kemalİzmİn propaganda araÇlari veya araÇsizliĞi · bu açıdan bakıldığında taha...
TRANSCRIPT
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3541
Number: 51 , p. 113-125, Autumn III 2016
Yayın Süreci
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date
11.05.2016 30.11.2016
KEMALİZMİN PROPAGANDA ARAÇLARI VEYA
ARAÇSIZLIĞI THE KEMALISM PROPAGANDA TOOLS OR UNTOOLS
Yrd. Doç. Dr. Ahmet İLYAS
Batman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararasi İlişkiler Bölümü
Öz
Bu çalışmanın amacı 1930’lardan itibaren hâkim ideoloji konumdaki Kemal-
izm’in Türk siyasal ve toplumsal hayatındaki etkinliğini ortaya koymaktır. Çalışmada
öncelikle Kemalizm’in bir ideoloji olup olmadığı, ardından kavramın ilk defa nerelerde
kullanıldığı ve Kemalizm adına neler yapıldığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca
“izm”ler dönemi olarak değerlendirilen 1930-1945 yılları arasındaki ideolojilerin yayılma
alanlarıyla birlikte ele alınarak Kemalizm’in kendini yürürlüğe sokma argümanlarına da
genişçe yer verilmiştir.
Çalışmanın eksenini, Kemalizm’in yayılma sahasında kullandığı araçların top-
lum üzerinde ne kadar etkili olup olmadığı oluşturur. Söz konusu araçlar değer-
lendirilirken, o dönemin hâkim siyasal, toplumsal ve kültürel iklimi içerisindeki seyrine
de dikkat edilmiştir. Ayrıca sosyal bilimler alanında problematik unsurlar içeren Kemal-
izm’in ideolojik aygıtlarının toplumsal alt yapısına da değinilmiştir. Çalışmada
disiplinler arası bir dikkat gözetilerek kapsam itibariyle bir konu bütünlüğü oluştu-
rulmasına gayret edinilmiştir.
Bu çalışmanın önemli taraflarından biri de diğer ideolojilerde olduğu gibi Ke-
malizm’in de eğitim, sanat ve müzik gibi kültürleme öğelerini kendi tanımları içerisinde
nasıl kullandığına işaret etmektir. Ayrıca siyasal kültür içerisinde Kemalizm’i
kökleştirme çalışmaları da tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. Özellikle eğitim
alanında Atatürk köşelerinin oluşturulması, Atatürk’ün ölüm yıl dönümlerinin
resmileştirilmesi, onun adına romanlar, şiirler ve tiyatro oyunlarının yazılması önemli
bir noktaydı. Bu noktadan yola çıkılarak Mustafa Kemal için sanat alanında heykel-
lerinin yapılması, sokak, cadde ve bulvarlara onun adının verilmesi, Kemalizm’in
somutlaştırılmasına yönelikti.
Anahtar Kelimeler: Kemalizm, İdeoloji, Siyaset, Tarih, Toplum
Abstract
The aim of this study is to expose the activism of Kemalism that was the domi-
nat ideology from the beginning of 1930’s in Turkish political and social life. Firstly, the
114
Ahmet İLYAS
guestion of Kemalism is ideology or not? will answered by this study. Secondly, the first
usage of Kemalism will analyzed and thirdly, the guestion of what is being done for
Kemalism will answered. 1930-1945 eas the period of the spread of ideologies. In this
context, the rise of Kemalism will also analyzed in this period.
The axis of this study is to analyze the effect of the tools that are used by Kemal-
ism over the society. While this is analyzing, political, social and cultural situation in that
period will be taken into consideration. Although Kemalism is the problematic notion in
social sciences, the effect of Kemalism over the social structure will analyzed. Also, this
study adopts the interdisciplinary approach for providing integrity.
Cultural factors that are used by both other ideologies and Kemalism, like edu-
cation, music and art will also analyzed. This situation is the other important side of this
study. Also, the efforts for consolidating Kemalism in politic culture will analyzed in his-
torical period. Especially the establishment of Atatürk’s corner in educational area, the
formalization of Atatürk’s death anniversary, forming novels, poetry and theater plays
on behalf of his name were the important points. In this context, making statue for Ata-
türk, giving his name to the streets, roads and boulevards are the very crucial examples
regarding to the embodiment of Kemalism.
Keywords: Kemalism, the Ideology, Politics, History, Society
GİRİŞ
İlk defa Asia dergisinde Jackson Fle-
ming tarafından kaleme alınan bir makalede
Anadolu’daki hareketin Kemalizm olarak
nitelenmesiyle başlayan tartışma bugün hâlen
devam etmektedir (Mütercimler, 2008: 826).
Bir siyasal düşünce içerisinde Kemalizm’in bir
“izm” veya ideoloji olup olmadığı sorunsalı
öteden beri çokça tartışılan mevzular arasında
yer almaktadır. Fani yaşamı boyunca Mustafa
Kemal’in bütün bir pratiğini “izm”leştiren
Mehmet Saffet Engin, Mahmut Esat Bozkurt,
Recep Peker gibi dönemin ünlü şahsiyetleri
belki bugün bu kavramın bu kadar tartışıla-
cağından habersizdiler. İlk defa CHP’nin 1935
yılındaki Dördüncü Kurultay’ında resmileşen
Kemalizm kavramı, “Partimizin güttüğü bütün
esaslar, Kamalizm prensipleridir” (1935: 77) deni-
lerek soyut bir ideolojiye kapı açıldı. Fakat bu
kavramın ilk defa 1920 yılında Anadolu’da
başlayan bağımsızlık hareketi için kullanıldı-
ğını özellikle İngiliz Yüksek Komiseri De Ro-
beck’in “Fransızlar, Kemalistlere karşı iyi niyetli
görünüyorlar” (Şahinler, 1996: 320) ifadesinde
kendisine yer bulduğunu belirtmek gerekir.
Diğer taraftan 1930 ve 1931 yılında İstan-
bul’da basım yapan İnkılap Gazetesi’nin sahi-
bi Ali Naci Karacan, 2 Aralık 1930 tarihli yazı-
sında “Rusya’da nasıl bir Komünizm, İtalya’da
nasıl bir Faşizm varsa, bizde de bir Kemalizm
olmalıdır” (İnkılap, 1930) diyerek Kemalizm’i
kullananlar arasında yer aldı. Cumhuriyet
Gazetesi, 22 Mayıs 1932’deki basımın ilk say-
fasında “Kemalist Türkiye’den Faşist İtalya’ya
Selam” (Cumhuriyet, 1932) başlıklı (Alaranta,
2014) yazısıyla Kemalizm kavramını kanıksa-
dığı gibi bu kavramın ideoloji olarak da algı-
landığı belirtmekteydi. Ayrıca bazı yayınlarda
Kemalizm’i bir ideolojinin yanında Halk Par-
tisi’nin altı okuyla birlikte pragmatik bir süreç
olarak niteleyenler de vardı (Davison, 2014:
7). Ancak bu tür çalışmaların ana ekseninde
“big tent” yani toplayıcı veya kucaklayıcı
tarafların daha fazla olduğu apaçıktı.
Kemalizm’in içselleştirilmesi konu-
sunda başarılı olunması onun sağlam bir ideo-
lojik aygıta bağlanması sorunsalını ön plana
çıkardı. Özellikle bu konuda sol-sağ fraksi-
yonların önemi büyüktü. 1930’larla birlikte
ortaya çıkan Ülkü ve Kadro dergileri, Kema-
lizm’i sosyalizm ve milliyetçilik arasında gel-
gitlere açık bir konuma soktu. Kendini Kema-
list olarak niteleyen Mahmut Esat Bozkurt’a
göre Kemalizmi sol milliyetçilik kılığında
bırakmak yerinde olurdu (Alaranta, 2014:
110). Kısaca Bozkurt, Kemalizm’i Moskova-
Roma hattı içerisinde işlemeyi uygun gördü.
