turkish studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d03262/2017_10/2017_10_incea.pdfmehmet zahit kotku...

22
Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 12/10, p. 143-164 DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.11972 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY Article Info/Makale Bilgisi Referees/Hakemler: Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜNERİGÖK This article was checked by iThenticate. NAKŞÎLİK-SİYASET İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE DİNÎ GRUPLAR VE MİLLİ GÖRÜŞ Abdullah İNCE * ÖZET Nakşîlik, tarihsel süreçte siyasetle yakın ilişkiler kurmuş bir tarikattır. Bu ilişkinin temel ilkelerine Nakşî şeyhlerinin metinlerinde rastlamak mümkündür. Nakşîler çoğunlukla siyasete doğrudan müdahale etmemişler, devlet yöneticilerini hayra yöneltmeye çalışmış, ancak yanlış yaptıklarında onları ikaz etmişlerdir. Genel olarak yöneticilerin de, Nakşî tarikatlara karşı pozitif bir tutum benimsediği ifade edilebilir. Ancak karşılıklı ilişkide sıra dışı durumlara da rastlanmıştır. Cumhuriyet döneminde, yönetici elitlerin din politikası konusundaki tercihleri tarikatları yasaklı konuma düşürmüştür. Olgusal temeli bulunmayan bu düzenlemeler tarikatları ortadan kaldırmamış, tarikatlar çeşitli yollarla varlıklarını sürdürmüşlerdir. Türkiye'nin çok partili hayata geçmesi kısmi bir özgürlük ortamı oluşturmuş, bu dönemde tarikatlar sosyal hayatta daha da belirginleşmiştir. Bu bağlamda tarikatların sosyal, siyasal ve ekonomik hayattaki etki ve görünürlükleri artmış, tarikatlar toplumsal hareketlere kaynaklık etmiştir. Türkiye’de, Cumhuriyet sonrası varlığını sürdüren Nakşî- Halidî kollardan biri olan İskenderpaşa cemaati, bu süreçte öne çıkan tarikat/ dinî gruplardan biridir. Karizmatik dinî lider Mehmet Zahit Kotku’nun teşvikleri, Türkiye’nin sosyal, siyasi gelişmeleriyle birleştiğinde, bir dinî yapı içerisinden siyasi bir hareket doğmuştur. Bu açıdan ilk etapta Milli Görüş Hareketi, bir dini grup bünyesinde ortaya çıkmış ve gelişimini sürdürmüştür. Bu olgu Milli Görüş’ün sosyal tabanını ve dini gruplarla ilişkisini belirleyen önemli bir unsur olmuştur. Ancak siyasi bir hareket olarak Milli Görüş Hareketi’ni bir dini grupla sınırlamak olası değildir. Türkiye’de siyasal partileri biçimlendiren ve sınırlayan yasal çerçeve, bu değişimi zorunlu kılmıştır. Milli Görüş Hareketi’nin doğuşu o dönemdeki ulusal ve uluslararası gelişmelerle ve Türkiye’nin tarihsel-toplumsal özellikleriyle de ilişkili bir durumdur. Bu çalışmada, Milli Görüş’ün dini gruplarla ilişkileri Türkiye’deki Nakşî tarikatlar bağlamında analiz edilecektir. Türkiye’de Nakşi * Yrd. Doç. Dr. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri (Din Sosyolojisi), E-Mail: [email protected]

Upload: others

Post on 06-Feb-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Turkish Studies

International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 12/10, p. 143-164

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.11972

ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

Article Info/Makale Bilgisi

Referees/Hakemler: Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR – Yrd. Doç. Dr.

Mustafa GÜNERİGÖK

This article was checked by iThenticate.

NAKŞÎLİK-SİYASET İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE DİNÎ GRUPLAR VE MİLLİ GÖRÜŞ

Abdullah İNCE*

ÖZET

Nakşîlik, tarihsel süreçte siyasetle yakın ilişkiler kurmuş bir

tarikattır. Bu ilişkinin temel ilkelerine Nakşî şeyhlerinin metinlerinde rastlamak mümkündür. Nakşîler çoğunlukla siyasete doğrudan

müdahale etmemişler, devlet yöneticilerini hayra yöneltmeye çalışmış,

ancak yanlış yaptıklarında onları ikaz etmişlerdir. Genel olarak

yöneticilerin de, Nakşî tarikatlara karşı pozitif bir tutum benimsediği

ifade edilebilir. Ancak karşılıklı ilişkide sıra dışı durumlara da rastlanmıştır. Cumhuriyet döneminde, yönetici elitlerin din politikası

konusundaki tercihleri tarikatları yasaklı konuma düşürmüştür. Olgusal

temeli bulunmayan bu düzenlemeler tarikatları ortadan kaldırmamış,

tarikatlar çeşitli yollarla varlıklarını sürdürmüşlerdir. Türkiye'nin çok

partili hayata geçmesi kısmi bir özgürlük ortamı oluşturmuş, bu

dönemde tarikatlar sosyal hayatta daha da belirginleşmiştir. Bu bağlamda tarikatların sosyal, siyasal ve ekonomik hayattaki etki ve

görünürlükleri artmış, tarikatlar toplumsal hareketlere kaynaklık

etmiştir. Türkiye’de, Cumhuriyet sonrası varlığını sürdüren Nakşî- Halidî

kollardan biri olan İskenderpaşa cemaati, bu süreçte öne çıkan tarikat/

dinî gruplardan biridir. Karizmatik dinî lider Mehmet Zahit Kotku’nun teşvikleri, Türkiye’nin sosyal, siyasi gelişmeleriyle birleştiğinde, bir dinî

yapı içerisinden siyasi bir hareket doğmuştur. Bu açıdan ilk etapta Milli

Görüş Hareketi, bir dini grup bünyesinde ortaya çıkmış ve gelişimini

sürdürmüştür. Bu olgu Milli Görüş’ün sosyal tabanını ve dini gruplarla

ilişkisini belirleyen önemli bir unsur olmuştur. Ancak siyasi bir hareket

olarak Milli Görüş Hareketi’ni bir dini grupla sınırlamak olası değildir. Türkiye’de siyasal partileri biçimlendiren ve sınırlayan yasal çerçeve, bu

değişimi zorunlu kılmıştır. Milli Görüş Hareketi’nin doğuşu o dönemdeki

ulusal ve uluslararası gelişmelerle ve Türkiye’nin tarihsel-toplumsal

özellikleriyle de ilişkili bir durumdur.

Bu çalışmada, Milli Görüş’ün dini gruplarla ilişkileri Türkiye’deki

Nakşî tarikatlar bağlamında analiz edilecektir. Türkiye’de Nakşi

* Yrd. Doç. Dr. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri (Din Sosyolojisi), E-Mail:

[email protected]

Page 2: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

144 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

tarikatlar genellikle Milli Görüş Hareketi ile pozitif bir ilişki kurmuş, Milli Görüş Hareketi de tarikatları önemli bir sosyal taban olarak görmüştür.

Bu kapsamda tarikatlar -dönemsel şartlara göre inişli-çıkışlı olmakla

birlikte- Milli Görüş Hareketi ile genel olarak sıcak ilişkiler kurmuşlar,

Milli Görüş Hareketi’nin muhafazakâr-dindar kesimin taleplerini

dillendirmesine sıcak bakmışlardır. Ancak Milli Görüş Hareketi ile

tarikatların ilişkisinde konjonktürel şartlar önemli bir etkendir. Diğer taraftan, Milli Görüş Hareketi muhafazakâr-dindar çevrenin taleplerini

siyasette dillendirmeyi bir politika olarak benimsemiş görünmektedir.

Hareketin bu yönü tarikatlarla ilişkisini belirleyen temel bir unsur

olmuştur. Bu çalışma, genel olarak Türkiye’de Milli Görüş-Nakşîlik

ilişkisini incelerken İskenderpaşa Cemaati ve Erenköy Cemaati örneği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Makale son olarak, Milli Görüş-Nakşîlik

ilişkisini Güneydoğu bağlamında incelemektedir.

Anahtar Kelimeler; Din-Siyaset, Milli Görüş Hareketi, Tarikatlar,

Nakşibendilik, Türkiye

RELIGIOUS GROUPS AND MILLI GORUS IN TURKEY IN THE CONTEXT OF THE RELATIONSHIP BETWEEN NAKSHIBENDI-

POLITICS

ABSTRACT

Nakshibendi is an order that has established close relations with politics in the historical process. The basic principles of this relationship

can be found in the texts of the Nachish sheikhs. This relationship is

often a warning to managers that they misconduct, rather than directly

intervening politics. In general, it can be said that the managers have

adopted a positive attitude towards the Nachish orders. However, unusual circumstances have also been encountered. During the

Republican era, the ruling elites' preferences for religious politics have

been forbidden to orders. These arrangements, which are not factually

based, did not remove the orders from the middle, and the orders

continued their existence in various ways. Turkey's multi-party moral

passion has created a partial freedom environment, and in this period orders have become more evident in social life. In this context, the

influence and visibility of the orders in social, political and economic life

has increased and the orders have been the source of social movements.

The Iskenderpaşa congregation, which is the continuation of the Nakshi-

Khalidi sect, is one of the order / religious groups that stand out in this process. When the incitements of the charismatic religious leader

Mehmet Zahit Kotku were combined with the social and political

developments of Turkey, a political movement was born within a religious

structure. In this respect, the Milli Gorus Movement has emerged from

the beginning Within a religious group and has maintained its

development. This phenomenon has been an important factor in determining the social base of Milli Gorus and its relation with religious

groups. However, as a political movement, the structure of the Milli Gorus

Movement exceeds this framework. The birth of the movement is also

Page 3: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 145

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

related to the national and international developments at the time and the historical-social characteristics of Turkey.

In this paper, the relations of Milli Gorus with religious groups will

be analyzed in the context of Naksi orders in Turkey. In Turkey, Naksi

orders generally establish a positive relationship with the Milli Gorus

Movement and Milli Gorus Movement regards the orders as an important

social base. In this context, the orders have formed warm relations with the Milli Gorus Movement in general, although they are fluctuating

according to the seasonal conditions. In addition, the orders have warmly

welcomed the Milli Gorus Movement's demand for the conservative-

religious community. However, the conjunctural conditions in relation to

the Milli Gorus Movement and the orders are a significant influence. On the other hand, the Milli Gorus Movement seems to have adopted politics

as a policy to express the demands of conservative-religious circles. This

aspect of the movement is a fundamental element in determining the

relation with the orders. This study focuses on the Iskenderpaşa

community and the Erenköy community when examining the relation of

Milli Gorus- Nakshibendi in Turkey in general. The article finally examines the relation of Milli Görüş-Nakşîlik in the context of

Southeastern.

STRUCTURED ABSTRACT

Nakshibendis is the most common order after the Qadiriyya in the

Islamic world. Nakshibendis differs from other orders in the Islamic world

by some features. Having the Bekri series, its attachment to the line of

the Ahl al-Sunnah, its sensitivity to protect the boundaries of Shari'ah,

and its attention to conservation of equilibrum of zahir and batin can be

considered to be among these features. It can be argued that this order is sensitive to social and political developments as a basic philosophy, in

particular in the principles of "khalvat der encümen" (to be with the

people in the public, but to be with God in private) and the principles of

"sefer der vatan " (travel from bad habits to good deeds).

Nakshism is an order that has established close relations with politics in the historical process. The Nakshism-Politics relationship is

mostly about directing the administrators to vain and warning them

about wrongdoings, rather than directly intervening in politics. However,

interrelationship has shown some changes according to periodic

conditions. Nakshi-Hâlidî line, along with various problems in relation to

the state administrators, adheres to its own doctrine; and supports the applications it sees to be correct, while maintaining a passive resistance

against the applications it sees to be false. In this context, the Nakshîs

responded according to their own point of view and priorities to the

changes and developments that occurred in the last period of the

Ottoman Empire. The order can also be said to have influence in recent Turkish politics. However, the period from the establishment of the

Republic until the 1950s is one of the periods with minimal effect. With

the transition from the Ottomans to the Republic, the new state's

preferences for religious politics, the attitudes of the ruling elites towards

the religious establishment, and the process of modernization have been

factors influencing the political relations of the Nakshīs. However, the

Page 4: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

146 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

institutional structure that they possessed in this process has provided some advantages to Nakşî-Khalidî line. The Khalidis, with certain

hesitations, maintained relations with politics during the Republican

period. However, it seems unlikely to limit the Nakshis influence in

Turkey to politics. In terms of historical-social reflections Naqshbandi is

a part of Turkish history, culture, economy, politics and individual

identity.

The environment of relative freedom that emerged in Turkey with

the start of multiparty period has been an element that encouraged the

desire of religious groups to participate in the public space by reinforcing

their self-confidence. Since this period, religious groups have developed

relationships with the political parties, and political parties have sought to benefit from these.

