victor hugo - sefiller full

659
VICTOR HUGO _ Sefiller Cilt1 www.kitapsevenler.com Merhabalar Buraya Yüklediğim e-kitaplar Aşağıda Adı Geçen Kanuna İstinaden Görme Özürlüler İçin Hazırlanmıştır Ekran Okuyucu, Braille 'n Speak Sayesinde Bu Kitaplar ı Dinliyoruz Amacım Yayın Evlerine Zarar Vermek Değildir Bu e-kitaplar Normal Kitapların Yerini Tutmayacağından Kitapları Beyenipte Engelli Olmayan Arkadaşlar Sadece Kitap Hakkında Fikir Sahibi Olduğunda Aşağıda Adı Geçen Yayın Evi, Sahaflar, Kütüphane, ve Kitapçılardan Temin Edebilirler Bu Kitaplarda Hiç Bir Maddi Çıkarım Yoktur Böyle Bir Şeyide Düşünmem Bu e-kitaplar Kanunen Hiç Bir Şekilde Ticari Amaçlı Kullanılamaz Bilgi Paylaştıkça Çoğalır Yaşar Mutlu Not: 5846 Sayılı Kanunun "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler " bölümünde yeralan "EK MADDE 11. - Ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmi ş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri 87matlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler al ınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde deneme yayınına geçilmiştir. T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi İşlem ve Otomasyon Dairesi Başkanlığı Ankara Bu kitaplar hazırlanırken verilen emeye harcanan zamana saydı duyarak Lütfen Yukarıdaki ve Aşağıdaki Açıklamaları Silmeyin Tarayan Yaşar Mutlu web sitesi www.yasarmutlu.com www.kitapsevenler.com e-posta [email protected] [email protected] [email protected] [email protected] [email protected] VICTOR HUGO _ Sefiller Cilt1 VICTOR HUGO (1802-1885): Romantik gerçekçili ğin kurucusu olan ünlü Fransız yazar sadece romanlanyla değil, şiirleri ve tiyatro oyunlarıyla da tanınmıştır. 1848 devriminden sonra cumhuriyetçi görüşleri savunan Hugo, sürgünde yaşadığı yıllarda da verimli bir yazınsal etkinlik içinde olmuştur. Hugo, eserlerinde toplumsal sorunları, halkın hayatından çarpıcı kesitleri büyük bir başarıyla yansıtmıştır. Dünya edebiyat tarihinin en önemli romanlarından olan ve yazann başyapıtı sayılan Se/îHer'in yanı sıra Deniz İşçileri, Nötre Dame'ın Kamburu, 1793 Devrimi, Ni şanlıya Mektuplar diğer önemli eserleri arasındadır. Ayrıca şiirleri Suçlar ve Seyirler, büyük ilgiyle karşılanmıştır. VICTOR HUGO SEFİLLER I. CİLT TAMAMI V CİLT TÛRKÇESİ: SEMİH ATAYMAN VICTOR HUGO SEFİLLER I. CİLT DİZİ TASARIMI/KOORDİNASYON HASAN HÜSEYİN ARIKAN DÜNYA KLASİKLERİ EDİTÖRÜ VEYSEL ATAYMAN TÛRKÇESİ SEMİH ATAYMAN TÜRKÇE REDAKSİYON SÜLEYMAN ASAF FİLİZ GÖVER TASHİH

Upload: veli-esen

Post on 06-Apr-2018

233 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

 
 
Uyankl ....................................359 3. Beyinde Kopan Frtna..................366 4. Istrap Çekmenin Yol Açt Biçimler .......................393 5. Tekerleklere Sokulan Sopa............398 6. Simplice Hemire Snamadan Geçiyor ......................413 7. Yolcu Ular Ulamaz, Dönü çin Önlemlerini Alyor........................423 8. ltimasl Kabul .............................429 9. Kanaatlerin Belirginlemeye Balad Bir Yer...........................434 10. nkâr Sistemi...............................443 11. Champmathieu Giderek akna Dönüyor ..........................453 SEKZNC KTAP KARI DARBE 1. Mösyö Madeleine Saçlarna Hangi Aynada Bakyor ............................46i 2. Fantine Mutlu ..............................464 3. Javert Memnun ............................470 4. Otorite Gücünü Gösteriyor............475 5. Uygun Mezar ................................480 VICTOR HUGO (D. 26 ubat 1802, Besançon - Ö. 22 Mays 1885, Paris, Fransa) Romantik gerçekçiliin en önemli yazarlarndan biri saylan romanc, oyun yazar ve air. Babas, Napoleon'un ordusunda generaldi. Babasnn imparatorluk ordusuyla birlikte ülkeden ülkeye dolamas ve annesiyle babas arasndaki anlamazlklar yüzünden çocukluu düzensizlikler içinde geçti. 1821'de annesi öldü. Bir yl sonra'âk mektuplar yazd çocukluk arkada Adele Fouc-her ile evlendi. Ayn  yl, ilk iir kitab olan Odes et poesies diverses'i (Odlar ve Çeitli iirler) yaymland. Ardndan ilk roman Han d'Islande (zlanda Han) çkt. 1827'de manzum oyunu Cmrmvell büyük bir ilgiyle karland ve tannmasn  salad. Akla arnan bir fahieyi ele alan Marion de Lome (1829) adl oyunu sansür tarafndan yasaklannca liberal eilimleri güçlendi. Bu yasaklamaya hemen Hernani (1830) adl oyunu yazarak karlk verdi. Nötre Da-me de Paris (Nötre Dame'n Kamburu; 1831) ile ününü daha da artrd. Roman, badiyakoz Frollo ve asker Phoebus'un kiiliklerinde, kambur Quasimo-do ile Çingene Esmeralda'y mutsuzlua boan toplumu
 
lanetliyordu. Bir önceki roman Le Dernier Jo-ur d'un condamne de (Bir dam Mahkûmunun Son Günü; 1829) ölüm cezasna kar çkn bir ürünüdür. Hugo ayn konuyu Claude Gueux (1834) adl kitabnda yeniden ele ald. Temmuz Monarisi srasnda dört iir kitab yaymland: Les Feuilles d'autom-ne (Sonbahar Yapraklan; 1831), Les Chants du cre-puscule (afak Türküleri; 1835), Les Vovc interieures -9- I (Gönülden Sesler; 1837), Les Rayons et les ornbres (Inlar ve Gölgeler; 1840). 1856'da Les Contemplati- ons (Düünceler) adl kitabndaki iirlerinde kzn kaybetmenin verdii derin acy ele ald. 1851'de III. Napoleon iktidara gelince Hugo için 4 Eylül 1870'e kadar sürecek olan bir sürgün hayat balad. Eserlerinin büyük bölümünü sürgün döneminde yazd. Les Châtiments (Azaplar; 1853) adl kitab, Fransz dilinde yazlm en güçlü yergili iirleri içermektedir. 1854-60 arasnda yazd La Fin de Satan (Ölümünden Sonra [Ö.S.] eytann Sonu; 1886), Dieu Ö.S. Tanr; 1891), La Leende des Siecles' (Yüzyllarn Efsanesi; 1859) ile iir alanndaki çalmalarn sürdürdü. 1862'de yaymlanan ve bayapt kabul edilen Les Miserables (Sefiller) ile büyük bir baar kazand ve roman çeitli dillere çevrildi. Hugo'nun Fransa dnda da tannmasn salayan Sefiller, Paris halknn destan olarak kabul edilmektedir. Hugo sürgünden döndükten ksa bir süre sonra 1871'de Paris Komünü kuruldu. Komünün bastrlmasna kar çkan Hugo ksa bir süre sonra yeniden sürgüne gitti. 1874'te Çuatrevingt-treize (1793 Devrimi) yaymland. 1885'te ölen Hugo'nun cenazesi ulusal törenle kaldrld ve Pantheon'a gömüldü. Dier Önemli Eserleri iirleri: Nouveües Odes (Yeni Odlar; 1824), Odes et baüades (Odlar ve Baladlar, 1826; geniletilmi bask,' 1828), Les Orientales (Doulular; 1829), Les Chansons des rues et des bois (Sokak ve Orman Sarklan; 1865), L'Art d'etre grand-pere (Büyük Baba Olma Sanat; 1877), Les Quatre Vents de L'esprit (Usun Dört Rüzgâr; 1881), Toute la lyre (Ö.S. 1888, 2 dizi; 1893, 1 dizi; Bütün Lir), Les An-nees fimestes, 1852-1870 (Ö.S. Uursuz Yllar: 1852-1870; 1898) Roman: Bug-Jargal (1826), Les Travaiüeurs de la mer (Deniz çileri; 1866), L'Hom-tje qui rit (Gülen Adam; 1869). Manzum oyun: Le -10- Roi s'amuse (Kral Eleniyor; 1832), Ruy Blas (1838), Les Burgraves (Derebeyler; 1843). Düzyaz oyun: Amy Robsart (1828), Lucrece Borgia (1833), Marie Tudor (1833) Angelo, tyran de Padoue (Pado-va Tiran  Angelo; 1835), Theâtre en liberte (Ö.S. Özgürlükte Tiyatro; 1886). Eletiri yazs: Litterature et philosophie melees (Kark Edebiyat ve Felsefe; 1834), Wiüiam Shakespeare (1864). Siyasal yaz: Napoleon le peüt (1852; Küçük Napoleon), Histoire d'un erime (Bir Suç Öyküsü; 1877), Actes etparoles (4 Dizi; Eylemler ve Sözler), Avant L'exü (1841-51,
 
 
 
 
 
 
 
 
kasadan, ihtiyac olan herkesin destekçisiydi. Elinden büyük paralar geçiyor, ama yaam tarznda en ufak bir deiiklik bile olmuyordu. Geleneklere göre piskoposlar, emirlerinin ve resmi mektuplannm ya da kararnamelerin üzerine vaftiz adlarn  yazarlard. O bölgenin yoksullan, bir çeit sevgi içgüdüsüyle piskoposun adlan arasndan kendileri için bir anlam tayann seçmiler ve ona sadece Monsenyör Bienvenu adn vermilerdi. Biz de onlar gibi yapacaz. Zaten bu ekilde adland-nlmak Mösyö Myriel'in houna gidiyordu. "Bu ad houma gidiyor. Bienvenu, Mon-senyör'ün kusurunu gideriyor," diyordu. Burada çizmeye çaltmz portrenin akla yatkn olduunu söyleyemeyiz. Sadece onun aslna benzediini söyleyebiliriz. -39-
 
 
 
 
 
 
 