Kemalizm ya da Kamalizm adlı eserde Meh-
met Şeref Aykut Kemalizm’i “Türk devrimini
son asırların değişikliklerini hazırlayan fikirlerle
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 115
ve daha sonraları yürüyen göğdelen Rasyonel,
Sosyolojik, Marksist, Faşist rejim ideolojileri ile
izaha çalışmak da fazla iş olur. Kamâlizm bunların
üstünde yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün
prensiplerini ekonomik temeller üzerine kuran bir
dindir” diyerek kavramı ulvî bir hava içerisine
koydu (Aykut, 1936). Yukarıda da belirtildiği
üzere Kemalizm’in kuramsal çerçevesinin
oluşturulmasında Ülkü Dergisi’nin önemli bir
işlevi vardı. Özellikle bu dergide çıkan yazılar
Kemalizm’i bilimsel bir çerçeve içerisinde
değerlendirme gereğini hissetmiştir. Dergi
yazarlarından Nusret Köymen’in Kemalizm ve
Politika Bilgisi adlı eserinde bugün Türk mü-
nevverine düşen büyük vazifelerden birinin
Kemalizm’in ilmini yapmak ve politika üze-
rinde her müspet bilgi şubesinde ilmî metod-
lar ile çalışmak olduğunu söyler. O, ancak bu
suretledir ki, cemiyet kanunlarından fayda-
lanma fennî olan politikayı bir “cemiyet mü-
hendisliği<” haline getirebilir diyerek Kema-
lizm’e olan tutkusunu ortaya koymuştur
(Albayrak).
Diğer taraftan Kemalizm’i sol fraksi-
yonlar içerinde gören Mahmut Esat Boz-
kurt’tan sonra bu “izm”i devam ettirenler de
oldu. Bu boyutun düşünsel ve pratik bir sü-
reçte ele alınması dünya ideolojileriyle yaki-
nen ilgilidir. Özellikle Marxist bir formasyo-
nun Kemalizm’in sol fraksiyonun önünü açtı-
ğı belirtilebilir. Kemalizm’i sol bir tavırla ele
alan anlayış genelde Kadro hareketinin pay-
dasında kendisine yer bulmuştur. Kadro ha-
reketinin öncülerinden Vedat Nedim Tör,
Kemalizm’in sol bir ideoloji olarak ele alındı-
ğını belirtirken değindiği şu noktalar Kadro
hareketinin oluşum ve gelişim aşamasını özet-
ler gibiydi:
“Bütün gençliği saran bunalım (da) bir
idealizm boşluğundan doğuyor. Gençlik, heyecan-
lanma, şevklenme, inanıp bağlanma, sevme açlığı-
nı Kemalizm ideolojisiyle doyuramadığı içindir ki,
hep sağlı sollu ideolojilere kaçıyor. Doğada olduğu
gibi, toplumda da boşluklar dolar. Bu hiç şaşma-
yan bir yasadır. Onun için Kemalizm’i bir törensel
laf kalabalığı olmaktan kurtarıp, gençliği doyura-
cak nitelikte bir ideoloji yaratmak zorunluluğun-
dayız” (Tör, 1999: 226).
Kemalizm’i sol bir cenahta değerlen-
diren sadece Kadro hareketi değildi.
1960’larda kurulan Yön dergisi de Kemalizm’i
sol bir içerik olarak ele alıyordu. Özellikle
akımın temsilcilerinden Niyazi Berkes, sana-
yileşme, işçi sınıfı ve kapitalist düzene karşı
bir hareket olarak ele aldığı Kemalizm’i, bir
kurtuluş olarak değerlendirirken, Türkiye’nin
çağdaşlaşmasında Kemalizm’in önemli bir
etkisi olduğunu vurgulamaktaydı (Berkes,
2003: 21). Tüm bunların dışında Attila İlhan,
Kemalizm’i sol tandanslı milliyetçi bir tevatür
içerisinde değerlendirdi. İlhan’a göre Kema-
lizm:
“Kemalist başka, Atatürkçü başka! (...)
Kemalist aynen Mustafa Kemal Paşa gibi, Türkçü,
anti-emperyalist ve solcudur” (İlhan, 2009: 527).
Kemalizm’i sol akımlar içerisinde ele
alanlar kadar sağ bir ideoloji içerisinde değer-
lendirenler de olmuştur. Özellikle Kemalizm’i
milliyetçi bir karakter olarak değerlendiren
Murat Belge “Türkiye’de geçmişten günümüze
dek hâkim olan ideolojinin milliyetçilik olduğunu,
Kemalizm’in de sadece, milliyetçiliğin aldığı bi-
çimlerden, kollarından ya da alt başlıklarından
birini teşkil ettiğini söylemektedir” (Belge, 2015:
128). Murat Belge’yi bu düşünceye iten asıl
düşünce Mustafa Kemal döneminde ortaya
atılan Türk Tarih Tezi ile Güneş-Dil Teorisi’ne
bağlı olarak geliştirilen ve Türkiye’de popü-
lizm olarak nitelense de Türk ırkının brakise-
falden geldiğini ortaya koyan antropolojik
çalışmalardır (Taşkın, 2009: 529). Mahmut
Esat Bozkurt ise, Kemalizm’in milliyetçi ol-
madığını, daha çok kültür milliyetçisi olduğu
görüşüne ortak olmaya çalışır (Bozkurt, 1967:
269). Ancak Kemalizm’in milliyetçi bir yönü-
nün olduğunu, Recep Peker, Afet İnan ve
Vasfi Raşit Sevig gibi Kemalist teorisyenler
kabul etmiştir (Yıldız, 2010: 199-217). Kema-
lizm’in milliyetçi cihetini vurgulayanların ana
paradigmalarının başında da Mustafa Ke-
mal’in Pittard’ın “Irklar ve Tarih” adlı kitabı
üzerinde yaptığı çalışma gelmektedir (Toprak,
116
Ahmet İLYAS
2012: 369-371). Bu çalışmalar neticesinde Afet
İnan öncülüğünde hazırlanan Türkiye Halkının
Antropolojik Karakteri ve Türkiye Tarihi; Türk
Irkının Vatanı Anadolu adlı eserler Anadolu’da
yaşayan toplumun Türk ırkından geldiği id-
diası üzerine kurulmuştur (İnan, 1947).
Kemalizm’in İslamcı yönünü daha
çok bu dinin araçsallaştırılması açısından
değerlendirmek gerekir. Zira Milli Mücadele
sürecinde Mustafa Kemal Paşa, Anadolu ha-
reketini gerek kültürel gerekse İslami bir düz-
lem içerisinde ele alıp, bilhassa Hint Müslü-
manlarının desteğini sağlamaya yönelik tu-
tum ve strateji içerisine girmiştir. Bu strateji-
nin ana antetlerinden biri de Büyük Millet
Meclisi’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılma-
sına dikkat etmesi, açılış günü camide ve son-
rasında Balıkesir’de vermiş olduğu vaazlardır.
Bu açıdan bakıldığında Taha Akyol’un kale-
me aldığı Ama Hangi Atatürk adlı eserde de
ifade edildiği gibi, Mustafa Kemal’in İslam’ı
bir araç olarak meşruiyet temelinde kullandığı
tespiti yapılabilir (Akyol, 2008: 168). Bu tespit
üzerinden Mustafa Kemal’in İslamcı bir çizgi
izlediği tabii ki çıkarılamaz. Fakat İslami sem-
bollerle birtakım politik hedefler doğrultu-
sunda faaliyetlerde bulunması, onun genel
milliyetçi çizgisinin yan ürünü olarak kabul
edilebilir. Ayrıca Mustafa Kemal’in 1920 yı-
lında Hakimiyet-i Milliye gazetesinde kaleme
aldığı “Hilafet ve İslam Âlemi” adlı makalesin-
de İslam adına önemli vurgular yaparak
Alem-i İslamı Mili Mücadele bayrağı altında
toplama amacı güttüğü görülür(Akyol, 2008:
176).
Son kertede Kemalizm, gerek Bolşevik
sosyalizmi gerek etnisite milliyetçiliği ve ge-
rekse İslam dininin bayrağı altında kendisine
bir yol bulmaya çalışmıştır. Bu üç ideolojik
düzlemin savunucuları Kemalizm’e bir kaftan
biçmeye çalışarak onu kendi ideolojileri ekse-
ninde yorumlamışlardır.
Kemalizm’in İdeolojik Aygıtları ve
Araçsallaştırma Sorunsalı
Bir “izm”in yayılması için önemli ay-
gıtlara ihtiyaç vardır. Çünkü o aygıtlar, bir
ideolojinin formülasyonu görevini görür.
