz kayıtlarına göre) Çin'in güneyinde Mani dinsel geleneklerinin XVll. yüzyılda hala yaşadığı rivayet edilir. Maniheizm etkisinin Tibet'e kadar da izi sürülmüştür. Bu şekilde Manici Gnostisizm, İspanya' dan Çin' e yayıldığı süre içinde bin yıldan daha fazla bir tarihe sahip olmuştur. Böylece cemaatine şunları söyleyen Mani'nin hakWığı da karut-lanmıştır.9:

    "Fakat umudum Bab'ya ve Doğu'ya uzanacaktır ve onlar bütün dillerde onun vaazının sesini duyacak ve onu bütün şehirlere vaaz edecekler. Benim dinim bu ilk noktada bütün eski dinlerden ÜStün çıkar. Çünkü eski dinler münferit yerlerde ve münferit şehirlerde kuruldu. Benim dinim bütün şehirlere uzanacak ve onun bildirisi her yere ulaşacak."

    Gelişmiş bir misyonerlik teşkilabna sahip olması nedeniyle kısa zamanda kendi doğuş mahalli olan Güney İran ve Mezopotamya sınırlarını aşarak Mısır, Anadolu, Avrupa ve Asya içlerine kadar ulaşan Maniheizm, IV. yüz-yılda birçok bölgede Hıristiyanlığın en büyük rakibi olmuş, VIII. yüzyılda Doğu Türkistan' da Uygurların resmi devlet dini konumuna yükselmiştir. Mani'nin evrensel din düşüncesi onun dünyanın bir bütün oldu~a dair fikirleriyle paralellik arz etmektedir. Kephalaia' da geçen bir bilgiye göre o dünyayı dört parçadan müteşekkil görür: Roma, Pers, Kuzey Afrika ve Çin. Çinli araştırmacı Lin Wushu, onun bu parçalardan biri olarak Çin'i de say-ması konusunda şöyle demektedir: "Mani'nin ilk üç coğrafycı.yı tanıması do-ğaldı. Ancak Çin'i tanıması hususuna gelince bu büyük ihtimalle İpek Yo-lu'nun vasıtasıyla oldu. Maninin memleketi İpek Yolu'nun bab kısmındadır. Çin' den bab ya doğru taşınan ipekler Bizans ve oradan da daha batıya ak ta-

    ' 9 Rudolph, age;s.332.

  • T'nng Çin'inde Mmıilıeizm 177

    rılmak dışında Ktesifon ve Silifke' ye gelmekte, bu bölgeden de Suriye, An-takya ve Mısır'a ulaştırılmaktadır. Mani'nin yaşadığı coğrafya kültürler kav-şağında olduğundan o Çin' e dair bilgi sahibi olırialıydı. Bu nedenle Çin'i de dünyayı oluşturan parçalardan biri addediyordu. Muhtemelen bu bilgisi onu evrensellik .iddiası noktasında, kimi diğer din kurucularınanazaran öne çıkarıyordu. Zerdüşt ve Budha yaşadıkları dönem ve coğrafya bilgisi koşullarından dolayı Mani kadar geniş perspektifli olamamış, evrensel bir misyo-ner örgütlenme ve yayılınacı düşünce geliştirememişlerdir. Aynı yerel bakış Yahudilikte de vardır".ıo

    Mani dininin dünya coğrafyasında ve doğuşundan Ortaçağ'a kadar is-men; günümüze kadar ise inanÇ kalıntıları şeklinde pek çok dini geleneğe etkisinin izahında din kurucusunun evrensellik iddiasının, dinin hitap ettiği coğrafyanın kültürel kodlarına uyıım sağlayan senkretist yapısının ve mün-tesiplerinin dini yaymaktaki başarısının önemi büyüktür. Maniheizm'in bu senkretik ve misyonerliğe dayalı baskın yayılınacı yapısı, öncelikle inancın yayıldığı bölgelerde görülen çeşitli dinlerin devamı niteliğinde bir son halka ve kurucusunun da son elçi olarak görülmesi ile ilgili olmalıdır. Nitekim Kephalaia' da geçen;

