İŞlevsel teorİ baĞlaminda yemek kÜltÜrÜnÜn...
TRANSCRIPT
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014, p. 1-16, ANKARA-TURKEY
İŞLEVSEL TEORİ BAĞLAMINDA YEMEK KÜLTÜRÜNÜN İLETİŞİMSEL YÖNÜ*
Ali Osman ABDURREZZAK**
ÖZET
İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan yemek yeme ile iletişim arasında kurulan ilişki, hayatın her evresinde yadsınamaz bir gerçek olan iletişim olgusunun insan hayatındaki önemini göstermektedir. Yemeği oluşturan sebze ve meyvelere şekil vererek, kültüre özgü hazırlanışının sonunda ortaya çıkan yemek çeşidi ve sunuluşu ile güç ve sosyal statü ilişkisinin varlığı önemli bir tespit niteliği taşımaktadır. Sosyal işlevinin temelinde paylaşılma özelliği bulunan yemek ile yemeği hazırlayan tarafından elde edilen güç ilişkisi günümüzde sosyo-ekonomik farklılıklar ile değişikliğe uğramıştır. Yemeğin kadın tarafından hazırlanışı evdeki hâkimiyet sınırlarını belirlemede kadına statü olarak üstünlük sağlamaktadır. Hangi yörede ne tür yiyecek yetiştiğini göstermek açısından, yörede yetişen besin maddesi ile yörenin özdeşleştirilmesi de kısa ama kapsamlı bir bilgi sağlar. Bunun yanında tek başına mizahi bir anlamı olmayan kavramlar bağlam merkezli olarak kullanıldığı ortama göre mizahi bir mana kazanır. Yemek türlerinin cinsiyet ile ilişkilendirildiği ve sembolik anlamlara sahip olduğu tespit edilmiştir. Farklı kültürlerdeki yemeğin iletişimsel boyutu da kültür vesikası olan yemeğin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada yemeğin iletişim boyutu içerisinde sosyo-kültürel işlevinin ne olduğu, yemek ve güç arasındaki ilişki, yemeğin kültürel bağlamda halk edebiyatı türlerinden şiir türüne olan yansıması, yemek-mizah ilişkisi, modern yaşam ile yaşanan değişimin yemek yeme alışkanlığına olan etkilerinin neler olduğu halk bilimsel açıdan değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: İşlevsel teori, yemek, iletişim, kültür, modern yaşam.
*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, El-mek: [email protected]
2 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
COMMUNICATIONAL ASPECT OF FOOD CULTURE IN THE
CONTEXT OF FUNCTIONAL THEORY
ABSTRACT
Connection between eating function which is one of the basic needs of human beings and communication shows the importance of communication phenomenon which is an undeniable fact on man’s life. Kinds of food made at the end of preparation in cultural specific by giving form to vegetables and fruit, serving food, power and social status realation has an important determination quality. Relation between food has a sharing feature lying at the bottom of social function and the power gained by the food maker changes with socio-economical differents nowadays. The fact that woman prepares food outclasses to determine the dominance boundries at home. The privatization of the food substance in the region with the region provides with a short and comprehensive information in terms of in which region what kinds of food grows. In addition to this, concepts which don’t have a humorous meaning singly make sense according to the environment in the contextual based. It is determined that the food culture associated with gender and it has symbolical meanings. The communicational extent of food in the different regions reveals the importance of food which is the culture record. In this study especially, it is discussed that what the social function of food in communication process is, food and power factor, reflection of folk literatures on poem kind, its relation with humor, what the effects of change by the modern life on eating habit in terms of folkloristic.
Key Words: Functional theory, food, communication, culture, modern life.