 
"Onlardan yoksullarm için sadaka isterim." "Monsenyör, gitmeyiniz. Tann akna! Hayatnz tehlikeye atyorsunuz!" "Bakanm," dedi piskopos, "zaten sorun da bu deil mi? Ben yeryüzünde hayatm korumak için bulunmuyorum, ruhlar korumak için bulunuyorum." Onu brakmak zorunda kaldlar. Yannda sadece kendisine klavuzluk etmek isteyen -67-
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
"Monsenyör, adam gitmi! Gümüler de çalnm!" Bu çl atarken gözü bahçenin bir köesine takld. Orada trmanma izleri görülüyordu. Duvar destekleyen tahta kopmutu. "te, bakn! Buradan gitmi. Cochefilet Soka'na atlam! Ah! Lanet olasca! Gümülerimizi ard!" Piskopos bir an sessiz durdu, sonra baklarn ciddi bir tavrla kaldrd ve tatllkla Madam Magloire'a, "Peki, bu gümüler bizim miydi?" dedi. Madam Magloire ne diyeceini bilemeden kalakald. Yine bir sessizlikten sonra piskopos devam etti: "Madam Magloire, bu gümüleri ben uzun zamandr haksz yere elimde tutuyordum. Aslnda onlar yoksullarnd. Bu adam kimdi? Besbelli bir yoksul." -190- "Yazk! sa akna yazk!" dedi Madam Magloire, "Hadi benim ya da matmazel için neyse, hiç fark etmez, ama ya monsenyör için. imdi monsenyör nerede yemek yiyecek?" Piskopos armçasma bakt: "Ha! Bu mu? Canm, kalayl takmlar yok mu?" Madam Magloire omuz silkti. "Kalayn kokusu var." "Öyleyse demir takmlar olsun." Madam Magloire anlaml anlaml yüzünü buruturdu. "Onlarda da demir tad var." Piskopos, "Öyleyse, tahta takmlar kullanrz," dedi. Az sonra Jean Valjean'n bir gün önce oturduu masada kahvalt ediyordu. Monsenyör Bienvenu bir yandan kahvalt ediyor, bir yandan da hiçbir ey söylemeyen kz kardeiyle, için için homurdanan Madam Magloire'a bir lokma ekmei bir fincan süte batrmak için tahta kakla çatala bile gerek olmadn neeli neeli gösteriyordu. Madam Magloire yalnz kaldnda ileri geri gidip gelirken, "Sen u akla bak!" diyordu, 'Tut böyle bir adam  eve al! Yan banda barndr! Sadece çalmakla kalmas ne devlet! Aman Tanrm! Düünmesi bile insan  ürpertiyor!" Aabeyle kz karde sofradan kalkmak üzereydiler ki, kap vuruldu. "Buyrun," dedi piskopos. Kap açld. Eikte öfkeli bir topluluk belirdi. Üç adam, bir dördüncüsünü yakasndan -191-
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
mahveder, igüzarlk güzel sofralarn holuunu öldürür. güzarlk yok beyler! Grimod de la Reyniere de Talleyrand'la hemfikirdir." (...) Tholomyes, sözlerine devam etti: "Dostlar, gökten düen her ey mutlaka heyecan ve saygya deer demek deildir. Cinas,* uçan düüncenin gübresidir. Espri nereye olsa düer ve düünce de saçmal yumurtladktan sonra göklere kadar gider. Kayann üzerine yaylan beyaz bir leke akbabann göklerde süzülmesine engel oluturmaz. Söz oyununu kötülemek aklmdan bile geçmez! Erdemleri ölçüsünde ona sayg duyarm; o kadar. nsanlkta, belki de insanln dnda ne kadar ihtiaml, yüce ve hoa giden ey varsa, hepsi de sözcük oyunlar yapmtr. sa, aziz Petris üzerine; Musa, shak ' Anlamlan farkl yazllar ve söyleyileri bir arada kullanmak, söz oyunu. -237- üzerine; Aiohkeplos, Polynikea üzerine; Kleo-patra, Oktavianus üzerine kelime oyunlar yapmlardr. unu da unutmayn ki, Kleo-patra'nn kelime oyunu Aktiom Sava'ndan hemen önceye rastlar. O olmasayd, Torünea ehrini bugün kimse hatrlamayacakt. Bu eski Yunanca ad, kepçe demektir. Bu noktay belirttikten sonra, imdi tavsiye edeceim konuya geliyorum. Kardelerim, tekrar ediyorum, taraf tutmak yok, patrt  gürültü yok, abart yok, hatta ince nükteler, neede, sevinçte, kelime oyunlarnda bile. Dinleyin, bende Amphiaraus'ün temkinlilii ve Sezar'n dazlakl var. Her eyin snn olmal, bilmecenin bile, Est modus in rebus* Yemeklerin de bir snn olmal. Küçükhanmlar, siz elmal pastay seviyorsunuz, ama fazla yemeyin. Elmal pastada bile saduyuya ve sanata gerek vardr. Oburluk, oburu cezalandnr. Gula punit Gukvc.*"' Tann, hazmszl midelere ders vermekle görevlendirmitir. unu aklnzdan çkarmayn; tutkulannzn her birinin, hatta akn bile bir midesi vardr ve bunu fazla doldurmaya gelmez. Her eye tam zamannda son kelimesini yazmak gerekir, insan kendini tutmal, acil bir durumda itahna gem vurmal, heveslerini hapsetmeli, kendi kendisini karakola götürmelidir. Bilge kii, sras geldiinde kendisini 'tutmay' bilen kiidir. Bana biraz olsun güvenmelisiniz. Çünkü snavlarmn da gösterdiine göre, bir parça hukuk okudum, çünkü uy- * Lat.: Bilmecede ölçü var. ** Lat.: Annesini öldüren Neron'dan söz ediyor. -238- gUlanm ikence ile uygulanmam ikence arasndaki fark bilirim, çünkü Monnatios Demeus'ün baba katili davalannda hâkimlik yapt dönemde Roma'da nasl ikence yapldna dair Latince bir tez verdim, çünkü yaknda doktor olacam; görünüe göre bütün bunlardan aptal olduum sonucu çkmaz. Arzulannzda ölçülü olmanz öneriyorum. Felix Tholomyes olduum ne kadar doruysa, iyi konutuum da o kadar dorudur. Vakti, saati geldiinde cesaretle davranp Sylla ya da Origenos gibi feragat edene ne mutlu!" Favourite derin bir dikkatle dinliyordu: "Felix!" dedi, "ne güzel kelime. Bu ad çok seviyorum. Latince 'mutlu' demek."' ^ Tholomyes devam etti: "Kuiritesler, centilmenler, kabaleroslar, dostlar! Hiçbir kkrtmaya kaplmayp, gerdee girmekten vazgeçmek ve aka meydan okumak m istiyorsunuz? Çok basit. te reçetesi: Limonata için, kendinizi an yorun, zoraki çalmaya koun, göbeinizi çatlatn, ta tayn, uyumayuj, gecelerinizi uyank geçirin; bol bol azotlu içkiler ve aknilüfer suyu için, haha ve kandraotu bulamac tadn, buna bir de açlktan geberesiye sk perhizi katn, bunun da üstüne souk su banyolan yapn, belinize çeitli otlardan kemerler balayn, kurun levha koyun, kurun suyu ile ovun, su ve sirkeyle scak pansumanlar yapn." Listolier, "Ben kadn tercih ederim," dedi. "Kadn ha!" dedi Tholomyes, "Onlara güvenmeyin. Kendini durmadan deien kadn kalbine teslim edenin vay haline! Kadnlar -239-
 
çömelip aptallamak deildir. O bunun için yaratlmamtr. Keyifli keyifli aldanr, tatl küçük ak! Derler ki; aldanmak insani bir özelliktir. Ben de diyorum ki; aldanmak aktr. Bayanlar, ben hepinize tapyorum. Ey Zephine! Ey Josephine, burumutan da beter surat, eer çarpk olmasaydnz sevimli olurdunuz. Yanllkla üzerine oturulmu güzel bir yüze benziyorsunuz. Favourite'e gelince, ey Periler, ey Musa'lar! Blachevelle bir gün * Lat.: imdi sen, Bacchos! -240- Guerin-Boisseau Soka'ndaki dereden geçerken güzel bir kzn, iyice gerilmi beyaz çorap-! bacaklarn  açlm gördü. Bu balangç houna gitti ve Blachevelle ona âk oldu. Sevdii Favourite'ydi. Ey Favourite, dudaklarn yonya kadnlannnki gibi. Euphorion adnda bir Yunan ressam vard, ona 'dudak ressam' adn  takmlard. Bu Yunanl sadece senin aznn resmini yapmaya laykt. Dinle bak! Senden önce hiçbir yaratk bu ada layk olmamtr. Sen, elmay Venüs gibi almak ya da Havva gibi yemek için yaratlmsn. Güzellik seninle balyor. Havva'dan söz ettim, onu yaratan sensin. Güzel kadn yaratmann 'uydurma belgesi' senin hakkn. Ey Favourite, imdi size sen demeyi artk brakyorum, çünkü iirden nesre geçiyorum. Az önce benim admdan söz ediyordunuz. Bu beni duygulandrd, ama kim olursak olalm, adlara güvenmeyelim. nsan yanltabilirler. Benim adm Felix, ama mutlu deilim. Kelimeler yalancdr. Bize verdikleri bilgileri körü körüne kabul etmeyelim. Örnein, mantar tpa için Liege'e, eldiven için Pau'ya mektup yazmak hata olur. Matmazel Dahlia, sizin yerinizde olsam, Rosa adn alrdm. Çiçein güzel kokmas, kadnn da akll olmas
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fantine'e yoksulluk içinde yaama dersleri diyebileceimiz öütleri veren kii Margue-rite adnda yal, dindar bir kadnd; yoksuldu ve yoksullara kar yardmseverdi, hatta zenginler için de öyleydi, Marguerite diye imzasn atabilecek kadar yazmay biliyor ve Tann'ya inanyordu; buysa bir bilimdir. Aa tabakann oturduu yerlerde bu erdemlerden çok fazla vardr; bir gün yukarlar-da da olacaktr. Bu hayatn bir de yarn var. lk zamanlar Fantine öylesine utanç duymutu ki, dar çkmaya bile cesaret edememiti. Sokaktayken insanlarn arkasndan dönüp baktklarn ve parmaklanyla kendisini gösterdiklerini tahmin ediyordu. Herkes ona bakyor, ama kimse selam vermiyordu. Gelip geçenlerin ac, souk bir tavrla aalamalar dondurucu bir k rüzgâr gibi etine ve ruhuna iliyordu. Küçük ehirlerde talihsiz bir kadn, herkesin ac alaylar ve merakyla kar karya çrlçplak kalm gibidir. Paris'te ise sizi kimse tanmaz ve bu, karanlk bir elbise yerine geçer. Ah! Paris'e gitmeyi ne kadar isterdi! Ama imkânszd. Yoksullua alt gibi hor görülmeye de almas gerekiyordu. Yava yava  -308- karann verdi. ki üç ay sonra, utancndan sil-lcindi, hiçbir ey olmam gibi yine sokaa çkmaya balad. "Umurumda deil," diyordu. Ba yukarda, sokaklarda dudaklarnda ac bir gülümsemeyle dolat; sonunda küstahlamaya baladn  hissetti. Madam Victurnien bazen penceresinden onun geçtiini görüyor, kendi sayesinde 'layk olduu yere konulan bir mahlûkun' çektii acy görüyor ve kendi kendisini kutluyordu. Kötülerin mutluluu da kara bir mutluluktur. An çalma Fantine'i yoruyordu; ksa, kuru öksürüü artmt. Komusu Margueri-te'e bazen, "u ellerimi bir tutun bakn, ne kadar scak!" diyordu. Buna ramen, sabahlan eski bir knk tarakla, bükülmemi ham ipek gibi akp dökülen güzel saçlarn  tararken, bir an için mutlu bir cazibeye bürünüyordu. 10. Baarlarn Devam  Kn sonlarna doru iinden atlmt, yaz geçti ve yine k geldi. Ksa günler; az i. Kn ne scak var, ne k var, ne öle var, akamlar sabaha bitiik, sis, alacakaranlk, pencere kuruni renkte, dars iyi görünmüyor. Gökyüzü bir bodrum penceresi. Bütünüyle bir mahzen. Güne bir yoksula benziyor. Korkunç mevsim! K gökyüzünün suyunu, insann kalbini taa çeviriyor ve alacakllar Fantine'in peini brakmyorlard. Kazanc çok azd. Borçlan artmt. Paralarn düzenli bir ekilde alamayan Thenardi-er'ler durmadan mektup yazyorlard. Bu -309-
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
"Ben neredeyim? Bütün bunlar rüya olmasn? Bana ne dediler? Javert'irfgördüünü söyledii adam ve anlattklar doru mu? Acaba bu Champmathieu kim olabilir? Demek bana benziyor, öyle mi? Böyle bir ey olabilir mi? Dün ne kadar rahat, herhangi bir kukudan ne kadar uzaktm! Acaba dün bu saatte ne yapyordum? Bu i nasl çözülecek? Ne yapmalym?" te böyle bir azap içindeydi. Beyni, fikirlerini zaptetme gücünü kaybetmiti; fikirleri dalgalar gibi geçip gidiyordu ve o, bunlar durdurmak için iki eliyle alnn tutuyordu. radesini ve akln altüst eden bir karar vermeye çalt bu hengâmeden, boucu bir skntdan baka bir ey çkmyordu. Ba ateler içinde yanyordu. Pencereye gitti, ardna kadar açt. Gökyüzünde yldz yoktu. Dönüp masann bana oturdu. ki saat böyle geçti. Bu arada ilk belli belirsiz çizgiler düün- -371- cesinde ekillenmeye ve yer etmeye baladlar. Durumun genel bütününü deilse de, baz ayrntlar  gerçein dakikliiyle fark edebiliyordu artk. Önce unu kavrad ki, içinde bulunduu durum ne kadar olaanüstü, ne kadar kritik olursa olsun, yine de tamamen kendi hâkimiyeti altndayd. Bu da, onun aknln büsbütün artrd. Faaliyetlerinin yöneldii ciddi ve dini amac bir yana braklacak olursa, bugüne kadar yapt bütün i, adn
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Savc duraklamt; bakana dönerek konutu: "Sayn bakan, sank kendisini budala yerine koydurtmak istiyor, ama bunu baaramayacaktr, kendisine haber veriyoruz. Onun bu kark, ama bir hayli ustalkl savunmas karsnda, sizden ve mahkeme heyetinden, Brevet, Cochepaille ve Chenildieu adl mahkûmlarla polis müfettii Javert'in yeniden mahkeme huzuruna çarlarak, sann forsa Jean Valjean'a benzeyip benzemediini anlamak için son bir defa daha sorguya çekilmelerini saygyla talep ediyorum." Bakan, "Sayn savcya hatrlatmak isterim ki," dedi, "polis müfettii Javert, komu bir ilçedeki görevi dolaysyla, ifadesini verir vermez celseyi ve hatta ehri terk etmitir. Sayn savcnn ve sank avukatnn onayyla kendisine bu izni verdik." "Doru sayn bakan," diye sözünü sür- -448- dürdü savc. "Mösyö Javert burada olmadna göre, onun daha birkaç saat önce burada söylediklerini sayn  jüri üyelerine hatrlatmak isterim. Javert, dürüstlüüyle alt derecede, ama önemli görevleri erefle yerine getiren deerli bir insandr. fadesi ite u ekildedir: Sann inkârlarn yalanlayan ahlaki varsaymlara ve somut kantlara hiç ihtiyaç duymuyorum. Onu kesinlikle tanyorum. Bu adamn ad Champmathieu deildir; bu adam Jean Valjean adnda son derece acmasz, korkulmas gereken eski bir forsadr. Cezasnn bitiminde büyük bir üzüntüyle serbest braklmtr. Arlatrc nedenleri olan hrszlktan ötürü on dokuz -yl kürek cezasna mahkûm olmu, be alt defa kaçma giriiminde bulunmutur. Küçük Gervais ve Pier-ron hrszlndan baka merhum Digne piskoposunun evinde yaplm bir hrszlk konusunda da kendisinden üphelenmekteyim. Toulon kürek hapishanesinde gardiyan yardmcs olduum srada kendisini sk sk gör- müümdür. Onu kesin olarak tandm tekrar beyan ederim." Bu son derece açk olan ifade, dinleyiciler ve jüri üyeleri üzerinde görünüe göre güçlü bir etki yapt. Savc, Javert burada bulunmadna göre, Brevet, Chenildieu ve Cochepaille adndaki dier tanklarn yeniden dinlenmeleri ve resmen sorguya çekilmeleri konusunda srar ederek konumasn bitirdi. Bakan, mübairlerden birine emir verdi. Az sonra tanklarn bulunduklar odann kaps açld. Mübair, kendisine yardma hazr olan -449-
 
