rust stain pas lekesi - tmmob makina mühendisleri odası · sv savak veya kapama valfı ... sand...
TRANSCRIPT
rust stain pas lekesi
rust, detrimental bkz. detrimental rust
rusted paslı, paslanmış
rusty paslı
ruthenium Ru sembolü ile bilinen, atom no:44 ve atom ağırlığı: 101.1 olan kimyasal element,
rutenyum
rutting tekerlek izinde oluklanma, (trafik altında, tekerleklerin çiğnediği şeritlerde oluşan
boyuna çöküntüler)
RV bkz. rotational viscometer
resilience özünde sönüm özelliği olan lastik söndürücü veya sıkışmış bir yay gibi elastik bir
malzemedeki depolanmış enerji ayrıca: esneme, esneme gücü, yaylanma
RWIS bkz. road weather information system
rymer rayma, burç
rzeppa joint üniversal mafsal, her üç yönde hareket eden mafsal
‐S‐
S & S fiş ve piriz
SHP şaft beygır‐gücü
SL (a) uluslararası birim sistemi, bu sitemin temel birimleri: metre, kilogram, saniye, amper,
kelvin ve mum (candeta) dır, (b) uluslar arası vida dişi sistemi
SV savak veya kapama valfı
SWG standart tel mastarı
sabulosity kumluluk
sabulous kumlu
saddle tank engine üzerinde ve kazanın yanında su tankına sahip buharlı lokomotif
saddle (a) makinanın kızak üzerinde kayan elemanı,
(b) torna tezgahında revolver başlığı, torna punda başlığı ve çapraz kızağı taşıyan torna yatağını
boyuna hareket ettiren kısım, (c) radyal matkapta dişli çarklar ile matkap milini taşıyan kayar
plaka
SAE (society of automotive engineers) sae amerikan standartı
safe 1. emin, sağlam, emniyetli, güvenli 2. kasa
safe against sliding kaymaya dayanıklı
safe allowable load emniyetle taşınacak yük
safe altitude emniyetli yükseklik
safe bearing capacity güvenli taşıma gücü, müsaade edilen taşıma gücü değeri
safe bearing value güvenli taşıma gücü değeri
safe delivery sağlam teslim
safe design load güvenli proje yükü
safe fatigue life emniyetli yorulma ömrü
safe fatigue life uygulanan sürekli yük altında uzvun kırılmasının söz konusu olmadığı zaman
periodu
safe pile load müsaade edilen kazık yükü, kabul edilen kazık yükü, emniyetli kazık yükü
safe working load emniyetli işletme yükü
safeguard koruma
safekeeping saklama
safeness emniyet, güven
safety emniyet, güvenlik
safety against failure kırılmaya karşı emniyet, kırılma güvenliği
safety and shut‐off valve emniyet ve kapatma valfi
safety arrangements emniyet düzenlemesi
safety audit güvenlik kontrolü, güvenlik denetimi, güvenlik etüdü
safety belt emniyet kemeri
safety bolt emniyet cıvatası, emniyet vidası
safety brake emniyet freni
safety cartridge emniyet filtresi, birinci filtre
safety chain emniyet zinciri
safety circuit emniyet hattı
safety circuit emniyet devresi
safety cock emniyet musluğu, emniyet supabı
safety coefficient emniyet katsayısı
safety collar emniyet bileziği
safety connection emniyet bağlantısı
safety control emniyet kontrolü
safety coupling sistemi fazla yüklemeden korumak için belirli bir torka göre hazırlanmış ve o
torkun üzerinde yüklenme okluğu zaman kaymanın başladığı sürtünmeli kavrama
safety curb yaya kaldırımı (köprüde)
safety cut‐out otomatik emniyet şalteri
safety cut‐out emniyet şalteri
safety cut‐out (bkz. safety control) emniyet kontrol
safety device emniyet cihazı
safety device emniyet mekanizması
safety engineer emniyet mühendisi
safety factor güvenlik katsayısı, güvenlik sayısı, emniyet katsayısı, emniyet faktörü, güvenlik
faktörü
safety factor emniyet katsayısı
safety factor emniyet katsayısı, emniyet faktörü
safety fence korkuluk, bariyer, emniyet çiti
safety fork emniyet maşası, emniyet çatalı
safety fuse emniyetli tapa, sigorta
safety gear paraşüt düzeni
safety glass koruma camı, koruma gözlüğü, tripleks cam (taşlama tezgahlarında kullanılan
kırıldığı zaman dağılmayan emniyet camı)
safety glass dağılmaz cam, mikalı cam
safety guard emniyet siperi
safety handle emniyet kolu
safety head emniyetli basınç sınırı
safety head emniyet basıncı
safety hoist (a) makaralı vinç, palanga (b) halatının geri kaçmasını önleryen emniyet mandalına
sahip vinç, halattı vinç
safety in operation işletme emniyeti
safety knob emniyet düğmesi
safety lever emniyet kilidi
safety light emniyet lambası
safety limit emniyet sınırı
safety lock emniyet kilidi, emniyet tertibatı
safety lock asma kilit
safety margin emniyet payı
safety margin güvenlik payı
safety measures emniyet önlemleri
safety nut kontra somunu
safety pin 1. emniyet pimi 2. çengelli iğne
safety post kenar dikmesi, kenar taşı, kurb taşı (yol platformunun sınırlarını ve yolun gidiş
yönünü göstermek üzere yol kenarlarına belli aralıklarla yerleştirilen, genel olarak ışık yansıtan
tesis)
safety post and crash barrier washer kenar taşı ve korkuluk yıkayıcısı
safety precautions emniyet önlemleri
safety rail emniyet parmaklığı, korunma parmaklığı, otokorkuluk
safety rail korkuluk
safety reflectors kedi gözleri
safety regulation emniyet talimatı
safety relay emniyet rölesi
safety requirements denge şartları, stabilite şartları, emniyet şartları
safety roller bkz. roller, safety
safety shield emniyet kalkanı, korunma kalkanı
safety stop emniyet durdurma düzeneği
safety stop kollar ve yaylardan oluşan, asansör halatının kopması anında dişli içersine kilit dili
fırlatan ve asansör kızak şaftlarının her iki yanında kilit mandalına sahip olarak asansör
kabininin düşmesine engel olan düzenek, emniyetli, durdurma düzeni
safety strap emniyet kayışı
safety switch emniyet şalteri
safety switch güvenlik anahtarı
safety valve emniyet vanası, emniyet ventili, emniyet supabı
safety valve emniyet valfi
safety valve emniyet valfı, emniyet sübabı, motorlarda veya makinalarda iç basıncın emniyet
değerin üstüne çıkması durumunda buhar, hava veya diğer gazların kaçışına musade eden,
makinaya monte edilmiş yay veya ağırlık (ölü ‐ağırlıklı) kontrollü valf, sübab
safety wire emniyet teli, emniyet kablosu
safety working stres emniyet çalışma gerilimi
safety zone 1. emniyet bölgesi, yaya refüjü, yaya adası, durak adası, bekleme bölgesi (yolun
üzerinde yayaların faydalanmasına ayrılmış ve özel işaretlerle her zaman görülür hale getirilmiş
veya korunan ve işaretlenen bölge veya yer) 2. emniyet alanı (kontrol saatleri
safety emniyet, güvenlik, selamet (a) kazaları veya hastalıkları önleme yöntemi, (b) silahların ve
roketlerin kazaen ateşlenmesi, önleme kiliti ve kesme mekanizması
safety‐valve lever bazı emniyet şubatlarında kullanılan ağırlık yüklü kol
sag 1. bel verme, esneyip eğilme, sarkma, sarkma miktarı, sehim 2. açık düşey kurp, konveks
düşey kurp, iç bükey düşey kurp, tekne (iki inişin birleşiminde oluşan çukurluk veya bir inişin,
iniş yönünde daha yatık bir inişle birleşim yeri)
sag bel verme
sag in tape sehim, çekilen şerit metrede sarkma
sag of span açıklık sarkması
sagged bel vermiş, kendi ağırlığı ile eğilmiş (kiriş ve putreller gibi)
sagging bel verme, üstyapının belverme şeklinde oturması
sal tuz
salammoniac nişadır tuzu, amonyum klorhidrat
salary aylık, ücret
sale satış
sale indirimli satış
sale in bulk toptan satış
sale in bulk götürü satış
sale/public müzayede satışı
sales engineer satış mühendisi
sales policy satış politikası
sales price satış fiyatı
sales promotion satış promosyonu
sales sample satış örneği
salesman satış elemanı, satıcı
salience çıkıntı
salient çıkıntılı
salient point taç noktası
salient pole çıkık kutup
saliferous tuzlu
salifiable tuzlandırılabilir, tuz yapacak hale konulabilir, tuz yapabilir
salify tuz haline koymak, tuzlamak
salify tuz haline getirmek
salimeter tuzlu eriyiklerin kuvvetini belirleyen alet
saline 1. birkaç çeşit maden tuzu, tuz; 2. tuzlu
saline cavity maden tuzu katmanı
salinity tuz oranı
salinity tuzluluk
salinometer tuzölçer
salt tuz
salt barn tuz deposu
salt content tuz miktarı
salt removal tuz giderme
salt shelter tuz deposu, tuz sundurması
salt solution tuzlu eriyik, tuz çözeltisi
salt spreader tuz serpici, tuz serici
saltish tuzluca
saltpetre, saltpeter güherçile, potasyum nitrat
salt‐sprayer tuz serici
saltwater tuzlu su
saltworks tuz tesisi
salty tuzlu
salubrious sıhhatli, sıhhate yarar, sıhhi
salvage ıskarta etme, hurdaya çıkarma, kayıtlardan silme
salvage yeniden kullanmak için kurtarma
salvage value artık değer, hurda değeri
salvage yard hurda alanı, hurda malzeme konulan alan
salvaged hurda, ıskarta
salvaged equipment hurda malzeme, kurtarılmış artık malzeme
same aynı
sample örnek, numune
sample and hold action örnekle tut eylemi
sample boring sondajla numune almak
sample bottle numune şişesi, numune kavanozu
sample card örnek kart
sample design örneklem tasarımı
sample drying numunenin kurutulması
sample plans numune planlar
sample point örneklem noktası
sample shipping numune gönderme
sample size numune miktarı, numunenin büyüklüğü, numune boyutu
sample space örneklem uzayı
sample splitter numune ayırıcı
sample traffic survey örnekleme usulü ile trafik etüdü (toplam trafiğin ancak bir kısmının etüdü
şeklinde yapılan trafik etüdü)
sampled data transducer örneklenmiş dönüştürücü
sampled signal örneklenmiş sinyal
sampler numune alıcısı, numune alan alet
sampler tube numune tüpü
samples, carve out bkz. carve out samples
sampling numune alma
sampling örnekleme, örnek alma, numune alma (özelliklerinin araştırılması amacıyla bir
malzemeden temsili bir miktarın alınması)
sampling action örnekleme eylemi
sampling distribution örnekleme dağılımı
sampling disturbance numune alma sırasında numunenin örselenmesi
sampling error örnekleme hatası
sampling frequency örnekleme sıklığı
sampling lattice örnekleme örgüsü
sampling length her bir yüzey yapısını ölçmek için kullanılan seçilmiş profil uzunluğu
sampling of undisturbed soil bozulmamış zeminden numune alma
sampling plan örnekleme planı
sampling spoon numune alma kaşığı, numune kaşığı, numune alıcı kaşık
sampling test örneklemeli sınama
sampling tube numune tüpü, ince çeperli numune alıcı tüp
sampling with replacement yerine koyarak örnekleme
sanction 1. izin, onay, onaylamak, tasdik etmek 2. müeyyide, yaptırım, zorlayıcı tedbir
sand kumlamak, zımparalamak
sand kum (tane boyutu sedimantolojik olarak 006‐2 mm arasında olan tortul malzemelerin
genel adı)
sand asphalt kum asfaltı (kum ile bir sıvı asfaltik maddenin mineral filler kapsayan veya
kapsamayan karışımı)
sand backfill kum dolgu, kum imla
sand bag kum torbası
sand bath kum banyosu
sand blast kum püskürtme, basınçla kum püskürtme suretiyle temizleme
sand blast machine kum püskürtme ve temizleme makinesi
sand blasting kumlama
sand blasting basınçlı kumla yüzey temizleme
sand boil kum kaynaması
sand box kum kutusu
sand cement kum harcı
sand cloth zımpara bezi
sand content kum içeriği
sand deposit kum deposu, kum tabakası, kum bandı
sand dust kum tozu, kum unu
sand embankment kum dolgu
sand equivalent kum eşdeğeri
sand equivalent test kum eşdeğeri deneyi
sand fill kum dolgu
sand filled cofferdam kumla doldurulmuş batardo (yapı kurulurken zemin suyunu çevirmek için
yapılan iğreti set)
sand filter kum filtresi
sand fraction kum içeriği (toprağın 2 mm‐006 mm arasındaki taneciklerinin oluşturduğu
fraksiyon)
sand grains kum taneleri
sand in a loose state gevşek haldeki kum, gevşek kum, gevşek olarak yığılmış kum
sand inclusion kum cebi, kum merceği, kum ara bandı
sand of varying grading değişik derecelenmiş kum
sand paper zımpara kağıdı
sand patch test kum yama deneyi (kaplamanın yüzey doku derinliğinin tespit edildiği deney)
sand pile kum kazığı, düşey kum dreni
sand pipe kum kaynaması
sand pit kum ariyet ocağı, kum ocağı
sand rebound kum sıçratma, kum fırlatma, çarpıp dağılan kum
sand replacement density test sıkıştırılmış bir tabakada arazi yoğunluğunu tayin etmek için
açılan çukurdan çıkan malzeme yerine kum doldurularak yapılan bir deney metodu
sand sample kum numunesi
sand sampler kum numune alıcısı
sand screen kum eleği
sand seal kum örtme tabakası (bir film halinde püskürtülen asfaltın üzerinin ince agrega ile
örtülmesinden ibaret uygulama)
sand specimen kum numunesi
sand stratum kum tabakası, kum bandı
sand tank patinaja karşı tekerlek önünü kumlama tankı
sand trap kum kapanı
sand trap kum tutucusu
sand trap louver kum kapanı menfez
sand‐blast finish taşlama (kum püskürtme ile beton yüzünü işleme)
sand‐cast kumda döküm
sander zımpara cihazı, zımpara çarkı
sand‐gravel mixture kum‐çakıl karışımı
sanding zımparalama
sanding disc zımpara diski
sand‐pap ağaç için zımpara kağıdı
sandpaper zımpara kağıdı
sandpaper disc zımpara diski
sandpaper roll zımpara merdanesi
sandpaper stone gre, kumtaşı
sandpaper surface pürüzlü yol yüzeyi (yüzeyi boyut bakımından yaklaşık olarak 3/16 inç ten
daha büyük olmayan ve yüzeyde çıkıntılar oluşturan keskin köşeli agrega tanelerinin varlığı ile
karakterize edilen bir yol yüzeyi yapısı)
sand pipe ray kumu borusu
sandstone kumtaşı, gre (başlıca kuvars kum tanelerinin diğer minerallerle bir araya gelmesiyle
oluşmuş bir kayaç)
sandstone kumtaşı, kalker
sand‐water mixture kum su karışımı
sandwich construction konsolidasyonu hızlandırmak amacıyla ıslak killi bir malzemenin
granüler geçirimli bir malzeme arasında kullanıldığı tabakalı bir dolgu inşaat metodu
sandwich course uygulamalı kurs
sandy kumlu, kuma benzer
sandy clay kumlu kil
sandy gravel kumlu çakıl
sandy ground kumlu zemin
sandy limestone kumlu kireçtaşı
sandy loam kumlu lem(özlü harç, kuvvetli toprak)
sandy silt kumlu silt, silisli silt
sandy soil kumlu toprak
sanitary hijyenik, sıhhi
sanitary sıhhi tesisat
sanitary sıhhi
sanitary engineer sıhhi tesisat mühendisi
sanitary installations sıhhi tesisat
sanitary requirements hijyen şartları, sağlık şartları
sanitary works sıhhi tesisat
sanitation sıhhi tesisat
sash cam çerçevesi, pencere çerçevesi
sash kuşak
sash bracing kuşak takviye
sash window sürmeli pencere
satellite uydu
satellite communication system uydu iletişim dizgesi
satellite computer uydu bilgisayar
satellite earth station uydu yer istasyonu
satellite exchange uydu santral
satellite image uydu görüntüsü
satellite navigation system uydu yöngüdüm sistemi
satellite relay uydu bağlantı (rölesi)
saturated air doymuş hava
saturated clay sample suya doygun kil numunesi
saturated ground suya doygun zemin, doygun toprak
saturated magnet doygun mıknatıs
saturated sample suya doyurulmuş numune
saturated soil suya doygun zemin, suya doygun toprak
saturated steam doymuş buhar
saturated steam pressure doymuş buhar basıncı
saturated surface‐dry doygun kuru yüzey
saturated unit weight doygun birim hacim ağırlık
saturation doyma
saturation curve doygunluk eğrisi (sıfır hava boşluğuna sahip malzemenin kuru birim ağırlığı ile
su içeriği arasındaki ilişkiyi gösteren eğri)
saturation flow rate doymuş akım oranı (araçların kavşak yaklaşımını, varolan koşullarda yeşil
ışık herzaman varmış gibi ve zaman kaybı gözlenmeden, araç/saat yeşil ışık zamanı veya
araç/saat yeşil ışık/şerit cinsinden, geçmelerinin saatlik oranı)
saturation headway ilerleyen dengeli sırada, sinyalize kavşaktan geçerken yolcu arabaları
arasındaki, saniye cinsinden, ortalama aralık
saturation line doygunluk çizgisi, sızıntı çizgisi
saturation percentage doyma derecesi
saturation point doyma noktası
saturation point doygunluk noktası
saturation pressure doygunluk basıncı
saturation pressure doyma basıncı
saturation temperature chart doyma sıcaklık tablosu
saturation testing hacim sınaması
saturn kurşun madeni
saucer spring çanak yay
save kurtarmak, korumak, biriktirmek, saklamak (bilgisayar)
save as bilgisayarda yeni adla saklamak
save as, to yeni adla saklamak
save, to saklamak
savings tasarruf
savings account tasarruf hesabı
savonius rotor savonius rüzgar türbini
savonius wind turbine savonius rüzgar türbini
saw testere, testere ile kesme
saw biçmek, kesmek
saw bıçkı
saw testere, cerrah testeresi 8kemik cerrahisinde kullanılır)
saw blade testere ağzı
saw blade testere bıçağı, testere şeridi
saw dust testere talaşı
saw dust testere tozu
saw dust surface asphalt asfaltlı testere talaşı satıhlar
saw horse testere ile biçmek için sehpa
saw retoother testere bileme makinesi, diş açma makinesi
saw set bıçkı takımı
saw sharpener testere bileme makinesi
saw tooth testere dişi, testere dişi gibi
saw, hack bkz. hack saw
saw/buck bıçkı/çerçeveli
saw/crosscut bıçkısı/kütük
sawdust talaş, bıçkı tozu
sawdust testere talaşı
sawdust concrete agrega olarak talaşın kullanıldığı beton
sawed timber hızarla biçilmiş kereste
sawing testere ile kesme
sawing biçme, kereste biçme
sawmill hızarhane, kereste fabrikası
sawtooth generator testere dalgası üreteci
sawtooth pulse testere dişi darbesi
sawtooth wave testere dişi dalgası
sawtoothed kenarları testere gibi ince çıkıntılar gösteren, testere dişli
saxifragant taşları eriten veya ezen
say demek, söylemek
scabbing yamalar halinde sökülme (agreganın, sathi kaplamadan yolun orijinal yüzeyini
meydana çıkaracak şekilde yamalar halinde kaybolması)
scabbled cement rubble masonry çimento harçlı kaba yonu kargir
scaffold sehpa, basit iskele, yapı iskelesi
scaffold iskele
scaffold hoist askılı inşaat vinci
scaffolding iskele, platform
scaffolding bina iskelesi
scaffolding chain yapı inşaat zinciri
scalability ölçeklenirlik
scalable architecture evrimli mimari, ölçeklenebilir mimari
scalable coding ölçeklenir kodlama, hız ayarlı kodlama
scalable network ölçeklenebilir ağ
scalar sayıl, skalar
scalar product içsel çarpım, sayıl çarpım
scalar quantity sayıl büyüklük
scale skala
scale, 1. pul; 2. pul pul olmak, pul gibi kabuk bağlamak; 3. terazi gözü, kefe; 4. (çoğ.) terazi; 5.
derece, mikyas, cetvel
scale kantar
scale ölçek, cetvel
scale kazantaşı, skala, cetvel
scale baskül
scale pul
scale skala, ölçek, terazi
scale tartmak
scale terazi gözü
scale 1. ıskala, taksimat 2. tartı aleti, baskül, ölçü, ölçek 3. pul, dövülme esnasında madenin
yüzünde oluşan pulcuklar 4. pullanmak, pul pul kabarma
scale (f) ölçeklemek
scale division ölçek böleyi
scale error ölçek hatası
scale factor ölçek çarpanı
scale formation kazan taşı oluşumu
scale interval ölçek böley değeri
scale length ölçek boyu, ölçek uzunluğu
scale mark ölçek işareti
scale marking ölçek imleme
scale numbering ölçek numaralandırma
scale of a map harita ölçeği
scale of forces kuvvetler ölçeği
scale of photograph resim ölçeği
scale of plotting değerlendirme ölçeği
scale of the model model ölçeği
scale off pul pul kaldırmak, pul pul kalkmak
scale range ölçek erimi
scale removal kazan taşının temizlenmesi
scale space ölçek uzayı
scale space filtering ölçek uzayında süzgeçleme
scale, to ölçeklemek
scaled pullanmış, pul pul kavlamış
scale‐like particles pul şeklindeki parçacıklar
scalene kenarları birbirine eşitlik göstermeyen üç köşeli şekil, bu nitelikte üçgen
scales terazi
scaling 1. pul pul kavlama, soyma 2. ölçüye vurma, tartma
scaling ölçekleme
scaling factor ölçekleme katsayısı; ölçek
scalpriform keski şeklinde
scaly 1. pullu, pul pul olan; 2. kabukları soyulan
scan taramak
scan a disk for viruses, to bir diskte virüs aramak
scan line tarama çizgisi
scandium skandiyum
scandium sc sembolü ile bilinen, atom no: 21 ve atom ağırlığı: 44.96 olan kimyasal element,
skandiyum
scanner tarayıcı
scanning tarama
scanning beams tarayıcı ışınlar
scanning device tarama aygıtı
scanning electron microscobe taramalı elektron mikroskobu
scanning frequency tarama sıklığı
scanning rate tarama hızı
scant az, kıt
scant yetersiz
scantling 1. kereste kalınlığı, ince uzun kereste 2. boyu iki metreden daha uzun olan taşlar
scape sütun gövdesi
scarce kıt
scarf geçmeli ek yeri
scarf geçmeli ek yeri yapmak
scarifier tırmık, kazıcı
scarifier kazıyıcı, riper
scarifier arm kazıyıcı kolu, riper kolu
scarifier tips kazıyıcı uçlar, tırnaklar
scarify kazımak (sıkışmış malzemeyi çekilir tipte sivri uçlu tırmıklarla kazarak gevşetmek)
scarifying kazıma (bir yolun veya doğal zeminin üst kısmının mekanik veya başka yollarla
sistematik şekilde dağılması ve gevşetilmesi)
scarp dikine kesmek
scarp uçurum
scatter dağılmak, yayılmak, dağıtmak
scatter serpme
scatter diagram saçılma çizeneği
scatter of points noktaların dağılışı, noktaların dağıtılması
scatter of results sonuçların dağılımı
scatter, to saçılmak
scattered dağınık
scattered results dağınık sonuçlar
scattering saçılım
scattering loss saçılım kaybı (yitimi)
scavenge süpürmek, temizlemek
scavenging yanık gazları silindirden atmak için silindire hava verme
scavenging port silindir temizleme havası deliği
scavenging pump tahliye pompası, süpürme pompası
scavenging pump silindiri temizleme hava pompası, tahliye pompası, süpürme pompası
scavenging valve dengeleme valfı
scenario senaryo
scene görüntülenen alan, manzara
scenery manzara
scenic manzaralı
scenic overlook manzara seyretme, manzara seyir yeri
scenic points güzel manzaralı yerler
schedule tarife, program
schedule zaman çizelgesi
schedule iş programı
schedule iş programı yapmak
schedule liste
schedule tarife
schedule of operations çalışma planı, iş ilerleme planı, tatbikat programı
schedule of rates fiyat listesi
schedule, to çizelgelemek
scheduled maintenance programlı bakım
scheduled oil sampling (sos) programlı yağ analizi
scheduling zaman çizelgelemesi
scheduling zamanlama
scheduling iş programı yapma
schema herhangi bir olayın ana hatlarını gösteren çizelge, şema, plan
schematic 1. şema ile ilgili; 2. çizgisel olarak gösteren, şematik
schematic diagram şematik diyagram
schematize sistemli düzenlemek
scheme planlamak
scheme şema, plan
schist kiltaşı, şist (değişik minerallerin ısı ve basınç etkisi ile yapraklar halinde dizilimi ile
oluşmuş bir tür başkalaşım kayacı)
schistasis yarılma, çatlak, çatlaklık çatlama
schistosity dokusu yapraklı bir kayacın levhalar ya da ince yapraklar biçiminde ayrılabilmesi
schistous rock şistik kayaç
schweizerischer normenverein (snv) isviçre norm birliği
science fen, ilim, bilim, bilgi
science fiction bilim kurgu
scientific fenni, ilmi, bilimsel
scientific notation bilimsel gösterim (simgelem)
scientific paper bildiri
scientific paper bilimsel yayın
scientific paper makale
scientific research bilimsel araştırma
scientist alim, bilgin, fen adamı, bilim adamı
scintigram incelenen dokuda toplanan radyoaktif izotop’un çıkardığı gamma ışını taneciklerinin
oluşturduğu görüntü, scan
scintilla kıvılcım, zerre
scintillate parıldamak
scintillation radyoaktif maddelerden yüklü parçacıkların yayılması
scintillation kıvılcım saçma, parıldama
scintillation kırpışma
scintillation counter parıltı sayacı
scission bölme
scissor makasla kesmek
scissoring makaslama
scissors makas
scissor’s deformity yürüyüş sıraısnda bacaklar birbirleriyle kesişecek şekilde ileriye doğru atılır
scissors junction dörtlü eğik kavşak, makas kavşak (iki yolun dar veya geniş bir açı ile
kesişmesinden meydana gelen dörtlü kavşak)
scissors lift yükleme platformu
sclerometer sertlik ölçme cihazı
sclerose 1. katılaşmak, sertleşmek; 2. katılaştırmak, sertleştirmek
sclerosed katılaşmış, sertleşmiş
sclerous katı, sert
scoop kepçe, kepçelemek
scoop wheel kepçeli çark, kovalı dolap, etrafına kovaların veya kepçelerin sabitlendiği ve su
boşaltma amacı ile çalıştırılan çark
scoop kepçe, büyük derin kürek
scooping kepçeleme
scooping tomruk toplama
scooter motosiklet/skuter
scope 1. hedef, amaç 2. faaliyet alanı, saha, alan 3. konu, kapsam, içerik
scope, enclosure kapsam
score sayı, skor
score çizgi
score sayı yapmak, skor yapmak
score herhangi bir şey (test v.s.)’in durumunu veya sonucunu değerlendirmede ifade edilen sayı
scoria maden cürufu
scoria disposal cüruf temizleme
scoriac cüruf yapılı
scotch boiler iskoç tipi kazan
scotch crank iskoç krankı, ortak piston kolu ve koç tarafından taşınan, kanalı kroşet içersinde
çalışan sarkık (çıkıntılı) krank pimine mafsallı kare bloğu içeren, doğrudan tesirli pompalarda
kullanılan krank
scotch tape şeffaf bant
scotch türbine iskoç türbini, baker firması tarafından geliştirilen düşey bir borudan su alan ve
yatay eğri kanatlar üzerinde akan suyu dışarı veren su türbini
scotch yoke mechanism krank piminin kayar elemandaki doğrusal kanalda hareket ettiği, sabit
hızla dönen krankın kayar uzva basit harmonik hareket yaptırmak için kayar elemanırvkanal
scotia bir cins korniş, direk başlığı
scour ovarak temizlemek, su akıtarak temizlemek
scour by water suyla oyulmak, suyla yıkanmak
scour forecasts oyulmanın önceden tahmini
scour investigation oyulmanın incelenmesi
scour protection oyulma koruması
scour sluice dipten boşaltma donanımı
scour subsurface erosion oyulma, aşınma
scour, internal bkz. internal scour
scouring oyulma, sürüklenme
scouring action oyulma etkisi
scouring capability oyulma olanağı
scouring device hareketli elek
scouring device kum tutucusu
scouring effect oyulma etkisi
scouring reach erozyon bölgesi
scouring reach derinleştirme bölgesi
scourproof stratum oyulmaya dirençli tabaka
scpc taşıyıcı başına bir kanal
scragged springs zayıf yaylar, şekil 180 çarpılma esnasında yay kesitlerindeki gerilmeleri
göstermektedir
scragged spring zayıflatılmış yay
scragging zayıflatma
scragging machine (a)lmpulsiv kuvvet altında yay testi için kullanılan makine (b)kullanılmadan
önce onların çalışma ömürlerini uzatmak için, yayları helezonların arasında boşluk kalmayacak
şekilde sıkıştıran makine
scramble a signal, to bir sinyali çırpma
scrambler çırpıcı
scrap hurda, döküntü, kırıntı, kırpıntı
scrap ufalamak, kazımak
scrap ıskarta
scrap file karalama kütüğü
scrap iron hurda demir
scrap metal hurda maden
scrape kazımak
scraped sıyrılmış, kazılmış
scraper herhangi bir yüzey üzerinde veya boşlukta toplanan maddeyi kazımada kullanılan alet,
kazıyıcı araç, küret
scraper 1. skreyper, kazıcı ve taşıyıcı makine 2. spatula, macun bıçağı
scraper kazıma aleti
scraper bowl skrayper kazanı
scraper bucket kazıyıcı karotiyer
scraper loader kazıcılı yükleyici
scraper ring sıyırma segmanı
scraper ring silici keçe, toz keçesi
scraper ring içten yanmalı makinelerde piston ettegine yerleştirilmiş, silindir yüzeyindeki fazla
yağı sıyırarak piston cidarındaki deliklerden hazneye gitmesini sağlayan ve böylece yağ
sarfiyatını azaltan yağ segmanı
scraper unit komple skreyper
scraping kazıma, herhangi bir yüzey üzerinde veya boşlukta toplanan maddeyi kazıyıp çıkarma
scraping plough sıyırıcı pulluk
scrapper sıyırıcı
scratch çizik
scratch 1. tırmık, tırnak beresi; 2. hafif yara
scratch kaşımak, tırmalamak
scratch kazıntı, silinti, çizgi
scratch 1. çizmek, karalamak, çizik 2. sivri uçlu bir şeyle çentik açmak
scratch file çalışma kütüğü
scratch file geçici kütük
scratch hardness kazıma sertliği, bir katı maddenin diğer bir katı maddeyi veya diğer bir katı
madde tarafından kazınması kabiliyetine göre hesaplanan mineral sertliği, diğer bir ölçüm elmas
bir ucun belirti bir yük altında sertliği ölçülecek bir yüzey üzerinde çekilmesi
scratchpad memory müsvedde bellek
screak gıcırdamak
screak gıcırtı
scree yassı çakıl
screed sıva mastar altlığı, çıta, lama
screeding mastarlama, şaplama
screeding finish yüzeyi düzeltmek veya ısı yalıtımı için yapılan özel harç tabakası
screen perde
screen n, &v, 1. paravana, perde, ekran; 2. muayene (tetkik) etmek; 3. bkz. screening
screen ekran elek, süzgeç
screen ekran; siper
screen ızgara, kafes
screen 1. süzmek, elemek, süzgeç, yuvarlak delikli elek (laboratuvarda, malzemeleri boyutlarına
göre ayırmakta kullanılan açıklıkları yuvarlak bir elek) 2. ekran, perde, görüntü yüzeyi
screen analysis elek analizi, elekle tane boyutu analizi
screen capture ekran yakalama
screen deck metal veya bezden elek teli
screen efficiency ekran verimliliği
screen grid ekran ızgarası
screen image ekran görüntüsü
screen number elek numarası
screen opening elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı
screen printing ekranın basımı
screen saver ekran koruyucu (bilgisayar)
screen shaker elek sarsıcısı
screen shot ekran resmi
screen terminal ekranlı uçbirim
screen tube perde duvar borusu
screen, to elemeden geçirmek; ekranlamak
screened cable ekranlı kablo
screening eleme, elekte eleme, süzme
screening araştırma, tarama
screening and washing plant eleme ve yıkama makinesi
screening machine elek makinesi
screening plant elek tesisatı
screenings kırılmış kum (konkasörde kırılan kaya veya taşın elekten geçen kısmı)
screw gemi pervanesi
screw cıvatalamak, vidalamak
screw vida
screw vida, vidalamak, vira etmek, döndürmek
screw diş açmak
screw auger vidalı burgu
screw barrel vidalı namlu, manşon
screw bolt vidalı cıvata
screw cap vida kapağı
screw chuck vidalı ayna
screw chuck vidalı ayna, vidalı mengene gittikçe daralan vidalı ayna
screw compressor vidalı kompresör
screw compressor vidalı tapa
screw compressor pozitif yer değiştirmeli dönel kompresör, gazı eksenel doğrultuda temas eden
helisel dişler arasında, uygulanan kuvvet ile yavaş yavaş sıkıştırılmasını sağlayan kompresör
screw connection vidalı bağlantı
screw conveyor vidalı konveyör
screw conveyor vidalı taşıyıcı
screw coupling vidalı kavrama, vidalı bağlama, demiryolu vagonlarını birbirine bağlayan
bağlantı boyunun uzun veya kısa olması istenmesine göre sağ ve sol yönlü çift vida dişine sahip
bağlantı
screw cutter’s gauge diş açma pafta mastarı
screw cutting silindirik bir yüzey üzerinde diş açma işlemi
screw die diş paftası, diş matrisi
screw down vidalamak
screw driver tornavida
screw extractor cıvata çektiricisi, cıvata çıkarıcısı
screw feed vidalı besleme, vidalı sürme
screw feeder vidalı besleyici
screw for adjustable breaker point platin ayar vidası
screw gear helezoni dişli
screw gearing (a) dişlerin şaft eksenine paralel olmadığı dişli sistemi (b) sonsuz dişli veya burma
dişli çark sistemi ile güç iletme
screw head vida başı
screw hoist vidalı bocurgat, vidalı yük kaldırma düzeneği
screw hole vida deliği
screw hook vidalı kanca
screw in vira etmek, vidalamak
screw jack vidalı kriko, vida dişli kriko
screw joint vidalı bağlantı
screw lathe diş açma makinesi
screw machines vida makinesi delik bir mil içersinden beslenen çubuklara diş açan makine
screw mandrel çapraz mandrel
screw on üzerine vira etmek, üzerine vidalamak
screw out çevirerek çıkarma, vida veya cıvatayı çevirerek sökmek
screw picket helezon demir kazık
screw pile vidalı kazık
screw pile vidalı direk bir ucunda helisel vida dişine sahip, döndürülerek yere dikilen direk
screw pitch diş adımı, vida hatvesi
screw pitch gauge katlanır, cep bıçağında olduğu gibi, her ağızda bir kaç diş mastarı taşıyan ve
vidanın her bir santimetresindeki diş sayısını tespit eden mastar
screw pitch bitişik diş formları üzerindeki karşılıklı noktalar arasındaki uzaklık, bu noktalar
eksenin aynı tarafında ve eksene paralel ölçülür
screw plate pafta, vida lokması, içersinde değişik boyutlarda paftalar bulunan ve diş açmak için
kullanılan sert çelik plaka
screw plug vidalı tapa
screw press vidalı cendere, vidalı pres, kotlu pres, kollu mengene, savurma kollu mengene
screw propeller pervane
screw propeller uskur, pervane, helezon pervane
screw puller ters kılavuz, cankurtaran, kırık cıvata ve vidaları çıkarma aleti
screw pump dişli pompa
screw rate 1. parmak (inch) uzunluktaki diş sayısı
screw shackle vidalı kelepçe
screw shackle vidalı germe aleti, vidalı kelepçe, vidalı kurbacık, vidalı gergi
screw slotting cutters vida yarık açma freze bıçakları
screw spanner vida anahtarı
screw stock civata çeliği, vida çeliği
screw surface vida yüzü, helezon yüzü
screw switch vidalı anahtar
screw take‐up vidalı gergi
screw tap vida klavuzu
screw terminal vidalı kutup tipi soket, vidalı kutup
screw thread vida dişi
screw thread dtameter vida dişi çapı
screw thread milling döner freze bıçağı ile vida dişi açma
screw thread vida dişi değişik tipte vida dişleri olup bunlar yapılarına göre değişik isimler alırlar
screw together vida ile birleştirmek
screw tool vida kalemi, vida dişi açma takımı
screw worm chuck sonsuz vida dişi aynası
screw (a) vida, burgu, (b) uskur, pervane
screw/bendix bendiks vida
screw‐and‐nut steering gear vida ve somunlu direksiyon mekanizması, vida ve somunlu
direksiyon düzeneği direksiyon çubuğu alt ucunda bulunan kare vida dişli kısmın, askı kolu mili
tarafından taşınan kısa kanallı kol içersinde kayan blok içersinde çalışan muyluya tespit edilmiş
somun
screw‐cutting lathe vida dişi açma tornası, üzerine klavuz vida ile kızak mesnedinin torna mili
dönme hızına göre relativ değişik besleme hızlarına sahip olabilmesi için hız değişimini sağlayan
dişli çark mekanizmasına sahip torna tezgahı bu tezgah değişik hatveye sahip dişli
screw‐down stop and check valve akıştan bağımsız olarak diski kapalı pozisyonda tutan veya
diskin yükselmesini sınırlayan mekanizmaya sahip çek valf
screw‐down (stop) valve durdurma valfı yuvaya dik olan bir sap ve vida yardımı ile yuvaya
oturtulan veya yuvadan (yastık) yukarı doğru kaldırılan diskli valf
kol üzerindeki tahrik dişi içten veya dıştan açılarak başlığa tutturulmuştur angle valve, globe
valve,
needle valve, obli
screwdriver tornavida
screwdriver (flat) düz tornavida
screwdriver (phillips) yıldız tornavida
screwed vidalı, vida dişli, vidalanmak suretiyle sıkılmış, bükülmüş, burulmuş
screwed joint vidalı bağlantı
screwed tight vida gibi döndürülmek suretiyle sıkılmış
screwed union dişli rakor
screwing diş açma
screwing machine vida torna tezgahı, vida dişi açma makinası tornaya pafta (lokma) tespit
edilerek dişli açma işi
screwing tackle torna kullanılmadan dişli açma takımı
screw‐thıeaded gauge diş hatvesini ölçmek için değişik tip ve boyuttaki vida dişlerine uyacak
şekilde değişik boyuttaki kertikleri taşıyan plakaların oluşturduğu mastar
scribble karalamak
scriber marka kalemi
scrim donatı veya jeomembranlarda kullanılan, birim ağırlığı düşük, hafif dokuma, örgülü tip lif
script el yazısı
script senaryo
scripting senaryo yazımı
scrobiculate çukurları olan, çukurlu
scrobiculus çukur
scroll tomar
scroll tomar yapmak
scroll helis
scroll helezoni kıvrım
scroll kaydırmak
scroll liste
scroll bar ekran kaydırma çubuğu (bilgisayarda)
scroll bar kaydırma çubuğu
scroll box yukarı akıtma imleci
scroll box kaydırma kutusu
scroll by the windowful pencere dolusu kaydır
scroll by the windowful pencere dolusu kaydırma
scroll chuck çıkrıkçı aynası merkezlemeyi bozmadan çeneleri ileri sürmek için anahtar ile
döndürülen plaka üzerindeki kalkık helezon ile çalışabilmesi için çeneleri kanallı, kendi kendini
merkezleyen ayna
scroll compressor scroll kompresör
scroll gear helezon dişli, diş açıklık yüzleri helezon şeklinde olan ve böylece şafta gittikçe artan
bir hareket kazandıran dişli
scroll mode akmalı kip
scroll saw testere/oyma şerit
scroll‐case türbin salyangozu
scrolling akma, akıtma
scrolling terminal akmalı ekran
scrub yıkamak
scrub ovalamak
scrub brush tahta fırçası
scrubber gaz yıkama (temizleme) kulesi
scrubber gaz yıkama
scrubber tower baca gazı yıkayıcı kule
scrubber oğucu, fırçalayıcı, temizleme makinesi, yıkama makinesi, gaz temizleyici, gaz katran
ayırıcısı
scrubber/wet gaz yıkama/yaş
scruff ense
scuffing çizik, kazıntı
scuffing load wear test yük altında sürtünme testi (sbocle)
scuffing wear iki yüzey arasında ileri geri sürtünmeden kaynaklanan, sürtünmeli aşınma
scum köpük
scum köpüklenmek
scum köpük almak
scupper suyu dışarı akıtan delik
scurf baş kepeği, konak, kabuk
scutiform kalkan şeklinde, kalkansı
scuttle çatı penceresi
scuttle ambar kapağı
scuttle dash sürücü mahalli ile motor arasındaki bölme
scyphoid kase şeklinde
sea deniz
sea boring deniz dibinde sondaj, deniz sondajı
sea clutter denizden parazit yansıma
sea freight deniz nakliyesi, deniz yoluyla taşıma ücreti
sea level deniz seviyesi
sea map deniz haritası
sea mile deniz mili
sea returns deniz yankısı
sea salt deniz tuzu
sea sand deniz kumu
sea transport deniz nakliyesi
sea trial deneme seferi (deniz motoru)
sea water deniz suyu
seal kapamak
seal keçe, conta
seal sızdırmazlık
seal kapatmak
seal mühür
seal mühürlemek
seal sızdırmaz yapmak, yapıştırmak
seal sızdırrnazlık elemanı, keçe
seal salmastra, keçe
seal 1. mühür, damga, mühürlemek, damgalamak 2. temel kazık üstü betonu 3. sızdırmaz
yapmak, tıkamak, contalamak, yağ kaçırmaz sızdırmaz duruma getirmek, su geçirmezliği
sağlamak, keçe, yağ keçesi
seal (duo cone) keçe (life time) ömür boyu
seal (lip type) dudaklı keçe
seal (o‐ring) keçe (lastik segman)
seal air sızdırmazlık havası
seal bore keçe deliği
seal bushing sızdırmazlık kovanı
seal coat yapıştırma tabakası, örtme tabakası
(bir asfalt kaplamanın yüzey yapısını ıslah etmek ve suya karşı yalıtmak için kullanılan ince bir
sathi kaplama)
seal housing keçe yuvası
seal kit conta takımı
seal member keçe gövdesi
seal off sızıntıyı kesmek
seal off the pores boşlukları tıkamak
seal plate sızdırmazlık plakası
seal plate keçe plakası
seal retainer yağ keçesi tespit segmanı
seal ring salmastra halkası, yağ keçesi vazifesi gören segman, keçe bileziği
seal set keçe takımı
seal washer sızdırmazlık pulu
seal/air conta/hava sızdırmaz
seal/bellows contası/körük
seal/pagoda contası/pagoda
seal/under mühürlü
sealant sızdırmazlık elemanı
sealant sıvı conta
sealed mühürlü, sızdırmaz
sealed and lubricated track yağlı palet zinciri
sealed beam atom farı
sealed beam unit atom farı ünitesi
sealed bearing kapaklı yatak, keçeli yatak
sealed condensing unit hermetik kondenser ünitesi
sealed envelope kapalı zarf, mühürlü zarf
sealed system kapalı sistem
sealed system sızdırmaz sistem
sealed tube hava geçırmiyecek şekilde sızdırmaz elektron tübü
sealed‐unit compressor hermetik kompresör
sealer tıkama maddesi
sealing sızdırmazlık
sealing delik ve ufak çatlakları tıkama
sealing “o” ring keçe halka bileziği
sealing compound küçük aralıkları doldurup sızmaz hale getiren macun
sealing compound sızdırmazlık bileşimi
sealing compound salmastra
sealing compound for curing kür maddesi (betonun kürü için kullanılan ve beton yüzeyinde örtü
oluşturan madde)
sealing cup keçe yuvası, piston köselesi
sealing device sızdırmazlık cihazı
sealing end sızdırmaz uç (kablo)
sealing material mühürleme malzemesi, tıkama malzemesi
sealing pin sızdırmazlık pimi
sealing plate sızdırmazlık plakası
sealing ring yağ keçesi vazifesi gören segman, keçe bileziği
sealing ring sızdırmazlık halkası
sealing washer keçe vazifesi gören rondela
sealing wax mühür mumu
seam kaynak dikişi
seam 1. dikiş yeri, dikiş, derz; 2. yara nişanı
seam birbirine dikmek
seam 1. dikiş, iki tahtanın yan yana birleştiği çizgi, birleşme yeri, ek yeri 2. damar, ince tabaka 3.