Giriş
Fiziksel bir ihtiyaç olarak düşünülen yemek yeme ihtiyacı, kişinin iş bulma çabası, para
kazanma hırsı, bir aile kurma düşüncesinin temelinde ekmek parası kazanma ihtiyacı yatmakta olup doğrudan yemek yeme ihtiyacına vurgu yapılmaktadır. İşlevsel olarak biyolojik gereksinimlerin
yanında insana haz veren psikolojik bir özelliğe de sahip olan yemek yeme eylemi kültürel bir
yapıya da sahiptir. “Yiyerek bireyler, en özel alanları olan bedenlerine yabancı maddeler
almaktadırlar; bu nedenle yeme psikolojik olarak benliğin yapılandırılmasında önemli görülmektedir” (Belk ve diğerleri, 1996). Yemek yeme alışkanlıkları, tüketilen besinler, sunuş
biçimleri, sofra adabı, tarihsel süreç içerisinde gelişen ve değişen kurallar, endüstrileşme gibi
unsurlar yemek yeme kültürünü sosyal boyut içerisinde incelenme gereksinimini doğurmuştur. Coğrafi, etnik, ırksal farklılıkların yemek kültürüne olan etkileri yadsınamaz derecede önemlidir.
Bu farklılıkların temelinde kültür yatmaktadır. Kültürlerin farklılığını gösteren en karakteristik
ürün yiyeceklerdir (Dedeoğlu vd, 2005: 81). Türk kültürü, Yunan kültürü, Fransız kültürü vb diye adlandırılan çerçevede yemek kültürü, kültür içerisinde bir parçadan ibarettir. Yiyeceklerin seçimi,
hazırlanışı, yeme metodu, günlük öğün sayısı, yemek zamanı ve porsiyon ölçüsü oluşumu gelenek
ve pratiklerin rol oynadığı yemek kültürü ve genel olarak kültürel örüntülerle bütünleşiktir
(Fieldhouse, 1996: 1).
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 3
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
Somut bir maddenin yenilip içilmesi bireydeki fizyolojik değişikliklerin yanında manevi
ruhsal değişikliklere de neden olmaktadır. Gerçekleşen değişiklik bireyin doğrudan kendisinde görüldüğü gibi, sosyal bir ortamda da kendini gösterebilir. Yemek yeme isteği karın doyurmak,
manevi doyun sağlamak ve toplumsal saygınlık kazanmak olarak tanımlanmaktadır (Köksal, 1984:
71). Yemeğin manevi ve toplumsal özelliğinin kültürel açıdan yemek ve iletişim arasındaki ilişkinin sembolik bir dil kullanımı ile insan hayatındaki oluşumunu ortaya koymaktadır. Daha
samimi bir ortamda aile fertleri ile yenilen yemek ile daha resmi bir ortamda şirket elemanlarının
ya da aile büyüklerinin ağırlandığı yemek ortamlarında, mekândaki doku farklığının sosyal statüden gerçekleştiğini göstermektedir. Dış mekânlardan herhangi birinde yenilen yemeğin bireye
kattığı davranışsal etki mekânsal farklılıkla doğrudan ilişkilidir. Bu durum performans teorinin
üzerinde durduğu, bağlam merkezli yaklaşım ile örtüşmektedir. Diğer bir deyişle “bağlamda
meydana gelen bir değişiklik dokudaki bir değişikliği açıkça etkilemektedir” (Ekici, 2006: 74). Bu durum bireyin kimlik yapılanması ile de ilişkili olduğundan biyolojik bir ihtiyacın ötesinde
yemeğin sosyal davranışların da bir öğesi olduğu anlaşılmaktadır.
Yemek ile iletişim arasındaki bağın kuruluşu, kültürel bir sembol oluşu yemeğin yalnızca yenen ve insanların açlığını giderici bir madde olmadığını göstermektedir. “Yemek topluluk
düzeniyle, disiplin ve onurları da kuran bir vasıta ve sembol özelliği taşımaktaydı” ifadesi ile Ögel
(1982: 16) insan ihtiyacının bir parçası olan beslenme gerçeğine ve yemek olgusunun kutsallığına vurgu yapmaktadır.
Çalışmada ortaya atılan hipotezin, yemeğin sosyo-kültürel bir iletişim aracı olması
münasebetiyle, öncelikle Türk kültüründe ve sosyal yaşamında yemek olgusuna bakış açısı ile
diğer ülkelerdeki bakış açısı arasındaki benzer ve farklı yönleri karşılaştırmalı olarak ele almanın çalışmanın, evrensel bir işleve sahip olan iletişim ile bağının kurulması açısından önemli olacaktır.