    "Hikmet ve arneller ki, Allah'ın elçileri devamlı olarak değişik zamanlar-da bunları tebliğ ederlerdi. Bu tür vahiyler Resul Buda eliyle Hind diyarına, Zerdüşt eliyle Fars memleketine, İsa eliyle de Garb ülkelerine geldi. Sonra da yine vahiy geldi ve son kuşak için ben seçildim. Ben Mani, Babil ülkesine gönderilen Hakk'ın Resulüyüm" ifadesi, onun inanç ve öğretilerinin yayılmasının arka planındaki bu yapıya işaret etmektedir.ll

    Daha evvel de belirttiğimiz üzere, takipçileri ölümünden sonra Güney İran ve Mezopotamya sınırlarını aşarak Mısır, Anadolu ve Avrupa· içlerine kadar ulaşınasa ve asıl önemlisi Mani'yi belki de Mecusilere "Zerdüşt'ün manevi oğlu" Saoşyant, Budistlere geleceğin Buda' sı Maitraya ve Hıristiyanlara "Kutsal Ruh'un yardımcısı" Paraklit şeklinde anlatmış olmasalardı muhtemel ki Maniheizm de bu denli yayılamayacaktı. O bunun gururunu Kephalaia'nın tanıklığına göre;

    "İsa'nın kilisesi Batı'da rol oynadı doğuya ıılaşamadı. Buda ise Doğu'da mesa-jını iletti, batıya ulaşamadı. Umudum, dünyanın doğusıma ve meskiin topraklanıt her yerine ulaştı. Ben Doğu'dan Batı'ya kadar yaşam ekinini ektim. Gördüğün gibi umudıım diinyaııın doğusıma ve yer kürenin bütiin bölgelerine (yani Bat(ya), KııUJI ve GüneıJ yönüne ve lıer dilde erişmiştir. Elçilerden lıiç biri şu ana kadar bunu yapamadı ... " sözleriyle ifade eder.12

    10 L. Wushu, Moniclıneism nııd ı ts Enstıunrd Expmısion, 1997, s.34-35. 11 I. Gardner, Tlıe Keplınlnin of tlıe Tenclıer: 71ıe Edited Coptic Mmıiclınemı Texts in Trmıslntion tvitlı CommeııtnnJ, E.J.Brill, 1995, s.13. 12 Gardner, age, s.156.

  • 178 Selim Knrnknş

    Maniheizm'in doğuya yayılışı din kurucusu henüz hayatta iken başlarmştı denilebilir. Mani peygamberliğini ilan ettiği ve ilk cemaatini oluşturduğu Ktesifon'a gittikten sonra İran'ın içinde ve dışında davetini etkin bir şekilde yaymaya başladı. Bu amaçla önce 241 yılında deniz yoluyla Hindis-tan'a ve oradan da İndus Vadisi'nin yukarısına (Belucistan), eski Hindistan toprağı olan Turan' a (bugünkü Pakistan' da Sind bölgesi) seyahat etti. Bura-da Turan hükümdarını dinine kazandı. Daha sonra I. Şapur'un deste~ alan Mani, dini yaymak amacıyla 244 ve 261 yıllan arasında Seleukia' dan sırasıyla birçok ö&-encisini Fars toprağı içindeki ve dışındaki çeşitli yerlere gönderdi. Bu misyon gruplarından babası Pattig ve ö&-encisi Adda'yı kendi-si de Weh-Ardeşir'de (Medain'nin bir bölgesi) bulunduğu bir sırada Roma imparatorluğunun doğu eyaletlerine ve Mısır'a, diğer ö&-encisi Zaku'yu Fi-listin havallsine yine Abzaxya'yı da Dicle nehrinin yukarı kısımlarına yolla-dı. Doğuya Parthia bölgesine ise Mar Ammo'nun liderliğinde büyük bir misyoner grubunu gönderdi ki işte Maniheizm'in doğuya yayılışının esas tarihi de adı geçen bu ismin faaliyetleri ile şekillenmişfu.13

