Download - XVII. YÜZYILDA OSMANLILAR ve
XVII. YÜZYILDA OSMANLILAR ve MERKANTİLİSTLER
Mehmet BULUT[*]
In recent years, interest in the relations between the Ottomans and western nations has begun to increase. Lots ofissues canceming these relations wait to be elaborated by the researchers from East and West. The present study focuses on the economic concepts behind the relations between the Ottomans and mercantilist western nations in the seventeenth century. It seems that there were so me fundamental differences in the economic concepts and aims of the Ottomans and the western nations in the mercantilist ages. This study also eZaborates the economic relations between the Ottomans and European nations in the early modern period.
l.Giriş
Yüzünü kuruluş yıllarından itibaren 'Batı' ya dönen Osmanlılar'ın Avrupa ile
ilişkileri, özellikle tercihini modern dünya ile bütünleşmekten yana koymuş Türkiye için
ayrı bir önem taşımaktadır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusu yirminci
yüzyılın ortalarında gerçekleşmesine rağmen, aday olarak üyeliğinin kabulü ve
dolayısıyla görüşmelere başlanabileceğine ilişkin ilk ciddi adım ancak yüzyılın sonunda
gerçekleşebilmiştir[ll, Oysa Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya ile Avrupa ülkeleri
arasındaki ilişkilerin geçmişi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.
Altı yüz yıldan fazla bir dönemde Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında etkinliği olan
ve belki de Roma'dan sonra bu bölgelerde en güçlü imparatorluklardan birini kuran ve
kendinden önceki tüm büyük medeniyetlerin tecrübelerini kurduğu sistemde yeniden
yorumlayan Osmanlılar'la ilgili çalışmaların son yıllarda hızla arttığı görülmektedir.
Aslında Osmanlılar'ın bu kıtalar ve ülkelerle ilişkileri tüm yönleri ile anlaşılmadıkça, ne
Asya ne Avrupa ve ne de dünya tarihi tutarlı bir bütün olarak anlaşılabilecektir.
[*) Dr., Başkent Üniversitesi İktisat Bölümü. [1) Bilindiği gibi geçen yıl (1999), Başbakan Bülent Ecevit Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik
başvurusunun kabulü ile ilgili Finlandiya'daki toplantıya resmen davet edilmiş ve Türkiye'nin 'aday ülke' olarak kabul edildiği ülkemiz başbakanına bildirilmişti. Bununla birlikte Avrupa Birliği Genelişler Konseyi yürütme organının Kasım 2000'de Türkiye'ye ilişkin açıklanan Katılım Ortaklığı belgesi, üyeliğe kabul ün sanıldığı kadar kısa sürede gerçekleşmeyeceğinin işaretlerini taşımaktadır.
24 1 MEHMET BULUT
Bu çalışmada 'merkantilist dönem' olarak anılan 16-18. yüzyıllarda, Batı Avrupa
merkezli olarak ortaya çıkan yeni ekonomik anlayış (merkantilizm) ile Osmanlılar'ın
iktisadi yaklaşımlan ve kısmen de merkantilizmin yükseliş dönemi olarak kabul edilen
17. yüzyılda, bu iki dünya arasındaki ticari ilişkiler üzerinde durulacaktır.
Merkantilist dönemde Batılı ülkelerin temel amacı dış ticaret fazlası yaratmaktı.
Başlangıçta Güney Avrupalılar (İtalya, Portekiz ve İspanya) dünya ticaretinde ve
Akdeniz'de hakimiyet mücadelesi verirken, sonraları dünya ekonomik merkezinin
Akdeniz'den Atlantiğe kayması ile birlikte Kuzey-Batı Avrupalılar (İngiltere, Hollanda
ve Fransa) bu mücadelede ön plana çıktılar. İlgili dönemde Akdeniz'de en etkin
güçlerden biri şüphesiz Osmanlı Devleti idi.
Osmanlılar'la ilişkilerde Avrupalı devlet ve tüccarların ekonomik amaçları ile bunlar
karşısında Osmanlı Devleti ve tüccarlarının amaç ve stratejileri, Osmanlılar'ın
kapitülasyon uygulamaları, kapitülasyon verilmesindeki politik ve ekonomik amaçları
günümüzde hala tartışılmaya devam edilmektedir[2J. Ancak Osmanlı-Avrupa
ilişkilerinde özellikle merkantilist dönem konusunda yeteri kadar araştırma yapıldığını
söylemek güçtür. Denilebilir ki bu dönemlerden başlamak üzere Osmanlı-Avrupa
ilişkileriyle ilgili yeni çalışmalar ve araştırmalarla, önümüzdeki yıllarda hem Avrupa ve
hem de Türkiye'de konuyla ilgili tüm kesimlere, gösterilecek çabalar ve atılacak yeni
adımlar konusunda önemli bir tarihsel perspektif sağlanmış olacaktır.
2. Merkantilizm ve Merkantilist Dönem Avrupa Ekonomik Güçleri
Batıda merkantilizm, feodal sistemin çözülme süreci içinde ortaya çıkmaya başladı.
Batıda milli devletlerin doğuş yıllarına rastlayan bu dönemde, merkezi hükümetlerin
gücünü arttırmak, endüstriyel ve ticari sektörleri hızla büyütmek ve savaş anında gerekli
silahları temin etmek için devletin gelirlerini arttırmak temel amaçlar olarak
belirlenmiştir.
Birinci amaç olan merkezi hükümet gelirlerini arttırabilmek için yöneticiler, 'değerli
madenieri (altın ve gümüş) ülke içinde biriktirecek, milli politikalarla endüstri ve ticareti
düzenleyecek, iç ticarette vergileri düşürürken dışarıdan gelen mallara karşı yerli sanayii
koruyacak ve ihracatı teşvik edecek' bir sistem öngörmüşlerdir[3J. Dolayısıyla
merka_ntilist bir ülkenin belirgin amacı altın ve gümüş bolluğudur. Bunu gerçekleştirmek
için de değerli madenierin ihraemın yasaklanması doğal olarak diğer bir amaç olmuştur.