Kültürün bir parçası olarak sembolik anlam ifade eden davranışlar olduğu için beslenme
alışkanlıkları ortaya çıkmış ve sürdürülmüştür. Yeme ve içme aynı zamanda bir araçtır ve bu yeme-içmenin sembolik özelliğinden kaynaklanmaktadır (Sceats, 2000: 92). Yemek kültüründen
bahsederken, bağlı olduğu diğer disiplinler ile olan ilişkileri üzerinde durmak, yemek kültürünün
basit bir kültürel değer olmadığını göstermek açısından önemlidir.
Nasıl ki sözlü gelenekte hiçbir halk edebiyatı türünün, değişmez donup kalmış, kuşaktan kuşağa böylece aktarılan bir metni veya biçimi yok ise, atalarımızdan öğrenilen yemeklerin
günümüzde yapılışı, sunuluşu, taşıdığı değerler ile yemeğin tüketilme biçimi ve belli başlı uyulması
gereken kuralların da durağan olmadığı, sürekli bir değişim içerisinde cereyan ettiği gerçeği ortaya çıkar (Başgöz, 2002:1). Dolayısıyla hiçbir kültürde kültürel olgular sabit olmayıp, sürekli hareket
halindedir ve bu durum iletişimi ve buna bağlı olarak diğer halkbilim unsurlarını da etkilemektedir.
Günümüzde yemek yeme ihtiyacını karşılayan restoranların tarihi süreç içersindeki işlevlerine bakıldığında prehistorik ve protohistorik çağlardan buyana büyük değişimler gösterdiği
anlaşılmaktadır. Sanayi devrimi sonrası “şehirde yaşayan kalabalık nüfusun beslenmesi önemli bir
sorun” olduğundan “restoran” adı verilen mekânlar “sağaltma amaçlı” kullanılan yerler olduğu
ifade edilmektedir (Uhri, 2011: 31). Günümüze yansıyan mekân işlevindeki farklılaşmaya göz önünde bulundurulduğunda yeme-içme kültürünün insan hayatının merkezinde ve basite
indirgenemeyecek bir yapıya sahip olduğuna anlaşılmaktadır. İşlevsel değişimin sürekliliği ile
geleneğin değişimine bakıldığında yemek kültürünün geleneğin bir parçası olarak değişimin merkezinde yer aldığı söylenebilir.
Yöntem
Sosyal davranışlara uyum sağlamak durumunda kalan sosyal bir varlık olan insanın sosyal ve kültürel normlar ile yaşama zorunluluğunda olması kabul gören ya da görmeyen davranışları
4 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
sergilemesi, birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması ve toplumsal değişmelere ayak uydurabilmesi
ile örgüt kültürüne sahip olmaları da zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışmada kullanılan yöntemi bağlam merkezli yöntemlerden işlevsel kuram oluşturmaktadır. Bir diğer bağlam merkezli teori
olan performans teori ile de bütünleşik bir özellik taşımaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi
davranışın sosyal kurallara göre şekillenmesi için bağlamın önemli bir etkisi vardır. Bu da işlevin gerçekleşme yönünü etkiler. İşlevsel teorinin öncülerinden “Franz Boaz, R. Benedict, Margerat
Mead, Melville Herskovits, A. Reginaldradcliffe-Brown, R. Thurnwald” gibi sosyal bilimcilerin
yanı sıra işlevsel kuramın kurucusu B. Malinovski temel ihtiyaçların, belli başlı kültürel davranışları beraberinde getirdiğini ileri sürmektedir (Çobanoğlu, 2002: 223). Sosyal davranış
kuralları çerçevesi bireyin davranışlarını şekillendirdiği gibi toplumun davranış bütünlüğünü de
bireylerin oluşturduğu “toplumsal şeyler, içimizde taşıdığımız, doğuştan gelen veya sonradan
kazanılan düşüncelerin hayata geçirilmesinden, bu düşüncelerin insanlar arası ilişkilere eşlik eden farklı koşullara uygulanmasından başka bir şey” olmadığı ile açıklanabilir (Durkheim, 2014: 47).
Yukarıda bahsedilen işlevsel teori bağlamında insan ihtiyaçları ile ortaya çıkan kültürel olgular ile
sosyalleşen insan da kolektif alışkanlıklara sahip bir özellik taşımaktadır.