Bunlar hukuki, siyasal, kültürel (eğitim, güzel
sanatlar, edebiyat) sendikal ve öğretimsel
aygıtlar olarak kendi içerisinde tutarlı bir yol
izler (Althusser, 1978: 39). Bu ideoloji veya
“izm” çerçevesi içerisinde yapılan değerlen-
dirmeler Kemalizm’in tutunma yolları ile
kökleşme kuramsalına götürecektir. Taha
Parla bu yöntemi Türkiye’de “siyasal kültürün
resmi kaynakları” olarak nitelemiştir. Bu yüz-
den Kemalizm’i topluma anlatmak ve onu bir
yaşam biçimi haline getirmek maksadıyla
egemen tavır Althusser’in de öne sürdüğü
gibi birden fazla aygıta ihtiyaç duymuştur.
Ancak bazen bu aygıtların işe yaramadığını
da belirtmekte fayda vardır.
Savunucuları, bir ideoloji olarak orta-
ya konduktan sonra Kemalizm fikrini top-
lumsal tahayyülde yerleştirebilmek için çeşitli
yollara başvurdu. Bunlardan ilki Halk Parti-
si’nin de sembolik yansıması olan altı oku bir
yaşam biçimi haline getirmekti. Bu amaçla da
hukuksal alt yapı anayasa içerisinde değer-
lendirildi. Bu altı ok devletin temel aygıtı
oldu. Diğer taraftan CHP’nin 1931 ve 1935
programlarının temeli de Kemalizm üzerine
kuruludur. Bu açıdan bakıldığında bile imge-
sel bir özne olan Kemalizm’in altı okunun bir
propaganda aracı olarak kullanılmasına gay-
ret edilmiştir. Ancak kopuş ve süreklilik açı-
sından Kemalizm’in geniş halk kitlelerine
ulaştırılması konusunda Halk Partisi’nin altı
oku ciddi manada sağlıksız bir büyümenin de
getirdiği bir zorunluluktur. Zira halk dediği-
miz, yani o dönem köylüsü bile bu sisteme
karşı çıkmıştır. Eleştirel bir deneme tümleci
içerisinde Kemalizm’in halka anlatılması ve
sevdirilmesi için mücadele etmiş olan Ham-
dullah Suphi Tanrıöver, bazı köylerde imam
yokluğundan ölülerin yıkanamadığına dair
şikâyetlerden bahseder (CHP Yedinci
Kurultay Tutanağı, 1948: 457), ayrıca dinin
komünizme karşı bir güç oluşturabileceğin-
den dem vurur ve otoriter laiklik politikala-
rından vazgeçilip, dini kurumların finanse
edilip, devlet tarafından imam yetiştirilmesini
önerirken, halkın sisteme karşı olumsuz bir
tavır içerisinde olduğunu ifade eder (BCA,
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 117
030.10.51.16). Ayrıca altı okun halkçılık içeri-
sindeki önemi belirtilirken asıl halk olan köy-
lülüğün bir kenara itilmesi de Kemalizm’in
araçsallaştırma sorunsalını ön plana çıkarmış-
tır.
Diğer taraftan Kemalizm’in yöntem-
leştirilmesinde önemli faktörlerden biri olan
milliyetçilik de altı ok içerisinde olumsuz bir
alt yapıya sahiptir. Şöyle ki ulusal mücadele
yıllarında ulus kim olacak sorunu ümmetçilik,
Osmanlıcılık ve Turancılık arasında geçişken-
liğe sahipken, edilgen bir yapı içerisindeki
Türk kavmini sadece payda hâlinde düşünüp,
diğer bileşenlerin By-Pass edilmesini problem
hâline getirdi (Köker, 2007: 150-151). Bunlar
içerisinde Kürtlerin sık sık isyan etmeleri bir
nevi Kemalizm’in milliyetçiliğine olan tepki
olarak değerlendirilebilir. François Georgeon,
Kemalizm’in milliyetçiliğe bakışını bir kimlik
arayışı olarak değerlendirmektedir
(Georgeon, 2009: 1-22).
Kemalizm’in altı okla olan imtihanı
bununla sınırlı değildi. Dinsizlikle özdeştiri-
len bir kavram olan laikliğin topluma iyi anla-
tılamaması, Kemalizm’in toplum nezdinde
somutlaşmasına sekte vurmuştur. Bu açıdan
bakıldığında laikliğin din ve vicdan hürriyeti
olduğu tanımına ters düşen uygulamaların
varlığının bile sorgulanmaması Kemalistlerin,
bu düzlemdeki ideolojiye en büyük kötülüğü
olmuştur. Ayrıca laikliğin materyalist bir kim-
liğe büründürülmesi de gözden kaçırılmaya-
cak bir düzlemin oluşmasına yardımcı olmuş-
tur. Son raddede altı okun temsilcisi olan laik-
liğin bile seküler bir tarzda ele alınmaması
Kemalizm’in imtihanını zorlaştırmıştır.
Ayrıca altı okun demokratik bir tu-
tumun göstergesi olan cumhuriyet düşüncesi
de paradoksal bir yol izlemiştir. Özellikle
1923-1930 yılları arasında muhalefetin sindi-
rilmesi diğer taraftan 1930-1950 döneminde
tek parti devri, altı okun temsilcisi olan cum-
huriyetçilik çelişkisini ortaya koymuştur.
Son tahlilde altı okun, Kemalizm’e
katkıdan çok zarar getirdiği iddia edilebilir.
Şöyle ki tematik anlamda bu altı okun Kema-
lizm’e katkı sağlaması beklenebilirdi. Fakat
uygulama aşamasındaki yanlışlıklardan dola-
yı bu altı ok, Kemalizm’in araçsallaştırılma-
sında ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Mete Tun-
cay’ın ifadesiyle, altı okun Kemalizm’in anla-
tılması sürecinde ikna yerine tecebbü-
rün(zorlama) kullanılması bu “izm”in halk
nezdinde zarar görmesine zemin hazırlamıştır
(Tuncay, 2009).
Kemalizm’in Sanatla Uyum veya
Uyumsuzluğu
Kemalizm’in sanatla uyumu veya
uyumsuzluğu, bunun bir “izm” ile ilgili olup
olmadığı konusu tartışılabilir. Resmi tarih tezi
perspektifinden bakınca, Kemalizm’in bir
ideoloji olarak kabul edilmesiyle başlayan
süreçte sanatın, Kemalizm’in anlatılıp ve ya-
şatılmasında bir araç olarak kullanılması me-
selesi önem arz eder. Zira sanat ideolojilerin
yansıtılmasının sebep ve sonucudur.
Kemalizm’in geniş halk kitlelerine
ulaştırılmasına yardımcı olabilecek temel
unsurlardan biri de müziktir (Kutluk, 1997:
19-20). Önemli bir kitle kültürü olan Müzik,
ideolojilerin aktarımında öteden beri işlevsel
bir aygıt olarak kullanılmıştır. 1939 CHP ni-
zamnamesinde başlıca propaganda aracı ola-
rak kullanılması kararı sonrası müzik, devle-
tin resmi aracı haline getirilmeye çalışıldı
(Şimşek, İstanbul: 119). Diğer ideolojilere ba-
kıldığında Kemalizm’in simgesel bir müzik
eksikliği hemen göze çarpar. Çağdaşlarıyla
kıyaslandığında bir Stalin, Lenin, Mussolini
ve Hitler’e göre Mustafa Kemal’in üzerine çok
da şarkı yazılmadığı görülebilir. Sarı saçlım
mavi gözlüm, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal
Paşa Van yöresine ait Kemale adlı Kürtçe şarkı,
Atatürk Marşı, Yunan’ın Selanik Şehri (Atatürk),
10 Yıl Marşı, Yaşa Mustafa Kemal Yaşa marşı,
Nerde Nerde Nerdesin Dost, Atatürk Ölmedi,
Cumhuriyet Çocuklarıyız, Benim Bayrağım Kan
Kırmızı adlı marş ve şarkılar Mustafa Kemal
için yazılmıştır. Ancak birçoğunun resmi tö-
renler dışında bilinmemesi sorgulanması ge-
reken önemli bir konudur. Zira Mustafa Ke-
mal’in de ifade ettiği gibi devrimlerin en zoru
118
Ahmet İLYAS
müzik inkılabıdır (Uluskan, 2010: 304). Ayrıca
Kemalizm’in doğuş ve gelişim aşamasındaki
bazı noktaların altının çizilmesi gerekir ki,
müziğin neden Kemalizm’in taşınmasında
etkili olmadığının cevabı verilebilsin.