(2] Ekonomik ve sosyal tarihe ilişkin çalışmalarda, Osmanlılar'ın Batı Anadolu'da kurdukları beylikten 16. yüzyılda
ulaştıkları 'dünya devleti'ne uzanan süreçteki politikalarını belirlerken, Avrupa'nın etkili güçlerini her zaman dikkate
aldıkları ve bir anlamda Osmanlı eliderinin devletin dış ticaret politikalarının belirlenmesinde, Avrupa coğrafyasında
ilgili dönemlerdeki hakim ekonomik ve siyasal güçlerin durumlarını yakından izledikleri konuyla ilgili araştırmalar
arttıkça daha iyi anlaşılmaktadır. Bu konuda daha geniş bilgi için bak.: Bulut 2000.
[3] Heaton 1996, ı.
ı·
' t
r
1
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 25
Merkantilist yaklaşıma göre hükümet savaş için gerekli parasal donanıını ve nüfusu
her zaman hazır bulundurmalıdır. Çünkü savaş normal bir şeydi ve sık sık bir milli
politika aracı olarak kullanılmaktaydı[4J. Böylece merkantilizm, dünya üzerindeki
değişik bölgelerin kolonileştirilmesi ve oralara hakim olmak suretiyle hem insan ve hem
de para kaynaklarının rahatlıkla kontrol edilebilirliğini meşrulaştırmış, hatta daha da
kolaylaştırmıştır.
16 ve 18. yüzyıllarda merkantilizm Avrupa'da hem iç ve hem de dış ticaret
politikalarına yön veren bir yaklaşım olmuştur. Bu bağlamda bülyonizm (külçecilik)
bazı ülkeler için temel amaç olmuştur. Özellikle İspanyollar'ın temel amacı, mümkün
olan en üst düzeyde altın ve gümüşün ülke içine yığılmasını sağlamak olmuştur[SJ.
Amerika'dan gelen değerli metallerin önemli bir bölümü başlangıçta İspanya'ya
getirilmiştif6J. Bu altın ve gümüş ün dışarıya çıkmasını önlemek için İspanyollar tarifeler
ve ihracat yasakları uygulamışlardır. Özellikle 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
Kuzey-Batı Avrupalılar'ın Akdeniz ve dünya ticaretindeki etkinliği artmaya başlayınca,
İspanyollar çok daha sıkı önlemler almak zorunda kalmışlardır. İspanyollar'ın bu değerli
madenieri özellikle diğer ülkelere karşı gerçekleştirdikleri savaşların finansmanında
kullandıkları da bilinmektedir. Tabiatıyla sadece İspanyollar değil, İngiliz, Fransız ve
Hollandalılar da savaş finansmanı konusunda aynı yolu izlemişlerdirf71.
Avrupa için 17. yüzyıl, merkantilizmin yükseli ş dönemidir. Bu dönemde Avrupa' daki
ekonomik merkezin Akdeniz'den Atlantiğe kaydığı yukarıda belirtilmiştifSJ. Bunun
diğer bir anlamı Kuzey-Batı Avrupalılar (İngiltere, Fransa ve Hollanda), Güney
Ayrupalılar'a (Portekiz, İspanya ve İtalya) göre hem Avrupa ve hem de dünya.
ekonomisinde daha önemli bir konuma yükselmişlerdir. Merkantilist dönemin başlarında
dünya ticaretine hakim olma konusunda mücadele Güneyliler arasında iken, 17. yüzyıl
boyunca bu mücadele Kuzey-Batı Avrupalılar arasında gerçekleşmiştir.
Merkantilist uygulamalarda, genel amaçlar bağlamında bir paralellik söz konusu
iken, ülkeler arasında bazı uygulama farklılıkları da göze çarpmaktadır. Örneğin
Hollandalılar ithalatın sınıriandıniması konusunda diğer merkantilist ülkelere göre daha
esnek davranmışlardır[9J. Rollandalı tarihçi Johan de Vries bunu 'Hollanda
[4] Ibid.
[5] Hechscher ı994.
[6] Daha fazla bilgi için bak Attınan ı983.
[7] O'Brien ı996, 7.
[8] Braudel Akdeniz'le ilgili eserinde bu konuda kapsamlı bir analiz yapmaktadır. Wallerstein de benzer bir yaklaşımla 16.
Yüzyıldan sonra Akdeniz yerine Atlantiğin dünya ekonomisinde merkez rolü oynamaya başladığını belirtmektedir. Bu
konuda daha fazla bilgi için bak.: Braudel ı972; Wallerstein ı974-78-80.
[9] Hollandalılar'ın merkantilist anlayışları konusunda daha geniş bilgi için bak: Klein ı965; ı969; 1992, lsrael 1989; 1995
Van der Woude & De Vries 1997.
26 1 MEHMET BULUT
pragmatizmi '[lO] olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık İngiltere ve Fransa'nın dış
ticaretteki kontrolleri daha sıkı olmuştur. İngiltere'nin bu konudaki sıkı kontrolleri ile
ihracat ve ithalattaki yasaklamaları 17. yüzyılda "English Act of Navigation" ile
gündeme gelmiştir. Buna karşılık Fransa'daki Maliye Bakanı Colbert'in uygulamaları
merkantilizm açısından en sıkı uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu
uygulamalarla 17. yüzyılda Avrupalılar arasında dış ticarette büyük rekabetin hatta
savaşların gündeme gelmiş olmasıllll, merkantilist dönemde Batı'daki milli devletlerin
ekonomik alanda kendi amaçlarını gerçekleştirebiirnek için savaş dahil her yolu meşru
gördükleri sonucuna rahatlıkla ulaşılabilir.