jeotekstillerde, iki veya daha fazla düzlemsel malzeme arasındaki bağlantı, ek
seam allowance bağlantı, ek yeri toleransı (jeotekstillerde dokuma kenarı ile bağlantının
yapıldığı en uç nokta arasındaki mesafe)
seam assembly bağlantılı‐ekli kısım, ek yeri, dokumaların bağlanmasıyla elde edilen kısım
seam dip katman eğimi
seam efficiency ek yeri randımanı, ek yeri verimi (ekli jeotekstillerde, ek dayanımının jeotekstil
dayanımına oranı)
seam of silt ince silt tabakası, silt tabakası
seam peel strength ek yeri sıyrılma dayanımı
seam shear strength ek yeri kayma dayanımı
seam weld dikiş kaynağı
seam welding motor bloğu çatlaklarının dikiş kaynak suretiyle tamiri, dikiş halinde kaynak
seam/series damar paketi
seamless dikişsiz
seamless pipe dikişsiz boru
seamless tube dikişsiz boru
seam‐rock interface damar‐katman ara yüzü
sear emniyet tetiği
search araştırma
search aramak
search araştırma yapmak
search and replace bul ve değiştir
search coil arama bobini
search cycle arama çevrimi
search direction arama yönü
search engine arama mekanizması
search key arama anahtarı
search path arama yolu
search word aranan sözcük
search, seek aramak
searchlight ışıldak, projektör
season mevsim
seasonal mevsimlik
seasonal effect mevsimlik etki
seasonal variation mevsimlik değişim
seasonal/power station hidrolik santral/mevsimlik
seat yatak
seat oturma yüzeyi, koltuk
seat yuva, koltuk
seat 1. oturacak yer 2. supap başının oturduğu yuva, yay mesnedi, taban 3. tabla oturtmak,
yerleştirmek, yuvaya alıştırmak
seat adjustment koltuk ayarı
seat angle yatak yuvası açısı
seat back angle adjustment koltuk sırtı açısı ayarı
seat belt emniyet kemeri
seat bottom cushion angle adjustment koltuk oturma minderi ön kısmının ayarı
seat capacity transit araçtaki koltuk sayısı, bir taşıtın oturma yeri kapasitesi
seat face supap yuvası yüzeyi
seat face (of a valve) sübab yatağı yüzü, sübab yuvası yüzü
seat fore/aft adjustment koltuk ileri‐geri ayarı
seat of the settlement oturma yeri
seat regulator koltuk ayar kızağı
seat surface değme veya dayanma yüzeyi
seat tube sele borusu
seat valve valf yatağı, supap yatağı, valf seddi
seating oturacak yer
seating ring yuva segmanı
seating ring basma yatağının kendi kendini merkezlemesini sağlayan, merkez yatağı dışındaki
küresel yüzeyli bilezik, yuva segmanı
seawall sedde, deniz seddesi
seaward landslide denize doğru heyelan
seaworthy packing deniz seyahati yapmaya elverişli şekilde ambalajlanmış
sebaceous 1. yağa ait; 2. yağ yapan
secant kesen doğru
secant sekant
secant function sekant fonksiyonu
secant modulus kriş modülü
second 1. saniye 2. ikinci
second and high shift rail hız kutusu ikinci ve üçüncü vites sürgü mili
second component ikinci terim
second degree curve ikinci dereceden eğri
second degree equation ikinci dereceden denklem
second gear hız kutusu ikinci vites dişlisi
second hand ikinci el, kullanılmış
second lane ikinci şerit (çok şeritli bir yolda, aynı yöndeki trafiğe ayrılmış şeritler, sağ birinci
şeritten sola doğru ikinci şerit)
second order derivate ikinci dereceden türev
second order triangulation ikinci derece nirengi
second speed gear hız kutusunun ikinci vites dişlisi
second tap ikinci klavuz, konik klavuzdan sonra diş çekilen delikte tüm delik boyunca aynı çapta
diş oluşturmak için çekilen ikinci klavuz
secondary tali, ikinci derecede (ehemmiyet taşıyan) olan, ikinci gelen
secondary ikincil, sekonder, tali, ikinci, ikinci derecede
secondary air ikincil hava, sekonder hava
secondary air sekonder hava
secondary air pollutants ikincil hava kirleticiler (atmosferde bulunan birincil hava
kirleticileriyle, atmosferdeki kimyasal maddelerin tepkimeye girmeleri sonucu oluşan hava
kirleticileri)
secondary beam tali kiriş
secondary brake sekonder fren, sekonder devre, ikincil fren
secondary circuit sekonder sarım devresi
secondary coil sekonder devre sarımı
secondary coil yardımcı serpantin
secondary color sekonder renk, ikincil renk
secondary compression sekonder konsolidasyon, ikinci derece konsolidasyon
secondary condenser ikincil yoğuşturucu
secondary consolidation ikincil konsolidasyon
secondary control ikinci derece kontrol
secondary coolant ikincil soğutucu madde
secondary coolant ikinci dereceden soğutucu, tali soğutucu
secondary creep ikincil akma, akmanın geriye dönmeyen kısmı
secondary deformation tali deformasyon, ikinci derece deformasyonu
secondary diagonal ikincil köşegen
secondary drying ikincil kurutma
secondary duct tali boru
secondary effect ikincil etki
secondary emission ikincil salım
secondary energy input ikincil enerji girdisi
secondary filter iç filtre, ikinci filtre
secondary heating surface ikincil ısıtma yüzeyi
secondary lead‐out sekonder sarım çıkış kablosu
secondary lining ikincil kaplama
secondary mineral ikincil mineral (esas minerallerin hava etkisi ile bozulması ile oluşmuş veya
sonradan ana malzemenin içine yerleşmiş kristalin bileşik)
secondary radiation ikincil ışıma
secondary relay ikincil röle
secondary road tali yol, yan yol
secondary routes ikincil yollar
secondary settlement ikinci derece oturma
secondary signal face tali ışıklı cephe (kumanda edilen trafiğe oranla, esas ışıklı cephenin
uzağında ve ters tarafında tesis edilen ışıklı cephe)
secondary standard ikincil standart
secondary state of stress ikincil gerilme durumu (yapılan kazı veya inşa sırasında kayadaki
gerilme durumu)
secondary stress tali gerilme
secondary structure ikinci derecede yapı
secondary system ikinci derece sistem, ikinci mertebe sistem, ikinci sistem
secondary treatment ikincil arıtma (çökelmeden sonra, aktif çamur veya çürütme gibi
biokimyasal işlemlerle endüstriyel ya da evsel atıksuların arıtılması)
secondary waves s simgesi ile gösterilen ikincil deprem dalgaları, biçim değiştirme dalgaları,
enine dalgalar, makaslama dalgaları
secondary winding sekonder devre sarımı
secondary condenser sekonder kondenser
secondary coolant sekonder soğutucu madde
secondary drying sekonder kurutma
secondary heating surface sekonder ısıtma yüzeyi
secret gizli
secrete gizlemek
secretly gizlice
sectio 1. kesme; 2. kesit
section 1. kesme; 2. kesit, sectio
section kısım, bölüm
section 1. kesit 2. bölge, parça, bölüm, kısım, kesim
section break bölüm sonu
section drawing kesit resmi
section falling within urban development imarlı kesim
section heading bölüm başlığı
section heading, section title, chapter heading bölüm başlığı
section line kesit çizgisi, sondaj hattı
section maintenance yol kesimi bakımı
section mark bölüm imi
section mark, division mark bölüm imi
section modulus kesit modülü
section not falling into the urban development imarsız kesim
section property bölüm özelliği
section start bölüm başlangıcı
section termination kesim sonlandırması
section title bölüm başlığı
section/cross kesit/dik
section/drawing kesiti/resim
sectional kesit
sectional (s) bölüm, kesim, zon kesit
sectional view kesit görünüşü
sectionalising joint ayırma eki (kablo)
sectioning bölümlere ayırmak
sector 1. sektör, kesim 2. sektör dişlisi 3. daire dilimi
sector daire dilimi, kısım, bölüm
sector gear sektör dişlisi
sector gears dilim dişli», dilim dişlisi düzeni dişli çarkın farklı eğrilik yarıçaplarındaki bölgelere
ayrılması şeklinde olup, eş çalışan bu tip dilimli dişli çarklar ile bir çevrimde farklı hız oranlarına
sahip hareket iletimi sağlanabilir
sector shaft sektör mili
sector, segment kesim
sectorial kesici, keskin
secure emin
secure emniyet altına almak
secure emniyetli
secure 1. sağlam, güvenli, emniyetli 2. sağlamlaştırmak, sımsıkı kapamak, 3. elde etmek,
sağlamak
secure computer system güvenli bilgisayar
sistemi
securely emniyetli olarak
securing nut emniyet somunu
securing nut tespit somunu
securing ring emniyet halkası
securities menkul değer (taşınabilir nitelikte ekonomik değer ifade eden ve paraya çevrilmesi ya
da parayla ifade edilmesi mümkün olan kıymetli evrak)
security 1. emniyet, güvenlik, güvence 2. kefalet, rehin, emanet
security administrator güvenlik yönetmeni
security administrator güvenlik yöneticisi
security analysis güvenlik analizi
security audit trail güvenlik denetimi izi
security breach güvenlik ihlali
security classification güvenlik sınıflaması
security configuration güvenlik düzenleşimi
security copy; backup copy yedek kopya
security filter güvenlik süzgeci
security kernel güvenlik kabuğu
security layer güvenlik katmanı
security lock güvenlik kilidi
security measure güvenlik önlemi
security of data veri güvenliği
security of information bilgi güvenliği
security of supply temin güvenliği
security officer güvenlik sorumlusu
security policy güvenlik yönetimi
security shell güvenlik kabuğu
security strategy güvenlik stratejisi
security violation güvenliği bozma
sedan binek tipi otomobil
sedan sedye, tahtıravan
sediment çöküntü, rüsup, tortu, posa, sediman
sediment tortu, çökel, çökelti, depo, sediman, tortul madde
sediment supply sediman ilavesi, sediman taşınması
sedimental tortulu
sedimentary tortul veya çöküntülü
sedimentary çökelti
sedimentary basin çökelti havzası
sedimentary clay tortul kil
sedimentary depozit sediman tabakası, sediman deposu, tortul depo
sedimentary rock tortul kayaç, yataklanmış kayaç (yerkabuğunda tortullaşma ile oluşmuş
kayaçlara verilen genel ad)
sedimentary soil tortul zemin
sedimentation çökeltme, tortullaşma, depolanma, tortu, çöküntü, çökelme, (katıların yerçekimi
nedeniyle çökelmesi doğal süreci; atık suyun işleme tabi tutulmasında, erozyon güçleri
aracılığıyla parçacıkların ayrılması ve taşınması süreci)
sedimentation çökelme
sedimentation tortulaşma
sedimentation çöktürme, posa veya rüsup birikmesi, sedimantasyon
sedimentation analysis zeminin ıslak elek analizi, çöktürme deneyi, hidrometre deneyi
sedimentation test tortu deneyi
sedimentator sıvı içindeki tanecikleri dibe çöktürmede kullanılan alet, santrifüj, sedimantör
sediments sedimanlar, katılar, sağlam malzeme, sağlam madde
seeded area ekili alan
seek, to aramak
seep sızmak, sızdırmak, süzülmek, sızıntı halinde çıkmak, kaçak (oldukça geniş bir alandaki
toprağı doymuş hale getiren yeraltı suyu)
seep from sızmak, kaçmak
seepage sızıntı
seepage computation sızıntı hesabı
seepage flow sızıntı akımı, sızıntı, yeraltı suyu akımı, su sızması
seepage flow, three‐dimensional bkz. three‐dimensional seepage flow
seepage force sızma kuvveti
seepage line sızıntı çizgisi
seepage losses sızıntı ile su kaybı, sızıntı kayıpları
seepage pressure sızıntı basıncı
seepage through a dike baraj içinde sızıntı, sedde içinde sızıntı
seepage velocity sızma hızı, sızıntı hızı, sızıntı akımının gerçek hızı
seepage water akan yeraltı suyu, sızıntı, sızan su
seepage, resistant to bkz. resistant to seepage
segment 1. kısım, kesim, parça, güzergah yatay elemanı, kısımlara bölmek (yatay güzergahın
aliynman veya kurp kısımlarının herbiri) 2. halka, segman, bilezik
segment bölmek, bölünmek, parçalamak
segment bölüt
segment parça, kısım, üye
segment mark bölüt imi
segment of a circle daire parçası
segment teeth palet cer dişlileri
segment teeth cer rimi
segment, to bölütlendirmek
segment/line doğru parçası
segmental 1. segment veya segmentlerle ilgili; 2. segment’lerden oluşan; 3. segmentlere
benzeyen; 4. segmentasyon şeklinde bölünme gösteren
segmental gears (mutilated gears) çevresinde sürekli dişlere sahip olmayan dişli çark, bölgeli
dişli çark
segmental rack (segmental wheel) daire yayı dişli çubuğu, bir mile tersine çevrilebilen hareket
veren daire yayı dişli çubuğu (daire yayı ‐krameyer dişli sistemi)
segmental rollers dairesel hareketli dayanak parçası
segmental vault dairesel kemer
segmentation kesimleme
segmentation birbirine az çok benzeyen parçalara ayrılma, bölümlenme, segmantasyon
segmentation bölütleme, bölütlendirme
segmented encoding law bölütlü nicemleme kuralı
segmentum bölüm, parça
segregate ayırmak
segregation agrega parçalarının ayrılması, segregasyon
segregation ayrılma, ayırma
seism deprem, yer sarsıntısı
seismal depremsel
seismic sismik, depreme ait, yer sarsıntısı ile ilgili
seismic belt sismik kuşak
seismic coefficient deprem katsayısı
seismic constant sismik sabit
seismic effects depremlerin volkan etkinliği üzerine olan etkileri
seismic forces sismik kuvvetler
seismic hazard depremsel tehdit, sismik tehlike
seismic isolation sismik yalıtım
seismic method of exploration zemin etütlerinde sismik metod
seismic performance category sismik özdavranış kategorisi
seismic prospecting sismik inceleme
seismic quiescence depremsel sukunet
seismic ray dalganın yayılım yönünü gösteren dalga öneyine dikey çizgi
seismic refraction depremsel kırılma
seismic region depremlerin sıklıkla oluştuğu bölgeler
seismic resistance sismik dayanım
seismic response of bridge köprü sismik davranışı
seismic restraint sismik baskı, sismik tazyik, sismik sınırlama, deprem tazyiği, deprem baskısı
seismic shadow zone çekirdek yüzeyindeki kırılma dolayısı ile deprem dalgasının erişmediği
110° ve 140° ler arasındaki bölge
seismic strengthening sismik güçlendirme
seismic velocity sismik hız
seismic waves sismik dalgalar
seismo‐ deprem anlamı veren birleştirici
seismogram sismogram
seismograph sismograf, titreşim algılayıcısı
seismograph yer sarsıntısını kayt eden alet, deprem yazıcı, zelzele yazıcı, sismograf
seismographic observations sismik gözlemler, sismik ölçümler
seismologic sismolojik
seismologist sismolog (petrol aramaları, deprem analizleri gibi çalışmalarda sismoloji
prensiplerini uygulayan kişi)
seismology sismoloji
seismoscope sismoskop
seize tutmak, tutukluk yapmak, ani ve güçlü etki yapmak
seize kavramak, sıkı kavramak
seize ele geçirmek
seizing wire bağ teli
seizure yatak sarma
seizure 1. takıntı, tutukluk 2. yatak sarma
seizure yakalama
seizure or seizing up sarma, yakalama, yatak sarması iyi yağlanmamış veya yeterince boşluk
bırakılmamış yatak yüzeyleri arasında oluşan kısmi kaynaklanma, yatak sarması
sel locking nuts kilitli somun
seldom seyrek
select seçkin
select seçme
select seçim yapmak
select 1. seçmek, seçip ayırmak 2. vites geçirmek
select seçmek, ayırmak
select all tümünü seç
select, to seçmek
selected seçilmiş
selected material seçilmiş malzeme
selection sağlam veya kuvvetlileri yaşatıp zayıfları imha eden tabiat kanunu
selection seçim
selection signal seçme sinyali
selective seçmeli, seçici
selective call processing seçici çağrı hizmeti
selective dump seçici döküm
selective erasing seçerek silme
selective fading seçici sönümlenme
selective reflection seçici yansıma
selective sort seçmeli ayıklama
selectivity seçicilik
selector ayırıcı, selektör
selector seçme kolu
selector seçici
selector channel seçici kanal
selector circuit seçici devre
selector forks ayırıcı çatal otomobil dişli kutusunda dişli göbeklenndekı oyuklara girmiş
tırnaklara sahip ve vites değiştirmek için yivli mil boyunca dişlileri hareket ettiren çatal uzuvlar
çatal elemanlar vites kolu ile hareket ettirilen kayar çubuk üzerine tutturulmuş
selector switch seçici anahtar
selector switch seçici şalter
selector valve seçici valf, seçici vana
selenium selen
selenium selenyum
self 1. şahıs; 2. kendi, nefis
self kişi, şahıs, kendi, şahsi
self öz, kendi, oto
self adapting özuyarlamalı
self check öz sağlama
self cleaning kendi kendini temizletme
self explanatory öz açıklamalı
self ignition ateşleme/kendinden
self locking kendinden kilitlemeli
self operated control kendi kendine çalışan kontrol
self priming pump kendinden emişli pompa
self protecting kendinden korumalı
self regulating kendinden ayarlamalı
self sealing kendinden sızdırmaz
self service machine öz hizmet makinesi
self test öz sınama
self‐acting otomatik
self‐acting lathe otomatik torna, hareketi kısmen veya tamamen otomatik olan kayar mesnet ve
tamamen otomatik kesme takımlarına sahip torna
self‐adaptive system özuyarlanan sistem
self‐adjusting level otomatik nivo
self‐aligning ball bearing oynak bilyalı yatak
self‐aligning ball‐bearing kendi kendini merkezleyen bilyeli yatak iç bilezik ve küresel dış bilezik
arasında iki sıra bilyeye sahip şaftın normal konumundan yapacağı sapmalara müsaade eden
bilyeli yatak
self‐appreciation kendini beğenme, kendini beğenmişlik
self‐balancing kendini dengeleyen
self‐centred kendi kendine merkezlenen
self‐centred sadece kendini düşünme, benlik, bencillik
self‐centring chuck (centring chuck, universal chuck) silindirık iş parçalarını işlemek için
kullanılan, çenelennın merkezlenmesi, bîr anahtar tarafından hareket ettirilen halka dişlinin
tahrik ettiği radyal vidalar tarafından yapılan, amerikan aynasına sahip torna
self‐centring otomatik merkezleme tornaya bağlanmış iş parçasının otomatik olarak
merkezlenmesi işlemi
self‐cleaning filter kendini temizleyen filtre
self‐complementing code kendini tümleyen kod
self‐contained kendine yeterli
self‐contained air conditioning system kompakt klima sistemi
self‐control soğukkanlılık, kendine hakim olma
self‐destructing program kendini yok eden program
self‐documenting kendini belgeleyen
self‐dumping tub döner kova
self‐evident apaçık, kendisinden belli
self‐exitation kendi kendini ikaz, kendi kendine başlamak
self‐explanatory daha fazla açıklamaya gerek göstermeyen
self‐explanatory kendinden açıklamalı
self‐frequency tabii frekans, özgül frekans
self‐help kendi çabası
self‐ignition kendiliğinden ateşleme
self‐imposed kendisince konmuş
self‐induction self endüksiyon, kendi kendine elektrik oluşturma
self‐induction öz endükleme
self‐loading otomatik doluş
self‐locking kendiliğinden kontrollü, kendi kendine tespit eden, kendiliğinden gevşemeyen
self‐locking kendiliğinden kilitlenen
self‐locking nut taçlı somun, kendi kendine kontra somun vazifesi gören somun
self‐maintained discharge kendini sürdüren boşalma
self‐oiling kendi kendine yağlayan
self‐opening die ilk pafta, ilk matris, kendi kendini açan pafta
self‐operated control kendi kendine çalışan kontrol
self‐organizing kendini örgütleyen
self‐parking disk drive otomatik park özellikli disk sürücü
self‐preservative kendi kendini koruyucu
self‐priming pump kendinden sıvı emişli pompa
self‐production kendi kendine oluşma, kendi kendine canlılık kazanma
self‐propelled kendi kendine hareket eden
self‐propelled spreader kendiliğinden hareket eden agrega sericisi (hareketlerini kendi
üzerindeki motordan alan, iki silolu serici)
self‐regulating kendi hareketini kendi düzenleyen, kendiliğinden regülasyonlu
self‐starter ayrıca marş motoru olmaksızın marş alabilen
self‐supporting kendini taşıyan
self‐testing otosınama, otosınamalı
self‐weight kendi ağırlığı
self‐winding otomatik kurmalı
sell satmak
sell on account veresiye satış
sell on commission komisyonlu satış
sell on installments taksitle satış
sell on trust vadeli satış
Sellers’(USS) screw thread amerikan standardına sahip diş ucu düz olup, uç genişliği diş
yüksekliğinin 1/8’i olan 60 derece+1:65536 profil açısına sahip vida dişi
semantic kelime anlamına ait, manaya ait, anlamsal
semantic error anlambilimsel hata
semantic labelling anlambilimsel etiketlendirme
semantic region growing anlambilimsel bölge büyütme
semantics anlambilim
semester altı ay, yarı yıl
semester sömestr
semi yarı, yarım
semi‐automatic yarı otomatik
semi‐circle yarım daire
semi‐conductor yarı iletken
semi‐finished belirli ölçülere göre torna edilmemiş, istenilen boyutlara uydurulması mümkün
yarı mamul
semi finished bearing ihtiyaca göre uydurularak kullanılabilecek yarı torna edilmiş motor yatağı
semiannual altı ayda bir
semiautomatic controller yarıotomatik denetleyici
semicanal yarıkanal, semicanalis
semi‐centrifugal clutch yarı merkezkaç kavrama
semicircle yarım çember
semicircular yarı dairesel
semicircular yarıdaire (yarım daire), semicircularis
semicircular arch yarım daire kemer
semicircular region yarı dairesel bölge
semicirle yarım daire
semicolon noktalı virgül
semicoma yarı koma, bkz. cataphora
semicomatose yarı koma durumu, bilincin kaybolmak üzere olduğu durum
semiconductor yarı iletken
semiconductor yarı iletken, yarı elektrik geçirici
semiconductor memory yarıiletken bellek
semiconductor sensor yarıiletken duyucu
semiconductor switch yarıiletken anahtar
semidetached yarı ayrık
semielastic body yarı elastik kısım
semielliptical yarı‐eliptik
semielliptic spring yarı eliptik yay elips oluşturacak biçimde uçlarından birbirlerine bağlı bir çift
eğri yayın oluşturduğu araba makası, vagon makası
semielliptical yarı eliptik
semi‐empirical yarı ampirik
semienclosed yarı kapalı
semi‐finished yarımamul
semi‐finishing teeth raymanın merkez dişleri
semi‐fixed support yarı ankastre mesnet
semiflexion yarı fleksiyon hali
semi‐gantry crane yarı portal kren
semihermetic yarı hermetic
semi‐infinite mass yarı sonsuz kütle
semi‐logarithmic grain‐size curve yarı logaritmik tane boyutu eğrisi
semi‐logarithmic scale yarı logaritmik ölçek
seminar seminer
semi‐permanent connection yarıkalıcı bağlantı
semipermeable yarı geçirgen, muayyen molekülleri geçirebilen
semi‐permeable yarı geçirgen
semi‐plastic state yarı plastik durum, yarı plastik hal
semirotary pump yarı dönel pompa
semiskilled az deneyimli
semi‐solid bituminous materials yarı katı bitümlü malzemeler (25ºc de 5 sn süreyle 100 gr’lık
bir yük uygulandığında penetrasyonu 10 dan yukarı olan ve 25ºc de l sn süreyle 50 gr’lık bir yük
uygulandığında penetrasyonu 350 den yukarı olmayan bitümlü malzemeler)
semisphere yarım küre
semi‐stable road emulsion yarı kararlı yol emülsiyonu (belirli nitelikteki agregalar ile kırılma
gerçekleşmeden karışabilmek için yeter derecede stabiliteye sahip emülsiyon)
semisulcus bir oluğun yarım kanadı
semisynthetic yarı sentetik
semi‐traffic‐actuated controller yarı trafik uyarmalı kumanda cihazı (trafik etkisi ile çalışan,
fakat kavşağın bütün girişlerinde değil, bir veya birkaç girişinde cihazlara, dedektörlere sahip
kumanda cihazı)
semi‐traffic‐actuated signal yarı trafik uyarmalı sinyal (kısmen trafikle uyarılan bir kumanda
cihazı vasıtası ile çalışan ışıklı işaret)
semi‐trailer yarı römork
semitransparent yarı saydam, yarı şeffaf
semi‐u blades u bıçakları
send göndermek, yollamak
send point veriş noktası
send to back arkaya göndermek
send, to göndermek, hatta vermek
sender ileten cihaz, gönderici, müşir
sender gönderen
sender nakliyeci
sending unit ileten cihaz, gönderici birim
senior kıdemli, üst
senior yaşça büyük
senior engineer uzman mühendis
seniority kıdem
sense anlam, mana
sense duyu
sense algılamak
sense his, duygu, duyu, sensus
sense of rotation dönme yönü
sense, to duyumsamak
sensibility hassasiyet, duygu kudreti, duyarlık
sensibilization hassaslaştırma duyarlığını arttırma, sansibilizasyon
sensible 1. hissedilir; 2. duyar, hisseder, hassas, duygulu; 3. tesir kabul eder
sensible heat duyulur ısı
sensing circuitry duyucu devresi
sensing element sensör, hissedici, algılayıcı
sensing element algılayıcı eleman
sensitiser duyarlayıcı
sensitive duyarlı, hassas
sensitive clay hassas kil
sensitive data duyarlı veri, kritik veri
sensitive drill hassas matkap, el ile hareket ettirilen küçük matkap tezgahı
sensitive environment duyarlı çevre
sensitive structure hassas yapı, duyarlı yapı
sensitiveness, sensivity duyarlık, hassasiyet, hassaslık
sensitivite sansitif: uyartıları alacak yetenekte olan, hassas, duygulu, sensitivus
sensitivity duyarlık, hassasiyet, hassaslık
sensitivity duyarlılık
sensitivity analysis duyarlılık analizi
sensitivity analysis hassasiyet analizi
sensitivity coefficient duyarlılık katsayısı
sensitivity label duyarlılık etiketi
sensitivity of clay kilin hassasiyeti, kilin duyarlılığı
sensitivity of clay, degree of bkz. degree of sensitivity of clay
sensitivity of level düzeç duyarlılığı
sensitivity ratio duyarlılık oranı
sensitivity to vibrations titreşime karşı hassaslık, titreşime karşı duyarlık
sensitize duyarlı hale getirmek, hassaslaştırmak
sensivity ratio duyarlık oranı
sensomobile bir uyarana cevap olarak hareket eden
sensor sensör, müşir
sensor algılayıcı, duyarga
sensor algılayıcı, sezici, sensör, müşir
sensor algılayıcı, hissedici, saptayıcı
sensor array duyucu dizilimi
sensor based system duyuculara dayalı sistem
sensor data duyucu verileri
sensor fusion duyucu tümleştirme
sensor measurement duyucuyla ölçüm
sentence 1. hüküm, hükümlülük 2. cümle
sentence tümce
separable ayrılabilir
separable filter ayrışır süzgeç
separable polynomial ayrılabilir çokterimli
separate ayırmak, ayrılmak
separate ayırmak, bölmek, ayrı
separate footing tekil sömel
separated ayrılmış
separated aggregate elenmiş agrega (kum çakıl gibi kısımlarına ayrılmış agrega)
separated turning lanes dönüş şeritleri, dönüşü ayrılmış şeritler (kavşak alanından, adalar veya
kaplamasız alanlarla ayrılarak oluşturulmuş, ilave bir veya iki şerit)
separately ayrı ayrı
separation 1. ayrılma, birbirinden uzaklaşma; 2. ayırma, bibirinden uzaklaştırma
separation ayırma, ayrılma
separation efficiency ayırma verimi
separation efficiency ayırma gücü
separative work unit izotopik ayırma işlem birimi
separator 1. ayırıcı, iki maddey biribrinden ayırmada veya iki maddenin birbirine karışmasını
önlemede kullanılan alet; 2. birbiri üzerine binmiş dişleri ayırmada kullanılan alet
separator 1. bölücü, ayırıcı, engel, seperatör (aynı veya karşılıklı yönde akan trafiği ayırmak için
ve bir tarafındaki taşıtların diğer taraftaki şeritlere geçmesini zorlaştıracak veya önleyecek
şekilde‐boyuna inşa edilmiş bir bölge) 2. iki parçanın temasını kesen
separator ayırıcı, seperatör
separator plate akümülatör separatörü
seperate ayırmak, ayrı
seperator ayırıcı, seperatör
septate arada bölme gösteren, bölme ile ikiye ayrılmış
septempartite yedi parçalı
septet yedili grup
septic pipe foseptik borusu, lağım borusu
septic tank foseptik, lağım çukuru
septic tank çürütme çukuru
septivalent yedi değerli
sequel sonuç
sequence sıra, dizilim, sıralanma, zaman sırası
sequence sıra, ardışım
sequence sıra, düzen, ardışık, seri, dizi
sequence sıra, sıralama
sequence adım, işlem sırası
sequence control sıra kontrolü
sequence control ardışık kontrol
sequence number ardışım sayısı
sequence of layers tabaka dizisi, toprak tabakalaşması, tabakaların birbiri arkasından gelmesi
sequence of strata katmanlar dizilimi
sequence, to sıralamak, ardıştırmak
sequence/arithmetic dizi/aritmetik
sequence/bounded dizi/sınırlı
sequence/convergent dizi/yakınsak
sequence/geometric dizi/geometrik
sequence/nondecreasing dizi/azalmayan
sequence/nonincreasing dizi/artmayan
sequencer ardıştırıcı, dizici
sequencer ardışımlayıcı
sequencing sıraya dizme
sequencing ardıştırma, sıralama
sequential sıralı, ardışık, ardışıl
sequential sıralı
sequential zincirleme, sıralı, ardından gelen
sequential access sıradan erişim
sequential access ardışık erişim
sequential circuit ardışıl devre
sequential control ardışıl denetim
sequential logic element ardışık mantık öğesi
sequential program ardışıl program
sequential search ardışıl arama
sequential test ardışık sınama
sequently ard arda, birbirini izleyen
sequester ayırmak
ser vidalı, vidalanmış
screw micrometer mikrometre mastarı
serial seri halinde, devamlı
serial seri, sıra, dizi halinde, dizisel
serial adder dizisel toplayıcı
serial communication seri (dizisel) iletişim
serial correlation seri (dizisel) ilinti
serial data dizisel veri
serial device dizisel aygıt
serial driver dizisel sürücü
serial i/o seri (dizisel) giriş‐çıkış
serial interface dizisel arabirim
serial interface dizisel arayüz
serial mouse dizisel bağlantılı fare
serial note dizi pusulası
serial number seri numarası, dizi numarası
serial number plate seri numarası plakası
serial photograph sıra resim, sıralı resim
serial port seri (dizisel) iskele
serial port seri çıkış uçları
serial port dizisel kapı, dizisel iskele
serial port seri çıkış ucu
serial printer dizisel yazıcı
serial processing dizisel işlem
serial programming dizisel (seri) programlama
serial to parallel conversion diziselden (seriden) paralele çevirme
serial transfer seri (dizisel) aktarım
serializer sıralandırıcı, sıra numarası verme
series n sıra, silsile seri
series 1. seri imalat numaraları arasında belirli bir grup 2. elektrikle seri bağlama şekli
series dizi, seri
series circuit seri devre
series circuits dizi devreler
series compensation dizisel (seri) denkleştirme
series connection seri bağlantı
series connection dizisel (seri) bağlantı
series feed seri besleme
series of observation gözlem dizisi
series of point nokta dizisi
series operation seri çalıştırma (kaskad), arkası arkasına bağlama
series resonant circuit dizisel (seri) çınlamalı devre
series switch devreye seri bağlanmış anahtar, şalter
series winding seri sarılmış
series/complex karmaşık seri
series/convergence of serinin yakınsaklığı
series/divergence of serinin ıraksaklığı
series/harmonic armonik seri
series/positive pozitif seri
seriflux su kıvamındaki akıntı, sulu akıntı
serious ciddi, vahim
serious injury accident ciddi yaralanmalı kaza
serpantinli kondenser, dalma
serpantinli yoğuşturucu
serpens dolambaçlı, kıvrımtılı, yılanvari seyir gösteren
serpentine serpantin (başlıca hidratize magnezyum silikatten ve serpantin mineralinden
oluşmuş bir
tür kayaç)
serrate testere dişi
serrate tırtıllamak, yıldız tırtıl çekmek
serrate, serrated dişli, serratus
serrated tırtıllı
serrated thumbnut tırtıllı palamut somun, dış yüzü tırtıllı daire kesitli somun
serration tırtıl
serration 1. testere gibi dişlilik; 2. testere dişi
servant hizmetli, uşak, işçi
serve hizmet etmek, servis yapmak
serve notice ihbarname keşide etme
server sunucu
server hizmet eden
server işgören; sunucu, paylaştırıcı (bilgisayar ağı)
server sunucu (bilgisayarda)
serviceability hizmet yeteneği
serviceability index hizmet yeteneği indeksi
service hizmet, işgörü
service servis, hizmet
service servis, bakım
service 1. servis, iş, hizmet 2. bakım yapmak, yıkama, yağlama
service servis, işletme
service bakım yapmak, servis yapmak
service access point, sap hizmet erişim noktası
service area servis alanı
service brake ana fren
service brake işletme freni, araç hareket halindeyken kullanılan fren
service brake servis freni
service brake ayak freni
service brake ana fren
service call servis talebi
service call hizmet çağrısı
service car servis aracı, hizmet aracı
service charge bakım masrafı veya bakım fiyatı
service chart yağlama‐bakım cetveli
service connection servis bağlantısı
service connection abone bağlantı servis hattı
service connection eve bağlantı ucu, servis bağlantısı
service contact hizmet sorumlusu
service counters işletme hizmetleri faaliyet üniteleri
service flow rate hizmet akış oranı (insanların veya araçların, belirli bir yol ya da şerit
kesiminden, verilen bir zaman periyodu boyunca (genellikle 15 dakika), mevcut yol, trafik ve
kontrol koşullarında, belirli bir hizmet seviyesini koruyarak, araç/saat veya araç/saat/
service indicator servis göstergesi / saati
service information management system (sims) servis bilgi yönetim sistemi
service information retrieval system (sirs) servis bilgi toplama sistemi
service instructions servis talimatları
service instructions işletme (servis) talimatları
service interworking hizmette birlikte çalışma
service kit tamir takımı (bir ünite üzerinde değiştirilecek parçalardan meydana gelmiş parça
grubu)
service letter (SL) servis mektubu
service life işletme ömrü
service life kullanma süresi
service life hizmet ömrü
service life dayanma süresi, çalışma süresi
bir makine veya takımın kırılmadan önceki çalışma süresi
service lift servis asansörü
service line hizmet hattı
service load method bkz. allowable stress design
service magazine (SM) servis haberleri dergisi
service man servis elemanı, bakımcı
service manual işletme el kitabı
service manual servis el kitabı
service manual bakım, ayar ve tamir kitabı, hizmet el kitabı
service message hizmet iletisi
service meter çalışma saati
service meter çalışma saatini tespit eden gösterge
service mode bakım kipi
service pipe abone servis hattı
service point servis noktası
service position (mechanical switch) işletme konumu
service program hizmet programı
service provider hizmet sağlayıcı, hizmet sunucu
service road toplayıcı yol, servis yolu (bir ekspresyol, otoyol, parkyolu veya transit caddeye
bitişik ve genellikle bunlara paralel olan ve bu yollara girmek, çıkmak veya karşıya geçmek
service sector hizmet sektörü
service station servis istasyonu, benzin istasyonu
service time hizmet süresi
service tips servisle ilgili tavsiyeler
service tools bakım ve ayar takımları
service user hizmet kullanıcı
service water heating endüstriyel su ısıtma
serviceability işletilebilirlik
serviceability servis yapılabilirlik
serviceable yararlı
serviceably yararlı olarak
serviceman servis elemanı, servisçi
servicemeter çalışma saat
services hizmet işleri
servicing işletmede tutma
servicing servis yapma
serving dış örtü (kablo)
servo servo
servo (servo mechanism) servo mekanizması, otomatik düzen küçük bir hareketi daha büyük bir
harekete veya kuvvete dönüştüren mekanizma
servo braking system servo fren tertibatı
servo control yardımcı kuvvetle (servo) kontrol
servo control servo denetim
servo control (in an aircraft) pilot gücünü bir düzenleyici ile artıran ilave bir mekanizma
servo cylinder servo silindir
servo cylinder servo pompası
servo drive servo tahrik
servo master cylinder servo merkez silindiri
servo mechanisms biri açık diğeri kapalı devre olmak üzere iki tip servo mekanizma mevcuttur,
açık tiplerde girdinin sonuçlarını ölçecek bir kısım olmadığından hatalar düzeltilemez, kapalı
devrelerdekilerde ise sonuçlar kontrol devresine geri beslenir ve böylece hatalar düzeltilir
servo motor servo (yardımcı) motor
servo system çıktının girdiyi yakından takip etmesi için dizayn edilmiş kapalı devre otomatik
kontrol sistemi, genellikle güç büyütmeyi ihtiva eder ve girdinin ani değişimlerini takip etme
özelliğine sahiptir
servo tab bu pilot tarafından aerodinamik kuvvetler oluşturmak için doğrudan çalıştırılan küçük
mafsallı bir yüzey olup oluşturulan bu kuvvetler de kontrol yüzeyini hareket ettirirler
servoamplifier servomekanizma yükselteci
servobrake servo fren
servocontrol servo kontrol, servo kumanda
servomechanism servo mekanizma
servomotor servo motor
servomotor (a) çıktısını yükseltici elemandan alıp yükü tahrik eden doğrusal veya döner motor
servo mekanizmanın son elemanıdır
(b) hidrolik yöntem ile küçük gücü büyüten cihaz
servovalve mekanizmanın bir ucundan diğer ucuna küçük bir başlangıç kuvveti uygulanması ile
büyük bir miktardaki hidrolik akışını açıp kapayan hidrolik valf
sesqui‐ bir buçuk anlamı veren birleştirici
session oturum
session toplantı
session layer oturum katmanı
set küme, elektriksel aygıt, alıcı,
set 1. yerleştirmek, oturtmak, kurmak, ayarı tespit etmek, belirlemek 2. takım, birbirine uygun
parçalardan oluşan set set yerleşmiş
set grup
set takım, set, ayar
set 1. koymak, yerleştirmek, kırık veya çıkığı, uygunsuz yöntemlerle normal yerine koymak; 2.
tesbit etmek, kılımdamaz hale getirmek;
3. sertleştirmek veya sertleşmek; 4. herhangi bir tıbib müdahale esnasında kullanılan alet ve
araçların oluşturduğu takım, al
set ayar etmek, ayarlamak
set (f) belirlemek
set by yanına tespit etmek
set diagram küme diyagramı
set forth zikretmek, ileri sürmek
set membership küme üyeliği
set noise alıcı gürültüsü, alet gürültüsü
set of struts destek sırası
set off sağ ve sol enkesit mesafesi, ayrı koymak
set out işaretleme
set point ayar noktası
set point referans değeri, dilek değer
set pressure ayar basıncı
set recording son darbelerdeki penetrasyonun ölçülmesi
set retardation pirizin gecikmesi
set screw tespit vidası, setuskur, kontra vida
set screw (set bolt) sıkma amacı için kullanılan ucu sivri, kare veya herhangi bir şekilde olabilen
vida örneğin bir kasnağı bir şafta tutturmak için kullanılabilir ayar vidası, kilit vidası, saplama
vidası
set screw with lock nut kontra somunlu tespit vidası
set up kurma; kurgu, düzen
set up monte etmek
set up kurmak, hazırlamak, yapmak
set up time (call) kurulma süresi (çağrı)
set up, to kurmak, hazırlamak
set value ayar değeri
set, to ayarlamak
set/empty küme/boş
set/finite küme/sonlu
set/infinite küme/sonsuz
set/solution kümesi/çözüm
set/universal küme/evrensel
setle dibe çökmek
set‐retarding agent beton prizini geciktirici katkı malzemeleri
sett paving taş parke (hazırlanmış bir temel üzerine, muntazam diziler halinde döşenmiş
dikdörtgen şeklinde taş bloklardan ibaret bir
kaplama)
setting tanzim, bir ölçeğin okunması, ayar
setting ayar, tespit
setting accuracy ayar hassasiyetiği(doğruluğu)
setting error ayar hatası
setting gauge ayarlanabilir atelye mastarı, kontrol mastarı veya konparatoru ayarlama mastarı
setting of concrete beton donması
setting of slope stakes şev kazıklarının tespiti, şev kazıklarının çakılması (dolgu ve yarma
şevlerinin doğal zemini kestiği noktaların yerlerinin ölçü aletleri kulllanılarak arazide
belirlenmesi işlemi)
setting out işaretleme, aplikasyon (yol ekseninin araziye tatbik edilmesi)
setting över incelen bir iş parçasını merkezler arasında döndürebilmek için yer açma amacı ile
torna destek mil merkezini eksenden uzaklaştırmak
setting pressure ayar basıncı
setting process kür olma işlemi (emülsiyonda veya sulu soğuk karışımda)
setting range (bkz. adjustment range) ayar aralığı
setting saw tooth testere dişini çaprazlama
setting stakes piketaj
setting up monte etmek
setting up kurma
setting, tune ayar
setting mekanizma uzuvlarının ayarı, sıfırlanması, örneğin bir motordaki sübab ayan
setting out işaretleme
settle 1. çökmek, çökelmek, tortullaşmak 2. oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmek 3.