    Çin kaynaklarında Parthia bölgesi An-hsi olarak geçmektedir.14 Muhte-melen bu isimlt~ndirme Partların güçlü hanedam Arsakilere verilen bir isim-di. Parth devletinin bulunduğu co&-afya Sasanilerin kuzey doğu bölgesin-dedir. Mani dininin Orta Asya ve hatta Çin'e kadar yayıldığı yolun da önemli bir noktasındadır. Ancak bu bölgede Mani'nin ö~etisini yayması için bölgenin dil engelini aşması gerekiyordu. Mani kendisi Parth dilini bil-miyordu. Zira eserlerini hep anadili olan Ararnca ile yazmıştı. Yalnızca Şapur'a dinini anlatabilmek için atfen yazdığı kitap olan Şapuragan'ı Orta Persçe ile kaleme almıştır.

    Dil farklılığı Mani' nin doğu bölgelerinde misyoner grubunu kurmaktaki kararlılığına bir engel teşkil etmedi. O özellikle Parth dilini iyi bilen Arn-mo'yu tercih ederek bu co&-afyaya gönderdi. Mar Ammo sadece Parth dilini -bilmekle kalmıyor aynı zamanda yerel soylularla da taruşıyordu. Hatta onun heyetinde bir Parth prens bulunuyordu. Bu misyoner grubunun içinde dini metinlerin çevrilmesi, yazılması ve çoğaltılması işleri ile ilgilenen din adam-ları da vardı. Mar Ammo Parthiya bölgesindeki din yayma faaliyetlerinde büyük başarı sağladı ve yüksek tabakadan insanları da eline kazandırdı. Ammo ile ö~enciler Maniheizm' e ait klasik eserleri Partheaya tercüme et-miş ve yine bu dilde eserler kaleme almıştır. ıs

    Mani bu kadar güçlü bir misyon grubunu bölgeye göndererek dinin do-ğuda yayılmasına ne kadar önem verdi~ de göstermiştir. Bu nedenle Ma-

    ıJ M. Boyce, A History ofZoronstrinııism, E.J. Brill, 1975, s.2. H An-hsi hakkında bilgi için bkz. N.H. Ekrem, Çin Elçisi Clımıg-Ciıieıı'iıı Seıjnlıntıınmesiııe Göre OrtnAsyn'dnki ~hı ik Grııplnr, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1998, s.225-251. ıs L. Wushu, ağe, s.36.

  • T'mıg Çin'inde Mnnilıeizm 179

    ni dininin Orta Asya'ya girişi ve yayılışının bilinçli bir yayılma olduğunu söyleyebiliriz:

    Maniheist gelenekte dinin do~ya girişi ve ll doğunun havarisi" diye ad-landırılan Amma'nun Amu Derya'yı aşarak dini yayma teşebbüsü, Mar Amma ile bu toprakların koruyucu ruhu Bagard arasındaki karşılaşma hikayesi ile anlatılır. Söz konusu hikayede, Amma koruyucu ruhu ikna et-mek için Mani'nin ll Hayat Hazinesi" adlı eserinden pasajlar okumuş ve ni-hayetinde Bagard'ın ikna olmasıyla· o, bu nehirden geçmiş ve dinini yaya-bilmiştir. E~er bu rivayeti doğru kabul edersek Mar Amma'nun Maveraün-nehir ve Semerkand havallsine de Maniheizm'i ulaştırdı~ anlıyoruz.16