Merkantilist dönemde Batılı ülkeler dünya ticaretinde birbirlerine üstünlük sağlamak
ve ticareti kontrol edip karlarını maksimize edebilmek için büyük ticaret kumpanyalan
da kurmuşlardır. Bu kumpanyalara devletin desteği açıkça ve olabildiğince güçlü bir
şekilde gerçekleşmiştir. Bunların en meşhurları İngilizler'in Doğu ve Batı Hint
Kumpanyalan ile Hollandalılar'ın Doğu ve Batı Hint Kumpanyaları'dırll2J. Fransızlar
da benzer kumpanyalar kurmuşlardır. Bu kumpanyalar modern dönem kapitalist sistem
açısından ilk çok ortaklı şirketler olarak kabul edilebilir. Merkantilist dönemde bu
kumpanyalar, Batı Avrupalılar'ın dünya ticaretinde ve okyanus aşırı ülkelerdeki
etkinliklerinde hayati rol oynamıştırll3J.
3. Merkantilizm Karşısında Osmanlılar'ın İktisadi Yaklaşımı 17. yüzyıl boyunca Batı Avrupalılar için merkantilizm dünyadaki diğer bölgeler ve
tabiatıyla Osmanlılar ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerinde belirleyici yaklaşım
olurken, Osmanlılar'ın Avrupalılar'a karşı ticari yaklaşımı merkantilizmden farklı
olmuştur. Bu farklılıkta, şüphesiz Osmanlılar'daki devlet yapısı ve ekonomik üretim
sistemi ile toplumun değer yargıları ve dünya görüşünün önemli etkisi söz konusudur.
Osmanlı ekonomik sistemi ile bu sistemin temelleri güçlü merkezi otoriteye dayalı
bir devlet ve geleneksel bir toplum yapısından kaynaklanmaktadırll4l. Osmanlılar'da
yönetici ya da Sultanın temel görevi tüm teb'anın emniyeti ile birlikte toplumsal alanda
[lO] De Vries 1959.
[ll] Batılı merkantilist ülkelerin dış ticaretteki rekabeti ve ticareti kontrol etmek için aralarında yaptıkları sav'4lar hakkında
geniş bilgi için bak: Boxer 1974; Israel 1989; 1995; Irwing 1991.
[12] İngilizler English East India Company (E/C) adı altında Do&_u Hindistan ticaretini organize ederken Hollandalılar da
Verenigde Oostindische and Westindische Compagnies (VOC-WIC) adlı kumpanyalarla Doğu ve Batı ticaretinde aynı
amaçları gerçekleştirmeye çalışmışlardır.
[13] Osmanlı bölgelerindeki ticari faaliyetleri için de Batı Avrupalılar benzer organizasyonlar kurmuşlardır. Örneğin İngilizler,
Osmanlılar'la olan ticaretleri için Levant Company gibi bir kumpanyayı kurarken, Hollandalılar da Amsterdam'da
Directeuren van den Levantschen Handel adlı organizasyonu aynı amaçla hayata geçirmişlerdir.
[14] Geleneksel devlet bağlamında Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nin Weberyen terıninolojideki "patrimonyal devlet"
anlayışına vurgu yapmaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bak.: İnalcık i 994.
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 27
ekonomik ve sosyal adaleti sağlamaktır. Böyle bir yapıda Sultanın bunu sağlaması
devletin geliri ve mali gücü ile de doğrudan ilişkilidir. Devletin geliri sürekli olmalıdır.
Bu mentaHteye bağlı olarak devlet ekonomiyi kontrol etmeli ve teb'anın refahını
sağlamalıdır[ ı sı.
Osmanlılar'ın ekonomik mentaHtesi hakkında önemli araştırmalar yapmış olan
Mehmet Genç, bu konuda şu sonuçlara ulaşmaktadır. Osmanlı devletinin merkantilizm
karşısındaki duruşunun üç temel dayanağı vardır: provizyonizm (iaşecilik),
tradisyonalizm (gelenekçilik) ve fiskalizm[I6J. Bir anlamda bunlar Osmanlılar'ın
ekonomik dünya görüşünün ilkeleri olarak kabul edilebilir. Başka bir deyişle Osmanlı
elitinin ekonomik hayattaki i craatı bu üç ilkeye dayanır. Sultanın şahsında toplanan tüm
yetkilerin kullanımı da bu temel amacı ve zımnen de görevi ekonomide hayata geçirmek
için kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi ekonomide iki önemli kesim vardır: üreticiler ve tüketiciler. Üreticilere
göre ekonomik faaliyetin temel amacı kar maksimizasyonu iken, tüketiciler açısından
ekonomik faaliyetin temel amacı fayda maksimizasyonudur. Başka bir deyişle üretici
mal ve hizmeti mümkün olduğu kadar ucuz üretip pahalı satma hedefi güderken, tüketici
en az kaynakla mümkün olduğu kadar ucuz, kaliteli ve bol mala ulaşmak amacındadır.
Provizyonist yaklaşıma göre ekonomik faaliyette temel amaç tüketici açısından
bakan görüştür. Yani piyasada mümkün olduğu kadar bol, ucuz ve kaliteli mal
bulundurmaktır. Merkantilist dönemde Osmanlı Devleti 'nin temel politikası
provisyonist idi. Yani piyasada mümkün olduğu kadar 'bol, ucuz ve kaliteli mal
bulundurmak' Osmanlı elitinin temel amacı olmuştur. Bunun sağlanması için hükümet
istediği an piyasaya müdahale edebilir, daha doğru bir ifade ile bu ilkenin hayata
geçirilmesi zorunluluğundan dolayı devlet gerektiğinde ekonomiyi kontrol etmelidir.