çözmek
settlement 1. oturma, tasman (bir toprağın veya taşıdığı yapının, altında yatan tabakaların
içerisindeki boşlukların azalması sonucu düşey‐yöndeki hareketi) 2. depolanma, tortullaşma,
çökelme, çökeltme 3. yerleşme, oturma, iskan 4. halletme, hesap görme, çözüme kavuşturma
settlement oturma
settlement yerleşme
settlement dibe çökme
settlement analysis oturma hesabı
settlement calculation oturma hesabı
settlement coefficient oturma katsayısı
settlement contours eş oturma eğrileri
settlement curve oturma eğrisi, yük‐oturma eğrisi
settlement differential oturma farkı (bir malzemenin sabit yatay bir referans düzlemine göre
üniform olmayan oturması veya çökmesi)
settlement due to blasting patlamadan dolayı oturma
settlement due to compression sıkışmadan dolayı oturma
settlement due to consolidation konsolidasyondan dolayı oturma, konsolidasyon oturması
settlement due to excavation kazıdan dolayı oturma
settlement due to shear failure kesme kırılmasından dolayı oturma
settlement forecast oturma tahmini
settlement measurements oturma ölçmeleri, oturma gözlemleri, oturma kayıtları
settlement observation oturma gözlemi
settlement of disputes uyuşmazlıkların çözümü
settlement of disputes anlaşmazlıkların halli
settlement of pile foundations kazıklı temellerin oturması
settlement phenomena oturma olayı
settlement plate oturma plakası (zemindeki oturmaların zamana bağlı olarak gözlenmesi için
kullanılan plaka)
settlement profile oturma profili
settlement records oturma ölçmeleri, oturma gözlemleri, oturma kayıtları
settlement shrinkage oturmadan ileri gelen hacim azalması, oturma büzülmesi
settlement slab oturma plağı
settlement stresses oturma gerilmeleri, oturmadan dolayı meydana gelen gerilmeler
settlement test çökme deneyi (kaplar içine depolanan emülsiyonların farklı seviyelerdeki
dispersfaz konsantrasyonunun değişmesini veren deney)
settlement under load yük altında oturma
settling oturma, tasman
settling cup süzgeç çanağı, yakıt yolu üzerinde yabancı maddeler ve suyun çökelme fincanı
settling time yatışma süresi
settling velocity çökelme hızı, çökme hızı
settlings tortu
setup düzen, tertibat
setup (v) hazırlamak
set‐up time montaj zamanı
sever kesmek, ayırmak, koparmak
several ayrı
several çeşitli, muhtelif
severally ayrı ayrı, birer birer, tek tek
severe şiddetli, sert
severe abrasive flow şiddetli aşındırıcı akım
severity 1. sertlik 2. şiddet 3. ciddiyet
severity önem, vahamet
severity code önem kodu
severity level şiddet seviyesi
severity of accident kaza şiddeti, kazanın ciddiyeti
sew dikmek
sewage atık su, atık su sistemi
sewage lağım
sewage atık su, kanalizasyon pisliği, lağım pisliği, lağım
sewage pis su sistemi
sewage kanalizasyon, lağım
sewage pipe pis su kanalı, pis su borusu
sewage pit lağım çukuru
sewage treatment evsel atık su arıtımı (sağlığa ve çevreye yönelik tehlikenin azaltılması
amacıyla atık suyun arıtılması işlemi)
sewage treatment plant evsel atık su arıtma tesisi (içinde atıksuyun işleme tabi tutulduğu ve
nihai tasfiye aşamasına hazırlandığı yan tesis)
sewer lağım, pis su tertibatı, kanalizasyon
sewer pis su borusu
sewer atık su (kanalı), pissu, lağım suyu
sewer line atık su borusu
sewer system atık su sistemi
sewerage atık su sistemi
sewerage kanalizasyon
sewerage pis su sistemi
sewerage atık su
sewerage system kanalizasyon sistemi, kanalizasyon şebekesi
sewerage water kanalizasyon suyu, evsel atık su
sewing dikme
sewing machine dikiş makinesi
sexennial altı yılda bir
sextan altı günde bir olan veya gelen
sextant sekstant
sextette altılı takım
sextuple altı ile çarpmak
shack kulübe
shackle zincir kilidi
shackle bağlamak
shackle kelepçe
shackle pranga
shackle askı, makas küpesi
shackle bolt makas küpesi pimi, makas küpesi cıvatası
shackle bush makas küpesi burcu
shackle köstek, kelepçe, kilit, zincir kilidi, (a) zincirlerin birbirine bağlandığı halkalı zincir kilidi,
(b) kilit civatası ile kapanan metal halka
shade gölgelendirmek
shade gölge
shade, to gölgelendirmek, tonlandırmak
shade/sun gölgelik
shaded gölgeli
shader gölgelendirici
shading gölgeleme
shading gölgelendirmek, gölgelik
shading coefficient gölgeleme katsayısı
shading device gölgeleme cihazı
shading gölgeleme, karartma, maskeleme
shadow gölge
shadow column instrument gölge göstergeli alet
shadow factor gölge faktörü, kırınım faktörü
shadow price gölge fiyat (bir malın üretim maliyetlerine bağlı olmayan piyasada oluşan farklı
fiyat)
shadow region (elektromanyetik) gölgeli bölge
shadow tolling gölge ücretlendirme
shadow‐casting ültramikroskopik cisimlerin mikroskop altında görülebilmelerini sağlamak için
krom veya altın gibi maddelerle kaplanması
shadowing gölgeleme
shaft 1. mafsal pimi, şaft, döner mil 2. kuyu, çukur, keson
shaft hava bacası
shaft aydınlık
shaft aks, mil, şaft
shaft angle konik dişli sistemlerinde şaft eksenleri arasındaki açı,
shaft basis limit system bkz. limit system
shaft bearing şaft yatağı, döner milin yatağı
shaft coupling mil kavraması
shaft diameter mil çapı
shaft governor şafta, mile, geçmiş regülatör küçük yağ motorları hızlarını kontrol etmek için
krank mili üzenne tespit edilmiş ve krank mili ile beraber dönen yaylı regülatör
shaft key mil kaması
shaft nut mil veya şaft başı somunu
shaft packing mil başı salmastrası
shaft retainer pin mil tahdit pimi
shaft seal şaft keçesi
shaft seal salmastra
shaft turbine şaft ile güç iletimi yapan türbin, örneğin helikopter pervanesini döndüren serbest
türbin
shaft with key seat kamalı kanallı mil
shaft şaft kayış, kasnak vs taşıyan yataklanmış mil
shafting şaft sistemi, mil takımı, transmisyon
shaftspeed mil hızı
shake 1. sarsmak, sallamak; 2. sarsılış, titreme
shake sallamak, sallanmak, sarsmak, sarsılmak
shake sarsıntı
shake sallanma, sarsılma, titreme saatlerde veya yataklarda mafsal pimi ile delik arasındaki
boşluktan kaynaklanan yanal hareket
shakeproof lock washer dişli yaylı rondela, yıldız yaylı rondela
shaker sarsma cihazı, sarsıcı cihaz
shaking sarsma
shaking sarsılma, titreme, özellikle titreşim yapıcı araç ile gerçekleştirilen bir masaj şekli
shaking grate sarsıntılı ızgara (elek)
shaking table sarsma masası
shaking test sarsma deneyi
shale killi şist
shallow yüzeysel, sığ
shallow beam basık kiriş, yüksekliği az olan kiriş
shallow footing yüzeysel temel, sığ temel
shallow foundation yüzeysel temel, sığ temel
shallow sampling with a soil auger el burgusu ile yüzeysel numune alma
sham taklit
shank riper kazması
shank 1. baldır; 2. backa, incik, tibia
shank sap, riper kazması
shank hook saplı kanca
shank in şank içeri
shank out şank dışarı
shank type saplı tip
shank (a) takım tezgahı tahrik uzvuna takımın (kalem, matkap ucu, rayma vs.) bağlandığı kısım,
(b) takımın kafası ile sap kısmını birleştiren kısmı
shape 1. biçim, şekil, kalıp, şekil vermek 2. planya makinesi ile işlemek 3. demir profili
shape biçimlendirmek, şekil vermek
shape şekil, biçim
shape factor şekil faktörü, biçim faktörü
shape from shading tonlamadan şekil elde etme
shape of soil particles zemin parçacıklarının şekli, zemin parçacıklarının biçimi
shape of the curve eğri şekli
shape of the grains tane şekli
shape of the surface of sliding kayma yüzeyinin şekli veya biçimi
shaped biçiminde, şeklinde
shaped conductor profil iletken
shaper planya makinesi, vargel tezgahı
shaper rail masura tezgahı
shaping şekillendirme (bir yüzeye, istenilen biçim veya kontura göre şekil vermek için kullanılan
genel işlem)
shaping machine planya tezgahı
shaping machine profil tezgahı, freze tezgahı, planya tezgahı, düz yüzey işleme veya küçük kanal
açma için kullanılan makine
share 1. hisse, pay 2. paylaşmak
share, to paylaşmak
shared program paylaşılmış program
shared‐lane capacity paylaşılan şerit kapasitesi (sinyalize olmayan bir kavşaktaki iki ya da üç
hareket tarafından paylaşılan bir şeridin, binek araba/saat cinsinden kapasitesi)
shareholder hissedar
shareware kamusal yazılım, paylaşılan yazılım
sharp keskin, sert
sharp köşeli, sivri
sharp 1. had; 2. şiddetli
sharp seçik (görüntü)
sharp bend in a curve bir eğrideki keskin dirsek
sharp corner keskin köşe, sivri köşe
sharp curve keskin kurb
sharp edge keskin ağız, keskin kenar, keskin uç
sharp edged keskin kenarlı
sharp horizontal curvature keskin yatay kurp
sharp sand keskin köşeli kum
sharp‐edged köşeli, sivri kenarlı
sharpen sivriltmek
sharpen bilemek, sivrileştirmek
sharpened bilenmiş
sharpener bileme tezgahı
sharpness seçiklik
sharpness netlik, keskinlik
sharp‐pointed sivri uçlu
shaft coupling mil bağlantısı
shatter dağılmak, dağıtmak, paramparça etmek, paramparça olmak
shatter index şok testi
shatter strength şok dayanımı
shave tıraş
shave tıraşlamak, tıraş etmek, tıraş olmak
shave kazımak
shave metal parçadan talaş almak, tıraşlamak
shaving traşlama işlenmiş parçadan çok az talaş alındığı son bitirme işlemi
shavings talaş, çapak, tornadan, frezeden, matkaptan çıkan talaş
sheaf demet
shear makasla kesmek, kırpmak, biçmek, kesip koparmak, kesme, makaslama, kesme kuvveti,
biçme
shear kesmek
shear kaykılma
shear kayma, kesme
shear apparatus kesme kutusu
shear apparatus equipped with strain control deformasyon kontrollü kesme aleti
shear apparatus equipped with stress control gerilme kontrollü kesme aleti
shear behaviour kesme davranışı
shear block deprem takozu, kesme takozu
shear box kesme kutusu, kesme aleti
shear box test kesme kutusu deneyi, direkt kesme deneyi
shear box with strain control deformasyon kontrollü kesme kutusu
shear bracket kayma dirseği
shear connector kayma bağlantısı, kesme bağlantısı
shear cracks kesme çatlakları
shear deformation kesme gerilmesiyle deformasyon veya şekil değiştirme, kesme şekil değiştir‐
mesi, kesme deformasyonu
shear device makaslama mekanizması
(kompozit kiriş)
shear face dış kesme kuvvetleri tarafından kesme olayının gerçekleştiği malzeme yüzeyi
shear failure kesme ile kırılma, kayma ile
kırılma, kayma gerilmelerinin neden olduğu hareket ile kırılma, kesme göçmesi, kayma göçmesi,
yırtılma ile göçme
shear force kesme kuvveti
shear friction kayma sürtünmesi
shear key kesme kaması, heyelan önlemede tespit kaması
shear load kesme yükü
shear modulus kayma modülü, kesme modülü
shear pattern kesme kırılması şekli
shear pin emniyet pimi
shear plane kayma düzlemi
shear plate kesme plakası
shear plate connector kayma plaka bağlantısı
shear reinforcement kesme donatısı
shear strain birim kayma deformasyonu
shear strength makaslama direnci, kesmeye karşı direnç
shear stress kesme gerilmesi, teğetsel gerilme, kayma gerilmesi, makaslama gerilmesi
shear stress kayma gerilmesi
shear test kesme deneyi, kesme kutusu deneyi, drenajsız çabuk kesme deneyi
shear test sample kesme deney numunesi
shear wall perde duvar
shear wave kesme dalgası, enine dalga
shear, to kaykılmak, makaslanmak
shear kesme, makaslama, kırkma, kırpma bir cisim içersindeki paralel yüzeylerin paralelliğini
koruyarak kendilerine paralel doğrultuda yer değiştirme deformasyonuna kesme deformasyonu
denir
shearbox kesme kutusu
shearing kesme, makaslama, kesme kuvveti
shearing kesme
shearing action kesme tesiri, makaslama tesiri
shearing force kesme kuvveti
shearing machine sac kesme makinesi
shearing modulus of elasticity elastik kesme modülü, enine elastiside modülü
shearing resistance kayma direnci
shearing resistance of the soil zeminin kayma dayanımı
shearing ring kesme halkası
shearing strength kesme dayanımı
shearing stress makaslama zorlaması
shearing stress kesme gerilimi
shearing stresses in bending eğilmede kayma gerilmeleri
shearing wedge kayma kaması
shearing makaslama, kesme ince plaka veya lehvaları makas ile kesme işlemi
shears kesici
shears makas tezgahı
shears makas, teneke makası, maden makası
shears makas, kırkı, bıçak
shear strain rate kesme‐deformasyon hızı
shear strain time diagram kesme‐deformasyon zaman eğrisi
sheath mahfaza, zarf, kın
sheath kılıf
sheath kılıf (kablo)
sheathe kılıfına koymak
sheathing kaplama
sheave kasnak
sheave kasnak v‐yatağı
sheave kasnak, palanga makarası, çelik halat makinesinin makarası
sheave frame halat makarası şasisi
sheave guide halat makarası gaydı, halat makarası kılavuzu
sheave (a) çıkrık, makara, oluklu kasnak (b) buhar makinasında sürgülü sübabları tahrik eden
eksantrik diski, (c) eksantriğin direk olarak şafta bağlanan kısmı
shed baraka
shed 1. dökmek, saçmak 2. sundurma 3. şet
shed dokuma tezgahında çözgü ipleri arasında atkıyı taşıyan mekik için geçiş pasajı oluşturmak
amacı ile meydana getirilen yatay açıklık
shedroof şet çatı
sheepsfoot keçiayağı
sheepsfoot roller keçiayağı silindir
sheet yaprak
sheet çarşaf
sheet 1. tabaka 2. sayfa, pafta 3. yaprak, ince yaprak 4. levha, plaka
sheet plaka, levha
sheet levha, plaka, disk
sheet asphalt ince asfalt tabakası, tabaka asfalt (asfalt çimentosu ile temiz, dişli, gradasyona
sahip bir kumun ve mineral fillerin bir karışımı)
sheet feeder kağıt besleyici
sheet iron sac, demir levha
sheet metal saç levha
sheet metal maden levha
sheet metal closures yağ tutucu kapaklar, levha kapaklar
sheet metal duct sac kanal
sheet metal duct saç levha kanal
sheet metal screw sac vidası, karoser vidası
sheet packing conta malzemesi, salmastra malzemesi
sheet piled curtain palplanş perdesi
sheet piled wall, cantilever bkz. cantilever sheet piled wall
sheet piling palplanş
sheet piling gabion filled with sand kumla doldurulmuş palplanş hücreleri
sheet piling wall, waling fastened to a bkz. waling fastened to a sheet piling wall
sheet piling, curtain of steel bkz. curtain of steel sheet piling
sheet piling, outer face of a bkz. outer face of a sheet piling
sheet piling, tie rod to the rear face of a bkz. tie rod to the rear face of a sheet piling
sheet plate sac levha
sheet roofs tabakalı çatı yalıtımı (birbirine bindirilmiş bitümlü kaneviçeden ibaret tek tabakalı
çatı yalıtımı)
sheet steel çelik levha
sheet thickness saç kalınlığı
sheeted excavation muhafazaya alınmış kazı
sheet‐feed yaprak besleme
sheeting kaplama iksa
sheeting kaplama
sheetmill saç haddesi
sheet pile palplanş perde
sheet pile bulkhead, steel bkz. steel sheet‐pile bulkhead
sheet pile cut‐off sızdırmaz perde, palplanş sızdırmazlığı
sheet pile extracting palplanşın sökülmesi
sheet pile head palplanş başı
sheet pile wall palplanş perdesi
shelf sergen
shelf raf
shelf life sergen yaşam süresi
shelf life raf ömrü
shelfware kullanıma hazır yazılım
shell cidar
shell kabuk, mahfaza, dış kap, kovan
shell kabuk
shell kabuk/ince cidarlı
shell herhangi bir oluşumun etrafını saran sert tabaka, sert kabuk
shell and coil condenser kangal borulu kondenser
shell and coil condenser serpantinli kondenser
shell and coil evaporator kangal evaporatör
shell and coil evaporator serpantinli evaporatör
shell and tube evaporator huzme borulu kondenser
shell and tube exchanger düz borulu dönüştürücü
shell and tube exchanger huzme borulu eşanjör
shell document kabuk belge
shell end mill çok ağızlı ve delikli tip
shellac şellak, gomalak, vernik cinsinden yapışkan madde
shelter sığınak
shelter 1. siper, sığınak, barınak 2. barındırmak, korumak
shelter sığnak, barınak, koruma yeri mahalli
shelter korunmak, sığınmak
shelter barınak, korunak
shelter (f) korumak
sheltering effect yakınlık etkisi
shelve raf yapmak
shelve rafa kaldırmak
shelving raf malzemesi
shf süper yüksek sıklık (3 ‐ 30 ghz)
shield makine veya operatörü kazadan korumak için perdeleme veya engelleme amacı ile
kullanılan plaka veya perde
shield kalkan, mahfaza plakası
shield kalkan şeklinde boru veya organ
shield korumak, siper olmak
shield ısı siperliği
shield kalkan, muhafaza
shield siperlik
shield koruyucu ekran; zırh (kablo)
shield glass siperlik camı
shield grid koruma ızgarası
shield groove kapak kanalı
shielded korunmalı
shielded gizli izolatörlü
shielded line ekranlı hat
shielded line pair ekranlı hat çifti
shielding örtücü
shielding koruyucu
shielding effect yakınlık etkisi
shift değiştirme, vardiya
shift değişme veya sapma
shift ötelemek (kaydırmak)
shift kaydırma
shift değişim
shift değiştirmek, kaydırmak
shift 1. ötelemek 2. yerinden oynatmak, yer değiştirmek 3. vites geçirmek 4. radyal deplasman
(bir rakordman kullanılması sonucunda bir kurbun dairesel kısmının radyal deplasmanı) 5.
vardiya
shift fork sürgü çatalı
shift gear vites dişlileri
shift gear lever vites kolu
shift gear lever boot vites kolu körüklü lastiği
shift gear lever boot clamp vites kolu körüklü lastiği kelepçesi
shift gears vites değiştirmek
shift instruction kaydırma komutu
shift key üst karakter tuşu
shift key üst damga tuşu
shift lever vites değiştirme levyesi
shift lever vites kolu
shift lever knob vites kolu başı topuzu
shift out character, so özel koda geçiş damgası
shift pulse kaydırma darbesi
shift rail sürgü
shift register kayan yazmaç
shift report vardiya raporu (her bir gişe görevlisinin vardiyasının bitiminde basıma hazır hale
gelen ve o gişe görevlisinin çalışmasına ait bilgileri içeren bilgisayar raporu)
shift rod vites kolu, vites dişlisi kaydırma çubuğu
shift the gear vitesi değiştirmek
shift/night vardiyası/gece
shifter valve hız kontrol valfı
shifting değiştirme
shifting kaydırma, öteleme
shifting sand yer değiştiren kum (rüzgar vasıtasıyla devamlı hareket eden kum)
shim 1. layner, şim, dişliler veya hareketli yüzeyle arasındaki açıklığı ayarlamak için kullanılan
madeni levhalar 2. şimle beslemek
shim ara plaka, ince levha, sim
shim ayar parçası
shim şim, pul
shim pack layner testeresi, pul testeresi
shim stock şimlik malzeme, laynerlik malzeme
shimmy yalpa
shimmy yalpa yapmak, yalpalamak
shimmy damper yalpalama söndürücü
shimmy damper yalpalamayı önleyen söndürücü
shims kama, besleme sacı, ara sacı, cisimler arası mesafeyi ayarlamak için kullanılan ince saç
veya kağıt parçası
shine ışık parlaması
shine ışık saçmak, parlamak
shingle çatı kaplaması/bitümlü
shingle 1. ince bir tür çatı kaplama malzemesi 2. iri veya yuvarlak çakıl (çeşitli boy ve şekilde,
açık plaj formasyonunda olduğu gibi, su ile aşındırılmış veya başka etkilerle yuvarlaklaşmış,
kumdan ari taşlar)
shingling demir külçenin çubuk veya ince lehva haline getirilmesi için çekiçlenmesi veya
haddeden geçirilmesi işlemi
shiny parlak
ship gemi, vapur
ship gemiye yüklemek
ship gemi, gemi ile göndermek, sevk etmek, yollamak
ship lap yarı lamba‐zıvana
ship loader gemi yükleyicisi
ship to shore communication kıyı gemi arası iletişim
ship transmitter gemi vericisi
ship yard tersane
shipborne radar gemi radarı
shipload gemi yükü
shipment sevkiyat
shipment yükleme, gönderme
shipment gemiye yükleme
shipped sevkedilmiş
shipper sevkiyatçı
shipping sevk etme
shipping agent sevk acentesi, gemiye mal yükleyen acente
shipping bracket kaldırma konsolu
shipping cap muhafaza tapası
shipping charges yükleme masrafları
shipping dock yükleme rıhtımı, sevk rıhtımı, yollama rıhtımı
shipping documents sevk vesikaları
shipping invoice sevk faturası
shipping note yükleme ordinosu
shipping order sevk emri
shipping sample sevk edilecek numune
shipyard tersane
shock çarpmak, sarsmak, şok etmek, şok olmak
shock çarpma, darbe, şok
shock absorber darbe emici, amortisör
shock absorber şok emici, amortisör
shock absorber amortisör, darbe ve sarsıntı yutucu cihaz
shock absorber (shock damper), (a) sürtünmeli yay, lastik veya hidrolik sönümleyicı gibi makine
veya mekanizma içersindeki bulunan enerji yutan cihaz
(b) motorlu taşıtların tamponu, amortisör (c) uçakların amortısorlu alt takımı
shock absorber casing amortisör muhafazası
shock absorber compression valve amortisör basınç valfı
shock absorber fluid amortisör yağı
shock absorber gasket amortisör contası
shock absorber grommet amortisör lastik burcu
shock absorber piston amortisör pistonu
shock absorber piston intake valve amortisör pistonu giriş valfı
shock absorber piston intake valve plate amortisör pistonu giriş valfı plakası
shock absorber piston intake valve spider spring amortisör pistonu giriş valfı yıldız yayı
shock absorber piston nut amortisör pistonu somunu
shock absorber piston rebound valve amortisör pistonu geri tepme valfı
shock absorber piston rebound valve back plate amortisör pistonu geri tepme valfı arka plakası
shock absorber piston rebound valve spring amortisör pistonu geri tepme valfı yayı
shock absorber piston rebound valve spring disc amortisör pistonu geri tepme valfı yayı diski
shock absorber piston rebound valve spring seat amortisör pistonu geri tepme valfı yayının
yuvası
shock absorber piston rod amortisör pistonu mili
shock absorber piston rod rebound valve amortisör piston mili geri tepme valfı
shock absorber piston rod rebound valve spring amortisör piston mili geri tepme valfı yayı
shock absorber piston washer amortisör pistonu rondelası
shock absorber piston washer spacer amortisör pistonu rondelası ara parçası
shock absorber rebound valve lock plate amortisör geri tepme valfı tespit plakası
shock absorber rebound valve spring amortisör geri tepme valfı yayı
shock absorber rebound valve spring seat amortisör geri tepme valfı yayının yuvası
shock absorber spring amortisör yayı
shock absorber upper gasket amortisör üst contası
shock absorber upper gasket retainer amortisör üst conta tutucusu
shock block darbe takozu (tokmakta)
shock excitation şok uyarım
shock free şoksuz
shock freezing şok dondurma
shock pressure şok basıncı
shock pulse bearing tester yatak ömrü tespit cihazı
shock resistance darbe dayanımı
shock resistant darbeye dayanıklı
shock transmitter şok gönderici
shock wave şok dalgası
shock/electric elektrik çarpması
shockproof darbelere dayanıklı
shockproof watch denge çubuğu esnek mesnetler üzerine yerleştirilerek mafsalların zarar
görmesinin engellendiği saat
shoe taban
shoe ayakkabı, pabuç
shoe çarık, çarık mesnet, pabuç (fren pabucu, palet pabucu, kutup çarığı gibi)
shoe brake pabuçlu fren
shoe departure hava aralığı
shoe lining pabuç balatası
shoot ateş etmek
shoot atış
shoot atmak, vurmak
shop atölye, tamirhane, dükkan, mağaza
shop atölye
shop fabrika, tamirhane
shop atölye, dükkan, işyeri, mağaza
shop assembling fabrika montajı, atölyede montaj
shop assembly atölye montajı
shop details atölyede yapılan demir işlerine ait tafsilat resimleri
shop drawing imalat resmi
shop drawing saha resmi
shop drawing üretim detay resmi
shop equipment atölye ekipmanı
shop manual tamir kitabı
shop painting fabrika boyası
shop riveting fabrika perçini
shop traveller fabrikalarda atelyelerde veya mağazalarda kullanılan havai kren
shop welding fabrika kaynağı
shop/ex fabrikada teslim
shop/machine atölyesi/makina
shopping alışveriş
shopping center alışveriş merkezi
shore kıyı
shore payanda
shore destek
shore based radar kıyı radarı
shore line sahil hattı, deniz kıyı çizgisi
shore scleroscope dinamik sertlik ölçme aleti küçük sert bir çentik açıcının belirli bir
yükseklikten sertliği ölçülecek numune üzerine düşürülerek sıçrama yüksekliğinin taksimatlı bir
skaladan ölçülmesi şeklinde dinamik serttik ölçümü yapan alet
shoring destekleme
shoring iksa
shoring destek, destekleme elemanları, payandalı destekleme
shroud koruma sacı, siperlik, siper levhası
shroud koruma sacı, siperlik, siper levhası
short kısa
short kısa (boylu)
short 1. kısa, eksik 2. kısa devre, kontakt
short kısa devre yapmak
short açık
short eksik
short breath nefes darlığı, astma,
short circuit kısa devre
short circuit admittance kısa devre geçirisi
short circuit impedance kısa devre çelisi (empedansı)
short circuit operation kısa devrede çalışma
short circuiting kısa devre yapma
short cut kestirmeden gitmek, kestirme yol, kısa yol
short cycling kısa çevrim
short fibre grease kısa lifli gres
short haul kısa erimli
short heel contact üstten kısa temas
short link kısa baklalı
short link chain kısa bağlantılı zincir, küçük halkalı zincir
short period kısa dönem
short pile kısa kazık (rijit kazık)
short shipment noksan sevkiyat
short shipped noksan sevkedilmiş
short stroke kısa strok
short strut kısa çubuk
short time kısa süreli
short toe contact alttan kısa temas
short wave kısa dalga
short wheelbase dingiller arası kısa taşıt
short, to kısa devre yapmak
shortage yetersizlik
shortage eksiklik, noksanlık, kıtlık
short circuit kısa devre
shortcoming kusur, noksan
shortcomings eksiklikler
shortcut kısa yol
shortcut key kısa yol tuşu
short cycling kısa çevrim
short delivery eksik teslimat
shorten kısalmak, kısaltmak
shortened zone kısaltılmış zon, kısaltılmış saha
shortening kısalma
shortest focusing distance en yakın odak uzaklığı
shorthand steno
shorthand stenografi
shortlist eksik listesi, kalanlar listesi
short‐term operation kısa süreli işletme
short‐term operation kısa süreli isletme
short‐wave kısa dalga
shot vuruş
shot atış
shot atmak
shot hole 1. patlatma deliği (taş ocağı patlatmasında, patlayıcı maddeyi içine alacak boyutta ka‐
yanın içine açılan delik) 2. ateşleme kuyusu (sismik prospeksiyonda patlayıcının yerleştirildiği
sondalama kuyusu)
shot peening metalin yüzey tabakasını sertleştirmek için metal yüzeyine hava püskürtmesi
kulanılarak küçük çelik bilyaların püskürtülme işlemi
shot point atış noktası (sismik çalışmalarda patlayıcının patladıldığı nokta)
shotcrete püskürtme beton
shoulder 1. banket (bir platformun duran taşıtlara yer sağlamak, ani durumlarda kullanmak ve
kaplamaya yan destek olmak amacı ile kaplama dış kenarı ile bordür veya platformun dış dolgu,
hendek veya refüj şevi ile oluşturduğu doğrunun arasında kalan kısım) 2. omuz,
shoulder çıkıntı
shoulder omuz vermek, omuzlamak
shoulder bolt (stripper bolt) sap kısmı yatağa iyi bir uyum sağlaması için sertleştirilip taşlanan
cıvata
shoulder width banket genişliği
shoulder bir flanş veya şaftın çap veya diğer boyutlarının keskin bir şekilde arttığı bölge, omuz
shouldered bolts boyunlu bulonlar
shove 1. itme 2. küreme
shovel 1. kürek, küreklemek 2. kepçe
shovel yükleyici, kürek
shovel kürek, küreme makinası
shovel küremek
shovel boom kepçe bumu, ekskavatör şavıl bumu
shovel bucket ekskavatör şavıl kepçesi, küreme kepçesi
shovel loader kepçeli yükleyici
shovelling küreme
shovelling procedure küreme işlemi
shoving ötelenme, toplanma (trafiğin etkisiyle kaplama malzemesinin, genel olarak yüzeyin
kabarmasına sebep olacak şekilde yanal doğrultuda yerinden oynaması)
shower sağanak
shower yağmak
shower duş
shower cabinet duş kabini
shower tub duş teknesi
showroom sergi salonu
shredder kağıt öğütücü
shredder kağıt öğütücü
shrink çekme, kısalma
shrink büzülmek, çekmek, kısalmak
shrink fit sıcak geçme (ısıtmak suretiyle genişletip montajdan sonra soğutmak suretiyle elde
edilen sıkı geçme)
shrink fit sıkı geçme
shrink, to küçültmek, büzmek
shrinkage büzülme payı, çekme payı
shrinkage büzülme, rötre
shrinkage 1. büzülme, büzüşme, çekilme; 2. büzüşme derecesi, çekilme miktarı
shrinkage allowance büzülerek sıkı birleştirilecek iki elemanın her ikiside soğuk iken çapları
arasındaki fark
shrinkage coefficient rötre katsayısı, büzülme katsayısı
shrinkage crack büzülme çatlamaları
shrinkage factor sıkışma faktörü (toprak)
shrinkage index büzülme indeksi (plastik ve büzülme limitleri arasındaki sayısal fark)
shrinkage joint büzülme derzi
shrinkage limit rötre limiti, büzülme limiti (bir toprak için, azaltıldığı takdirde numunenin
hacminin de küçülmesine sebep alan maksimum su muhtevası)
shrinkage phenomena büzülme olayı, rötre olayı
shrinkage properties büzülme özellikleri, rötre özellikleri
shrinkage ratio büzülme oranı, rötre oranı
shrinkage stress büzülme gerilmesi, rötre gerilmesi
shrinking büzülme, rötre
shrinking allowance çekme payı
shrinking on dıştaki parçayı içeride kalacak parçanın içinden geçebilmesine müsade edecek bir
çapa büyümeye sahip olabilmesi için ısıtılıp bu birleşme sağlandıktan sonra soğutularak sıkı bir
birleşmenin sağlanması işlemi
shroud kılıf, örtü
shroud davlumbaz
shroud plate su türbini kepçeleri yan plakası
shroud (a) dişli çarklarda dişli yan kenarını kuvvetlendirmek için kullanılan dairesel
çember, (b) türbin kanatlarını
kuvvetlendirmek için kanatların çevresine
monte edilen ince şerit, (c) eksenel akıştı türbinlerde kanat uçlarını geçerek oluşacak gaz
kaçışını önl
shuffling karılma, devşirim
shunt paralel bağlantı
shunt şönt, paralel bağlama
shunt hat değiştirmek, yolunu değiştirmek
shunt şönt bağlantı
shunt circuit paralel devre
shunt circuit şönt devre
shunt current paralel devre akımı, şönt akımı
shunt fed paralel beslemeli
shunt resistance şönt rezistans, devreye paralel olarak sokulan rezistans
shunt series generator şönt seri jeneratörü
shunt valve by‐pass vanası
shunt winding şönt sargısı
shunt/wound paralel sarılmış
shunted devreye paralel olarak bağlanmış
shut kapamak, kapatmak
shut down kapatmak, kesmek, tatil etmek
shut down spring kapatma yayı
shut off devreyi kesmek
shut off 1. kapamak 2. motoru stop ettirmek 3. kapalı, kesik
shut off kapamak, kapatmak
shut off valve yakıt kesme valfı, kesme valfı
shutdown kapanmak, faaliyetini durdurmak
shutdown tatil etmek, durdurmak
shutdown durdurma
shut‐off valve yakıt kesme valfi
shut‐off valve kapama vanası
shutter kapak
shutter 1. kapak, sürgü, panjur, radyatör panjuru 2. örten, kapayan, kesen
shutter indirmek
shutter kapama düzeni
shutter panjur, perde
shutter kapak, kepenk
shutter kapak, sürgü, pancur, kapayıcı, kapama düzeni, obtüratör, döküm kalıbı geçmesi
shuttering kalıp
shutterstat radyatör panjur otomatiği, radyatör panjurlarını otomatik olarak açıp kapayan
mekanizma
shutting down tıkama, kapama
shutting down operation tıkama işlemi
shuttle belt conveyor tevzi konveyörü
shuttle conveyor mekik konveyör
shuttle traffic mekik trafik (akımın önce bir yöne, sonra diğer yöne mecburi olduğu trafik)
shuttle valve mekik valf
shuttle valve mekik valfı
skylight aydınlık, tepe ışığı, tepe camı, tavan penceresi, çatı feneri, kamara kaportası, aydınlık
bacası, tepeden ışıklama
simulation(modelıng) taklit, kopya, benzetim model simulasyon
sicative kurutucu, sikatif
siccative 1. kurutucu; 2. kurutucu madde
siccotabile kurutulmakla bozulmayan
siccus kurumuş kur
sick building syndrome hasta bina sendromu
sick leave hastalık izni
side taraf olmak, taraf tutmak, yan olmak
side 1. kenar 2. yan, yan taraf 3. yüz, yüzey
side 1. taraf, yüz, kenar; 2. yan taraf, vücudun sağ ve sol yanı
side arch kemer kenar, yan kemer
side bar protectors yan koruyucular
side borrow yan ariyet
side by side yan yana
side car motorsiklet sepeti
side chain çevre zinciri
side chisel yan keski
side clearance yan boşluk, uç boşluk
side cover yan sac
side cutter yan keski, yan kesici
side cutting teeth kanal açma dişleri
side ditch yarma hendeği
side door yan kapı
side dresser testere dişlerinin yana aynı miktarda yatmasını sağlayan mastar, matris, ayariayıcı
ile nerbir dişin her iki yüzünün aynı noktasına bastırılan bir mastar takımı, kullanılarak tüm
dişlerin aynı noktalarının eşit miktarda eğimini sağlayan testere takımı
side dump yan tarafa devrilmek suretiyle boşaltan tip karoseri
side dump (bucket) yandan boşaltma (kepçe)
side effect yan etki
side elevation yan görünüş
side forms yan kalıplar
side frame yarı şasi
side frames motor, kren, pompa, şaft yataklarını taşıyan ana gövde, ana çerçeve
side friction çevre sürtünmesi, yanal sürtünme, yan sürtünme, çeper sürtünmesi
side friction factor yanal sürtünme faktörü
side gate yan kapak
side gear diferansiyel aks dişlisi
side girder kenar kiriş
side hook yan kanca
side hooks tren vagonları çekme kancalarının yanında bulunan koşum kancaları
side lamp çamurluk lambası
side load yaya kaldırım yükü
side looking radar yanal gözleyen radar
side member yan eleman, yan takviye
side milling cutter kanal açma freze bıçakları
side mounted engine arrangement yana monteli motor bölmesi
side opening door yana toplamalı kapı
side panel yan kanat, yan levha
side pinion yan dişli, yan konik dişli
side plough yan bıçak
side pressure çepere yapılan basınç, yan basınç
side rail korkuluk
side rail kılavuz ray
side rail klavuz ray, karşılık ray, emniyet rayı
side railing yaya kaldırım korkuluğu
side seal yan conta
side section yan taraf, yan kesit
side sectional crosscut yanal kesit
side sectional view yandan kesilmiş olarak görünüş
side sheet yan kapak
side shift carriages yana kaydırmalı tablalar
side slope şev (bir dolguda platformun dış kenarı ile doğal zemin, yarmada ise hendek tabanı ile
doğal zemin arasında uzanan eğik yüzey)
side span yan açıklık, kenar açıklık
side spray yan parça etkisi
side strip yol kenarı şeridi, çim şeridi (yolun kenarında, çok kere ağaçlı, çim veya fundalık olarak
yola paralel uzanan, kaplamasız toprak parçası)
side tool iş parçası boyunca yanal olarak hareket ettirilebilir kesme yüzü yanda olan takım
side track yürüyüş
side valves motor bloğu yan cidarı içersine monte edilen dikey valf
side view yandan bakış, yan görünüş
side wall yan duvar
sideband yanbant
sideband suppression yanbant bastırımı
sidebars kenar çubukları
sideboard bowl kazan yan bölmesi
sidelit screen yandan aydınlatılmış ekran
sidelooking radar yana bakan radar
siderant aniden oluşan, aniden gelişen, birden gelişen
sideshift yana kaydırma
sidesway collision yandan çarpmalı, açılı çarpmalı kaza
side swipe accident yandan çarpmalı kaza
sidewalk trotuvar, yaya yolu, yaya kaldırımı (yolun sadece yayaların kullanımına ayrılmış kısmı)
sidewalk yaya kaldırımı
sidewalk area yaya kaldırımı alanı
sidewalk load yaya kaldırım yükü
sidewalk loading yaya yükü
sidewalk railing yaya kaldırım korkuluğu
sidewalk width yaya yolu genişliği
sidewall 1. yan duvar 2. iç çeper, yan cidar, araç lastiğinin yanağı
sideway force coefficient enine fren katsayısı (serbest olarak dönen ve hem enine, hem boyuna
hareket edebilen bir tekerleğin bir yol üzerindeki kayma direncini ölçmeye yarayan, tekerlek
düzlemine dik gelen kuvvetlerin tekerlek üzerindeki yüke oranı olarak ifade edilen katsayı)
sideways yana doğru, yan tarafa
siemens (S) geçirgenlik, iletkenlik birimi=1/n
sieve elek, kalbur, elemek
sieve süzgeç
sieve analysis elek analizi (deney elekleriyle yapılan bir çeşit tane büyüklüğü analizi)
sieve aperture elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı
sieve curve elek eğrisi
sieve number elek numarası
sieve opening elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı
sieve shaker elek sarsağı, elek sarsma aleti
sieve test of emulsion asphalts emülsiyon asfaltları için elek deneyi (bir emülsiyon içerisinde
dağılmamış veya iri taneler halinde dağılmış şekilde bulunan asfalt miktarını ölçen deney)
sieving eleme
sieving (sifting) elekten geçirmek elemek
sieving machine eleme makinası
sift elekten geçirmek, elemek
sift, to elemek
sifting plant elek tesisatı
sight 1. görme; 2. görüş kuvveti, görme yeteneği; 3. gözün görebildiği mesafe, görme alanı
sight distance görüş uzaklığı, görüş mesafesi (belli bir yükseklikteki bir gözün yol üzerinde ve
bakışını trafik yönünden ayırmaksızın, belli yükseklikte bir cismi görebildiği uzaklık)
sight glass gözetleme camı
sight glass/flow gözetleme camı/akış
sight restriction görüş engeli
sight/after görüldükten sonra
sight/at görüldüğünde
sight‐feed lubricator (a) damlaların görülebilmesi için bir depodaki yağı damla halinde cam bir
borudan besleme yapan damla beslemeli yağlayıcı, (b) pompadan gelen yağ, görülebilir damlalar
halinde içi su ile dolu cam tüp içersinde yükselerek yağ borusuna akarak yağlama görevI yapar
sighting distance görüş uzaklığı
sign imzalamak
sign 1. işaret, belirteç, simge 2. imza, imzalamak
sign marka
sign im
sign işaret, araz, belirti
sign tabela
sign bit işaret biti
sign character işaret damgası
sign digit işaret sayamağı
sign magnitude arithmetic işaret‐genlik aritmetiği
sign off, to; sign out, to oturumu kapatmak
sign on oturum açmak
sign post işaret direği, tabela direği
signal işaret vermek
signal sinyal, işaret, işaret vermek
signal sinyal, işaret; im
signal amplifier sinyal yükselteci
signal analysis sinyal (işaret) çözümleme
signal bus sinyal barası
signal comparator sinyal karşılaştırıcı
signal components sinyal bileşenleri
signal conditioning sinyal (işaret) iyileştirme
signal constellation sinyal (işaret) yıldızkümesi
signal control ışıklı işaretlerle kumanda, sinyalizasyon (ışıklı işaret cihazlarıyla trafiğe kumanda
edilmesi)
signal converter sinyal (işaret) çevirgeci
signal element sinyal (işaret) öğesi
signal face ışıklı cephe (fenerin, yalnız bir yönden gelen trafiğe kumanda edecek şekilde yapılmış
parçası)
signal flow graph sinyal (işaret) akış çizgesi
signal generator sinyal (işaret) üreteci
signal head fener, lamba (bir, iki, üç veya fazla yön için bir veya daha fazla sayıda ışıklı
cephelerin hepsine birden verilen isim)
signal indication ışıklı işaret (bir ışıklı ünitenin veya aynı anda birkaç ışıklı ünitenin ışıklanması)
signal interference ratio, sir sinyal (işaret) karışma oranı
signal inversion sinyal (işaret) evirme
signal lamp sinyal lambası
signal lamp socket sinyal lambası duyu
signal lamp socket spring sinyal lambası duyu yayı
signal lamp switch sinyal lambası düğmesi
signal light sinyal lambası, işaret amacıyla kullanılan ışık
signal light control direksiyon sinyal lambaları kumanda şalteri
signal reconstruction sinyalin geriçatılması
signal regeneration sinyal (işaret) onarımı
signal to noise ratio, snr sinyal (işaret) gürültü oranı
signal violation sinyal ihlali
signalization sinyalizasyon
signalized sinyalize olmuş
signalized junction sinyalize kavşak
signalling imleşim, sinyalleşme
signalling current imleşim (sinyalleşme) akımı
signalling frequency imleşim frekansı (sıklığı)
signalling information imleşim (sinyalleşme) bilgisi
signalling interworking imleşimde (sinyalleşmede) birlikte çalışma
signalling message imleşim (sinyalleşme) iletisi
signalling message discrimination imleşim iletisi sınıflaması
signalling network imleşim (sinyalleşme) şebekesi
signalling point imleşim (sinyalleşme) noktası
signalling route imleşim (sinyalleşme) yolu
signalling system imleşim (sinyalleşme) dizgesi
signalling time slot imleşim (sinyalleşme) zaman dilimi
signatory imzalayan, imza sahibi
signature imza
signboard tabela, yafta
signed imzalanmış
signed number işaretli sayı
signer imzalayan
signet mühür
signet mühürlemek
significance anlamlılık
significant mühim, önemli
significant anlamlı, önemli
significant belirgin
significant depth proje derinliği
significant digit önemli sayamak, anlamlı basamak
significant figure anlamlı şekil
significant properties esas özellikler, belirleyici özellikler
signification anlam
signifier gösteren
sign‐off oturumu kapamak
sign‐on oturumu açmak
signpost işaret direği
signum function imlev, işaret işlevi
silage silolamak
silage ambarlama, depolama
silence sessizlik
silencer susturucu
silencer baffle susturucu bölmeleri, suyun veya yağın yolunu değiştirmek için kullanılan engeller
silent sessiz
silent chain ekskavatör ana tambur zinciri
silent chain sessiz zincir, bu zincirler ağır yüklerde ve hızın 8m/s den fazla olduğu durumlarda
kullanılır
silent chain bkz. chain sessiz çalışan zincir
silently sessizce
silica silis
silica silisyum, silis, çakmak taşı toprağı
silica gel silis jeli, silis peltesi
silicate silikat
silicate asit silisit tuzu
siliceous silisli, kuvarslı
siliceous hard limestone silisli sert kalker
siliceous limestone silisli kalker, kumlu kireçtaşı
siliceous material silisli malzeme, kuvarslı malzeme
siliceous silt kumlu silt
silicic silisyum oksidine ait veya bunu havi
silicic acid silisik asit, silikon
silicic anhydride silisyum dioksit
silicious 1. silis’e benzeyen; 2. silis’ten oluşmuş, silisli
silico‐calcareous brick silis ve kalkerli tuğla
silicon 1. silisyum 2. silikon
silicon steel silisli özel çelik
silicones su çekme özelliği bulunmayan organik bileşikler
silk ipek
silk insulated ipek izolasyonlu
silk insulated cable ipek izolasyonlu kablo
silk insulation ipek izole
sill denizlik
sill ahşap altlık, denizlik, pervaz, kenar
sill pencere eşiği
sill mounted grille eşiğe monteli menfez
sill, mud bkz. mud sill
sill‐mounted grille parvopet ızgarası
silo bunker, silo
silo pressure silo basıncı
silt toprak mil ile doldurmak
silt ince kum, bozuk çamur, silt (doğal olarak suda tortu şeklinde birikmiş mineral tanecikler,
tane boyutu sedimentolojik olarak 006‐0002 mm arasındaki mineral tanecikleri)
silt mil, ince kum
silt toprak mili
silt content silt içeriği
silt deposit silt birikintisi
silt fraction silt fraksiyonu, silt yüzdesi
silt layer silt tabakası
silt lens silt mercekleri
silt parting ince silt tabakası, silt tabakası, silt damarı
silt sample silt numunesi
silt, siliceous bkz. siliceous silt
siltation siltlenme
silty siltli
silty clay siltli kil
silty gravel siltli çakıl
silty sand siltli kum
silty soil siltli zemin
silvatic ormana ait
silver gümüş kaplamak
silver gümüş, sim
silver plate gümüş mutfak eşyası
silvering gümüş kaplama
silviculture ağaçlandırma
similar benzer
similar figures benzeş şekiller
similar matrices benzeş matrisler
similarity benzeşim
similarity şekil veya yapı bakımından birbirine benzeme, benzerlik
similarity transformation benzerlik dönüşümü
similarly benzer şekilde
similitude benzerlik
simple basit
simple yalın
simple band brake basit bantlı fren
simple beam basit kiriş
simple circuit basit devre
simple flexure basit eğilme
simple fraction basit kesir
simple function basit fonksiyon
simple harmonic motion yalın harmonik (uyumcul) devinim
simple harmonic motion basit armonik hareket
simple harmonic motion (SHM) basit harmonık hareket, bir noktanın sabit bir açısal hız ile bir
çember etrafında dönerken bu noktanın çember çapına iz düşüm olarak oluşturduğu harekete
basit harmonik hareket denir
simple hook basit kanca
simple interest basit faiz (belirli bir dönem için belirli bir sermaye üzerinden hesaplanan faiz)
simple pole yalın kutup
simple preposition basit önerme
simple profile basit veya düzgün profil
simple root yalın kök
simple shear basit kesme, direkt kesme
simple span basit açıklık
simple statement basit önerme
simple steam‐engine basit buhar makinesi buharın başlangıç basıncından egzoz basıncına
genleşmesini tek bir kademede yaptığı buhar makinesi
simple supported beam basit mesnetli kiriş
simple twisting basit burulma
simplest form en sade biçim
simplex tek yönlü
simplex tek maddeden oluşmuş, basit, sade
simplex circuit simplex devre (bağlantı)
simplex circuit tek yönlü çevrim
simplex communication tek yönlü iletişim
simplex mode simpleks işletme
simplicity basitlik
simplification sadeleştirme, basitleştirme
simplified basitleştirilmiş
simplified concrete canal lining basitleştirilmiş beton kanal içi kaplaması
simplify basitleştirmek
simplify sadeleştirmek
simplifying sadeleştirme
simulate benzetim yapmak
simulate canlandırmak
simulate, to benzetim kurmak, benzetim yürütmek, benzetimlemek
simulated annealing benzetimli tavlama
simulation benzetim, taklit
simulation game benzetim oyunu
simulation run benzetim yürütümü
simulator benzetici
simultaneous eşanlı
simultaneous eş zamanlı, aynı anda
simultaneous aynı zamanda olan, eş zamanda yapılan
simultaneous aynı zamanda meydana gelen, simultane
simultaneous operation eşanlı işletim
simultaneous operation eş zamanlı işlem
simultaneous system hemzaman sistem, senkronizasyon (belli bir trafik akımına, aynı zamanda,
bütün cihazların daima aynı işaretleri verdiği sistem)
simultaneously aynı zamanda, aynı anda, eşzamanlı
simultenous eşanlı
sine bar açısal ölçümleri lineer ölçümlere dönüştürerek veren ölçüm aleti, ölçümlerin hassasiyeti
çubuk uzunluğunun ve bir uçta bulunan yükseltme mastarının hassasiyetine bağlıdır
sine curve sinüs eğrisi
sine law sinüs teoremi
sine wave sinüs dalgası
single tek, yalnız
single (one) pipe system tek borulu sistem
single acting tek etkili
single acting compressor tek etkili kompresör
single acting cylinder tek etkili silindir
single acting steam hammer tek etkili buharlı tokmak
single action circuit arrangement tek konumlu devre aranjmanı
single address instruction tek adresli komut
single axle tek dingil
single axle tek dingilli
single board computer tek kartlı bilgisayar
single byte instruction tek sekizli (baytlı) komut
single cell box culvert tek gözlü kutu menfez
single channel per carrier taşıyıcı başına bir kanal
single chip computer tek yongalı bilgisayar
single circuit line, tek hat
single column bent tek kolonlu köprü ayağı
single concentrated load tekil yük
single curve teeth involüt dişli profil
single cut tek sıra dişli
single cylinder tek silindirli
single cylinder engine tek silindirli motor
single duct system tek kanal sistemi
single flange tek flanşlı
single footing münferit temel
single frequency operation tek frekanslı işletim
single gear bir pinyon birde dişli çarktan oluşan dişli mekanizma
single glazed window normal pencere
single grouser shoe tek tırnaklı pabuç
single grouser track shoe tek tırnaklı palet pabucu
single head wrench tek ağızlı anahtar
single input multiple output, simo tek girdili çok çıktılı
single instruction, multiple data tek komut çoklu veri
single landslide tekil heyelan
single lane tek şerit
single lane traffic tek şerit trafik (taşıtların bir şeritte tek yönde peş peşe hareket etmelerinin
zorunlu kılınması)
single layer construction tabakanın bir defada serilip sıkıştırıldığı inşaat yöntemi
single leaf damper tek kanatlı klape
single lever bowl‐apron control tek levyeli kova‐kapak kumandası
single line diagram tek hat şaması
single mode fiber tek kipli lif
single mode spectral analysis tek modlu spectral analiz yöntemi
single orifice nozzle tek delikli tip enjektör püskürtme memesi
single over head camshaft (SOHC) üstten tek eksantrikli
single package paket tip
single package cooling unit paket tip soğutma ünitesi
single package heat pump paket tip ısı pompası
single pass tek geçişli
single phase tek safhalı, tek fazlı, monofaze
single phase (voltage) source tek evreli kaynak
single phase current tek fazlı akım
single piece tek parça, yekpare
single plate clutch tek diskli debriyaj, tek safhalı kavrama
single plunger pump tek plancerli dizel enjektör pompası
single precision tek duyarlı
single precision tek duyarlıklı
single purchase tek bir dişli veya makaradan oluşan kaldırma düzeneği
single rail tek raylı korkuluk
single reduction tek redüksiyonlu
single reduction tek tahvilli
single row tek sıralı
single row annular ball bearing tek sıra bilyalı yatak
single shank tek şanklı, tek tırnaklı
single shank ripper tek dişli riper
single shoe brake tek pabuçlu fren
single shot flip‐flop tek durumlu kapan
single shovel tek kepçeli
single sideband (SSB) modulation tek yanbant kiplenimi
single span girder tek açıklıklı kiriş
single stage tek kademeli
single stroke tek strok
single surface treatment tek tabaka asfalt sathi kaplama (herhangi bir yol yüzeyine, önce bir
tabaka asfaltın, hemen arkasından da mümkün olduğu kadar yeknesak boydaki bir tabaka
agreganın uygulanması)
single tire tek lastik
single user (operating) system tek kullanıcılı işletim sistemi
single vehicle accident tek araçlı kaza
single weight mechanical limiting speed mekanik olarak çalışan tek ağırlıklı hız sınırlandırma
regülatörü
single wire circuit tek telli devre
single‐acting tek etkili
single‐acting compressor tek etkili kompresör
single‐acting engine tek tesirli makine, iş akışkanının pistonun bir tarafında tesirli olduğu
pistonlu makınalar bu tip makınalar ilk imal edilen buhar makineleri ve buhar çekiçlerinde
kullanılmıştır
single‐acting piston tek tesirli piston iş akışkanı ile sadece bir tarafından temas eden piston
single‐acting pump tek tesirli pompa, münavebeli, birbiri ardı gelen stroklarda akışkan basan
pompa
single‐beat escapement kronometre ve çift maşalarda olduğu gibi denge kolunun münavebeli
titreşimlerden uyarı (impuls) aldığı maşa
single‐cylinder engine tek silindirli motor, (a) tek buhar silindiri ve volan içeren motor, (b)
araştırma amacı veya sulama amacı için kullanılan tek silindirli motor
single‐cylinder machine (yankee machine) parlatılmış sıcak silindir üzerine sıkıştırılan (pres
edilen) ıslak kağıtların bir çevrimde kurutulup tek yüzeylerine yüksek şeffaf sır çekildiği makine
single‐duct air conditioning plant tek kanallı klima tesisi
single‐duct system tek kanallı sistem
single‐end end mills tek taraflı parmak freze bıçağı
single‐glazed window tek camlı pencere
single‐grain structure tek boyutlu taneli yapı
single‐leaf damper tek kanatlı damper
single‐mixed aggregate tek boy karışık agrega (tanelerinin büyük kısmı dar limitler arasında
kalan agrega)
single‐occupancy vehicle tek yolculu taşıt
single‐phase tek fazlı, monofaze
single‐pipe system tek borulu sistem
single‐plate clutch tek plakalı debriyaj
single‐plate clutch tek plakalı kavrama, tek plakalı debriyaj
single‐ported slide valve bkz. slide valve
single‐purpose road tek amaçlı yol (yalnız belli bir trafik türünün kullanmasına ayrılmış, yaya
yolu, otobüs yolu, bisiklet yolu vb yol)
single‐size material tek boy malzeme (tanelerinin büyük kısmının boyutu dar limitler arasında
kalan malzeme)
single‐stage tek kademe
single‐start screw thread tek, sürekli helisel oluğa sahip vida dişi
single‐start thread gövdesi etrafında sarılan tek bir helisel yive sahip vida dişi
single‐threaded screw tek dişli vida
single‐user tek kullanıcılı
single‐wire transmission line tek telli iletim hattı
singular tekil
singular matrix tekil matris
singular point tekil nokta, tekillik noktası
singular solution tekil çözüm
singularity tekillik
singultation hıçkırık tutması
sink atık su kanalı, lavabo
sink eviye
sink batırmak, batmak, gömülmek
sink alış noktası, yutak
sink 1. eviye, musluk taşı 2. batmak, batırmak, suya daldırmak
sink saatlerde mafsal delikleri yakınında yağlayıcı yağı tutan yan küresel çukur
sinkage batma, çökme, göçme
sinker havşa
sink‐hole yeraltı boşluğu
sinking batma
sinking engines maden kuyulannı kazma için kullanılan makine
sinking of caisson kesonun indirilmesi
sinking pump maden kuyusu tulumbası, maden kuyularından veya temellerden su boşaltmak
için kullanılan tulumba
sinking velocity çökelme hızı, çökme hızı
sinter katılaşma, topaklaşma
sinter sinter
sinter yapışarak katılaşmak
sinter sinterlemek
sintered metal sinterlenmiş metal
sintering sinterleme
sintering çöreklenme, külçeleşme
sintering sinterleme, külçeleme
sinuous yılankavi, dalgalı, dolambaçlı
sinus sinüs
siphon sifon
siphon 1. bir ucu uzun eğri boru; 2. birkabdan diğerine hava basıncı ile su boşaltmağa mahsus
eğri boru, sifon; 3. bazı kabuklu hayvanların içinden su çektiği veya dışarıya su verdiği organ; 4.