 
 
 
 
 
se, gözlerini ondan ayrmyordu; bir eliyle bakann kolunu iterken, öbürüyle arkasna bakmasn iaret etti. Mösyö Madeleine döndü ve Javert'i gördü. 3. Javert Memnun Bakn neler olmutu: Mösyö Madeleine, Arras ar ceza mahkemesinden çktnda saat gece yansn yeni çalmt. Kald hana döndüünde, hatrlanaca gibi kendisine yer ayrtt posta arabasyla tekrar yola çkmak için çok az vakti vard. Sabah saat altdan az önce Montreuil-sur-mer'e dönmü, ilk ii, Mösyö Lafftte'e yazd mektubu postaya vermek, sonra da Fantine'i görmek üzere ehre gelmek olmutu. Öte yandan, Mösyö Madeleine, ar ceza mahkemesi duruma salonundan henüz ayrlmt ki, ilk heyecann etkisinden syrlan savc söz alp, saygdeer Montreuil-sur-mer belediye bakannn çlgnca davranndan duyduu üzüntüyü dile getirmi, daha sonra aydnlanacak olan bu acayip olay yüzünden kanaatlerinin asla deimemi olduunu bildirmi ve bu arada, besbelli gerçek Jean Val-jean olan Champmathieu'nün mahkûm edilmesini istemiti. Savcnn srar, herkesin; yani dinleyicilerin, mahkemenin ve jürinin duygularyla açkça çelimekteydi. Bu mantksz iddianameyi çürütmek, Mösyö Madeleine'in, yani gerçek Jean Valjean'n ifaat karsnda davann yönünün batan baa deitiini ve jürinin önünde sadece masum bir insann olduunu ispatlamak avukat için hiç de zor ol- -470- mamt ve avukat, bundan, bu gibi adli hatalara dair vecize kabilinden baz tumturakl sonuçlar çkarmaktan da geri kalmamt, ama bunlar ne yazk ki öyle pek yeni eyler deildi. Bakan da davay özetleyiinde avukatn görülerine katlm ve bunun üzerine jüri birkaç dakika içinde Champmathieu'yü beraat ettirmiti. Ama, savc için bir Jean Valjean gerekiyordu; Champmathieu artk elde olmadna göre, Madeleine'e yapt. Champmathieu'nün tahliyesinden hemen sonra savc, hâkimle bir odaya kapand. Montreuil-sur-mer'in belediye bakannn tutuklanmas gerei üzerine fikir alveriinde bulundular. Basavcya gönderdii raporun orijinalini savc kendi yazmt. lk heyecan yattktan sonra, mahkeme bakan bu fikre pek de kar çkmad. Adaletin kendi seyrini takip etmesi gerekirdi. Ayrca, dorusunu söylemek gerekirse, bakan iyi ve oldukça akll bir insan olmasna ramen, ayn zamanda iddetli ve hatta neredeyse ateli bir kral taraftaryd; bu yüzden Montreuil-sur-mer belediye bakannn Cannes çkarmasndan bahsederken 'Buonaparte' demeyip, 'imparator' demesinden oke olmutu. Böylece tutuklama emri yola çkarld. Savc tutuklama emrini özel bir ulakla dörtnala Montreuil-sur-mer'e yollayp, emrin yerine getirilmesi için polis müfettii Javert'i görevlendirdi. Bilindii gibi Javert, ifadesini verdikten sonra hemen Montreuil-sur-mer'e dönmütü. -471- Ulak, tutuklama emrini kendisine verdiinde Javert yataktan yeni kalkyordu. Kendisi de polis olan özel ulak epey akll ve anlayl bir adamd, bir iki kelimeyle Ja-vert'e Arras'ta olup bitenleri anlatt. Savcnn imzasn tayan tutuklama emri öyle kaleme alnmt: "Müfetti Javert, bugünkü durumada serbest brakdm olan Jorsa Jean Valjean olduu tespit edilen Montreuû-sur-mer Belediye Bakan Mösyö Madeleine'i yakalayacaktr." Javert'i tanyan biri, onu revirin bekleme odasna girdii srada görse neler olup bittiini kesinlikle tahmin edemez ve onu, hiçbir özellii olmayan, alelade biri sanrd. Souk, sakin ve ciddiydi, kr saçlar akaklarna güzelce yaptrlp parlatlmt, merdivenleri her zamanki gibi ar ar çkmt. Onu iyice tanyan, dikkatle incelemi olan biri ise ürpermeler geçirirdi. Deriden yakalnn tokas ensesinde olacak yerde, sol kula
 
 
 
kimse bu sözleri iitmedi. Acaba ölü iitebildi mi? Baz dokunakl hayaller vardr ki, onlar belki de yüce gerçeklerdir. Yalnz, kesin olan bir ey var ki, olup bitenlerin tek tan olan Simplice hemirenin sk sk anlattna göre, Jean Valjean, Fantine'in kulana fsldad srada, bu soluk dudaklarda ve mezar aknl dolu bu bulank gözbebeklerinde anlatlmas imkânsz bir gülümsemenin uç verdiini açkça görmütü. Jean Valjean tpk bir annenin çocuuna yapt gibi, Fantine'in ban ellerinin arasna alarak yastn üzerine yerletirdi, sonra geceliinin yakasndaki eridi balad, saçlarn gece balnn içine soktu ve gözlerini kapad. Fantine'in yüzü o srada garip bir kla aydnlanm gibiydi. Ölüm, yüce aydnla girmek demektir. Fantine'in eli yataktan dar sarkyordu. Jean Valjean, bu elin önünde diz çöktü, onu yavaça kaldrd ve öptü. Sonra ayaa kalkt, Javert'e dönerek, "imdi emrinizdeyim," dedi. 5. Uygun Mezar Javert, Jean Valjean' ehir hapishanesine teslim etti. Mösyö Madeleine'in tutuklanmas Montre-uil-sur-mer'de büyük bir heyecan, daha dorusu olaanüstü bir sarsnt yaratt. Tek bir söz; "bir kürek mahkûmuymu" sözü, hemen hemen herkesin ona arkasn  dönmesine yetti. Saklayamayacamz bu gerçei üzülerek söylüyoruz. Daha iki saat geçmeden yapt
 
 
 
 
 
 
SESSZ KÖPEK SÜRÜSÜ 1. Stratejinin Zikzaklar ...................235 2. Bereket Versin ki Âusterlitz Köprüsü'nden Araba Geçebiliyor ... 239 3. Paris'in 1727'deki Planna Bir Bak ......................................242 4. El Yordamyla Kaç Denemeleri ...246 5. Fenerlerde Havagaz Kullanlsayd  Bu i Yapmaya mkân Olmazd .... 249 6. Bilmece Gibi Bir Sorunun Balangc .....................................255 7. Bilmecenin Devam.......................258 8. Bilmece Gibi Sorun yice Karmaklayor ...........................26 i 9. Çngrakl Adam ...........................263 10. Javert'in Avn Elinden Nasl Kaçrdnn Hikâyesidir ...............269 ALTINCI KTAP KÜÇÜK PCPUS MANASTIRI 1. Küçük Picpus Soka, No. 62 ........283 2. Martin Verga Tarikat ...................288 3. Kat Kurallar ................................298 4. Sevinçler......................................300 5. Elenceler....................................305 6. Küçük Manastr............................312 7. Bu Karanlktan Birkaç Siluet ........315 8. Post Çorda Lapides ......................318 9. Rahibe Bal Altnda Bir Yüzyl ...320 10. Aralksz badetin Kayna ............322 11. Küçük Picpus Manastn'nn Sonu ...324 YEDNC KTAP PARANTEZ 1. Soyut Bir Düünce Olarak Manastr .329 2. Tarihi Bir Olgu Olarak Manastr ...330 3. Geçmie Hangi artlarda Sayg Duyulabilir ..........................334 4. lkeler Açsndan Manastr ............338 5. Dua..............................................340 6. badetteki Mutlak yilik................341
 