Bu ilkeyi gerçekleştirmek için devlet tarımsal, sınai ve ticari sektörlere müdahale
etmeli ve gereken tedbirleri almalıdır. Tarımsal alanda maksimum üretim için belli
büyüklükteki toprak parçaları mutlaka ekilmeli ve ürün alınmalıdır. Osmanlılar'da
bunun için tırnar sistemi hayata geçirilmiş ve uygulanmıştır. Bu sisteme göre, 60 ila 150
dönüm büyüklüğündeki toprak parçası bir aile tarafından işletilmelidir. Bir aileye tahsis
edilen bu toprak parçası iki yıl üst üste ekilmezse, bu toprak parçası o aileden alınır ve
başka birine verilir. Tarımsal üreticilerin üretimi azaltıp temel gıda maddeleri fiyatlarının
artmasına izin verilmez. Toplumun tümünün ihtiyacı karşılandıktan sonra üretilen
ürünün ihtiyaç fazlası ihraç edilebilir. Bu sadece tarımda değil sanayi üretiminde de
böyledir. Ülke içindeki üretim yetersizse dış alım yani ithalat teşvik edilirU7J.
[ıS] Tabakoğlu ı994; İnalcık 1994.
[16] Genç, 1989, 18-23.
[17]lbid.
28 1 MEHMET BULUT
Bu anlayışta, merkantilist anlayışın tersine, amaç ihracat değil yurt içi ihtiyacın
karşılanmasıdır. Sonuçta dış ticarette, merkantilizmin tersine ihracatı kısıtlayıcı ve
zorlayıcı, ithalatı ise kolaylaştıncı ve teşvik edici bir politika ortaya çıkmaktadır.
Gelenekçilik ise varolan ve işleyen sistemi muhafaza ve devam ettirmektir. Mehmet
Genç gelenekçilik ilkesini "sosyal ve iktisadi ilişkilerde yavaş yavaş varolan dengeleri,
eğilimleri mümkün olduğu ölçüde muhafaza etme ve değişme eğilimlerini engelleme ve
herhangi bir değişme ortaya çıktığı taktirde, tekrar eski dengeye dönmek üzere
değişmeyi ortadan kaldırma iradesinin hakim olması" olarak tanımlamaktadırll81.
4. Merkantilist Avrupalılarla Osmanlılar Arasındaki Ticari İlişkiler
İmparatorluğun başlangıç yıllarından itibaren Venedikliler, 16. yüzyılın ortalarından
itibaren Fransızlar ve sonraları İngilizler; yüzyılın sonlarına doğru da Hollandalılar
yoğun olarak Osmanlı bölgelerine gelmeye başladılar. 16. yüzyılın ilk üç çeyreğinde
Güney Avrupalılar'la Osmanlılar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler daha sıkı iken
yüzyılın sonlarından itibaren Kuzey Batı Avrupalılar'ın (özellikle İngiliz ve
Hollandalılar) dünya ticaretinde çok daha aktif bir konuma yükseldiler. Bu gelişmeye
paralel olarak bu bölge tüccarları daha yoğun bir biçimde Osmanlı bölgelerine gelmeye
başladılar. Sonuçta Osmanlılar, 1580'de İngilizler'e ve 1612'de de Hollandalılar'a
kapitülasyon verdiler. Tabiatıyla bu kapitülasyonlarda Osmanlı Devleti 'nin, 'Avrupa
devletleri arasındaki güç dağılımını dikkate alarak kendine müttefik edinme' stratejisi
altı çizilmesi ve gözden kaçınlmaması gereken önemli bir noktadırfl9J.
16. yüzyıl boyunca Venedikliler'le Osmanlılar arasındaki ekonomik ilişkiler çok
canlıydı. Başta tekstil ürünleri ticareti olmak üzere çok çeşitli mallar ticarete konu
olmuştur. Hasatın bol olduğu dönemlerde özellikle Braudel'in ve Ayınard'ın dikkat
çektiği buğday ticareti de önemli bir orana ulaşmaktaydı[20J. Osmanlılar genelde buğday
ihracını yasaklamasına rağmen Avrupa'da buğday fiyatlarının yükseldiği dönemlerde
Osmanlı bölgelerinden Avrupa'ya buğday akışının devam ettiği görülmektedir. Bununla
birlikte 1590'lardan itibaren özellikle Hollandalılar'ın Kuzey'den yani Baltık
bölgesindeki buğdayları Güney'e taşımaya başlamalarından sonra kısmen Osmanlı
buğdayına olan talep azalmıştır ancak tam olarak yine hiç kesilmemiştirl2ll.
Fransızlar 16. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren Osmanlı bölgelerinde aktif
olmuşlardır. İngilizlerin 16. yüzyılın ortalarında Osmanlı ticaret bölgelerinde
[18] ıbid, 21.
[19] Modern dönemdeki uluslararası iliıkilerde bu yaklaıım için "balance of power" ifadesi kullamlmaktadır. Osmanlılar'ın
Avrupalılar'la iliıkilerinde bu strateji yi izledikleri söylenebilir.
[20] Ayınard ı962; Braudel 1972.
[21] Baltık'tan Akdeniz'e ı590'lardan itibaren yoğun buğday taıımacılığı baılamasına rağmen ı630'lara kadar
Osmanlılar'dan Batı Akdeniz'e buğday ihıacımn sürdüğü belirtilmelidir.