sifon ile su çekmek, sifondan geçirmek veya geçmek
siphonage sifon işlemesi
siren siren, canavar düdüğü
sirvene sentetik kauçuk (keçe malzemesi)
sirvis leather kösele (keçe malzemesi)
site yer
site yerleşmek
site yer, mevki, saha, mahal, arazi, işyeri, şantiye, ören yeri
site şantiye, yapım alanı
site site
site agent şantiye sorumlusu
site amplification zemin büyütmesi
site assembly şantiye montajı
site coefficient arazi katsayısı
site effect arazi etkisi
site evaluation arazi değerlendirmesi
site investigation arazi etüdü, arazi araştırması, arazi incelemesi
site investigations, geological bkz. geological site investigations
site manager şantiye şefi
site map plankote
site of construction inşaat sahası, şantiye
site of the work iş yeri
site plan yerleşim planı
site plan plankote
site preparation saha hazırlıkları, şantiye hazırlıkları
site visit certificate yer görme belgesi
sitting room oturma odası
situated mukim
situation konum, yer
status yer, durum, vaziyet
six‐corner altı köşe, altıgen
size ölçü, büyüklük, boyut
size punto
size boy, büyüklük
size ölçü, hacim
size boyut, ebat
size consist boyut dağılımı
size distribution granülometri
size factor boyut katsayısı
size of batch harmanın büyüklüğü, karışımın büyüklüğü
size of mixer karıştırıcının boyutu
size of sample numune boyutu
size of soil particles zemin parçacıklarının boyutu
size of specimen numune boyutu
size of the voids boşlukların boyutu
size özellikle geometrik büyüklükleri belirten umumi bir terim, ayrıca ağırlık, kapasite, beygir
gücü, verim vs ‘yide ihtiva eder
sized tasnif edilmiş
sizing boyutlandırma
skate paten
skate kızak, ayak kızağı, paten, kızak demiri
skeleton çatı, iskelet
skeleton line su ayırma çizgisi
skeleton structure iskelet yapı
skeleton type bucket iskelet tipi kepçe
sketch kroki, taslak
sketch şema, kroki, resim, taslak, skeç
sketch map plan taslağı, taslak harita
skew verev, verevlik, eğik, paralel kenar şekilli, eğilme, eşkenar dörtgen şeklini alma
skew çarpık
skew kaykı
skew eğik
skew angle verevlik derecesi, verevlik açısı
skew bevels (skew bevel gears) eksenleri (şaft eksenleri) aynı düzlemde olmayan mahruti
(konik) dişliler
skew bridge verev köprü
skew line aykırı doğru
skew lines bırbırlenne ne parelel olan nede birbirlerini kesen ve sadece bir ortak dik çizgiye
sahip olan iki doğrusal hat
skew symmetric matrix eksi bakışımlı matris
skew, distortation çarpıklık
skewback üzengi (kemerde)
skewed verev
skewed bridge bkz. skew bridge
skewed transverse joints enine derzler
skewness yamukluk (olasıl.); kayıklık
ski lift kayakçıları karlı dağ tepelerine taşımak içim kullanılan havai taşıma hattı kablolu kabin
(teleferik) veya kablolu sandalye (vargel) olabilir
skid kaydırma takozu, takoz
skid kaydırmak
skid kaymak, patinaj yapmak
skid kızak
skid 1. kaymak, patinaj yapmak 2. kızak, tespit şasisi, motor tespit bloğu, motor kızağı
skid chain patinaj zinciri
skid hazard kayganlık tehlikesi (kaplamanın, ıslak olduğu zaman kayganlaşmasına sebep
olabilecek herhangi bir kusurlu durumu)
skid lid kask
skid loader kayma kumandalı yükleyici
skid resistance tester yol yüzeyinin kaymaya karşı direncini ölçen cihaz
skid steer cold planer kayma kumandalı soğuk planya makinesi (asfalt frezesi)
skid steer loaders mikro yükleyici
skidder kaydırıcı, itici, skider
skidding kayma, patinaj, savrulma (tekerleklerin yuvarlanması yerine, kayması sebebiyle
sürücünün taşıt üzerindeki hakimiyetini kaybetmesi olayı)
skidding distance fren izi, kızak fren uzunluğu (bütün tekerlekleri frenlenerek dönmez hale
getirilmiş bir taşıtın durmak için aldığı yol)
skid‐resistance kayma direnci, kayganlığa karşı direnç
skill ustalık
skill yetenek, kabiliyet, beceri, hüner
skilled deneyimli, tecrübeli
skilled yetenekli, kabiliyetli, kalifiye
skilled laborer kalifiye işçi
skilled labour deneyimli işçilik, tecrübeli işçilik
skim köpüğünü almak
skimming sıyırma
skin kabuk
skin friction yüzey sürtünmesi, yanal sürtünme, yan sürtünme, çeper sürtünmesi
skin friction of a pile bir kazığın yüzey sürtünmesi, bir kazığın çeper surtünmesi
skin plate alın plakası
skin resistance çevre direnci (kazıklarda)
skip atlamak, motorun ateşlemede tekleme yapması, teklemek
skip (skep) (a) malzeme nakli için vargellerde veya krenlerde kullanılan kova (b) bir kuyu veya
boşluktan yukarıya maden veya kömür çıkarabilmek için kullanılan klavuzlu metal kutu
skip distance atlama uzaklığı
skip graded sekmeli dane dağılımı
skip, to atlamak, sıçramak
skipping tekleme, tekleme yapan, tekleyen
skirt etek
skirt piston eteği
skirt kenar
skirt board yan levha
skirt board kenar tahtası
skirting süpürgelik
skirting heater konvektör
skirting heater (bkz. basebord heater) etek ısıtıcı, süpürgelik
skull kafatası, kronyum, cranium
sky gök, gök yüzü
sky roof açılır tavan
sky wave iyonosferik dalga
skylight aydınlık
skylight dam ve çatı üstündeki pencere, tepe penceresi
skyline ufuk çizgisi
skyscraper gökdelen
slab plak, döşeme, köprü döşemesi, tabliye
slab levha, yassı levha
slab bottom plak altı, plak alt yüzeyi, döşeme altı
slab bridge plak köprü
slab fixed at the four edges dört kenarı sabitleştirilmiş ankastre döşeme
slab footing plak temel
slab foundation plak temel
slab riprap tahkimat plağı
slab supported at the four edges dört kenarı mesnetli plak
slab top plak üstü, plak üst yüzeyi, döşeme üstü
slabbing machine dilme makinesi
slabbing demir kütüklerini buharlı çekiç (şahmerdan) kullanarak lehva haline getirmek
slack gevşemek, gevşek bırakmak, boşlamak, boşluk, gevşek kısım
slack gevşek, laçka
slack toz kömür, kömür tozu, kömür ocağı
slack serbestlik
slack adjuster otomatik fren yayı
slack adjuster boşluk ve gevşekliği ayar tertibatı, palet gerdirme cıvatası, fren ayar cırcırı
slack anthracite küçük ebat antrasit, toz antrasit
slack side gevşek, laçka, boş, tahrik kayışı alt kısmı
slack strand gevşek şerit
slack variable arttıran yapay değişken
slacken gevşemek
slackness boşluk, laçkalık
slag klinker
slag curuf haline gelmek
slag cüruf (metal filizlerinin indirgenmesinde yan ürün olarak oluşan ve silisyum dioksit ile kireç
veya diğer bazlardan ibaret olan, erimiş veya yarı erimiş halde bir bileşik)
slag bucket cüruf kepçesi
slag bunker curuf bunkeri
slag discharge curuf boşaltma
slag discharge curuf atma, çıkarma, boşalma
slag fill cüruf dolgu
slag formation curuf oluşumu
slag layer curuf tabakası
slag removal curuf alma
slag tongs curuf (kaldırma) kıskacı
slag wool curuf yünü
stainless steel paslanmaz çelik
slake kuru zeminin suda dağılması
slaked lime sönmüş kireç, kalsiyum hidroksit
slaking of clay kilin parçalanması
slaking of quick‐lime sönmemiş kirecin parçalanması, kirecin söndürülmesi
slant eğim/yana doğru
slant yana yatmak
slant eğik
slant height yan yükseklik
slanted pile eğik kazık
slash eğik çizgi
slat çıt, tiriz
slat lama, palet
slat conveyor paletli götürücü
slat conveyor lehvalı taşıyıcı, tablalı taşıyıcı, lehvalı‐zincirti taşıyıcı
slate kömür‐kaya yatağı
slate arduvaz, taş tahta, karataş levhası (basınç metamorfizması etkisinde gelişmiş ince laminalı
kil taşı kökenli bir tür metamorfik kayaç)
slate sertlik veren
slate pencil taş kalem
slave controller takip eden kontrolör
slave file bağımlı kütük
slave mode yamak türü çalışma, yamak kipi
slave station, tributary station bağımlı uçbirim
slave terminal bağımlı uçbirim
slave unit takip eden cihaz
slaver salya, tükürük
sled kızakla kaymak, kızakla taşımak
sled kızak
sledge balyoz
sledge kızak
sledge kızak, rampa kızağı
sledge hammer balyoz, ağır çekiç
sleep uyku
sleep mode beklemede, nöbette
sleeper ana kiriş
sleeper demiryolu traversi
sleeper travers
sleeper travers, taban kirişi, ana kiriş, köprü kirişi
sleeper/concrete travers/beton
sleeping mode uyku durumu
sleeplessness uyuyamama hali, uykusuzluk
sleeve yuva, kovan
sleeve gömlek
sleeve burç
sleeve manşon
sleeve kovan, burç
sleeve bearing gömlek kovanı
sleeve bearing yatak kovanı
sleeve bearing support gömlek kovanı desteği
sleeve bearing çapına oranla daha uzun olan yatak
sleeve bushing yatak burcu, gömlek burcu
sleeve coupling kovanlı kavrama
sleeve filter hortum filtre
sleeve flange gömlek flanşı
sleeve guard koruyucu kılıf
sleeve valve engine supapsız motor, gömlek supaplı motor
sleeve wheel şaftın içersinden geçtiği ve şaft boyunca kaymasını sağlayan uzun bir göbeğe sahip
çark
sleeve, follow‐up bir sen/o sisteminde kovan, subab ve kontrollü uzuvdan oluşan kısım, sübab
kovan içersinde çalıştığı, kontrollü uzvunda kovanı, sübabı takip etmesi veya sübabın kovanı
takip etmesi için, tahrik ettiği sistem
sleeve kovan, manşon, zıvana, gömlek, iç ve dış yüzeyleri makinede işlenmiş içersine çubuk,
silindir veya pistonun girdiği silindirik eleman
sleeve bearing support yatak kovanı desteği
slenderness ratio narinlik oranı
slew savurmak
slew rate yetişme hızı (elektronik)
slew‐in cartridge valve geçmeli kartuş valf
slewing dönme
slewing crane döner kren
slewing cylinders dönen silindirler
slewing gear gezici vince dönü hareket yaptıran dişli mekanizma, bu sistem tekerlekli vinçte
bulunan halka dişli üzerinde hareket eden pinyon dişliyi döndüren düşey şaftı tahrik eden
sürtünmeli konilerden oluşmuştur
slewing mechanism döndürme mekanizması
slewing
slipping clutch kaymalı kavrama
slica silis, çakmaktaşı, kuvars kumu, silis asidi, silisik asit
slice dilin parça, kesit
slice dilim
slice dilimlemek
slice method dilim yöntemi, dilim metodu
slickenside 1. cilalı yüzey, kayma yüzeyi 2. fay aynası
slickensided hair cracks cilalı yüzlü kılcal çatlaklar
slide sürgü
slide lam, cam (mikroskop)
slide 1. heyelan, kayma 2. kızak, kaymak, sürgü, kayıcı parça
slide saydam (fotoğ.); kayma
slide kaymak
slide saydam
slide area heyelan bölgesi
slide bar vites mili, hız kutusu gezer dişlilerinin mili
slide bara sürgü çubuğu, sürgü kızağı
slide bearing kaymalı yatak
slide blocks (guide blocks, slipper blocks) motor veya pompaların piston çaprazına (kroşedine)
monte edilmiş klavuz çubuklar arasında hareket eden ve piston kolunun doğrusal hareket
yapmasını sağlayan bloklar
slide damper jaluzi tip damper
slide damper jaluzi tip ayar damperi
slide gate sürgülü kapak
slide gauge sentil, kumpas
slide guide kızak yataklaması
slide plane kayma düzlemi
slide rest lathe torna sürgü mesnedi torna kalem tutacağını taşıyan kundağa monte edilmiş
boyuna ve çaprazlama hareket eden üzerinde kanal açılmış tabla
slide rod (slide valve spindle) sürgü çubuğu, sürgü kolu
slide stroke kızak stroku
slide switch sürgülü anahtar
slide valve (a) genellikle buhar ve gaz türbinlerinde kullanılan, klasik sübablarda olduğu gibi
dönme veya yükselme yerine kayma hareketi yapan sübap, (b) dikdörtgen kapak şeklindeki
buhar makineleri emme ve egzoz sübabı, sıra ile silindirlere buhar girişini yapıp sübap
slide (a) klavuzlar arasında eğri veya düz bir yüzey üzerinde kayan (öteleme yapan) uzuv (b)
slayt cihazı, tekrarlayıcı (repeater)
slide crank chain krank biyel kinematik zinciri, üç dönel bir kayar mafsaldan oluşan kinamatik
zincir
slider sürgü, kızak
slider box yukarı akıtma imleci
slide‐valve spindle sürgü kolu, sürgü çubuğu
slideway kaydırma yüzeyi
sliding pulley kendi şaftı boyunca hareket eden klavuz kasnak
sliding kayma, kayar, hareketli
sliding sürgülü
sliding kayma
sliding bearing kayar mesnet
sliding block kayıcı gövde
sliding block mechanism kayar gövdeli mekanizma
sliding caliber sürmeli kumpas
sliding calipers bkz. sliding caliber
sliding contacts kayar değeçler
sliding damper kayar sürgü
sliding door sürgülü kapı
sliding door kayar kapak
sliding expansion joint kayar tip kompanzatör (genleşme parçası)
sliding expansion joint kayar tip kompensatör
sliding fracture kayma kırılması
sliding friction kayma sürtünmesi
sliding friction kinetik sürtünme, kayma sürtünmesi
sliding gear hız kutusu gezer dişlisi
sliding mass kayma kütlesi, kayan kütle
sliding mesh gear‐box dişli sisteminde eş çalışan dişliler bir çift dişlinin kaydırılıp yerine başka
bir dişli çiftinin sürülerek devreye sokulması ile hız değişimi sağlanan dişli kutusu
sliding mode control kayan kipli denetim
sliding motion kayma hareketi
sliding of soil along a slip plane toprağın kayma düzlemi boyunca hareketi, düzlemsel kayma
sliding plate kayıcı mesnet levhası
sliding resistance kaymaya karşı direnç, kayma direnci
sliding roof açılır tavan
sliding seat sürgülü koltuk
sliding shutter sürgülü kapak
sliding shutter disket sürgüsü
sliding sleeve kayar gömlek
sliding strength kayma direnci
sliding support kaymalı yatak
sliding support kaymalı yatak (sapport)
sliding support kayıcı mesnet, kayar mesnet
sliding surface kayma veya kesme düzlemi, kayma veya kesme yüzeyi, kayma düzlemi, kayma
yüzeyi
sliding tendency kayma eğilimi
sliding vane compressor kayar kanatlı kompresör
sliding wedge kayma kaması, kayıcı kama
sliding zone kayma bölgesi
sliding kayma, kızak yatakları üzerinde yapılan hareket
sliding‐head automatic lathe torna yatağına tespit edilmiş takım mesnedine radyal olarak monte
edilmiş olan kaleme sahip, kayar fener mesnetli torna tezgahı, her takım, kamlar ve kollar
yardımı ile önceden ayarlanan bir sıraya göre imalat işleminde görev yaparlar
slight 1. ince, narin, zayıf 2. pek az, hafif
slight drag hafif sürtünme
slight injury accident hafif yaralanmalı kaza
slight slope hafif şev, az eğimli şev, tatlı şev, tatlı meyil
slime çamur, balçık, batak toprak
slime sulu kıvam gösteren yapışkan nitelikte herhangi bir madde
sling askı, askıbandajı
sling askı kayışı, kolan
sling askıya almak
sling askı kayışı, kolan
sling sapan, askı
sling chain sapan zinciri
sling psychrometer savurmalı psikrometre
slinger atıcı, geri çevirici, toz sacı, muhafaza sacı, yağ savurucu (yağ içinde dönen millerin yağ
geri atma plakası)
slip kayma
slip kayma (motor)
slip kayış
slip kaymak
slip (pump) pistonlu makinelerde piston tarafından supürülen hacım ile gerçek boşaltılan hacim
arasındaki fark eğer boşaltılan hacim silindir içersindeki basınç büyüklüğünden dolayı fazla ise
buna negativ boşaltma denir
slip (screw propeller) mesafe ile açısal hızın (rad/s) çarpımının gerçek ileri hızı geçmesi
durumunda bu miktarın yüzde olarak ifadesi, kayma, patinaj
slip circle kayma dairesi, kopma dairesi, kırılma dairesi, dairesel kırılma yayı
slip critical joint kritik kayma yüzeyli bağlantı
slip fit kaygan geçme
slip fit kayar geçme
slip flange oynak flanş
slip form kayar kalıp
slip gauge çok hassas bir mastar takımı olup 10 cm boya kadar ölçümler yapabilir 3,4 kayar
mastar kullanılarak 0.25 um kalınlık hassasiyet ile ölçülebilir
slip jaws torna ayna çenelerinde veya mengene çenelerinde geçici alınlık
slip joint pliers ayarlı pense
slip line kayma çizgisi
slip of the bank kıyı kayması
slip off kaymak, kaymak suretiyle atmak, hız kutusunun vitesten atması
slip on flange geçmeli flanş
slip plane kayma veya kesme düzlemi
slip ring kayma halkası
slip road yan bağlantı yolu, rampa (farklı seviyeli kavşakta giriş‐çıkış, otoyola bağlanan veya
ayrılan erişme yolu)
slip surface kayma yüzeyi
slip table siyah taş, mermer veya alaşım plakanın hidrostatik süspansiyon ile konumunda
muhafaza edildiği yüksek basınç altındaki yağın tabla çevresinden hazneye akıp oradanda
hidrolik pompaya geri döndüğü kaygan masa, ağır cisimlerin yatay düzlemde titreşim analizl
slip kaymak, patanaj yapmak, kayış kayması, patana)
slippage diş kayma miktarı
slippage kayma
slippage cracks tabaka kayması çatlakları (genellikle yarım ay şeklinde olan, trafiğin aktığı
istikamete doğru yönelmiş çatlamalar)
slipper (slipper block) sürgü takozu, fren takozu
slipper brake (a) tranvay raylarına direk etkiyen elektromekanik fren, (b) vagon üzerinde
bulunan demir bloklar olup vida ve levye yardımı ile raylar üzerine bastırılarak fren görevi
görürler
slipper guides klavuz kollar, klavuz çubuklar
slipper piston etekleri kesilerek sürtünmenin ve ağırlığının azaltıldığı hafif piston
slipper seal kayar keçe
slipper fren papucu, fren takozu
slipperiness kayganlık
slippery kaygan
slippery road kaygan yol
slippery surface kaygan yüzey
slipping kayma
slit yarık
slit uzunlamasına kesmek
slit uzun kesik
slit yarmak, boylamasına kesmek veya yarık açmak, yarık, yırtık, kesik
slit 1. uzunluğuna seyreden yarık ve kesit, dar açıklık; 2. uzunluğuna yarmak, uzunluğuna kesit
yapmak
slitting saw testere freze bıçağı
sliver ince uzun parça
sliver taraklamadan sonra oluşan sürekli lif ipleri fitil yapmak, yonga, talaş, dilim
slope eğim, yokuş
slope şev
slope eğimli olmak
slope bayır, eğim, meyil
slope yamaç, rampa, yokuş, şev, meyil, eğim (bir yüzeyde, yataya göre, yüksekliğin uzunluğa
oranı olarak gösterilen eğiklik)
slope angle şev açısı
slope circle şev dairesi
slope compaction şev sıkıştırılması
slope distance eğik mesafe
slope drop‐off üstyapının orjinal bombesini kaybetmesi
slope erosion şevlerin akması, şev erozyonu
slope failure şev göçmesi, şev kırılması topuk kayması, şev kayması (şev topuğunda veya
üzerinde)
slope finishing şev düzeltme
slope finishing şev düzeltmesi
slope levelling device enlemesine eğim verme aygıtı
slope line şev çizgisi
slope of a curve bir eğrinin eğimi
slope of a dike bir sedde veya baraj şevi, bir baraj veya seddenin eğimli yüzeyi
slope of the ground arazi eğimi
slope paving şev kaplaması
slope paving concrete şev kaplama betonu
slope protection şev koruması
slope revetment şev kaplaması
slope scale eğim ölçeği
slope stability şev stabilitesi
slope stability factor şev stabilite katsayısı
slope stake şev kazığı (dolgu ve yarma şevlerinin doğal zemini kestiği etek noktalarını
belirtmede kullanılan kazık)
slope taking meyil ölçmesi
slope trimming şevlerin biçimlendirilmesi
sloped curb eğik kaldırım taşı, eğik bordür (yüzü düzlem yüzey olup, düşeyle 20 dereceden çok,
60 dereceden az açı yapan kaldırım taşı)
sloping eğimli
sloping ramp meyilli rampa
sloping side şevli bölge, eğimli bölge
sloping towards bir tarafa şevli
slot yarık, rahne, oluk, kanal
slot oluk açmak
slot yuva (donanım); dilim (zaman)
slot yarık, yiv, oluk
slot array yarık dizilimi
slot diffuser yarık tipli veriş menfezi
slot diffuser oluk tipi menfez
slot drill yassı uçlu çift kesicili veya yuvarlak uçlu işlem esnasında yanal hareket eden torna
slot hole oval delik (bir yönde serbest hareket sağlayan)
slot machine demir para ile çalışan eğlence amaçlı makine
slot radiator yarık ışıyıcı
slot reader yuvalı okuyucu
slot weld yarık kaynağı
slotted oluklu, yarıklı
slotted kanallı, oluklu
slotted crosshead kanallı çapraz mafsal, üzerinde kanal bulunan ve kanal içersinde kayan
elemanında biyel kotuna mafsallanarak doğrusal ve dönü hareketlerinin birleştirildiği buhar
makineleri kroşedi
slotted headless grub oluklu başsız saplama
slotted hopper yarıklı hazne
slotted nut taçlı somun, kopilyalı somun
slotted nut taçlı somun
slotted nut taçlı somun
slotted outlet yarıklı menfez
slotting machine (vertical shaping machine) zıvana makinesi, karşı ağırlık ile dengelenmiş düşey
hareket yapan koça sahip, tablaya doğru aşağı yönde kesme işlemi yapan takım
slotting tools zıvana makinesinde kama yeri açma kalemi, kanal açma takımı
slough 1. çamur haline gelmek, çamurlaşmak, çamur, batak toprak 2. çökme
sloughing çökme, çamurlaşma
sloughy kabuklu
slow yavaşlamak, yavaşlatmak
slow ağır, yavaş, rötarda
slow curing yavaş kürleme
slow down gaz kesmek, yavaşlamak
slow down yavaşlamak, yavaşlatmak,
hızı azaltmak
slow gear (a) krenlerde veya kaldırma
makinelerinde kullanılan çift veya çok palanga dişli sistemi, (b) yavaş hareketle güç artırımı
oluşturan torna, matkap veya diğer makinelerin geri dişli düzeneği
slow idle bkz. low idle
slow motion ağır çekim
slow motion yavaş hareket
slow setting yavaş kesilen
slow shear test yavaş kesme deneyi
slow‐curing asphalt yavaş kür olan asfalt (petrolün hafif fraksiyonlarının destilasyon yolu ile
uzaklaştırılmasından, veya bir bakiye ile ağır bir destilatın karışımından oluşmuş bir sıvı asfalt)
slow‐curing liquid asphaltic material yavaş kür olan sıvı asfaltik malzemeler (bir asfaltik bakiye
yağ veya böyle bir yağ ile kolay kolay uçmayan bir destilatın karışımı)
slowdown yavaşlatmak, devrini düşürmek
slowdown yavaşlamak
slow‐motion yavaş hareketli
sludge 1. su yüzündeki ufak buz parçaları; 2. bir sıvı içinde süspansiyon halinde katı veya yarı
katı maddelerin bulunması
sludge tortu, çamur
sludge kazan çamuru
sludge asphalt tortu asfalt (petrol destilatlarının sülfirik asit ile tasfiyesi esnasında meydana
gelen asidik çamurdan ayrılan asfaltik ürün)
sludge dewatering atık çamuru kurutma
sludge filter çamur filtresi
sludge pump çamur pompası
sludge removal çamuru alma, atma, uzaklaştırma
sludging bir eriyikten erimemiş parçaların ayrılması
slug yoğun çöküntü
slug chamber modülasyon valfi odacığı
slug flow vanadan akış
slug (a)ayak‐libre birim sisteminde kütle birimi,
(b) linotip yöntemi ile dökülen dolu çizgi tipi
sluggish zor akıcı
sluggish atıl, hareketsiz
sluggish 1. ağır ve yavaş hareket eden, uyuşukluk gösteren; 2. ağır ve yavaş gelişen
sluice havuz veya bent kapağı, bent kapısından sızan su
sluice savak
sluice gate savak kapağı, oluk kapağı
sluice valve sızıntı vanası, bent kapağı vanası
sluice valve savak vanası, oluk vanası, su kanalına düşey doğrultuda hareket eden ve su akışını
kesen plaka, kapak
sluice way savak yatağı
sluice (a) savak kapağı ile su akışı kontrol edilen savak, su kanalı (b) su türbinine veya su çarkına
su girişini sağlayan kanal, savak
slump aniden düşmek
slump yığılma, batma, göçme, çökme (betonun kıvamı)
slump cone çökme hunisi, slump konisi
slump test kıvam deneyi, çökme deneyi
slurry sıvı çamur, yumuşak batak toprak, akıcı sıvı ve katı birleşimi, bulamaç
slurry seal harç tipi sızdırmazlık tabakası
slurry trench bulamaç hendeği
slurry/cement çimento şerbeti
slush brush temizleme fırçası
small küçük
small bore system küçük delikli sistem
small bore system küçük borulu sistem
small caps küçük büyük harf
small cracks küçük çatlaklar
small fissures küçük fisürler, kılcal çatlaklar
small gear küçük dişli
small gravel küçük çakıl, ince çakıl
small lumped küçük parçalı
small repairs ufak tefek tamirat
small scale küçük ölçek
small scale map küçük ölçekli harita
small scale model tests küçük ölçekli model deneyleri
small size küçük ölçü
small sun gear küçük güneş dişli
smart card akıllı kart
smart highway akıllı karayolu
smart infrastructure akıllı altyapı
smart quotation mark akıllı tırnak imi
smart quotes akıllı tırnaklar
smart vehicle akıllı taşıt
smash parçalamak
smash ezmek, çarpma suretiyle ezilmek, yayılmak
smashed ezik, çarpılmış
smear sıvaşma
smell koku almak, kokusunu almak
smell koku alma, koklama
smelt eritmek
smelting furnace eritme fırını
smith demirci
smith‐petersen nail üç yüzlü, üzerinde oluk bulunan metal bir çivi
smock iş gömleği
smock iş gömleği giymek
smog duman ve sis karışımı
smog dumanlı sis
smoke duman çıkarmak, tütmek, duman (yakıtların eksik yanması sonucu oluşan, minik
parçacıklardan ibaret, gözle görünebilir gaz halindeki süspansiyon)
smoke duman
smoke box duman sandığı, kutusu
smoke control duman kontrolü
smoke density duman yoğunluğu
smoke detector duman dedektörü
smoke duct duman kanalı
smoke flue duman tahliye kanalı
smoke number (bkz. soot number) duman (is) sayısı
smoke screen duman perdesi
smoke stack duman bacası
smoke stack baca borusu, egzostan sonra dumanın geçtiği uç borusu
smoke test duman testi
smoke tube boiler (bkz. fire tube boiler) duman borulu kazan
smoker duman yapan veya yağ yakan makine
smoker tütün içen
smokes duman
smooth 1. düz, düzgün, düz yüzeye sahip; 2. düz yapmak, düzleştirmek; 3. yatıştırmak
sakinleştirmek, teskin etmek
smooth 1. düz, düzgün 2. yatık 3. yumuşak, pürüzsüz
smooth düzleştirmek, yumuşatmak
smooth düzgün hale getirmek, düzgün
smooth düzgün, pürüzsüz
smooth alignment düz güzergah
smooth bend düz boru dirseği
smooth bend yumuşak dönüş
smooth curve pürüzsüz eğri
smooth cushioning düzgün yastıklama
smooth off düzlemek, düzeltmek, kabasını almak, perdahlamak
smooth pile sürtünmesiz kazık, pürüzsüz yüzeyli kazık
smooth profile düzgün profil
smooth tire sırtına desen açılmayan düz araç lastiği
smooth traffic düzgün trafik
smoothing düzgünleştirme
smoothing düzleme, yumuşatma
smoothing capacitor süzgeçleme sığacı
smoothing coil şok bobini
smoothing iron yüzey düzeltme ütüsü (asfalttaki derzlerin kaynatılmasında ve yüzeyin
düzeltilmesinde ısıtılmış olarak kullanılan demirden bir alet)
smoothness düzlük, yumuşaklık
smoothness düzgünlük
smoothness constraint düzlük kısıtı
smooth‐surfaced roofing düz yüzeyli çatı örtüsü (bitümle doyurulmuş, bir tarafı veya iki tarafı
bitümle kaplanmış ve üste gelecek yüzü ince mineral malzeme ile örtülmüş keçe veya kaneviçe)
smooth‐wheel roller tambur silindir, düz bandajlı silindir
smother püskürtmek, duman halinde dağılmak
smoulder içten yanmak, alevsiz yanmak
smu çalışma saati
smudge kir, kir lekesi
smut is
snag çıkıntı, uç
snail salyangoz çalar saatlerde vurmayı kontrol etmek için kolu yavaş yavaş yukarı kaldıran veya
boşa alan kam
snailed (a) eksantrik eğriler ile oluşturulan yüzey (b) ana yayın iç sargısının bükülmeden
kancanın üzerine geçtiği kovan mili şekli
snailing saatlerdeki çarkları fazla miktarda perdahlama, parlatma işlemi
snap aniden hareketlenmek, aniden kopmak
snap yakalamak, kavramak, ani olarak birbirine geçmek suretiyle birbirini tutmak
snap çarpma sesi, şaklayıcı ses
snap action ani hareketli
snap action ani hareket mekanizması
snap action control ani hareketli kontrol
snap action mechanism ani hareketli mekanizma
snap fit yaylı tırnaklar vasıtasıyla birbirini tutma
snap gauge çeneli mastar, çap pergeli, çap mastarı bir örsü sabit, diğeri iki ayarlanabilen örse
sahip c şeklinde döküm mastar
snap in içine geçmek suretiyle aniden tutma
snap on fitting sustalı bağlama
snap on mounting sustalı bağlantı
snap pin kupilya
snap ring tesbit segmanı, yaylı tutturma bileziği
snap ring segman, tesbit segmanı
snap ring tespit segmanı
snap ring groove yaylı bilezik yuvası
snap ring pliers segman pensesi
snap ring retainer yaylı segman şeklinde tutucu
snap spring segman
snap (a) perçin deliği açmak, (b) parçaların bir kısımlarını birbirleri üzerinden veya içerlerinden
geçirmek sureti ile beraber tutma işlemi, mandallama
snap‐action control hızlı kapama kontrolü
snap‐action mechanism ani hareket mekanizması
snapshot enstantane fotoğraf
snapshot enstantane
snatch block (return block) palanga sisteminde zincirin en alt kısmında asılı olan makara,
hareketli makara
sneak current sızıntı akım
snick çentik, kırpmak
snick çentmek
sniffervalve emme valfi
snift valves hava akışına müsade eden her hangi bir akışkan geçişinde ise kapanan valf
snifting valve belirli bir basıncın üstünde hava veya akışkan boşaltmak amacı ile açılan valf
snip makasla kesmek
snip teneke makası ile kesmek
snipe tenekeci makası
snippet ufak maden parçaları, makasla kesilmiş maden parçaları
snout boring machine motor silindirlerini delmek için kıllanılan kesici uçların milin mesnetsiz
olan uzantısı üzerine tespit edildiği delme makinesi, matkap
snow kar
snow karlanma
snow and ice control centre kar ve buz mücadele merkezi (refüj mahalli bakımevi)
snow and ice dedector kar ve buz dedektörü
snow blade kar bıçağı
snow blower kar üfürücü (rotatif)
snow blower, hydraulic bkz. hydraulic snow blower
snow blowing rotatiflerle yol üzerindeki karın temizlenmesi işi
snow chain kar patinaj zinciri
snow clearing kar temizlenmesi
snow cutter kar bıçaklı rotatif
snow cutter with side plough yan bıçaklı kar rotatifi
snow dedector kar detektörü
snow fence kar siperi, kar parmaklığı, kar çiti
snow flow rüzgarın karı üfürmesi, rüzgarda karın yol üzerinde girdaplaşması
snow load kar yükü
snow marker kar işaretleme direği
snow melting system kar eritme sistemi
snow plough kar bıçağı, kar açma ve temizleme bıçağı, kar temizleyicisi (yollardaki karı küremek
için bir makine, genellikle bir kamyona veya traktöre takılan parça)
snow plow karkürer, kar küreği
snow plug kar kürüme
snow pole kar direği
snow removal kar temizleme, kar mücadelesi
snow shed çığ tüneli
snow shoe kar ayakkabısı
snowdrift kar toplanması, kar birikmesi, kar yığılması
snowmobile kar arabası
snowslip çığ
snowstorm tipi
snowy karlı
snr sinyal (işaret) gürültü oranı
snub tel halat ile durdurmak
snub pulley baskı kasnağı
snubber (snub) tel halat freni sistemin önceden tespit edilen miktarda hareketi esnasında
devreye girmeyen ve bu yer değiştirme miktarına erişilmesi anında devreye giren hareket
sınırlayıcı sistem
snug tam oturmuş
soak ıslatmak, suya batırmak, sırılsıklam olmak
soak ıslatma/tam
soakaway atık kanalı
soaked suya boğulmuş
soap sabun, sabunlaşmak
soapstone sabun taşı
soapy 1. sabunlu; 2. sabuna benzer, sabun gibi, sabunumsu
social 1. toplumsal, sosyal; 2. kümeler halide büyüyen veya yetişen, toplu halde yaşayan
social benefit sosyal fayda (belirli bir ekonomik karar sonucu bütün toplumun refahında
meydana gelen artış)
social cost sosyal maliyet (herhangi bir ekonomik faaliyetin, toplumsal açıdan sözkonusu olan
maliyeti)
social discount rate toplumsal iskonto oranı (kamu yatırımlarının uzun dönemde yaratacağı
faydanın bugünkü değerini hesaplamaya yarayan oran)
social environment sosyal çevre
social housing sosyal konut
social impact sosyal etki
social insurance sosyal sigorta
social science sosyal bilimler
social security sosyal güvenlik
social surplus sosyal artık
society of automotive engineers (sae) otomotiv mühendisliği kurumu
socket priz
socket soket, yuva, priz, elektrik devresi çıkışı, bilya vb küresel mafsal başlarının oturdugu
küresel yuva, elektrik ampul duyu, lokma anahtarı başlıkları
socket delik, oyuk, yuva
socket duy
socket soket, fiş, yuva
socket soket, kovan
socket adapter 1. lokma anahtar başlıklarını değişik uçlu kola uyduran ara parça, cırcır anahtarı
2. küçük amerikan tipi elektrik fişini normal prizlere uydurmak için kullanılan ara fiş
socket and bracket duy ve braket
socket and cable duy ve kablo
socket bearing cone and cup perno yatakları
socket head bolt alyen başlı civara
socket head screw alyen başlı vida
socket wrench lokma anahtarı
socket oyuk, delik, yuva, piriz duy
socketed pile ucu gömülmüş (tespit edilmiş) kazık
soda soda, korbonat dö sodyum, hidroksit dö sodyum
soda ash susuz sodyum karbonat
sodic sodyumlu
sodic clay sodalı kil
soffit kiriş
soffit alt yüzey
soffit alt yüz
soft yumuşak, gevşek
soft bomb yazılım bombası
soft clay yumuşak kil
soft computing yapay zeka ile hesaplama
soft copy elektronik kopya
soft copy photogrametry sayısal fotogrametri
soft crash bilgi yitirmeden çöküş
soft decision yumuşak karar
soft error geçici hata
soft failure geçici bozukluk
soft fragments yumuşak kısımlar
soft fragments of aggregate agreganın yumuşak parçaları
soft function key programlanır işlev tuşu
soft ground yumuşak zemin, zayıf zemin, dayanımsız zemin
soft iron ham demir
soft layer yumuşak tabaka
soft lead kalay, lehim
soft limiter yumuşak kırpıcı
soft marl yumuşak marn
soft metal yumuşak metal, motor yatağı metali, basit metal
soft modem yazılıma dayalı modem
soft rock yumuşak kaya
soft rubber ham tabii kauçuk, yumuşak lastik
soft shorting kısmi kısa devre
soft soldering yumuşak lehim
soft start yumuşak kalkış
soft steel yumuşak çelik
soft stratum yumuşak tabaka
soft tuff yumuşak tüf
soft tyre havası inik lastik
soft water yumuşak su
soft water kireçsiz temiz saf su
soften yumuşamak, yumuşatmak
soften yumuşatmak, suyun kirecini almak
softened yumuşatılmış, kireci alınmış
softener yumuşatıcı madde (sert suyu yumuşatan kimyasal madde gibi)
softener yumuşatıcı
softener yumuşatıcı madde, plastikleştirici madde, su filtresi
softening sertliğini giderme, yumuşatma
softening yumuşama, yumuşatma
softening yumuşama
softening point yumuşama noktası (bir maddenin tespit edilmiş deney şartları altında özel bir
yumuşaklık derecesine eriştiği sıcaklık)
software yazılım
software aided yazılım destekli
software bomb yazılım bombası
software development yazılım geliştirme
software development cycle yazılım geliştirme çevrimi
software development library yazılım geliştirme kütüphanesi
software documentation yazılım belgeleme
software engineer yazılım mühendisi
software feature yazılım özniteliği
software house yazılım evi
software library yazılım kütüphanesi
software life cycle yazılım yaşam çevrimi
software lockout programla koruma
software maintenance yazılım bakımı
software package yazılım paketi
software piracy yazılım korsanlığı
software protection yazılımla koruma
software release yazılım sürümü
software reset yeniden başlatma (yazılımla)
software reset yeniden başlatmak (yazılımla)
software security yazılıma dayalı güvenlik
software security measure yazılım güvenlik önlemleri
software system yazılım sistemi
software tool yazılım aracı
software vandalism yazılım vandallığı
softwared programlanmış
softwood iğneli ağaç, ibre yapraklı ağaç
SOHC bkz. single over head camshaft
soil toprak, zemin
soil aggregate karışık zemin, zemin agregası, toprak agrega karışımı
soil aggregate properties zemin agregası özellikleri
soil amplification factor zemin büyütme faktörü
soil analysis toprak analizi (toprak numunelerine ve toprak etüdlerine ait sonuçların
laboratuvarda incelenmesi)
soil anchor zemin ankrajı
soil auger toprak burgusu (toprağı delmek veya topraktan numune almak için kullanılan,
dönerek çalışan bir alet)
soil bag toprak torbası
soil binder bağlayıcı toprak
soil characteristics zemin özellikleri, zemin karakteristikleri
soil classification toprak sınıflaması (toprakları, özel niteliklerine göre sınıflandıran bir sistem)
soil colloids zemin kolloidleri
soil compaction zeminin sıkıştırılması, toprağın sıkıştırılması
soil composition zemin bileşimi
soil compression zemin sıkışması, toprak sıkışması
soil concrete kil betonu, toprak betonu
soil conditions zemin koşulları
soil conditions zemin şartları, zeminin karakteri
soil constants zemin sabitleri
soil constituents zemin bileşenleri
soil core zemin karot numunesi, karot numunesi, çekirdek numunesi, karot
soil creep zemin sünmesi
soil data zemin verileri, zemin doneleri
soil embankment toprak dolgu, toprak imla
soil engineering zemin mühendisliği
soil exploration zemin etütleri, zemin araştırmaları, zemin incelemesi
soil formation toprak yapısı, toprak oluşumu
soil fractions zemin bileşenleri, zemin parçacıkları
soil grain properties zemin tane özellikleri
soil humidity zemin nemi
soil identification zemin tanımlaması
soil improvement zeminin iyileştirilmesi, zeminin ıslahı
soil in place doğal zemin, doğal toprak, doğal yerinde zemin
soil investigations zemin etütleri, zemin araştırmaları
soil layer zemin tabakası, toprak tabakası
soil liable to scour oyulabilen zemin
soil map zemin haritası
soil mass zemin kitlesi, toprak kitlesi
soil mechanics zemin mekaniği
soil mechanics laboratory zemin mekaniği laboratuvarı
soil mixture karışık zemin, zemin agregası, zemin karışımı, toprak karışımı, agrega
soil moisture zemin nemi, zemin rutubeti
soil mortar kil harcı, toprak harç
soil nailing zemin çivilemesi
soil of fluvioglacial origin flüvioglasial menşeli zemin
soil of glacial origin buzul menşeli zemin
soil particles zemin tanecikleri
soil pressure toprak itkisi, toprak basıncı, zemin basıncı
soil pressure at rest sükunetteki toprak basıncı, sükunetteki zemin basıncı
soil profile toprak profili, zemin profili (etüt çizgisi boyunca, birbirini izleyen sondaj
çukurlarında rastlanan toprak tiplerini gösteren dikey kesit)
soil properties zemin özellikleri, zemin karakteristikleri
soil reaction zemin reaksiyonu
soil reconnaissance zemin etütleri, zemin
araştırmaları
soil resistance zemin direnci
soil sample zemin numunesi, deney numunesi, deney için karot
soil sampler toprak numunesi alıcısı
soil stabilization zemini iyileştirme, zemin stabilizasyonu, toprak stabilizasyonu
soil stabilization by electro‐osmosis zeminlerin elektro‐ozmosla stabilizasyonu
soil stabilization by freezing dondurma yöntemi ile zemin stabili‐zasyonu
soil stabilization with bituminous materials bitümlü toprak stabilizasyonu
soil stabilization with tar katranlı toprak stabilizasyonu
soil stabilizer toprak stabilize edici, toprak stabilize edici madde
soil stratification tabaka dizisi, toprak tabakalaşması, tabakaların birbiri ardından gelmesi
soil stratum zemin tabakası, toprak tabakası
soil strength zemin dayanımı
soil stress zemin gerilmesi
soil structure zemin yapısı, toprak yapısı
soil structure interaction zemin yapı etkileşimi
soil structure, erratic bkz. erratic soil structure
soil survey toprak etüdü (arazide mevcut olan toprak tiplerinin ve bulundukları şartların
araştırılması ve kaydedilmesi)
soil suspension asıltı, zemin su karışımı
soil swell zeminin şişmesi
soil testing zemin deneyleri
soil testing laboratory toprak deneyleri laboratuvarı, zemin deneyleri laboratuvarı
soil vibrator vibratörlü zemin sıkıştırıcısı, titreşimli zemin sıkıştırıcısı
soil wedge zemin kaması, toprak kaması
soil‐cement toprak‐çimento, çimento ile iyileştirilmiş toprak
soil‐retaining structure istinat duvarı, zemin tutucu yapı
soil‐supported structures zemince taşınan yapılar
sol güneş
sol‐air temperature bütün mevcut atmosferik şartların etkileşimi sonucu bir eve (haneye) giren
ısının aynısını direk güneş radyasyonu ve hava akımı şartlarının mevcut olmadığı durumda
sağlayan sıcaklıktır
solar güneş
solar güneş ile ilgili
solar güneşe ait
solar 1. güneşe ait; 2. güneşe benzeyen, solaris
solar air temperature güneşli hava sıcaklığı
solar air temperature güneşli dış hava sıcaklığı
solar altitude güneş yükseklik açısı
solar cell güneş pili
solar cell covering factor güneş hücresi örtme faktörü
solar cell packing density güneş hücresi alan kullanım oranı
solar cell series resistance güneş pili seri direnci
solar cell short circuit current güneş pili kısa devre akımı
solar cell/hybrid güneş pili/hibrit
solar chimney power station güneş rüzgar santralı
solar collector güneş kollektörü
solar collector aperture güneş kollektörü girişi
solar collector/air cooled güneş kollektörü/hava taşıyıcılı
solar collector/concentrating güneş kollektörü/ışın yoğunlaştırıcılı
solar collector/flat plate güneş kollektörü/düz yüzeyli
solar collector/liquid cooled güneş kollektörü/sıvı taşıyıcılı
solar constant güneş (solar) sabiti
solar cooker güneş ocağı
solar declination güneş açısı
solar energy güneş enerjisi
solar furnace güneş fırını
solar gear planet dişli mekanizmanın merkezinde bulunan dişli, güneş dişli
solar heat gain güneş enerjisinden ısı kazanımı
solar heating güneş ısıtma
solar irradiance radyasyonu/güneş
solar irradiance (solar radiation) güneş ışıması (radyasyonu)
solar month ay
solar panel güneş paneli
solar panel güneş enerji paneli
solar photovoltaic cell, güneş pili
solar pond güneş havuzu
solar radiation güneş ısıması
solar sensor güneş sensörü
solar spectrum güneş tayfı
solar system güneş sistemi
solar thermal power station helyotermik santral
solar thermal pump güneş pompası
solar water heating güneş enerjili su ısıtıcısı
solar year güneş yılı
solar güneşe ait, solar
solarium güneş banyosu, yapılan cam ile kapalı yer, solaryum
solarisation güneş ışığına maruz bırakma
solation bir gel’in sıvı hale gelmesi
solder lehimlemek, lehimle tutturmak, lehim
solder lehim yapmak
solder lehim, lehimlemek
solder lehim, lehim malzemesi
solder paste lehim macunu
solder together lehimle birleştirmek
soldered lehimli
soldered joint lehim bağlantısı, dikişi
soldered joint lehimli bağlantı
soldering lehimleme, lehimcilik
soldering acid brush lehim asit fırçası
soldering iron havya
soldering paste lehim pastası, lehim macunu
soldering/hard lehim/sert
soldering/soft lehimi/kalay
soldering/tin lehimi/kalay
soldier beam göğüsleme kirişi
sole 1. tek, bir tek, yegane, yalnızca, sadece 2. taban, tabanlık
sole ayak tabanı
sole plate mesnette putrel altı besleme levhası
sole plate (sole) altlık, taban lehvası, taban plakası deniz motorları taban plakası
sole source tek bir firmadan sağlanan teklif
solenoid solenoid
solenoid sarmal bobin, solenoit
solenoid magnet dolanaçlı mıknatıs
solenoid switch selenoid şalter, marş şalteri
solenoid valve selenoit (manyetik) valf
solid üç boyutlu
solid 1. sulp, katı, pek; 2. cisim, sulp cisim
solid som, katı
solid katı, rijid, sağlam, som
solid kesiksiz
solid anchor block som ankraj bloğu, som ankraj kütlesi
solid asphalt katı veya sert asfalt
solid bituminous materials katı bitümlü malzemeler (25°c’de 5 sn müddetle 100 gr yük
uygulandığında penetrasyonları 10’dan fazla olmayan bitümlü malzemeler)
solid body katı cisim, sert cisim, esneme payı olmayan blok
solid bond doğrudan bağlama (kablo)
solid bronze som bronz
solid bronze thrust washer çelik kılıflı aşınma plakası
solid conductor som iletken
solid constituents of soil zeminin katı bileşenleri
solid error kalıcı hata
solid fuel katı yakıt, katı yakacak
solid geometry uzay geometri
solid ground sağlam zemin, dayanıklı zemin
solid head tek parça dökülmüş silindir bloğu veya silindir silindir kafası sökülüp takılamaz
solid line sürekli çizgi
solid material sedimanlar, katılar, sağlam madde, sağlam malzeme
solid modelling katı cisim modellemesi
solid of revolution dönel cisim
solid particles katı taneler, katı parçacıklar
solid phase katı faz
solid phase condensation katı faz yoğuşması
solid shaft dolu mil
solid smokeless fuel dumansız yakıt
solid spandrel dolu tampon
solid state katı hal, katı durum
solid state amplifier katıhal yükselteci
solid state components katıhal bileşenleri
solid state device katıhal aygıtı
solid state display katıhal ekran
solid state memory katıhal bellek
solid state physics katıhal fiziği
solid suspendee süspansiyon halindeki katı danecikler
solid tire dolma lastik
solid triangular eye hook yekpare hamut
solid type railing masif tip korkuluk
solid volume mutlak hacim, boşluksuz hacim, katı hacim, katı kısmın hacmi
solid waste katı atık, çöp (katı özellikleri taşıyan her türlü atık madde)
solid web dolu gövde
solidarity dayanışma
solidary dayanışma
solidification katılaşma, katılaştırma
solidify katılaştırmak, katılaşmak
solidifying katılaşmak, katılaştırma, sertleştirme, dondurma
solidity etki oranı
solidity katılık
solid‐liquid somutlaştırılmış sıvı
solidness katılık
solidus kesir işareti
solifluction donmuş zeminin çamurlaşarak akması
soling blokaj
solitary yalnız, ayrı bulunan, grup halinde olmayan, soliter, solitarius
solo driver tek sürücü
solstice gündönümü
solubility suda erime yeteneği, eriyebilme
solubility çözünürlük (asfalt çimentosu içerisindeki bitüm içeriğini tayin eden deney)
solubility çözülebilirlik, eriyebilirlik
solubility çözünürlük
solubilisation çözünürleştirme
soluble çözülebilir, eriyebilir, eriyebilen
soluble constituents çözülebilen birleşim elemanları
solute çözünmüş madde
solute bir sıvıda erimiş olan madde, eriyik, erimiş
solute suction eriyik emmesi
solution çözelti, eriyik; çözüm
solution çözülmüş madde, eriyik
solution çözüm
solution gas solüsyon gaz
solution of chemicals kimyasal çözelti, kimyasal eriyik
solution set çözüm kümesi
solve çözmek, halletmek
solve çözmek, problemi çözmek
solve an equation denklem çözmek