 
 
 
 
17-18 Haziran 1815 gecesi yamur yamam olsayd, Avrupa'nn gelecei baka türlü olurdu. Birkaç damla suyun fazla ya da eksik olmas, Napoleon'un sonunu getirdi. Waterloo'nun, Austerlitz'in sonu olmas için ilahi takdir biraz yamurdan baka bir eye ihtiyaç duymad ve gökyüzünden, mevsime -25- uygun olmayan bir yönde geçen bir bulut, dünyann yklmasna yetti. Waterloo Sava, Blücher'e yetime frsat verecek ekilde, ancak on bir buçukta balayabildi. Niçin? Çünkü toprak slakt. Topçunun manevra yapabilmesi için topran biraz sertlemesini beklemek gerekiyordu. Napoleon topçu subayyd ve bunun skntsn çekiyordu. Bu olaanüstü komutan, asln soracak olursanz Aboukir hakknda Di-rektuar hükümetine verdii raporda; "Güllelerimizden biri alt kiiyi öldürdü," diyen adamd. Bütün sava planlan gülle ve mermi üzerineydi. Onun zafer anahtar, topçu kuvvetini belli bir nokta üzerinde younlatrmakt. Düman generalinin stratejisini tpk bir kale gibi ele alp yerle bir ediyordu. Zayf noktay  gülleyle eziyor, savalar topla balatp, topla bitiriyordu. Dehasnda silah atmay seven, ykc bir taraf vard: Taburlar düman saflarna daldrmak, alaylar tuz buz etmek, hatlar kesmek, ynaklar ezip datmak, bütün bunlar yapmak için vurmak, vurmak, sürekli olarak vurmakla mümkündü ve o, bu ii gülleye emanet ediyordu. Bu müthi bir yöntemdi ve bunun deha ile birlemesi, sava güreinin bu karanlk pehlivann on be yl süreyle yenilmez yapt. 18 Haziran 1815 günü, say üstünlüü kendi tarafnda olduundan topçu kuvvetine çok fazla güveniyordu. Wellington'un yüz elli dokuz topu vard; Napoleon'un ise iki yüz krk. Farz edin ki toprak kurudu, toplar kolayca hareket edebildiinden harekât sabahn -26- altsnda balad. Bu takdirde sava, talihin Prusyallarca deitirilmesinden iki üç saat önce kazanlm olurdu. Bu savan kaybedilmesinde Napoleon'un ne kadar hata pay vardr? Batmann sorumluluu kaptana yüklenebilir mi?
 
 
çavdarlar, çamurdaki derin tekerlek izlerini doldurup tekerleklere yatak vazifesi görmeseydi her türlü hareket, özellikle Papelotte yaknlarndaki vadilerde imkânsz olurdu. Harekât geç balad. Çünkü daha önce de anlattmz gibi Napoleon'un stratejisi, topçuyu tabanca gibi elinde tutmakt; bu tabancay savan bazen u, bazen de bu noktasna dorulturdu; bu nedenle, koulu bataryalarn dörtnala serbestçe hareket edebilmelerini bekledi; bunun içinse günein yüzünü gösterip topra kurutmas  gerekiyordu. Ama güne çkmad. Günele Austerlitz'deki bu- * Lat.: Karanlk nedenleri. -32- luma burada yoktu. lk top patladnda ngiliz Generali Colville saatine bakt ve on biri otuz be geçtiini gördü. Harekât, Franszlarn sol kanadndan Ho-ugomont üzerine doru hmla, hem de belki imparatorun istediinden de fazla bir hmla balad. Ayn anda Napoleon, Quiot'nun tugayn Haie-Sainte üzerine sürerek merkeze doru saldrya geçti. Ney de, Fransz sa kanadn, arkasn Papelotte'a dayayan ngiliz sol kanadna, kar
 
snda kaoslar olan güçlü ressamlar gerekir; Rembrandt bu ite Von der Meulen'den daha iyidir. Öle vaktinde doru söyleyen Van der Meulen, saat üçte yalan söyler. Geometri yanltr; doru olan sadece kasrgadr. Folard'a, Polybe'e itiraz etme hakkn veren ite budur. unu da ekleyelim: Öyle bir an gelir ki, sava  soysuzlap dövü olur, nüfus azalr, ayrntlara ait saysz olaylar halinde dalr, bizzat Napoleon'un ifadesiyle söylersek: "Ordunun tarihinden çok, birliklerin biyografisine ait" bir ey olur. Bu takdirde, tarihçinin özetleme hakkna sahip olduu açktr. Tarihçi, mücadeleyi ancak bellibal çizgileriyle kavrayabilir; hiçbir anlatc, ne kadar titiz olursa olsun, sava denilen o dehetengiz bulutun eklini mutlak bir sadakatle tespit edemez. Bütün büyük ordu çarpmalar için geçerli olan bu konu, özellikle Waterloo için de geçerlidir. Ancak öleden sonra öyle bir an geldi ki, savan gidiat netleti. 6. Öleden Sonra Saat Dörtte Saat dörde doru ngiliz ordusunun durumu vahimdi. Orange Prensi merkeze, Hill sa kanada, Picton da sol kanada komuta ediyordu. Orange Prensi kendinden geçmiçesine ve yiitçe Hollandallarla Belçikallara sesleniyordu: "Nassau! Brunswick! Sakn geri çekilmeyin!" Zayf düen Hill, srtn Wellington'a dayam, Picton ölmütü. ngilizler, Franszlardan 105'inci alay sancan ele geçirdikleri daki- -36- kada Franszlar da ngiliz Generali Picton'u bir kurunla bandan vurup öldürmülerdi. Wellington için savan iki dayanak noktas vard: Hougomont ve Haie-Sainte. Hougo-mont hâlâ dayanyordu, ama alevler içindeydi; Haie-Sainte ise zaptedilmiti. Buray savunan Alman taburundan sadece krk iki kii yayordu; biri hariç bütün subaylar ölmü ya da esir alnmt. Bu ambarn içinde üç bin savaç birbirini katletmiti. ngiltere'nin ilk boksörü, ngiliz muhafzlardan bir çavu, arkadalar arasnda yenilmez olarak ün yapm bir Fransz trampetçisi tarafndan orada öldürülmütü. Baring tuttuu mevziden atlm, Alten klçlannîit. Birçok sancak kaybedilmiti; aralarnda Alten tümeninin sanca ile Lunebourg taburunun Deux-Ponts ailesinden bir prens tarafndan tanan sanca da vard. Kuruni üniformal skoçyallar artk yoktular; Ponsonby'nin iri kym ejderhalar doranmlar, bu cesur süvariler karsnda çökmülerdi; bin iki yüz attan geriye alt yüzü kalm; üç yarbaydan ikisi yere serilmiti, Hamilton yaralyd, Mater ölmütü. Yedi mzrak darbesi alan Ponsonby dümü, Gordon ölmü, Marsh ölmütü, iki tümen -beinci ve altnc tümenler- imha edilmilerdi. Hougomont'un bir parças koparlm, Haie-Sainte zaptedilmi olduuna göre, geriye bellibal bir tek nokta kalyordu: Merkez. Bu esas nokta henüz dayanmaktayd. Wellington Merbe-Braine'de bulunan Hill'i ve Braine- l'Alleud'da bulunan Chasse'i getirerek buray takviye etti. -37-
 
 
 
 
püskürtülmesi, Genappe-Bruxelles yolunun dönemecini kesen ngiliz barikatnn yukardan aa açtklar ate  altnda Haie-Sainte kapsn baltayla zorlad srada politeknik okulu mezunu Herkül yapl Yarbay Vie- ux'nun yaralanmas, piyadeyle süvari arasnda kalan Marcognet tümeninin buday tarlalar içinde Best ve Pack tarafndan tam hedeften kurunlanmas ve Ponsonby tarafndan da klçtan geçirilmesi, yeni toplann ateleme deliklerinin tkanarak i görmez hale getirilmesi, Erlon kontunun bütün gayretlerine ramen Saxe-Weimar prensinin Frische-mont'u ve Smohain'i zaptedip elde tutmas, 105'inci Alay Sanca ile 45'inci Alay Sanca- 'nn düman eline geçmesi, Wavre ve Plan-cenoit arasnda yollan kolaçan eden üç yüz kiilik seyyar arac
 
 
 
 
 
 
* Waterloo Sava'ndan sonra Restorasyon döneminde an kralc yüce bir divanda yargland ve ölüme mahkûm edildi. -70- ler; süvari taburlanyla piyade taburlar birbirlerini krar, datrlar. Savan muazzam posas. Bir uçtaki Lobau gibi, öbür uçtaki Re-ille de dalgaya kaplmt. Napoleon, muhafz gücünden elinde kalanla bo yere buna set çekmeye urayor, emrindeki süvari taburlarn son bir gayretle bo yere harcyor. Quiot, Vivian'n karsnda; Kellermann, Vandele-ur'un karsnda; Lobau, Bulow'un karsnda; Morand, Pirch'in karsnda; Domon ve Subervic, Prusya Prensi Wilhelm'in karsnda geri çekiliyor. mparatorun süvari taburlarn ataa kaldran Guyot, bir ngiliz dragonunun ayaklarnn dibine düüyor. Napoleon, firari kafilelerin ard sra 'dörtnala koturup nutuk çekiyor, sktryor, tehdit ediyor, yalvaryor. Sabahleyin, "Yaasn imparator!" diye baran bu azlar imdi akn ve açk. mparator ac gerçei kabul etmitir. Yeni gelen taptaze Prusya süvarileri hmla atlyor, uçuyor, klçtan geçiriyor, biçiyor, baltalyor, öldürüyor, yok ediyor. Koulu hayvanlar çifte savuruyor, toplar kaçyor; katarlardaki askerler mühimmat arabalarnn koumlarn çözüp atlan alyor; tersyüz olmu, dört tekeri havada furgonlar yolu tkyor ve katliama yol açyor. Herkes birbirini eziyor, çiniyor, ölülerin, canllarn üzerinden yürüyor. Ba döndürücü bir kalabalk yollan, patikalan, köprüleri, ovalan, tepeleri, vadileri, koruluklan dolduruyor. Her yer krk bin kiinin kaçyla tkanm. Feryatlar, umutsuzluklar, çavdar tarlalarna atlm  çantalar, tüfekler; klçla yol açmalar; artk arkadalk yok, subay yok, -71- '»   ,4: general yok, sadece tarife smaz bir korku var. Zieten, Fransa'y keyfince klçtan geçiriyor; aslanlar, da keçisi olmu. te bu kaç böyle bir kaçt. Genappe'da geri dönmeyi, cephe kurmay, set çekmeyi denediler. Lobau, üç yüz kii toplad. Köyün giriine barikat kuruldu, ama daha Prusyallarn ilk misket atnda herkes kaçmaya balad, Lobau esir dütü. Bu misket atnn izleri, Genappe'a girmeden birkaç dakika önce yolun sandaki tuladan harap bir evin köhne çatsnda bugün hâlâ görülmektedir. Prusyallar üphesiz galibiyetlerini yetersiz bulmann öfkesi içinde Genappe'a daldlar. Takip pek canavarca oldu. Blücher imha emri verdi. Roguet, kendisine Prusyal bir esir getirecek her Fransz humbaracsn ölümle cezalandraca tehdidini savurarak uursuz bir örnek yaratmt. Blücher, Rogu- et'yi de geçti. Genç muhafzlarn generali Du-cesme, Genappe'da bir han kapsnda skt-nldnda, bir ölüm süvarisine klcn teslim etti, o da klc ald ve esiri öldürdü. Zafer, maluplarn öldürülmesiyle tamamland. Mademki biz tarihiz, öyleyse hadi suçlular cezalandralm: Yal Blücher erefini ayaklar altna almtr. Bu felaketin bardan tard. Umutsuz bozgun Genappe'tan geçti; Quatre-Bras'tan geçti, Gosselies'ten geçti, Frasnes'ten geçti, Charleroi'ten geçti, Thuin'den geçti ve ancak snrda durabildi. Çok yazk! Hem de böylesine kaçan kimdi? Büyük bir ordu. Bu perianlk, bu terör, tarihi aknlkta brakan en yüce kahramanlktan harap olma- -72- ya kadar inen bu düü, hiç nedensiz midir? Hayr. Waterloo'nun üstünde muazzam bir elin gölgesi vardr. O, bir kader günüdür. O günü, insann üstünde bir kudret yaratmtr. Balarn korkuyla eilmesi bundandr; bütün o büyük ruhlarn klçlarn teslim etmesi bundandr. Avrupa'y yenenler yere serildiler, ne söyleyecek ne de yapacak bir eyleri kalmt, karanln içinde korkunç bir eyin varlm hissediyorlard. Hoc erat infatis." O gün, insan soyunun perspektifi deiti. Waterloo, on dokuzuncu yüzyln menteesidir. Büyük yüzyln tahta çkabilmesi için bu büyük adamn ortadan kalkmas gerekiyordu. Bu ii, kar gelinemeyen birî'üstlendi. Kahramanlarn panie kaplmas anlalr bir eydir. Waterloo Sava'nda buluttan da fazla bir ey var, meteor var. Oradan Tanr geçti. Gece bastrrken Genappe yaknlarnda bir tarlada Bernard'la Bertrand, bozgunun akntsyla buralara kadar sürüklenen, yere inip atnn dizginini koltuunun altna alm ve dalgn baklarla tek bana Waterloo'ya doru dönen vahi, düünceli, matemli bir adam redingotunun eteinden tutup durdurdular. Bu, yklan rüyann hâlâ ilerlemeye çalan muhteem uyurgezeri Napoleon'du. 14. Son Birlik Akan suyun içindeki kayalar gibi, bozgun selinin içinde kmldamadan duran muhafz gücüne ait birkaç birlik gece vaktine kadar dayandlar. Geceyle birlikte ölüm de bastrd.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
-8- 15. Jondrette Alveri Yapyor -317- 16. 1832'de Moda Olan Bir ngiliz Havasna Uydurulmu ark  Nerede Okunuyor -321- 17. Marius'ün Be Franknn Kullanl 326 18. Marius'ün ki Sandalyesi Kar Karya -332- 29. Karanlk Köelerden Duyulan Kayg 334- 20. Tuzak -341- 22. Önce Kurbanlar  Yakalamaktan Balamal Daima -378- 22. lk Kitaptaki Baran KÜÇÜk ÇOCUk -384- -9-
 