The establishment of the Milli Gorus Movement can be seen to be

related the incentives of Sheikh Mehmet Zahit Kotku, the partial freedom

environment brought about by multiparty life, and developments in

Turkey and in the world. But before the Milli Gorus Movement, it is

difficult to talk about a political party in Turkey that expresses religious demands openly and presents itself as a representative of religious

people. In this sense, the emergence of the Milli Gorus Movement can be

described as the organization of the religious opposition in Turkey for the

first time, and attaining a representative. The Mıllı Gorus Movement,

based on a socially conservative-religious base, expressed the wishes of this segment in political discourses. The fact that the Mıllı Gorus parties

use intensely the religious language and embrace the demands of the

differentiated religious groups has become an element that facilitates the

relationship with the religious people.

The Milli Gorus Movement is a political formation that emerged in

the socio-cultural zone where the Naqshi culture is decisive. This characteristic of the movement is one of the main factors determining the

relation with religious groups. However, the political, legal and

conjunctural conditions of Turkey have been important factors in the

historical course of this relationship. In addition to these, the social

structure of Turkey, the process of socio-cultural and economic change, have been the factors affecting the relationship between the Milli Gorus

Movement and the Naqshîs.

The Milli Gorus Movement, which entered into the political life at

the end of the 1960's, is a political movement that unites the

representatives of Islamist politics, which were previously under the roof

of different parties, on the basis of a unique political identity. As a discourse and policy, the Milli Gorus Movement carried the demands of

Islamic formations to democratic platform. From a class perspective, the

Milli Gorus parties have politically expressed the demands of the middle

class in Anatolia, contributed to the modernization of the religious

conservatives, especially the women, by making this segment move from periphery to center and by emphasizing the female identity.

One of the examples that the relationships of Nakshis with

politicians can be observed closely is their relationship with the Milli

Gorus Movement. Some basic elements that determine the relations

between Naqshis and Milli Gorus can be mentioned. Among these, one of

Page 5: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 147

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

the most basic elements is that the religious groups and the Milli Gorus in Turkey are based on the same social base. Accordingly, the overlap of

the political, social and economic demands of the same social base can

be seen as a sociological phenomenon emerging in a natural process.

From this point of view, religious groups, acting with the strategy of

preserving their existence between the years 1925 and 1950, started to

increase their public visibility and then to politicize their public demands from the 1950s. The Milli Gorus Movement has been a step for religious

groups at this stage.

In Turkey, it can be said that there is a socio-economic based

interaction between the social base of the religious groups (Naqsh) and

the Milli Gorus parties. Accordingly, one of the determining factors in relation between the Mıllı Gorus and Nakşîs is the class structure of

individuals belonging to religious groups. In this sense, Milli Gorus

parties have been supported by individuals with high religious

awareness, belonging to the socio-economic middle and lower classes,

which can be defined as "the other" in Turkey. In Turkey, the upper

classes have supported the Milli Gorus with certain reservations. For this reason, the relation of the upper classes with the Milli Gorus can be

defined as a temporal, conjunctural, functional and pragmatic

relationship. The support of these classes to the Milli Gorus increased

during periods when Mıllı Gorus was approaching to the power, and fell

during other periods. Indeed, this phenomenon is consistent with the general approach of the capital in relation to politics. On the other hand,

the Milli Gorus Movement was more active in politics during the times

when these classes were able to support it. The different attitudes that

arise against the Milli Gorus in the social base of religious groups can

also be based on the same grounds. According to this, religious group

membership, which is one of the basic elements determining the relation of religious groups with Milli Gorus, appears to interact with social class

membership.

In the context of religious-political interaction, one of the areas in

which the Milli Gorus Movement can be observed in relation to religious

groups is the Eastern and Southeastern Anatolia Region, where religious authority is one of the important social reputation indicators. In this

region where the Kurdish population lives intensely, religious sensitivity

is high, and sectarian-tribal-political structures are intertwined, the Milli

Gorus Movement has reached a significant mass support, which has

sustained a certain continuity.

In addition to the general framework that determines the relationship between the Naqshis and the Milli Gorus Movement, the

shaping of the political discourses of Milli Gorus with a content that

responds to the sensitivities of the Eastern and Southeastern Anatolian

regions has made Mıllı Gorus parties active in the region. It can be said

that this feature of the Milli Gorus Movement is an important opportunity for the intellectual and organic integration of the region with the rest of

Turkey. The Milli Gorus movement has been influential in the region

through discourse, politics and alliances established with religious

structures that have sociological reserves in the region, and on the other

hand it functions as a buffering institution that provides social unity

between these mass and other social segments of Turkey.

Page 6: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

148 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

As a result, the relationship between the Milli Gorus Movement and the Naqsh religious groups has followed a generally positive trend,

although being volatile in some periods. Because the social base of these

two structures comes from the same class, such origins necessitated the

closeness of societal demands, and the similarity in definitions of problem

domains. Thus, the fate of mutual relationship necessitated an obligatory

union for a long time rather than being based on preferences.

Keywords: Religion-Politics, Milli Gorus Movement, Orders,

Nakshibendi, Turkey

1. Giriş; Nakşiliğin Temel Özellikleri

Nakşibendilik, İslam dünyasında Kadîrîlik’ten sonra en yaygın tarikattır. Nakşibendiliğin

kurucusu Muhammed Bahâüddin Nakşibend, (M. 1318-1389) Türk şeyhleri diye bilinen Yesevî

meşayihiyle irtibat halinde olmuştur. Nakşibendilik Hz. Peygambere üç koldan ulaşmaktadır.

Bunlardan biri Hz. Peygambere Hz. Ebubekir, Selma-ı Fârisî, Kasım Bin Muhammed’le ulaşan

silsiledir (Eraydın, 1997: 373). Tarihi süreç içerisinde Müceddidî ve Halidî olmak üzere iki önemli

kola ayrılan Nakşîliğin Anadolu’daki yayılışı Halidî kol ile olmuştur. Uludağ, Hâlidiyye’nin

Anadolu’da en yaygın ve faal kollarını sekize ayırmakta, bunlar içerisinde Türkiye’nin yakın dönem

ilmî, sosyal ve siyasi hayatında önemli yeri bulunan Mehmet Zahit Kotku ve Mahmut Sami

Ramazanoğlu’nu da saymaktadır (Uludağ, 1997: 297, 298).

Nakşibendiliğin toplumsal yönelimini ve siyasetle ilişkisini anlayabilmek için tarikatın temel

ilke ve özelliklerine bakmak germektedir. Bu bağlamda tarikatın, İslam dünyasındaki diğer

tarikatların önemli bir kısmından farklı olarak, öne çıkan özelliklerinden biri “Bekrî silsile1”ye sahip

olmasıdır. Nakşibendilikte Alevî silsileye karşı Bekrî silsilenin ön plana çıkması, sosyal ve siyasi

gelişmelerle ilişkilendirilebilir. Bu etkilerden biri, Nakşîliğin geliştiği dönemde Şiî devletinin

bölgedeki etkisidir (Algar, 2007: 14). Zira Safevîler, İran’da devlet kurduğunda, Nakşîler, onların

zulmünün kurbanı olmuş, diğer taraftan Nakşîliğin yayılma alanı bulduğu devletlerden Özbek

Hanlığı ve Osmanlılar, İran’la sürekli rekabet halinde olmuşlardır (Algar, 2007: 35).

Nakşîlik, Ehl-i sünnete bağlılık vurgusunu belirgin bir şekilde barındıran bir tarikattır (Algar,

2006: 335). Tosun (2003: 67) tarikatın bu yönünün halk ve yöneticiler katında kabul görmesine sebep

olduğunu belirtmektedir. Nakşîliğin Anadolu’da yayılışına ilişkin öne sürülen görüşlerden biri Şiî-

Safevî propagandasını engellemek için himaye edildiğidir. Ancak Nakşîliğin yayılışını himaye

edilmesiyle açıklamak yerine, Ehl-i sünnete bağlılığı ile açıklamak daha sağlıklı görünmektedir.

Algar’a göre (2006: 338) Nakşîliğin Anadolu’da yaygınlaşmasının en önemli sebebi, şeyhlerin Fars-

İslam edebî kültürünün taşıyıcısı, yayıcısı ve koruyucusu olarak faaliyet göstermeleridir.

Nakşibendiliğin şeriata bağlılık vurgusu, tarihsel süreçte zahir-batın dengesini korumasını

gerektirmiştir. Bu tutum Nakşibendîliğin “ulemanın tarikatı” olarak anılmasına sebep olmuş,

medrese-tekke çatışmasında daha mutedil bir noktada durmasını sağlamıştır.

Tarikatın en önemli ilkelerinden biri de zâhirde halk, bâtında hak ile beraber olma (Halvet

der encümen) prensibidir (Hüseyn es-Safî, 2009: 32; Algar, 2006: 335). Bu ilke içsel olarak Allah’a

odaklanırken, dışsal olarak toplumsal hayata aktif katılımı öngörmektedir (Yavuz, 2005: 183).

Tarikatın diğer önemli ilkelerinden biri kötü huylardan iyi huylara doğru yolculuk (Sefer der vatan)

1 İslam dünyasındaki tarikatların önemli bir kısmı, Hz. Peygambere Hz. Ali yoluyla oluşan silsileye sahiptir. Bu silsileye

Hz. Ali ile ulaşan anlamında “Alevî silsile” denir. Hz. Peygambere, Hz. Ebubekir yoluyla ulaşan silsileye ise Hz. Ebubekir

ile ulaşan anlamında “Bekrî silsile” denir.

Page 7: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 149

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

ilkesidir (Hüseyn es-Safî, 2009: 32; Tosun, 2006: 342). Nakşibendiliğin bu ilkeleri, onu diğer

tarikatlardan ayıran önemli unsurlardan biridir. Bu iki ilke sayesinde tarikat içe dönük aydınlanma

yönelimlerini, dışa dönük toplumsallıkla ve mücadelecilikle birleştirmiş, mensuplarının toplumsal

çevresine yabancılaşmasının önüne geçmiştir (Yaşar, 2004: 324). Nakşibendiyye’nin bu prensipleri

onun toplumsal başarısının arkasındaki en önemli saik olarak görülebilir.

2. Nakşîlik-Siyaset İlişkisi

Nakşîlik, tarihsel süreçte siyasetle yakın ilişkiler kurmuş bir tarikattır. Nakşîliğin İslam

tarihindeki sosyo-politik rolünü genel itibarıyla dinî ilimlerin işler kılınmasına olan alakası, şeriata

bağlılık vurgusu ve şeriatın Müslüman devletin temeli olarak üstünlüğüne vurgu yapması ile

açıklamak mümkündür (Algar, 2007: 59). Nakşîler, diğer tarikat mensuplarına göre klasik İslamî

ilimlere ilgi göstererek, İslamî ilimlerin geleneksel eğitimini sürdürmüşler, Türkiye’de medreseler

kapatıldıktan sonra, bazı bölgelerde, bu faaliyeti gayri resmi yollarla devam ettirmişlerdir. Tarikatın

söz konusu özelliği Türkiye’de muhafazakâr-eğitimli elitleri tarikata yönelterek, tarikatın birçok

sosyal ve siyasi harekete kaynaklık etmesini sağlamıştır (Şentürk, 2011: 101). Nakşîliğin bir başka

özelliği olan şeriata bağlılık ve şeriatın hâkim kılınması söylemi, dinî-bireysel yönelimi aşan bir talep

içermektedir. Tarikatın bu özelliği mensuplarını siyasete yönelten bir unsur olarak

değerlendirilmiştir (Algar, 2007: 96). Tarihsel olarak Nakşibendiliğin siyasetle ilişkisini, Emir Külal

ile Timur arasındaki ilişkiye kadar götürmek mümkündür (Algar, 2007: 65). Nakşî şeyhlerinin

metinlerinde, Nakşîlerin siyasete yöneliminin ipuçlarını veren ifadelere rastlamak mümkündür.

Örneğin tarikat silsilesindeki önemli şahsiyetlerden biri olan Ubeydullah-ı Ahrâr “Padişahları

Allah’ın Kanununu ihlal etmeme hususunda uyarmayı, halka zulmetmemeye iknâyı, padişahlarla

görüşüp zalimlerin zulmünden Müslümanları korumak için onların ruhunu fethetmeyi” vazife olarak

görmüştür (Nakleden; Algar, 2007: 25). Benzer bir uyarıyı, Şeyh Hâlid’in Bağdat Genel Valisi Davut

Paşa’ya yaptığı “hükümdarların erdemli olması halinde tebaasının da erdemli olacağı, aksi durumda

tebaanın da hükümdarı örnek alacağı” yönündeki uyarısında da görmek mümkündür. Şeyh Hâlid’in

irtibatta olduğu diğer devlet yöneticilerine benzer uyarıları yaptığı bilinmektedir (Ebu Manneh, 2014:

334-335).