solvent çözgen
solvent 1. eritici, çözücü; 2. eritici sıvı, eriyik
solvent eritici madde
solvent extraction process çözücü ile ayırma suretiyle arıtma usulü
solvent refining sıvı hidrokarbon ve çözücülerin arıtımı
soma gövde
soma vücut, beden
somal bedeni, somatik
some bazı
sonar deniz radarı
sonic ses hızında
sonic sesle ilgili
sonic barrier ses duvarı
sonics ses bilimi
sonometer ses ölçen alet, sonometre
sonometer ses ölçer
sonorous sesli, sedalı, sesi aksettiren, tannan
sonorous sesli
soot arrester is tutucu
soot arrester kurum tutucu
soot blower is körüğü
soot blower kurum üfleyici
soot number is numarası
soot removal kurum temizleme
soot removal is ayırma
soot test is testi
soot test kurum testi
soothe yatıştırmak, teskin etmek, hafifletmek (ağrı veya acıyı)
sophistic sofistik
sophisticate sofistike
sophisticate bir madde içine, saflığını bozulmak üzere diğer bir madde ilave etmek, başka madde
karıştırmak
sorption emme, (adsorbsiyon) yüzeyde toplama (absorbsiyon) çıkarıp atma (kusma)
(dısorpsiyon) ion değişimi, ion atılımı (çıkarma) ion geciktirme, kimyasal absorbsiyon ve diyaliz
(tahlil) işlemlerin hepsini içersine alan bir terimdir
sorptive capacity absorbsiyon yapışma gücü, adsorbsiyon kabiliyeti veya kapasitesi
sorptivity su tutma özelliği
sort 1. tür, çeşit 2. sıralamak, tasnif etmek, ayıklamak
sort ayıklamak, sıraya sokmak
sort key ayıklama anahtarı
sort sequence sıralama ardışımı
sort sequence ayıklanan dizi, sıralanan dizisi
sort, to ayıklamak, sıralamak
sorting criteria ayıklama ölçütü
sos programlanmış yağ analizi
SOS imdat çağrısı (sos)
sough bir dolgudaki şevin eteğinde bulunan ve yüzey sularını uzaklaştırmak için yapılmış
hendek
sound gürültü
sound 1. seda, ses; 2. ses çıkarttırarak muayene etmek; 3. sonda ile muyaene etmek
sound 1. ses 2. sağlam, kuvvetli, kusursuz, sıhhatli 3. sondalamak, sondaj yapmak
sound ses çıkarmak
sound sağlam
sound kusursuz
sound absorber ses yutucu
sound absorption gürültü emme
sound absorption gürültü yutma
sound absorption coefficient ses emiş katsayısı
sound absorption material sesi soğurucu madde
sound attenuation gürültü zayıflatma
sound attenuator gürültü yutucu
sound attenuator gürültü zayıflatıcı
sound barrier ses duvarı
sound card; sound board ses kartı
sound carrier ses taşıyıcısı
sound control gürültü kontrolü
sound control ses kontrolü
sound drilling ses ile sondaj
sound energy ses enerjisi
sound energy flux ses enerji akısı
sound insulation ses izolasyonu
sound insulation ses yalıtımı
sound intensity ses şiddeti
sound level ses seviyesi
sound power level ses gücü seviyesi
sound pressure ses basıncı
sound pressure level ses basıncı düzeyi
sound pressure level ses basıncı seviyesi
sound proofing ses karşı koruma
sound propagation sesin yayılışı
sound propagation sesin yayılımı
sound reduction gürültü azaltılması
sound reduction sesin azaltılması
sound reflection ses yansıması
sound rock sağlam kaya
sound spectrum tayfı/ses
sound spectrum gürültü spektrumu (tayfı)
sound velocity ses hızı
sound wave ses dalgası
sound ses, sonda, mil, ses vermek, ses çıkarmak, benzemek
sound/source of ses kaynağı
sound/velocity of ses hızı
sounding sondaj, sondalama, su derinliğini ölçmek, iskandil
sounding device sondaj aleti, sonda, konik uçlu penetrometre, sıkılık ölçme aleti
sounding line kesit çizgisi, sondaj sıra çizgisi
sounding rod sondaj çubuğu, sondaj tiji
sounding test penetrasyon deneyi, konik uçlu penetrasyon deneyi, penetrometre deneyi
sounding tools sondaj aletleri
soundness sağlamlık, dayanıklılık
soundness of aggregate agrega sağlamlığı
soundness test don deneyi (malzemelerin dona karşı dayanımının deneyi)
soundproof ses geçirmez
sour ekşi, acı
sour gas asitli gaz
source kaynak, herhangi bir şeyin çıktığı veya elde edildiği kaynak
source menşe
source kaynak
source köken
source acceptance malzeme kaynağının kabulü
source acceptance testing malzeme kaynağı kontrol deneyleri
source coding kaynak kodlaması
source current kaynak akımı
source document kaynak belge
source file kaynak kütüğü
source language kaynak dili
source material kaynak madde
source of energy enerji kaynağı
source of error hata kaynağı
source of light ışık kaynağı
source of sound ses kaynağı
source program kaynak program
source program library kaynak program belgeliği
source rock ana kaya
source routing kaynaktan yol atama
source voltage kaynak gerilimi
south güney
south east güney doğu
south pole güney kutbu
south west güney batı
southing güney istikameti, güney koordinatı
southpaw solak
southward güneye doğru
spgr özgül yoğunluk
spht özgül ısı
spa kaplıca
space mahal
space ara, aralık, mesafe, boşluk, spatium
space 1. yer, aralık, açıklık, aralık ile yerleştirmek 2. uzay, boşluk 3. yaya akışında veya
kuyruğunda, sqft/yaya cinsinden yayalara sağlanan ortalama alan
space aralık bırakmak
space mekan
space boşluk, aralık
space kapalı alan
space 1. uzay; 2. uzam; 3. ara, boşluk
space bar ara çubuğu
space character aralık damgası
space charge uzay yükü
space code boşluk kodu
space communication uzay iletişimi
space cooling mahal soğutması
space cooling kapalı alan soğutması
space cooling mahal soğutması
space curve uzay eğrisi
space diversity uzam çeşitlemesi
space division uzam bölüşümü
space division switching uzam bölüşümlü anahtarlama
space geometry uzay geometri
space heater elektrik sobası
space heater gaz sobası
space heating mahal ısıtması
space heating oda ısıtma, hacim ısıtma
space invariance uzamda değişmezlik
space lattice kristal yaprağı
space mean speed uzunluğa bağlı ortalama hız, ortalama seyahat hızı, kesin ortalama hız
(karayolu kesim uzunluğunun araçların ortalama seyahat zamanına bölünmesiyle hesaplanan
trafik akımının ortalama hızı)
space requirement mahal (hacim) ihtiyacı
space requirement mahal gereksinimi
space station uzay istasyonu
space time diagram zaman uzaklık diagramı
spacecraft uzay aracı
spacer bilezik, iki parça arasında aralık sağlayan parça, baga, burç
spacer şim, pul
spacer ara halkası
spacer ara levhası
spacer bolt ayar civatası
spacer plate ara plakası, ayırma plakası
spacer plate ara plaka, pul plakası
spacer ring ara boşluğu sağlayan halka segman
spacer shim layner, boşluk ayarı için kullanılan ince levhalar
spacer washer aralık rondelası
spaceship uzay gemisi
spacing aralık, açıklık
spacing aralık bırakma
spacing aralıklı olarak yerleştirme, aralarını boş bırakma, aralık, ara uzaklık (trafik şeridinde
birbirini takip eden iki aracın ön tamponları arasındaki mesafe)
spacing aralık
spacing mesafe, uzaklık
spacing aralık bırakma
spacing center to center merkezler arasındaki uzaklık
spacing (a) bir profildeki düzgün olmayan çıkıntılar arasındaki ortalama mesafe (b) bir
ışparçasında delikler arası mesafe, aralık
spacious geniş
spacious ferah
spade bel
spade bellemek
spade‐nose rock bucker kaya kazı kepçesi
spading şişleme (betonda)
spall ufak parça taş, parçalama, parçalanmak
spalling kabarıp dökülme, parçalanma
spalling rock dökülen kaya
span yayılmak
span 1. kollar yana açıldığı zaman iki el arasında kalan mesafe; 2. karış; 3. süre
span köprü açıklığı, iki mesnet arasındaki uzaklık, açıklığı bir yapı ile geçmek, çelik halat ile
donatmak
span ayak açıklığı
span açıklık,
span germek, karışlamak
span ölçüm erimi; direk açıklığı
span design açıklık hesabı
span error erim hatası
span length açıklık boyu
span roof balık sırtı çatı
span roof eğimli çatı
span(o) (ön‐ek), çok az, kıt, dar, eksik, az, seyrek, nadir, kıtlık, yokluk, azlık, eksiklik, noksanlık
spandrel tempan
spandrel arch dolgulu kemer
spandrel beam hatıl kirişi
spandrel wall tempan duvarı
spanner ara bağlama şasisi, çapraz şasi, anahtar, somun anahtarı
spanner anahtar
spanner açık ağızlı anahtar
spanner vida anahtarı
spanner wrench tırnaklı anahtar, büyük somunları sıkmak için özel anahtar
spare yedek, fazla
spare part yedek parça
spare parts list yedek parça listesi, yedek parça kataloğu
spare parts manual yedek parça kataloğu
spare tyre stepne, yedek lastik
spare tyre valve yedek lastik supabı
spare tyre valve extension tube yedek lastik supabı şişirme hortumu
spare tyre stepne, yedek lastik
spare wheel stepne, yedek tekerlek
spare wheel anchor plate stepne tespit plakası
spare wheel anchor plate washer stepne tespit plakası rondelası
spare wheel hub stepne poyrası
spare wheel hub cap stepne poyra kapağı
spare wheel mounting plate stepne tespit plakası
spark kıvılcım, kıvılcım oluşturmak
spark ark, kıvılcım
spark ateşlemek, kıvılcım saçmak
spark arrester kıvılcım kafesi
spark arrestor kıvılcım siperi
spark coil kıvılcım bobini
spark coil bkz. ignition coil
spark condenser motor ateşleme devresi meksefesi, motor ateşleme devresi kondansatörü
spark gap ark aralığı
spark gap buji tırnak aralığı
spark gap kıvılcım atlama aralığı, elektrik akımının atladığı uçlar arasındaki açıklık
spark igniter buji, kıvılcım üreten
spark plug ateşleme bujisi, buji
spark plug air gap buji tırnak açıklığı
spark plug cable buji kablosu
spark plug cable terminal buji kablosu terminali
spark plug gap buji tırnak aralığı
spark plug gasket buji contası
spark plug gauge buji mastarı
spark plug tap buji kılavuzu
spark plug wrench buji anahtarı
spark timing ateşleme ayarı
sparking plug buji, ateşleme bujisi
sparking‐plug (sparfc) buji, kıvılcım tapası
sparkle kıvılcım, parıltı
sparkle kıvılcım saçmak, parlamak
sparkling parlayan
spark‐quench kıvılcımönler
spatial uzamsal
spatial uzaya ait
spatial sınırları belli yer, bölge, aralık veya boşlukla ilgili
spatial coordinates uzaysal koordinat
spatial filter uzamsal süzgeç
spatial frequency uzamsal frekans (sıklık)
spatial quantisation uzamsal nicemleme
spatial resolution uzamsal çözünürlük
spatial vision uzamsal görme
spatiotemporal zaman‐uzamsal
spatula spatula, bıçak
speaker hoparlör
speaker konuşmacı
speaker phone hoparlörlü telefon
speaker recognition konuşmacıyı tanıma
specialise özel bir maksat için geliştirmek
special hususi
special özel
special özgü
special agreement works protokollu işler, özel anlaşmalı işler
special case özel durum
special cement özel çimento
special character özel damga
special delivery özel ulak
special environmental protection area özel çevre koruma bölgesi
special function özel fonksiyon
special internal fit‐up iç kısmı özel surette monte edilmiş
special protection area özel koruma bölgesi
special provision özel koşul
special provisions özel şartlar
special purpose özel amaç
special tool özel takım, alet
specialist mütehassıs, uzman
specialisation uzmanlaşma
specialise uzmanlaşmak
specialise ihtisas yapmak, uzman olmak, bir konuda uzmanlaşmak
specialised tools özel takımlar
specially özellikle
specialty letter özel bir durum ifade eden harf
specialty, speciality ihtisas
species tür
specific kesin
specific 1. özgül, özel, öz 2. kesin, açık, belli, belirli, belirgin
specific belirli, belirlenmiş
specific açık
specific bulk density birim hacim ağırlık, hacimsel özgül birim ağırlık (bir malzemenin belirli bir
sıcaklıktaki, geçirimli geçirimsiz tüm boşlukları dahil, birim hacminin havadaki ağırlığı)
specific cargo container özel kargo konteyneri
specific conductivity özgül iletkenlik
specific deformation özgül deformasyon veya şekil değiştirme
specific difference tür farkı
specific emission özgül salım
specific emission özgül emisyon
specific energy özgül enerji
specific energy/gross ısıl değer/üst
specific energy/net ısıl değer/üst
specific enthalpy spesifik entalpi
specific enthalpy özgül entalpi
specific fuel consumption özgül yakıt tüketimi
specific gravity özgül ağırlık
specific heat özgül ısı
specific heat flow ısı akış yoğunluğu
specific heat izafi sıcaklık, özısı (a) bir malzeme kütlesinin sıcaklığını 1° derece yükseltmek için
gerekli ısı miktarının aynı kütle miktarına sahip referans bir cismin sıcaklığını 1° arttırmak için
gerekli olan ısı miktarına oranı (b) işlem esnasında ne faz nede kimy
specific humidity özgül nem
specific resistance özgül direnç
specific speed (a) 1 ayak yükseklik altında (su düşüşünde) 1 beygir gücü üretebilmek için su
türbininin dönme hızı, (b) 1 ayak basınçta 1 galon su basan bir pompanın dakikadaki devir sayısı
specific surface özgül yüzey
specific surface of the grains tanelerin özgül yüzeyi
specific volume özgül hacim
specific weight özgül ağırlık
specifically özellikle
specification özellik
specification makine veya cihazın özellikleri, makine veya cihazın kendine has ölçüleri
specification şartname
specification spesifikasyon, veriler, özellikler
specification özellik, değer
specification belirtim
specification language belirtim dili
specifications şartname, özellikler, şartlar
specificity özel etken oranı özgüllük
specify belirlemek, belirtmek
specimen örnek, numune, model, misal
specimen numune, zemin numunesi, deney numunesi, karot
specimen of signature imza sirküleri
specimen signature imza örneği
specimen, size of bkz. size of specimen
specs spesifikasyon, şartname
spectacles gözlük
spectator seyirci
spectral tayf, tayfla ilgili
spectral acceleration spekral ivme
spectral behaviour spektral davranış
spectral congestion spektral kalabalık
spectral leakage spektral sızma
spectral line spektral çizgi
spectral power density izgel güç yoğunluğu
spectral rolloff izgel (spektral) etekler
spectral velocity spekral hız
spectrometer spektrometre
spectrometer prizmadan geçişini takibenkırılan ışınların dalga boyunu ölçen araç, spektrometre
spectrometry bir spektrumda çizgilerin yerlerini belirtme
spectrophotometer sektrofotometre: 1. ışık hissini spektrum vasıtasiyle ölçen alet; 2. boyalı bir
eriyiğin içindeki madde miktarını o eriyiğin geçirdiği ışık miktarından hesap eden alet
spectrophotometry spektrofotometrel kullanma (bilgisi)
spectroscop tayf gösterici, spektroskop
spectroscope güneş v.s. ’nin ışığını inhilal ettiren ve yedi renge ayırıp gösteren alet, spektroskop
spectrum izge, spektrum
spectrum tayf
spectrum güneş tayfı
spectrum ışığın prizmadan geçreken yedi renge ayrılmasından meydana gelen renkli şerit
spectrum analyzer izge (spektrum) çözümleyici
spectrum/heat tayfı/ısı
spectrum/solar tayfı/güneş ışığı
spectrum/thermal tayfı/ısı
spectrum/ultraviolet mor ötes tayfı, tayf/ ultraviyole
spectrum/x‐ray tayfı/x‐ışını
specular reflection aynasal yansıma
speculation kurgu, spekülasyon
speculative spekülatif
speech amplifier ses amplifikatörü
speech analysis söz çözümleme, konuşma analizi
speech coding konuşma işaretlerinin kodlanması, söz kodlama
speech recognition söz tanıma, konuşma tanıma
speech recognition konuşma tanıma
speech scrambler konuşma çırpıcı
speed 1. hız, sürat 2. vites 3. hızlanmak, hızlandırmak
speed hızlanmak, hızlı gitmek, süratli gitmek
speed devir hızı
speed adjusting hız ayarı
speed adjusting screw hız ayar vidası
speed adjustment hız ayarı
speed change lane hız değiştirme şeridi (taşıtların düz giden trafik şeridine giriş veya
çıkışlarında hızlarını azaltmaları veya arttırmaları için kullanılan yardımcı trafik şeridi)
speed cones hız değiştirme konisi, hız değiştirme mahrutu
speed control hız düzenleme cihazı
speed control hız denetimi
speed control hump hız kesme tümseği
speed converter concentrator hız değiştiren yoğunlaştırıcı
speed dialling hızlı arama
speed distribution hız dağılımı
speed enforcement hız denetimi
speed flow relation hız‐akım ilişkisi
speed fluctuation hız dalgalanması
speed governor hız regülatörü
speed handle hız kolu
speed indicator bkz. speedometer, tachometer
speed indicator hız göstergesi, kilometre saati
speed limit hız sınırı, hız limiti
speed limiter hız sınırlama tertibatı
speed limiting hız sınırlaması
speed measurement hız ölçümü
speed of convergence yakınsama hızı
speed of diffusion hızı/yayılma
speed of distribution hızı/dağılım
speed of drawdown of the water su alçalma hızı
speed of entry giriş hızı
speed of exit çıkış hızı
speed of falling hızı/düşme
speed of light hızı/ışık
speed of rotation hızı/dönme
speed of rotation bkz. speed dönü hızı
speed of sedimentation çökeltme hızı, çökme hızı
speed of sound hızı/ses
speed pulleys (speed cones) farklı şaftlar üzerinde bulunan kademeli iki kasnağın oluşturduğu,
kayışın kaydırılması sonucu, farklı hız oranlarının elde edildiği kasnak çifti
speed record sürat rekoru
speed regulation hız regülasyonu, hız düzenleme
speed regulator hız regülatörü
speed selector lever vites kolu
speed sensing power steering (ssps) hıza duyarlı hidrolik direksiyon
speed up hız vermek, süratlendirmek
speed variator hız değiştiricisi
speed violation hız ihlali
speed, rate hız
speed hız doğrusal veya eğrısel bir yörünge üzerinde alınan yolun hareket süresine bölümüne
hız denir, açısal hız ise birim zamandaki devir sayısı olarak ifade edilir
speed/air hızı/hava
speed/average hız/ortalama
speed/commercial hız/ticari
speed/full hız/tam
speed/high hız/yüksek
speed/supersonic hız/ses üstü
speeder spring çabuklaştırma yayı
speedometer hız saati, takometre
speedometer hız göstergesi, hızölçer, kilometre sayacı
speedometer adaptor hız göstergesi kablosunun hız kutusu bağlanma rakoru
speedometer back dial hız göstergesi arka kadranı
speedometer bezel hız göstergesi çerçevesi
speedometer bezel gasket hız göstergesi çerçevesi contası
speedometer cable hız göstergesi kablosu
speedometer cable clamp hız göstergesi kablosu kelepçesi
speedometer cable clamp mounting clip hız göstergesi kablosu kelepçesinin tespit mandalı
speedometer cable lubricant hız göstergesi kablosu yağı
speedometer dial hız göstergesi kadranı
speedometer drive gear hız göstergesi tahrik dişlisi
speedometer drive pinion hız göstergesi tahrik konik mili
speedometer drive pinion oil seal hız göstergesi tahrik konik mili keçesi
speedometer drive pinion sleeve hız göstergesi tahrik konik mili rakor flanşı
speedometer drive shaft hız göstergesi tahrik mili
speedometer drive shaft housing hız göstergesi tahrik mili kovanı
speedometer housing hız göstergesi yuvası
speedometer lens hız göstergesi camı
speedometer light hız göstergesi lambası
speedometer light conductor hız göstergesi lambası iletkeni
speedometer pinion hız göstergesi dişlisi
speedometer pointer hız göstergesi ibresi
speedometer pointer cap hız göstergesi ibresi başlığı
speedometer pointer counterbalance hız göstergesi ibresi karşı ağırlığı
speedometer centrifugal, mekanik hız ölçerler genellikle sanrifuj, kronometrik veya manyetik tip
olabilirler ikinci tip, alınan bir mesafenin zamana bölümünü hesaplamak için saatin çalışma
prensibine göre çalışmaktadır üçüncü tip ise hava boşluğunda manyetik bir ala
speedometer hız ölçucü, sürat gösterici taşıtların dişli kutusuna veya şaftlarına monte edilen ve
genellikle km/h veya mile/h birimi ile hız belirten takometre
speedometer/chronometric takometre/ kronometrik
speedometer/magnetic takometre/ manyetik
speeds (a) bir kasnakta veya konideki kademe sayısıdır (b) torna aynası veya makinenin dönme
hızı, birim zamandaki devir sayısıdır
speedway yarış pisti
spell hecelemek
spell checking yazım denetimi
spelling yazım
spelling checker; spell checker yazım denetleyicisi
spelling dictionary yazım kılavuzu
spelter çinko
spelter coating çinko kaplama
spend harcamak
spend fışkırtmak
spheral küresel
sphere küre
sphere‐ küre anlamı veren birleştirici
sphere of influence etki küresi
sphere/exterior of kürenin dışı
sphere/interior of kürenin içi
sphere/volume of kürenin hacmi
spherical küresel
spherical kürevi, küreye ait, küresel, sphericus
spherical aberration yuvarsal sapınç
spherical bearing küresel yatak
spherical bearing küresel yatak, küresel mesnet
spherical bottom su haznesinde alt küresel döşeme
spherical coordinate küresel koordinat
spherical coordinates küresel koordinatlar
spherical earth particle küresel toprak parçacığı
spherical joint küresel bağlantı
spherical joint küre mafsal
spherical joint küresel mafsal
spherical particles küresel taneler
spherical roller bearing bilyalı rulman
spherical roller bearing fıçı masuralı yatak
spherical roller bearing bilyalı rulman
spherical roller thrust bearing eksenel oynak makaralı yatak
spherical roller‐bearing bkz. roler‐ bearing
spherical top su haznelerinde üst küresel döşeme
spherical trigonometry küresel trigonometri
spherical valve küresel vana
spherical wave yuvarsal dalga
spherically seated block küresel yataklanmış blok
spherics küresel geometri
sphero (ön‐ek), 1. yuvarlak, küresel; 2. küre
spheroid küremsi cisim
spheroid 1. küresel, kürevi, spheroides; 2. küresel cisim
spheroidal küremsi
spheroidal küresel
spherometer küresel yüzeylerin kıvrıntılarını ölçmeğe yarayan alet, sferometre
spherometer küre ölçer
spherometer küre ölçücü, yuvarlaklık derecesini ölçücü, belirti bir sıfır noktadan konkav ve
konveks yüzeylerin yüksekliklerini ölçmek için kullanılan merkezi mikrometre vidalı ölçüm aleti
spherule kürecik
spider istavroz, mafsal istavrozu
spider istavroz şaftı
spider gear diferansiyel istavrozu dişlileri
spider joint istavroz mili mafsalı
spider kit istavroz tamir takımı
spider kızartma tavası, üç ayaklı sehpa, çark kolları, kasnak kolları, üç köşe tezek kırma tırmığı,
döküm maça kafesi
spigot fıçı tapası
spigot muf
spigot muflu bağlantı
spigot tapa, tıkaç
spigot and socket joint muflu ve soket bağlantı
spigot and socket joint muflu bağlantı
spigot bearing eksenleri aynı olan iki şaftı taşıyan ve bunların birbirlerinden bağımsız hareket
etmesini sağlayan yatak
spike kara çivi, iri çivi, sivri uç, delgi zımbası
spike cayırtı, ani gürültü
spike doruk, dürtü
spike ani voltaj yükselmesi
spike depo
spike grid connector çivili ızgara birleşim levhası (ahşap)
spiked tyre çivili lastik
splice piece lama, bağlama lehvası, bayrak, kenet
split pulley parçalı kasnak, ikiye bölünmüş kasnak, iki parçadan oluşan ve şafta tespit edilmesi
için birbirine civatalanan kasnak
split ring yarık halka, yarık bilezik, segman
split wheel parçalı çark, parçalı tekerlek parçalı kasnakta olduğu gibi aynı amaçla imal edilmiş
parçalı çark, fener çarkı
split‐and‐sprung nut vida ile somun arasındaki boşluğu almak için somunun yanına ikinci bir
somun takıp, ilk somunun relativ dönü hareketini önleyen onların eksenel yönde yaylanıp
birbirinden ayrılarak boşluğu almasını sağlayan cihaz
spill dökülmek
spill döküntü
spill dökmek, boşaltmak, akıtmak
spill plate dökme plakası
spill tube yakıt dönüş borusu
spillage döküntü
spilling kalıcı iksa öncesi destek
spilling taşıma, saçılma
spillover taşma
spillway su boşaltma donanımı
spillway taşma oluğu
spillway dolu savak
spin fırıl
spin döndürmek
spin dönmek, sıvamak
spin eksen etrafında dönmek
spin drier dönel kurutucu, santrifüj kuvvet etkisi ile ıslak çamaşırları kurutmak için kullanılan
yüksek hızda dönen tanbur
spin dryer döner kurutucu
spin stabilization fırıl kararlılığı
spina (çoğ. spinae), diken, ucu sivri çıkıntı
spindle mil
spindle dingil
spindle eksen mili, dingil başı
spindle iğ, iğ şeklinde (iğsi) cisim
spindle mil, ince kum
spindle arm deve boynu, direksiyon rot çolağı
spindle drive mil tahriği
spindle hub aks kovanı, aks başı göbeği, poyra
spindle knuckle ön aks mafsalı
spindle lock mil kilidi
spindle speed, rpm mil hızı, d/d
spindle support direksiyon sınırlama mesnedi
spindle valve vidalı dikme kontrol valfı
spindle wheel vida dişi açma tezgahlarında klavuz vida üzerindeki dişli çark
spindle, shaft mil
spindle (a) etrafında birşeyin döndüğü ince çubuk veya pim (b) dönen çarklarda ip büken ve
bükülen ipin etrafına sarıldığı ince uzun çubuk, (c) vidalı dikme kontrol valfinin üzerinde tahrik
ipinin bulunduğu ve bu ip ile diskin kontrolünün yapıldığı elemanı
spindles sigorta, emniyet parçası
spine viril, burgu
spinner ring yatak ayar somun halkası
spinner aerodinamik direnci azaltacak biçimde şekil verilen ve pervanenin göbek kısmımda içe‐
risine alan ve onunla aynı eksenli olup onunla beraber dönen kısım burun kapsülü, ayrıca, iplik
eğirici, iplik bükücü, iplik bükme makinesi, perdah çarkı, çamaşır sıkıcı
spinning çekme, sarma
spinning sıvama
spinning dönme
spinning disc döner disk
spinning machine iplik bükme makinesi
spinning wheel çıkrık çıkrıkçı çarkı evlerde kullanılan yün ipliği bükmek için kullanılan çark
spinning (a) kısa lifleri burarak uzun ip oluşturma, (b) tornada dönen ince dairesel metal
lehvalara, basınç uygulayarak
değişik geometrik şekillere sahip cisimler oluşturma işlemi
spinning‐jenny iplik çıkrığı aynı anda birden fazla iplik bükme işi yapan mekanizma
spin‐on vidalı, vidalanmış
spiral 1. sarmal, helisel, helezoni, helezon şeklinde, helisle ilgili, heliciuus, spiralis; 2. yılansı
kıvrımlar
spiral spiral, helezoni, helis, fret
spiral helezon
spiral bevel crown gear diş açıklık eğrileri sipiral açısında, diş açıklık elemanına doğru meyilli ve
genellikle dairesel şeklinde olan dişliler
spiral chute helisel düşü
spiral column fretli kolon
spiral conveyor helezon taşıyıcı
spiral curve klotoid, spiral eğrisi, helezoni eğri, geçiş eğrisi
spiral fin tube spiral kanatlı boru
spiral fluting helis oluklu
spiral gear helisel dişli, spiral dişli
spiral gear helezon dişli çark, nihayetsiz dişli çark, bkz. bevel gear, helical gear, spiral bevel
crown gear
spiral hose spiral hortum, içi spiral tel takviyeli hortum
spiral in yarıçapı gittikçe düşen‐çizgiden daireye doğru‐bir çeşit geçiş eğrisi
spiral out yarıçapı gittikçe artan‐daireden çizgiye doğru‐bir çeşit geçiş eğrisi
spiral reamer konik spiral rayba
spiral reinforcement spiral donatı
spiral spring helezon yay
spiral spring spiral yay, sarma yay
spiral spring helezon yay, burma yay bir çelik sentin çapı artan şekilde bir helis oluşturacak
biçimde sarılması ile oluşturulan yay, sıkıştırılıp düz hale getirildiğinde gerçek bir sipiral oluşur
spiral tube spiralli hortum
spiral tube spiral boru, kuğu boynu boru
spiral welded pipe spiral dikişli boru
spiral winged valve sipiral kanatlı valf kanatları büyük aralıklı sipiral oluşturacak şekilde
düzenlenerek her bir kalkışta çok az bir miktar dönerek yuvaya oturan böylece eşit aşınma
oluşturan dik açılır sübab
spiral wire spiral tel
spiral wound duct spiral sarımlı kanal
spiral sipiral yarıçap vektörü kutup açısı ile beraber artan veya azalan eğri eğrinin aynı düzlem
içersinde olmasına gerek yoktur
spiral‐stairs helezoni merdiven
spirilliform spril şeklinde
spirit ispirto, saf alkol
spirit lamp kamineto, ispirto lambası
spirit level tesviye ruhu, düzeç, su terazisi
spirits motor alkol ile işleyen motor
spirit‐tank alkol tankı
spirituous yapısında alkol bulunan, alkollü
spiroid helezonvari
spiroid gears alınlı tip dişli ile eş çalışan şekil olarak konik olan sonsuz dişli aynı anda birçok diş
temas halinde olup tek bir adımda büyük hız oranları elde edilebilir
splash sıçratmak
splash apron çamurluk eteği
splash cooling sıçratma soğutma
splash cooling tower packing püskürtmeli soğutma kulesi parçaları
splash lubrication çarpmalı yağlama
splash lubrication çarpma usulü ile yağlama
splash system lubrication dalıp çıkmalı yağlama
splasher çamurluk
splasher çamur siperliği, taşıt tekerinin sıçrattığı çamurun araca gelmesini önleyen siperlik
splashers (guard straps) çamurluk, kalkan, siper, perde, lokomotif tekerleri üzerinde yay
oluşturan böylece makinistin yaralanmasını önleyen demir lehva sentler
splatter sıçratmak
splay meyil vermek, köşeye meyil vermek
splay floor dişli geçme döşeme
splay ring açık halka, tuchscherer halkası, bir ahşap birleşimi
splay saddle yayma semeri
splayed‐window meyilli pencere
splay‐foot enli ve yayvan ayak
splice ek, donatı eki, eklemek, çelik halat ucunu örmek, katları birbirine örmek suretiyle iki
parça halatı birleştirmek
splice birleştirme
splice kaynak bağlantı
splice eklemek
splice angle ekleme köşe bendi
splice box ekleme kutusu
splice chamber ekleme hücresi
splice plate ek levhası
splices of reinforcement donatının birbirine eklenmesi
splicing clamp tel mengenesi
spline freze, kama
spline freze, freze oluğu kayar geçme dişlileri, freze oluklu geçme yapmak, iç ve dış dişli parçaları
birbirine geçirmek suretiyle birleştirmek
spline shaft frezeli mil, kamalı mil
spline shaft bearing frezeli mil yatağı
spline shaft bearing cage frezeli mil yatağı kafesi
spline shaft bearing cage shim frezeli mil yatağı kafesi ara sacı
spline shaft bearing retainer frezeli mil yatağı tutucusu
spline shaft bearing snap ring frezeli mil yatağı yaylı tespit bileziği
splined freze dişli oluk, dişler vasıtasıyla geçme, frezeli geçme suretiyle bağlı
splined coupling kamalı kavrama
splined floor dişli geçme döşeme
splined shaft kamalı mil
splined shaft frezeli mil
splined shaft yivli mil, dişli mil, üzerinde çok kama yuvası açılmış mil
splined slip joint kamalı kayıcı bağlantı
splint 1. ince mil, çubuk, şiş 2. boylamasına ikiye ayırmak, ayrılmış, yarılmış
split bölünmek, yarılmak
split 1. fisur, yarık, yırtık, çatlak; 2. eczalarını ayırmak parçalamak
split yarık, çatlak
split ayırmak, bölmek, yarmak
split ayrı
split beam iki parçalı putrel (kiriş)
split bearing parçalı yatak
split bearing (divided bearing) iki parçalı yatak gövdesi iki parçalı yatak gövdesi arasına mil
yatağı, burç, tespit edilmiş olan yatak
split bush parçalı yatak kovanı
split bushing parçalı burç, delikli burç
split condenser split tip kondenser, split tip yoğuşturucu
split crankcase parçalı karter, parçalı krank muhafazası krank mili merkez hattı civarında yatay
olarak aynk, parçalı, olan krank karteri
split flange iki parçalı flanş
split gear (split‐and‐sprung gear) aynı mil üzerinde, biri mile sabitlenmiş diğeri boşta olan ve
yaylar ile birbiri ile birleştirilen iki dişli çark her iki dişli çarkın krameyer, pınyon veya normal
dişli çark ile eşleşmeleri durumunda diş boşluğunu almak için oluşturulan ön yüklemelı diş
split level junction seviye ayrımlı kavşak
split link parçalı zincir
split nut takma ve çıkarma kolaylığı için iki parça halinde yapılmış somun
split pin yarıklı pim
split pin kopilya, maşalı pim
split pin kopilya
split pulley parçalı kasnak
split retainer parçalı tutucu
split ring yarık bilezik
split ring yarık segman
split ring 1. açık halka, tuchscherer halkası, bir ahşap birleşimi 2. segman
split ring clutch yarık bilezikli kavrama, takım tezgahlarında çok kullanılan, bir kovan içersine
kam tarafından hareket ettirilip sürtünme oluşturulan segman (yarık bilezik) dan oluşan
kavrama
split screen yarık ekran
split second saniyenin kesirleri
split skirt piston yarık etekli piston
split spoon 1. split tüp, yarık tüp (numune için) 2. penetrasyon kaşığı
split spoon sample yarık tüp numunesi, split tüp numunesi
split system ayrılabilir sitem
split system ayrık sistem, split sistem
split type axle iki parçalı arka veya ön aks
split wheel takma ve çıkarma kolaylığı için iki parça halinde yapılarak sonradan yerinde
birleştirilmiş dişli çark, tekerlek veya volan
split‐and‐merge technique yarma‐kaynaştırma yöntemi
splitter dallandırıcı (lan)
splitter yarıcı, delici, kama
splitter damper dağıtıcı damper
splitterproof glass dağılmaz cam
splitting yarma, yarılma (ahşap kazık başında)
splitting 1. yarılma, parçalara ayrılma; 2. bir bileşiğin kendisini oluşturan daha basit maddelere
ayrılması
spluttering emme supabı kapanmadan karışımın silindirde ateşlenmesi sebebiyle karbüratörde
meydana gelen yanma
spoil 1. bozulmak, hasar yapmak, bozmak, çürümek 2. artık
spoil 1. bozmak, zarar vermek; 2. bozulmak, zarar görmek
spoil bank cüruf yığını
spoil draught çekiş azaltıcı
spoilage bozma, bozukluk, çürüklük
spoiler anafor kanadı
spoiler spoyler
spoke tekerlek parmağı
spoke tekerlek teli
spoke machine kopyalama tezgahı anahtar kesme makinesinde olduğu gibi bir modeli iş parçası
üzerine aynen kopyalayan makine
spoke (a) tekerlek veya direksiyon radyal çubuğu, (b) dayama merdiven basamağı, (c) lokomotif
tahrik takımı, hareketli tekerlek takımı kolu
sponsor 1. destekleyen, finanse eden 2. himaye etmek, desteklemek
spontaneity kendiliğindelik
spontaneous kendiliğinden
spontaneous kendi kendine olan, spontan
spontaneous liquefaction ani veya birdenbire akma, kendiliğinden sıvılaşma
spoofing yanıltma sinyali
spool spul
spool bobin, makara
spool planjer, sürgü
spool makara, bobin, makaraya sarmak
spool position sürgü konumu
spool printing bekleterek baskı
spool printing kuyrukta basma
spool stroke sürgü stroku
spool valve sürgülü valf
spool valve hidrolik dönüş busteri valfı
spool (a) iki farklı türbin tarafından ayrı ayrı tahrik edilen iki kompresörlü gaz türbini, tek şaftlı
motorlarda elde edilen en yüksek sıkıştırma oranı 7/1 iken bu türbinlerde 9/1 veya daha fazla
olabilir, (b) ip sarmak için kullanılan masura, bobin
spooler bekletici
spooling kuyruklama
spooling bekletme
spoon numune alıcı, numune kaşığı, kaşık
spoon sample kaşık numunesi
spoon sampler kaşık (numune alıcı)
spot yer
spot benek, nokta, tayin edilen yer
spot leke, benek, nokta, macula
spot spot
spot beam noktasal ışın demeti
spot check rastgele kontrol
spot cooling noktasal soğutma
spot cooling nokta soğutma
spot cooling belirti bir yerin, soğutulması belirli bir noktanın soğutulması, belirli bir bölgenin
soğutulması
spot heights kot noktası, yükseklik noktası (genellikle arazide yersel minimum veya
maximumları belirleyen noktalar)
spot light spot
spot market spot pazar
spot recorder noktasal ışıl kaydedici
spot remover leke temizleyici
spot size benek çapı
spot speed nokta hız (bir taşıtın platformda belli bir noktadan geçtiği andaki hızı)
spot test leke deneyi
spot turn nokta dönüş
spot weld nokta kaynağı
spot welder nokta kaynak makinesi
spotlight projektör, noktasal ışık, yoğun ışık
spotlight bulb projektör ampulü
spotlight bulb retaining ring projektör ampulü tespit bileziği
spotlight bulb shield projektör ampulü kalkanı
spotlight cable projektör kablosu
spotlight cable fuse projektör kablosu sigortası
spotlight gasket projektör contası
spotlight gear projektör dişlisi
spotlight handle projektör kolu
spotlight headpost projektör direği
spotlight headpost gear projektör direği dişlisi
spotlight headpost gear bushing projektör direği dişlisi burcu
spotlight headpost gear spring projektör direği dişlisi yayı
spotlight lens projektör camı
spotlight mounting bracket projektör tespit braketi
spotlight outside mounting bracket projektör dış tespit braketi
spotlight pinion projektör konik mili
spotlight reflector projektör reflektörü
spotlight ring projektör çerçevesi
spotlight ring nut projektör çerçevesi somunu
spotlight ring screw projektör çerçevesi vidası
spotlight switch projektör düğmesi
spotlight switch cap projektör düğmesi kapağı
spotlight switch cap mounting screw projektör düğmesi kapağı tespit vidası
spotlight switch toggle projektör düğmesi kablo ucu tespit parçası
spotlight switch toggle screw projektör düğmesi kablo ucu tespit vidası
spotlight terminal projektör terminali
spotlight terminal sleeve projektör terminali yüksüğü
spout 1. fışkırtmak, püskürtmek 2. fışkırtma memesi
spout fışkırmak, fıştırtmak, püskürmek, püskürtmek
spout oluk
sprag arka destek takozu, çelik çubuk, statör (elektirik makinesinde hareketsiz kısım)
sprain burkmak
sprain burkulmak
spray 1. serpinti, ince toz halinde serpilen su v.s.;
2. vaporizatör ile püskürtülen ilaç v.s.; 3. vaporizatör
spray püskürmek, püskürtmek
spray sprey
spray püskürteç
spray bar püskürtme borusu (bir bağlayıcı distribütöründe veya püskürtme tankında bulunan ve
üzerinde taşıdığı çok sayıdaki jetleri vasıtası ile yol yüzeyine aynı anda püskürtme yapan boru)
spray chamber püskürtme odası
spray coal hopper toz kömür bunkeri
spray coil condenser püskürtme serpantin yoğuşturucu
spray cooling püskürtme soğutma
spray curtain püskürtme perdesi
spray fill püskürtme dolgu
spray gun boya tabancası
spray lance püskürtme borusu (bir el püskürtücüsünün, bağlayıcıyı yol üzerine püskürten jetler
bulunan borusu)
spray nozzle püskürme memesi
spray paint püskürtme boya, sprey boya
spray pipe püskürtme borusu
spray point püskürtme noktası
spray pond püskürtme havuzu
spray pond fıskiyeli havuz, fıskiyeli soğutma
havuzu
spray rinsing püskürtme durulama
spray tip püskürtme memesi
spray valve püskürtme vanası
spray, to püskürtmek
sprayed asphalt with cover aggregate single surface treatment püskürtme asfalt ve örtü agrega,
tek tabakalı sathi kaplama (püskürtme asfalt ve örtü agregalı sathi kaplama)
sprayed coil condenser püskürtmeli kondenser
sprayer meme, püskürtücü
spray‐filled water cooling tower püskürtmeli soğutma kulesi
spraying machine püskürtücü makine
spraying paint tabanca boyası
spread dağıtmak, yaymak, yayılmak
spread dağıtma, yayma
spread 1. yaymak, yayılmak, sermek 2. yanal yayılma
spread beam ayrık kiriş
spread box beam ayrık kutu kiriş
spread footing yüzeysel sömel%
spread foundation yüzeysel temel, yayılı temel, sığ temel
spread spectrum yayılı izge (spektrum)
spreadboard bir avuç ayrılmış keten lifinin fitil haline dönüştürülmesi için üzerine serildiği
sonsuz kayış
spreader dağıtıcı
spreader fıskiye
spreader mesafe tutucu parça
spreader yayıcı, serici
spreader (bowl) yayıcı, dağıtıcı (kazan)
spreader tube yayıcı boru
spreader yayıcı, dağıtıcı, serpici, sıvayıcı, anten gergisi gübre serpme makinesi, püskürtücü, duş
fıskiyesi
spreading yayılma
spreading of salt tuz serimi
spreadsheet elektronik çizelge (programı)
spreadsheet hesap çizelgesi
spring 1. yay, makas, yaylanmak, sıçramak, yay gibi fırlamak, ortaya çıkmak 2. kaynak, memba
(belirli bir sahada meydana çıkan yeraltı suyu akışı)
spring (clutch) yay (kavrama)
spring balance el kantarı
spring balance terazi
spring balance valve yaylı denge sübabı bir nevi emniyet sübabı, denge çubuğunun bir ucu denge
yayının ucuna tutturulmuştur
spring balance, circular yaylı ağırlık ölçüm aleti ölçülecek ağırlık ile orantılı olan helisel yayın
uzama miktarını kullanarak ölçüm yapan cihaz, yayın elastik sınırların üzerinde boyunun
uzamamış olması gerekir şekil 197 de asılan yük ile boyu uzayan yaya bağlı krameyer dişlin
spring bolt makas askı cıvatası
spring box yay kutusu, yay kovanı, zemberek kutusu tek eksen doğrultusunda kuvvet ileten
sıkıştırılmış bir yay içeren kutu
spring bracket makas bağlantıları
spring cap yay başlığı
spring center bolt makas göbek saplaması
spring chuck yaylı mengene
spring chuck kapanması kayar bilezik ile kontrol edilen yarıktı koni ile, iş parçasını tutan tahta
mengene
spring clip yaylı mandal, makas klipsi
spring compressor bolt yay sıkıştırma cıvatası
spring core catcher yaylı karot tutucusu
spring cutting off tool holder yaylı keski kalemi tutucusu
spring disc yay diski
spring finger yay parmağı
spring force yay gerilme kuvveti, yayın baskısı
spring fork pin baskı çatalı pimi
spring guide yay mesnedi
spring hammer sarsıntıyı azaltmak için şahmerdan başı (koç) yaprak yaylara asılmış çekiç,
şahmerdan
spring housing yay mahfazası, yay yuvası
spring leaf makas katı, makas yaprakları
spring line üzengi hattı (kemerde)
spring loaded yay baskısı altında, üzerinde yay baskısı bulunan
spring loaded yay ile yüklü
spring loaded governor yaylı regülatör
spring loaded pintle hook sustalı cer kancası
spring lock washer yaylı rondela
spring locking bar yaylı kilitleme mandalı
spring lubricant makas yağı
spring main leaf makas ana katı
spring opposed bellow yaylı körük
spring pin yaylı germe pimi
spring pin yay çeliğinden yapılmış içi delik germe pimi
spring points genellikle yaylarla kapanan makas
spring rate yay sabiti uygulanan kuvvetin yayda meydana getirdiği uzamaya oranı
spring retainer yay tutucusu
spring ring yay tespit halkası
spring ring yaylı segman, silindir çapından daha büyük olan çapa sahip, pistonun silindire
girmesi sonucu silindir içersinde yaylanarak sıkı geçme (sızdırmazlık) sağlayan kesik, metalik
bilezik, segman
spring safety valve yaylı emniyet valfi, yaylı denge valfi
spring scale yaylı skala, yaylı terazi
spring seat yay tablası
spring seat yay oturma tabanı, yayın sabit ucunun oturduğu nokta
spring seat key yay tablası tutucusu
spring shackle makas küpesi
spring shackle pin makas küpesi pimi
spring steel yay çeliği
spring strap yay bağlama köprüsü
spring stud makas saplaması
spring support yay tutucusu, makas mesnedi
spring suspension yaylı süspansiyon sistemi, yaylı askı sistemi
spring tension yay gerilimi
spring tension yay gergi kuvveti
spring torque yay basıncı
spring washer yaylı rondela, kilitli rondel
spring winding yay sarma
spring yay elastik özelliklere sahip eğilmiş veya sarılmış metal parça
spring/body makas
spring‐detent escapement (with platform) boşaltma çarkı altındaki platform üzerine çivi ile
tutturulan ve yay ile kontrol altındaki platform üzerine çivi ile tutturulan ve yay ile kontrol
spring‐detent escapement bkz. escapement
spring‐detent escapement kilitlemenin yaylı bir çivi üzerine tespit edilen palet ile açmanında
balans mili üzerindeki merdaneye tutturulmuş boşaltma paleti ile sağlanan kronometre maşası
springing sıçrayış, atlama
spring‐loaded (s) yay ile yüklü (yüklenmiş)
spring‐loaded governor yaylı regülatör, dönen kütlelerin santrifüj kuvvet etkisi altında dışarı
doğru hareketleri yay ile kontrol edilen makine regülatörü
springs, disc
sprinkle, to serpmek, serpiştirmek, saçmak, püskürtmek
sprinkler sprinkler
sprinkler yağmurlama
sprinkler fıskiye, su fıskiyesi
sprinkler pump sprinkler pompası
sprinkler system sprinkler sistemi
sprinkler/automatic sprinkler/otomatik
sprinkling püskürtmeli sulama
sprite graphics hareketli grafik
sprocket cer dişlisi, cer tekeri, zincir dişlisi
sprocket sproket, zincir dişlisi
sprocket (wheel) etrafında bulunan dişler arası mesafe zincir bakla boyuna eşit olan zincir dişli
çarkı
sprocket carrier cer tekeri taşıyıcısı
sprocket carrier bolt cer tekeri taşıyıcısı tespit cıvatası
sprocket chain zincir dişlisi çarkı zinciri
sprocket chain tahrik zinciri
sprocket chain guard zincir mahfazası, zincir korkuluğu
sprocket chain tightener tahrik zinciri germe tertibatı
sprocket chain zincir dişli çarklarında kullanılmaya uygun zincir
sprocket chain zincir dişli çarkı zinciri
sprocket drive zincir dişlisini tahrik eden mekanizma, cer tahrik dişlisi
sprocket drive carrier cer tahrik dişlisi taşıyıcısı
sprocket drive carrier plate cer tahrik dişlisi taşıyıcısı plakası
sprocket drive cover cer tahrik dişlisi mahfazası
sprocket drive gear cer tahrik dişlisi
sprocket drive gear bearing cer tahrik dişlisi yatağı
sprocket drive pinion cer tahrik dişlisi koniği
sprocket drive pinion shaft cer dişlisi tahrik pinyonları
sprocket drive pinion shaft gear cer dişlisinin pinyon dişlisi
sprocket final planetary drive cer dişlisinin son tahrik planet dişli tertibatı
sprocket gear cutter dişli çark freze bıçağı
sprocket guard cer muhafazası
sprocket planetary gear drive cer dişlisi planet dişlileri
sprocket shaft cer mili
sprocket shield cer tekeri kalkanı, cer tekeri kovanı
sprocket wheel zincirli tahrik tertibatı dişlisi
sprocket wheel zincir dişlisi çarkı
sprocket (a) zincir dişlisi, (b) film makinelerinde film kenarlarındaki deliklere girerek filmin
ilerlemesini sağlayan iki tarafındada pimlerin yer aldığı silindir, çift tarafı dişli çark
spud vibrator derin vibratör
spudding bir deliğin önceden delinmesi (kazık çakma)
spume, to köpürmek
spume su köpüğü
spun‐bonded bükülme ile birleştirilmiş
spur mahmuz