1 t
\ t 1
t
1 i
1
l i f
1
ı
ı
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 29
görülmesine rağmen, İngiliz Levant ticaretinde ilgili yüzyılın üçüncü çeyreğinde ciddi
bir duraklama vardır. Bu yüzyılın sonlarına doğru Hollandalılar'ın da gelmesiyle Batılı
merkantilist ülkeler arasında Osmanlı ticaretine hakim olma konusunda ciddi rekabet
hatta savaşlar bile olmuştur[22J.
ı 7. yüzyılın başlarında, Batılı merkantilist devletler açısından Osmanlı Devleti 'nde
en önemli ticaret merkezlerden biri Halep idi. Bu bölge özellikle ipek ve baharat ticareti
açısından önemliydi. 16. yüzyıl boyunca Batılılar İran ipeğini bu bölgeden temin etmeye
devam ettiler. ı7. yüzyılın başına ilişkin Halep'teki durum Tablo ı 'den anlaşılabilir. Bu
bölgedeki ticari canlılık ı623 'lü yıllara kadar devam etti. Ancak bu yıllarda İran Şahı
Abbas, İngiliz ve Bollandalı tüccarlarla anlaşarak Osmanlılar'ın bu ticaretten elde
ettikleri kazançlarına engel olmaya çalıştı. İngiliz ve Bollandalı tüccarlara verdiği
kapitülasyonlarla kısmen de olsa bu konuda başarılı oldu. Ancak herşeye rağmen Batı
Avrupalı tüccarlar 17. yüzyıl boyunca Osmanlılar'dan ipek almaya devam ettiler.
Osmanlılar'ın Batılı tüccar toplulukları ve devletlerine karşı uyguladıkları bilinçli
politikalar sayesinde Avrupalı tüccarların bu bölgelerdeki faaliyetlerinin devam ettiği
anlaşılmaktadır[23J.
Tablo 1. Batılı Tüccar Devletlerin Halep'te Satın Alma Değerleri , 1604 ve
1613 (Venedik dukası) [24]
Ülkeler 1604 (Teixeira) 1613 (Morosini)
Yenedi k ı,250,000 850,000
Fransa 800,000 ı,750,000
İngiltere 300,000 250,000
Hollanda ı5o,ooo 500,000
Kaynak: Israel ( 1989, 99)
[22] Jonathan lsrael bu çerçevede ı7. yüzyılda Hollandalılar ile Ingilizler arasında gerçekleşen savaşları "Aglo-Dutch wars"
başlı~ı altında incelemekte ve aralarındaki rekabetin yüzyıl boyunca 3 ıane savaşa neden oldu~unu anlatmaktadır. Bu
savaşların ikisi dogrudan Akdeniz ticareti ile ilgilidir. Bu konuda geniş bilgi için bak. Israel ı992; ı995.
[23) Bu baglarnda özellikle Osmanlılar'ın Batılı tüccar devletleri olan Venedik, Fransa, Ingiltere ve Hollanda'ya karşı 16 ve
ı7. yüzyıllarda verdikleri kapitülasyonların bu ticaretin devaınında önemli rol oynadıgı söylenebilir. Bu konuda geniş
bilgi için bak.: İnalcık ı979; ı994; Kütükoglu ı974; Bulut 2000.
[24) ı rix-dolar= 25.98 gram gümüş
ı rix-dolar= 2.5 Dutch guldeni
ı duka=2.ı rix-dolar
ı rix-dolar=l.Oı6 piastre
Para birimleri değerlerinin karşılaştırmaları konusunda daha geniş bilgi için bak.: Shaw ı967; McCusker ı978; Aıtman
ı983; ı986.
30 1 MEHMET BULUT
Halep'te, yüzyılın ilk çeyreğinde Hollandalılar'ın ticaret hacminde önemli bir artış
söz konusudur. Ancak sonralan Hollanda'ya karşı İspanya'nın uyguladığı ticari ambargo
ve özellikle de İran ve Rusya'nın bu ülke tüccarlanna verdikleri kapitülasyonlar
sonucunda Osmanlı bölgelerinde önemli oranda düşüş söz konusudur. Böylece 17.
yüzyılın ikinci çeyreğinde Hollandalılar, Asya'dan Avrupa'ya taşıdıklan mallarda Rusya
ve Güney Afrika hattını izlemiş, böylece Osmanlılar'la olan ticari ilişkilerinde bu
dönemde bir azalma ortaya çıkmıştırl25l.
1620'lerden sonra Osmanlılar'ın Batı ile olan ticari ilişkilerinde Fransız ve
İngilizlerin payında artış vardır. Yani bir anlamda Hollandalılar'ın boşluğunu İngilizler
doldurmuştur. Ancak 17. yüzyıl boyunca dünya ticaretinde hakim güç konumuna
yükselen Hollandalılar'ın, bu bağlamda Osmanlı bölgelerinde de etkin bir tüccar
topluluğu olduğu Colbert'in hesaplama!anndan da açıkça anlaşılmaktadır (Tablo 2).
Bilindiği gibi Hollandalılar bu dönemde Doğu ticaretinde diğer Batılı devletlere karşı
açık bir üstünlük sağlamışlardı[26J. Zaten Hollanda'nın bu yüzyıldaki dünya ticaretinde
söz sahibi olması genelde Doğu ticaretindeki hakimiyeti ile ilişkilendirilmektedir.
Colbert'in, Hollandalılar'ın Osmanlılar'la olan ticaretlerini hesaplamalan biraz abartılı
gibi görünse de, Tablo 3'teki Attınan'ın hesaplamalanndan da Hollandalılar'ın
Osmanlılar 'la olan ticaretlerinde 17. yüzyıl boyunca önemli artış olduğu anlaşılmaktadır.