Öncelikle, müziğin yayılmasındaki
faktörlerden biri olan radyonun serüveni
önemlidir. Türkiye’ye ilk defa 1927 yılında
başlayan radyo kullanımının Anadolu’ya
yayılması uzun zaman almıştır. Öyle ki
1960’lara gelindiğinde TRT’nin yayın yaptığı
il sayısı 10’dur. Diğer taraftan ilk televizyon
yayınının 1968 yılında yapılmış olması müzi-
ğin geniş alanlara yayılmasını geciktirmiştir
(Gönenç, 2007: 99). Tüm bunların yanında
konser kültürü de Kemalizm’in yayılmasında
kullanılabilecek bir argümandı. Özellikle
1930’lardan sonra önce Ankara ve İstanbul,
ardından İzmir yoğun konserler yapılan yer-
ler oldu. Ancak bu konserler genellikle yöne-
tici kesime yönelik olduğundan, halkın bu
konudaki ilgisi düşük olmuştur. Halka açık
gerçekleştirilen turnelerde ise bilet fiyatlarının
yüksek oluşu, talebi yine düşürmüştür. Sana-
tın yayılım araçlarından biri olan elektriğin
kullanılması ve yaygınlaştırılması konusun-
daki yetersizlik de Kemalist ideoloji için temel
handikaplardan biri olmuştur. Çünkü müzi-
ğin, televizyonun ve radyonun kullanılması
için elektriğe ihtiyaç vardı. Bu amaçla bakıldı-
ğında 1927 yılında İstanbul ve Ankara dışın-
daki şehirlere elektriğin gelmiş olması ve sa-
dece aydınlatma amacıyla kullanılmasına izin
verilmesi önemsenmelidir. 1930’da elektrik
abonesi sayısı 75.000 olup nüfusun ancak %
2,7’si elektrikten faydalanmaktaydı. Türki-
ye’nin % 97,3’ü elektriksizdi (Özdemir, 2011:
75). Bu durum bile başlı başına Kemalizm
adına olumsuz bir tablonun çizilmesine zemin
hazırladı.
Kemalizm’in propaganda araçların-
dan bir diğeri de tiyatroydu. Tiyatro, ideoloji
üreten bir aygıttı (Başbuğ, 2013: 32). Bilhassa
devrimlerin anlatılmasında önemli bir araç
olan tiyatro, Kemalizm’in arka bahçesi ko-
numdaki Halk Evlerinde icra edildi. Kema-
lizm’in anlatıldığı bu oyunlarda genellikle
Anadolu halkının Mustafa Kemal’e olan inan-
cı ortaya konulurdu. Bu oyunlardan bazıları
şunlardır: Hedef, Bir Yuvanın Şarkısı, Mavi
Yıldırım, 30 Ağustos, Atatürk’e İlk Kurban,
Kurtuluş, Gün Doğuyor, Sönmeyen Ateş, Beş
Devir, Ülkü Yolcusu, Destan, Gazinin Yolu,
Atatürk Yurdunda Büyük Devrim, Atatürk
Köyünde Uçak Günü (Algan, 2011: 72-120).
Ayrıca bunun yanında Hayri Muhiddin-Gazi
Mustafa Kemal, Faruk Nafiz Çamlıbel-
Kahraman, Reşat Nuri Güntekin-İstiklâl, Aka
Gündüz-Mavi Yıldırım, Nahit S. Örik-
Sönmeyen Ateş, N. Sami Banarlı-Kızıl Çağla-
yan, Peyami Safa-Gün Doğuyor, Cemal Tun-
cer-Devrim Yolcuları adlı oyunları da Kema-
lizm’in yaşatılması için yazılan oyunlardı
(Uluskan, 2010: 466). Halkevlerinde icra edi-
len bu oyunlarda temel amaç, Kemalizm’in
yaygınlaştırılmasına yardımcı olmaktı
(Karadag, 1988: 137).
Kemalizm’in araçsallaştırılmasının
önemli ayaklarından biri de operaydı. Şarkılı
ibret olarak da Osmanlı devletinde bilinen bu
sanatsal etkinliğin bir ideoloji aygıtı olarak
kullanımı ise devlet konservatuarının kurul-
masıyla başlamıştır. Daha sonra Mustafa Ke-
mal’in bizatihi teşvikiyle Ahmet Adnan Say-
gun tarafından yazılmış olan Özsoy Desta-
nı(1934), Türk ve İranlıların aynı soydan gel-
diğini ortaya koyan Cumhuriyet tarihinin ilk
lirik sahne eseri olması bakımından çok bü-
yük bir öneme sahiptir (Refiğ, 1991: 7). Her ne
kadar bu opera Mustafa Kemal için yazılma-
mış bile olsa, kendisinin rol oynadığı bir ope-
ra olması ve operanın kurulmasında Mustafa
Kemal’in büyük emeğinin geçmiş olması,
birçok opera görevlisi tarafından zikredilmesi,
Kemalizm adına olumlu bir gelişmeydi.
Gerçek etkisi kişi üzerinde belli bir
denetim aracı olan sinema, ideolojilerin ya-
yılmasında önemli bir işleve sahiptir
(Mencütekin, 2010: 264). Kemalizm de diğer
ideolojiler gibi sinemadan yararlanmak isti-
yordu. Özellikle Stalin ve Hitler’in kendi ideo-
lojilerini yaygınlaştırmak için kullandıkları
sinema, Kemalistleri cezbetmeye yetiyordu.
Aslına bakılırsa Mustafa Kemal’in sinemayla
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 119
ilgili şu görüşleri sinemanın önemini ortaya
koyuyordu:
“Sinema öyle bir keşiftir ki bir gün gele-
cek, barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok
dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görü-
lecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde
oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanıma-
larını temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki
görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık ideali-
nin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır.
Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz”
(Dorsay, 1998: 15). Mustafa Kemal’in de ifade
ettiği gibi sinemaya gerçekten değer verilme-
liydi. Ancak alım gücün çok düşük olduğu
1930 Türkiye’sinde sinemaya herkes gide-
mezdi. Öyle ki 1930’larda kişi başına düşen
milli gelir 700 dolar civarındaydı (Pamuk,
2012: 295). O dönemde bir memurun maaşı
100 lira, sinema ücreti ise 1 liraydı (Hinkle,
2009: 99). Bu yüzden insanların sinemaya
ilgisinin az olması sorgulanmamalıydı. Diğer
taraftan konumuz açısından Kemalizm’in
toplum tarafından benimsenmesi için de si-
nemaya gerek vardı. Ancak günümüze kadar
doğrudan Mustafa Kemal için yapılan filmle-
rin sayısı yalnız sekizdir. Can Dündar’ın
“Mustafa” adlı film-belgeseli ile bizzat yazdığı
“Sarı Zeybek” filmi, Zülfü Livaneli’nin yazıp
yönettiği “Veda” filmi, Hamdi Alkan’ın “Der-
simiz Atatürk” filmi, Suat Yalaz'ın aynı adlı
çizgi romanından sinemaya uyarlanan “Son
Osmanlı Yandım Ali”, Senaryosunu Turgut
Özakman’ın kaleme aldığı “Çanakkale 1915”,
Atilla Akarsu’nun yönetmenliğini yaptığı
“Atatürk’ün Fedaisi Topal Osman” ve başrolle-
rini Rutkay Aziz’in yaptığı “Cumhuriyet” film-
leri, Mustafa Kemal’i konu alan filmlerdir.
Tabii adı geçen filmlerin çoğu 2000’lerden
sonra yapılmıştır. Cumhuriyet’in ikinci dö-
neminden itibaren Kemalizm’i anlatacak fil-
min yapılmamış olması, Kemalizm adına
talihsizlikti. Bunun sebeplerine bakıldığında
bir kere Mustafa Kemal’i anlatabilecek filmi
yapacak kişilerin eleştirilere açık olmaması,
sinemanın diğer görsel ögelere göre daha
pahalı olması, ilk dönemler için Muhsin Er-
tuğrul dışında yönetmenin yetişememiş olma-
sı sinemanın gelişiminin önündeki başlıca
engellerdi.