 
 
 
 
Bütün toplumsal aydnlklar, bilimden, edebiyattan, sanattan, eitimden doar. nsanlar yetitirmek istiyorsanz onlara bilgi verin. Onlar aydnlatn ki, sizi aydnlatsnlar, Eninde sonunda o azametli genel eitim konusu, mutlak hakikatin kar konulamaz -30- otoritesiyle kendisini ortaya koyacaktr. O zaman Fransz düüncesinin gözetimi altnda hareket eden hükümetin banda olanlar öyle bir seçim yapmak zorunda kalacaklardr: Ya Fransa'nn çocuklar ya da Paris'in sokak çocuklar; ya n içindeki alevler ya da karanlklar içindeki geçici prltlar. Sokak çocuu demek Paris demektir, Paris demek dünya demektir. Çünkü Paris bir bütündür. Paris, insanln tavandr, bu harikulade ehir, canl ve ölü bütün örf ve âdetlerin bir minyatürüdür. Paris'i gören biri, içinde gökyüzü ve yer yer yldzlarla birlikte tarihin alt yüzünü gördüünü sanr. Paris'in bir Capitole'ü, Parthe-non'u Notre-Dame', Mont Aventin tepesi, Saint-Antoine d mahallesi, Asinarium'u, Sor-bonne'u, Pantheon'u, Kutsal Yol'u, Boulevard des Italiens'i ve kamuoyu vardr ve de ikencenin yerine alay koyar. Onun Majo'su-nun ad zerafet budalas Tiber, dierinin, kenar mahalleli hammalnn ad hal yükçüsü Lazzaronesi'nin ad serseri snf, Cocney-si'nin ad züppedir. Paris'in dnda ne varsa hepsini yine Paris'te bulursunuz. (...) p cambazlar, klç yutan adam size hünerlerini gösterir. arkclar, sanatkârlar ve ceketinize yapan dilencilere rastlarsnz. Suresner arab Albe arabn hatrlatr. Pere-Lachaise gece yamurlar altnda tpk
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
açmazd. Söz açt zaman, bunu "Sayn Baron," ile alay etmek için yapard mutlaka. Pontmercy'nin olunu hiçbir zaman görmeyecei ve onunla konumayaca konusunda anlama yaplmt. Bu anlamaya uymad takdirde, olu mirastan mahrum edilmi bir durumda babasna geri gönderilecekti. Gillenormand ailesi için Pontmercy, aalk bir adamd. Onlar çocuu kendi istedikleri gibi yetitirmeyi amaçlyorlard. Albay, bu artlan kabul etmekle belki hata etmiti, ama böylelikle çocuunun geleceini kurtardn  dolaysyla sadece kendini kurban ettiini düünüyordu. Mösyö Gillenormand'n brakaca miras o kadar önemli deildi. Ama, asl Mat- -70- mazel Gillenormand'n brakaca miras çok önemliydi. Hiç evlenmemi olan bu teyze, ana tarafndan çok zengindi. Baka varisi olmad için serveti yeenine kalacakt. te Marius ismindeki bu çocuun bütün bildii bir babas olduuydu. Kimse kendisine daha fazla bir ey söylememiti. Ama, büyükbabas ile birlikte gittii yerlerdeki insanlann fsldamalan, göz krplan, kulana çalnan yanm cümleler, kafasnda baz düünceler uyandrmaya balamt. Ve bu düünceler zamanla, çevresinden etkilenerek zihninde ekillendii için sonunda o da etrafndakiler gibi düünmeye, babasn  aklna getirdikçe bir tür utanç ve sknt duymaya balamt. Marius bu ekilde büyüyürken Albay her iki üç ayda bir gizlice Paris'e gelir, sanki hapishaneden kaçm gibi çekingen bir halde, Saint Sulpice Kilisesi'nin karsnda bir yere snp, Marius'ün teyzesi ile birlikte sabah ayinine gelmesini beklerdi. Kadnn kendisini görmesinden korktuu için bir direin arkasna saklanr, titreyerek, kprdamadan, hatta nefes almaya cesaret edemez bir halde çocuunu seyrederdi. Bu, yüzü yaral kahraman, yal kz kurusundan korkuyordu. Vernon papaz Mabeuf ile tankl da bundan ileri geliyordu. Bu saygdeer papaz, Saint Sulpice Kilisesi kâhyalanndan birinin kardeiydi. Bu kâhya, çocua bakan ve alayan yüzü yaral adam birkaç kere fark etmiti. Tam bir erkek görünüüne sahip olan, ama bir kadn gibi alayan bu adam, kâhyann aklndan çkma- -71-
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
tereddüde kapld. Genç kzn yüzünün kendisine doru eildiini gördüünü sanmt. Buna ramen, erkekçe ve iddetli bir çaba harcayarak kararszln yendi ve ileri doru yürüyüüne devam etti. Birkaç saniye sonra dik ve azimkar, kulaklarna kadar kzarm bir hal- -214- de, ne sama ne de soluna göz atmaya cesaret edemeden, bir devlet adam gibi, eli ceketinin içinde, srann önünden geçiyordu. Tam kale toplarnn altna gelmiken korkunç bir kalp çarpnts duydu. Bir gün önceki gibi, am ipei elbisesini ve krep apkasn giymiti. 'Onun sesi' olmas gereken tarifi imkânsz bir ses iitti. Sakin bir ekilde konuuyordu. Çok güzeldi. Onu görmeyi denemedii halde, bunu hissediyordu. "M. Francois de Neufchâ-teau'nun, Gil Bias edisyonunun bana kendisi yazm gibi koyduu Marcos Obregon de la Ronda hakkndaki tez yazsn aslnda benim yazm olduumu bilse beni takdir edip saymaktan kendisini alamazd!" diye düündü. Sray arkasnda brakt; yolun artk yakn olan sonuna kadar yürüdü; sonra geri dönerek güzel kzn önünden bir daha geçti. Bu defa rengi çok soluktu. Gerçekten de öyle fazla benimsenemeyecek herhangi bir ey deniyor deildi. Sradan ve genç kzdan uzaklat, arkas ona dönük olduu halde, onun kendisine baktn düünüyor ve bu yüzden de sendeliyordu. Bir daha sraya yaklamay denemedi, yolun ortalarna doru durdu ve orada hiç yapmad bir eyi yapt, oturdu. Yan baklar yolluyor ve ruhunun en belirsiz derinliklerinde düünüyordu; kendisinin, beyaz apkasna, siyah elbisesine hayran olduu kiilerin, onun parlak kumal pantolonuna ve yeni ceketine kar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu duvarn snrlandrd bo arsa, kötü nam salm bir eski araba kiralaycsnn arka avlusuna çkyordu. Adam iflas etmiti ama sundurmalarn altnda hâlâ baz eski arabalar vard. Marius, Jondrette'in yokluundan faydalanarak eve dönmenin akllca olacan düündü, zaten saat de ilerliyordu; Ma'am Bur-gon, her akam ehre bulak ykamaya giderken, âdeti üzere evin kapsn kapard; karanlk bastrdnda kap daima kapal olurdu. Marius, anahtarn polis müfettiine vermiti; bu yüzden de, acele etmesi gerekiyordu. Ortalk kararm, hemen hemen gece bastrmt; ufukta tek bir nokta vard; ayd bu. Salpetriere'in alçak kubbesi arkada kpkrmz yükseliyordu. Marius, geni admlarla 50-52 numaraya döndü. Oraya ulatnda kap henüz açkt. Merdivenden ayaklarnn ucuna basarak çkt, odasna kadar koridorun duvar boyunca süzüldü. Hatrlanaca gibi, bu koridorun iki yannda, o sralar hepsi de kiralk ve bo olan harap odalar diziliydi. Ma'am Burgon, bunlarn kaplarn genellikle açk brakrd. Bu kaplardan birinin önünden geçerken zayf bir m belli belirsiz aartt dört hareketsiz adam ba görür gibi oldu. Marius, görülmek istemedii için görmeye de çalmad. Fark edilmeden, gürültüsüzce odasna girmeyi baard. Tam zamanyd. Az sonra Ma'am Bur-gon'un gittiini ve evin kapsnn kapandn iitti. -320- 16. 1832 de Moda Olan Bir ngiliz Havasna Uydurulmu ark
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
FLZ GÖVER TASHH ESEN GÜRAY  © BORDO SYAH KLASK YAYINLAR BASK, STANBUL 2005 DZ TASARIMI KOORDNASYON H. HÜSEYN ARIKAN DÜNYA KLASKLER EDTÖRÜ VEYSEL ATAYMAN TÜRK KLASKLER EDTÖRÜ KEMAL BEK TK. NO 975-8688-51-0 ISBN 975-8688-55-3 TREND YAYIN BASIM DAITIH REKLAM ORGANZASYON SAN. TC. LTD. T. MRK. MERKEZ EFEND MAH. DAVUTPAA CD. PEK MERKEZ 6/3 7-9-10-11 TOPKAPI/ STANBUL B. CAFERAA MAHALLES  MÜHÜRDAR CADDES NO: 60/5 81300 KADIKÖY/ STANBUL TEL: (0216) 348 98 03 Pbx FAKS: (0216) 349 93 45 E-mail: [email protected] Web: www.bordosiyah.com.tr HUKUK SERVS TEL: (0216) 348 99 18 VICTOR HUGO SEFLLER IV. CLT TAMAMI V CLT TÜRKÇES: SEMH ATAYMAN
 