Ahrâr’ın ifadelerine de yansıdığı gibi, Nakşîlik-Siyaset ilişkisi çoğunlukla siyasete doğrudan

müdahale etmek yerine, devlet yöneticilerini hayra yöneltmek, yanlış yaptıklarında onları ikaz etmek

şeklindedir. Ancak dönemsel şartlara göre bazı farklılıklara rastlamak mümkündür. Nakşîlerin siyasi

etkinlikleri idarecilere nasihat etmek, istisnai de olsa siyasi kudreti doğrudan ele almak, gayr-i

müslim hâkimiyetine karşı silahlı direniş göstermek şeklinde özetlenebilir (Algar, 2007: 94-95).

Tarihsel süreçte, genel olarak yöneticilerin Nakşî tarikatlara karşı pozitif bir tutum

benimsediği ifade edilebilir. Sünnî çizgiye sadık bir yol izleyen Nakşîliğin, Osmanlı iktidarıyla ciddi

bir problemi olmamıştır. Nakşibendiliğin şeriata bağlılık vurgusu, zâhir-bâtın dengesini korumaya

özen göstermesi, Ehl-i sünnete bağlılık vurgusu, Osmanlı yöneticileri ile daha sıcak ilişkiler

kurmasını sağlamış olmalıdır. (Ocak, 2010: 94). Zira Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren

tarikatlarla sıcak ilişkiler içinde olmuştur. Şeyh Edebalı’nın sembolik kişiliği ve yöneticiler

üzerindeki etkisi daima dile getirilmiştir (Gündüz, 1984: 1 vd.). Bu ilişki devletin tarihi boyunca da

süregelmiş, her Osmanlı padişahının bir şeyhe intisabı olduğu belirtilmiştir (Kara, 1990: 165). Ancak

sultanlar, vezirler ve yüksek bürokratların bazen birden çok tarikat şeyhiyle sürdürdükleri intisap

ilişkisi, onlar vasıtasıyla kendi itibar ve nüfuzlarını güçlendirme ve meşrulaştırma amacını da içermiş

olmalıdır (Ocak, 2011: 75).

Page 8: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

150 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Nakşî tarikat önderlerinin, Osmanlı yöneticileriyle sıcak ilişkiler kurmasını gerektiren

dönemsel şartlardan bahsetmek gerekmektedir. Osmanlı sınırında, sûfîlik tarihinde örneğine az

rastlanacak şekilde, bir tarikat siyasal bir güç haline dönüşerek Safevî devleti kurulmuştur. Bu

devletin resmi ideolojisi olan Şiîlik, Osmanlının amansız bir rakibi olmuştur (Ocak, 2012: 71). Ehl-

i Sünnet doktrinine sıkı bağlılığıyla öne çıkan Nakşîliğin, Safevî propagandasına karşı çıkması doğal

bir tepki olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple Nakşî şeyhlerinin Anadolu’da ortaya çıkan Safevî

propagandasına karşı çıktıkları ve etkilerini kırmak için çalıştıkları görülmektedir. Bu tehdidin

etkilerinin daha açık hissedildiği Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde,

padişahlarla Nakşî şeyhlerinin irtibatlarının sıklaşması bu çerçevede değerlendirilebilir (Ocak, 2011:

114). Ancak aynı dönemde Osmanlı yönetiminin Bektaşîlik ve Mevlevîlik başta olmak üzere başka

dini yapılarla da benzer ilişkiler kurdukları görülmektedir. Bu ilişkiler, Nakşîler açısından tarikatın

doktrini gereği ortaya çıkan doğal bir yönelim olarak, Osmanlı yönetimi açısından ise, Safevî tehdidi

başta olmak üzere çeşitli sebeplerle devletle sorunlar yaşayan kesimlere karşı dinî güçleri yanında

tutma isteği ile açıklanabilir (Ocak, 2009: 157). Ancak karşılıklı ilişkide sıra dışı durumlara da

rastlanmış, devletle tekkeler-tarikatlar arasındaki ilişkiler her zaman sorunsuz devam etmemiştir. Bu

sorunların ortaya çıkması kimi zaman tarikatın doktrini, kurumsal yapısı ve teşkilatlanma biçimi ile

ilişkili olmuştur. Zira tarikatın doktrini ve yapısal özellikleri, toplumla ve buradan aldığı güçle

devletle ilişkisini belirleyen temel bir unsurdur. Yukarıda zikredilen Nakşîliğe ait özellikler, onun

devletle ilişkisini güçlendiren bir unsur olurken, bir başka tarikat olan Bayrâmî Melâmîlerinin sahip

olduğu özellikler şüpheyle karşılanmalarına sebep olmuştur. Buna göre, Bayrâmî Melâmîlerinin,

tekke ve zaviyelerden uzak mekândan âri yapılanmaları ve şeriatın şekli yönünü ön plana çıkaran

emir ve kuralları tenkide varan hal ve tutumları, onların devlet tarafından belirli bir mesafeyle

karşılanmalarına sebep olmuş, tarikatın dinsel muhalefet görüntüsüyle ortaya çıkmasına sebep

olmuştur (Işık, 2016: 551-552).

Osmanlı modernleşme sürecinin ortaya çıkardığı birey ve mülkiyet anlayışı, tarikatların

devletle ilişkisini etkileyen diğer önemli unsurlardan biridir. Buna göre, tarım toplumunun

özelliklerinin zamanla ortadan kalktığı 19.yy.da, birey ve mülkiyet kavramları yeni anlamlar

kazanmıştır. Buna bağlı olarak, devletle, bireyler ve toplumsal yapının diğer unsurları arasında ortaya

çıkan yeni ilişki biçimi, bireyin devletle ilişkisini değiştirmiş, diğer taraftan toprağın üretim aracı

olarak değerlendirildiği yeni mülkiyet sisteminde toprak ve vergi ayrıcalığına sahip kesimlerin

imtiyazlılık durumu ortadan kalkmıştır (Işık, 2015: 557). Bireyin devletle ilişkisinde, mülkiyet

sisteminde ortaya çıkan gelişmeler, tarikatların sahip olduğu vakıfların yönetimi, gelirleri, vergi

mükellefiyetleri ve buna bağlı olarak devletle ilişkilerinde bazı sorunlar doğurmuştur. Bu gelişmeler

tarikatların mali açıdan tasfiyesiyle sonuçlanmıştır. Osmanlının son dönemlerinde bu sorunlar,

tarikatlardaki bozulmayla da ilişkili olarak artarak devam etmiştir. Devlet tarikatlarla ilgili çeşitli

tedbir ve düzenlemelere başvurmuş (Bkz. Gündüz, 1984: 148-216), Hâlidîler de bu tutumdan

etkilenmişlerdir (Kılıç, 2006: 107 vd.).

Bu kısımda ortaya konan veriler dikkate alındığında, Nakşî-Hâlidî çizginin devlet

yöneticileriyle ilişkilerinde çeşitli sorunlar olmakla birlikte, tarikatın kendi doktrinine bağlı kalarak;

doğru gördüğü uygulamalara destek verdiği, yanlış gördüğü uygulamalara ise pasif direnişini

sürdürdüğü görülmektedir. Bu bağlamda Osmanlının son döneminde ortaya çıkan değişme ve

gelişmelere, Nakşîler, kendi zaviyesinden tepkiler vermişlerdir. Tanzimat reformlarını bir sapma

olarak gören Hâlidîler, II. Abdülhamit ile iyi ilişkiler kurmuşlar ve onun ideallerini desteklemişlerdir.

Cumhuriyetin kuruluşunda Kürt bölgesindeki Nakşiler başta olmak üzere Nakşîler devletin yanında

olmuşlardır (Algar, 1996: 84-85).

Page 9: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 151

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

2.1. Cumhuriyet Döneminde Nakşîler ve Siyaset

Osmanlıdan Cumhuriyete geçişle birlikte yönetici elitlerin din politikası tercihine bağlı

olarak, tarikatlar konusunda ortaya çıkan yeni yaklaşım, tarikatlardaki bozulmalarla da birleşince

yeni bir takım düzenlemeleri getirmiştir. 1925 yılında tekke ve zâviyeler kapatılmıştır (Kara, 2006:

4-5). Bu yasak karşısından tarikatlar farklı cevaplar üretmek zorunda kalmışlar, tarikat yapılanmasını

mekân üzerinden tanımlayan ve sosyal fonksiyonlarını bu çerçevede gerçekleştiren tarikatlar yeni

süreçten daha fazla etkilenmiştir. Aksine şeyhin şahsına ve tekkeye bağımlılığı daha esnek olan

tarikatların, kurumsal yapısını devam ettirmesi daha kolay olmuştur. Örneğin zikir ve rabıtayı

kendine has yorumlamasıyla bilinen, Şeyh Hâlid’in önderi olduğu Nakşibendi-Hâlidî tarikatı dışa

dönük kurumsallaşmış bir ayini gerektirmemektedir. Aynı ilkeler tarikatın bir takım ritüellerini

camide gerçekleştirmesine de imkân tanımakta, bu da tarikatın sosyal varlığını devam ettirmesini

mümkün kılmaktadır (Yavuz, 2005: 190). Ancak her halükarda bütün tarikatlar dönemin siyasal

havasından kaçınılmaz bir şekilde etkilenmiş, yeni duruma farklı cevaplar vermişlerdir. Bir kısmı bu

süreçle birlikte defteri kapatmış, bazıları sessiz ve derinden bildiğini okumaya devam etmiş, bazıları

da tasavvufî hayatın tekke ve zâviyelerle kayıtlı olmayabileceğini düşünüp, dostlarla buluşup

halleştiği her yeri dergâh olarak görerek yoluna devam etmiştir (Kara, 2006: 6).

Yakın dönemde Türkiye’de Nakşîlerin siyasetle ilişkisi konusunda, iki değerlendirmeden

bahsetmek mümkündür. Bunlardan birincisi, Nakşibendilerin faaliyetlerini tek boyutlu olarak ele

aldığı için “derin sosyolojik kavrayış oluşturma açısından yararsız” diğeri “onların faaliyetlerini

basite indirgediği” için kendine yönelik eleştiriden uzaktır. Esasında Nakşibendiler geçmişte ve

bugün siyasetle ilgilenmektedir. Ancak bu ilişki, hem her zaman belirgin değildir hem de zaman

içinde değişikliğe uğramaktadır. Mardin’e göre, “Protestan etiğinde kapitalizmin itici gücü neyse,

Nakşibendi tarikatında da Müslümanların toplumsal hareketliliğini sağlayan odur.” (Mardin, 1993:

73-74). Dolayısıyla Türkiye’de Nakşîliğin siyasetle ilişkilerini, doğrudan bir siyasi faaliyet olarak

değerlendirmek sağlıklı bir yaklaşım olarak görünmemektedir. Ayrıca Nakşîlik-siyaset ilişkisinin

dönemsel olarak değişebilen karakterini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir (Algar, 2006:

335).

Türkiye’de Nakşîlerin de içerisinde bulunduğu dinî yapıların, siyasetle ilişkileri belirli bir

zorunluluk içermektedir. Bu zorunlulukları; varlıkları koruma endişesi, modernleşmenin tarikatlar

üzerindeki etkileri, iktidara yakın olmanın getireceği imkânlar olarak sıralamak mümkündür. Zira

iktidara yakın olmak, devletten gelebilecek baskıları azaltmakta, devletin nimetlerinden yararlanma

ihtimalini arttırmakta, diğer taraftan hükümetlerin icraatlarında İslami ilkelerin gözetilme ihtimalini

arttırmaktadır. Bu anlamda tarikatları siyasetle ilişkileri açısından dinsel temelli baskı grupları olarak

tanımlamak mümkündür (Çakır, 1994: 68).

Türkiye’de dinî gruplarla siyasi partiler arasında liderlik ekseninde gözlemlenebilecek

diyalojik bir ilişkinin varlığı, olgusal bir gerçekliktir. Bu ilişki bir form olarak, dinî grupların modern

cemaate dönüşümü sürecinde daha yoğun yaşanmıştır. Tarikatların gücünün farkında olan sağ kitle

partileri, uzun süre dinî yapılarla doğrudan pazarlıklar yapmışlar, değişik cemaatlerin temsilcilerini

parlamentoya taşımışlardır. Bu ilişkiler tersinden okunduğunda cemaat temsilcilerinin siyasette yer

alması, cemaat üyelerinin birbirine kenetlenmesini ve şeyh ya da liderin cemaat üzerindeki otoritesini

pekiştirmiştir (Çakır, 1994: 69). Nakşîlik bağlamında, Yavuz Sultan Selim ile Nakşî şeyhlerinin

ilişkisine kadar götürülebilecek bu ilişkinin (Bkz. Ocak, 2010: 75: Ocak, 2011: 114), yakın

dönemdeki başka örneklerine de rastlanmaktadır. Kurtuluş Savaşı yıllarında, Kuvvâcılar dinî

duyguları yoğun bir şekilde kullanmış, sonraki süreçte İskenderpaşa ile Milli Görüş (MG) ilişkisi,

Yeni Asya grubunun Süleyman Demirel ile ilişkileri, bunun diğer örneklerini oluşturmuştur (Sözer,

2015: 586).