spur gear alın dişli, düz dişli
spur gear (spur gearing) (a) düz dişli çarkları içeren sistem (b) iki parelel şaft arasında hareket
aktarımı yapan dişli çarklar (c) düz dişli çark (şekil 110, 111, 199, 200(a), 200(b))
spur pinion fener dişli, düz dişli, mil başı dişlisi, düz dişli konik çark
spur wheel düz dişli çark
spurdike mahmuz
spur‐gear cutting döner disk kesici, freze veya şeklindeki kesici ile düz diş açma işlemi
spurious yüzeyel, asıl değil, benzer aldatıcı, spurius
spurious sahte
spurious correlation yapma ilinti
spurious signal parazit sinyal
sputterer püskürteç
square 1. kare 2. alan, meydan
square, to karesini almak
square bastard kare kesitli, ucu konik çift sıra dişli eğe
square bracket köşeli parantez
square foot 0,0929 m2 değerindeki bir alan ölçüsü birimi
square flange kare flanş
square footing kare temel
square head kare baş
square inch inç kare (bir kenarı 25,4 mm olan kare)
square law karesel
square law detection karesel sezim, enerji sezimi
square matrix kare matris
square measure alan ölçüsü
square measure scale alan ölçeği
square meter metre kare
square nut dört köşe somun
square nut kare somun
square prism kare prizma
square root kare kök
square shank dört köşe saplı
square summable karelerin toplanırlığı
square thread kare diş
square tile karo
square tooth gear kare profilli dişli çark
square tube kare boru
square wave kare dalga
square wave generator kare darbe üreteci
square yard yard kare (bir kenarı 91,44 cm olan kare)
square/inscribed kare/daire içinde
squatting çömelme
squeegee ıslak zeminleri silmek için kullanılan kenarları lastikli alet
squeeze sızmak
squeeze sıkmak, sıkıştırmak
squeezed water sıkışmış su, çıkan su
squeezer sıkacak
squeezing suyun boşalması, yük altında suyun kaçması
squelch otomatik susturucu
squelching circuit susturucu devre
squirrel cage sincap kafes
squirrel cage motor sincap kafes motor
squir, tot dar delikten fışkırmak, dar delikten fışkırtmak
squirt, to fışkırtmak
squirt can basınçla yağ fışkırtan el yağdanlığı
SSPS bkz. speed sensing power steering
steady pin (a) mekanik parçalan hassas olarak birbirlerine tek bir birleştirme vidası kullanılarak
yapılan bağlantı, birleştirme (b) saatlerde iki uzvu hassas olarak birleştiren, uzuvlardan birine
sabitlenmiş diğer uzuvdaki deliğede sıkı geçmiş pim
stability kararlılık
stability 1. denge, dengelilik, duraylılık 2. stabilite (kaplamanın tekerlek yüklerinin tatbik ettiği
makaslama gerilmelerine karşı yerinden oynamaksızın gösterdiği dayanım kabiliyeti)
stability denge, dengelilik, kararlılık
stability denge, dengelilik
stability against sliding kaymaya karşı stabilite
stability analysis stabilite analizi, stabilite hesabı, denge analizi
stability conditions denge şartları, stabilite şartları
stability factor stabilite katsayısı
stability number stabilite sayısı
stability of a linear system doğrusal bir sistemin kararlılığı
stability of an emulsion emülsiyonların kararlılığı (emülsiyonların, kırılmalarına sebep olan
etkenlere karşı dayanımlarını belirten özellikler)
stability of slopes şevlerin stabilitesi, şevlerin dengesi
stability of the soil zeminin stabilitesi
stability under load yük altında denge
stability value stabilite değeri
stabilization dengeli hale getirme
stabilization sabit kılma veya olma, tesbit etme, istikrar
stabilization dengeleme, stabil hale getirme, değişmez ve bozulmaz hale getirme, iyileştirme,
ıslah, stabilizasyon (toprağın veya agreganın, mühendislikle ilgili özelliklerini ıslah etmek için,
stabilitesini arttırmak veya muhafaza etmek amacıyla kimyasal veya mekanik
stabilization dengeleme
stabilization of soils with asphalts toprakların asfaltla stabilizasyonu (doğal toprağın
kompaksiyondan veya konsolidasyondan sonra suya dayanıklı olacak ve beklenilen trafik ve
çevre şartları altında yeterli bir yük taşıma özelliği gösteren stabil bir yapı tabakası oluşturacak
şekilde işlem
stabilization time kararlılaşma süresi
stabilize, to (ayrıca stabilise) dengelemek
stabilize stabilize etmek, değişmez ve bozulmaz hale getirmek
stabilized base course stabilize edilmiş temel tabakası
stabilized landslide kontrol altına alınmış heyelan
stabilized material stabilize edilmiş malzeme
stabilized road stabilize edilmiş yol
stabilized soil stabilize edilmiş toprak (yük taşıma kapasitesi ve hava etkilerine karşı dayanımı
ıslah ve muhafaza etmek için stabilize edilmiş toprak)
stabilizer dengeleyici
stabilizer kararlaştırıcı, düzenleştirici
stabilizer dengeleme aygıtı, stabilizör
stabilizer (blade) dengeleyici (bıçak)
stabilizer bar denge çubuğu, denge kolu
stabilizer rod denge kolu
stabilizing effect dengeleyici etki
stabilizing influence bkz. stabilizing effect
stable dengeli, kararlı
stable dengede, dengeli, sabit, kararlı, stabil
stable equilibrium stabil denge, oturaklı denklik
stable equilibrium kararlı denge
stable linear system kararlı doğrusal sistem
stable minerals stabil mineraller (özelliklerini çabuk değiştirmeyen mineraller)
stable road emulsion kararlı yol emülsiyonları (çimento, sönmüş kireç vb kimyasal aktif
maddelerle veya büyük miktarlarda ince malzeme ihtiva eden agregalarla yapılan karıştırma
işlemlerini gerektiren bütün maksatlar için, yeterli derecede mekanik ve kimyasal stabiliteye sah
stable soil stabil zemin
stable state kararlı durum
stable system kararlı sistem
stack baca
stack, to yığmak, istif yapmak, istiflemek
stack 1. yığın, istif, küme 2. baca grubu
stack yığıt
stack base baca tabanı
stack brick/refractory baca tuğlası/ refrakter
stack collar baca bileziği
stack damper baca damperi
stack draught baca çekişi
stack effect baca etkisi
stack effluents sanayi bacalarından yayılan gazlar ve asılı parçacıklar
stack factor yığma faktörü
stack flue connection baca bağlantısı
stack liner baca iç kaplaması
stack machine yığıt makinası
stack memory yığıt bellek
stack pointer yığıt işaretçisi
stack/bruden bacası/bruden
stack/flue gas bacası/atık gaz
stack/industrial baca/endüstriyel
stack/smoke baca
stack/smoke bacası/duman
stack/vapour bruden bacası, buhar gazı bacası
stack/wet baca/yoğuşmalı
stacker yığıcı
stacker istif arabası
stacker belt conveyor bantlı istif konveyörü
stacker crane istif kreni
stacking area depolama alanı
stadia stadya, arazi ölçmesinde geçici topoğrafya istasyonu, ölçme çubuğu
stadia map takeometrik harita
stadia rod takeometrik mira, nivelman mirası
stadium (çoğ. stadia), devre, safha (bkz. stage)
staff 1. mira 2. eleman, personel, kadrodaki elemanlar
staff reading mira okuması
staffman mira tutan, miracı
stage faz, safha, kademe, evre (yerbilim zamanlarından bir dönem süresi içinde oluşmuş
katmanlı kayaçlar)
stage aşama, kademe, seviye
stage sahne
stage etap
stage 2 emission regulations 2. kademe (aşama) emisyon yönetmelikleri
stage of consolidation konsolidasyon kademesi
stagger şaşırtmalı düzenlemek, zikzaklı düzenlemek
stagger şaşırtmalı
stagger 1. aynı zamanda çakışmayacak şekilde düzenlemek 2. şaşırtmak
staggered şaşırtmalı
staggered junction şaşırtmalı kavşak
staggered riveting şaşırtmalı perçinleme
staggered‐tooth çapraz dişli
staggered‐tooth with side‐chip clearance çapraz dişli, diş uçları ve yanları kesici
staggering basamaklandırma
staggering zig zag sıralanmış
stagnant durgun
stagnant water durgun su
stagnate durgun olmak, durgunlaşmak
stain lekelemek, lekelenmek
stain lekelemek, kirletmek, leke, kir
stain boya
stained glass mozaik cam, vitray
stainless pas tutmaz, paslanmaz
stainless steel paslanmaz çelik
stainless steel pipe paslanmaz çelik boru
stainless steel separator paslanmaz çelikten separatör
stair merdiven basamağı
stair merdiven, adım, basamak
stair shaft merdiven kovası
stair well merdiven kuyusu
stair well merdiven boşluğu
staircase merdiven
stair‐flight merdivende baş kurtarma mesafesi
stair‐rod merdivenlerdeki yollukları tutan demir
stairs merdiven
stairway merdiven
stake 1. kazık (şev, aplikasyon vb de) 2. destek, payanda, dayak, direk
stake nut somun
stakeman kazıkçı
staking piketaj, kazıkla işaretleme (yol ekseninin kazık çakmak suretiyle arazide işaretlenmesi)
staking on çarkları şaft üzerine kamalama özelikle değirmen çark ustalarının çarkları şafta tespit
etmelerini belirtmek için kullanılan bir terimdir
stalagmometry sıvıların yüzey geriliminin ölçülmesi
stale bayat
stalk sap
stall fazla yük yüzünden motorun durması
stall aşırı yükten stop etmek
stall speed bayılma hızı
stall test aşırı yük stop etme testi
stamina kuvvet, dinçlik, gayret, enerji, dayanıklık, tahammül
stamp pul
stamp damga
stamp kalıp
stamp damgalamak, preste kesmek, pul yapıştırmak
stamp mühürlemek, damgalamak, maden üzerine yazı ve rakam yazmak, damga, mühür, gömme
veya oyma suretiyle yazılmış yazı
stamp markalamak, damgalamak
stamp belt zımbalı kayış
stamp duty damga resmi
stamp duty damga pulu, damga resmi
stamp pad ıstampa
stamp ince lehvalar üzerine bir kalıp veya matris ile vida presi veya hidrolik pres kullanılarak
şekil verme işlemi ayrıca basma, kalıp, iz, marka, zımba, zımba makinesi
stamped damgalanmış
stamped figures madeni parçalar üzerine imalat sırasında yazılmış rakamlar
stamped marks damga şeklinde vurulmuş marka ve işaretler
stamped steel pres edilmiş çelik
stamping preste kesme
stamping prese etme, damgalama
stamping preste damgalama
stamping basma, preste basma, ezme, pres işi, preslenmiş parça, damga, damgalama
stanchion destek
stanchion 1. destek, payanda (çelik yapılarda dikme) 2. gerdirme tertibatı
stand ayak
stand 1. sehpa, üç ayak 2. otomobil durak yeri, garaj
stand, to ayakta durmak
stand tezgah sehpa
stand sehpa, stand
stand‐alone özerk, bağımsız, tek başına
stand‐alone controller tek kontrolör
stand‐alone modem dış modem
stand by yedek
stand by availability yedek emre amadelik
stand by equipment yedek donanım
stand by motor yedek motor
stand pipe piyezometre, piyezometre borusu
stand point görüş noktası
stand‐alone tek başına
stand‐alone modem, external modem dış modem
stand‐alone, independent bağımsız
standard standart
standard 1. belirlenmiş veya ayaralnmış miktar, belli ölçü, belli miktar; 2. belirlenmiş şekil, belli
tip
standard normal, standart, standart ölçüler ve birimler sistemi, standart ölçülere uygun
standard standart; ölçün; ölçünlü
standard air standart hava
standard atmosphere standart atmosfer
standard atmosphere standart atmosfer, normal atmosfer
standard colour solution standart renk eşeli
standard compaction standart sıkıştırma
standard conditions standart koşulllar
standard cost standart maliyet (normal ve makul şartlar altında işçilik, malzeme ve makine
verimli olarak kullanıldığı zaman bir işin yapılması veya bir üretimin elde edilmesinin maliyeti)
standard deviation standart sapma (bir istatistiksel serinin terimlerinin ortalama değerlerden
ne kadar sapma gösterdiklerini ölçmeye yarayan istatistiksel ölçü)
standard equipment otomobil vb makine fabrikalarının imal ettikleri her makine veya motor
üzerinde kullandıkları değişmez teçhizat (ateşleme filtrasyonu, hidrolik, vb)
standard error standart hata
standard error of the mean ortalamanın standart hatası
standard form standart biçim
standard gauge standart ray aralığı
standard gauge standart ölçü, standart ölçek
standard gauge (a) enson standart uzunluklara göre boyutları tespit edilmiş mastar, (b) ray
açıklığı, lokomotif raylarının iç kenarları arası mesafe, İngiltere, Çin, Kuzey Amerika ve birçok
Avrupa ülkesinde bu mesafe 1.44 metredir
standard load test standart yükleme deneyi
standard measurements standart ölçüler
standard normal distribution standart olağan dağılım
standard notation standart notasyon
standard nut standart somun
standard of weight ağırlık ayarı, ağırlık standartı
standard part standart parça
standard parts değişmeyen parçalar, aynı fabrikanın malı, çeşitli model cihazların aynı olan
parçaları
standard penetration test (spt) standart penetrasyon deneyi
standard pin standart pim
standard proctor test standart proktor deneyi
standard propagation standart yayılım
standard radio atmosphere standart radyo atmosferi
standard sand standart kum
standard sand, graded bkz. graded standart sand
standard size standart ölçü
standard specification esas şartname, standart şartname, normal şartlar
standard speed standart hız
standard stud standart saplama
standard tar viscometer standart katran viskozimetresi (katranlar ve katbek bitümleri için sık
sık gereken rutin viskozite ölçmelerinde kullanılan alet)
standard time standart zaman
standard value standart değer
standard standart, ayar, normal, norm, ölçüm
standardization standartlaştırma, standardizasyon
standardization ayarlama, üretilen veya
yapılan herhangi bir maddeyi standart ile karşılaştırarak onun miktar ve niteliklerine göre
ayarlama, standardizasyon (ilacın standardizasyonu gibi)
standardize, to standartlaştırmak
standardize, to standardize etmek, hepsini bir tip veya aynı ölçü sistemine uygun kılmak
standardize, to ayarlamak, standart ile kontrol etmek, herhangi bir şeyi standart ile
karşılaştırarak onun miktar ve niteliklerini kazandırmak
standardized standardize edilmiş, standart haline getirilmiş
standard air normal atmosfer, normal hava
standard colour standart renk
standard deviation standart sapma
standby bekleme
standby yedek, yedekte bekleyen
standby equipment yedek ekipman, donanım
standby motor yedek motor
standby redundancy yedek artıklık
standby state hazır bekleme durumu
standby system yedek dizge
standby, backup, substitute yedek
standees ayakta duranlar, ayakta giden yolcular, transit araçta ayakta bulunan yolcuların sayısı
standing devam eden
standing order sürekli sipariş
standing pressure sabit basınç, buhar makineleri pistonlarının geometrik merkezi konumda
olduğu anda buhar basıncının iki buhar çıkışındada eşit olduğu değer
standing water durgun su
standing water table yeraltı su düzeyi veya tablası, durgun su tablası
standing wave duran dalga
standing wave meter duran dalga ölçeri
standing wave ratio duran dalga oranı
standpipe yangın tesisatı
standpipe 1. düşey boru 2. piyezometre, piyezometre borusu
standpipe gasket düşey boru contası
standstill hareketsiz, çalışmaz durumda
standup time desteksiz durma süresi (tünelde, şevde)
staniable boyanabilir, boya alır
stannary kalay madeni
stannary kalay madeni, kalay yatağı
stannic 1. kalayla ilgili; 2. kalaydan oluşan, yapısında kalay bulunan, kalaylı
stanniferous 1. kalay oluşturan; 2. yapısında kalay bulunan, kalaylı
stannum kalay
staple tel zımba
staple, to zımbalamak
staple 1. ufak demir köprü 2. kısa filament 3. zımba teli, tel raptiye, zımbalamak
stapping‐in omuzlu gövdeye sahip bir mili yatak deliğine yerleştirmek, sokmak
star yıldız
star connected device yıldız bağlantılı devre
star delta starter yıldız üçgen yol verici
star delta starter yıldız üçgen bağlantılı yol verici
star dust yıldız tozu
star gear planet dişli sisteminde planet dişlilerin etrafında döndüğü ortadaki güneş dişli
star light yıldız ışığı
star network yıldız ağ
star pinion ıstavroz dişlileri
star washer yıldız rondela
star wheel revolver ve döner başlı tornalarda elle döndürülen radyal kollara sahip besleme
vidasının ucuna tutturulmuş her bir devirde mandal dili ile kilitlenip besleme vidasını belirli bir
miktar hareket ettiren çark,
star/ring network yıldız/halka ağ
starling köprü ayağının etrafına çakılan kazıklar
starling of pier köprü ayaklarının etrafına ayağı korumak amacıyla kazık çakma veya bu kazıklar
starry 1. kenarları yıldız şeklinde çentikler gösteren, yıldızımsı; 2. yıldız gibi parlayan
start kalkış, başlama
start başlamak, hareket vermek, marş, başlangıç, başlama
start kalkış yapmak, başlamak
start çalışma
start başla
start başlama, başlatma; yolverme
start başlama, başlangıç
start başlatmak, çalıştırmak
start çalıştırmak, başla(t)mak
start start
start address başlama adresi
start button başlatma düğmesi
start button çalıştırma butonu
start element başlama öğesi
start of (character, text) başı damgası (damga, metin)
start signal başlatma sinyali
start signal başlama sinyali
start stop transmission dur‐kalk türü iletim
start under full load tam yükte start
start up, to çalıştırmak
start, initiate, launch (to) başlatmak
starter marş, marş düğmesi, marş pedalı, marş motoru
starter yol verici
starter yol veren, başlatıcı
starter (starter motor) yol verici, baştatıcı, çalıştırıcı, taşıtlarda akü, elektrik motoru ve dişli
sisteminden oluşan ve motorun çalışmasını sağlayan düzenek, startır
starter armature marş motoru göbek devresi sarımları mili ve kolektörü grubu
starter button marş düğmesi
starter cable marş kablosu
starter cable clip marş kablosu klipi
starter motor marş motoru
starter motor pole piece marş motoru kutup çarığı
starter pedal marş pedalı, çalıştırma pedalı
starter push button marş düğmesi
starter solenoid marş şalteri
starter switch marş düğmesi
starter switch mounting nut marş düğmesi tespit somunu
starter switch mounting nut gasket marş düğmesi tespit somunu contası
starter switch spacer marş düğmesi ara parçası
starting demaraj
starting başlatma, marş, ilk hareket
starting yolverme, başlama
starting aid yardımcı marş destek sistemi
starting bit çalıştırma düzeni
starting box yol verme kutusu
starting crank ilk hareket kolu
starting current start akımı
starting current ilk hareket akımı
starting engine (a) büyük dizel ve buhar makinelerini çalıştırmak için kullanılan küçük motor,
(b) uçaklarda bulunan uçağın yerde iken motorlarının çalışması için gerekli yüksek basınçlı
havayı sağlayan yardımcı motor
starting engine yol verme motoru
starting engine ilk hareket motoru
starting jaw kurt dişlisi, ilk hareket kavraması
starting key kontak anahtarı
starting key kontak anahtarı
starting kilometers başlangıç kilometresi
starting lever çalıştırma kolu
starting lever ilk hareket kolu
starting lever yol verme kolu, çalıştırma levyesi, çalıştırma kayar sübabına bağlı kol
starting motor marş motoru
starting motor armature marş motoru armatürü
starting motor armature thrust washer marş motoru armatürü baskı pulu
starting motor bendix anti‐drift spring marş motoru dişlisini geri çeken yay
starting motor bendix drive marş motoru dişli tahriki
starting motor bendix drive spring marş motoru dişlisi yayı
starting motor bendix locating pin marş motoru dişlisi tespit pimi
starting motor bendix lock ring marş motoru dişlisi tespit segmanı
starting motor bendix meshing spring marş motoru dişlisi yayı
starting motor bendix pinion marş motoru pinyon dişlisi
starting motor bendix pinion and barrel marş motoru dişlisi pinyon ve kovanı
starting motor bendix retaining ring marş motoru dişlisi tespit segmanı
starting motor bendix spring marş motoru tahrik dişlisi yayı
starting motor bendix spring anchor plate marş motoru dişlisi tespit plakası
starting motor brush marş motoru kömürü
starting motor brush spring marş motoru kömürü yayı
starting motor commutator end marş motoru komütatör ucu
starting motor commutator end felt pad marş motoru komütatör ucu keçe tamponu
starting motor commutator end head marş motoru komütatör ucu başlığı
starting motor field coil marş motoru ateşleme saha bobini
starting motor housing marş motoru kutusu
starting motor housing dowel pin marş motoru kutusu saplaması
starting motor intermediate bearing marş motoru ara yatağı
starting motor pinion marş motoru pinyonu
starting motor pinion housing marş motoru pinyon kovanı
starting motor pinion housing bearing marş motoru pinyon kovanı yatağı
starting motor pole piece marş motoru kutup çarığı
starting motor pole piece screw marş motoru kutup çarığı vidası
starting motor switch marş motoru düğmesi, kontak anahtarı
starting motor switch mounting nut marş motoru düğmesi tespit somunu
starting motor switch mounting nut washer marş motoru düğmesi tespit somunu rondelası
starting motor switch terminal marş motoru düğmesi terminali
starting motor switch terminal screw marş motoru düğmesi terminalinin vidası
starting motor switch terminal screw lock marş motoru düğmesi terminali vidası tespit pulu
starting motor terminal stud marş motoru terminal saplaması
starting motor terminal stud insulating bushing marş motoru terminal saplaması izolasyon
burcu
starting motor terminal stud insulating washer marş motoru terminal saplaması izolasyon pulu
starting point başlangıç noktası
starting position başlangıç konumu
starting position marş durumu
starting procedure işletmeye alma prosedürü
starting procedure çalıştırma prosedürü
starting rate başlangıç ücreti
starting relay ilk hareket rölesi
starting rope marş tipi bazı küçük motorlarda ilk hareketi vermek için kullanılan kasnağa sarılan
ip
starting rpm ilk hareket devir adedi
starting switch ilk hareket şalteri
starting switch start şalteri
starting switch kontak anahtarı
starting system marş sistemi
starting time start zamanı
starting time başlangıç zamanı
starting torque başlangıç torku
starting torque start momenti
starting torque başlatma torku
starting value yol verme değeri (röle)
starting valve dekompresyon sübabı (benzin devresi ile ilk hareket alan dizel motorlarında
kompresonu azaltıp benzin devresinde marşı temin eden sübap)
starting valve buhar makineleri silindirlerine buhar kazanından buhar girişini sağlayan sübap
start‐stop button çalıştırma‐durdurma butonu
startswitch çalıştırma anahtarı
start‐up yol verme
start‐up başlama, devreye alma
start‐up diagram devreye alma diyagramı
startup disk başlatma disketi
start‐up lost time başlangıç zaman kaybı (sinyalize kavşaklardaki kuyruklarda yer alan ilk birkaç
aracın yeşil fazın başlangıcında ihtiyaç duyduğu ve uygun hıza ulaşılabilmesi amacıyla doyma
ilerlemesinin ötesinde harcadıkları ek zaman)
start‐up procedure devreye alma prosedürü
startup screen başlangıç ekranı
starve silindire gelen yakıt yetersizliği veya yetersiz karışım dolayısıyla motorun devirden
düşmesi
starved evaporator kuru evaperatör
star‐wheel motion tornalarda ve matkap tezgahlarında yüzey işlemede gerekli besleme
hareketini veren yıldız‐çark hareketi
stasimetry yumuşak nitelikte maddelerin gösterdiği kıvma derecesinin ölçülmesi
state 1. hal, vaziyet, durum, statü 2. devlet
state eyalet
state kamu
state durum, işletme durumu
state bond devlet tahvili
state economic enterprise iktisadi devlet teşekkülü
state economic enterprise kamu iktisadi kuruluşu
state highway department karayolları müdürlüğü (abd eyaletlerinde)
state index durum indeksi
state of a system sistemin durumu
state of aggregation yığışım hali
state of capillary equilibrium kapiler denge durumu
state of consolidation konsolidasyon kademesi
state of desiccation kuruma hali
state of elastic equilibrium elastik denge durumu
state of equilibrium denge durumu
state of failure kırılma durumu
state of humidity ıslaklık durumu
state of hydrostatic equilibrium hidrostatik denge durumu
state of plastic equilibrium plastik denge durumu
state of plastic stress plastik gerilme durumu
state of plastic‐elastic equilibrium plasto‐elastik denge durumu
state of rest sükunet durumu, kararlılık durumu
state of saturation doygunluk durumu
state of static equilibrium statik denge durumu
state of strain şekil değiştirme durumu
state of stress gerilme durumu
state of tension çekme durumu
state of the art fen ve sanat kurallarına uygun
state of the art güncel bilgi durumu
state of the art technology en gelişkin teknoloji
state of transition geçiş durumu
state procurement office devlet malzeme ofisi
state roads devlet yolları
state trajectory durum gezingesi
state transition matrix durum geciş matrisi
state variable durum değişkeni
state vector durum vektörü
statement öneri, önerme
statement bildiri, demeç
statement 1. beyan, beyanat, demeç 2. ifade 3. hesap, hesap raporu
statement deyim
statement, expression (mat) deyim
statement/compound önerme/bileşik
statement/open önerme/açık
statement/simple önerme/basit
static statik, durağan, dural, dengeli
static 1. sakin, durgun, hareketsiz, statik; 2. (çoğ.) sükunet vemuvazenede olan cisimlerden
bahseden bilim, muvazenede olan kuvvetler arasındaki münasebetler ilmi, statik
static duruk
static statik, duran, hareketsiz
static acceleration error coefficient kalıcı ivme hata katsayısı
static balance statik balans
static balance statik denge
static bearing capacity statik taşıma gücü
static characteristic duruk özellik
static charge statik yükleme
static creep statik sünme
static dump duruk döküm
static electricity statik elektrik
static energy statik enerji
static equilibrium statik denge
static forces statik kuvvetler
static friction statik sürtünme
static game duruk oyun
static head statik yükseklik
static head manometrik yük, statik yük, manometrik yükseklik
static head statik basınç
static line çevre basıncı ile teması sağlayan tüp, boru
static linear load çelik bandajlı silindirlerde statik ağırlığın bandaj genişliğine oranı
static load ölü yük, statik yük
static load test statik yükleme deneyi
static loading test statik yükleme deneyi
static measurement duruk ölçüm
static moment statik moment
static penetrometer statik penetrometre
static pressure statik basınç, statik basınç gerilmesi
static pressure head statik basınç yüksekliği
static pressure per unit of area birim alandaki statik basınç
static regain method statik geri kazanma metodu
static relay statik röle
static shear strength statik kesme direnci
static sounding statik sondaj, itmeli sondalama
static sounding method statik sondaj metodu
static state acceleration error kalıcı ivme hatası
static state of stress statik gerilme durumu
static state position error kalıcı konum hatası
static stiffness statik rijitlik, sabit yük altında yer değişimde görülen değişiklik
static stress statik gerilme
static structure statik yapı
static tipping load denge yükü
static tipping load statik devirme yükü
static velocity error coefficient kalıcı hız hata katsayısı
statical statik
statical compressive stress statik basınç gerilmesi
statical moment statik moment
statically balanced statik dengelenmiş
statically determinate izostatik, statikçe belirli
statically indeterminate hiperstatik, statikçe belirsiz
static‐regain method statik geri kazanma metodu
statics statik, kuvvetlerin denge durumunu inceleyen bilim dalı
statics statik
statik durağan
statik durgun
station istasyon, yer
station istasyon, durak; üs
station 1. duruş, vaziyet, durum, hal; 2. yer, mahal, mevki, sabit yer, istasyon
station equation kilometre eşitliği (yatay güzergahta)
station log istasyon günlüğü
station point durulan nokta, gözlem noktası
station summary abris
station wagon kaptıkaçtı
station wagon car steyşin araba
stationary olduğu vaziyette kalan, ilerleme veya gerileme göstermeyen, stasyoner
stationary 1. sabit, bir kaideye tespit edilmiş 2. kırtasiye
stationary durağan
stationary kararlı
stationary arm distribütör örsü, distribütör platinlerinin hareketsiz kolu
stationary engine sabit motor
stationary link tersine dönme gayesi ile üzerinde mevcut kanal içersinde pim veya kayar
elemanın hareket ettirildiği uzuv
stationary motor sabit motor, sabit elektrik motoru
stationary pad kalıcı dosya
stationary plant method sabit plent ünitesi ile yapılan karışım metodu
stationary population durağan evren (istatistik)
stationary power unit sabit enerji kaynağı, sabit jeneratör
stationary random noise durağan rasgele gürültü
stationary state sükunet durumu, kararlılık durumu
stationary unit sabit birim
stationary water durgun su
stationery kırtasiye
stationing kilometraj
statistical istatistiksel
statistical inference istatistiksel çıkarsama
statistical parameter estimation istatistiksel parametre kestirimi
statistical redundancy istatistiksel artıklık
statistical sample istatistiksel örneklem
statistical test istatistiksel sınama
statistician istatistikçi
statistics istatistik, sayı bilim
statistics sayımlama
statistics 1. istatistik; 2. istatistik ilmi
stator statör (elektrik motorundaki hareketsiz bobin)
stator statör
stator duraç, stator
stator blades aksıyal kompresör gövdesi içersine tespit edilmiş aerofoil (kuş kanadına benzer)
sabit kanatlar olup hava akımını kademeler arasında yönlendirirler genellikle birinci sıradakiler
ayarlanabilir olurlar aynı terim türbinlerin dönel kanatları arasına yerleş
stator blades (exhaust) aksıyal kompresör ve türbinlerde stator kanatların arkasında boşaltma
kısmında bulunan egzoz gazlarından kalanları atıp termal genleşmeyi sağlayan sabit kanatlar
stator hub statör göbeği
stator winding duraç sargısı, stator sargısı
stator stator, üzerinde radyal sabit kanatlara sahip gövde
statoscope barometre/hassas
statoscope en ufak basınç derecelerini gösteren hassas barometre, statoskop
statue law yazılı hukuk
statum birden, dehal, hemen
stature vücutun dik duruş halinde iken gösterdiği yükseklik, boy
status durum, hal, vaziyet
status bar durum çubuğu
status bit durum ikilisi, durum biti
status message durum iletisi
statute kanun
statutes tüzük
statutory 1. kanuna uygun, kanuni; 2. yürürlükte olan, geçerli
statutory kanuna uygun, kanuni, kanuna bağlı
stave el merdiveni basamağı
stave (a) dövme esnasında krank milinin tutturulduğu çıkma uç, (b) üzerine bir çok dokuma
gücünün tespit edildiği şaft
stay dikme
stay 1. takviye, destek, payanda 2. ikamet, ikamet etmek, durmak, kalmak
stay durmak, oturmak
stay durmak, kalmak
stay destek
stay bar gergi çubuğu
stay bolt germe cıvatası
stay bolt tespit cıvatası, setuskur
stay plate tespit levhası, takviye levhası
stay rod tespit çubuğu, bağlama çubuğu
stay tap uzun musluk, uzun tıpa
stay wedge tespit kaması
stay wire germe teli
stayed link chain gergili zincir
stead (back rest, back stay) ince iş parçalarını desteklemesi için torna yatağına veya taşıyıcıya
tespit edilmiş mesnet, dayak
steady sabit, sallantısız
steady sabitleştirmek
steady kararlı
steady düzenli
steady flow yatışkın akış
steady flow kararlı akış
steady state kararlı hal
steady state dengeli durum, kararlı durum
steady state durağan hal, kalıcı durum
steady state kararlı durum, kararlı hal
steady state acceleration error kalıcı ivme hatası
steady state deviation kalıcı durum sapması
steady state flow condition kararlı akım durumu
steady state line sabit durum çizgisi
steady state oscillation kalıcı durum salınımı
steady state position error kalıcı konum hatası
steady state kararlı durum, bkz. vibration
steadying roller, (a) planya tezgahında kesici önünde bulunan işlenmemiş keresteyi aşağı doğru
bastıran küçük merdaneler, (b) yastıktı veya
revolver mesnet kullanılması durumunda mesnet içersinde tornalanmış çapı takip eden küçük
merdane
steam buhar
steam buhar atmak, buhar vermek
steam atomizing burner atomize buhar brülörü
steam boat buharlı gemi, istimbot
steam boiler buhar kazanı
steam chamber buhar odası
steam charged buhar yüklü
steam chest içersinde kayar vatfin çalıştığı ve buhar borusuna bağlı oda
steam coil buhar serpantini
steam collector kollektörü/buhar
steam condenser buhar kondenseri, buhar yoğuşturucu
steam condenser buhar kondenseri
steam connection buhar bağlantısı
steam consumption buhar tüketimi
steam crane buhar makinası ile tahrik olan kren
steam curing buhar kürü (beton için)
steam dome istim haznesi, buhar kubbesi, bkz. dome
steam donkey pump koçu, buhar silindirleri ve piston kolu aynı hizada olan ölü noktalarda sahip
olduğu volan ile hareketini sürdüren, buhar kazanlarına besleme suyu basan küçük pompa
steam dryer buhar kurutucu
steam engine buharla işleyen makine
steam engine buharlı lokomotif
steam engine buhar makinası
steam exhaust buhar egzozu
steam feed heater buhar beslemeli ısıtıcı
steam filter buhar filtresi
steam gauge manometer buhar basınç ölçeği, istim basınç ölçeği
steam generator buhar jeneratörü, üretici
steam generator buhar kazanı
steam hammer buharlı çekiç
steam hammer buharlı şahmerdan, buharlı tokmak
steam hammer istim çekici, istim şahmerdanı, buhar çekici, düşey kızaklar arasında kayarak
dövme işlerinde kullanılan çekiç, buhar çekici yukarı kaldırmak için kullanıldığı gibi bazen
çekicin serbest düşmesi yerine daha hızlı düşmesi istendiğinde hızlandırıcı olarakt
steam header buhar toplama borusu
steam heating buharlı ısıtma
steam humidifier buharlı nemlendirici
steam injector buhar enjektörü
steam injector water‐feed pump buhar enjektörlü besi pompası
steam jackel istim ceketi, istim kılıfı, taze buharla beslenen silindirler içersinde aşın
yoğunlaşmayı önlemek için buhar silindirleri içerisinde kullanılan kılıf
steam jacket buhar örtüsü, ceketi
steam jet buhar jet püskürtme
steam jet air ejector buhar püskürtmeli hava ejektörü
steam jet refrigeration buhar enjektörlü soğutma
steam line buhar hattı
steam line motor silindirlerine buhar girişini kaydeden indikatör diyagramının yaklaşık olarak
doğrusal olan üst kısmı
steam locomotive buharlı lokomotif
steam pipe buhar borusu
steam pocket buhar cebi
steam port buhar giriş‐çıkış ağzı
steam ports istim giriş aralığı, buhar giriş deliği, silindirler buhar girişi ve çıkışının (egzoz)
yapıldığı sübab yüzü, aralık
steam power buhar gücü
steam powered buharla işletilen
steam press buharlı pres
steam pressure buhar basıncı
steam pump buhar makinesi tarafından tahrik olan kuvvet pompası
steam roller buharlı silindir
steam ship buharlı gemi
steam system buhar sistemi, buhar donanımı
steam tables buhar tabloları
steam trap kondenstop, buhar kapanı
steam trap kondenstop
steam trap buhar sifonu, kondens kabı, istim sifonu, buhar kaçışına sebebiyet vermeden buhar
boruları vs, den yoğuşmuş buharı dışarı atan cihaz
steam turbine buhar türbini, bkz. combined‐impulse turbine, disc‐and‐ drum turbine, impulse
turbine steam
steam velocity buhar hızı
steam buhar, istim, buğu
steam/dry kuru buhar
steam/low pressure alçak basınç buhar
steam/saturated doymuş buhar
steam/superheated kızgın buhar
steam/supersaturated aşırı doymuş buhar
steam‐engines ana gücü buharın elastikiyeti, genleşmesi ve hızlı yoğuşmasından alan makine,
bkz. compound engine, high‐speed steam‐engine, mill steam‐engine, multiple‐expansion engine,
quadruple‐expansion engine, simple steam‐engine, triple‐expansion (steam) engine
steam‐pressure reducing valve buhar basıncı düşürme vanası
stearic yağlı veya iç yağlı
steariform yağa benzeyen
steel çelik
steel karbonla karışık demir, çelik
steel alloy çelik alaşımı, alaşım çelik
steel ball çelik bilya, küresel çelik başlık
steel band çelik bant
steel bar çelik çubuk
steel bar cover pas payı
steel beam çelik kiriş
steel beam çelik putrel
steel bearing çelik mesnet
steel belt conveyor çelik bantlı konveyör
steel belted çelik kuşaklı
steel belted tire çelik kuşaklı araç lastiği
steel boiler çelik kazan
steel bushing çelik burç, çelikten düz yatak
steel cab çelik kabin
steel casting çelik döküm
steel chip çelik kırpıntısı
steel coated çelik kaplı
steel coated bronze bushing çelik kaplı bronz burç
steel coated bushing çelik kaplı burç
steel conduit çelik boru
steel construction çelik konstrüksiyon
steel cord çelik kord
steel core çelik özlü
steel cotter pin çelik kopilya
steel dowel demir filizi
steel feeler çelik filer, çelik sentil
steel grade çelik sınıfı
steel grid flooring çelik ızgara döşeme
steel measuring tape çelik ölçü şeridi, çelik metre
steel panel radiator çelik panel radyatör
steel pile demir kazık, çelik kazık
steel pipe çelik boru
steel profile çelik profil
steel reinforcement çelik takviye, çelik donatı
steel rope çelik halat
steel sheet çelik sac
steel sheet‐pile bulkhead çelik palplanş bölme duvarı
steel shell çelik zarf, çelik kılıf (yerinde dökme kazıkta)
steel shell pile çelik kılıflı kazık
steel slinger çelik yağ savurucu
steel slinger seal çelik yağ savurucu keçe
steel slinger‐type seal çelik yağ savurucu tip keçe
steel stringer çelik kiriş
steel structure çelik yapı
steel structure çelik inşaat
steel stud bolt çelik çekme cıvatası
steel tape çelik şerit, çelik şeritmetre
steel tired roller çelik bandajlı silindir
steel tool bit çelik torna kalemi
steel trowel çelik mala
steel trowel finish çelik mala ile düzeltme
steel tube çelik boru
steel wheel çelik jant
steel wire çelik tel
steel wire brush çelik tel fırça, kaynakçı fırçası
steel, rolled bkz. rolled steel
steel/alloy alaşımlı çelik
steel/carbon karbonlu çelik
steel‐backed çelikli
steel‐backed babbit çelikli yatak madeni
steel‐backed babbit bearing çelikli babit yatak
steel‐wheeled roller çelik bandajlı silindir (silindir şeklindeki çelik tamburları ile ağırlıklarını
doğrudan doğruya kaplamaya tatbik eden, tandem veya üç tekerlekli silindir)
steel‐wire mesh çelik ağ (şevlerden yola kaya düşmesini engellemek amacıyla kullanılan tel ağ)
steelwork çelik işleri
steelworks çelik fabrikası
steep dik, sarp
steep curve dik eğimli eğri
steep slope dik şev
steeping suda bırakıp ıslatma, demlendirme, bir maddeyi suda ıslatıp özünü çıkarma
steer 1. yöneltmek 2. direksiyonla kumanda etmek, direksiyon kullanmak
steer axle direksiyon aksı, dingil
steerable antenna yönlendirilebilir anten
steering 1. yön verme 2. direksiyon, direksiyon tertibatı
steering direksiyonla yön vermek
steering dönüş, direksiyon
steering arm kısa rot, mafsal çolağı, çolak rot
steering booster dönüş busteri (direksiyon hareketini kolaylaştıran hidrolik mekanizması)
steering brake dönüş freni
steering brake dönüş freni (bazı paletli traktörlerde dönüş esnasında viraj dairesinin iç tarafına
düşen palet takımını kilitleyen fren)
steering brake lining dönüş tertibatı fren balatası
steering brake outer rod dönüş freni dış kumanda çubuğu
steering brake pedal dönüş freni pedalı
steering brake pedal reach rod dönüş freni pedal çubuğu
steering brake rod dönüş freni kumanda çubuğu
steering case dönüş kompartmanı
steering clutch dönüş kavraması, yan kavrama, dönüş tertibatı kavraması, dönüş debriyajı (bazı
tip paletli traktörlerin dönüş debriyajları)
steering clutch disc dönüş kavraması diski
steering clutch hub dönüş tertibatı debriyaj göbeği
steering clutch lever dönüş tertibatı debriyaj levyesi
steering clutch lever return spring dönüş tertibatı debriyaj levyesi geri çekme yayı
steering clutch shoe dönüş kavrama pabucu
steering column direksiyon simidinden direksiyon dişli kutusuna kadar direksiyon sütunu
steering column jacket bushing direksiyon borusu burcu
steering column shift direksiyon kolundan vites
steering committee yürütme kurulu, karar verici komite, yönlendirme komitesi
steering connecting rod doğrultu çubuğu
steering control dönüş kumanda tertibatı
steering control hand lever dönüş tertibatı kumanda el levyesi
steering control valve dönüş hidrolik kumanda tertibatı valfı
steering cylinder dönüş silindiri
steering drag link rod çolağı, deve boynu, rodlara kumanda eden kol
steering drive planet gear dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi
steering drive planet gear cluster dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi grubu
steering drive planetary gear dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi
steering frame lock pin belden kırma kilit pimi
steering free play direksiyon boşluğu
steering gear dümen
steering gear direksiyon dişlisi
steering gear arm direksiyon dişli kolu
steering gear arm end direksiyon dişlisi kolu ucu
steering gear arm insulator direksiyon dişlisi kolu titreşim giderici tamponu
steering gear arm nut direksiyon dişlisi kolu somunu
steering gear arm nut lock washer direksiyon dişlisi kolu somunu yaylı rondelası
steering gear box direksiyon dişli kutusu
steering gear chuck direksiyon dişlisi aynası
steering gear column direksiyon çubuğu
steering gear column jacket direksiyon çubuğu borusu
steering gear column jacket oil hole direksiyon çubuğu borusu yağ deliği
steering gear column jacket oil hole cover direksiyon borusu yağ deliği kapağı
steering gear column jacket oil seal direksiyon borusu yağ keçesi
steering gear column jacket oil seal spring direksiyon borusu yağ keçesi yayı
steering gear column jacket oil seal spring washer direksiyon borusu yağ keçesi yayının pulu
steering gear column jacket oil seal washer direksiyon borusu yağ keçesi pulu
steering gear housing direksiyon dişlisi kutusu
steering gear housing cover direksiyon dişlisi kutusunun kapağı
steering gear housing cover screw direksiyon dişlisi kutusu kapağının vidası
steering gear housing cover shim direksiyon dişlisi kutusu kapak şimi
steering gear housing to frame insulator direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası izolatörü
steering gear housing to frame reinforcement plate direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası takviye
plakası
steering gear housing to frame screw plain washer direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası
vidasının düz pulu
steering gear housing to frame screw spacer direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası vidasının ara
parçası
steering gear oil filler plug direksiyon dişli kutusu yağ doldurma tapası
steering gear shaft direksiyon dişlisi mili
steering gear shaft adjusting screw direksiyon dişlisi mili ayar vidası
steering gear shaft adjusting screw lock nut direksiyon dişlisi mili ayar vidası kilitleme somunu
steering gear shaft adjusting screw lock plate direksiyon dişlisi mili ayar vidası kilitleme plakası
steering gear shaft adjusting screw washer direksiyon dişlisi mili ayar vidası pulu
steering gear shaft bushing direksiyon dişlisi mili burcu
steering gear shaft cover direksiyon dişlisi mili kapağı
steering gear shaft cover gasket direksiyon dişlisi mili kapak contası
steering gear shaft cover screw direk siyon dişlisi mili kapak vidası
steering gear shaft oil seal direksiyon dişlisi mili yağ keçesi
steering gear shaft thrust washer direksiyon dişlisi mili baskı pulu
steering gear tube direksiyon dişlisi borusu
steering gear tube oil seal direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi
steering gear tube oil seal spring direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi yayı
steering gear tube oil seal washer direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi pulu
steering gear worm direksiyon sonsuz dişlisi
steering gear worm lower thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi alt baskı yatağı
steering gear worm lower thrust bearing cup direksiyon sonsuz dişlisi alt baskı yatağı dış zarfı
steering gear worm thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi baskı yatağı
steering gear worm thrust bearing cage direksiyon sonsuz dişlisi yatak kafesi
steering gear worm upper thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi üst baskı yatağı
steering gear worm upper thrust bearing cup direksiyon sonsuz dişlisi üst baskı yatağı dış zarfı
steering head gemi dümen düzeni
steering hydraulic booster direksiyon hareketini kolaylaştıran hidrolik mekanizması
steering jacket direksiyon milini kaplayan boru şeklinde mahfaza
steering knuckle perno mafsalı, direksiyon mafsalı, ön dingil başı mafsalı
steering knuckle arm direksiyon mafsal kolu
steering knuckle bearing direksiyon mafsalı yatağı
steering knuckle bushing direksiyon mafsalı burcu
steering knuckle king pin aks başı pimleri, perno takımı, king pin
steering knuckle king pin lock pin perno takımı kilitleme pimi
steering knuckle oil seal direksiyon mafsalı yağ keçesi