Malinowski, yemek yemenin ihtiyaçları gidermenin ötesindeki toplumsal işlevlerine yer
vererek; statü simgesi, dostluk, arkadaşlık ve iletişim, hediyeleşerek paylaşma, toplumsallaştırma
aracı olarak yiyecekler, ailenin yüceltilmesi, üstün tutulması gibi işlevlerden söz etmiştir. (akt. Tezcan, 2000: 15). “Jacobson ise iletişimle ilgili anlayışını çerçevesinde İletişim birimleri,
iletişimin yer aldığı ortam, iletişim biçimi, iletişim içeriği gibi iletişim unsurları” ile yemeğin
ilişkilendirilmesi açısından, iletişimin nasıl bir yol çizeceğini göstermesi bağlamında önem arz
etmektedir (Başgöz, 2002: 31).
“Claude Levi Strauss un söylediği gibi, yemek sadece karın doyurmaya değil, aynı
zamanda düşünmeye de iyi gelir. Beslenmenin eşsiz birleşik doğası (asimile etme), yemeyi kutsal
ve önemli sembol haline getirir. Grupla Tanrı arasındaki ilişki, cemiyet üyeleri arasındaki ilişki gibi rızkı paylaşma ve değişme halinde açıkça görülmektedir” (Goode, 205: 172).
Görüldüğü gibi yemeğin kutsal kabul edilmesinde biyolojik ihtiyacın yanında,
devamlılığının sağlanabilmesi için ilahi gücün varlığının kabul edilmesi ve birey olarak birlik,
beraberlik ve paylaşımın gerçekleştirilmesi yemeğin dinsel, kültürel ve sosyal yönüne vurgu yapmaktadır.
Bu bağlamda, yemeğin fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasının yanında sembolik olarak da
iletişim sağladığı açıkça görülmektedir. Hem insanlar arası iletişimin hem de Tanrı ile olan bağın sağlandığı bir araç niteliği taşımaktadır. Yemeğin çeşidi, sunuluşu, yemek yenilen ortam, insanlar
arası statü iletişim ile ilişkilendirilerek, insanı bir iş bulup çalışmaya iten, hayatını davam
ettirebilmesi için zorunlu kılan yemeğin sosyo-kültürel seviyeyi belirlemesi söylenmek istenenin sözsüz mesaj ile iletilmesi, yemek ile iletişim arasındaki bağı güçlendirmektedir.
Yemeğin Sosyal İşlevi
Türk mutfağı denildiğinde Türkiye'de yaşayan insanların beslenmesini sağlayan yiyecekler
ve içecekler, bunların hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için gerekli araç gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve mutfak çevresinde gelişen tüm uygulamalar ve inanışlar
anlaşılmalıdır. Murat Belge’nin (2008: 15) Levi Staruss’dan aktardığı bir toplumun yemek pişirme
yolu, bilincinde olmadan yapılarını tercüme ettiği bir dil gibidir sözünden de anlaşılacağı gibi, bilinç dışı, doğuştan aynı ana dilin öğrenilmesi gibi, yemek kültürünün kültürlere özgü bir yapıya
sahip olduğu belirtilmiştir.
Türk kültüründe mutfak kültürü, diğer kültürlerden farklı bir özellik taşımaktadır. Bu durumun “Türk misafirperverliği” ile olan ilişkisi etkili olmaktadır (Sürücüoğlu ve Akman, 1998).
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 5
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
Aslında dünyanın her millette yiyecek ve içecek ikramı alışılagelmiş bir mevzudur. Yapılan
ikramlar konukseverliğin bir ölçütüdür (Tezcan, 1993). Misafir anlayışı Türk kültüründe ise saygının, sevginin, birlikteliğin bir göstergesi konumundadır. Yemekli veya yemeksiz davetlerin
gerçekleştiği Türk kültüründe, iletişim ortamları misafirin varlığı ile değişiklik gösterir. Özellikle
yemekli davetlerde, bir masa etrafında toplu olarak yenilen yemek yeme geleneği oldukça eskilere dayanır. Bu toplantılarda geleneğe göre sofralar hazırlanır, yemekler çıkarılır, bütün oymak, boy
veya köy halkı birlikte yer, birlikte eğlenir veya acıyı paylaşır (Eröz, 1977: 158).