Tablo 2.17. Yüzyıla ait Colbert'in Hollanda Dış Ticaretine İlişkin Hesaplamaları
(Hollanda guldeni, milyon)
Levant Ticareti 10-12
Doğu Hint Ticareti 10-12
Karayİpler ve Gine Ticareti 6
Kaynak: Israel (1989, 296)
Yüzyılın ortalarına doğru ise Hollandalılar, Har! em ve Leiden 'daki tekstil sanayileri
için en önemli hammaddelerden biri olarak Ankara yününü (mohair yarn)
keşfetmişlerdir. Dolayısıyla 1635-1640'1ardan sonra özellikle tekstil ürünleri
konusundaki ticaret ile birlikte Hollandalılar'la Osmanlılar arasındaki ticari ilişkiler
önemli oranda artmıştırl27J. Fransızların ünlü tarihçi si Braudel, Akdeniz dünyası ile ilgili
[25] Bu konuda geniş bilgi için bak. Bulut ı999; 2000.
[26] ısrael ı 989; ı 995; Wallerstein ı 974; ı 980; Braudeı ı 972.
[27]lsrael ı989, ı9ı-96; Bulut 2000, ı40-45
1
r
~ 1
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 31
eserindef28l, Hollandalılar'ın Akdenizdeki ticari faaliyetlerine ilişkin olarak bu ülke
tüccarlarının Akdenizdeki buğday ticaretindeki rollerine ağırlık vermiştir. Braudel,
Rollandalı tüccarların kuzeyden (özellikle Baltık kıyıları) güneye getirdikleri buğday
miktarı ve bu alandaki ticaretin ı7. yüzyılın ortalarına doğru azalmasına bağlı olarak,
Hollandalılar'ın Akdeniz ticaretindeki önemlerinin aynı dönemlerde sona erdiğine
inanmaktadır. Bu yargının Hollandalılar'ın Batı Akdenizdeki faaliyetleri için doğru ve
tutarlı olğuğu açıktır. Ancak aynı durumun Hollandalılar'ın Doğu Akdeniz (Levant)
bölgesindeki ticaretleri için söylemek biraz güç görünmektedirf29J. Attınan'ın Tablo
3 'teki hesaplamaları dikkate alındığında Hollandalılar 'ın Doğu Akdenizdeki ticari
faaliyetlerinde yüzyılın başlarına göre bir azalmadan çok bir artışın olduğu açıktır. Doğu
Akdenizin Osmanlı bölgesi olduğu dikkate alındığında, Hollandalılar'ın Osmanlılar'la
olan ticari ilişkilerinin ı7. yüzyıl boyunca sürekli gelişmekte olduğu söylenebilir.
Şüphesiz bu gelişmede Hollandalılar'ın gelişmekte olan tekstil sanayileri için Osmanlı
bölgelerinden ithal etmeye başladıkları tekstil hammaddelerinin önemli payı vardır.
Tablo 3. Hollandahlar'm Değerli Maden İlıracı 1600-1700 (yıllık milyon rix-dolar)
Yıllar
Ticaret Bölgesi 1600 ı650 ı700
Baltık 2 2.5 2
Levant 0.6 0.8 ı
DoğuAsya 0.3 0.4 2
Toplam 2.9 3.7 5.0
Kaynak: Attınan (1983, 103)
Denilebilir ki Hollandalılar'ın 17. yüzyılın ortalarındaki Doğu Akdeniz ticareti ile bu
yüzyılın başlarındaki ticaretleri arasında hem hacim ve hem de içerik (ticaret malları)
itibariyle önemli farklılıklar göze çarpmaktadırf30J. Tablo 3'ten açıkça anlaşılmaktadır ki
Hollandalılar yüzyılın başlarında Doğu Akdenize 0.6 milyon rix-dolar değerli maden
ihraç ederken, yüzyılın ortalarında bu miktar 0.8 milyon rix-dolara ve yüzyılın sonunda
da ı milyon rix-dolara ulaşmıştır. Buradan çıkan sonuç Holandalılar'ın Doğu Akdeniz
ticaretindeki önemlerinde 17. yüzyılın başına göre yüzyılın ortalarında ve sonlarında bir
azalma değil, bir artma olmuştur.
[28) Braudel ı 972.
[29) Bu konuda geniş bilgi ve tartışma için bak. Bulut 2000.
[30] Tıcaret mallarındaki değişim konusunda geniş bilgi için bak. Bulut 1999.
'
32 1 MEHMET BULUT
Yüzyılın ilk yarısında Halep, Avrupa ile olan ticarette ön planda iken yüzyılın
ortalarına doğru özellikle de yüzyılın ikinci yarısında İzmir, Batılı merkantilist
devletlerle olan ilişkilerde çok önemli bir konuma yükselmiştir[3ll. İzmir bu dönemde
Osmanlı-Avrupa ticari ilişkilerinde bir antrepo durumunu almış ve Avrupalı tüccarlar
Osmanlılar'ın bu liman şehrini ticari ilişkilerinde uluslararası bir liman olarak
kullanmaya başlamışlardır[32l. Dolayısıyla Osmanlı-Avrupa ticari ilişkilerinde 17.
yüzyılın sonundaki durumu anlamak için Batılı tüccarların İzmir'deki faaliyetlerine ve
Batılı tüccar devletlerin buradaki ticaret ağırlıkianna bakmak gerekir.
Tablo 4, 17. yüzyıl sonunda Osmanlı-Avrupa ticaretindeki en önemli merkez olan
İzmir'de İngiltere ve Hollanda'nın öneminin arttığını göstermektedir. Burada
Osmanlılar'ın 1675'te İngiliz ve 1680'de Hollandalılar'ın kapitülasyonlarını
yenilediklerini belirtmek gerekir. Bununla birlikte kapitülasyonların etkisinin
tartışılması bu makalenin sınırlarını zorlayacağı açıktır.