    Bu hikayeye göre Bagard, Arı:lmo'yu sınırcia durdurmuş ve buraya girişi-, ni engellemişti. Amma, içki, et ve cinsellikten kaçınmayı öğütleyen öğretisi

    ne Bagard'ı davet etti~de ondan söz konusu topraklarda kendisi gibi in-sanların daha önceden de var oldu~ bilgisini aldı (Burada muhtemelen Bu-distler kastedilmiş olmalıdır). Mar Ammo orada oruç ve dua ile iki gün ge-çirmişken Mani ona göründü ve kendi kitabı olan //Hayat Hazinesi"nden Ba-gard' a "kapılar koleksiyonu" adlı bölümü yüksek sesle okumasını vazetti. Bunun üzerine Ruh tekrar ortaya çıktığında Bagard işittikleri neticesi kendi-sinin sadece dindar bir kimse de~ ayrıca gerçek dini getiren bir kimse ola-rak da Amma'ya denk olamayaca~ anladı ve ona yol verdi. Böylece tüm doğunun kapısı Mar Amma'ya açılmış oldu.17

    Mar Ammo ve onun Zurvandad ve Husrev gibi yardımcılarının misyo-nerlik faaliyetlerinin bir sonucu olarak daha Mani hayattayken Maniheizm Maveraünnehir' de başarıyla yerleşmişti.18

    Mani dininin Orta Asya'ya giriş süreci Sasani hükümdarı Behram'1n Ma-nici müritlere uyguladı~ baskıcı politika ile birlikte hızlanmıştır. İbnü'nNed.im'in Fihrist'ine göre Behram döneminde Maniheizm'e yönelik hoşgörü politikası de&şmiştir. Bu hükümdar zamanındaMani öldürülmüş (276/77) ve ülke çapındaki Mani dini mensupları katliama tabi tutulmuştur. Böylece birçok Mani rrı.fu:idi do~ İran' dan ülke dışına kaçmak zorunda kalnuşlardır.19 Bu baskıcı politikanın şiddetlenmesiyle birlikte do~ya doğru kaçan Maniheistlerin sayısı gittikçe ço~almıştır. Bu durumun Maveraünnehir böl-gesinde büyük etki yarattığı açıktır. Böylece bölgenin asli unsuru olan So~dlular arasında da din hızla yayılmış oldu. Turfan' da ortaya çıkarılan Mani dinine ait vesikalarından pek çoğu da So~dca yazılmıştır. Buradan da

    ı6 L. Wushu., age, 5.37. 17 S.N.C. Ueu, Mnnidıneism in tlıe Ltıter Romnn Empire nnd Medievnl C/ı inn, Tübingen,l992, s.219; (M2) kaydı ile bu aniatı için ayrıca bkz. W. Sundermann, Mittelirnnisclıe mnniclıiiisdıe Texte kirc-lıeııgesdıidıtlic/ıeıı Iıılınlts, 1, Beriiner Turfantexte XI, Berlin, 1981, s.l7. ıs S. N. C. Lieu, age, s.220. 19 Ibn El-Nedim, (tr. B. Dodge), Tire Filırist of lbn al-Nndim. A Teııtlı-Ceııhtnj SıırveıJ of Muslim Cıtlhtre. Volume ll. New York and London, 1970, 5.776.

  • 180 Selim Knmknş

    Maniheizm'in So~dlular arasında erken zamanJarda yayılmış 9lduğunu tes-pit etmek m~Q.ndür. Zaman içinde Orta Asya' da Maniheizm'in gücü gi-derek artmıştır.ıo

    VI. yüzyılın sonlarına doğru Doğu Maniheistleri, Babil' deki din büyü~ünün (archos) otoritesine meydan okudular. Bu olay dinde bir hizipleşmeye kadar gitti ve Babil' deki merkez ile Semerkand' daki Maniheist kilise ayrılarak doğu kısmının dini liderinin Mar Şad-Ohrmizd (ölm.600) yönetiminde dinin D innverı kolunu oluşturdular. Doğu Maniheistleri kendilerini "saf ya da temiz olnıılar" şeklinde (Arapça Dinnveriye, -çince Tian na-wu) adlandırdılar. Yine de doğu geleneği buradaki gerçek din kurucusunu Mar Arnmo olarak görmektedir ve ona "diııaver-i rast" yani "gerçek dini getiren" demektedir.21

    Maniheizm Çin' e ise VI. yü.zyılda ulaşmıştır. Fakat onun tarihi XX. yüzyılın başlarında Tun-huang' daki Bin Buddha ma~aralarında bulunan ve araşhrmacılarca "Tmite" adıyla tarunan Çince Maniheist yazmaların ortaya çıkarılışma kadar çok az biliniyordu. 22 Maniheizm Çin içlerine Amu Derya' nın do~undaki bölgelerden So~dlu misyonerler eliyle ve peyderpey bir yayılma göstermiştir.