Bu gelenek içerisinde düğün, sünnet, cenaze, doğum günü, yeni yıl kutlamaları, dini bayram yemekleri önemli bir yere sahiptir. Pek çok insan belirli bir zamanda belirli yemekler
yiyerek grup kimliğini doğrular, aynı zamanda kendi geleneğini de yutar (Stoeltje, 2005: 162).
Günümüzde yemekli düğünlerin yapılması oldukça popüler hale gelmiştir. Yemekli düğünlerde
çeşit ne kadar çok olursa düğün sahibinin maddi gücününde aynı doğrultuda iyi olduğu anlaşılmaktadır. Yemekli yapılan bu merasimlerde gelen konuklara yemek menüsünün zenginliği
ile maddi içerikli bir mesaj verilmiş olur.
Yemeğin statü belirleyici iletişimsel özelliği içerisinde, bu tür adetlerin amacı misafirperverliği göstermenin yanında günümüzde daha çok maddi güç gösterisi halini almıştır. Bu
tür ortamlarda sofra adabı pek önemli olmamakla birlikte, ev veya bir toplantı ortamında sofra
adabı önem kazanmaktadır. Birçok kişinin bir arada iş yapabilmesi için toplumsallık her zaman ve kaçınılmaz olarak kural üretir (Belge, 2008: 360). Sofra adabının ortaya çıkması da birlikte yemek
yemenin getirdiği kuralların sonucunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yeme sırasındaki davranış
kalıplarını belirleyen sofra kuralları söz konusudur. Sofraya eller yıkanmadan oturulmaz (Araz,
1996: 21). Bunun yanında yemek yerken ağız şapırdatmak, diş karıştırmak, sofraya elleri silmek, ekmek kırıntısı dökmek gibi davranışlar görgü kurallarına aykırıdır.
Bunun yanında, Türk kültüründe önemli yeri olan belirli aylarda insanların yiyecek üzerine
yapmış olduğu hazırlıklar mevcuttur. Bunlar arasında ramazan ve aşure ayı yer almaktadır. Bu aylarda insanlar birbirlerine gelip gitmekte, en güzel yiyecekleri misafirlerine sunmaktadırlar. Bu
durum karşılıklı oturup sohbet etmekten ziyade yemek üzerine kurulu bir düzendir ve tek odak
noktası budur. Sadece fizyolojik ihtiyaç değil sosyal ihtiyacından giderilmesi için hazırlanmış bir
araç özelliği taşımaktadır. Aşure ayında da durum farksızdır. Ancak ramazanda iftar veya sahurdaki gibi yemek toplantısı yapılmaz. Komşuların, eş, dost, akrabanın birbirlerine bir kâse aşure ikram
etmesi ile başlar ve biter. Buradaki amaç aşurenin yenip yenmemesi değil sosyal bağın
kuvvetlenmesi, yardımlaşmanın gerçekleşmesi ve bunun içinde yemek ile iletişim sağlanması durumu söz konusudur.
Yemek ve güç ilişkisinde bireylerin besin temin sürecindeki rolü belirleyici olabildiği gibi
yöneten ve yönetilen ilişkilerinin de yemeğe yansıdığını görmek mümkündür (Beşirli, 2010: 162). Yemekte saygınlık ve güç, katılımcıların hizmet görme miktarı ile ölçülebilir. Saygınlık göstergesi
olarak bireyin sofradaki konumlanması da önemlidir. Bir sebze veya et yemeğinin en çok talep
edilen kısmı en saygın kişi için ayrılabilir. Yemeğin kısımlarının saygınlığa göre dağıtımı
Türklerde görülen bir unsurdur. Sofrada herkesin oturacağı yer belli olup kişinin ifa ettiği görevi ve rütbesi ile birebir alakalı idi.
Tarih çoğunlukla, statü eşitsizliklerini sembolik şekilde ifade eden bir mitolojiye dayanır ve
bu eşitsizliklerin yol açtığı egemenlik-tabiiyet ilişkilerini meşrulaştırır (Balandier, 2010: 80). Semboller sistemi, toplumların sosyo-kültürel yapısını oluşturmaktadır. Sofrada oturulan yer, statü
farkı gibi etmenlerin yanında bazı yiyeceklerin tüketim hakkının da belli kesimlere verilmesi de
güçlü olanın yani baskın olanın (iktidarın) yemek üzerindeki etkisini gösterir. Dışarıda yemek yendiğinde masaya hesap gelince erkekler hesabı masanın altında, kimseye göstermeden ödenmesi
durumu kalıplaşmış bir davranış göstermektedir (Yeşil, 2005: 118).