Page 10: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

152 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Nakşîlerin Türkiye’deki etkilerini siyasetle sınırlamak da olası görünmemektedir. Tarihsel-

toplumsal yansımaları açısından bakıldığında Nakşibendilik, Türk tarihinin, kültürünün,

ekonomisinin, siyasetinin ve bireysel kimliğinin bir parçası olmuş, Türkiye’de kültürel ve dinsel

geleneğin deposu olarak görülmüştür (Yavuz, 2005: 181, 182). Bu açıdan modern Türkiye’de

İslam’ın sosyal bir sistem olarak etkilerini, toplum katındaki yansımalarını anlamanın yolu

Nakşibendiliği anlamaktır.

3. Milli Görüş2 Hareketi ve (Nakşî) Dinî Gruplar

3.1. Bir Kader Birliği: Milli Görüş Hareketi’nin Ortaya Çıkışı ve Dinî Gruplar

Siyasetle etkileşimleri açısından bakıldığında dinî gruplar, Türkiye’de 1950’li yıllara kadar

varlıklarını koruma üzerine strateji geliştirmek durumunda kalmıştır. Zira bu dönemde laik devlet,

vatandaşlarının ibadet ve inançları konusunda tarafsızlığı değil, dinî tezahürleri kamusal alanın dışına

çıkarmayı ve sıkı bir şekilde denetlemeyi hedeflemiştir (Yavuz, 2011: 43). Çok partili hayata geçişle

birlikte ortaya çıkan görece özgürlük ortamı, dinî grupların, özgüvenlerini pekiştirerek, kamusal

alanda yer alma isteğini teşvik eden bir unsur olmuştur. Bu dönemden itibaren dini gruplar siyasi

partilerle örtülü açık ilişkiler geliştirmişler, siyasi partiler de bundan istifade etmek istemişlerdir. Bu

kritik aşamada Milli Görüş Hareketi (MGH) İslamî kesimin temsilcisi olarak ortaya çıkmıştır (Çakır,

2004: 545). Bu gelişme, Türkiye’de daha önce dini taleplerin siyasi olarak açıkça ifade edilmesini

savunan dini muhalefetin, ilk defa kendi başına örgütlenmesi, bir temsilciye kavuşması olarak

nitelenebilir. Bu değerlendirmelerden yola çıkarak, bir siyasi hareket olarak MG’nin doğuşunun,

ortaya çıktığı dönemdeki iç ve dış gelişmeler ile Türkiye’nin tarihsel-toplumsal birikimi ve

özellikleriyle ilişkili olduğu ifade edilebilir.

MG partilerinin yoğun bir şekilde kullandığı din dili ve ötekileştirilmiş dindar kesimin

taleplerini sahiplenmesi dindarlarla ilişki kurmasını kolaylaştıran bir unsur olmuştur. Bu sebeple MG

partileri, dillendirdiği politik söylemi gereği muhafazakâr kesimin temsilcisi gibi davranmış, her

seçim öncesi cemaat liderlerinin onay ve desteğini isteme durumunda olmayan tek parti olmuştur.

MG partilerinin kendisine yönelen kitleye siyasi bir kimlik sunmadaki başarısı, temsil ettiği kitle ile

kalıcı ilişkiler geliştirmesini sağlamıştır. Öyle ki kendisine yönelen kitle “önce Nakşî sonra MSP’li”

iken zamanla “önce Milli Görüşçü sonra Nakşî” olmuştur (Çakır, 1994: 69-71).

Hareketin kurucusu Erbakan, MG’yi milletin ruh ve manası, milletin kendisini bulduğu, milli

bünyeyi temsil eden görüş olarak açıklamaktadır (Erbakan, 1975: 27). Erbakan’ın açıklamasında yer

alan milli ve manevi değerlere bağlılık vurgusu “önce ahlak ve maneviyat” (Erbakan, 1975: 28-29;

MSP Seçim Sloganları, 1977) olarak hareketin söylemi içerisindeki en belirgin unsurlardan birine

dönüşmüştür. MNP (1970-1971, MSP (1972-1980) ve RP (1983-1997)’nin parti programlarında da

yer alan ahlaki gelişme söylemi, toplumun ahlaki standartlarını yükseltme isteğini yansıtmaktadır

(Özdalga, 2007: 120). Bu alan Türkiye’de toplumu ahlaki olarak dönüştürmek isteyen Nakşî

gruplarla, MGH’nın hedeflerinin kesiştiği bir alan olmuştur. Bu hedefin kurumsal düzeydeki

yansıması Kur’an kursları ve İmam-Hatip Okullarına yönelik tutumda ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de Nakşî gruplar, kısmi eleştiriler bir kenara bırakılacak olursa, genel olarak resmî din

eğitimi kurumlarına sıcak bakmışlardır. Zira resmi din eğitimi kurumları, toplumun egemen yapısı

ile barışık bir sosyal kesimi oluşturan Nakşî dinî grupların, toplumsal taleplerine karşılık

gelmektedir. Ancak bunlar yanında, Nakşîlerin resmi din eğitimi kurumlarını, Türkiye’de toplumu

2 Milli Görüş (MG) Necmettin Erbakan’ın önderliğini yaptığı siyasi hareketi tanımlamak için bizzat Erbakan tarafından

kullanılan bir kavramsallaştırmadır. Bu çalışmada MG kavramı, bahsi geçen siyasi ve toplumsal hareketin ilk üç partisi

olan MNP, MSP ve RP ile sınırlı olarak kullanılmaktadır. (Milli Görüş Hareketi’nin teorik zemini ve yazılı edebiyatı

hakkında Bkz. Tuğrul, 2017). Ancak Milli Görüş Hareketi ile ilişkilendirilebilecek kurumlar sadece siyasi partilerle sınırlı

değildir.

Page 11: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 153

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

dönüştürmenin bir aracı olarak gördükleri, bu kurumların onlara taban ve meşruiyet alanı oluşturduğu

düşünülebilir.

Burada bir kısmını ortaya koyduğumuz sebeplerle MG’nin siyasal yapılanması, İskenderpaşa

başta olmak üzere, Nakşibendiler ve Anadolu’daki irili ufaklı birçok dergâh tarafından, Nurculuğun

bir kısmı tarafından desteklenmiş, başta destek olmayan birçok tarikat da daha sonra destek vermiştir

(Çakır, 2004: 545; Şentürk, 2011: 336).

MGH ile Nakşîlerin ilişkisinde, tarikat liderleriyle MG’nin lider kadrosunun diyalojik ilişkisi

dikkat çekmektedir. Ancak karşılıklı ilişkiler sadece lider eksenli ilişkiler bağlamında

açıklanamayacak kadar kapsamlıdır. Bu ilişkinin belirgin sebeplerinden biri, Erbakan başta olmak

üzere, MG’nin çekirdek kadrosunun din anlayışında aranmalıdır. MG’nin önder kadrosunun din

anlayışları Mâturîdîlik, Hanefîlik ve Nakşîlik ekseninde oluşmuştur. Bu noktadan bakıldığında

MGH’nın, hem İslam dünyası ile hem de Türkiye’deki dinî yapılarla “İslam birliği”, “İslam

kardeşliği” ve “ümmet” söylemi üzerinden diyaloğa geçtiği görülmektedir. Aslında harekete bu

sosyal zemini sağlayan önemli unsurlardan biri Nakşîliktir. Zira Nakşîlik İslam dünyasındaki birçok

dini yapıdan farklı olarak üç büyük Sünnî bölgenin (Osmanlı, Orta Asya ve Hindistan) ortak kültürü

tarafından paylaşılan bir anlayıştır. Nakşiliğin bu coğrafi yayılımının, Osmanlı sonrası farklı siyasi

idareler altında yaşayan İslam toplumlarının manevi bütünlüğünü sağladığı iddia edilebilir.

Nakşîliğin birleştiricilik rolü, daha pratik olarak Türk dünyasının iki yakası (doğu ve batıdaki

Türkler) arasında da gözlenebilir (Algar, 2007: 27, 30). MGH’nın bu konudaki zihniyet kodlarını bir

taraftan belirleyen, bir taraftan da yansıtan bir örnek olarak İslam dergisi incelenebilir. İslam

dergisinde yayınlanan yazılar incelendiğinde derginin ilgi alanının geniş bir yelpaze oluşturduğu

görülür. Ancak İslam dünyasındaki gelişmelere ilgi duyması ve buna yönelik yayın politikası

derginin oldukça duyarlı olduğu bir alandır. Bugün aynı kökten gelen iki sosyal yapı olan MG çizgisi

ile İskenderpaşa cemaatinin bahsi geçen konulardaki duyarlılığının o günlerde şekillendiğini ve bu

özelliklerinin hala devam ettiğini ifade etmek mümkündür. (Bkz. Çakır, 1990; Cengiz, 2008).

Bir siyasi hareketin kalıcılığını belirleyen en önemli unsurlardan biri, dayanacağı bir sosyal

tabanın varlığıdır. MGH, sosyal olarak muhafazakâr-dindar bir tabana dayanmıştır. MGH’nın dini

gruplarla ilişkisini belirleyen diğer bir önemli unsur, hareketin bu sosyal taban ile etkileşim biçimidir.

Bu kapsamda MGH’nın siyasi söylemlerine yansıyan taleplerine göz atmak faydalı olacaktır. Bu

söylemlere bakıldığında, ağırlık noktasının Kemalist söylem ve uygulamaların ötekileştirdiği dindar-

muhafazakâr kesimin talepleri olduğu görülür. Bu talepler hareketin partilerinin söylemlerine, seçim

beyannamelerine, kullandığı sloganlara kadar yansımıştır. MNP’nin kuruluş beyannamesine

bakıldığında Türkiye’de dindar-muhafazakâr kesimin dini inanış, ibadet ve öğretim konusu ile ilgili

sorunların dile getirildiği görülmektedir;

“Biz vatandaşın dinî inanış, ibadet, öğretim telkin ve terbiye ihtiyaçlarını karşılayacak bir

vicdan hürriyeti anlayışına sahibiz… Laikliğin dine baskı ve dindarlara saygısızlık gayesine alet

edilmesine karşıyız… Milletimizi dini bilgilerden kısmen veya tamamen mahrum bırakmaya müncer

olacak politikaların yerine, dini hislerin istismarına imkân bırakmayacak mahiyette bir eğitim ve

öğretim politikası takip ve tatbik etmek çabasındayız…” (MNP Kuruluş Beyannamesi).

MSP’nin 1977 seçimlerinde kullandığı sloganlardan biri “İnananlara tahakküm (devri

kapandı)” sloganıdır (MSP Seçim Sologanları: 1977). Yine aynı yıl seçim beyannamesinde yer alan

ifadeler bunu daha açık ifade etmektedir; “Nerede üç tane Müslüman dua ediyor ise, kitap okuyor…

Kur’an öğretiyor ise bunları yakaladılar, mahkemelerde sürüm sürüm süründürdüler” (MSP 1977

Seçim Beyannamesi). MG iktidarındaki hizmetlerin anlatıldığı bir metinde 1974-1978 arasında

“İnananlara Zulmün Önlenmesi” başlığı altında 163. Maddeden kimseye dava açılmadığı ifade

edilmektedir (Milli Görüş İktidarındaki Hizmetler Kitapçığı).

Page 12: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

154 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

3.2. Milli Görüş Hareketi’nin Sosyal Taban Arayışı Ve Örtüşen Talepler

MGH’nın kısaca ortaya koyduğumuz siyasi öncelik ve söylemleri, Nakşî yapılar başta olmak

üzere, dinî yapılarla etkileşim içinde olmasını sağlamıştır. MGH kendi hedeflerini gerçekleştirmek

için Nakşî kadrolardan olabildiğince istifade etmiş, bu kadroları siyasete bürokrasiye taşımıştır.