    Amu Derya ırma~ kuzey doğu sınırları boyunca uzanan ve Grekçe, Soğdiyana olarak bilinen topraklar Büyük İskender'in Pers prensiere karşı kazandığı zaferler devrinden beri araştırmacıların aşina olduğu bölgelerdi. Grek muzafferiyetleri So~dların Çin'in bab. sınırlarından Merv'e kadar kolo-niler kurmak üzere dağıimalarına vesile oldu. Daha önce belirtildiği gibi, Soğdlular İpek Yolu boyunca malların olduğu kadar kültür ve dinlerin de başarılı taşıyıcıları olmuşlardı. Maveraünnehir'in başlıca şehri Semerkand idi ve Çin kaynakları da Soğdluları genellikle Semerkand ya da Buharalı in-sanlar olarak kabul etmişlerdir. Mar Amma ve di~er Manici misyonerierin Maveraünnehir'deki faaliyetleri zamarunda So~dlu taeider Çin ile Paınir'in batısındaki havalide özellikle ipek gibi başlıca malların taşıyıcıları olarak za-ten ün salmışlardı. Soğd toplumunda tüccarların önemi onların sosyal statü-sünü de ifade ediyordu. Sasani İran'ında tüccarlar başlıca dört temel top-lumsal grup hiyerarşisinde son sırada yer alırken Soğd toplumunda onların yeri aristokrat ve zanaatkar sınıfının arasında idi.23 Çin'in miladi birinci yüzyıldan itibaren bab.ya ticari amaçlı ipek ihracab.na başlamasından itiba-ren Soğdlar da bu kazançlı ticaretten epey bir kar elde ettiler. Çin hayli başarılı Hsiung-nu atlılarına karşı koyabilmek amacıyla kendi süvarileri için sa-vaş atıarına ihtiyaç duymaktaydı. Çin'e danuzlık olarak verilecek "kan ter-

    :ro Z. Özertural, Tı"irk Knyunk/amıda Ma11i11i11 Öğretisi,(Yayınlarunaauş Doktora Tezi), Ankara, 2005, s.9. · 21 W. Sundermann, "Denavariya". f.llcıJclopnedin lrnllicn, VD/4, 1995,5.418-19. ıı E. Chavannes & P. Pelliot, Uıı Tm i tt! Mmıic/ıeeıı retrouve eu Clıi11e. Paris: In: jA 10eme 5erie:18, 499-617, 1911 & JA lleme 5erie:1, 99-199, 261-394, 1913. zı S.N.C. Lieu, age, 5.220.

  • T'mig Çin'inde Mnuilıeizm 181

    leyen atla( diye arulan bu aygırların yetiştirildiği yurt, Fergana ve Tohar lıavalisinde Pamirlerin kuzey doğusu boyunca kurulmuştu. 2~

    Pamirlerin her iki tarafıyla da bağlanhsı olan Soğdlular Çin ipeği ve sa-vaş atlarının değiş tokuşu için ideal aracılardı. Soğdluların Çin ile olan bu düzenli bağlanhsı Amu Derya üzerinde bir köprübaşı vazifesiyle konum-lanmış bulunan Maniheist misyonerler için de dinlerini Uzak Doğu'ya taşımalarının yolunu açh. Ne kiMani'nin (Çince Mo-mo-ni) Orta Krallıkta öğretisinin duyuiabilmesi için üç asır daha geçmesi gerekiyordu. Kuzey Çin'in önce Hsiung-nu ve sonra da T' o-pa ve diğer Türk kabilelerince fethedilmesi

    ~ sonucu İpek Yolu boyunca yürüyen ticari faaliyetler sekteye uğradı.