6 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
Burada bahsedilen iktidar kavramı resmi bir ortamın yanında aile içi bireyler açısından
bakıldığında ekonomik sorumluluklar açısından eşit olmayan bir durumu işaret etmektedir. Yaş ve cinsiyet farklılığı da etkili olmaktadır. Yemeğin paylaşım farklılıkları, tarım toplumu, çitçi aile ve
endüstriyel düzenlemelerde oldukça çoktur. Bu durum kent yaşamında eşitsizlikten çok aile içi
eşitliğe dönüşmüş olsa da, erkek egemen toplumlarda, kadın çalışsa dahi erkek son sözü söyleyen ancak ilk yemek servisi yapılan birey haline gelmiştir. Ekonomik gelişmeler ve diğer nedenler
kadının çalışma yaşamına katılmasını sağlarken, yemek yeme alışkanlıklarının ev dışına tasması,
daha kısa sürede yemek ihtiyacını giderme zorunluluğu gibi sonuçlar doğurmuştur (Güler, 2007: 23).
Sosyokültürel yapı gereği, kadın ve genç kızlar yemek yapıcı ve sunucu, yetişkin erkekler
ile genellikle erkek çocuklar yemek alıcı rollere sahiptirler (Özdemir, 2005: 179). Burada kadın ve
erkeğin eşit olmama, erkeğin ekonomik imkânları sağlayıcı, kadının ise erkeğin kazandığı ile aldığı malzemeleri veya eşyayı kullanarak kadının ev işlerinden olan yemek yapma eylemini
gerçekleştirdiği görülür. Buna ilaveten, ritüelsel yemekler görünmeyen varlıklar ile katılımcıları
birbirine bağlamakla kalmaz, onlar ciddi sosyal işlevlerde sergilerler (Mintz ve Bois, 2002: 107). Yemek yeme öncesinde yapılan hazırlıklar, yemeğin yenileceği kişi(ler) ile olan samimiyet ya da
mesafe, bu kişilere olan saygınlık, statü farklılığının olması, öğün farklılığı gibi etkenler ardından
gelecek iletişim için gerçekleştirilen ritüelsel bir faaliyettir.
Etnologlar insanoğlunun yiyeceklerle ayinler, semboller ve inanç sistemlerini nasıl
ilişkilendirecekleri üzerine yapılan çalışma için birden çok giriş noktası buldular (Mintz ve Bois,
2002: 107). Görünmeyen varlıklarla bağ kurulması, bolluğun ve doyumun şükran duygusu ile
tanımlanması, üretim ve bereketin kutsanması gibi durumlar insanın varlık nedeni arayışı ile başlayıp, günümüze kadar süregelen bir olgudur. Dinsel bağlamda yiyecek, insanlar ile onların
inançlarını yiyecek ve zihinleri arasındaki güçlü bağlarla bağlamaktadır (Feeley-Harnik, 1995:
567). Geçmişten bugüne sahip olunan öğretiler neticesinde kazanılan değerlere uygun davranışlar içerisinde, yiyeceğin kutsiyet sayılması ile yokluğunda yalvarışın, varlığında ise şükran duygusu
yer almaktadır.
Bunun yanında “eksikliğin giderilmesi için yemekli uygulamalara başvurulması (inanç-
yemek/eğlence birlikteliği) Türkler tarafından etkili bir biçimde kullanı” gösterir (Özdemir, 2005: 180). Örneğin; çocuk sahibi olamayan bir kişinin çocuğu olduktan sonra eşe, dosta, komşuya helva
dağıtması veya yemek vermesi gibi uygulamalar Anadolu’nun birçok yerinde uygulanmaktadır.