Kemalizm’in yaşatılmasının araçla-
rından bir diğeri heykel ve resimdi. Bu aracın
kullanılması Kemalist kadronun en önemli
amaçlarından biriydi. Özellikle cumhuriyet
coşkusunun anlatılması Osmanlı mimarisinin
unutturulması amacıyla Kemalist yönetim
heykel ve resme ciddi bir önem vermişti
(Sarıoğlu, 2001: 120). İlk olarak Mustafa Ke-
mal’in emriyle 3 Ekim 1926’da Sarayburnu’na
Atatürk heykeli yapılmış, bunu Krippel’in
Konya Atatürk Heykeli, Ankara’nın ilk Atatürk
anıtı Etnoğrafya Müzesi ve 1927’de Ulus Zafer
Anıtı, 1928’de Taksim Cumhuriyet Anıtı,
1930’da Kırklareli, Edirne Atatürk Anıtı, Bursa
Atatürk Anıtı, Ankara Güvenlik Anıtı, Afyon
Utku Anıtı, 1932’de İzmir Cumhuriyet Meydanı
ve Samsun Atatürk Anıtları izlemiştir (Tekiner,
2010: 69). Adı geçen heykellerin hemen hepsi
Mustafa Kemal’in hayatı boyunca yapılmıştır.
Kemalist Türkiye’de heykel yapma alışkanlı-
ğının genellikle Sovyetlerden geldiği belirtilir.
Genellikle bir ideoloji aşılama aracı olan hey-
kel yapma kişinin hatırlanması ana fikrini
kendinde taşır. Mustafa Kemal’in ölümünden
sonra da Kemalizm’in ayakta tutulması için
heykeller yapılmasına devam edilmiştir. Özel-
likle 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası Kema-
lizm, Atatürkçülük olarak değerlendirilmiş, o
dönemki askerî cunta Kemalizm görselleşti-
rilmesi adına birçok heykel yapmıştır. Öyle ki
bu dönemde Atatürk adına yapılan heykeller,
Kemalizmin heykel çılgınlığı olarak nitelendi-
rilmesi ortaya çıkarmıştır. Şunun altının çi-
zilmesi gerekir ki genellikle ideolojik mimari
bir tasarım olarak algılanan anıtların başat
özelliği, Atatürk’ün sivil ya da askerî giysiler-
le gösterilmesine dikkat edilmesidir (Yaman,
2011: 75).
Heykelin dışında güzel sanatlar ola-
rak bir ideolojinin yayılmasının araçlarından
biri de resimdir. John Berger, resim sanatının
siyasal-ekonomik alandan bağımsız olmadı-
ğını vurgulayarak resim sanatının ideolojik
120
Ahmet İLYAS
olduğunu savunur. Bu anlayıştan yola çıka-
rak, resmin bir ideolojik araç olarak kullanıl-
dığı belirtilebilir. Bilhassa Kemalizm’in bir
ideolojik aracı olarak kullanılan resim, milli
eğitim içerisinde ele alınmalıdır. Zira ilköğre-
timin temel amaçlarından biri öğrencilerin
Atatürk’ü tanıması ve onun açtığı yoldan
ilerlemesi üzerine kuruludur. Her yeni rejim,
kendi ideolojisini pekiştirmek için kültürü
korumayı bir yöntem olarak seçmiş ve özellik-
le de kültürün üreticisi olarak görülen sanatçı-
ların desteğine gerek duymuştur (Keser, 2006:
29). Bu amaçla yapılan resimlerde Mustafa
Kemal, genellikle bir biçimde, omuzları cep-
heden, yüzü hafif profilden görünecek biçim-
de sağ tarafa bakar şekilde, bazen karizmatik
bir tavırla savaş meydanında, bazen çağdaş
bir Türk’ü andıran tavır içerisinde, bazen
babacan bir edayla çocuklarla oynarken ya-
pılmıştır.
Cumhuriyetin ilan edildiği yıl olan
1923’ten itibaren Türk ressamlarının vazge-
çilmez temalarından biri de lider portreleri
olmuştur. Lider portrelerinin başında, yeni
Türk Devletinin kurucusu Atatürk’ün portre-
leri gelmektedir. Bu dönemde Atatürk’ün,
yalnız portreler ya da çok figürlü kompozis-
yonlardan oluşan, birçok resmi yapılmıştır
(Keser, 2006: 155). Yapılan bu portrelerde
Atatürk, kurduğu kutsal rejimin ve yeniden
dirilttiği bir milletin yerine göre güçlü bir
lideri veya yılmaz bekçisi olarak resmedilmiş-
tir. Ayrıca figür olarak kullanılan Ata-
türk’lerle, kurulan yeni düzenin halka benim-
setilmesi, ulusal bilincin uyandırılıp birliğin
güçlendirilmesi de amaçlanmıştır.
Sonuç olarak heykel, resim, sinema,
tiyatro ve müzik gibi sanat dalları bir ideolojik
aygıt olarak Kemalizm’in yaşatılmasında
önemli birer araç olarak kullanılmıştır. Diğer
ideolojilere nazaran tiyatro, heykel ve resim
Kemalizm’i toplum hafızası içerisinde somut-
laştırırken, sinema ve müzik konusunda ise
bir adım geriye götürmüştür. Bu cihetle Ke-
malizm’in, güzel sanatları ideolojik bir eylem
dâhilinde özellikle cumhuriyetin ilk dönemi
için kullandığını belirtebiliriz.
Kemalizm’in Halkevleri, Eğitim ve
Unutturulmama Sarmalı
Althusser bir toplumun, fertlerini ana-
okuldan başlayarak sistematik bir biçimde
devletin ideolojik aygıtları yoluyla betimsel
bir şekilde o eğitim manevrası içinde işlediği-
ni belirtir (Althusser, 1978: 52). Topluma
hâkim müesses ideoloji ders kitapları vasıta-
sıyla, esas itibariyle aşılanacak kişinin resim-
leri, büstü ve ona ait köşeler oluşturmak yo-
luyla başarıya ulaşmaya çalışır. (Yıldız, 2010:
228) Kemalizm’in ideolojik aygıtları arasında
yer alan eğitim ve kültürel faaliyetler, bu öz-
nenin kökleşmesine zemin hazırlamıştır. Özel-
likle bu eğitim formülasyonu içerinde edebi-
yat, şiir, gazete, roman gibi unsurların yanı
sıra ilkokullarda Atatürk köşelerinin oluştu-
rulması önemliydi. Çünkü yaşatılması için
Kemalizm’in, edebiyat ve kültür muhtevası
içerinde değerlendirilmesi gerekirdi. Bu ko-
nuda Nutuk başlı başına hem edebî hem de
tarihsel bir nitelik arz eder. Mustafa Kemal,
söz konusu eseri, hayattayken kendisine karşı
yönetilen suçlamalara karşı bir tür mücadele
aracı, bunun yanında hem hesap sorma ve
hesap verme yönüyle hem de kendi bakış
açısıyla olayları görmesi ve sunması olarak
kaleme alır (Zürcher, 2000: 255-256). Yer yer
mübalağaya varan hususlar içerse bile Nutuk,
tarihsel manada önemli bir belge niteliği taşır.
Ancak Nutuk’un başlı başına temel kaynak
olarak alınması Kemalizm’e faydasının öte-
sinde sağlıksız bir tutumun oluşmasına zemin
hazırlamış olabilir. Yine de eserin, Kema-
lizm’in birincil ideolojik aygıtlarından biri
olarak değerlendirildiğini söylemek çok isa-
betsiz olmayacaktır. İdeolojilerin yayıldığı XX.
yüzyıl içerinde Adolf Hitler’in Kavgam kitabı,
Stalin’in Leninizm’i Anlama, Bolşevik Partisi
Tarihi, Tarih Çarpıtıları, Muhalefet Üzerine, Le-
nin’in Marksizm ve Ulusal Sorun, Churchill’in
II. Dünya Savaşı Hatırları kitapları, yayınlan-
dığı ülkelerde bedava dağıtılmıştır. Amaç
ideolojik bir zemin olan yayınların halkın
eline ulaşmasını sağlamaktı. Fakat Kema-
lizm’in ilk kaynağı olan Nutuk, Cezmi Eras-
lan’ın ifadesiyle “Nutuk’un müsveddeleri ve
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 121
ilgili bütün belgeler Atatürk’ün ölümünden sonra
Ziraat Bankası kasalarında saklanmış ve daha
sonra Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Daire-
si’ne verilerek orada tasnif edilmiştir. Nutuk’un ilk
baskıları üzerinde 1927 tarihi yer almakla birlikte
basım ve ciltleme işlemleri 1928 yılı Temmuz ayı
ortalarına kadar sürmüştür. İki parti halinde An-
kara’da 100.000 adet basılan Nutuk’un ilk 2000
adedi lüks baskı olup kenarları altın yaldız çerçeve-
li şekilde 627 sayfadır. Normal baskılar 5, lüks
baskılar 10-500 lira arasında fiyatlarla satılmıştır.