Tablo 4. Batılılar'ın 1687'de İzmir'deki Satın Alma Değerleri (piastre)
Tüccar topluluğu
İngilizler
Hollandalılar
Fransızlar
Venedikliler
Kaynak: Israel (1989, 309)
Değer
1.300.000
1.100.000
254.450
79.860
Yukarıda da belirtildiği gibi yüzyılın ikinci yarısında Batılı merkantilist ülkeler
arasındaki rekabet çok şiddetlenmiştir. Merkantilistlerin altın çağı olarak bilinen 17.
yüzyılda Osmanlılar'la olan ticari ilişkilerinde Hollandalılar, diğer Batılı merkantilist
ülkelere göre üstün konumdayken yüzyılın sonlarına doğru bu üstünlüklerini İngilizlere
kaptırmışlardır (Tablo 4). Ancak yüzyılın sonunda Fransızlar, Colbert'in öncülüğünde
uyguladıkları merkantilist politikalar sayesinde Doğu Akdenizde rakipleri İngiliz ve
Hollandalılar'a karşı ticari alanda önemli ölçüde başarı kazandıkları ve Osmanlı-Avrupa
ilişkilerinde ön plana çıktıklarının belirtilmesi de zorunlu görünmektedir[33J. Tabiatıyla
17. yüzyılın bitimiyle birlikte Fransızlar, Osmanlı-Avrupa ekonomik ilişkilerinde daha
da önemli bir konuma yükselmişlerdir.
[311 Daha geniş bilgi için bak Ülker 1981; Frangakis 1992.
[32) lbid.
[33) Bu konuda geniş bilgi için bak Bulut 1999 ve 2000.
ı
ı r
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 33
S. Sonuç
Merkantilist dönemde Batılı tüccar devletlerin dış ticaretteki temel amacı net fazla
iken Osmanlılar'ın amacı iç piyasada mümkün olan en üst düzeyde mal bolluğudur.
Daha doğru bir deyişle merkantilist ülkeler ihracatı teşvik edip değerli madenierin
ülkelerinde toplanmasını temel amaç olarak belirlemişken Osmanlılar Adam Simith'in
deyişiyle "ülke zenginliği para bolluğu ile değil mal bolluğu ile ilgilidir" anlayışına
önem vermişler ve ihracatı teşvik etmek yerine ithalatı özendirmişlerdir. Bununla
birlikte sadece mal değil para bolluğunu da teşvik ettikleri belirtilmelidir.
Bir anlamda Batılı merkantilist devletler 16-18 yüzyıllar boyunca milli devlet
anlayışı içinde milli sanayi ve ekonomilerini güçlendirmeye yönelik her türlü tedbiri
hayata geçirirken, Osmanlılar dışa karşı "açık kapı", içeride de "bolluk ekonomisi"
politikası izlemişlerdir. Bu politikanın sonucunda Osmanlılar'da mal ve para bolluğu
temin edilirken yerli sanayiinin korumacılıktan yoksun bırakıldığı anlaşılmaktadır. Buna
karşılık merkantilistler Avrupa ülkeleri milli sanayilerini güçlendirmek için her türlü
korumacılık tedbirini hayata geçirmişlerdir.
Osmanlılar'ın izledikleri bu "açık kapı" ya da "liberal" dış ticaret politikasının
ekonomik amaçlarla birlikte Avrupa'da izledikleri "denge politikası" nın da bir sonucu
olduğu söylenebilir. Ekonomik amaçlarla birlikte Avrupa ile ilişkilerde bölgenin hakim
büyük gücü olarak politik amaçlar her zaman dikkatle takip edilmiştir. Yani zayıf
Sultanların varlığına karşın kuvvetli ve sağlam işleyen bürokratik sistem bu konudaki
boşlukları sürekli doldurmuştur. Sonuçta Osmanlılar takip ettikleri bu politik
amaçlarının da gereği olarak 16-18. yüzyıllar boyunca Batılı merkantilist ülkelere
kapitülasyonlar vermişlerdir. Verilen bu kapitülasyonların özellikle Papa ve
Hapsburglar'ın Osmanlılar'a karşı silah ve savaş araçları ve bunların hammaddesinin
satışını yasaklamaları konusundaki ambargoyu Osmanlılar, bu politikaları sayesinde
delebilmişlerdir.
Ekonomik amaç anlamında Osmanlılar için önemli olan piyasadaki mal bolluğudur.
Malı piyasaya kapitülasyon verdiği milletin tüccarları, müslüman ya da gayri müslim,
devlet ya da özel tüccar getirsin, önemli değil. Önemli olan malın ülkeye ve piyasaya
getirilmiş olmasıdır. Ticaretin canlı olması sayesinde ticari faaliyetlerden toplanan
vergilerle ülke hazinesi zenginleştikçe iç ve diş ticaret Osmanlılar tarafından
desteklenmiştir.
Karşılıklı farklı anlayışlar çerçevesinde gerçekleşen Osmanlı-Batı Avrupa ekonomik
ilişkileri sonucunda Osmanlılar'da Batılı anlamda bir sanayileşme hareketinin ortaya
çıkması güçleşmiştir. Osmanlılar'da Batılı anlamda ve aynı hızda bir sanayileşme
hareketinin ortaya çıkmamış olmasında, bu makalede tartışılan anlayış ve yaklaşımlar
34 1 MEHMET BULUT
çerçevesinde gelişen Osmanlı-Avrupa ekonomik ilişkilerinin etkileri yadsınamaz.