Böylelikle Nakşîler de iktidar alanlarında söz sahibi olmanın imkânlarına kavuşmuştur. Dolayısıyla

MG’nin Nakşîlerle ittifakı bir açıdan tarihsel arka plandan kaynaklanan bir fikri birliktelik, bir açıdan

Türkiye’deki yerleşik iktidar düzeninin gereği olan bir zorunluluktur. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin

toplumsal yapısı dikkate alındığında bu ittifak, toplumsal taban olarak benzer özellikler taşıyan

(Sarıbay, 1985: 183) iki kesimin, siyasi talep ve beklentileri sonucu ortaya çıkan mecburi bir

birlikteliktir. MGH’nın sosyal tabanına bakıldığında, hareketin “küçük burjuva” olarak tanımlanacak

bir sınıfsal yapıya dayandığı ileri sürülebilir. Bu yapı Sünnî Müslüman çiftçiler, esnaf, tüccar ve

zanaatkârlardır. Bu kesim Türkiye’de uzun süredir yönetim erkinin dışına itilmiş, inançları, hayat

tarzı ve ekonomik ilişkileri açısından sistem dışı olarak görülmüştür. İlginç bir şekilde Türkiye’de

tarikatlar da ağırlıklı olarak bu yapılar içerisinde var olmuştur. Diğer partilerin “Anadolu

çocuklarını” dışlayan laik-kemalist politikaları izlemesi, Anadolu’daki halk tabanını MG partilerine

yönelten bir unsur olarak görülmelidir (Yavuz, 2011: 68). Esasında bu yönelimin tek taraflı ve geçici

olmadığı, Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde tarikat ve cemaat liderlerini kabulünde

“…Biz bugünlere Said-i Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Mehmet Zahit Kotku, Mahmut Sami

Ramazanoğlu, Muhammed Raşit Erol gibi birçok İslam büyüğünün çalışmalarıyla geldik.”

şeklindeki beyanlarına yansımıştır. Erbakan’ın sözleri, MGH’nın kuruluşundan yaklaşık 20 yıl

sonra, tarikat ve cemaatlerin desteğinden özerkleşmiş olmasına rağmen, meşruiyetini bu sosyal

tabana dayandırma gereği duyduğunu göstermektedir (Çalmuk, 2004: 563).

Çalmuk (2004: 560), MGH’nın Nakşîlerle ilişkisini bir başka açıdan anlamlı bulmaktadır.

Buna göre, Erbakan’ın tarikatlardan sosyal taban ve kadro devşirmesi, MG üzerindeki dış unsurların

etkisini azaltmıştır. Türkiye’de İslam’ın tarihsel süreci göz önünde bulundurulduğunda,

Nakşibendilik, Türk tarihinin, kültürünün, ekonomisinin, siyasetinin ve bireysel kimliğinin bir

parçası, kültürel ve dinsel geleneğin deposu olarak görülmektedir (Yavuz, 2005: 181, 182). MGH’nın

Nakşîlerle etkileşiminin, hareketin millilik vasfını güçlendirdiği ifade edilebilir. Ancak Nakşîliğin

Türkiye’deki etkileri bir taraftan MG’ye millilik vasfı kazandırırken bir taraftan onu İslam dünyasına

bağlayan bir bağ olmaktadır. Hareketin bu özelliği onun radikalleşmemesinin önemli sebeplerinden

biri olmalıdır. Ancak hareketin radikalleşmemesinin sebepleri farklı gerekçelerle de ortaya

konmaktadır. (Bkz. Arpacı, 2017: 21). Yakın dönemde İslam coğrafyasında ortaya çıkan radikal

yapılanmalar göz önünde bulundurulduğunda bu durum yabana atılacak bir özellik değildir. Ancak

ilginç bir şekilde MGH, Türkiye’deki radikal dinî yapılanmalar tarafından “İslamî hareketi bloke

etmek için korunmakla” suçlanmaktadır (Çalmuk, 2004: 560).

Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, MGH’nın dinî gruplarla ilişkisi Türkiye’nin siyasi

ve sosyal gelişmesinden bağımsız değerlendirilemez. Bu bağlamda Türkiye’de 1983-1999 yılları

arası kimlik siyaseti ve bireysel zenginleşme çabalarının belirgin bir şekilde hissedildiği yıllar

olmuştur. Özal’lı yıllar olarak da isimlendirebileceğimiz bu dönemin neo-liberal politikaları,

Anadolu burjuvazisini ortaya çıkarmış, Kürt, İslamî ve Alevî grupların özgüven kazandığı ve özel

(dini) kimliklerini kamusal alana taşıma azminde oldukları yıllar olmuştur (Yavuz, 2011: 46). Bahsi

geçen yıllarda MGH geliştirdiği politikalarla kent yoksullarına, orta sınıf çalışanlarına ve kentlerdeki

İslami girişimcilere ulaşarak sosyal tabanını genişletmiştir. 1994 yılından itibaren ortaya çıkan “Milli

Görüş Belediyeciliği” sosyal belediyecilik, beyaz masa uygulamaları, halk meclisleri gibi

uygulamalarla halk tabanında etkin olmayı sağlamıştır. Böylece o yıllara kadar halkın önemli bir

kesimine kapalı mekânları halka açmışlar, elitizm anlayışını kırmak istemişlerdir. Bahsi geçen

Page 13: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 155

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

mekânları aileye ve İslamî ilkelere uygun hale getirerek, bir anlamda dinî yapıların taleplerine cevap

vermişlerdir (Yavuz, 2011: 80-84).

MGH, Türkiye’de dinî gruplarla genel olarak pozitif bir ilişki kurmasına rağmen, bu ilişki

sorunsuz da olmamış, siyasi ve sosyal şartlar bu ilişkinin seyrinde farklılıklar ortaya çıkarmıştır.

Özellikle ara dönem olarak isimlendirebileceğimiz dönemlerde, dinî gruplar bazen kendi varlıklarını

tehlikeye atmamak için bazen de destek vermeyi faydalı bulmadıkları için MG partilerine mesafeli

durmuşlardır. Bu bağlamda dinî gruplar, Erbakan’ın bazı adımlarını Türkiye’de sivil hükümetlerin

geleceği için tehlike olarak değerlendirmiştir. Bu sebeple örneğin RP’ye destek vermeyi kendi

geleceklerinin güvenliği için risk saymışlar ve 1990’larda RP’den desteğini çekmişlerdir (Özdalga,

2007: 124). Bu olgu dinî grupların MG partilerine desteğinin koşulsuz olmadığını gösterdiği gibi

konjonktürden bağımsız olmadığına da işaret etmektedir. Ancak meseleye daha yakından

bakıldığında, başka unsurların da değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. Bu çerçevede dinî

grupların belirli bir toplumsal sermayeye sahip olduğu ve bu sermayeden nasıl istifade edileceği

konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. Dini gruplar, bir taraftan bağlıları üzerindeki gücü MG

partileri ile paylaşmak istememiş, diğer taraftan MGH’dan daha aktif olmasını ve somut sonuçlar

ortaya koymasını beklemişlerdir. Bu beklentiler de, MGH’yı ve hareketin lideri Erbakan’ı, dönemsel

değişikliklere, güç arayışına ve taktiksel ittifaklara yöneltmiştir (Çalmuk, 2004: 562).

Dönemsel bazı farklılıkların varlığıyla birlikte genel olarak MG’nin siyasi-sosyal

yapılanması, tarikatlar tarafından kabul görmüş, ancak cemaatler tarafından belirli bir ihtiyatla

karşılanmıştır (Tarikat-Cemaat ayrımı için bkz: Çelik, 2013: 290-294). Bunun sebebi Türkiye’de

cemaatlerin, tarikatlardan daha belirgin bir şekilde siyasal alana da müdahil olma istekleri sebebiyle,

MGH’yı kendine tehdit olarak görmeleri olmalıdır (Şentürk, 2011: 504). Belki bunun bir sonucu

olarak, arka planı CHP-MSP koalisyonuna kadar dayan gerekçelerle (Sarıbay, 1985: 167), önce

Nurcular ve Süleymancılar Milli Görüş’e olan desteklerini çektiklerini deklare etmişlerdir

(Büyükkara, 2006: 134). Daha geç bir tarihte ise İskenderpaşa ile Milli Görüş’ün ayrışma süreci

gerçekleşmiştir.

3.3. Siyasetin Besleyici Zemini Olarak Tekke: İskenderpaşa-Milli Görüş İlişkisi

Nakşî-Halidî bir geleneğe sahip olan İskenderpaşa Cemaati, Türkiye’de yakın dönemde öne

çıkan tarikat/ dinî gruplardan biridir. Tarikatın karizmatik dini lideri Mehmet Zahit Kotku 1952

yılından itibaren İskenderpaşa Camii’nin imamı ve tarikatın informal şeyhi olarak görev yapmıştır.

Kotku, Türkiye’de ortaya çıkan görece özgür ortamdan da istifade ederek, etrafında önemli bir kitleyi

toplamayı başarmıştır. Bu kitle bir ölçüde sosyo-ekonomik olarak ve eğitim düzeyi açısından elit

sayılabilecek bir kitledir (Çakır, 1990: 19-22). Kotku’nun teşvikleri Türkiye’nin sosyal ve siyasi

gelişmeleriyle birleştiğinde, bir dini yapı içerisinden siyasi bir hareket doğmuştur. Bu açıdan MGH,

başından itibaren bir dinî grup bünyesinde ortaya çıkmış ve gelişimini sürdürmüştür.

MGH’yı anlamak için Mehmet Zahit Kotku’nun fikirleri, yöntemi ve toplumsal hayata

ilişkin öngörülerine bakmak gerekmektedir. Kotku’nun yaşadığı dönem, Türkiye’de modernleşme,

şehirleşme sonucu sosyo-kültürel değişimin yoğun şekilde yaşandığı bir dönemdir. Kotku’nun ayırıcı

vasıflarından biri, Nakşibendîliğin ilkelerini, sosyo-kültürel değişime uyarlayabilmesidir. Diğer

taraftan gençlere hitap edebilen, toplumsal ve siyasal sorunlara duyarlı bir şeyh portresi ortaya

koyması Kotku’yu farklı kılan özelliklerdendir. Radikalizmi onaylamayan Kotku, legal yollarla

gerçekleşebilecek İslami eğitim imkânlarını zorlamış, mensuplarını buna yönelik kurumlar

oluşturmaya ve bu alanlarda hizmet etmeye yönlendirmiştir. Devleti mutlak bir düşman olarak

görmemiş ancak meşru zeminde eleştirilerde bulunmuştur. Onun sosyal problemlere ilgisi, çevre

sorunlarına duyarlı bir İslami perspektif geliştirmeye ve İslami bir kalkınma modeli oluşturma

çabalarına kadar uzanmıştır (Çakır, 1990: 23-24).

Page 14: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

156 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Kotku’nun sohbetlerine bakıldığında, sohbetlerinde milli kalkınma, milli sanayi, ağır sanayi

hamlesi, ekonomik bağımsızlık, faizsiz bankacılık gibi konuların dile getirildiği ve tarikat

mensuplarının bu yöne kanalize edilmeye çalışıldığı görülür. Sohbetlerinde “el ele verip şirketler

kurmak” “büyük fabrikalar tesis etmek”ten bahsederek düşmanla mücadele için gereken “topu, tankı,

tayyareyi… bunların muhtaç olduğu… benzin, mazot vs.yi” dışarıdan almanın ne kadar esef edilecek

bir durum olduğunu (Kotku, 1991: 112) ve “körü körüne her şeylerini taklit etmenin” yanlışlığını

(Kotku, 1991a: 194) ifade etmektedir. Kotku’nun üzerinde durduğu önemli konulardan biri, teknik-

iktisadi kalkınmanın, manevi-kültürel gelişimle birlikte gerçekleştirilmesidir (Bkz. Kotku, 1991a:

167-168). Bu bakış açısının sonucu olarak İskenderpaşa, erken dönemden itibaren, “Birgün gazetesi”

örneğinde olduğu gibi günlük gazete yayınında ve kitap yayınında öncülük etmiştir. İskenderpaşa

dergâhının bu kültürel ve manevi kalkınma çabaları siyasette “önce ahlak ve maneviyat” olarak tebdil

edilmiştir (Kemikli, 2017: 8). Erbakan’ın siyasi kariyerinde sıkça dillendirdiği ekonomik büyüme ve

sosyal adalet vurgusu da benzer bir etkinin sonucu olmalıdır (Özdalga, 2007: 119). Zaten Erbakan

da Kotku’nun kendisi ve MHG üzerindeki etkisini “bizim ahlakımız tekke ahlakıdır”, “sanayileşme

mücadelemizde, elbette rahmetli Mehmet Zahit Kotku Hocamızın nasihat ve tavsiyelerini

unutmamız mümkün değildir” ifadeleriyle ortaya koymaktadır (Erbakan, Tarihsiz: 9; Çalmuk, 2004:

559; Ayrıca Bkz. Erbakan, 1973: 92, 97). Kotku, vefatına kadar Erbakan’ın hayatında belirleyici

olmuş, “hayatının hemen her aşamasında Erbakan’ın sığındığı bir huzur limanı” (Kemikli, 2017: 7)

olmuştur. Bu ifadelerden yola çıkarak Kotku’nun, MGH üzerindeki etkisinin, harekete motivasyon

sağlayan manevi bir önder olmanın ötesine geçtiği ifade edilebilir. Bu sebeple Erbakan-Kotku ilişkisi

tarihsel süreklilik bağlamında değerlendirilerek; Gümüşhanevi’nin II. Abdülhamit ile ilişkisine

benzetilmiştir (Kemikli, 2017: 9). Bu anlamda Kotku-Erbakan ilişkisinin, Nakşibendiliğin siyasete

yön verme ve devlet adamlarına yol gösterme geleneğinin hayata geçirilmesi olduğu iddia edilmiştir

(Çalmuk, 2004: 559).