Yeni harflerle ilk defa İstanbul’da 1934 yılında
Devlet Matbaası’nda üç cilt halinde basılmıştır.”
(Eraslan, 2014: 278). Türkiye’de Nutuk’un
yayımlandığı yıl olan 1927’de okuma yazma
oranının yüzde 11 iken 1935’de yüzde 20,4’e,
1950’de yüzde 33,6’ya çıkmış olması sorgula-
nabilir. Özellikle ilk dönem için okuma yaz-
manın bu kadar düşük olması, Nutuk’un
okunma problemlerini ön plana çıkarmıştır.
Kemalizm’in unutturulmama çabala-
rından biri de Mustafa Kemal’in resimlerinin
paralara konulması meselesidir. Birçok ideo-
lojinin kullandığı yöntemlerden biri olan bu
uygulama Kemalizm’in de araçlarından biri
olmuştur. 30 Aralık 1925 tarihinde yasalaşan
701 Sayılı Mevcut Evrak-ı Nakdiye’nin Yeni-
leriyle İstibdaline Dair Kanun, Osmanlı para-
larının tedavülden kaldırılarak yeni paralarla
değiştirilmesini öngörüyordu. 16 Mart 1926
tarihinde, bu yasaya dayanarak, “Elli, yüz, beş
yüz ve bin liralık banknot basılır ve ön yüzüne
reis-i cumhur hazretlerinin resmi bulunur” hük-
münün yer aldığı 3322 sayılı kararname ya-
yımlandı. Bu yasa gereğince, 1927 yılında
basılan paralara Atatürk resimleri konuldu
(Tekeli, 1981: 210). Bu uygulamayla birlikte
Kemalizm önemli bir merhale olan kuruluş
felsefesine uygun olarak iletinin algılanması
ve Osmanlı Devleti’nin yıkılış dönüşümünü
ortaya koyması açısından önemlidir (Silinir,
2015: 285).
Kemalizm, Türkiye’de siyasal kültü-
rün resmi kaynaklarından biri olarak söylev
ve demeçleri, bizatihi kendi gerçek ve araçla-
rına göre oluşturulmuş ifadelerden oluşmuş-
tur. Bu yönüyle birlikte hegemonya açısından
değerlendirildiğinde önemli bir araç olduğu
tespiti kolaydır (Parla, 2008: 6-7).
Resmi ideolojinin yayılma araçların-
dan biri de gazetelerdir. Özellikle bu gazete-
ler, ideolojilerin canlı tutulmasında önemli
birer kurum olarak yer almışlardır. Kema-
lizm’in bir “izm” olarak resmileştirilmesinde
etkili olan gazetelerden ilk akla geleni Cum-
huriyet gazetesidir. Yunus Nadi tarafından 7
Mayıs 1924 tarihinde yayın hayatına başlayan
Cumhuriyet gazetesi, Kemalizm’in en mühim
sembollerinden biri olmuştur. 1927 yılında
nüfus sayımına göre 13,5 milyonluk bir ülke-
de okuma yazma oranı yüzde 11 iken, Cum-
huriyet’in 7 bin baskı yapması hayli dikkat
çekicidir. İstatistiki bir bilgi olarak değerlen-
dirildiğinde okuma yazma oranıyla Cumhu-
riyet’in okunma miktarı arasında ciddi bir
paralellik bulunduğu ifade edilebilir. Bu du-
rum Kemalizm açısından olumsuzluk olarak
değerlendirilebilir. Zira Kemalizm’in araçla-
rından biri olan Cumhuriyet’in yeterince
okunamaması tesadüfi değildi. Diğer gazete-
lerin toplam tirajı ise 38 bindir. Ancak bu du-
rum Cumhuriyet’in yayın politikasının başarı-
lı olduğu ya da çokça okunduğu anlamına da
gelmemeli. Çünkü 1925 Şeyh Said İsyanı’ndan
sonra İstanbul’daki çoğu gazeteye yasak geti-
rilmesi de Cumhuriyet’in tirajına olumlu bir
etki yaptı. İlginçtir, günümüzde dahi cumhu-
riyet 50-60 bin baskı yapmaktaydı. Cumhuri-
yetin basıldığı ilk yıl fiyatı 3, daha sonra 10
kuruşa kadar yükselmişti (Elif & Kaya, 2010:
77). O dönem için gazete ciddi manada paha-
lıydı. Şöyle ki, alım gücünün yetersiz olduğu
bir dönemde gazetenin 1 lira olarak belirlen-
mesi sağlıksız bir fiyat uygulamasıydı. Son
raddede Cumhuriyet’in Kemalizm’in sesi
olmaya gayret ettiği (Erten & Doğan, 2009:
503), ancak yukarıda belirtilen nedenlerden
dolayı ciddi bir okuyucu kitlesine ulaşamadı-
ğı söylenebilir.
Kemalizm’in önemli araçlarından biri
de Mustafa Kemal’in Sokak, cadde, bulvar,
okul ve önemli komplekslere adının verilmesi
122
Ahmet İLYAS
meselesidir. Bu durum Atatürk’ün isminin
yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasıyla
ilgilidir. Bugün Türkiye sınırları içinde yüz-
lerce Mustafa Kemal Okulu, sokağı, bulvarı,
caddesi hatta camisine rastlanabilir. İdeolojik
aygıt olarak bu yöntemin kullanılması eski bir
Sovyet geleneği olarak hatırlanabilir.
Kemalizm’in somutlaştırılması adına
girişilen çabalardan biri olan edebi metinler-
den yararlanma, özellikle yeni Türk edebiyatı
ya da Cumhuriyet edebiyatı adı verilen dö-
nemde yoğunlaşmıştır. Özellikle Kemalist
Falih Rıfkı Atay tarafından 1923 yılında çıka-
rılan Yeni Mecmua dergisi Kemalizm’in edebi
araçlarından biriydi. Bu dergide Hamdullah
Suphi Tanrıöver, Yakup Kadri Karaosmanoğ-
lu, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Necmettin Sa-
dık Sadak ve Ahmet Ağaoğlu gibi aydınlar,
Kemalizm’i öven yazılar kaleme aldılar
(Altınkaş, 2011: 120). Ahmet Kutsi Tecer, Beh-
çet Kemal Çağlar gibi aydınların eserlerinin
yanı sıra Reşat Nuri Güntekin’in neredeyse
tüm romanları, Kemalist reformların ve özel-
likle de laikliğin savunusunu yapan eserler
olarak nitelenir (Altınkaş, 2011: 122). Mustafa
Kemal’in öğretisini ve yaptıklarını kendine
şiar edinen dönem edebiyatçıları, şiir ve düz-
yazı metinlerinde Atatürk’ü ortak payda ola-
rak ele almışlardır. 1940’lardan sonra Orhan
Veli, Behçet Necatigil, Turgut Uyar, Fazıl
Hüsnü Dağlarca gibi şairler şiirlerinde Ata-
türk temasını sık sık işlemeye gayret etmiş-
lerdir. Bu dönemin şairlerinden Cahit Külebi,
serbest nazım olarak kaleme aldığı ve Nevit
Kodallı tarafından Atatürk Oratoryosu olarak
bestelenen Atatürk Kurtuluş Savaşında adlı
uzun epik şiiriyle Atatürk’e karşı sevgisini
ortaya koyar (Çalışkan, 2010: 166). Bu döne-
min önemli temsilcilerinden biri de Attila
İlhan’dır. Attila İlhan 1950 sonrası Türk şii-
rinde Kemalizm’i ana tema olarak kullanan
önemli bir şair olarak bilinir.