 
 
 
setti ki, öfkelenmedi bile. Kendisini savundu, soukkanl davrand, her eyi yerli yerine koydu, hükümeti kanun çerçevesine soktu, Bourbonlan sürgüne yollad, ama sonra durdu. Yal Kral X. Charles' vaktiyle XIV. Louis'yi barndran kürsünün altndan çekip ald ve yavaça yere koydu. Kral ailesinden kiilere üzülerek ve özenle el sürdü. Barikatlar gününden sonra Guillaume du Va-ir'in o gururlu sözlerini sanki hatrlar gibi olan ve bütün dünyann gözleri önünde uygulayan tek bir kii deildi, birkaç kii de deildi, ama Fransa'yd bu, bütün Fransa'yd- Zafer kazanm ve zaferinin sarholuu içinde olan Fransa'ydk Guillaume du Va-ir öyle demiti: "Büyüklerin koruyuculuuna snmaya, daldan dala konan kular gibi, talihi ters gideni brakp, talihi yolunda gidenin safna katlmaya alk olanlar için talihin yüz çevirdii hükümdarlarna kar asice davranmak kolaydr, ama benim için krallarmn talihi, hele felakete urayanlarn talihi daima saygya layk olacaktr." Bourbonlar beraberlerinde sayg götürdüler, ama üzüntü yaratmadlar. Söylediimiz gibi, felaketleri kendilerinden büyük oldu. Ufukta kayboldular. Temmuz Devrimi bütün dünyada annda dostlar ve dümanlar kazand. Kendi doasna göre kimileri heyecan ve sevinçle ona koarken, kimileri de ondan yüz çevirdiler. Bu gündouunun baykular olan Avrupa hükümdarlar, önce yaral ve akn, gözlerini yumdular ve ancak tehditler savurmak için -19- yeniden açtlar. Anlalabilir bir korku, balanabilir bir öfke. Bu tuhaf devrim, sert bir ok darbesi olmutu; yeni düen kralla düman muamelesi yapmak ve onun kann dökmek onurunu bile layk görmemiti. Özgürlüün kendi kendisine iftira etmesinden daima fayda uman despot hükümetlerin gözünde Temmuz Devrimi'nin hatas korkunç olmak, ama yumuak kalmakt. Zaten ona kar ne bir harekete kalkld ne de gizlice tertipler hazrland. En memnun olmayanlar, en çok ürkenler, en fazla titreyenler bile onu selamlyorlard. Bencilliklerimiz, kinlerimiz ne olursa olsun, olaylardan esrarengiz bir sayg çkmakta ve bu saygda insan aan bir güçle çalan birisinin ibirlii kendini duyurmaktadr. Temmuz Devrimi, hakkn, olguyu, gerçei yere seriinin zaferidir. htiam dolu bir eydir. Hak, gerçei, olguyu yere serer, 1830 Devrimi'nin parlakl buradadr, yumuak kalplilii de öyle. Zafer kazanan hakkn iddetli davranmaya hiç de ihtiyac yoktur. Hak, doru ve hukuki olandr. Hakkn özellii geçmiten gelecee güzel ve saf kalmaktr. En zorunlu görünen, ça-dalannca en iyi kabul gören bir gerçek bile, yalnzca gerçek olarak kalp, içinde çok az hak barndryor, ya da hiç banndrmyorsa zamanla mutlaka biçimsiz, irenç, hatta belki de korkunç bir hal almaya mahkûmdur. Gerçein eriebilecei çirkinlik derecesini bir bakta yüzyllar ötesindeki görünüüyle tes- -20- pit etmek isteyenler Machiavelli'ye baksnlar. Machiavelli, ne kötü bir cin, ne bir eytan ne de alçak ve sefil bir yazardr; o, gerçekten baka bir ey deildir. Ve bu gerçek, sadece talya'nn gerçei deil, Avrupa'nn, on altnc yüzyln gerçeidir. renç görünür ve on dokuzuncu yüzyln ahlak anlay karsnda irençtir de. Hak ile gerçek arasndaki bir mücadele, toplumun douundan beri süregelmektedir. Bu kavgaya bir son vermek, salt, katksz düünceyi insanlk gerçeiyle kaynatrmak, barç yoldan hakk gerçee ve gerçei de hakka nüfuz ettirmek. Bilge kiilere düen görev budur ite. 2. Kötü Dikilmi 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Brujon, hapishanede arm gibi görünüyordu. Bazen onu Charlemagne avlusunda saatlerce ayakta, kantinin penceresinin yannda durup, kantin fiyatlarn gösteren ve sarmsak 62 santim, diye balayp yaprak ci-garas 5 santim diye biten pis bir tabelay aptal aptal seyrederken görüyorlard. Ya da vaktini, dilerini birbirine vurup titremekle, atei olduunu söyleyip, hasta kouundaki yirmi sekiz yataktan birinin bo olup olmadn soruturmakla geçiriyordu. -84- Birdenbire, 1832 ubaü'nn ikinci yansna doru uyuuk Brujon'un, siparile i gören hapishane hademeleri araclyla kendi adna deil de, üç arkada adna üç ayn i sipari verdii örenildi. Bunlar, ona toplam elli metelie malolmutu. Bu an masraf, hapishane müdürünün dikkatini çekti. Aratrma yapld, tutuklularn konuma yerinde asl sipari tarifesine baklarak, bu elli meteliin dökümünün u ekilde olduu örenildi: Üç sipariten biri Pantheon'a, on metelik; biri Val-de-Grâce'a, on be metelik; biri de Grenelle ehir kapsna, yirmi be metelik. Bu sonuncusu, tarifenin en pahalsyd. Pantheon da, Val-de- Grâce da, Grenelte ehir kaps da çok korkunç üç serserinin oturduklar yerlerdi. Bunlar; Kruideniers, nam-  dier Bi-zarro; serbest braklm forsa Glorieux ve bir de Barre-Carrosse'du. Bu olay polisin dikkatini onlarn üzerine çekti. Bu adamlarn, elebalarndan ikisinin, Babet'le Gueulemer'in, hapse atlm olan Patron- Minette'le gizli balan olduu tahmin edilmekteydi. Brupon'un, ev adreslerine deil de, sokakta bekleyen kimselere gönderdii mesajlarda, tasarlanan baz muzr ilere dair haberler olduu sanlyordu. Elde baka baz belirtiler de vard; üç serseri yakalandlar. Böylece Brujon'un kurduu bir oyununun boa çkarld
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ey, akn büründüü biçimler! Düler! Bu Tanrsal rastlant, meleklerin araya girmesi Charlemange'm masasndan La Fosse aux Li-ons'a; La Force'un damlan üzerinden bir hrszn bir baka hrsza frlatt bir ekmek parçasndan ibaretti aslnda. 6. Yallar J2n Uygun Zamanda Gitmek çin Vardrlar Akam olduunda Jean Valjean evden çkt, Cosette giyindi. Kendisine en iyi giden ekilde taramt  saçlarn; üst ksm boynunu biraz fazla açk brakan bir elbise giymiti, ki buna o zamann genç kzlarnn deyiiy- -200- le 'azck uygunsuz' denebilirdi. Hiç de uygunsuz deildi aslnda; öteki tarza göre daha güzeldi, o kadar. Bütün bunlar yapmt, ama nedenini bilmeden yapmt Cosette. Dar m çkmak istiyordu? Hayr... Bir ziyaretçi mi beklemekteydi yoksa? Yoo... Akamüzeri bahçeye indi. Toussaint, arka avluya bakan mutfakta kendi iine dalmt. Dallarn altndan yürümeye koyuldu. Zaman zaman elleriyle açyordu dallan, çünkü alçak dallar çoktu. Böylece sraya geldi. Hâlâ oradayd ta. Orada kalmt. Oturdu; adeta onu okamak ve ona teekkür etmek istercesine tan üzerine koydu küçük beyaz elini. Birden, arkasnda birinin ayakta durduunu, onu görmeden hissettiiniz andaki o tanmlanmaz izlenime kapld. Ban çevirip doruldu hemen. Oydu. Ba açkt. Solgun ve zayf görünüyordu. Zar zor seçiliyordu siyah giysisi. Alacakaranlk güzel alnn
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
okulu buradan çkmtr. Souk ile scak su arasnda lk su partisidir bu. Nedenlere asla yükselmeksizin sonuçlan didik didik eden bu okul, tamamyla yüzeyde kalan sahte derinliiyle bir yan-bilimin tepesinde, kamusal alanlardaki çalkantlan azarlamaktadr. -365- öyle der bir okul: "1830 olgusu, kartrp bozan isyan-kar-gaalar, bu büyük olaydaki saf yann bir ksmn alp götürmütür. Temmuz Devrimi, güzel bir halk rüzgâryd, göü masmavi klan bir rüzgâr. syan-kargaalar, bulutlan geri getirdi; üzerinde herkesin fikir birlii halinde olduu bu devrimi bir çekime haline sokup yozlatrd. Ksa aralkl sarsntlarla gerçekleen her ilerlemede olduu gibi, Temmuz Devrimi'nde de gizli çatlaklar meydana gelmiti; isyan-kargaalar, bu çatlaklar görülür ve elle tutulur bir hale soktu. nsanlar Temmuz Devrimi'nden sonra kurtuluu hissediyordu; isyan-kargaalann ardndansa felaketi hissettiler. "Her ayaklanmada dükkânlar kapanr, borsa altüst olur, ticaret durur, iler yürümez olur, art arda iflaslar patlak verir; piyasa altüst olur, servet sahiplerini endie kaplamtr, devlet kredileri ilemez, sanayi aknlk içindedir, yatrmlar geriler ya da hepten durur, emein kapsam ve kapasitesi düer, ortal korku sarar; bütün kentlerde tepkiler bagösterir. Bundan da uçurumlar doar. Fransa'ya bir ayaklanmann ilk gününün yirmi; ikinci gününün krk; üçüncü gününün de altm milyon franga patlad hesapland. Üç günlük bir ayaklanma yüz yirmi milyona patlyor; yani sadece mali açdan ortaya çkan sonuç bile altm sava  gemisinin batt bir bozgun anlamna geliyor: Bu büyük bir felakete eittir. "Hiç üphe yok ki, tarihsel açdan kendi- -366- lerine özgü bir güzellii oldu isyan-kargaala-nn. Kaldrm sava, çallk savandan hiç de daha az görkemli ve daha az paletik deildir. Birinde ormanlarn ruhu vardr, öbüründe kentlerin kalbi. Ayaklanmalar Paris karakterinin en özgün çknt ve sivriliklerini kanl, ama görkemli bir kla aydnlatt. Özveri, fedakârlk, nee taan pervaszlk; yiitliin, zekânn bir parças olduunu ispatlayan örenciler, sarslmak nedir bilmeyen muhafz alay, dükkân sahipleriyle dolu açk ordugâhlar, çocuklardan oluan kale duvarlar, yoldan geçenlerin bile ölümü aalamas. Okullarla tümenler çarpmaktayd. Çarpanlar arasnda sadece ya fark vard, o Kadar; ayn rktandlar. Yirmi yanda fikirleri, krk yanda aileleri uruna hazin bir ekilde can veren ayn kahramanlard. ç savalarda daima hazin bir rol oynayan ordu, cürete temkinli davranarak cevap veriyordu. syan-kargaalar, halkn gözüpekliini ortaya serdikleri gibi, burjuvalarn cesaret eitiminden geçmesini de salamlard. "Bütün bunlar iyi, güzel de, akan kana deer mi? Kararan gelecei, tehlikeye giren ilerlemeyi, en iyimserleri bile saran endieyi, umutsuzlua düen namuslu liberalleri, devrimin kendi eliyle kendini yaralamasndan mutluluk duyan yabanc mutlakiyetçi-leri, imdi zafere ulaan ve: 'Biz dememi miydik!' naralar atan 1830 yeniliklerini akan kana ekleyin. Belki büyümü Paris'e karlk hiç üphesiz küçülmü Fransa'y ekleyin. Burada her eyi söylemek gerekiyor: -367-
 