steering knuckle oil seal plug direksiyon mafsalı yağ keçesi tapası
steering knuckle socket direksiyon mafsal başı
steering knuckle stop screw direksiyon mafsalı tahdit vidası
steering knuckle thrust bearing direksiyon mafsalı baskı yatağı
steering knuckle thrust bearing shim direksiyon mafsalı baskı yatağı şimi
steering knuckle tie rod kısa rot
steering knuckle tie rod end dust seal direksiyon kısa rotu uç toz keçesi
steering lever dönüş levyesi
steering lever dönüş kumanda levyesi
steering pivot aks başı saplaması
steering planet dönüş tertibatı gezer dişlisi
steering planet carrier dönüş tertibatı gezer dişli taşıyıcısı
steering planetary dönüş planet dişli tertibatı
steering planetary compartment planet dişli kompartmanı
steering planetary gear dönüş tertibatı gezer dişlisi
steering planetary gear cluster dönüş tertibatı gezer dişli grubu
steering post direksiyon simidinden direksiyon dişli kutusuna kadar direksiyon çubuğu
steering pump direksiyon pompası
steering rod direksiyon rotu
steering system direksiyon donanımı, dönüş sistemi, dönüş tertibatı sistemi
steering system dönüş sistemi
steering tube direksiyon milini kaplayan boru şeklinde mahfaza
steering valve direksiyon valfı
steering wheel direksiyon
steering wheel direksiyon simidi, direksiyon tekerleği
steering wheel lock direksiyon kilidi
steering wheel nut direksiyon simidi somunu
steering wheel puller direksiyon çektirmesi
steering wheel spokes direksiyon simidi parmakları
steering wheel to horn blowing ring spring direksiyon simidi ile korna simidi arası yayı
steering worm direksiyon salyangozu dişlisi
steering worm sector direksiyon sektörü
steering‐arm direksiyon çubuğu
steering‐gear direksiyon tertibatı, dreksıyon mekanizması, otomobillerde hareketi
direksiyondan, direksiyon çubuğu, çekim çubuğu, direksiyon kolları vs, ile dingil akslarına
aktaran iki dişli (bağlantılı) uzuv bkz. cam‐type steering gear, rack‐and‐pinion steer
steering‐lock taşıt tekerleklerinin bir taraftan diğer tarafa dönebildiği maksimum miktar
steering‐wheel direksiyon sımıtı
stellite stelayt (kobalt, krom, tungsten ve karbon karışımı sert ve kaynağa elverişli bir alaşım)
stem sap, gövde
stem akmasını menetmek
stem extension piston kol uzantısı
stem tube şaft kovanı, gemi pervane (uskur) mili yataklarını içinde taşıyan kutu, kovan
stem, sap, destek ödevi gören sapa benzer oluşum
stencil şablonla boyamak, şablonla işaretlemek, teksir etmek
stencil delikli kalıp
stencil şablon
step adım, aşama, basamak, safha, adım atmak
step adım atmak, yürümek
step adım, kademe
step hatve, adım (kablo)
step action basamak eylemi
step back relay akım sınırlayıcı bağlak
step by step adım adım
step by step processing adım adım işleme
step compensation basamak dengelemesi
step control kademeli kontrol
step controller kademeli kontrol elemanı
step down düşürme
step down transformer düşürücü transformatör
step function basamak fonksiyon
step grate kademeli ızgara
step grate basamak ızgarası
step ladder seyyar merdiven
step method of concrete placement kademeli beton dökme metodu
step motor motor/adım
step response basamak yanıtı
step riser basamak yüksekliği
step up yükselmek, yükseltmek, fazlalaşmak, karbüratörün rölanti memesinden ana memeye
geçişini sağlayan pompa kapış mekanizması
step up jet güç pompası memesi
step up piston güç pistonu pompası
step up piston spring güç pompası piston yayı
step up transformer yükseltici transformatör
step up voltage konjoktörle kontrol edilen kademeli voltaj
stepdown transformer indirici trafo
stepfooting kademeli temel
step‐ladder destekli seyyar merdiven
stepped (s) kademeli, kademe tarzında
stepped control kademeli kontrol
stepped face kademeli cephe
stepped footing kademeli temel
stepped piston compound compressor kademeli pistonlu kompresör
stepped ply kademeli katlı
stepped pulleys basamaklı kasnaklar, kademeli kasnaklar
stepped road kademeli yol (duble yollarda)
stepped transition bir kesitten diğerine geçişte ani değişim gösteren enkesit tipi
stepper adımlayıcı
stepping motor adımlı motor
stepwise kademeli
steradian steradyan
stereo üç boyutlu
stereo‐ (ön‐ek) üç boyutlu anlamı veren ön ek
stereo‐ (ön‐ek) 1. sert, sıkı, katı anlamına önek; 2. üç boyutlu anlamına önek
stereo picture üç boyutlu resim
stereo plotter stereo çizici (hava fotoğraflarından üç boyutlu sayısallaştırma yapan elektronik
optik alet)
stereoscope cismin birbirine benzer iki görüntüsünü birleştirmek suretiyle ona üç boyut
kazandıran alet, stereoskop
stereoscopic üç boyutlu
stereoscopic measurement üç boyutlu ölçme
stereoscopic model üç boyutlu model
stereoscopic vision üç boyutlu görüş
stereoscopy cismin birbirine benzer iki görüntüsünün stereoskop aracılığıyla birleştirilerek ona
üç boyut kazandırılamsı, stereoskopi
sterile rock sterilize kaya
sterilise steril yapmak, sterilize etmek
stick bum ucu, stik
stick 1. çubuk, mil 2. sıkışmak, yapışmak, yapıştırmak, kaynamak, tutukluk yapmak, kasıntı veya
tıkanıklık yapmak
stick yapışmak
stick stik
stick cylinder stik silindiri
stick together birbirine yapışmak
sticker yapıştırma etiket
sticking yapışmak, tutmak
sticking yapışma, kaynama, tutukluk, sıkışma
stickness yapışkanlık
sticky yapışkan, sıvışık
sticky yapışkan, yapışan
sticky keys yapışkan tuşlar
sticky limit yapışma limiti, yapışkanlık sınırı (zeminin metallere yapışması için en düşük su
muhtevası)
sticky substance yapıştırıcı, yapışkan madde
stiction iki yüzeyin, birbirlerine göre relativ titreşim ve dönü hareketlerini sürdürecek biçimde,
birbirlerine yapışmaları, temas etmeleri, tutunmaları
stiff katı, sert, sıkı, tutulmuş
stiff clay katı kil, sert kil, sıkı kil
stiff soil sıkı zemin, sert zemin
stiffen, to sertleştirmek
stiffener takviye
stiffener rijitlik çubuğu, berkitme çubuğu
stiffener/tank depo takviyesi
stiffening truss rijitlik kirişi
stiff‐fissured clay katı fisürlü kil
stiffness sertlik
stiffness rijitlik, katılık
stiffness bükülmezlik, esnemezlik
stiffness coefficient katılık katsayısı
stiffness factor rijitlik katsayısı
stiffness matrix yay katsayısı matrisi, esnemezlik matrisi, bükülmezlik matrisi
still durgun
still imbik
still, to imbikten çekmek
still sakin
still, to sakinleşmek, sakinleştirmek
stile turnike
stilet 1. bir sondayı açmak için kullanılan tel, mandran; 2. bir kanül içine yerleştirilmiş sivri uçlu
alet, stile
stilette içi oyuk durumda olan aygıtların devamlılığını sağlamak için kullanılan ince, uzun, tel
veya metal silindir
still 1. durgun, 2. hala
still air durgun hava
still image duruk imge
still water durgun su
stimulation uyandırma, uyarma, tenbih, uyarım
stimulus uyaran
stipulate şart olarak ileri sürmek
stipulation anlaşma koşulu
stipulation şart, şart koşma
stir, to karıştırmak
stirling cycle stirling çevrimi, iki izotermal iki sabit hacim fazı kullanarak oluşan termodinamik
güç çevrimi
stirling engine karıştırıcı makina
stirrer hareket ettirici
stirring rod cam çubuk, cam baget
stirrup etriye
stirrup üzengi
stirrup etriye
stirrup üzengi, germe, dayak, sap, halka, tasma
stitch, to dikiş dikmek, tutturmak
stitch dikiş, ilmik, dikmek
stitch rivet dikiş perçini
stochastic olasılıksal, rasgele
stochastic dependence olasılıksal (rastgele) bağımlılık
stochastic game olasılıksal oyun
stochastic model olasılıksal model
stochastic system olasılıksal dizge
stock stok, stok yapmak
stock 1. gerektiğinde kullanılmak üzere elde bulunan madde, depo madde, stok; 2. kendisinden
gelinen ırk, soy, ata
stock 1. gövde, sap, parça veya cihazın tabanı 2. imalatta kullanılacak madde, stok edilmiş
malzeme
stock sermaye hisseleri
stock gövde
stock and dies vida dişi açma paftası ve kollan
stock control stok kontrol
stock exchange menkul kıymetler borsası
stock level stok seviyesi
stock material stok malzeme
stock material şekillendirmek suretiyle parça imalinde kullanılacak malzeme, depo edilmiş
malzeme
stock rail demir yollarında makas iğnesi yan rayı
stock record card stok kayıt fişi
stock rolled haddeden geçirilmiş malzeme
stock rolled flat düz haddeden geçmiş malzeme
stock room malzeme ambarı, yedek parça deposu
stock bir cihazın veya tezgahın hareketli uzuvlarının yataklandığı esas kısım, gövde
stockade şarampol, kazıklarla muhafaza altına alınmış
stockholder hissedar
stocking biriktirme, tasarruf
stocking cutter diş açma işleminde son işlemden önce dişler arası malzemeyi boşaltan diş açma
frezesi
stocking gear cutters dişli freze bıçağı
stockless anchor gövdesiz çapa
stockless anchor gövdesinde istavroz olmayan ve kollan mafsallı olup her ikisininde aynı anda
takılması sağlanabilen çapa
stockpile yığın, küme
stockpile hazır malzeme
stockpile malzeme stoğu yapmak, depo edilmiş mal, stoklanmış mal
stockpiling agregaların depolanması, ihzarat, yığın, yığmak
stockpiling and recovering equipment raylı yükleyici ekskavatör
stoichiometry elementlerin birbirleri ile ne nispetlerde birleştiklerinin belirtisi
stoke kömür atmak, süngülemek
stoke stoke (bir akışkanın mutlak viskozitesinin, yoğunluğuna bölünmesi ile elde edilen değer)
stoke bir viskozite birimi (lüzuciyet)
stoke (st) kinematik viskozite birimi genellikle sentistok (centi‐stoke) olarak ifade edilir (cst); 1
cst = 10”6 m2/s
stoker stoker
stoker ateşçi
stoker kömür besleyici, mekanik kömür atıcı
stoker fired stoker beslemeli
stoker stoker: makine dilinde, ocağa kömür besleyen hava beslemesini kontrol eden ve
yanmanın verimli olabilmesi için yanıcı maddeleri karıştıran mekanizma
stoker/mechanical stoker/mekanik
stoking süngüleme (ocak)
stoking süngüleme
stoma (çoğ. stomata veya stomas), menfez, ağır, açıklık, delik
stone kaya
stone taş
stone backing taş arka dolgu
stone block taş blok, blok taş
stone block pavement parke yol üstyapısı
stone block paving parke taş kaplama
stone breaker kırıcı tabanca
stone chips mıcır
stone coating test taşı örtme deneyi (orta ve yavaş hızla sertleşen emülsiyon asfaltlarına
uygulanan deney)
stone column taş kalon
stone core taş karot
stone crusher taş kırma makinası
stone deflector çamurluk eteği
stone deflector to lower dust shield anti‐squeak taş kalkanı ile alt toz kalkanı arasındaki
gürültüyü giderici parça
stone deflector to radiator grille screw taş kalkanı ile radyatör panjuru arası vida
stone fall taş düşmesi
stone fill kaya dolgu, taş dolgu
stone filled drain taş dolgu dren
stone filled sand asphalt taş dolgulu kum asfaltı
stone filled sheet asphalt taş dolgulu ince asfalt tabakası
stone fragments taş parçaları
stone masonry taş inşaat, kargir inşaat
stone mastic asphalt kaba agrega danelerinin birbirine temasının sağlandığı bir iskelet ile
boşlukları dolduran ince agrega, filler ve bitümlü bağlayıcıdan oluşan bir aşınma tabakası
karışımı
stone pitching pere
stone riprap taş anroşman
stone riprap for foundation protection temeli korumak için kullanılan taş anroşman
stone strengthening taş tahkimat
stone tongs (nippers) kıskaç uçları eğnimi ve sivri makas şeklindeki kıskaç
stone wall taş duvar
stool oturak, tabure
stop durma, stop, ara
stop kesmek
stop kapamak, kapatmak
stop durdurmak, durmak, engel olmak
stop durma, durdurma
stop takoz
stop 1. durmak, stop etmek, durdurmak, kesmek 2. tahdit etmek, tahdit mekanizması
stop band söndürme kuşağı
stop bit durma biti
stop button durdurma düğmesi
stop cock kesme musluğu, tahdit musluğu
stop cock (a) musluk, (b) tıpa, tapa
stop collar stoper bilezik
stop drill faturalı matkap
stop flange kör flanş
stop flange stop flanşı
stop instruction dur komutu
stop lamp stop lambası
stop lamp body stop lambası gövdesi
stop lamp bulb stop lambası ampulü
stop lamp cable stop lambası kablosu
stop lamp cable socket stop lambası kablosu duyu
stop lamp cable socket spring stop lambası kablo duyu yayı
stop lamp cable socket washer stop lambası kablo duyu rondelası
stop lamp lens stop lambası camları
stop lamp lens gasket stop lambası camının contası
stop lamp shell stop lambası yuvası
stop light stop lambası
stop line dur çizgisi, stop çizgisi (trafik polisi, ışıklı işaret veya dur levhası ile dur işareti
verilince, taşıtların, önünde durmaya mecbur oldukları enine çizgi)
stop motion makine ve mekanizmayı durdurmadan boşa almak için kullanılan kol düzeneği,
mekanizma
stop motor durdurma motoru
stop piece çalar saatlerde tokmak hareketini sınırlayan parça, eleman
stop position durdurma konumu
stop ring durdurma halkası
stop screw limitleme vidası, tahdit vidası
stop slide durdurma kızağı
stop slide durdurma sürgüsü, durdurma kızağı
stop valve kesme valfi, kesme musluğu, akışkan ve gaz akımını kesen valf, musluk, bkz. angle
valve, globe valve needle valve, obligue valve, screw‐down stop valve, tee‐ valve,
stop watch kronometre
stop work saatlerdekı ana yayın aşırı sarılmasını veya duvar saatlerindeki kurma ağırlıklarını
kontrol eden mekanizma
stop makine veya mekanizmanın hareketini durduran veya yönünü değiştiren metal pim veya
blok
stopcock musluk
stope banketi/maden
stop‐end tube tıkaç borusu
stoper mesnet, durdurucu, dayama
stoper kronometre
stoppage stopaj
stoppage işletmenin durması
stoppage durdurma
stoppage kesme
stoppage tutukluk
stopper durdurucu storage
stopping condenser tıkaç kondansatörü
stopping distance durma mesafesi
stopping distance fren mesafesi (hız limitinde ilerleyen bir sürücünün tehlikeli olabilecek bir
cismi görüp aracını emniyetle durdurabileceği mesafe)
stopping rule durma kuralı
stopping sight distance duruş görüş mesafesi (verilen bir hızda taşıt sürücüsünün, platformda
bir cismin görülmesinden sonra taşıtın durdurabilmesi için gereken mesafe)
stopwatch kronometre
stopwatch durdurmalı saat, saniye ölçer saat
storage saklatım, depolama; bellek
storage antrepo
storage 1. depo, depo yeri, depolama 2. bilgi toplama, bilgi derleme, bellek (bilgisayar)
storage depolama, stoklama
storage ambar
storage ardiye
storage stok
storage saklama, depolama
storage address bellek adresi
storage algorithm bellek algoritması
storage allocation bellek atama
storage battery akü, akümülatör
storage battery carrier akü taşıyıcısı
storage battery carrier hold‐down strap akü taşıyıcısı tespit çemberi
storage battery hold‐down strap akü tespit çemberi
storage battery hold‐down stud akümülatör tespit saplaması
storage battery testing hydrometer akü hidrometresi
storage battery tray akünün oturduğu tepsi
storage bin ambar, depolama silosu
storage bin ambar
storage building depo binası
storage camera tube bellekli kamera tübü
storage conditions saklama koşullan
storage dam biriktirme barajı
storage device saklama aygıtı
storage heater depolama ısıtıcısı
storage heating depolama ısıtması
storage house depo, antrepo
storage in caverns stoklama/ mağaralarda
storage in fissures stoklama/yer kabuğu çatlaklarında
storage in porous rock stoklama/ gözenekli katmanlarda
storage in porous rock stoklama/yer altı boşluğunda
storage in underground cavities stoklama/yer altı boşluğunda
storage instruction saklama komutu
storage life depolama ömrü
storage management depolama yönetimi; bellek yönetimi
storage medium saklama ortamı
storage on consumer’s premises tüketici stokları
storage place saklama yeri
storage pool bellek havuzu
storage reservoir biriktirme havuzu
storage room depo odası
storage room depo
storage stability depolama stabilitesi
storage surface bellek yüzeyi
storage tank depolama tankı
storage tank depo tankı
storage, memory bellek
storage depolama, stokyapma, depo etme, yığma, biriktirme genellikle, bilgisayar dilinde
bilgisayar hafızası
storage/daily stoklama/günlük
storage/more than one year stoklama/ bir yılı aşan
storage/seasonal stoklama/mevsimlik
store depolamak
store saklamak
store depolamak, depo, ambar
store and forward sakla ve ilet kipi
store away, to ambara kaldırmak, ambara almak
store room kiler
store tank depolama tankı
store, to saklamak, depolamak
store ambar, depo, antrepo, stor depo etmek, ambarlamak (a) bilgisayar hafızasına veri
kaydetmek, (b) bilgisayar hafızasında bilgi korumak, bilgisayar hafızasında veri muhafaza etmek
stored saklanmış, bellenmiş
stored program control bellenmiş programlı denetim
stored return address bellenmiş dönüş adresi
storehouse ambar, ardiye, depo
storey apartman katı
storey kat
storey bina katı
storm fırtına
storm drainage yağmur suyu drenajı
storm dust fırtınadan dolayı kalkan toz
stormproof fırtınaya dayanıklı
story kat
stove soba, fırın, ocak
stove heating sobayla ısıtma
stove pipe soba borusu
stow, to istif, istif etmek
stow, to (windows) ikonlaştırma
stowage istif
straddle carrier liman konteyner taşıyıcısı
straddle milling tezgah kalem koluna (kalem tutacağına) yan yüzey freze çakılan monte ederek
aynı anda bir çok yüzey işleme işi, örneğin aynı anda çift yan yüzey işlendiği gibi üst yüzeyde
işlenebilir
straight doğru, düzgün
straight doğru, düz, dümdüz, dosdoğru, doğrudan
straight aluminium oxide grinding wheel düz zımpara taşı
straight angle dik açı
straight bar düz donatı demiri
straight bevel crown gear diş açıklık eğrileri doğrusal olup uç noktada kesişen dişli çark
straight bill of lading isme yazılı konşimento
straight blade düz bıçak
straight bulldozer düz bıçaklı dozer
straight dozer düz dozer
straight fibre düz lif
straight flute drill oluklu matkap
straight fluting düz oluklu
straight girder düz kiriş
straight hand reamer düz el raybası
straight joint düz ek (kablo)
straight line düz çizgi
straight line motion doğrusal hareket
straight line of sliding doğrusal kayma çizgisi
straight link üzerinde kanal bulunan, uzuv ile kayar eleman arasında geri dönüş hareketini
oluşturan uzuv
straight run gasoline etil ilave edilmemiş benzin
straight shank düz saplı
straight shank drill kendi kendini merkezleyen ayna (mengene) ile kullanılabilmesi için parelel
düzgün saplı matkap
straight stairs düz merdiven
straight travel valve sapma önleyici valf
straightdozer düzdozer
straight‐edge 1. gönye, cetvel 2. tesviye edilmiş beton yüzeyini kontrole yarayan bir çeşit mastar
straight‐edging tesviyenin kontrolü
straighten, to doğrultmak, düzeltmek
straightening mechine (a) haddehane merdanelerinden çıkan çubuk ve rayları düzeltmek için
kullanılan makine, (b) zorluyarak demir boru, çubuk, profil bükme makinesi (c) metal lehvaları
sargı yapıldıktan sonra düzeltme, düz hale getirme makinesi
straight‐flute drill düz oluklu matkap, gövdesinde boyuna kanal bulunan konik uçlu matkap
kalemi
straight‐line edger düz kenar kesici, düz kenar açıcı tablası üzerinde bulunan ve bir mil
tarafından taşınan kesici testereye sahip, kesilecek kalası tabla üzerindeki hareketli merdaneler
ile testereye besleyen düzgün yan yüzey kesici marangoz aleti
straight‐run bitumen direkt destilasyon ürünü bitüm (uygun tipteki bir petrolün destilasyonun
son kademesinden sonra elde edilen, viskozitesi veya kompozisyonu yumuşatma veya destilat
yağları ile karıştırılmaksızın veya başka bir işleme tabi tutulmaksızın ayarlanmış petrol bitüm
straight‐run petroleum asphalt direkt destilasyon ürünü petrol asfaltı
straight‐run pitch direkt destilasyon ürünü zift (ilk destilasyon işlemi sonunda istenilen
kıvamlılıkta elde edilen ve bu sebeple sonradan yumuşatmaya tabi tutulmayan zift)
straight‐tilt dozer düz tiltdozer
strain uzama oranı
strain 1. tansiyon (yüksekliği); 2. yorgunluk; 3. zorlama; 4. süzmek
strain 1. birim deformasyon, birim değiştirme 2. zorlama, yük altında bırakma 3. süzgeçten
geçirme
strain gerilmek, süzmek
strain gerilim
strain gerinme, birim uzama, birim şekil değiştirme
strain zorlanma, gerinim
strain acceleration şekil değiştirmenin hızlandırılması
strain at failure kopma uzaması, kırılma uzaması, kırılmaya sebep olan deformasyon, kırılma
sırasındaki deformasyon
strain conditions şekil değiştirme şartları, deformasyon şartları
strain control deformasyon kontrolü
strain deviator deformasyon deviatörü
strain due to torsion burulma deformasyonu, burulma şekil değiştirmesi
strain ellipsoid deformasyon elipsoidi
strain gage uzama ölçer
strain gauge uzama ölçeri, birim deformasyon ölçer
strain gauge zorlama (kuvvet) ölçücü, zorlama müşiri, zorlama mastarı zorlamayı elektriksel
sinyale dönüştüren cihaz incelenecek numuneye tutturulan sarılmış ve sarım oluşturulduktan
sonra düz hale getirilmiş ince bir telin numune ile beraber zorlanmasından dolayı deği
strain hardening deformasyonla pekleşme, deformasyonla sertleşme
strain measurements şekil değiştirme ölçmeleri, deformasyon ölçmeleri
strain properties şekil değiştirme özel likleri, deformasyon özellikleri
strain rate şekil değiştirme hızı, deformasyon hızı
strain softening deformasyonla yumuşama
strain tensor deformasyon tansörü
strain‐controlled load test deformasyon kontrollü yükleme deneyi
strainer süzgeç, tel örgülü süzgeç
strainer filtre elemanı, pislik tutucu
strainer pislik tutucu
strainer check valve filtreli çek valf
strainer element süzgeç elemanı
strainer/basket pislik tutucu/basket
strainer/oil pislik tutucu/fuel oil
strainer/y‐type pislik tutucu/y‐tip
straining 1. tansiyon, yüksek tansiyon, yorgunluk; 2. bkz. tenesmus
strainmeter deformasyon ölçer
strain‐time curve şekil değiştirme‐zaman eğrisi
strait dar geçit, boğaz
strand halatın veya çelik kablonun beher bükümü, lif, iplik
strand pattern halat yerleşim düzeni
stranded conductor örgülü iletken
stranded wire damarlı kablo
strap kayış, bant, kama
strap 1. yapışkan şerit, yapışkan bant, plaster; 2. yapışkan şertille tesbit etmek, plaster’le
tutturmak
strap, to kayışla bağlamak
strap şerit, kuşak, askı çemberi, kayış
strap brake kayışlı fren
strap brake kayış fren, çember fren, volanı saran kayış veya çember ve papuçlardan meydana
gelen fren tertibatı
strap end yassı uç, kolan ucu kama veya pimler ile biyel çubuğu uçlarında gevşek pozisyonunda
tutulan bulunan kayış veya çember
strap footing kirişle bağlı temel
strap fork kayış çatalı, kayış sapanı
strap hinges şerit menteşe
strap iron demir çember
strap loop kayış halkası
strap wrench filtre kayışı
strap kayış, kolan, çember, perdah kayışı, şerit sargı, köprücük, kroşe, kayışla bağlamak,
çemberlemek, bıçağı vs’ yi kayışa sürmek
strapping yapışkan şerit veya şeritlerle tesbit etme, plasterle tutturma
strata tabakalar
strata bolting ankraj
strategic stratejik
strategy gengüdüm, strateji
straticulate tabakalardan oluşan
stratification tabakalanma, katmanlaşma (tortulların bileşim, tane büyüklüğü, fiziksel nitelikler
bakımından birbirlerinden ayrımlı yataklar halinde üst üste sıralanması)
stratification tabakalar halinde diziliş gösterme, tabakalaşma
stratified tabakalar halinde bulunan
stratified üst üste binmiş, tabaka halinde
stratified air flow tabakalı hava akışı
stratified clay deposit tabakalı kil deposu
stratified deposit tabakalı depo
stratified limestone tabakalı kireçtaşı
stratified limestone rock tabakalı kalker, tabakalı kireçtaşı
stratified sedimentary clay tabakalı tortul kil
stratified soil tabakalı zemin
stratified stone tabakalı taş
stratified subgrade tabakalı temel zemini
stratiform tabakalar halinde bulunan
stratify tabakalı yapmak
stratigraphy tabaka dizilimi bilimi
stratum tabaka, zemin, temel tabakası, katman (altında ve üstünde bulunan kayaçlardan gözle ya
da fiziksel olarak az çok açıkça ayrılabilen kalınlığı 1 cm’den az olmayan tortul kayaç birimi)
stratum of gravel çakıl tabakası, çakıllı tabaka, çakıllı seviye, çakıl bandı, çakıl deposu
streak çizgi, şerit
streaking yayma
streaking sand kum tabakası, yayılı kum veya yayılmış kum
stream, to akmak
stream sıvı akımı, seyir halindeki herhangi bir sıvı akıntısı
stream akım, akış
stream akar su
stream akıntı, akım, ceryan, gidiş, akış
stream dere, akarsu
stream bed dere yatağı, dere tabanı
stream bed paving dere yatağı kaplaması
stream channel dere yatağı
stream current akarsu akıntısı
stream erosion sel suları, dere ve nehirlerin yaptığı aşındırma
stream flow akarsu akımı
stream slope dere şevi
streaming duraksız işlem
streaming mode duraksız kip
streaming mode duraksız kip, akma kipi
streaming potential akımdan doğan gerilim
streaming tape drive duraksız manyetik bant sürücü
streamline akım çizgisi
streamline aerodinamik biçim
streamline anayol
streamline flow laminer akış
streamline form aerodinamik gövde
streamlining anayola sokma
stredian (sr) yan çapının karesine eşit küre yüzeyi alanını gören küre merkezi dolu açısı
street sokak, cadde
street kent içi yol, cadde (kısmen veya tamamen yerleşme bölgesi içinde kalan, genellikle iki ta‐
rafında bordür, yaya kaldırımı veya kaplanmış hendek bulunan yol)
street corner cadde köşesi (iki yaya geçişinin kesişimini çevreleyen alan)
street elbow dirsek, “l” dirsekli rakor
street network kent içi yol ağı
street sprinkler arazöz
streetcar tramvay
strength takat
strenght dayanım, mukavemet
strength mukavemet, direnç, dayanım
strength 1. güç, kuvvet, güç ve kuvvet derecesi; 2. şiddet derecesi
strength dayanıklılık, kuvvet, mukavemet
strength characteristics direnç özellikleri
strength coincidence dayanım uygunluğu
strength of aggregate agrega dayanıklılığı
strength of materials cisimlerin mukavemeti
strength of materials mukavemet, malzemelerin dayanıklılığı
strength ratio dayanım oranı
strength requirements gerekli direnç
strength/compressive dayanımı/basınç
strength/crushing dayanımı/ezilme
strength/shear dayanımı/kesme
strength/tensile dayanımı/çekme
strength/torsional dayanımı/burulma
strengthen, to güçlendirmek
strengthen, to direnç kazandırmak, mukavemetlendirmek, güçlendirmek
strengthening dirençlendirme, mukavemetlendirme, kuvvetlendirme, takviye etme, takviye eden
strengthening of a bridge bir köprüyü takviye etme, köprünün gücünün artırılması
strengthening works güçlendirme işleri
strephosymbolia 1. şekilce birbirine benzemesine rağmen kıvrımları ters yönde olan harfleri (b
ve d gibi) okurken birbirine karıştırma, zihinsel bir bozukluk olmaksızın genellikle çocuklarda
görülen bu nitelikle belirgin okuma güçlüğü; 2. tersten görme, cisimleri, aynada
stress, to gerilmek, vurgulamak
stress baskı, gerilim, tansiyon
stress gerilme
stress gerilim, yükleme
stress zorlama
stress absorbing membrane interlayer (SAMI) gerilme sönümleyici ara tabaka
stress analysis gerilme analizi
stress block gerilme bloğu
stress computation gerilme hesabı
stress concentration gerilme yığılımı
stress conditions gerilme şartları
stress controlled gerilme kontrollü
stress controlled load test gerilme kontrollü yükleme deneyi
stress curve gerilme eğrisi
stress development gerilme gelişmesi
stress deviator gerilme deviatörü
stress diagram, triangular bkz. triangular stress diagram
stress distribution gerilme dağılımı, gerilmelerin dağılımı
stress distribution, plastic bkz. plastic stress distribution
stress distribution, three‐dimensional bkz. three‐dimensional stress distribution
stress distribution, triangular bkz. triangular stress distribution
stress distribution, uniform bkz. uniform stress distribution
stress field gerilme bölgesi, gerilme alanı
stress gradient gerilme eğimi
stress history gerilme tarihçesi (zeminin geçmişte maruz kaldığı gerilmeler)
stress in compression sıkışmadaki gerilme
stress in concrete betonun içindeki gerilme
stress path gerilme izi
stress per unit of strain birim şekil değiştirme gerilmesi
stress ratio gerilme oranı
stress relaxation gerilme boşalması, gerilme gevşemesi
stress relaxation under constant load sabit yük altında gerilme gevşemesi
stress relieving gerilim giderme
stress tensor gerilme tansörü
stress variations gerilme değişimleri, gerilme dalgalanmaları
stress‐deformation diagram gerilme‐şekil değiştirme diyagramı, gerilme‐deformasyon eğrisi
stressed clay gerilme altındaki kil
stresses due to friction sürtünme gerilmesi
stresses, distribution of the bkz. distribution of the stresses
stress‐relieving joint genişleme derzleri, düşey sürekli derz, gerilme derzi
stress‐strain curve gerilme‐birim deformasyon eğrisi
stress‐strain diagram gerilme‐şekil değiştirme diyagramı, gerilme‐deformasyon eğrisi
stress‐strain relation gerilme‐deformasyon bağıntısı
stretch germe, geriliş, gerginlik, zor
stretch germek, çekip uzatmak, uzamak, genleşmek
stretch gerinmek, germek, uzamak, uzatmak
stretch germe
stretch forming ince metal tabakanın erkek kalıp etrafına sarılması çekilerek uçlarının
düzeltilmesi işlemi, karmaşık ve zor şekil verme işlemi için uygun ve hızlı bir metoddur
stretcher 1. cephe taşı, hatıl 2. teskere, sedye 3. gerdirme cihazı
stretching uzama, genleşme, germe, uzatma
strffness rijitlik
stria (çoğ. striae), çizgi, şerit
striate(d) çizgili, striatus
striation 1. müvazi ufak hatların tertibi; 2. çizgili olma; 3. çizgi, tırmık, hafif yara, tırnak beresi
striatum çizgili cisim, corpus stiratum
strict sıkı
strict precaution sıkı tedbir
stricture bir kanal veya boşluğun daralması, striktür (retresisman)
strictured daralmış, büzülmüş
strike vuruş
strike 1. vurmak, çarpmak, vuruntu, darbe 2. doğrultu, bir tabakanın doğrultusu (yerbiliminde
herhangi bir düzlemin coğrafi ya da manyetik kuzey ile yaptığı açı) 3. grev
strike board tesviye mastarı
strike off level seviyesine getirmek, tıraş etmek
strike the shuttering kalıbın sökülmesi
strikeover, to üstüne basmak
striker kilit karşılığı
strikethrough üstü çizgili
striking dikkat çekici
striking off mastarlama
striking screws diş açma takımı ile vida dişi açmaya başlamak
striking velocity vuruş hızı
string ip, kınnap, sicim
string dizgi
string ip, kordon
string matching dizgi eşleme
stringency sıkılık
stringent sıkı
stringent quality assurance procedures sıkı nitelik güvence yordamları
stringer boylama, boyuna kiriş
strip şerit
strip 1. bant, şerit, kolon, kurdele, fitil 2. algılayıcı şerit (araç geçişlerini algılamakta kullanılan ve
şerit biçimde araçların geçiş istikametlerine dik olarak yol yüzeyine monte edilen
elektromekanik algılayıcı) 3. sökmek, parçalara ayırmak 4. soymak
strip bant, şerit
strip chart recorder şeritli kayıt aygıtı
strip development şerit şeklinde gelişme (bir ana caddenin uzunluğu boyunca oluşan, yoğun,
büyük kısmı ticari amaçlı yapılanma)
strip footing mütemadi temel, şerit temel
strip footing foundation şerit temel
strip lighting floresanlı aydınlatma
strip load şerit yük
strip of film film şeridi
strip of ground arazi şeridi
strip profile neopren kauçuk conta
strip/bimetal bimetal şerit
stripe ince şerit
stripe çubuk
stripe şerit, çizgi
stripe sodding çizgi çimlendirme (dolgu şevlerinde çim parçalarının yola paralel olarak çizgiler
halinde yerleştirilmesi işlemi)
stripper sıyırıcı, silici
stripper bolt omuzlu cıvata
stripping soyulma (genellikle suyun etkisi ile bitümlü bağlayıcının agrega yüzeyinden atılması
veya sathi kaplamadan agreganın parçalar halinde kaybolarak orijinal yol yüzeyini açıkta
bırakması)
stripping plate sıyırma plakası merdane oyuklarına girecek şekilde uçları eğilmiş ve böylece
çubukların merdanelerden çıkması esnasında onları kaldırarak flanş oluşmasını engelleyen
plaka
stripping, ripping, spreading sıyırma, koparma, yayma
stripping ani hareket etme ve durma durumunda dişli çar dişlerinin sıyırması, soyma, sıyırma,
atom ayırma, mayiın gazını alma
strlking gear kayışları kasnaktan çıkarma veya kasnağa geçirmek için kullanılan kol, çatal ve
donanımlardan oluşan sistem
stroboscope stroboskop, hızlı dönen cisimlerin devrim, dönü hızını ölçen cihaz
stroke kurs, strok
stroke, to vurmak
stroke çomak, vuruş
stroke strok, süpürme
stroke pompalama, darbe, vuruş, kurs, strok (pistonun alt ve üst ölü noktaları arasında kalan
mesafe, pistonun herbir alt ve bir sonraki üst ölü ve üst ölü ile alt ölü nokta arasındaki hareketi,
pistonun “zaman” süresince aldığı yol)
stroke limit strok sınırı
stroke volume strok hacmi
stroke width çomak kalınlığı
stroke (a) pistonlu makinelerde silindir içersinde hareket eden pistonun maksimum hareket
miktarı, (b) her hangi bir makine ve mekanizmada gidip gelme hareketi yapan uzvun maksimum
gidip gelme miktarı
strong kuvvetli
strong güçlü
strong sağlam
strong convergence güçlü yakınsaklık
struck capacity silme kapasite
structure and function yapı ve fonksiyon
structural 1. yapı ile ilgili, yapısal; 2. beli biryapı gösteren; 3. vücudun veya organın yapısını
etkileyen
structural taşıyıcı
structural beam bileşik kiriş, yapma çelik kiriş
structural carbon steel inşaat karbon çeliği
structural change yapısal değişme
structural clay inşaat killi toprağı
structural damage yapısal hasar
structural damping çatma bir yapının toplam tesirinden kaynaklanan sönüm
structural deficiency yapısal yetersizlik, taşıma gücü yetersizliği
structural design statik proje
structural design yapısal tasarım
structural element yapısal öğe
structural engineer inşaat mühendisi
structural engineer statik mühendisi
structural grade steel yumuşak yapı çeliği
structural joint yapı derzi
structural maintenance yapısal bakım (yapısal bozuklukları, nedenlerini ortadan kaldırmak
suretiyle veya takviye ederek gidermek)
structural member yapı elemanı
structural member taşıyıcı elemanı
structural model yapısal model
structural nickel steel nikelli inşaat çeliği
structural plank inşaat tahtası
structural plate yapısal plaka, inşaat sacı
structural plate arch inşaat saçından yapılmış kemer
structural plate pipe inşaat saçından yapılmış boru
structural post küçük kolon, yük taşıyan destek
structural response yapısal duyarlılık
structural rigid frame yapı çerçevesi
structural shape profil demiri, yapı demiri
structural silicon steel silikonlu yapı çeliği
structural steel taşıyıcı çelik yapı
structural steel profil demiri, yapı demiri
structural steel, low alloy bkz. low alloy structural steel
structural stringer yapı kirişleri
structural timber yapı ahşabı
structuralism yapısalcılık
structure bünye, yapı, strüktür, structura
structure bina, yapı, bünye, sanat yapısı
structure inşaat
structure and function yapısı ve fonksiyonları
structure declaration yapı bildirimi
structure excavation sanat yapılarına ait kazı
structured yapılı, yapısal
structured analysis yapısal çözümleme
structured cabling yapısal kablolama
structured design yapısal tasarım
structured lighting yapısal aydınlatma
structured matrix yapılı matris
structured microprogramming yapısal mikroprogramlama
structured programming yapısal programlama
structured query language (SQL) yapılandırılmış sorgu dili
structured variable field yapılı değişken alanı
structured walkthrough yapısal gezinim
structured walkthrough yapısal gözden geçirme
structures sanat yapıları
strut, to güçlendirmek
strut saplama
strut payanda
strut destek kuşağı
strut dayanak
strut 1. kafes kirişte basınca maruz tali eleman, dikme, takviye latası, tabanlık, bağlama kirişi 2.
ağaçtan şasi takozu, ağaç kiriş 3. payanda, destek, yatay destek
strut dikme
strut‐girder alt ve üst başlıkları düşey kirişlerle bağlanan kafes kiriş
stub kütük
stub abutment kütük kenarayak
stub axle (tandem drive) dingil, aks ölü mil (tandem aksı)
stub boom sivri bom
stub cable saplama kablo
stub pipe pistonlu makinalarda silindirden çıkan gazları direk olarak atmosfere veren kısa egzoz
borusu
stub shaft geçme mil, kuvvet kontrolü tahrik mili
stub‐tooth gear otomobil dişli kutularında kullanılan boyları kısa ve sağlam dişlere sahip dişli
çarklar
stucco alçı sıva, alçı süs, alçı süsü yapmak
stuck sıkışmış, tıkanık
stud saplama, başlıksız cıvata
stud adapter saplama adaptörü
stud bolt saplama
stud bolt başsız bulon, iskru cıvata, çekme cıvatası, somunlu cıvata, saplama cıvata
stud chain germeli zincir
stud fastener saplama tutucusu
stud puller saplama çektirmesi
stud shear connector çivili kayma bağlantısı
stud (a) başsız vida (b) saatlerde denge yayı dış helezonunun bağlandığı kısım (c) yaylarda kısa
düşey pim, (d) tek bir çivi (e) kol, çubuk ve çark için mafsal olarak kullanılan çıkıntı (askı) pim
studded saplama şeklinde geçirilmiş, saplamalarla tespit edilmiş
studded chain germeli zincir
studded tire çivili araç lastiği
studio atölye
studio stüdyo
study, to çalışmak
study araştırma
study, to araştırma yapmak
study etüt, çalışma
study group etüd grubu
stuff dolgu maddesi, madde
stuff doldurmak
stuffing salmastra
stuffing conta, sızdırmazlık elemanı
stuffing box salmastra kutusu
stuffing box spacer salmastra kutusu aralayıcısı
sturdy boom foot dayanıklı bom pabucu
style biçem
style stil, uslup, tarz, biçem
sub 1. alt, ast, aşağı 2. ikincil, ikinci derecede
sub‐ (ön‐ek) alt, altında (bulunan)
sub‐ (ön‐ek) bütünün parçası anlamı veren ön ek
sub‐ (ön‐ek) ikincil anlamı veren ön ek
sub‐ (ön‐ek) hemen hemen anlamı veren ön ek
sub‐ (ön‐ek) benzeri anlamı veren ön ek
sub‐ (ön‐ek) alt anlamı veren ön ek
sub‐ (ön‐ek) alt‐
sub assembly yarı birleştirilmiş, alt ünite
sub base taban plakası
sub base alt temel (drenaj veya yapıya sağlamlık kazandırmak gibi özel bir amaç için, üstyapı
tabanı ile temel arasına serilen malzeme tabakası)
sub base assembly taban plakası komplesi
sub base mounting taban plakasına bağlantılı
sub beam tali kiriş
subaddress altadres
subangular az köşeli
subangular grain yuvarlak köşeli tane
subassembly montaja hazır grup
subassembly yarı monteli, alt ünite
subatmospheric system vakum sistemi
subaxial aks altında
subbase coarse alt temel tabakası
subbase coarse material alt temel tabakası malzemesi
subbasement temel, alt temel tabakası
subbasement alt bodrum
subcap kapak alt parçası
subcarrier ara taşıyıcı
subcarrier frequency modulation ara taşıyıcılı frekans modülasyonu
subcontracting taşerona verme
subcontractor alt yüklenici, taşeron
subcooled liquid soğutulmuş sıvı
subcooled liquid alt soğutulmuş sıvı
subcooling alt soğutma
subcooling yardımcı soğutma
subcritical alt kritik
subcrust doğal zemin üzerine oluşturulmuş temel ile üst yapı arasına yapılmış yastık tabaka
subdirectory altdizin
subdorsal sırtaltı
subdrain alt dren, yeraltı drenajı (yeraltı suyunu toplamak ve taşımak üzere yeraltına konulan
bir yapı)
subdrilling sondaj
sub‐floor alt döşeme
subframe yardımcı şasi
subframe altçerçeve
sub‐frame alt şasi
subgrade alt temel, temel zemini, alt yapı,
alt tabaka, kazı tesviye yüzeyi, üstyapı tabanı, yol tabanı, doğal zemin, temel kazı tabanı, temel
çukuru tabanı, üst yapı veya bir yapı
altında sıkıştırılarak hazırlanmış tabaka veya zemin
subgrade drainage alt temel drenajı
subgrade level toprak tesviye kotu
subgrade modulus yatak katsayısı
subgrade reaction temel zemininin reaksiyonu
subgrade soil üstyapı taban toprağı
subgraph altçizge
subgroup alt grup
subgroup 1. bir grubun daha ufak taksimatı; 2. ikinci derecede grup
subharmonic altkatsıklık, altharmonik
subharmonic frequency alt‐harmonik frekansı, ana frekansın tam katları olduğu alt frekans
subjacent altında uzanan, alt kısmında yer alan
subject özne
subject 1. maruz bırakma, uğratma 2. konu
subject bağımlı
subject tabi
subject approach hedef yaklaşım (iki yönlü ve her yönü stop‐kontrollü olan kavşaklardaki
çalışma konusu olan yaklaşım)
subject, topic konu
subjective sübjektif, öznel
subjective criterion öznel ölçüt
subjective performance öznel başarım
subjectivity öznellik
sublet kiracı tarafından kiralama
sub‐let taşerona verme
sublimate tasfiye edilen madde, ak sülümen, süblime
sublimation 1. katı bir cismin gaz hale geçmesi; 2. bilinçli olarak kabul edilemeyecek olan
içgüdülerin bilinç dışı zihni ve bir mekanizma ile şekil değiştirerek kabul edilebilir hallereg
irmesi
sublimation arıtma, süblimleşme, katı halden gaz haline geçme
sublimation uçunlaşım
sublime 1. üstün, yüksek, sublimis; 2. tasfiye etmek, süblime etmek
submarginal hudut veya kenara yakın
submarine denizaltı
submaster controller alt ayar istasyonu
submatrix altmatris, altdizey
submenu altmenü
submerge, to (bkz. immerse) suya veya başka bir sıvıya daldırmak, su veya başka bir sıvıya
batırmak
submerge dalmak, daldırmak, batırmak, batmak
submerge conveyor kapalı tip konveyör
submerged batmış
submerged clay stratum su altındaki kil tabakası
submerged coil condenser taşmalı kondenser
submerged coil condenser dalma
submerged sand su altındaki kum
submerged tube batık boru
submerged unit weight su altında birim ağırlık, su altındaki yoğunluk
submerged weight su altındaki ağırlık
submergence suya batma, su altında kalma
submersible suya batırılabilir
submersible pump derin kuyu pompası
submersion batma
submersion 1. su altına sokma, suya batırma; 2. su altına sokulma, suya batma
submission sunuş
submit sunmak, arzetmek, ileri sürmek, teslim etmek
submit, to sunmak
submittal sunuş
submorphous tam şekilsiz olmamakla beraber billüri olmayan
submultiple of a unit of measurement ölçüm birimin ast katları
subnatural kısmen tabii
subnucleus kısim veya ikinci derecede olan nüve
subordinate ast
subordination alta sıralama
suboxidation yetersiz oksitlenme
suboxide içinde en cüzi miktarda oksijen bulunan bir elementin oksidi
subprogram altyordam, altprogram
subrounded az yuvarlak
subroutine altyordam
subroutine alt program
subsample altörneklem
subsampling seyrek örnekleme
subscribe abone olmak
subscribe, to imzalamak
subscribe sürdürüm
subscribe sürdürümcü olmak
subscriber abone
subscriber sürdürümcü
subscriber loop abone döngüsü
subscriber serving exchange abone santralı
subscriber’s installation abone kurulumu
subscriber’s line abone hattı
subscript alta koyulan işaret
subscript altsimge
subscripted altsimgeli
subscripted variable altsimgeli değişken
subscription imzalama
subscription fee abone ücreti
subsection kısmi kesit
subsequence altdizi
subsequent sonradan gelen
subsequent sonraki
subset alt küme
subside oturmak, çökmek, göçmek
subside yatışmak, sakinleşmek, dinmek
subsidence göçük
subsidence batma, çökme, göçme
subsidence yatışma, sakinleşme, dinme (hastalık veya belirti hakkında)
subsidence of a bank kıyının oturması
subsidence of the ground heyelan, toprak kayması
subsidiary account tali hesap (artanların bir araya toplanması ile ilgili kontrol hesabındaki
artanı uygun olan ve kontrol hesabına özeti kaydedilen, muhasebe işlemlerinin ayrıntıları olan,
birbiriyle ilgili hesap grubundan biri)
subsidiary beam tali kiriş
subsidiary company bağımlı şirket
subsidiary equipment şarj dinamosu, marş motoru vb yardımcı donanımı
subsidiary road yardımcı yol, tali yol (trafik değeri bir ana yoldan daha az olan yol)
subsidise sübvanse etmek, hükümet tarafından desteklemek, para vermek
subsidy subvansiyon, parasal destekleme
subsoil doğal zemin, temel zemini, alt yapı, alt tabaka, yüzey altı toprağı (yüzey toprağının
hemen altında, bozulmamış haldeki tabaka)
subsoil conditions temel zemini şartları
subsoil drain temel zemini drenajı
subsoil exploration zemin etüdleri, zemin araştırmaları
subsonic compressor çok az sesli çalışan kompresör
subsonic, infrasonic sesaltı
subspace altuzay
subspecies bir türün kısmı
substance madde, özdek
substance madde, cisim, bir organın oluşmuş maddesi, substantia
substandard standart altında
substantial esas itibarıyla, önemli
substantially büyük ölçüde, esaslı
substantiation kanıtlama
substation alt istasyon
substation trafo
substation alt istasyon
substitutable use ikame edilebilir kullanım
substitute, to yerine koymak
substitute 1. yedek 2. başkasının yerine koymak, yerine kullanmak
substitute 1. bir şeyin yerine başka bir şey koymak; 2. bir şeyin yerine konan başka bir şey,
diğeri yerine kullanılan madde (ilaç, v.s.)