Kotku’nun vefatından sonra, yerine önde gelen müridi ve damadı Prof. Dr. Esat Coşan

geçmiştir. Coşan, cemaatin desteklediği partinin kapatılıp yöneticilerinin yasaklı olduğu zor bir

dönemde bu göreve gelmiştir. Dolayısıyla ilk etapta cemaati toparlamak ve güç durumu aşmakla

meşgul olmak zorunda kalmıştır. Ancak MG liderlerinin yasaklı konumda bulunması, Coşan’ın

cemaati siyasi alandan sosyal ve kültürel alana yönlendirmesine de katkı sağlamıştır (Yaşar, 2004:

332).

Coşan’ın 80’lerdeki yazılarına bakıldığında, RP’yi açıkça desteklediği ve cemaati bu partiye

destek olmaya çağırdığı görülmektedir. Ancak 1990’lara gelindiğinde Coşan’ın RP yönetimini

eleştirdiği ve aslında kökleri Kotku zamanına dayanan bir ayrışma sürecinin (Yaşar, 2004: 331) gün

yüzüne çıkmaya başladığı görülür. RP lideri Erbakan, Kotku’nun vefatından sonra, tekkenin dinsel

otoritesine karşı kendi siyasi otoritesini özerk bir alan olarak inşa etmiştir. Coşan da özellikle

1990’lardan itibaren liderliğini pekiştirmek istemiştir (Çakır, 1990). Coşan’ın İslam dergisinde çıkan

yazılarında bunu gözlemlemek mümkündür. Zaman ilerledikçe ayrışma daha da netleşmiş ve

cemaatle parti bağımsız iki yapıya dönüşmüştür.

İskenderpaşa-MG farklılaşmasının siyasi, dini ve sosyal sebeplerinden bahsetmek

mümkündür. Başlangıçta Kotku’nun desteği ile yola çıkan MGH’nın, 1970’lerin sonlarına doğru

küresel gelişmelerin de etkisi ile daha radikal bir çizgiye yöneldiği iddia edilmiştir. Bu dönemden

itibaren, Kotku, MG’yi bazı konularda eleştirmiş ve bazı taleplerde bulunmuştur. Kotku’nun bu

taleplerinin partinin gençlik teşkilatlarını kapatması, Erbakan’ın istifa etmesi, hatta partinin kendini

feshetmesine kadar uzandığı ileri sürülmüştür (Yaşar, 2004: 331). Kotku’nun vefatından sonra bu

ayrışmanın daha da netleştiği görülür.

Page 15: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 157

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Kotku sonrası İskenderpaşa-MG ayrışması kimi zaman liderlerin kişisel tutumları üzerinden

analiz edilmektedir. Buna göre, Erbakan’ın cihat emirliği teorisi dinî grup liderlerine itaati sorunlu

hale getirirken, Coşan, Hz. Peygamberin biati ile sonradan şekillenen biat formlarının aynı olduğunu

ileri sürmüş, Erbakan dâhil herkesin kendisine itaat etmesi gerektiğini savunmuş, bu tutum da

ayrışmanın temelindeki unsurlardan biri olmuştur. Hâlbuki siyasetin amaç, değer ve öncelikleri ile

dinî grupların amaç, değer ve öncelikleri farklıdır (Sözer, 2015: 603, 605). Bu farklılığın

gözetilmemesi kurumların birbirinin alanına müdahalesi olarak görülebilir. Dolayısıyla

İskenderpaşa-MG ayrışmasının temelindeki unsurlardan biri kurumların birbirinin alanına müdahale

etmesidir.

İskenderpaşa-MG farklılaşmasını salt bir ast-üst ilişkisi ya da bir itaat sorunu olarak ele

almak sağlıklı bir yaklaşım değildir. İlgili literatür çoğunlukla liderleri haklılaştırmayı hedefleyen

argümanlar üretmektedir. Kökenine inildiğinde sorunun daha farklı olgularla ilişkili olduğu

görülmektedir. Kanaatimizce sorun, Türkiye şartlarında siyasi bir hareketin bir cemaat

olarak/cemaatle birlikte ne kadar yoluna devam edebileceği sorunudur. Aslında benzer tartışmalar

yakın dönemde Mısır’da İhvan-ı Müslimin örneğinde ve Tunus’ta Nahda hareketi bağlamında tekrar

gündeme gelmiş külli bir problemdir. Bu bağlamda Nahda hareketi 2016 yılında gerçekleşecek olan

genel kongrede siyasi ve kültürel faaliyetlerin birbirinden ayrılmasını masaya yatırma kararı almıştır

(Gökçen, 2015: 285). Kanaatimizce Türkiye’nin 1980’lerde yaşadığı süreci bu iki ülkedeki dini-

sosyal hareketler henüz yaşamaktadır. Yani sorun kişisel hırslar, liderlik yarışı vb. ile ilişkili

olmaktan ziyade, bir siyasi hareketin mevcut şartlarda yoluna nasıl devam edeceğine ilişkin hukuki,

siyasi ve toplumsal yönleri bulunan çok yönlü bir olgudur.

3.4. Erenköy Cemaati-Milli Görüş İlişkisi

MGH, toplumsal projelerini uygulamak için yetişmiş kadrolara ihtiyaç hissetmiştir. Tarihsel

arka planı ve 1950’lerden itibaren oluşan tecrübesi ile Nakşîler, diğer dinî gruplara göre bir adım

önde olan Nakşîler, yetişmiş kadrolarıyla MG’ye destek vermişlerdir. Erbakan, çeşitli dönemlerde

tarikat liderleriyle görüşmeler yapmış, onlardan destek istemiştir. Örneğin 1977 seçimleri öncesi

Erbakan ile Erenköy Cemaati şeyhi Mahmut Sami Ramazanoğlu arasında bir görüşme gerçekleşmiş

ve bu görüşmeden sonra, Tahir Büyükkörükçü başta olmak üzere, cemaatin bazı mensuplarının

MSP’den aday olması istenmiştir. Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun da bu talebi desteklediği ve

müritlerini bu çalışmalara sevk ettiği ifade edilmiştir (Şentürk, 2011: 346).

MG partilerinin dinî gruplarla ilişkisinde kaçınılmaz olarak Türkiye’nin konjonktürel

gelişmeleri etkili olmuş, dinî grupların sosyal tabanı bu değişikliklerden etkilenmiştir. Ancak dinî

gruplarla MG geleneği arasındaki etkileşimi belirleyen temel unsurlardan biri de dini grupların sosyal

tabanının sosyo-ekonomik özellikleridir. Bu bağlamda aynı tarikat içerisinde bile sosyal tabanın

özelliklerine göre farklılaşan tercihler ortaya çıkabilmiştir. Erenköy cemaatinin, 12 Eylül öncesi ve

sonrasında ANAP ve RP arasında gidip gelen tercih farklılaşması bunun tipik örneklerinden biridir.

12 Eylül öncesi, tercihini, MSP’den yana yapan Erenköy Cemaati sivil hayata geçişle birlikte

ANAP’ı desteklemiştir. Bu yeni eğilimin ortaya çıkmasında cemaat içerisinde etkin olan bazı

kişilerin ANAP ile ilişkileri belirleyici olmuştur. Ancak RP ile birlikte eski MSP’li kadroların

yeniden üst düzey görevlere gelmesi, cemaatin politik tercihlerinde farklılıklar ortaya çıkarmış,

cemaatin Anadolu’daki kesimi RP’ye yönelmiştir (Çakır, 1990: 59).

Benzer bir farklılaşma Erenköy Cemaatinin daha sonra ortaya çıkan kolları arasında da

gözlemlenmektedir. Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun vefatından sonra Musa Topbaş öncülüğünde

Altınoluk Cemaati olarak anılan kol ile Hacı Hasan Dinç öncülüğünde ortaya çıkan Yahyalı

Cemaatinin siyasi tercihleri buna örnek olabilir. MG içerisinde gelenekçilik-yenilikçilik

farklılaşması, AK Parti’nin kurulması ile sonuçlanmış, bu süreçte, Yahyalı Cemaati uzun süre sessiz

Page 16: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

158 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

kalmış, AK Parti’ye açık destek anlamına gelecek söylem ve tavırlardan uzak durmuştur. Altınoluk

Cemaatinin ise baştan beri AK Parti’yi desteklediği, en azından Yahyalı grubu kadar klasik Milli

Görüş geleneği ile kendini özdeşleştirmediği ileri sürülebilir. Erenköy Cemaati içerisinde ortaya

çıkan ANAP-RP tercihi konusundaki ikilem ile Altınoluk Cemaati ile Yahyalı Cemaati arasında

ortaya çıkan siyasi tercih farklılaşması aynı olgulara dayanmaktadır. Zira ANAP iktidarı temsil

ederken, RP kendini ötekileştirilmiş hisseden muhalefeti temsil etmektedir. Bu sebeple cemaatin

İstanbul ayağı sosyo-ekonomik özellikleri gereği ANAP’a yönelmiş, Anadolu ayağı da yine sosyo-

ekonomik özellikleri gereği RP’ye yönelmiştir. Benzer bir yaklaşım Altınoluk-Yahyalı farklılaşması

için de geçerli görülebilir.

4. Milli Görüş, “Kürt Sorunu” ve Tarikatlar

4.1. Güneydoğu’da Din-Siyaset Etkileşimi

MGH’nın tarikatlarla ilişkisini, “Kürt sorunu” özelinde de gözlemlemek mümkündür.

Nakşibendiliğin yakın dönemdeki iki önemli kolundan biri olan Hâlidiyye, özellikle Kuzey lrak'ta,

Doğu Anadolu'da ve İran'da Kürtler'in yaşadığı bölgelerinde gelişme göstermiştir (Uludağ, 1997:

296). Doğuşu itibarıyla Doğu ve Güneydoğu bölgesinde etkin olan Nakşibendîlik, Osmanlı

döneminde oynadığı rolün bir benzerini oynayarak, İslamî duyarlılığa sahip Kürtlerle Türkler

arasında bir köprü görevi görmüştür. Diğer bir deyişle doğduğu bölgenin dışına çıkan Hâlidîlik, doğu

ve güneydoğu ile Türkiye’nin geri kalan kısmında dinî duyarlılığa sahip kesimler arasında irtibat

sağlamanın aracı olmuştur (Yavuz, 2011: 215).

Tekke ve zâviyelerle ilgili yasaklamalar tarikatların bölgedeki etkinliğini azaltan bir unsur

olmakla birlikte, bölgede tarikatların varlığı ortadan kalkmamıştır. Bölgede var olan aşiret yapıları

ile dini statü ve rollerin iç içe geçmesi sonucu ortaya çıkan yapılar, doğal dinî grupların tipik bir

örneğini oluşturmaktadır. Birkaç ailenin tekelinde devam eden şeyhlik makamı, babadan oğula

intikal eden özelliği ile bölgedeki yönetim mekanizmalarıyla iç içe geçmiş, şeyhlerin etkinlik alanı

genişlemiş (Algar, 1997: 295), böylelikle tarikat temsilcileri siyasetle güçlü ilişkiler kurma fırsatı

elde etmiştir (Şentürk, 2011: 102).

Tarikatların bölgedeki gücünü yeterince tahlil edebilmek için aşiret ve tarikat yapılanmasını

ve bölgesel itibar göstergelerini yakından incelemek gerekmektedir. Güneydoğu ve Doğu’da aşiretler

halen gücünü koruyan yapılardır. Kırsalda bu güç, neredeyse devletin gücüyle özdeş bir konuma

yükselmektedir. Ancak aşiret liderleri yanında şeyhlerin gücü de yabana atılamayacak kadar tahkim

edilmiş durumdadır (Çakır, 1994: 155). Çoğu zaman bu iki otorite iç içe geçmiş durumdadır. Bu

bağlamda aşiret reisleri ve dini liderler bölgenin fiili elitlerini oluşturmaktadır. Bu elitler içerisinde,

dinsel bir itibarın temsilcisi olarak şeyhler, dini roller yanında bir dizi roller üstlenmiş vaziyettedir.