Bununla beraber Kemalizm’in sadece
şiir ve edebi metinlerden yararlandığını ifade
etmek bazı nüansların kaçırılmasına neden
olabilir. Zira edebî metinler içerisinde Kema-
lizm’in araçlardan biri de romanlardır. Özel-
likle roman kültürü, Osmanlı’ya Tanzimat
Döneminden itibaren sirayet etmiş ve Cum-
huriyet Dönemi boyunca Kemalizm’in önemli
aygıtlarından biri olmuştur. Mustafa Kemal’e
sevgi ve saygısını roman türü yoluyla ortaya
koyan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, önemli
bir Kemalist olarak nitelendirilmektedir. Ya-
kup Kadri’nin kaleme aldığı Ankara, Panora-
ma, Yaban gibi romanları ile Atatürk adlı bi-
yografisi Mustafa Kemal’in yapmış olduğu
devrimleri, dolayısıyla da Kemalizm adına
önemli bilgiler içerir. Yine Falih Rıfkı Atay’ın
Çankaya adlı eseri, Yılmaz Gürbüz’ün Acılar
Masal Oldu romanı önemli birer ideolojik ay-
gıt olarak belirtilebilir. Roman dışında Şevket
Süreyya Aydemir’in Tek Adam adlı biyografik
eseri, Andrew Mango’nun Atatürk-Modern
Türkiye’nin Kurucusu, Muzaffer İzgi’nin ço-
cuklara Mustafa Kemal’i sevdirme kitabı olan
Atatürk’ü Gördüm öyküsü, Aytül Akal’ın Ata-
türk Olmak adlı çocuk kitabı Atatürk’ü merke-
ze alan dikkate değer eserler olarak bilinmek-
tedir.
Kemalizm’in anlatılması ve yaygınlaş-
tırılması adına yapılan ve yaşatılan önemli
kurumların başında halkevleri ve köy enstitü-
leri gelmektedir. Ülkenin sosyal ve kültürel
gelişiminde ve ideolojik manada Kemalizm’in
anlatılmasında etkili olan halkevleri, Çekoslo-
vakya’daki Sokollar’dan etkilenilerek oluştu-
rulmuştur. Bu kurum daha çok ideolojik bir
aygıt olarak teşekkül etmiştir. 1932 yılında
Türk Ocakları’nın kapatılması sonrası kurulan
halkevleri ilk olarak Ankara, Aydın, Afyon,
Bursa, Bolu, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır,
Eminönü, Eskişehir, İzmir Konya, Malatya ve
Samsun gibi yerlerde açılmıştır. Ana amacı
Mustafa Kemal’in öğretileri doğrultusunda
kalkınmış bir toplum yetiştirmek olan bu
anlayış, felsefesine uygun olarak hareket et-
miştir. Kemalizm’in halkçı ilkesine paralel bir
düzlemde aydın ve halk arasında olması ge-
reken köprülerin halkevleri üzerinden kurul-
ması Mustafa Kemal Atatürk’ün öncelikleri
arasındaydı (Yuca, 2015: 229). Bu halkevleri-
nin kuruluşuna Enver Behnan Şapolyo şöyle
yaklaşmaktadır:
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 123
“Atatürk, Halkevlerini hangi amaçla
kurmuştu? O’nun “halka doğru” ideali ne idi?
Aydın sınıfının tabanını halk denilen çoğunluk
teşkil ediyordu. Ana varlık, toplumun özü halktı.
Devleti ebedileştiren ana varlık halktı. Geçmişten
gelen adet, örf ve gelenekler “töre” halinde toplu-
mun alt yapısını bir cevher olarak muhafaza edi-
yordu. O orijinaldir, benzeri yoktur. Samimidir.
İşte Atatürk ana cevhere inilmesini istedi”
(Şapolyo, 1971: 5). Şapolyo’nun da ifade ettiği
gibi Mustafa Kemal’in ilk amacı devrimlerin
topluma tanıtılması olurken, Kemalizm’in de
bir ülkü olarak geniş halk yığınları tarafından
benimsenmesini sağlamaktı. Kemalizm’in
kültürel aygıtlarından bir diğeri ve en önemli-
si toplumun geniş bir çekirdeğini oluşturan
köylüye bu ideoloji açıklamak için oluşturu-
lan köy enstitüleridir. Hitler Almanya’sı ile
aynı zamanda Sovyet köy okullarına benzedi-
ği iddia edilen köy enstitüleri, ilkel bir amaç
düzleminde oluşturulmuştu. Bu teşebbüs,
Köy Enstitülerinden mezun öğretmenlerin
halk için halka rağmen anlayışı çerçevesinde
köylüyü kalkındırma projesi olarak da ifade
edilebilir (Karaömerlioğlu, 2001: 183). Bu uy-
gulamadaki temel amaç eğitimin köyün dö-
nüştürülmesinde merkez olması, böylelikle
Kemalizm’in ilkelerinin öğretilmesini ve kül-
türel canlanmanın tebarüz ettirilmesini sağ-
lamaktı (Karaömerlioğlu, 1988: 62). Ayrıca bu
enstitülerin kurulmasında Kemalist ideoloji-
nin köylere ulaşma isteği de etkili olmuş ola-
bilir. Netice itibariyle ilkokul öğretmeni yetiş-
tirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803
sayılı yasa ile açılan okullar, 1954 yılında De-
mokrat Parti hükümeti tarafından, bu okulla-
rın komünizm propaganda yapıldığı iddiası
ile köy enstitülerinin CHP’nin arka bahçesi
yapıldığına dair tartışmalar sonrası okulların
ilköğretim ile birleştirilmesi yasası Meclis’e
geldi. Meclis gündemine gizli görüşmeler
olarak kayıt düşülen köy enstitüleri yasası
Meclis görüşmelerinden sonra kapatılmıştır
(TBMM, Tutanak Dergisi, C. 27, Toplantı 4, D.
9: 260-278
Sonuç yerine şu ifade edilebilir ki köy
enstitüleri, Kemalizm’in kendini izah etme
aracı olarak önemli bir görev ifa etmesine
rağmen uygulamadaki tutarsızlık ve politik
tartışmalar nedeniyle sağlıklı bir girişim ola-
mamış ve sisteme yenik düşerek historel bir
bağlam içerisinde değerlendirilme zorunlulu-
ğuna maruz kalmıştır.
Sonuç
Türkiye’nin resmi siyasal kültürü olan
Kemalizm, özellikle historik anlamda 1923-
1950 dönemleri arasında yoğun bir propa-
ganda aracı olarak kullanılmıştır. Bu çalışma-
nın önemli sonuçları arasında gösterilebilecek
ilk temel argüman Kemalizm’in, diğer ideolo-
jilerle karşılaştırıldığında araçsallaştırma un-
surunu ciddi manada kullandığıdır. Bazı ar-
gümanların özellikle sözel manada zayıf ka-
lırken, formel düzeyde ise başarılı olduğu
görülmüştür. Söz gelimi Kemalizm’in el kitabı
olan Nutuk, toplumlar üzerinde yeterince
başarılı olamazken, heykel ve resim gibi sanat
alanlarında somutlaştırılma konularında ken-
disini gösterebilmiştir.
Sonuç yerine ifade edilebilecek ikinci
önemli nokta ise Kemalizm’in Anadolu’ya
taşınmasında stratejik hatalar yapıldığı yer
yer mübalağaya varan uygulamaların toplu-
mu Kemalizm’den uzaklaştırdığı ifade etmek
gerekir. Öyle ki 1930’larda okuma yazma
oranı yüzde 11’lerdeyken Kemalizm üzerine
yazılmış roman, şiir ve tiyatro oyunlarının
sadece elit tabaka tarafından bilinmesi olayı
özetlemeye yeter. Diğer taraftan resmi ideoloji
sıfatı taşıyan Cumhuriyet gazetesinin, tirajını
artırmaya yönelik hamlelere rağmen ciddi
manada okunmaması sözel anlamda Kema-
lizm hanesine eksi yazılmasına sebebiyet
vermiştir.