    Soğdlular sonraları Çin'de Maniheizm'in yayılmasında sorumluluk ala-, cak olmalarına rağmen, Sağdiana'da Manicilik IV. yüzyıldan önce tabir ye-

    rinde ise uyku halinde bir dindi. İpek Yolu'nun yeniden açıldığı IV. yüzyıldan VI. yüzyıla kadar geçen zamanda ise Kuşhan imparatorluğunun sınırları dahilinde olan Semerkand'ın güneyinde Maniheizm en güçlü konumuna erişrrıiştir. Her ne kadar bölük pörçük olsa da Baktirya ve Tohar B' de ortaya çıkarılan Maniheist metirılerin keşfi ile Belh (Grekçe Baktirya, Çince Ta-hsia) civarındaki bölgelerde de Mani cemaatinin varlığı anlaşılmıştır. Din men-supları İpek Yolu'nda İran ile Pamirler arasındaki güney ticaret ratası üze-rinde konumlanmışh. Kuzey Yolu ise Merv boyunca geçiyordu ve erken de-virde Mar Amma burada aktif misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuş olma-sına rağmen söz konusu asırda Merv, Maniheizm için çok da önemli bir şehir değildi. Buralar Kuşhan çağından beri daha ziyade güçlü bir Budizm et-kisinde idi. Maniheizm doğuya yayıldığı bu dönem boyunca Budizm' e ait pek çok özelliği özümsedi. Güçlü Budist yapının varlığının bilinmesi VIT. yüzyılda Mani dininin Çin içlerine girişinden önce bu inancın nerelerde yer-leşmiş bulunduğunu anlamak için de gereklidir.25

    Uzmanlar, Parthça Maniheist metinlerde sıklıkla Budist terimler kulla-nıldığını belirtirler. Bunurıla birlikte doğudaki Maniciler, ayru biçimde batıdaki din kardeşlerinin inancı açıklamak ve desteklemek için, doğruluğu şüpheli Hıristiyan İncil ve Havarilerin tarihlerinden yararlanmalarına ben-zer şekilde Orta Asya' da dinlerini yayarken özellikle asetik konuların öğrenilmesi hususunda Buda'nın hayatından örneklere başvurmuşlardır. Meşhur Çinli Budist seyyah Hsüan-tsang, Baktirya ve Taharistan gezisi boyunca İran civarında Ti-na-pa( yani Dinaveri) olarak adlandırılan heretik (Çince wai-tao) grupların varlığını işittiğini bildirir. Lakin onun gerçekte :tran'ı zi-yaret etmediği bilindiğine göre muhtemelen söz konusu hizip hakkındaki bilgiyi Budist raltiplerden edinmiş olmalıdır. Maniheizm Baktirya ve Toha-ristan' daki bu uzun süreli ikameti süresinde Budist sistemin sadece çoğu te-

    ı~ S.N.C. Lieu, age, s.220. 2> S.N.C. _üeu, age, s.22-224.

  • 182 Selim Knrnknş

    rim ve dini pratiğini almakla kalmamış ayru zamanda Budist bakış açısından heretik bir statü d.e kazanmış idi.26

    Marti dininin, ana karası Babil'le olan bağlaruu koparması ile Dinaveriler, inançlaruu yaymak adına dikkatlerini Amu Derya'run doğu topraklarına çe-virdiler ve sonunda Çin' e ulaştırdılar. Müslümanların Orta Asya'yı fetihleri zamanında Maniheist kilisesinin doğu piskoposluk bölgesi geniş bir sahada etkisini hissetiirmek te idi. Muhtemelen Koço (Kao-ch' ang)' daki arcilos (dini önder) rehberliğinde manastır ve meclisler, manastır yöneticileri, dua öğretmenleri, vaizler, ilahi okuyucuları, katipler, rahip olmayan erkek ve kız din kardeşleri eliyle Marticilik organizasyonunu güçlendirdiler.