 
 
 
 
Cenaze alay ölünün evinden Bastille Mey-dan'na kadar, için için kaynayan bir yavalkla ilerledi. Ara sra yamur serpitiriyor ama bu, kalabal etkilemiyordu. Tabutun, * Dragon: Eskiden Bat ordularnda bulunan bir asker snf  -383- alayn geçtii yol üzerindeki Vendöme sütununun etrafnda dolatrlmas, bir balkonda apkasn  çkarmadan duran Fitz-James Dü-kü'ne atlan talar, bir halk bayrandan koparlp çamurlar içine sürüklenen Galya horozu, Saint-Martin Kaps'nda klçla yaralanan bir belediye zabta memuru, yüksek sesle "Ben cumhuriyetçiyim!" diyen XII. Hafif Süvari Alay subay, cenazeye katlmalar yasakland halde birdenbire çkp gelen Poli-teknik Yüksek Okulu örencileri ve "Yaasn Politeknik! Yaasn cumhuriyet!" haykrlar. Yolun bu parças katedilirken meydana gelen bellibal olaylar ite bunlard. Bastille Mey- dan'nda, Saint-Antoine Mahallesi'nden inen uzun ve ürkütücü merakl kafileleri gelip alaya katldlar ve müthi bir kaynama bu büyük halk kalabalm dalgalandrmaya balad. Bir adamn, bir bakasna unlar söyledii iitildi: "u küçük kzl sakally görüyor musun? Ne vakit ate edileceini ite o bildirecek!" Dendiine göre ayn kzl sakall, daha sonra, yine ayn görevle bir baka isyan srasnda, Quenisset olaynda da ortaya çkmtr. Cenaze arabas Bastille Meydan'n geçip kanal boyunca ilerledi ve Küçük Köprü'yü aarak Austerlitz Köprüsü'nün önündeki meydana ulat. Orada durdu. O anda bu kalabalk kubak seyredilebilseydi, ba
 
Kazklar sö- külüyor, tabancalar sklyor, hemen bir ba-j rikat hazrlna giriiliyordu. Geri püskürtülmü  olan delikanllar, cenaze arabasyla birlikte Austerlitz Köprüsü'nü koarak geçip, ehir muhafzlarna ate  açtlar. Bu arada jandarmalar da yetimi, dragonlar süngüye sarlmt. Kalabalk dört bir yana dald; bir sava uultusu, adeta kanatlanp uçarak Paris'in dörtbir yann sard. Bir haykr yükseldi: "Silah bana!" imdi herkes koumakta, çarpmakta, kaçmakta, direnmekteydi. Rüzgâr, atei nasl yayp sürüklerse, öfke de isyan yayp sü-rüklüyordu. -387- 4. Eski Zaman Kaynamalar  Hiçbir ey isyan-kargaann ilk kaynamas kadar olaanüstü deildir. Her ey her yerde ve ayn anda patlar. Seziliyor muydu bu patlamann gelii? Evet. Hazrlanm myd bu patlama? Hayr. Nereden çkt  peki? Kaldrmlardan. Nereden düüp geldi? Bulutlardan. Ayaklanma, belli bir yerde suikast nitelii tar; baka bir yerde kendiliinden bir giriim olur çkar. lk ie koyulan, bir de bakarsnz, halkn bir eilimini yakalam onu istedii yöne sürüklemektedir. Balangç müthi bir neenin kart bir korkuyla doludur. lkin uultular yükselir; dükkânlar kapanr, sokak satclar sergileriyle birlikte ortadan yok olur; sonra tek tük tüfek sesleri gelir ve insanlar kaçmaya balar; dipçikler evlerin kapsn tokmaklarken, avlularda hizmetçi kzlarn gülüüp öyle dedikleri duyulur: "Yine patrt kopacak!" Aradan henüz bir çeyrek saat bile geçmeden, ite Paris'in yirmi ayr noktasnda ve hemen hemen ayn anda olup bitenler: Sainte-Croix-de-la-Bretonnerie Soka'n-da uzun saçl ve sakalh yirmi kadar delikanl bir meyhaneye daldlar. Bir süre sonra da ellerinde üzeri siyah yas tüUeriyle örtülü Fransz bayra ve balarnda biri klçl, biri tüfekli, üçüncüsü de mzrakl üç kiiyle meyhaneden çktlar. Nonaindieres Soka'nda, klk kyafeti yerli yerinde, göbekli, gür sesli, dazlak kafal, geni alnl, siyah sakall ve kaln burma b- -388- ykl bir burjuva, yoldan geçenlere alenen fiek datmaktayd. Saint-Pierre-Montmartre Soka'nda çplak kollu adamlar, üzerinde beyaz harflerle "ya cumhuriyet ya ölüm" yazl bir siyah bayra dolatrmaktaydlar. Les Jeûneurs, Le Cadran, Montorgueil ve Mandar sokaklarnda, üzerinde bir numara ve yaldzl harflerle kesim sözcüü yazl bayraklar sallayan topluluklar görülüyordu. Bu bayraklardan biri krmz maviydi; bu iki eridin arasnda da belli belirsiz beyaz bir erit vard. Saint-Martin Bulvan'nda bir silah fabrikas yama edilmekteydi. Biri Beaubourg Soka'nda, biri Michelle- Comte oka'nda, biri de Temple Soka'nda olmak üzere üç silah dükkân da çoktan yama edilmiti. Kalabaln o binlerce eli birkaç dakika içinde, hemen hepsi iki ateli olan iki yüz otuz tüfei, altm dört klc  ve seksen üç tabancay kapm, götürüyordu. Aynca bakalann silahlandrmak amacyla birer tüfekle birer süngü de alyorlard. Greve Rhtm'nm karsnda karabinal delikanllar, ate açmak için evlere, kadmla-nn yanma yerleiyorlard. Bu delikanllardan birinin elinde, alaybozan denilen fitilli bir tüfek vard. Kapy çalp içeri giriyor, fiek yapmaya balyorlard. Bu kadnlardan biri sonradan unlan söyledi: "Kartuun ne olduunu bilmiyordum, kocam söyledi de örendim." Les Vieilles-Haudriettes Soka'nda bir topluluk, bir antikac dükkânnn kapsn k- -389-
 
 
 
yüklüü ve neesi, Voltaire ile Napoleon'un kenti. Bir arada, iç içe. Gelgeldim bu kez, 5 Haziran 1832 ayaklanmasnda bu büyük kent, ilk olarak belki kendinden de güçlü bir ey hissetti. Ve kork-tu. Her yerde, en uzak ve en "kaygsz" mahallelerde bile kap, pencere ve panjurlarn daha gündüzden kapand görüldü. Cesaretliler silahlanrken ödlekler gizlenmiti. Tasasz ve telasz iine giden yolcu ortadan kaybolmutu. Çou sokak, öle vakti, saat sabahn dördü gibi bombotu. Ortal ayaa kaldran ayrntlar anlatlmakta, uursuz haberler yaylmaktayd: Banka'y ele geçirmilerdi; sadece Saint- Merry Manastn'nda, kilisenin içinde mevzilenmi alt yüz kii vard; hat hiç de emin deildi; Armand Carrel, Mareal Clausen gidip görmü ve Mareal ona: "Önce bir alay kurun," demiti; yine Lafayette hastayd, ama onlara yine, "Ben sizin emrinizdeyim. Oturacak bir sandalye bulabileceim her yere de arkanzdan gelirim," demiti; daima uyank durmak gerekmekteydi; geceleyin Paris'in ssz semtlerindeki evleri basmaya hazrlananlar vard (biraz da Paris polis müdürünün hayal gücünün ürünüydü bu); Aubrly-le-Bo-ucher Soka'na da bir batarya yerletirilmiti. Lobau'yla Bugeaud anlam durumdaydlar ve geceyans ya da en geç gün rken, biri Bastille'den, ikincisi Saint-Martin Kap-s'ndan, üçüncüsü La Greve'den, dördüncüsü de Les Halles'den gelmek üzere ayaklanmann merkezine dört kol birden ayn zamanda yürüyecekti; belki de askeri birlikler Pa- -398- ris'i boaltp Champ de Mars'a çekileceklerdi; bu sefer iin nasl sonuçlanaca belli deildi, ama çok ciddi olduu belliydi. Mareal So-ult'un tereddütlerini gidermeye çalanlar vard; sanki niçin hemen saldrya geçmiyordu; kesin olan bir ey varsa, o da marealin derin düünceler içinde çrpndyd: htiyar aslan, bu karanln arkasnda bilinmeyen bir canavarn kokusunu almt, görünen oydu. Akam oldu ve tiyatrolar açlmad. Devriyeler öfke içinde dolayorlard. Yollardan gelip geçen herkesin üstü aranmakta, üpheliler hemen tutuklanmaktayd. Saat dokuzda sekiz yüzü akn insan tutuklanm, polis müdürlüü dolmutu. Hele Conciergerie Ha-pishanesi'ndeki Paris Caddesi ad verilen uzun mahzene saman denkleri doldurulmutu; bunlarn üzerinde yatan tutuklu ynlarna da Lyonlu Lagrange yiitlikçe söylev veriyordu. Onca insann arl altnda ezilen saman demetlerinden iddetli bir saanak hrts
 