Denilebilir ki Osmanlılar'daki bu farklı yaklaşımın "milli sanayiinin" ortaya
çıkmamasında önemli bir neden olduğu açıktır. Bununla birlikte Gerber'in Bursa sanayii
üzerindeki çalışmaları Osmanlılar'daki sanayii üretiminin 17. yüzyıl boyunca
gerilemediğini, hatta arttığını göstermektedirl34J. Ancak bu süreçte Osmanlılar
hammadde üretiminde yoğunlaşırken, mamul madde için yavaş yavaş bir pazar olma
yoluna doğru ilerledikleri söylenebilir. 17. yüzyıl için bu olgu sınırlı olmakla birlikte, bu
süreç 19. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren Avrupa ve Osmanlı bölgelerinde
demiryolları ağının örülmesiyle ulaşımdaki gelişmeler ve özellikle bu alanda maliyetin
düşmesine paralel olarak Osmanlı bölgelerinin gelişen Batı sanayileri için bir taraftan
hammadde üretim alanı konumu belirginleşirken, diğer taraftan Batılıların ürettiği
mamul maddeler için de -özellikle tekstil alanında- geniş ve keşfedilmeye hazır bir pazar
konumuna gelmeye başlamıştır.
KAYNAKÇA
Attman, A., (1983), Dutch Enterprise in the World Bullion Trade, 1550-1800, Goteborg.
(1986), American Bullion in the European World Trade 1600-1800, Goteborg.
(1989), "The Bullion Aow from Europe to the East: 1500-1750", E.H.G. Van Cauwenberghe (der) Precious Metals, Coinage and the Changes of Monetary Structures in Latin-America, Europe and Asia (Late Middle Ages- Early Modern Times içinde, Leuven, 65-68.
Aymard, M., (1962), "XVI. Yüzyılın Sonunda Akdenizde Korsanlık ve Venedik" İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası 23, 219-38.
(1982), (Ed.) Dutch Capitalism and World Capitalism, Cambridge.
Boxer, C.R., (1965), The Dutch Seaborne Empire, London.
(1974), The Anglo-Dutch Wars of the 17th Century, 1652-1674, London.
Braudel, F., (1972), The Mediterranean and the Mediterranean World in the Age of Philip Il, New York.
Bulut, M., (1999), "XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Hollandalı Tüccarların Osmanlı Bölgelerindeki Faaliyetleri", Osmanlı cilt. 3, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 210-220.
(2000) "Ottoman-Dutch Economic Relations in the Early Modern Period, 1571-1699" Ph.D. Thesis, Utrecht University.
De Vries, J., (1959), De economische achteruitgang der Republiek in de achttiende eeuw,
Amsterdam.
Frangakis, E., (1992), The Commerce of Smyrna in the Eighteenth Century, 1700-1820, Athens.
[34) Gerber 1988.
EKONOMiK YAKLAŞlM 1 35
Genç, M., (1985), "Osmanlı Devletinde İç Gümrük Rejimi" Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopedisi lll, Ankara, 132-43.
(1989), "Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi", Beşinci Milletlerarası Türkiye Sosyal ve
İktisat Tarihi Kongresi, TTK, Ankara, 13-25.
Gerber, H., (1980) "Guilds in Seventeenth Century Anatolian Bursa", AAS ll, 59-86.
(1982), ''The Monetary System of the Ottoman Empire", Turcica, 15, 311-48.
(1988), Economy and Society in an Ottoman City: Bursa, 1600-1700 Hebrew University, Jerusalem.
Heaton, H, (1996), "Mercantilism", Colliers Encyclopedia, vol.l5, 1-8.
Heckscher, E.F., (1955,1994), Mercantilism, London.
Irwing, D.A, (1991), "Mercantilism as Strategic Trade Policy: The Angio-Dutch Rivalry for the
East India Trade" Journal of Political Economy 99, 1296-1314.
Israel, J.I., (1989, 1992) Dutch Primacy in World Trade, 1585-1740, Oxford.
(1995, 1997), The Dutch Republic, /ts Rise, Greatness, and Falll477-1806, Oxford.
İnal cık, H., (1979), "İmtiyazat Maddesi" İslam Ansiklopedisi, Le iden, 1179-1189.
(1994), Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914, Cambridge.
Klein, P.W., (1965), De Trippen in de zeventiende eeuw. Een studie over het ondernemersgedrag
op de Hollandse stapelmarkt, Assen.
(1966), ''The Trip Family in the Seventeenth Century: A Study of the Behaviour of the Entrepreneur in the Dutch Staple Market" Acta Historiae Neerlandica /, 187-211.
(1969), "Entrepreneurial Behaviour and the Economic Rise and Decline of the Netherlands in the 17th and 18th Centuries", Annafes cisalpines d'histoire sociale /, 7-19.
(1992), "A New Look at an Old Subject: Dutch Trade Policies in the Age of Mercantilism", S.
Groenveld and MJ. Wıntle, Zutphen (der) State and Trade içinde, 39-49.
Kütükoğlu, M., (1974), Osmanlı-İngiliz Iktisadi Münasebetleri 1,11. 1580-1838, Ankara.
O'Brien, P, (1996), "Did Europe's Mercantilİst Empires Pay", History Taday, 46, 6-32.
Shaw, W.A., (1967), English Monetary History 1626-1730, London.
Smith,A., (1993), An lnquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, Oxford.
Ülker, N., (1981), "Batılı Gözlemcilere Göre XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında İzmir Şehri ve Ticari Sorunları", Türk Edebiyatı Dergisi 12, 317-54.
(1991), "XVII ve XVIII. Yüzyıllar İpek Ticaretinde İzmir'in Rolü ve Önemi", Bekir Kütükoğluna
Armağan, Istanbul, 327-341.
Van der Woude, A. & De Vries, J., (1997) The First Modern Economy, Success, Failure, and
Preseverance of the Dutch Economy, 1500-1815, Cambridge.
Wallerstein, I. (1974-78-80), The Modern World System, (3 vols.), New York.