Osmanlı döneminden bu yana şeyhler, aşiretler arasındaki anlaşmazlıklarda mükemmel birer

arabulucu olarak rol almaktadır. Toplumsal karışıklıkların önüne geçmede etkin olan bu rolün

temsilcileri, dinsel itibarın sağladığı imkânları sosyal rollerle birleştirerek politik etkilerini

arttırmaktadır. Bu sebeple dinsel itibarın en önemli ve özgül göstergesi olan şeyhler, bölgenin dinî-

sosyal tarihiyle özdeşleşmektedir (Bruinessen, 2003: 311; Subaşı, 1999: 121-126). Modernleşme

sonucu ortaya çıkan sosyal değişim, Türkiye’de yönetici elitlerin tarikatlara bakışı, tarikatlarla ilgili

düzenlemeler bu sosyal rollere belirgin kısıtlamalar getirmiştir. Ancak şeyhler dinsel itibarlarını

kullanma konusunda seküler tipolojilerle örtüşen yeni stratejiler geliştirmişler, böylece bölge

sosyolojisinde etkin olmaya devam etmişlerdir. Bu bağlamda güncel sorunlar konusunda hala aktif

roller alarak, toplumu belirli yönde mobilize edebilmekte, toplumsal bütünleşmede, siyasi

hareketlilikte kilit roller üstlenebilmektedirler (Bruinessen, 2003: 112; Subaşı, 1999: 133).

Page 17: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 159

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Türkiye’de çok partili hayata geçiş, siyasi ve sosyal hayatta ciddi değişimlerin yaşanmasına

kapı açan bir süreç olmuştur. Bölgede daha önce gölgede kalmış, varlığını kamusal alanda hissettirme

cesareti bulamayan etnik ve dini yapılar bir aktör olma yolunda mesafe kat etmiştir. Bugün Kürtlerin

ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerde, tarikat ve aşiret liderleri siyasetin temel aktörlerinden biri olarak

varlığını devam ettirmektedir (Yavuz, 2011: 137). Bu aktörler erken dönemden itibaren siyasetteki

ağırlığını hissettirerek devam ettirmektedir. Bunun bir örneği olarak DP iktidarıyla birlikte bazı

şeyhler milletvekili seçilecek kadar siyasetle iç içe olmuştur (Bruinessen, 2003: 376).

4.2. Milli Görüş, Din Siyaseti ve Kürtler

Siyasi bir hareket olarak MGH, öncelikle ötekileştirilmiş dindar-muhafazakâr kesimin

taleplerini dile getirmeye özen göstermiştir. MG, sistem dışı olarak tanılanabilecek bu kesimleri

sisteme taşımış, bunu yaparken bu kesimlere İslamî bir söylem etrafında oluşan bir kimlik sunmuştur.

Hareketin bu özelliği, Kürt seçmenin, dinî duyarlılıkları ile oluşan bir siyasal temsille sisteme entegre

olmasını sağlamıştır. Bu sebeple, Erbakan liderliğindeki dinî eğilimli partiler, 1970’lerden itibaren

Güneydoğu’dan güçlü seçmen desteği sağlamışlardır. Dinî hassasiyet ve yerel geleneklerin etkili

olduğu bu bölgede, Erbakan, İslam’ı seçmenler arasında bir uzlaşma yolu olarak kullanmaya

çalışmıştır (Özdalga, 2007: 112). Bu süreçte MG partilerinin dil, politika ve liderlerin kişisel

özellikleri bağlamında bölgesel hassasiyet ve beklentileri dikkate alması, bölgedeki etkilerini

arttırmıştır. Böylece MG partileri, belirli bir dinsel hassasiyete sahip, Kürt nüfusun yoğun olduğu

bölgelerde sistem ile bu kesimler arasında birleştirici bir unsur olmuştur.

MG’nin politik söyleminin, Kürt kökenli seçmenlerin yoğun olduğu bölgede, MG partilerine

önemli bir avantaj sağladığı ifade edilebilir. “Kürt sorunu”nun çözümünde Erbakan, teklif edilecek

çözümün, bölgenin tarihî ve sosyal gerçeklerine uygun olması gerektiğini, bu bağlamda bölge

halkının kalbinin İslam dünyasında attığını belirterek, sorunun İslam kardeşliği bağlamında

çözülebileceğini savunmuştur. Bu noktada MG partilerinin bölgedeki şansını arttıran en önemli unsur

inanç partisi olmasıdır. Ancak RP özelinde düşünüldüğünde, MG’nin “Kürt sorunu”na bu bağlamda

yaklaşması, bölgesel milliyetçilik yapan ve terörü bir yöntem olarak kullanan yapıları rahatsız

etmiştir. RP’nin “Kürt sorunu”na ilişkin yaklaşımını dillendirdiği dönemde, bu sürece ilginç olaylar

damgasını vurmuştur. Örneğin, PKK, RP’yi “ulusal kurtuluş mücadelesi”nin en sinsi ve tehlikeli

düşmanı ilan etmiş, İstanbul’da, RP ve onunla ilişkili bir kurum olan Milli Gençlik Vakfı lokallerine

bombalı saldırılara girişmiştir (Çakır, 1994: 159-162).

Kürt seçmenlerin yoğun olduğu Güneydoğu’da, Nakşî tarikatların talep ve beklentileriyle

MG partilerinin siyasi önceliklerinin kesiştiği ileri sürülebilir. MG partilerinin bölgede etkili

olmasında bu örtüşmenin yanı sıra, bölgesel hassasiyetleri gözeterek dinsel itibarın temsilcisi olan

tarikat liderleriyle belirgin bir ilişki geliştirmesinin etkisi olduğunu söylemek mümkündür.

Güneydoğuda, birçok Nakşî şeyh ailesinin MG partileri ile sıcak ilişkiler içerisinde olduğu ve belirli

bir kitlenin bölgede manevi ağırlığı bulunan şeyh, molla ve seyyidler tarafından hareketin partilerine

yönlendirildiği ifade edilebilir. Nakşî ailelere mensup bireylerin RP’den Milletvekili seçilmesi bunun

göstergelerinden biridir. Sosyolojik tabanın temsili açısından önemli görülebilecek bu yönelim,

Türkiye’nin yakın dönemde uğraştığı önemli bir soruna katkısı bağlamında MGH için bir başarı

sayılabilir. Erken dönemden itibaren PKK’nın tarikatlarla ilişki kurmaya çalıştığı, onlardan

kendilerine destek olmasını istediği düşünülecek olursa (Usta, 2006: 35), MG partilerinin bölgedeki

fonksiyonu daha açık görülebilir.

Yakın dönemde uygulanan açılım süreci ve sonraki siyasi gelişmeler bu görüşleri teyit eder

mahiyettedir. Zira bu süreçte HDP, bölgenin hassasiyetlerini bilerek, açılım sürecinde bölgedeki dinî

yapılara yönelmiştir. Sonuç olarak, daha önce Türkiye’nin bütününe hitap edebilen, dinî hassasiyetler

üzerinden birikmiş kitlesel tepkileri sisteme entegre eden MGH’nın bölgedeki sosyal tabanı

Page 18: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

160 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

zayıflamış, bu taban bölgesel politikaları önceleyen bir partiye yönelmiştir. MGH’nın bölgedeki

temsil gücünün azalması, belli ölçüde bahsi geçen kitlenin AK Parti’ye yönelimi ile de ilişkilidir.

Ancak AK Parti, kendisini bir MG partisi olarak tanımlamayan, klasik MG partilerinden farklı olarak

bir ideoloji partisi değildir. Bu sebeple, eski MG tabanının AK Parti ile ilişkisi, konjonktürden fazlaca

etkilenmiş, süreklilik içinde olmamıştır. Bu değişim de daha önce belirli bir istikrar içerisinde hareket

eden Kürt seçmenini, bölgesel ideoloji temsilcisi partilere yönlendirmiştir.

5. Sonuç

Nakşibendilik, şeriata bağlılığı, zâhir-bâtın dengesini koruma noktasında dikkati ile bilinen

bir tarikattır. Bu tarikatın “halvet der encümen” (zahirde halk, batında hak ile beraber olma) ve “sefer

der vatan” (kötü huylardan iyi huylara doğru yolculuk) ilkeleri başta olmak üzere, temel felsefe

olarak sosyal ve siyasi gelişmelere duyarlı bir yönünün olduğu ifade edilebilir.

Tarihsel süreçte Nakşîler, siyasetle aktif bir ilişki içinde olmuşlardır. Bu bağlamda

yöneticilere tavsiyeyi temel ilke edinmişler, onları yönlendirmeye çalışmışlar, imkân bulduklarında

uyarmışlardır. Tarikatın, yakın dönem Türkiye siyasetinde de etkilerinden bahsedilebilir. Ancak

Cumhuriyetin kuruluşundan 1950’li yıllara kadar geçen dönem bu etkinin en az olduğu dönemlerden

biridir. Böyle bir seyrin ortaya çıkmasında tek parti dönemi din politikalarının etkili olduğu ifade

edilebilir.

MGH, beslendiği zemin açısından bakıldığında, Nakşî kültürün belirleyici olduğu sosyo-

kültürel zeminde ortaya çıkmış siyasi bir oluşumdur. Hareketin bu özelliği, dinî gruplarla ilişkisini

belirleyen temel etkenlerden biridir. Ancak Türkiye’nin siyasi, hukuki ve konjonktürel şartları bu

ilişkinin tarihsel seyrinde önemli bir etken olmuştur. Bunlara ilave olarak, Türkiye’nin toplumsal

yapısı, sosyo-kültürel ve ekonomik değişme süreci, MGH ile Nakşîlerin ilişkisine etki eden

unsurlardır.

1960’lı yılların sonuna doğru siyasi hayata giren MGH, daha önce farklı partilerin çatısı

altında bulunan İslamcı siyasetin temsilcilerini, özgün bir siyasi kimliğe dayalı olarak birleştiren bir

siyasi harekettir. Söylem ve politika olarak, MGH, İslami oluşumların taleplerini demokratik bir

platforma taşımıştır. Sınıfsal açıdan bakıldığında da, MG partileri, Anadolu’daki orta sınıfın

taleplerini siyasi olarak dillendirerek, bu kesimin merkezden çevreye doğru hareketini sağlamış,

kadın kimliğini ön plana çıkararak, kadınlar başta olmak üzere, dindar muhafazakâr kesimin

modernleşmesine katkıda bulunmuştur.

Nakşîlerin, siyasetle ilişkilerinin gözlenebileceği en yakın örneklerden biri, MGH ile olan

ilişkileridir. Nakşîlerle, MG’ün ilişkilerini belirleyen bazı temel unsurlardan bahsedilebilir. Bunlar

arasında en temel unsurlardan biri, Türkiye’de dinî gruplarla MG’ün benzer sosyal tabana

dayanmasıdır. Buna göre, aynı sosyal tabanın, siyasi, sosyal ve ekonomik taleplerinin örtüşmesi,

doğal bir süreçte ortaya çıkan sosyolojik bir olgu olarak görülebilir. Bu açıdan bakıldığında 1925 ile

1950’li yıllar arasında varlığını koruma stratejisiyle hareket eden dinî gruplar, 1950’li yıllardan

itibaren önce kamusal görünürlüklerini arttırmaya, daha sonra da kamusal taleplerini siyasete

taşımaya başlamışlardır. MGH bu aşamada dinî gruplar için bir basamak olmuştur.

Türkiye’de, (Nakşî) dinî grupların sosyal tabanı ile MG partileri arasındaki sosyo-ekonomik

temelli bir etkileşimin olduğu ifade edilebilir. Buna göre, MG ile Nakşîlerin ilişkisinde belirleyici

unsurlardan biri, dini gruplara mensup bireylerin ait oldukları sosyo-ekonomik sınıftır. Bu anlamda

MG partileri, öncelikle Türkiye’de “öteki” olarak tanımlanabilecek, sosyo-ekonomik olarak orta ve

alt sınıflara mensup, dinî duyarlılığı yüksek bireyler tarafından desteklenmiştir. Sosyo-ekonomik

olarak üst sınıflara mensup kesimlerin, MG ile ilişkisi, belirli rezervlere dayalı olarak devam eden,

konjonktürel, işlevsel ve pragmatik bir ilişki olarak tanımlanabilir. Bu sınıfların MG’e desteği,

Page 19: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 161

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

MG’ün iktidara yaklaştığı dönemlerde artmış, diğer dönemlerde düşmüştür. Aslında bu olgu,

sermayenin siyasetle ilişkisindeki genel tutuma uygundur. Diğer yönden bakıldığın da ise, MGH bu

sınıfların desteğini alabildiği dönemlerde siyasette daha aktif olabilmiştir. Dinî grupların sosyal

tabanı içinde MG’ye karşı ortaya çıkan farklı tutumlar da aynı gerekçelere dayandırılabilir. Buna

göre, dinî grupların MG ile ilişkisini belirleyen temel unsurlardan biri olan dini grup mensubiyeti,

sosyal sınıf mensubiyeti ile etkileşimli bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Din-siyaset etkileşimi bağlamında, MGH’nin dinî gruplarla ilişkisinin gözlenebileceği

alanlardan biri de, dinsel otoritenin önemli bir toplumsal itibar göstergelerinden biri olduğu, Doğu

ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı, dini duyarlılığın yüksek

olduğu ve tarikat-aşiret-siyaset yapılanmalarının iç içe geçtiği bu bölgede, MGH önemli bir kitle

desteğine ulaşmış, bu destek belirli bir devamlılık oluşturmuştur.