Sonuç yerine belirtilmesi gereken
önemli mihenk taşlarından biri de Kema-
lizm’in, Türkiye’nin kuruluş felsefesi olarak
ideolojik manada sağlam bir temele oturtul-
duğu, fakat bu temelin sarsıldığı dönemde ise
askeri darbeler ve diğer başat unsurların dev-
reye girdiği belirtilebilir. Diğer taraftan top-
lumsal mobilizasyon ve denetleme gücü açı-
124
Ahmet İLYAS
sından Kemalizm’in, hakim otoriteyi seçkinci
bir güçle elde tuttuğunu iddia edilebilir. Bu
açıdan bakıldığında Kemalizm’in araçlarını
yerli yerinde kullandığı ve bu aygıtların Ke-
malizm’e süreklilik kattığı da söylenebilir.
Son tahlilde resmi devlet söylemi olan Kema-
lizm, toplum ve siyasetin ulusalcı ve seküler
bir dinamizme sahip olması açısından sorgu-
landığında, bilhassa 1923-1940, 1960-1980,
1980-2000 dönemleri arasında Türkiye’nin
entelektüel kurucusu olarak lanse edilmesine
yol açmış ve bu yönüyle bile değerlendirildiği
tarihe damgasını vurmuş ender ideolojiler
arasında gösterilebilir.
KAYNAKÇA
Akyol, T. (2008). Ama Hangi Atatürk. İstanbul:
Doğan Kitap .
Alaranta, T. (2014). Contemporary Kemalizm.
New York: Roudledge.
Albayrak Gazetesi
Algan, H. (2011). Halkevlerİnde İnkilâp
Temsİllerİ (1932-1951) . Ankara:
Ankara Ünİversİtesİ Türk İnkilâp
Tarİhİ Enstİtüsü Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Althusser, L. (1978). İdeoloji ve Devletin İdeolojik
Aygıtları. İsyanbul: Birikim Yayınları.
Altınkaş, E. (2011). Cumhuriyetin İlk
Yıllarında Aydınlar: Kurucu
İdeolojinin Seçkinleri. CUMHURİYET
TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ,
114-132.
Aykut, Ş. (1936). Kamalizm. İstanbul: Muallim
Ahmet Halit Kiatp Evi .
Başbuğ, E. D. (2013). Resmi İdeoloji Sahnede,
Kemalist İdeolojinin İnşasında Halk
Evleri Dönemi Tiyatro Oyunlarının
Etkisi. İstanbul: İletişim Yayınları.
Belge, M. (2015). Murat Belge İle Dün Bugün
Yarın. Doğu Batı Düşünce Dergisi.
Berkes, N. (2003). Türkiye'de Çağdaşlaşma.
İstanbıl: Yapı Kredi Yayınları.
Bozkurt, M. E. (1967). Atatürk İhtilali. İstanbul:
Altın Kitaplar Yayınevi.
CHP Programı, Partinin Dördüncü Büyük
Kurultayı Onaylanmıştır. (1935).
Ankara: Ulus Basımevi.
CHP Yedinci Kurultay Tutanağı. (1948). Ankara
.
Cumhuriyet. (1932, Mayıs 2).
Çalışkan, A. (2010). Ana Çizgileriyle
Cumhuriyet Devri Türk Şiirine Teorik
Bİr Yaklaşım . Sosyal Araştırmalar
Dergisi, 140-199.
Davison, T. P.-A. (2014). Kemalist Turkey. New
York: Syracuse University Press.
Dorsay, A. (1998). Sinema ve Çağımız. İstanbul:
Remzi Kitabevi.
Elif, A., & Kaya, E. (2010). Cumhuriyet
Gazetesi'nin Kuruluşundan
Günümüze Kısa Tarihi. İletişim
Fakültesi Dergisi, 75-91.
Eraslan, C. (2014). Nutuk. İslam Ansiklopedisi.
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü .
Erten, B., & Doğan, G. (2009). Cumhuriyet'in
Cumhuriyeti: Cumhuriyet Gazetesi.
M. Belge içinde, Kemalizm (s. 501-511).
İstanbul: İletişim Yayınları.
Georgeon, F. (2009). Osmanlı-Türk
Modernleşmesi. İstanbul: YKY.
Gönenç, Ö. (2007). İletişimin Tarihsel Süreci.
İletişim Fakültesi Dergisi, 87-102.
Hinkle, E. M. (2009). Modern Türkiye’de
Sinema. Kebikeç, 91-102.
İlhan, A. (2009). Kemalizm Müdafaa-i Hukuk
Doktrini. M. Belge içinde, Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce: Kemalizm (s.
518-528). İstanbul: İletişim Yayınları.
İnan, A. (1947). Türkiye Halkının Antropolojik
Karakteri ve Türkiye Tarihi. Ankara:
Türk Tarih Kurumu Basımevi.
İnkılap. (1930, Kanunuevvel 2). İnkılap
Gazetesi. İstanbul.
Karadag, N. (1988). 1932-1951 Yillari Arasinda
Halkevlerİ. Tiyatro Araştırmaları
Dergisi, 135-177.
Karaömerlioğlu, M. A. (1988). Köy Enstitüleri
Üzerine Düşünceler. Toplum ve Bilim,
56-85.
Kemalizmin Propaganda Araçları veya Araçsızlığı 125
Karaömerlioğlu, M. A. (2001). Tek Parti
Döneminde Halkevleri ve Halkçılık.
Toplum ve Bilim, 163-187.
Keser, N. (2006). Tek Parti Döneminde Türk
Resim Sanatinin İdeolojik. Ankara:
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora
Tezi.
Köker, L. (2007). Modernleşme, Kemalizm ve
Demokrasi. İstanbul: İletişim Yayınları.
Kutluk, F. (1997). Müzik ve politika. İstanbul:
Doruk Yayımcılık.
Mencütekin, M. (2010). Sinema Dili, Fİlm
Retoriği ve İmgelenen Anlama
Ulaşma. Öneri, 259-266.
Mütercimler, E. (2008). Fikrimizin Rehber.
Ankara: Alfa Yayınları.
Özdemir, N. (2011). Türkiye'de Elektriğin
Tarihsel Gelişimi. Ankara: Ankara
Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi
Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksel
Lisans Tezi.
Pamuk, Ş. (2012). Osmanlı'dan Cumhuriyet'e
Küreselleşme, İktisat Politikaları ve
Büyüme. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
Parla, T. (2008). Türkiye'de Siyasal Kültürün
Resmi Kaynakları C:2. İstanbul: Deniz
Yayınları.
Refiğ, G. (1991). Ahmet Adnan Saygun
Geçmişten Geleceğe Türk Mûsıkı si.
Ankara: Kültür Bakanlığı.
Sarıoğlu, M. (2001). Ankara Bir Modernleşme
Öyküsü (1919-1945). Ankara: Kültür
Bakanlığı.
Silinir, M. (2015). ABD'nin İslam Algısı.
İstanbul: Rağbet Yayınları.
Şahinler, M. (1996). Atatürkçülüğün Kökeni,
Etkisi ve Güncelliği. İstanbul: Çağdaş
Yayınları.
Şimşek, S. (İstanbul). Bir ideolojik seferberlik
deneyimi: Halkevleri 1932-1951. 2002:
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
Şopolyo, E. B. (1971). Atatürk ve Halkevleri.
Halkevleri Dergisi, 4-5.
Taşkın, T. B.-Y. (2009). Sağ Kemalizm.
Kemalizm, 529-554.
Tekeli, İ. (1981). Para ve kredi sisteminin
oluşumunda bir aşama, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası. Ankara:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.
Tekiner, A. (2010). Atatürk Heykelleri. İstabul:
İletişim Yayınları.
Toprak, Z. (2012). Darwin’den Dersim’e
Cumhuriyet ve Antropoloji. İstanbul:
Doğan Kitap.
Tör, V. N. (1999). Yıllar Böyle Geçti. İstanbul:
Yapı Kredi Yayınları.
Tuncay, M. (2009). Kemalizm. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Uluskan, S. B. (2010). Atatürk'ün Sosyal ve
Kültürel Politikaları. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi.
Yaman, Z. Y. (2011). Siyasi/Estetik Gösterge
Olarak Kamusal. Metu JFA, 69-98.
Yıldız, A. (2010). Ne Mutlu Türküm Diyebilene.
İstanbul: İletişim Yayınları.
Yuca, İ. S. (2015). Muş Halkevleri ve
Faaliyetleri. The Journal of Academic
Social Science Studies, 227-246.
Zürcher, E. J. (2000). Modernleşen Türkiye'nin
Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları.
126
Ahmet İLYAS