    Maniheistler, Orta Krallık'ta (Çin) T'ang hanedam üyesi imparator Kao-tsung'un iktidarı boyunca (650-683) dinlerini yayma şansı buldular. Daha sonra onun öğrencisi episkopos (Fu-to-tan) rütbesini haiz Mihr-Ohrmazd (Mi-we-mo-ssu), Çin' e geldi ve imparatorluk sarayına kendisini takdim etti. O, burada imparatoriçe Wu tarafından (684-704) imtiyazlı bir biçimde din-lenmiştir. Sonraki döneme ait Budist bir kaynağın verdiği bilgiye göre O, daha sonra Çin' de oldukça popüler bir Maniheist eser olacak "İki Prensibe Dair Metiıı yn. da İki Prensip Kitabı" (Erh-tsımg clıing yani Şalıpurn.gmı) isimli çalışmayı imparatoriçeye ithaf etmişti. Ayrıca Mihr-Ohrmazd'ın diğer Marti metirılerinin de Çince'ye tercüme edilmesine önayak olması ihtimal dahilin-de görülüyor.V

    Marticilik Sogdlu tacirler arasında oldukça yaygındı ve onlar Çin'i dinle-rine kazanmak için uğraş içindeydiler. Zira Çin' de Maniheizm' e ilk girenler de muhtemelen VI. ve VII. yüzyıllarda Çin'in suur savaşları boyunca diğerlerinden kopup oraya yerleşen Soğdlulardı. Bu ikamet eden yabancı toplu-luklar Çin ile çoğu gezgin kafileler ve taeider arasındaki bağlantıyı sağlayan önemli bir faktördü. Onların mensuplarının çoğu çok dilliydi ve aralarındaki ticari alım-satım işlemlerinde tercüman olarak hizmet yürütüyordu. Çin' de ikamet eden Soğdluların tacirler olarak hizmet görmeleri yanında edebi eserlerin çevirinenieri olarak da kendilerine kıyınet verildiği söylenebilir. Örneğin Hint Budist metirılerinin çevrilmesinde Soğdlulardan yararlarulıyordu.ıa

    719 yılında Çin başkenti Ch' ang-an' a gelen bir Marti başpsikoposu saray çevresinde rağbet görmüştü. Tohar kralı ns, en yüksek rütbeli bir Marti rahibini (Çince Mu-che, Türkçe Moçak, Latin kaynaklarında Magister) resmi bir görevle elçi olarak T'ang sarayına gönderdi. Onun (özellikle de astroloji konusunda) son derece bilgili bir kimse olduğu, kendisine yöneltilen hiçbir sorunun yanıtsız kalmadığına ilişkin Çin kaynaklarındaki kayıttan

    "'S.N.C. Lieu, age, s.225. v E. Chavannes 8.t P. Pelliot, age, s.378-81. :ı.a R.C. Foltz, İpek Yolıı Di u/eri, Çev. Aydın Asla.n, Medrese Yaymlan, İstanbul, 2006, s. 28.

  • T'nng Çin'inde Mnuilıeizm 183

    anlaşılm~tadır. Kral, başpiskoposun özel ihtiyaçlaruu karşılayabilmesi için iinparatordan hassaten ona bir kilise açma izni vermesini talep etti.

    Chavannes'den nakledeceğimiz Çince bir kaynak eser olan Ts'e-Ju yiian kııi 'de bu olay şöyle anlatılmaktadır:29

    "Yedinci k'ni-yiimı yılının (719) alhııcı aymda Ta-şi (Arap) krallığı, T'ıi-ho-lo (Toharistmı) krallığı ve Giiııeı; Hindistan krallığı saraya bağlılıklanm bildirmek ve Jım·aç sımmak için elçiler gönderdiler. Bu müııasebetle T'u-lıo-lo (Tolımistmı) ve Çe-Jımı-na (Çaganiymı) kralı Ti-şe ( Tes ), ash·onomide otoıite olan Ta-mu-şe adlı bir kişinin lııızura çağı-ılnınsım ıica etti. Belirttiğine göre bu adam son derece bilgiliydi