substitute natural gas yapay doğalgaz
substitute ratio ikame oranı
substitution yerine koyam, ikame
substitution yerini tutan, yerine kullanma
substitution and transfer devir ve temlik
substitution cipher ornatımla kriptolama
substitution measurement yerine koymalı ölçme
substratum alt tabaka
substratum altta bulunan tabaka, alt tabaka
substructure altyapı
substructure erosion altyapı erozyonu
substructure study altyapı etüdü
substructure works altyapı işleri
subsurface yeraltı
subsurface design yeraltı tasarımı
subsurface drainage yeraltı drenajı (üst yapının çeşitli tabakalarından veya civar topraktan
serbest suyun yer altı yapılarıyla uzaklaştırılması)
subsurface exploration zemin etütleri, zemin araştırmaları
subsurface investigation temel etüdü
subsurface water yüzey altı suyu, satıh altı suyu
subsystem altsistem, altdizge
subtangent teğet altı
subtenant kiracı kiracısı
subtend karşısında bulunmak
subterranean yer altında
subterranean erosion yeraltı erozyonu, iç erozyon
subtotal kısmi toplam
subtotal natamam
subtract, to çıkarmak, çıkarma işlemi uygulamak
subtract, remove çıkarmak
subtraction sign çıkartma işareti
subtractor çıkarıcı
subtraffic yan trafik
subtrahend çıkarılan
sub‐truss tali kafes kiriş
sub‐tube batık boru
subway alt geçit
subway metro, yer altı yolu, yer altı geçidi
subzero sıfır altı, sıfırın altı
succedaneous 1. diğeri yerine konan şey (substitute) ile ilgil; 2. bir diğerinin yerini alan veya
yerine kullanılan, diğer bir şeyin görevini yapmak suretiyle etki gösteren
succeed ardından gelmek, takip etmek
succesive failure ardışık göçme
succeed, to başarmak
success başarı
successful bidder başarılı teklif sahibi
successful call başarılı çağrı
succession ardıllık
succession of strata tabakaların birbiri ardından gelmesi
successive ardışık, peş peşe gelen, birbirini takip eden
successive birbiri ardısıra, birbirini izleyen
successive approximation ardışıl yaklaşıklama
successive photographs ardışık resim
successor ardıl
suck emiş
suck 1. emmek, massetmek; 2. meme emmek, süt emmek
suck, to emmek, emiş yapmak
suckback valve geri emiş valfı
sucker emici, emen
sucking action emme etkisi
suction emme, emiş
suction air emilen hava
suction and safety valve emme ve emniyetli valfi
suction box pistonun yukarı doğru hareketi ile akışkanın çekildiği tulumbanın alt haznesi
suction capacity emme kapasitesi
suction channel emiş yolu, emiş kanalı
suction cup vantuz
suction dredger emme tip dip tarayıcı
suction dredger (sand‐pump dredger) santrifüj pompanın emiciliğini kullanarak malzemeyi
uzun bir boru ile alıp gemi veya deniz taşıtına boşaltan dip tarayıcı
suction fan emme tipi vantilatör
suction filter emme süzgeci, emiş filtresi
suction force emme kuvveti
suction head emme yüksekliği
suction head emme yükü
suction height emme yüksekliği
suction hood emme davlumbazı
suction lift emmeli kaldırıcı
suction lift emme yüksekliği
suction line emiş hattı
suction line filter emme hattı filtresi
suction line filter emiş borusu filtresi
suction manifold emme manifoldu
suction nozzle emme ağzı
suction pipe emiş borusu
suction port emme manifoldunun silindirlere açılan ağızları, gaz karışımını silindirlere getiren
ağızlar
suction pressure emme basıncı
suction pump emme tulumba
suction pump emme basma tulumba
suction pump emme tulumba, emme pompası
suction strainer emiş süzgeci, emiş filtresi
suction stroke emme stroku
suction tube emiş borusu, emme borusu
suction valve dib valfı, emme valfı
suction valve emme valfı, emme supabı
sudden birdenbire, ani
sudden drawdown su düzeyinin ani düşmesi
sudden grip vice ani kavrama mengenesi
sudden sag ani çökme
suddenly aniden, birdenbire
sue, to dava açmak, dava etmek
sufficiency yeterlilik, yeterlik
sufficient yeterli
sufficient condition yeterli koşul
sufficient statistic yeterli istatistik
suffix ek
suffusion yayılma, difüzyon
sugar şeker
suggest, to önermek, teklif etmek, öne sürmek, akla getirmek
suggested value önerilen değer
suggestible tesire veya telkine kolay kapılabilen
suggestion fikir verme, tavsiye
suggestion öneri, önerme
suicide intihar, kendi kendini öldürme
suitable uygun
suitable elverişli, uygun
suitcase bavul, valiz
suite daire
sulcal 1. oluk (sulcus) ile ilgili; 2. oluk niteliğinde, oluğa benzeyen
sulcate oluk veya oluklar gösteren, oluklu
sulcation 1. oluk oluşumu; 2. olukluluk, oluklu olma hali
sulciform oluk şeklinde, oluğa benzeyen
sulculus küçük oluk
sulfide minerals sülfid mineraller
sulfite asid sülfid tuzu, sülfüroz asidin tuzu
sulfur kükürt
sulfur capping sülfür kaplama (beton silindirik basınç numunesine kükürtlü başlık yapma)
sulfurate kükürtlü, kükürtten oluşmuş, kükürtle karıştıram
sulfurated kükürtle karıştırılmış, kükürtlü
sulfureous kükürtlü, kükürt kokar kükürtsü
sulfuret kükürtle karıştıramk, içine kükürt katmak
sulfureted kükürtlü
sulfuric sülfürik
sulfuric yüksek derecede kibritiyeti olan, kükürtlü
sulfuric acid sülfürik asid
sulfuric anhydride kükürt trioksit
sulfurize kükürt katmak, kükürtlemek
sulfurized asphalt sülfürlenmiş asfalt (artık yağların veya artık asfaltların kükürt ile birlikte
yüksek derecelerde ısıtılmasından elde edilen ürün)
sulfurous az derecede kibritiyeti olan kükürtsü
sulfury kükürtsü, kükürt kokar
sulphate of magnesia magnezyum sülfat
sulphate water sülfatlı su
sulphur kükürt
sulfur dioxide (SO) kükürt dioksit
sulfuret kükürt katmak
sulfuric kükürtlü
sulfuric acid sülfürük asit
sulfurous kükürtlü
sulfurous kükürtlü, kükürtle ilgili
sum tutar
sum toplam
sum toplamak
sum of vectors vektörlerin toplamı
sumcheck toplamalı sağlama
summarise, to özetlemek
summary report özet rapor
summation toplama, toplam
summation check toplamalı sağlama
summer yaz
summer air conditioning yaz iklimlendirmesi
summing amplifier toplayan yükselteç
summing gear diferansiyel dişli, iki uzuvun hareketini toplayan veya çıkaran dişli
summing integrator toplayan tümlev alıcı
summing point toplama noktası
summit tepe noktası, doruk, zirve, tepe, tepe üstü (iki çıkışın birleşiminde bulunan sivrilik veya
bir çıkışın, çıkış yönünde daha yatık bir çıkışla birleşim yeri)
summit angle tepe açısı
summit vertical curve kapalı düşey kurp, dış bükey düşey kurp
sump yağ teknesi (haznesi), karter
sump 1. hazne, karter, motor karterinin çukur kısmı 2. çukur, kuyu, drenaj kuyusu, lağım çukuru
sump tekne
sump akıntı çukuru
sump pis su çukuru
sump line karter giriş borusu
sump pump pis su pompası
sump pump derin su tulumbası
sumping açık lağım çukurlarından pompalama
sun güneş
sun and planet wheels güneş ve uydu dişliler, planet dişli sisteminde merkezde bulunan dişli
güneş dişli, hem kol ile beraber hemde kendi ekseni etrafında dönen dişli uydu veya planet dişli
adını alır
sun bath güneş banyosu
sun beam güneş ışını
sun gear güneş dişli, ayna dişli
sun gear clutch disc güneş dişli kavrama diski
sun gear disc güneş dişlisi diski
sun roof açılır tavan
sun roof sürgülü tavan
sun shade güneşlik
sun stroke güneş çarpması
sun visor güneşlik
sunbeam güneş ışını
sunburn uzun süre güneş ışınlarına maruz kalış nedeniyle deri yüzeyinde meydana gelen kızartı
ve çoğu kez veziküller oluşması ile belirgin durum, güneş yanığı
sunglasses güneş gözlüğü
sunk havşalı, gömülmüş, batmış
sunken pile batırılmış kazık
sunken road alçaltılmış yol
sunlight günışığı
sunlit güneşle aydınlatılmış
sunproof güneş geçirmez
sunset güneşin batışı
sunshade roof açılır tavan
sunshade roof sürgülü tavan
sunshade güneş siperi, tente, perde, stor
sunshield güneşlik
sunshine güneşin doğuşu
sunshine güneş ışığı
sunstroke güneş çarpması
super üstün, alışılmış üstü, süper, mükemmel
super cement süper çimento, yüksek kaliteli çimento
super cooling derin soğutma
superacid kuvvetil asit, yoğun asit
supercharge aşırı şarj
supercharge süperşarj, motora fazla yakıt verme
supercharger kompresör
supercharger süperşarj, fazla basınçlı hava verme cihazı (hava basıncının az olduğu yüksek
rakımlarda silindirlere basınçlı havayı temin eden cihaz)
supercharger drive süperşarjör tahrik tertibatı
supercharger drive rear bearing süperşarjör tahrik tertibatı arka yatağı
supercharger aşırı doldurucu, fazla doldurucu direkt olarak motordan tahrik alan veya egzoz
gazları ile tahrik olan türbin tarafından çalıştırılan, atmosfer basıncı üzerindeki bir basınçta
içten yanmalı motor silindirlerine hava veya hava yakıt karışımını basan, aksi
supercharging fazla doldurma, aşırı doldurma
supercomputer süperbilgisayar
superconductivity üstüniletkenlik
superconductor süperiletken
supercooling aşırı soğutma
supercritical süperkritik
superefficiency üstünetkinlik
superelevation dever (yatay kurplarda merkezkaç kuvveti nedeniyle taşıtların dışarıya
savrulmalarını önlemek için yol platformuna uygulanan enine eğim)
supereminent çok üstün
superfınishing perdahlama, eğeleme ve hortlama işlemlerinden daha düşük bir basınçta bol
soğutucu ve yağlayıcı kullanılarak hızlı ve küçük stroklarda yapılan işlem
superficial yüzeysel, sathi, superficialis
superficies yüzey
superfine çok ince
superfinishing süper yüzey işleme
superheat kızdırma
superheated (s) kızdırılmış
superheated steam kızgın istim, kızgın buhar, su ile temasta olmayan bir ortamda doygun
rutubet sıcaklığının üzerinde ve sabit basınçta bulunan buhar
superheater kızdırıcı
superheating kızdırma
superhighway otoyol, süper karayolu
superimpose, to üst üste koymak, üzerine bindirmek, üst üste bindirmek
superimposed fill ek toprak dolgu
superimposed load ek yük, ilave yük
superimposition vektör verilerin görüntü üzerine taşınması
superimposition üst üste konulma, üst üste gelme
superintendence gözetim, denetim
superintendent yönetici
superintendent nezaretçi, denetici
superinvolution aşırı gerileme
superior üst, üst tarafında bulunan, yukarı, üstte
superior yüksek, üstün
superior üstün kaliteli
superjacent kaplayan
superload sürşarj, ilave yük
supermarket süpermarket
supermedial ortanın üzerinde bulunan
supermicroscope elektron mikroskopu
supermobility aşırı hareketlilik
supernatant yüzen
supernatant suda yüzen
superolateral üst‐yan tarafta
superposition üstdüşüm
superposition üst üste gelme, üstüne koyma
superposition principle üstdüşüm özelliği
super‐refraction aşırı kırılma
supersaturate aşırı doymak
supersaturated aşırı doymuş
supersaturation aşırı doyma
supersaturation aşırı doygunluk
superscribe, to üzerine yazmak
superscript üstsimge
superscript üste koyulan işaret
superscription üzerine yazma
supersede, to yerine geçmek, yerini almak
supersede, to yerini almak
superset üst küme
supersoft çok yumuşak (uzun dalga boylu röntgen ışınları)
supersonic sesüstü
supersonic sesten hızlı, süpersonik
supersonic compressor aşırı sesli çalışan kompresör
supersonic compressor süpersonik titreşimli kompresör
supersonic speed ses ötesi hız
superstructure üst yapı
superstructure design üst yapı tasarımı üstyapı projesi
supertruck süper kamyon (supertruck)
supervene izlemek
supervise denetlemek, nezaret etmek
supervise denetlemek, teftiş etmek, incelemek
supervision süpervizyon, kontrol
supervision denetleme
supervisor gözetici, nezaretçi, denetçi
supervisor denetleyici
supervisor müfettiş
supervisory signals gözetim işaretleri
supervisory staff kontrol görevlileri
supplement ilave, ek, tamamlayıcı
supplemental bütünleyici
supplemental tamamlayıcı
supplemental coolant additive ilave soğutma sıvısı katkı maddesi
supplemental specifications ek şartname
supplementary tamamlayıcı
supplementary yardımcı
supplementary bütünleyici
supplementary budget katma bütçe
supplementary heating ilave (tamamlayıcı) ısıtma
supplementary pressure ilave basınç, gerilme artması
supplementary service tamamlayıcı hizmet
supplier 1. satan, veren, temin eden, sağlayan 2. satıcı firma, müteahhit
supplier satıcı, temin edici
supplies erzak, levazım
supply ikmal, temin etmek, sağlamak, tedarik etmek, arz etmek, arz
supply temin
supply hazır stok
supply besleme, takviye
supply temin etme, besleme
supply tedarik etmek, temin etmek, sağlamak
supply air besleme havası
supply air opening besleme havası menfezi
supply air opening besleme havası girişi
supply air outlet besleme havası menfezi
supply air system besleme havası sistemi
supply line besleme hattı
supply line besleme kolonu
supply manifold besleme kollektörü (manifoldu)
supply pump besleme pompası
supply riser besleme düşey hattı
supply tank depo
supply terminal besleme noktası
supply voltage besleme gerilimi
supply‐air equipment besleme havası ekipmanı
supply‐air outlet besleme havası çıkışı
supply‐air system besleme havası sistemi
support mesnet, yatak
support destek, herhangi bir şeye destek ödevi gören oluşum veya kısım
support desteklemek, destek, mesnet, payanda
support yatak
support, to desteklemek, takviye etmek, taşımak
support takviye
support dayanak
support arm destek kolu
support bar ayak bağlantısı
support bracket askı saportu
support bracket mesnet veya takviye flanşı
support cap takviye başlığı
support clamp u cıvata, makas bağlantı plakası
support group destek grubu
support on rollers hareketli mesnet, rulo, rulo mesnet
support programme destek programı
support roller destek makarası
support software destekçi yazılım
support/articulated mafsallı/mesnet
support/fixed mesnet/sabit
support/rigid mesnet/rijit
supportability desteklenebilirlik
supporting plate destekleme plakası
supporting power of the ground zeminin taşıma gücü
supporting soil taşıyıcı zemin
supporting stratum yük taşıyıcı tabaka, taşıyıcı tabaka
supporting structure taşıyıcı yapı
suppose, to sanmak, var saymak, zannetmek
suppress, to bastırmak, sindirmek
suppressed zero range sıfırsız erim
suppressed zero scale sıfırsız ölçek
suppression baskı
suppression bastırım
suppressor ezen
suppressor parazit giderici
suppressor bastıran
suppressor yutucu, yok edici, radyo meksefesi, ateşleme kıvılcım gürültülerinin oto radyosu
tarafından alınmasına mani olan kondansatör
supra diagonal köşegen üstü
supra threshold eşik üstü
supra‐acromial akromyon üstünde bulunan
surcharge ek ücret
surcharge ek yük, sürşarj
surcharge aşırı şarj etmek, ek ödeme istemek
surcharge angle dinamik şev açısı
surcharge load ilave yük
surd sayı/köklü
surety 1. kefalet, teminat, güvence 2. kefil
surety bond kefalet senedi (belgede yazılı grup veya gruplar tarafından, bir sözleşme veya diğer
görevlerin yapılmamasından veya ihtilastan dolayı, sebebiyet verilen zararın ödenmesi veya
kayıpların tazmini için düzenlenen senet)
surface, to yüzeye çıkmak
surface yüzey, yüz, satıh
surface active yüzey aktif (bir yüzeye, mesela iki sıvı; bir sıvı ile bir gaz; veya bir sıvı ile bir katı
arasındaki ortak yüzeye göçebilme veya gidebilme yatkınlığına sahip olan)
surface activity yüzey hareketi, yüzey işlemi
surface activity of a mineral bir mineralin yüzeysel aktifliği
surface area yüzey alanı, yüzölçümü
surface area method yüzey alanı metodu
surface area method of proportioning yüzey alanına göre oranlama metodu
surface charge, intensity of the bkz. intensity of the surface charge
surface chart yüzey çizimi
surface chuck yüzey aynası, yüzey tespit mekanizması
surface coat sıva, yüzey tabakası
surface coefficient of friction yüzey sürtünme katsayısı (yüzey tabakasının kaymaya karşı olan
direnci)
surface coefficient yüz sabiti, yüzey sabit
surface compaction yüzeysel sıkıştırma
surface condenser yüzey kondenseri buharı yoğuşturmak için içersindeki borularda soğutcu
suyun dolaştığı ve vakumunda bir hava pompası ile sağlandığı kondanser
surface cooling yüzey soğutması
surface course yüzey tabakası, kaplama
surface crack yüzey çatlağı
surface cracks yüzey çatlakları, yüzeyde çatlamalar
surface drainage yüzey drenajı, yerüstü drenajı (yolun veya civar zeminin yüzündeki suyun
toplanması ve uzaklaştırılması)
surface dressing sathi kaplama (küçük taşlarla ince tabaka halindeki bağlayıcıdan oluşan bir cins
yol kaplaması)
surface duct yüzey oluğu
surface evaporation yüzeysel buharlaşma
surface film of the water yüzeysel su filmi
surface finish yüzey tesviyesi, satıh tesviyesi
surface finish bkz. cleaning, finishing, honing, lapping, lay, polishing, roughness, waviness,
superfinishing, tumbling
surface finishing yüzey son işleme
surface grinding machine yüzey taşlama makinesi iş parçasının üzerine manyetik bir bağlayıcı
ile tespit edildiği dönen veya ileri geri hareket eden bir tablanın üzerinde bulunan yüksek hızda
dönen bir yüzey taşlama taşı ile yapılan yüzey işleme işlemi
surface hardness yüzey sertliği
surface heater yüzey ısıtıcısı
surface indices yüzey belirtisi
surface integral yüzey tümlevi
surface layers yüzeysel tabakalar
surface maintenance yüzey bakımı (yolun taşıma kapasitesini değiştirmeksizin yüzey
bozukluklarını önlemek veya gidermek amacıyla yapılan çalışmalar)
surface meter yüzey püruzlülüğünü ölçmek için gramofon iğnesinin yüzey üzerindeki aşağı
yukarı hareketini 100, 000 defa büyüterek yüzey pürüzlülüğünün grafiğini oluşturan merkez
çizgisini belirten sayınında ortalama yüksekliği gösterdiği cihaz
surface moisture yüzeysel nem
surface moisture yüzey rutubeti
surface normal yüzey dikmesi
surface of adherence aderans yüzeyi
surface of contact temas alanı, temas yüzeyi
surface of evaporation buharlaşma, yüzeyi
surface of failure kırılma yüzeyi, kayma yüzeyi, kayma düzlemi
surface of least resistance to sliding en küçük direnç düzlemi, kaymaya karşı en küçük direnç
gösteren düzlem
surface of revolution dönel yüzey
surface of rupture kopma yüzeyi, kırılma düzlemi
surface of separation ayrılma yüzeyi
surface of shear kayma veya kesme yüzeyi, kesme düzlemi
surface of sliding kayma yüzeyi, kayma düzlemi
surface of the earth yer yüzeyi
surface of the grains tane yüzeyi
surface orientation yüzey yönelimi
surface plate ayar plakası
surface plate (planometer) referans plakası, düzleme işi için kullanılan plaka, çok büyük ve rijit
tabla, iş parçalarının yüzey düzgünlüklerini tespit etmek için veya iş parçalarını markalamak için
kulanılır
surface protection yüzey koruma
surface ratio yüzey oranı
surface resistance yüzey direnci
surface roughness yüzey pürüzlülüğü
surface shoving yüzeyde ötelenme şeklinde oluşan bozulma
surface soil en üstte bulunan toprak, yüzeysel toprak, bitkisel toprak
surface structure excavation temel üstü kazısı
surface tension yüzey gerilimi
surface texture yüzey dokusu
surface texture tezgahta işlendikten sonra metal yüzeyinin görünüşü ve yüzey yapısı
surface treatment sathi kaplama (bir yol yüzeyine agregalı veya agregasız bitümlü bağlayıcı
uygulanması)
surface vibrator titreşimli tokmak, yüzey titreştirici
surface water yerüstü suyu, yüzey suyu, satıh suyu (okyanuslar da dahil, yeryüzündeki bütün
sular, akarsu yataklarında bulunan su)
surface water drainage yüzey su drenajı
surface waves yüzey dalgaları
surface/finished bitmiş yüzey, son işlem yapılmış yüzey
surface/quadric ikinci dereceden yüzey
surfacemeter yüzey pürüzlülüğü ölçme aleti
surfaces of contact temas yüzeyleri
surfacing kaplama, yüzey kaplaması, yol yüzeyi kaplaması
surfacing machine yüzey işleme makinası
surfactant yüzey aktif (madde)
surge motorun yük altında devreden düşüp tekrar yükselmesi, regülatör terk kontrol
mekanizması kumandasında devrin yüke göre düşmesi veya artması
surge gerilim darbesi
surge ani boşaltma
surge ani yükselme
surge dalgalarla ilerlemek
surge air denge havası
surge air ani boşaltma havası
surge chamber denge bacası
surge pressure alçalıp yükselen devir basıncı, dalgalı devir basıncı
surge protector; surge suppressor aşırı gerilim koruyucu
surge silo depolama silosu
surge tank denge bacası
surging dalgalanan, devri düşüp‐yükselen
surging drum denge dramı
surging drum bükme kasnağı bükme konisi
surging (a) santrifüj aşırı doldurucu (süperçarjer) veya kompresör çıkışındaki basınç
dalgalanmaları (b) kamın kaldırma eğrisi harmoniklerinden birisi ile, onu kontrol eden sübab
yayı tabii frekansının çakışmasından kaynaklanan normal olmayan hareket
surpass üstün olmak
surplus artan miktar
surplus ihtiyat akçesi
surplus 1. aşırı, fazla, artık 2. ihtiyaç fazlası, fazlalık (bir fonun, onu oluşturan aktif değerlerinin
pasif değerlerinden fazla olması)
surplus material artık malzeme
surplus receipts tahsilat fazlası
surplus variable eksilten yapay değişken
surprise piece ripitır mekanizmasında kovan pınyon miline tespit edilmiş, her saatbaşı yıldız
çarkı dişinin ilerlemesini sağlayan ekstra kam
surrogate vasi, vekil
surround, to çevirmek, etrafını sarmak, kuşatmak
surround etrafını çevirmek
surrounding çevre, civar
surrounding air hava, ortam
surrounding liquid etrafını çeviren sıvı
surroundings çevre
surtax ek vergi
surveillance denetleme, gözetim, nezaret
surveillance gözleme, izleme
survey araştırma, dikkati tetkik, muayene
survey etüt, inceleme, araştırma, istikşaf
survey, to haritasını çıkartmak, incelemek
survey yer ölçümü
survey yoklama
survey anket, sormaca
survey arazi ölçmek
survey data etüt datası, etüt verisi, etüt bilgisi
survey point ölçme noktası
surveying arazi ölçme, yer ölçümü
surveying 1. ölçme bilimi 2. etüt
surveying engineer harita mühendisi
surveying instrument topograf aleti, arazi ölçü aleti
surveyor sürveyan
surveyor eksper, uzman
surveyor sürveyan, etütçü, haritacı
surveyors level ölçü nivosu
survivability kalımlılık
survivable kalımlı
survival shelter emniyet barınağı, kazaya karşı barınak, hayatta kalmak için korunak, kazaya
karşı siper
susceptance sanal geçiri
susceptibility duyarlık, hassasiyet
susceptible duyarlı, hassas (sıcaklıktaki değişmelere bağlı olarak kıvamlılığı değişikliğe
uğramaya yatkın)
susceptible hassas
suscitate dürtmek, aktif hale geçirmek, canlandırmak
suscitation canlandırma, dürtme
suspect şüpheli, suspekt
suspend, to 1. asmak 2. durdurmak, bitirmek, ara vermek
suspend, to askıya almak, asmak, geçici olarak durdurmak
suspended asılı
suspended askıda, muallata
suspended bridge asma köprü
suspended ceiling asma tavan
suspended landslide duraklamış heyelan
suspended level asma düzeç
suspended material asılı maddeler
suspended particle asılı parça, askıda kalan ( ne yüzen, ne batan)
suspended program askıdaki program
suspended solids askıda katı madde (suda ve lağım suyunda bulunan 1 mikron civarında boyutu
olan katıları ifade etmek için kullanılan terim)
suspended span askı kirişi (gerber köprülerde)
suspense askıda kalma, sürüncemede kalma
suspension süspansiyon
suspension 1. yerinden kaymış veya sarkmış bir organın diğer bir oluşuma dikişle tesbiti; 2. her‐
hangi bir şeyin geçici olarak durması veay kesilmesi; 3. bir maddenin sıvı içinde erimeden küçük
tanecikler halinde dağılması hali;
suspension 1. askı, askı sistemi, süspansiyon, makas ve amortisör tertibatı, asma, asıltı 2.
durdurma, ara verme
suspension erteleme
suspension askı suspansiyon
suspension askıda, askı
suspension durdurma
suspension çökmemiş madde karışık sıvı
suspension asma
suspension arm salıncak
suspension brace askı kirişi
suspension bracket askı flanşı
suspension bridge asma köprü
suspension cable askı kablosu
suspension cylinder askı, suspansiyon silindiri
suspension girdle askı kuşağı
suspension links (vibrating links) buharlı makinelerin geri dönüşleri için kanallı uzvu kaldırıp
indiren iki paralel yassı çubuk bu çift çubukların bir uçları kanallı uzvun sonuna gevşek olarak
bağlanmış olup diğer uçları manevra mili (tornistan mili) üzerine tutturulmuş kısa kola bağlıdır
suspension of works işi geçici durdurma, işi askıya alma
suspension system askı donanımı
suspension süspansiyon, titreşim söndürmek ve şok etkilerini ortadan kaldırmak için dizayn
edilmiş mekanizma, söndürücü
sustain yükünü almak, asılı tutmak, düşmesine veya batmasına engel olmak
sustain, to ağırlığını çekmek, desteklemek
sustained devamlı
sustained grade uzun mesafede sabit eğimli yol kesimi (sabit veya hemen hemen aynı değerde
eğime sahip, uzun tulde sürekli bir yol parçası)
sustained load bir yükün desteklenerek uygulanması, uzun süreli yükleme
sustained shear stress mevcut kayma gerilmesi
sustained speed sürekli aynı hız
sustaining wall istinat duvarı
sustentacular asıcı, tutucu, destek oluşturan
sustentation besleme, kuvvet verme
suture derz (taş, tuğla duvarlarda iki yapı elemanı arasındaki birleşme yeri)
sünger sapan, kement, mancınık
swage baskı kalıbı
swage kalıpta dövmek
swage (a) boru künk vs ‘nin dışarı açılan kısmı, (b) sertleştirilmiş çelik eksantrik mastar ve ör‐
sün uygun bir mengenede kullanılması ile testere diş açıklığının oluşturulması (c)dövme ile şekil
vermede kullanılan mastar
swage sav hiç bir parelel kısmı olmayan doğrusal incelmeye sahip olan testere
swage/collar baskı kalıbı/yakalı
swage/spring baskı kalıbı/yaylı
swaging kalıpta şekil verme
swaging kalıpta dövme
swaging üç sivriltme kaba bir metali ıncetlerek istenen şekle getirme işlemi
swallow 1. yutmak; 2. yudum, yutma
swallowing yutma, gıda maddesinin, yutak ve yemek borusu aracılığıyla ağızdan mideye geçmesi
swamp su basmak
swamp batak, bataklık
swamp bulldozer bataklık dozeri
swamp shoe bataklık tipi pabuç
swampy bataklık, bataklık gibi su kaplı
swan neck kuğu boynu, spiral
swan neck pipe esnek spiral boru
swap getir götür (kütük taşıma)
swap, to değiş tokuş etmek
swap file getir götür kütüğü
swap in getirme (kütük taşıma)
swap out, to götürme (kütük taşıma)
swap‐in getirme
swap‐out götürme
sward çimen
sward, to çimenle kaplamak
swash çalkantı
swash plate taşıyıcı plaka, oynak plaka
swash plate type oynak plakalı tip
swash‐plate (wabbling disc) dairesel bir plakanın eksantrik olarak mile bağlanması ile
oluşturulan
yedek krank mekanizması
sway eğmek, yalpalamak
sway brace genellikle yatay olan ve titreşim kontrolü ve istenmeyen hareketlerin ortadan
kaldırılması (söndürülmesi) için
kullanılan mesnet
sway bracing enine çapraz takviye, yandan çapraz takviye
SWC su zemin karakteristik eğrisi
sweat cooling bır makine ve motorun bir bölümünü, roket motorlarında ve gaz türbin
kanatlarında olduğu gibi, pürüzlü yüzeylerden veya gözenekli yüzeylerden akışkan geçirip
buharlaştırmak sureti ile yapılan soğulma
sweat solder terletme lehimi
sweat 1. ter; 2. terlemek
sweating terleme
sweaty 1. terleme gösteren, terli; 2. terletici; 3. tere benzer, ter gibi
swedge bolt üzeri tırtıllı bulon
sweep süpürme, temizlik
sweep, to süpürüp çıkartmak
sweep area süpürme alanı
sweeper süpürücü
sweeping 1. süpürme, temizleme 2. tarama
sweeping holes barbakan delikleri
sweeping machine süpürge makinesi
sweep‐seconds watch saniye kolu saatin merkezinde olan hareketi için üçüncü dişli çark ve
dördüncü pinyon gerektiren saat
sweet şekerli, tatlı
sweet gas arı gaz
sweet water tatlı su
swell, to şişmek
swell 1. şişme (belirli bir ağırlıktaki kayanın kırılmadan dolayı daha fazla boşluk alanı yaratması
nedeniyle hacimde artış olması) 2. şişmek, kabarmak, yükselmek (nehir)
swell genleşme
swell kabarma
swell, to kabarmak, şişmek, yükselmek
swell characteristic şişme özelliği
swell index kabarma (şişme) indisi
swell of pulley kayışın çalışma esnasında kasnaktan çıkıp kurtulmasını engellemek için kasnak
çevresinde bulunan eğribombe, yüzey
swell test şişme deneyi
swelling [medikal] şiş, tümör, şişme, şişlik
swelling behavior genleşme eğilimi
swelling capacity şişme kapasitesi
swelling clay şişen kil
swelling curve şişme eğrisi, boşaltma eğrisi
swelling due to shear kesme genişlemesi, kesme kabarması
swelling factor kabarma faktörü (toprak)
swelling index genleşme endeksi
swelling index şişme indisi
swelling margalite clay marnlı şişen kil
swelling marly clay şişen marnlı kil
swelling number genleşme sayısı
swelling pressure şişme basıncı
swelling test şişme deneyi
swept area süpürme alanı
swim yüzme
swimming pool yüzme havuzu
swing eksen üzerinde dönmek
swing, to sallamak, sallanmak
swing, to sallanmak, savrulmak, oynamak, gidip gelmek
swing boom hareketli (swing) bom
swing brake ekskavatör dönüş freni
swing brake valve dönüş fren valfı
swing bridge açılır kapanır köprü
swing circle kule dişlisi
swing derrick derrick kreni
swing drive kule dönüş tahriği
swing gear and bearing kule dişli ve yatağı
swing machinery kule mekanizması
swing motor kule motoru, dönüş motoru
swing shaft ekskavatör milini sağa sola dönüş yaptırma mili
swing shovel loader döner kepçeli yükleyici
swing table döner tabla
swing table döner tabla matkap tezgahlarının orta direği etrafında dönebilen tablası
swing type check valve mafsal etrafında salınım yapan diske sahip kontrol mekanizması
swinging door çarpma kapı
swingle tree boncuk demiri
swirl girdap hareketi
swirl, to girdap gibi dönmek
swiss lever boşaltma çarkı, pallet kolu ve balans kolu merkezleri aynı doğru hat üzerinde olan,
dişli‐kollu levye, impuls paletler ile boşaltma çarkı dişleri arasında bölünür
switch şalter
switch 1. değiştirmek, yapılanı söyleneni bırakıp başka bir şeye geçmek 2. anahtar, düğme,
şalter, kontakt mekanizması 3. ray makası, demiryolu makası
switch açkı, anahtar
switch değişmek, değiştirmek
switch şalter
switch anahtar(lama)
switch düğme
switch box şalt dolabı
switch box şalter mahfazası
switch contact blade şalter temas plakası
switch fuse sigortalı anahtar
switch off, to devreyi açmak
switch off, to şalterle devreyi kapamak, tamamlamak
switch off, to durdurmak, kapatmak
switch off, to devreyi kesmek
switch on, to akım vermek, devreyi kapatmak
switch on, to devreye almak, açmak
switch on, to şalteri açmak, şalteri devre kesme durumuna getirmek
switch on, to devreye koymak
switch on point temas noktası
switch on point devreyi kapatma noktası
switch panel şalter tablosu
switch signal demiryolu makas sinyali
switch, relay anahtarlamak
switch, to açkılamak, anahtarlamak; faaliyete geçme (röle)
switch (a) hareketli cismin yönünü değiştiren mekanizma, (b) tren raylarında hat değişimini
sağlayan tren tekerlekleri alt takım düzeneği (c) eleklik akımını açıp kapayan anahtardüğme
switchboard elektrik kontrol tablosu, telefon santralı
switchboard şalt panosu
switched connection anahtarlanmış bağlantı
switched line anahtarlamalı hat
switcher anahtarlayıcı
switchgear anahtarlama (şalt) tesisleri
switching anahtarlama
switching center anahtarlama merkezi
switching function anahtarlama işlevi
switching matrix anahtarlama matrisi
switching processor anahtarlama işlemcisi
switching rate anahtarlama hızı
switching signalization anahtarlama imleşimi (sinyalleşmesi)
switching station kesici kabin
switching value anahtarlama değeri; faaliyete geçme değeri (röle)
switching variable, logic variable boole değişkeni, mantıksal değişken
swivel, to mil üzerinde dönmek
swivel, to dönmek
swivel mafsal
swivel bir mekanik mafsalda ara parça
swivel döner halka
swivel adaptor mekanik mafsalda ara parça adaptörü
swivel angle dönme açısı
swivel arm dönebilen kol
swivel bearing dönebilen yataklama
swivel clevis oynar eklem
swivel cylinder dönebilen silindir
swivel fitting dönebilen bağlantı rekoru
swivel flange dönebilen flanş
swivel joint döner taksimat
swivel joint döner dağıtıcı
swivel joint döner mafsal
swivel joint dönebilen bağlantı
swivel joint aşıklı mafsal, döner dağıtıcı
swivel lever döner kol
swivel rod dönebilen kol
swivel (a) bir mekanizmada dönü harekatine müsade eden pim (mil) ve burç (b) bir kinematik
zincirde dönü hareketine müsaade eden gövde ve üzerinde burç yatak olan uzuv ayrıca, pin, çivi,
saplama, mihver, milli halka, fırdöndü, mil üzennde döner top
swivel‐head lathe. delik delme ve ince cisimleri döndürmek için kullanılan mandrel mesnedi
kaide plakasına mafsallanabilen özel torna tezgahı
swivelled wheeled mafsallı tekerlekli
swivelling propeller gövdesi istenilen yöne döndürülerek itme kuvvetini arzu edilen yöne ileten
pervane
swivl‐pin büyük mil, ana pim
syllable hece
syllabus eğitim programı, müfredat, özet
syllogism kıyas
syllogistic kıyasla ilgili
syllogize kıyasla sonuca varmak
sylphon bellows basınç değişimlerine cevap verebilen hava sızdırmaz silindirik metal körük
sylvatic orman ve tarlalara ait
sym‐ (ön‐ek) ile, aynı zamanda anlamı veren ön ek
symbol 1. bir elementi simgeleyen, bir veya iki harfin oluşturduğu işaret remiz, simge, sembol; 2.
bir düşünce tahayyül veya duyguyu ifade eden simge, sembol
symbol simge, sembol, rumuz, işaret
symbol of a unit of measurement ölçüm biriminin simgesi
symbol string simge dizgisi
symbol table sembol çizelgesi
symbol sembol, işaret, alamet, kimyada bir elementin çeşitli şartlarını ve özelliklerini belirten
harf veya harfler topluluğu, örneğin normal bir atom oksijen O, atom ağırlığı ile, ™ 0, atom
numarası ile, 8 16 0; molekül olarak, o2;
symbolic address simgesel adres
symbolic device simgesel aygıt
symbolic logic, mathematical logic simgesel mantık
symbolic model simgesel model
symbolic programming simgesel programlama
symbolise sembollerle ifade etmek
symbology sembol
symmetric simetrik, bakışımlı
symmetric bakışımlı, bakışık
symmetric cipher bakışımlı şifre
symmetric element bakışımlı öğe
symmetric figures bakışımlı şekiller
symmetric flow bakışımlı akış
symmetric fold yanları eşit eğimli, eksen düzlemi düşey kıvrım
symmetric matrix bakışımlı matris
symmetric property simetrik özelliği
symmetric relation simetrik bağıntı
symmetrical simetrik
symmetrical channel bakışımlı kanal
symmetrical distribution bakışımlı dağılım
symmetrical lighting system simetrik aydınlatma (cisim üzerine ışınların hem trafik hem de
sürücü doğrultusunda eşit olarak düştüğü sistem)
symmetrical load simetrik yük
symmetrical two‐port network bakışımlı iki‐kapılı devre
symmetrise simetrik yapmak
symmetry simetri, iki eşit kısma ayrılabilme hali
symmetry bakışıklık, bakışım
symposium bellibir konuda tartışmak üzere yapılan toplantı, sempozyum
synch generator eşzamanlama üreteci
synch pulse eşzamanlama darbesi
synchromesh senkromeş, hemzamanlanmış
synchromesh gear tahrik eden ve tahrik olan dişlilerin kenetlenmeleri (birleşmeleri) olmadan
önce onları senronize eden küçük konik debriyaj
synchromesh transmission senkro‐meş tertibatlı hız kutusu
synchronic uzaktan ayarlama tertibatı
synchronism aynı zamanad olma, aynı anda meydana gelme, senkronizm
synchronization zaman uyumlu hale getirme,
synchronization senkronize etme, aynı anda ve beraber çalışır duruma getirme
synchronization senkronizasyon
synchronization eşzamanlama
synchronization bit eşzamanlama biti
synchronization network eşzamanlama ağı
synchronizer senkromeş
synchronizing hemzamanlama, senkronize eden
synchronizing gear eş hareketli vites
synchronizing gear havalı silahlarda ateşleme mekanizmasını pervane ile senkronize ederek
mermilerin kanatlarla karşılaşmasını, onlara çarpmasını, önleyen mekenizma
synchronizing pilot eşzamanlama pilotu
synchronoscope eşzamanlılık‐gözler
synchronous aynı zamanda meydana gelen, senkron
synchronous eşzamanlı
synchronous zaman uyumlu, senkron
synchronous senkronize
synchronous an uyumlu
synchronous computer eşzamanlı bilgisayar
synchronous modem eşzamanlı modem
synchronous motor senkronize motor
synchronous operations eşzamanlı işlemler
synchronous vibration senkronize titreşim
synchronous vibrations aynı zaman içersinde ve aynı fazda olan titreşimler
synchronous senkronize, aynı zamanlı olan, aynı zamanı kaydeden
synchro‐torgue transmitter rotorun açısal pozisyonuna ait elektriksel bilgileri aktaran ve
mekanik olarak konumlandırılan rotortu senkro
synclinal oluk biçiminde
synergetic beraber çalışan
synergic birlikte çalışan
synergic diğer bir şeyle aynı hedefe yönelik hareket, faaliyet veya etki gösteren, sinerjik
synergism iki ayrı faktörün, örneğin iki ilacın, iki mikro‐organizmanın veya iki adalenin, uyumlu
bir şekilde, bir arada etki göstermesi
synergist diğer bir maded ile aynı yönde tesir eden
synergy birliktelik
synezesis 1. tıkanma, kapanma; 2. gözbebeği (pupilla)’nın görme kaybına uzanmak üzere
küçülmesi, pupilla’nın kapanması
synonym eş anlam
synopsis özet
syntax sözdizim
syntax analysis sözdizimsel analiz
syntax error sözdizim hatası
synthermal aynı ısıda, aynı hareketi taşıyan
synthesis bireşim
synthesis 1. elementlerini bir araya toplayarak bir maddeyi meydana getirme, terkibetme,
kimyasal bileşim, sentez
synthesis terkip
synthesis sentez, bireşim
synthesis birleştirme, birleşme, sentez
synthesize, to sentezlemek, bireştirmek
synthesizer sentezleyici, bireştirici
synthesizer bireştirici
synthetic suni
synthetic sentetik, yapay
synthetic sentetik, bireşimsel
synthetic aperture sentetik açıklık
synthetic fiber sentetik lif
synthetic fuel sentetik yakıt
synthetic resin sentetik reçine
synthetic(al) terkibi bileşim ait, sentetik
syntheticfibre sentetik fiber
syntonize frekansı ayarlamak
syntropic 1. aynı tarafa eğilmiş, aynı tarafa yönelmiş
syphon sifon
siphon, to sifon çekmek
siphon, to sifondan geçmek
syringe şırınga
system sistem: 1. yol; 2. organizma; 3. metot; 4. anatomi; 5. aynı vazifeyi gören organların
oluşturdukları birlik, systema
system sistem, devre, düzen
system sistem, dizge
system usul
system sistem, plan
system access control sisteme erişim denetimi
system analysis dizge (sistem) çözümlemesi
system analysis sistem analizi
system analyst sistem çözümleyici
system analyst sistem analisti
system architecture sistem mimarisi
system board sistem kartı
system check sistem kontrolü
system compensation dizgenin (sistem) denkleştirilmesi
system configuration dizge (sistem) düzenleşimi
system continuity sistem sürekliliği
system controls sistem denetimleri
system crash bilgisayarın arızalanması
system development cycle sistem geliştirme çevrimi
system engineering dizge (sistem) mühendisliği
system evaluation dizge (sistem) değerlendirimi
system failure sistem arızası
system flowchart dizge (sistem) akış çizeneği
system forces kuvvetler sistemi, sistemdeki kuvvetler
system free of viruses virüssüz sistem
system identification dizge (sistem) tanılama
system integration sistem bütünleştirme
system integrity sistem tamlığı
system library sistem kütüphanesi
system management sistem yönetimi
system of coordinates koordinat sistemi
system of units of measurement ölçüm birimleri sistemi
system operator sistem işletmeni
system pressure sistem basıncı
system prompt sistem komut istemi
system prompt sistemden gelen güdü, komut istemi
system science dizge (sistem) bilimi
system software dizge (sistem) yazılımı
system type dizge (sistem) türü
systema sistem
systematic sistematik
systematic error dizgesel (sistematik) hata
systematic sampling dizgesel örnekleme
systematic(al) sistemik, uslu ve kaideye göre, intizamlı
systematise, to sistemleştirmek
systematization 1. sistemli şekle getirme, sistemleştirme; 2. fikirlerin, anlam ifade edecek şekilde
sıralanması, fikir ve düşünce düzeni
systematize, to sistemli şekle koymak, sistemleştirmek
systemic sisteme ait
systems analyst dizge (sistem) çözümleyici
systems application architecture (SAA) sistem uygulama mimarisi
‐T‐
t beam tablalı kiriş, t kiriş, t profilli putrel
t elbow t dirsek, t dirsekli rakor
t girder tablalı kiriş
t intersection t kavşağı, t tipi kavşak (kavşak ayaklarından biri öbürünün uzantısı gibi olup,
üçüncü ayağın bu doğrultuyu tam veya yaklaşık dik, 75 ile 105 derece arasında bir açı ile kestiği
t harfi biçiminde üçlü kavşak)
t iron t profilli demir
t junction bkz. t intersection
trailer römork, treyler, çekme araba, çekçek
t rap points kullanıcısı olmayan vagonların kendiliğinden ray değiştirmesini engellemek için
tebdili hat takımları
t rap kapan, tuzak, kapanca, sifon, ayırma düzeni sürgü, mandal, menteşeli kapak, (a) diffızyon
pompasının yüksek vakum kısmında bulunan yağ buhar basıncı etkisini azaltan cihaz, (b) roket
rotoriannın sürücü habbeyi, itici zerreyi yerinde muhafaza eden kısım
t shape t demiri, t profil
t slot milling cutter t kanalı açmak için freze bıçağı