Nakşîlerle MGH’nin ilişkisini belirleyen genel çerçeveye ilave olarak, MG’ün siyasi

söylemlerinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin hassasiyetlerine cevap verecek bir içerikle

biçimlenmesi, Milli Görüş partilerinin bölgede etkin olmasını sağlamıştır. MGH’nin bu özelliğinin,

bahsi geçen bölgenin, Türkiye’nin geri kalanı ile düşünsel ve organik olarak bütünleşmesinde önemli

bir imkân olduğu ifade edilebilir. MGH söylem, politika ve bölgede sosyolojik karşılığı bulunan dinî

yapılarla kurduğu ittifaklarla bölgede etkili olmuş, diğer taraftan bu kitle ile Türkiye’nin diğer sosyal

kesimleri arasında sosyal bütünlüğü sağlayan tampon bir kurum işlevi görmüştür.

Sonuç olarak, MGH ile Nakşî dinî grupların ilişkisi, bazı dönemlerde inişli çıkışlı olmasına

rağmen, genel olarak pozitif bir seyir takip etmiştir. Zira bu iki yapının toplumsal tabanı, sınıfsal

olarak aynı kökenden gelmektedir. Söz konusu sınıfsal köken, toplumsal taleplerin yakınlığını, sorun

alanı tanımlarının benzerliğini gerektirmiştir. Böylelikle karşılıklı ilişkinin kaderi, uzun süre,

tercihlere dayalı olmaktan ziyade zorunlu bir birlikteliği gerektirmiştir.

KAYNAKÇA

Abu Manneh, Butrus (2014) “Halidîliğin Yükselişine ve Gelişmesine Yeni Bir Bakış”, (Haz. Ahmet

Yaşar Ocak), Osmanlı Toplumunda Tasavvuf ve Sufiler, Ankara: TTK Yayınları, s. 323-

359.

Algar, Hamid (2006) DİA, “Nakşibendiyye” Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, C. 32, s. 335-

342.

Algar, Hamid (1997) DİA, “Halidiyye” Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, C. 15, s. 295-296.

Algar, Hamid (2006) DİA, “Nakşibediyye” Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul: C. 32, s. 335-

342.

Algar, Hamid (2007) Nakşibendilik, Yayına Hazırlayan: A. Cüneyd Köksal, İstanbul: İnsan

Yayınları.

Arpacı, Işıl (2017). “Dini Radikalizmin Nedenlerini Tersinden Sorgulamak: Millî Görüş Neden

Radikalleşmedi?/ Turkısh Studıes - International Periodical for the Languages, Literature

and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, (Millî Görüş Özel Sayısı)Volume 12/8,

s. 11-28.

Bruinessen, Martin Van (2003) Ağa, Şeyh ve Devlet, Çev. Banu Yalkut, İstanbul: İletişim Yayınları.

Büyükkara, M. Ali (2006) Türkiye’de Radikal Dini-Siyasi Akımlar, Demokrasi Platformu, Yıl, 2, S.

8, Güz, ss. 107-166.

Page 20: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

162 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Cengiz, Can (2008) Türkiye’de İslamcılığın Tarihsel Seyri ve İslam Dergisi, Ankara: Gazi

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Çakır, Ruşen (1990) Türkiye’de İslami Oluşumlar, İstanbul: Metis Yayınları.

Çakır, Ruşen (1994) Ne Şeriat Ne Demokrasi Refah Partisini Anlamak, İstanbul: Metisi Yayınları.

Çakır, Ruşen (2004) Yaşar, “Milli Görüş Hareketi” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce İslamcılık,

Editör: Yasin Aktay, C. 6, İstanbul: İletişim Yayınları, s. 544-575.

Çalmuk, Fehmi (2004) “Necmettin Erbakan” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce İslamcılık, Editör:

Yasin Aktay, C. 6, İstanbul: İletişim Yayınları, s. 550-565.

Çelik, Celalettin (2013) “Dini Gruplar Sosyolojisi”, Din Sosyolojisi, Editör: Mehmet Bayyiğit,

Konya: Palet Yayınları. s. 277-305.

Eraydın, Selçuk (1997) Tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul: İFAV.

Erbakan, Necmettin (1974) Üç Konferans İslam ve İlim İslam’da Kadın Sanayi Davamız, İstanbul:

Fetih Yayınevi.

Erbakan, Necmettin (1975) Milli Görüş, İstanbul: Dergah Yayınları

Erbakan, Necmettin (Tarihsiz) Davam, Ankara: Milli Gazete Ankara Kitap Kulübü.

Gökçen, Ahmet (2015) Bir Sosyal Hareket Olarak Tunus'ta En-Nahda Hareketi Ve 2011 Tunus

Devrimi Üzerine Etkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Danışman: Doç. Dr. Ertan Özensel.

Gündüz, İrfan (1984) Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri, Ankara: Seha Neşriyat.

Hüseyin es-Safi, Mevlana Ali bin Hüseyn es-Safi (2009) Reşahat Ayne’l Hayat (Can Damlaları)

Sadeleştiren: Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul: Eserkitap.

Işık, Zekeriya (2015) “XIX. Yüzyıl Osmanlı Toplumunda Sosyo-Ekonomik Değişim Süreci ve

Tarikatlar” Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi - Yıl 8, Sayı 2, Aralık 2015,

ss. 545-573.

Işık, Zekeriya (2016) “Osmanlı Klasik Çağında İdeolojik Ve Ontolojik Bir Muhalefet: Bayramî

Melâmîliği” Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildiriler Kitabı 1, Editör:

Ahmet Zahid Haksever, Ankara: Kalem Eğitim Kültür Akademi Derneği Yayınları, Anıl

Matbaacılık, s. 539-564.

Kara, Mustafa (1990) Din Hayat Sanat Açısından Tekkeler ve Zaviyeler, İstanbul: Dergah Yayınları.

Kara, Mustafa (2006) “Cumhuriyet Döneminde Tarikatlar”, Demokrasi Platformu, Yıl, 2, S. 6,

Bahar, ss. 1-20.

Kemikli, Bilal (2017) “Siyasetin Besleyici Zemini Olarak Tekke: Erbakan ve Zâhid Efendi İlişkisi”

Yayınlanmamış Tebliğ, Doğumunun 90. Yılında Erbakan Sempozyumu, Konya: 28-30 Ekim

2016

Kılıç, Rüya (2006) “Osmanlı Devleti’nde Yönetim-Nakşibendi İlişkisine Farklı Bir Bakış: Hâlidî

Sürgünleri” Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, yıl: 7, S. 17, ss. 103-119.

Kotku, Mehmed Zahid (1991) Tasavvufî Ahlak 2, Ankara: Seha Neşriyat.

Kotku, Mehmed Zahid (1991a) Tasavvufî Ahlak 4, Ankara: Seha Neşriyat.

Page 21: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

Nakşîlik-Siyaset İlişkisi Bağlamında Türkiye’de Dinî Gruplar ve Milli Görüş 163

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Mardin, Şerif (1993) “Türk Tarihinde Nakşibendi Tarikatı” Çağdaş Türkiye’de İslam Din, Siyaset,

Edebiyat ve Laik Devlet, Yayına Hazırlayan Richard Tapper, İstanbul: Sarmal Yayınevi.

Milli Görüş İktidarındaki Hizmetler Kitapçığı (1978)

(http://www.esam.org.tr/pdfler/siyasi_dokumanlar/2%20MSP/1978_Milli_G%C3%B6r%C

3%BCs_iktidarindaki_Hizmetler%20(1974-1978).pdf, Erişim Tarihi: 21.03.2017.

Milli Selamet Partisi Seçim Sloganları (1977)

http://www.esam.org.tr/pdfler/siyasi_dokumanlar/2%20MSP/1977_Secim_Sloganlari.pdf.

Erişim tarihi: 13.04.2017.

Milli Nizam Partisi Kuruluş Beyannamesi (1970)

http://www.esam.org.tr/pdfler/siyasi_dokumanlar/1%20MNP/MNP%201970%20Kurulu%

C5%9F%20Beyannamesi.pdf. Erişim Tarihi: 13.04.2017.

Ocak, Ahmet Yaşar (2009) Türk Sufiliğine Bakışlar, İstanbul: İletişim Yayınları.

Ocak, Ahmet Yaşar (2010) Osmanlı Sufiliğine Bakışlar, İstanbul: İletişim Yayınları.

Ocak, Ahmet Yaşar (2011) Yeniçağ Anadolu’sunda İslam’ın Ayak İzleri Osmanlı Dönemi, İstanbul:

İletişim Yayınları.

Ocak, Ahmet Yaşar (2012) Türkler, Türkiye ve İslam Yaklaşım, Yöntem ve Yorum Denemeleri,

İstanbul: İletişim Yayınları.

Özdalga, Elizabeth (2007) İslamcılığın Türkiye Seyri Sosyolojik Bir Perspektif, Çev. Gamze

Türkoğlu, İstanbul: İletişim Yayınları.

Sözer, Selim (2015) “Dini Grup (Cemaat)-İktidar İlişkileri Bağlamında Esad Coşan-Necmettin

Erbakan Ayrışmasına Sosyolojik Bir Bakış” Kur’an ve Toplumsal bütünleşme –Mezhepler

ve Dini Gruplar Arası İlişkiler- (Sempozyum Bildirileri Kitabı), Editörler: Hayati Hökelekli-

Vejdi Bilgin, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Burfaş Matbaası, Bursa, s. 585-608.

Subaşı, Necdet (1999) “Şeyh, Seyyid ve Molla -Doğu ve Güneydoğu Anadolu Örneğinde Dinsel

İtibarın Kategorileri-,” İslamiyat/1, S. 3, ss. 121-140.

Şeker, Fatih M. (2007) Cumhuriyet İdeolojisinin Nakşibendilik Tasavvuru Şerif Mardin Örneği,

Degah Yayınları, İstanbul.

Şentürk, Hulusi (2011) Türkiye’de İslami Oluşumlar ce Siyaset İslamcılık, İstanbul: Çıra Yayınları.

Tosun, Necdet (2003) Baheddin Nakşibend Hayatı Görüşleri Tarikatı, İstanbul: İnsan Yayınları.

Tosun, Necdet (2006) “Nakşibendiyye ( Âdâb ve Erkân )” Diyanet İslam Ansiklopesi, İstanbul: C.

32, s. 342-343.

Tuğrul, Talip (2017). “Millî Görüş Hareketi Bibliyografyası - Bibliyografya, Etki ve Yansımalar-”,

Turkısh Studıes -International Periodical for the Languages, Literature and History of

Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, (Millî Görüş Özel Sayısı) Volume 12/8, s. 247-336.

Usta, Niyazi (2006) “Menzil Nakşiliği” Demokrasi Platformu Türkiyede Tarikatlar ve Cemaatler –I,

Üç Aylık Fikir- Kültür- Sanat ve Araştırma Dergisi Y. 2, S. 6, Bahar, ss. 21-44.

Uludağ, Süleyman (1997) “Halidiyye” Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul: C. 15, s. 296-299.

Yaşar, M. Emin (2004) “Dergahtan Parti’ye, Vakıftan Şirkete Bir Kimliğin Oluşumu ve Dönüşümü

İskenderpaşa Cemaati” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce İslamcılık, Editör: Yasin Aktay,

C. 6, İstanbul: İletişim Yayınları, s. 323-340.

Page 22: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_10/2017_10_INCEA.pdfMehmet Zahit Kotku were combined with the social and political developments of Turkey, a political

164 Abdullah İNCE

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/10

Yavuz, M. Hakan (2005) Modernleşen Müslümanlar Nurcular, Nakşiler, Milli Görüş ve AK Parti,

İstanbul: Kitap Yayınevi.

Yavuz, M. Hakan (2011) Erbakan’dan Erdoğan’a Laiklik, Demokrasi, Kürt Sorunu ve İslam, Çev:

Leman Adalı, İstanbul: Kitap Yayınevi.