    ~ ve cevap veremeyeceği hiçbir sanı yoktu. Kml imparatora saygılannı sunarak Mu-şe'yi çağırıp, bizzat kendisinin ve maiyetiniıı ııe yaphklannı, neler diişiiııdiikleriııi

    . sonııasını, h·im dini dokhinlerle ilgili sorgıılamasıııı ve bilgi istemesini rica etti. Böylece imparator bu kişinin gerçekten söylenildiği gibi olup olmadığım mılayacakh. Kral, impnratorım bu şnl11sla bir görüşme yapmasmı, onu hizmetine almasım ve di-ni inançlarıııın gereğini yerine getirebileceği bir kilise kımııasına izin vermesini ta-lep etti."

    Ayru kaynak ayrıca, 730 yılının beş veya altıncı ayında Nan-ç'i ya da N an-t' o adlı Toharistanlı bir din adanurun Çin sarayına ilÇtçlar sunmak üzere geldiğini de kaydetmektedir.30

    Yine 731 yılında Maniheist bir rahip, dinin temel doktrinlerinin bir özeti-ni hazırlaması için davet edildi. İlginç biçimde Aurel Stein'in getirdi~ Tun-huang dokümanları arasında bulunan bu kısaltılmış "Işık Buddlıa Mnni Öğretileı-inin Özeti" adlı eser versiyonunda, Mani'nin ruh göçÜ (reen.karnasyon) yolu ile geleneksel Çin Taoizm'inin kurucusu Lao-tzu'nun yeniden beden bulmuş şekli veya yansıması (avatar) olarak takdim edilmesi, Manihe.izm'in kendini Çin'de Budizm'in bir formu biçiminde sunmaya çalışmasının açık bir göstergesidir. Zira pek çok Çinli, Lao-Tzu'nun ölmediğine ve onun Ba-tı'ya giderek Buddha'nın bedeninde yeniden hayat kazandığına inanıyordu. Bu kitap muhtemelen yetkililere Manicilik üzerine bilgi vermek dışında Ta-oculuğu, Budizmi ve özgün Manicili~ ustaca karıştırıp bir sentez yaratarak öğretinin kolayca kabulünü hedeflemiş olmalıdır. Lakin Çin yönetimi Bu-dizm dahil tüm yabancı dinleri devlet kontrolüne almakta fazla gecikmeye-cekti. T' ang hükümeti 732 yılında çıkardığı bir kanunla, bahis konusu kitaba ve Çin' deki yabancılar arasında inancın pratiğine müsaade ederken onun Çin halkına vazedilmesini ise yasaklıyordu. O zamana kadar ise zaten hatırı sayılır miktardaMani metni Parthça ve/veya Soğdcadan Çineeye ç~vrilmişti. Traite'de adı geçen kanundan bir pasaj nakledilir:31

    29 E. Chavannes, Çin Kny11nklnnlln Göre Bnh Tiirkleıi, Çev. Mustafa Koç, Selenge Yayınlan, İstanbul, 2007, s.212. 30 E. Chavannes, age, s. 213. Jl E. Chayannes & P. Pelliot, age, s.l54.

  • 184 Selim Karnknş

    "Mar Maııi'niıı doktriııi temel olartık sapık bir inançtır. Hileli . bir şekilde Bııdizm'in okulu olduğıımı varsayar ve bıı yüzden kitleyi yanlış yönleııdirnıektedir. Sert bir şekilde yasaklamıuıyı /ıak ediyor. Y:ine de batılı barbarlarm (lısi-lııı) ve diğer (yabancıların) yerli dini olduğıı için amın takipçiteri dini kendi arnlamıda uygular-In rsa cezalaııdınlmayacaklar."

    Sonuç olarak Maniheizm, Uygur kağaru Bögü'nün bu dini benimseyip 762 yılında onu devletinin resmi dini ilan etmesinden, Orhun Uygur Devle-ti'nin 840 yılında I