ki dakika sonra, Amelot ve Basse sokaklarndan dehetle kaçan bir burjuva topluluu, tabancasn sallaya sallaya ark söyleyen bir çocukla karlaacakt: Gece herey karanlk Gündüz herey aydnlk Uydurma bir yazya aar kalr burjuva Biraz erdemli yaa Tak baa sivri apka Çocuk Küçük Gavroche'tu. Savaa gidiyordu. Caddeye çknca tabancann horozu olmadn fark etti. Yürüyüünü düzenlemeye yarayan bu arky kim yazmt acaba, aklna estiinde söyledii bütün öbür arklar? Bilmiyoruz. Belki de hepsi onun yaptlaryd, kimbilir! Zaten Gavroche tutulan bütün halk arklann  bilirdi ve onlara kendine özgü bir cvlt katp kartrrd. Doann sesleriyle Paris'in seslerini iç içe geçitirip yepyeni bir müzik yaratyordu. Kularn repertuanyla atölyelerin repertuarn evlendiriyordu. Ressam çraklarm iyi tanrd; bunlar kendi kabilesine komu kabiledendi. Bilindii kadaryla üç ay müret-tip çrakl  yapmt. Bir gün akademi üyesi M. Baour-Lormian'a bir hizmette bile bulunmutu. Gavroche, tam bir edebiyat velediydi. Gavroche, fil evine o iki yavruca ald  -402- berbat yamurlu gecede kendi öz kardelerinin imdadna kotuunu bilmiyordu. Akam kardeleri, sabah babas: te böyle geçmiti gecesi! afak sökerken alelacele Les Ballets Soka'ndan ayrlp file dönmütü. ki küçüü oradan adeta bir sanat gösterisi yaparak çkarmt ve yine orackta uyduruverdii bir kahvalty
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ite bu umarsz durumda kvranrken, gözüne, bahçe kapsnn parmaklklar arasnda, srtnda erkek elbiseleriyle durmadan evin çevresinde dolaan Eponine iliti. Hemen bu "genç içi"yi çard. Ona be  frankla birlikte, mektubu verdi: "Bu mektubu üzerindeki adrese götürün," dedi. Eponine, mektubu cebine koydu. Ertesi gün 5 Haziran'd. Eponine, Courfeyrac'n evine gitti: Marius'e mektubu vermek için deil, srf "görmek" için (seven ve kskanan her kalbin anlayaca bir eydir bu). Orada Marius'ü bekledi ya da hiç deilse Courfeyrac'. Gene srf "görmek" için. Courfeyrac, kendisine "Barikata gidiyoruz," dedii zaman da aklna bir fikir geldi: Herhangi bir ölüme atlr gibi ölüme atlmak ve Marius'ü de oraya sürüklemek. Courfeyrac'n ardndan ite bu amaçla gitti, barikatn nerede kurulduunu örendi. Bu arada Marius'ün doal olarak hiçbir ey- -516- den haberi yoktu. Çünkü mektubu Eponine alkoymutu; dolaysyla da delikanl gün ba-tmndan sonra Cosette'le her akamki buluma yerine gidecekti. Ve Eponine, Plumet Soka'na gidip, Marius'ün gelmesini bekledi; ve delikanlya dostlarnn kendisini barikatta bekledikleri haberini iletti. Marius'ün Coset-te'i bulamaynca içine düecei umutsuzlua güvenmekteydi. Yanlmyordu da. te bu güvenle Chanvrerie Soka'na geldi. Orada ne yaptn biliyoruz. En sonunda, "Ona artk hiç kimse sahip olamayacak!" diyerek, kendileriyle birlikte sevdikleri kimseyi de ölüme sürükleyen kskanç ruhlarn o buruk sevinciyle öldü. Marius, Cosette'in mektubunu uzun uzun öptü. Demek ki onu seviyordu! Demek ki onu sevmezlik etmemiti hiçbir zaman! Bir an için, artk ölmemesi gerektiini düündü. Ama sonra; "Gidiyor" dedi içinden. "Babas
 
 
 
 
 
 
Gavroche bunu söyler söylemez gitti. Daha dorusu, kaçak ku uçuunu geriye doru sürdürmeye koyuldu. Bir mermi hzyla karanla dald yeniden. Ve L'Homme-Arme Soka yeniden sessizlie ve sszla büründü. Gölge ve dü taycs bu garip çocuk, karanlklar içinde bir duman gibi, göz açp kapayncaya kadar kayboluvermiti. Ve onu tpk bir duman gibi havada dald sanabilirdiniz. Eer kayboluundan birkaç dakika sonra bir sokak feneri büyük tngrtyla kaldrma yuvarlanp, öfkeli burjuvalar tatl uykularndan uyandrm olmasayd! O srada Chaume Soka'ndan geçiyordu Gavroche. -537- 3. Cosette ve Toussaint Uyurlarken Jean Valjean, Marius'ün mektubuyla eve döndü. Merdiveni el yordamyla çkt. Avn pençe-lemi bir bayku gibi karanlklardan honuttu. Sessizce kapy açt  ve içeri girip kapad. Ortalkta herhangi bir gürültü deil, en ufak bir çtrt olup olmadn dinledi. Ve Coset- te'le Toussaint'in kesinlikle uyuduklanndan emin olunca, fumade çakmak hokkasn tututurmaya giriti. Eli titriyordu; kvlcm gelinceye kadar üç dört kibrit gitti. Ortalk aydnlandnda, masaya dirseklerini dayad, katlanm kâd açt ve okudu. nsan, iddetli heyecan anlarnda elinde tuttuu kâd okumaz; ezer paralar, bir düman yakalam gibi buruturur, trnaklar, öfke ya da sevincinden mncklar, yrtar, yok eder. Sonunu okumak, en sonda ne söylediini anlamak ihtiyacndadr; kelimeleri atlar, cümleleri atlar, dikkati bir ate nöbeti haline girer; yazlanlarn kabataslan anlar, yaklan, özünü anlar ve bir tek noktay yakalaynca, bütün arta kalan
 
Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Bir zamanlar görmütüm allaryla Görmütüm Suzette'i ve Zeüay Karmt ruhum aln kvrunyla Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Ak, ldadn o karanlkta Gülle süslüyorsun ban Lola'nn Beni cehennemde mi yakacaksn? Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Jeanne giyiniyor, karsnda ayna Kalbim, havalanyor güzel bir güne Sonra gidip konuyor Jeanne'a Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Akam olup gün sona erdiinde Steüa'y gösteriyorum yldzlara Diyorum ki 'iyi bakn ona' Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya -541- Gavroche bir yandan ark söylüyor, bir yandan da tiyatro oynuyordu: Nakaratn dayanak noktas hareket deil midir? Küçük kabadaynn tükenmez bir maske hazinesi olan yüzü, iddetli rüzgârda savrulan bir çamarn deliklerinden çok daha oynak ve çok daha deiken ekiller almaktayd. Ne yazk ki gece karanlnda ve yapayalnz olduundan, onu kimse göremedi. Görülemezdi de. Ona benzer ne deerler vardr yitip giden! Gavroche, birdenbire durmutu: "arky keselim hele!" dedi kendi kendine konuur gibi. Zifiri karanlkta görme açsndan kedi gözlerini hiç de aratmayan gözleri, bir kapnn girintisinde, ressamlarn deyiiyle bir "bütün" seçmiti: Yani bir yaratk ve bir eya. Eya, bir el arabasyd; yaratksa, arabann içinde uyuyan bir taral. El arabasnn kollan kaldrma dayalyd; taral da arabann ön tahtasna ban
 
 
 
 
 
 
3. Fauchelevent'n Yük Arabasn Kaldrana, Bir Kalem Ar Geliyor -399- 4. Bir Leke ki, Sadece Aklamaya Yarar -402- 5. Arkasnda afak Bulunan Gece -430-6. Otlar Örter, Yamurlar Siler -445- s S BRNC KTAP DÖRT DUVAR ARASINDA SAVA  2. Saint-Antoine Mahallesi Yamuru ve Temple Mahallesi Dolusu Toplumsal belalarn ve sorunlarn gözlemcisinin dikkatimizi çekecei iki en unutulmaz barikat, bu kitaptaki olayn geçtii döneme girmemektedir. Her ikisi de korkunç bir durumun iki ayn yönden simgesi olan bu iki barikat, tarihin görüp görecei en büyük sokak sava diyebileceimiz o kaçnlmaz Haziran 1848 ayaklanmas srasnda yoktan var oldu. Ayaktakm denen o umutsuzlar umutsuzu yaratn bountularnn, ylgnlklarnn, yoksunluklarnn, atelerinin, felaketlerinin, aclarnn, kara cahilliklerinin ve karanlklarn dipsiz derinliinden, protestoya, bazen ilkelere, hatta özgürlüe, eitlik ve kardelie, hatta genel oya ve herkesin herkes tarafndan yönetimine aykr ekilde, o büyük çlgnn, o güruhun, umutsuzluklarnn derinliklerinden, cesaretlerinin, heveslerinin krlmlklarndan, cehaletlerinden ve karanlklarn dipsiz derinliklerinden harekete geçip halka kar sava açt görülür. Serseriler kamu hukukuna saldrr, sefiller halka kar ayaklanrlar. -13-
 
yarkla mazgallanm ve birer burç oluturan ynlarla desteklenmiti. Böylece, srtn mahallenin evlerinden oluan iki büyük güce vermi oluyordu. 14 Temmuz'u yaam olan bu korkunç meydann dibinde, ayaklanm bir devi andrmaktayd. te bu ana barikatn gerisinde, sokaklarn içlerine doru aralklarla tam on dokuz barikat daha sralanmaktayd. Faubourg'da endie hzla felakete doru kotuunda, dorua ulam olan snrsz üzüntünün verdii eziyeti, srf bu barikatlara bakarak görebilirdiniz. Peki, bu barikat nelerden yaplmt? Bir söylentiye göre, daha çok, hemen orackta yklan altar katl üç evin enkazndan; bir baka söylentiye göre ise, tüm öfkelerin mucizesinden. Gerçekten de, onda kin ve nefretin harcyla yorulmu bütün yaplarn içler acs görünüü vard: Kelimenin tam anlamyla, bir viraneydi! "Bunu kim yapt?" diye sorulabilirdi, "Bunu kim ykt?" diye de... Kendiliinden ortaya çkm  kanamayd bu. Hele hele! u parmaklk! u kepenk! u per- -16- vaz! Ve u krk maltz! Ve u çatlak tencere! Verin hepsini! Ve hepsini atn, yuvarlayn, kaldrn ortadan! Hepsini devirin, hepsini! Altn üstüne getirip ykn! Bu ta ve molozun, kalasn ve demir çubuun, paçavrann, sökülmü pencerenin ve hasn lime lime edilmi sandalyenin, lahana koçannn, paramparça elbisenin ve daha dün giysi denilen p-lprtmm ve lanetin ve bedduann ibirliiydi bu; hem büyüktü hem de küçük. Kargaaln hemen orackta ve alay edercesine kopya etmeye giritii uçurumdu... Atomla kitlenin kaynamas; koparlan duvar, knlan çanak; bütün döküntülerin tehdit dolu yan yanal; Sisiphos kayasn
 
 
 
 
 
 
burada deilsiniz artk! Halk, kralln boyunduruundan kurtarmak istediniz; kzlarnz polise teslim ediyorsunuz! Dostlanm, beni dikkatle dinleyin: Kadnlar, o talihsiz kadnlanmz düünmek pek âdet olmamtr. Onlann erkek eitiminden geçmemi oluu bizlerce bir güven kaynadr. Okuyup yazmalan engellenir, düünmeleri engellenir, politikayla uramalan engellenir; ama ayn kadmlann bu akam morga gidip sizin ölülerinizi tehis etmelerini engelleyebilir misiniz? Evet, arkadalanm! çinizde aile sahibi olanlann bize yardm edip -37- buradan gitmeleri ve bizi bu ii tek bamza görmeye brakmalar gerekli. Biliyorum, gitmek cesaret ister; gitmek zordur. Ama zor olduu oranda da ereflidir, inann! Sonra bir de bu iin yarn var; gitmediiniz takdirde siz o yarn göremeyeceksiniz, ama düünün ki aileleriniz görecek. Hem de ne aclarla! imdi gözlerinizin önüne bir çocuk getirin. Salkl, güzel, cici, elma yanakl, gülen, oynayan bir çocuk: O çocuk kaderine terk edildii zaman ne hale geliyor bilir misiniz? Ben biliyorum, öyle terk edilmi bir çocuk gördüm. Babas ölmütü, komular yanlarna almlard, ama onlarn da kendi yiyecekleri yoktu. Çocuk açt, mevsim karakt. Hiç alamyordu çocuk. Durmadan sobann yanna gidiyordu, oysa soba yanmamaktayd; ama boru, hep bildiiniz gibi, killi toprakla svanmt. Çocuk, ite o topraktan küçücük parmaklaryla parçalar koparp yiyordu. Bouk hrltlar çkarmaktayd soluk yerine, yüzü bembeyazd, bacaklar tutmuyordu, karn  davul gibi iti. Hiçbir ey söylemiyordu. Konuuyorlard, hiç cevap vermiyordu. Ve sonunda öldü. Nöbetçi doktor olduum Necker Hastanesi'ne getirdiler, orada gözlerimin önünde öldü. Midesini açtklarnda çamur gibi bir topak çkardlar. imdi aranzda baba olanlar, bir an o çocuun kendi çocuu olduunu hayal etsin! Ve yüreklerinin sesini dinlesinler. statistikler, terk edilmi çocuklarda ölüm orannn y&uum