“Doğum, nişan, evlilik, sünnet ve hatta ölüm gibi geçiş dönemleriyle ilgili yemeklerin çok kere ilk sembolik yemeği tatlıdır” (Özdemir, 2005: 188). Çünkü tatlı ile birlikte ilişkilerinde aynı
doğrultuda olumlu olacağı aile, akrabalık ilişkilerinin kuvvetlenip ağız tadının bozulmayacağı
inanışı hâkimdir. Yukarıdaki doğum âdetinde de bu tür bir inanış olduğu düşünülebilir çünkü tatlı türü yiyecekler Türk kültüründe en son yenir ve bunun da manası tatlılığın devam etmesi, onun
üzerine bir şey yenmeden sofradaki yemek yeme işlemi bittiğini göstermektedir.
Yemek zamanı aile fertlerinin sosyal etkileşimi, aile aktivitelerinin koordinasyonunun
sağlanması, üyeler arasında bilgilerin paylaşıldığı, bireylerin şekillendiği rutin bir içeriğe sahiptir. Yemek, aile için sistem olarak ilave fonksiyonlara sahiptir. Yemek aileler için yaşamı sürdürme
fonksiyonu yanında statü farklılaşması ve iş bölümünün sürdürülmesini sağlamaktadır (Beşirli,
2010: 162). Statü farklını belirleme, inanç yönü, fizyolojik ihtiyaçlar gibi yemeğin yani, görünürde somut bir madde olan malzemelerden elde edilen ürünlerin aslında gözle görülemeyen, elle
tutulamayan bir yönünün olduğu açıktır. Ne yazılı, ne sözlü bir iletişim taşımamakla birlikte,
sembolik, kendine özgü belli işaretler ile insan hayatında yer ettiği görülür. Kendine özgü yani yemeğe özel işaretlerden kastedilen, yöreden yöreye seslendirilişi farklı olan şiirlerin türlerini
belirlemede temel unsurlardan biri olan ezgi gibi, yemek de kendine has ezgiyi bünyesinde
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 7
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
barındırmaktadır. Sofra adaplarının, yemek çeşitlerinin, sosyal yaşantıyı bile etkileyen yemek yeme
alışkanlıklarının toplumdan topluma farklılık gösterdiği açıktır. O halde yemek ve iletişim arasında, insanlar arasında köprü kurabilmesi açısından önemli bir bağ vardır.
Dahası, “yaren, erfane, ferfane, sıra toplantıları, sıra geceleri” gibi sosyal mekânlarda bir
arada bulunulduğu sürece yemek, yakacak, su, elektrik giderleri ortamı kullanan kişiler tarafından karşılanmaktadır (Özdemir, 2005: 191). Özellikle toplantıların ana kaynağı olarak birlikte yenilen
yemek dikkati çeker. Paylaşım ortamı içerisinde aşını arkadaşı, akrabası, komşusu ile bölüşen
topluluk üyeleri bazı durumlarda evde yapılan yemekleri bu tür ortamlarda birleştirerek topluca yemektedirler. Yemeğin bir işin ortaklaşa yapılmasını sağlaması, yemeğin birlik ve beraberliğin
oluşturulması özelliğine sahip olduğu görülür.
Türk kültüründe dışarıda yemek yeme kültürü çok yaygın değildir. Özellikle akşam
yemeklerinde evde yapılan yemeklerin yenmesine özen gösterilir. Kadınların yapmış olduğu günlerde de dışarıdan hazır yiyecekler yerine çoğu kadın kendi yapmış olduğu böreği, çöreği,
pastayı misafirlerine ikram etmek ister. Bunun bir nedeni temiz olması ama asıl konumuzu
ilgilendiren kısmı, beğenilme arzusudur. İkramların gösterişi, çeşitliliği misafire yiyecekler üzerinden verilen bir mesaj niteliği taşımaktadır. Özenle hazırlanmış aperatif yiyecekler karşı
tarafın önemsendiğini, değer verildiğini göstermektedir.
Özellikle kırsal kesimde yemek yeme işlemi toplu yapılsa da, yer sofrası ya da masa etrafında gerçekleşse de kent yaşamına göre daha hızlı olmak durumundadır. Çünkü genellikle tek
kaptan yemek yeme geleneğinin hâkim olduğu zamanlarda doymak için hızlı hareket etmenin
gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca iş sırasında yemekte fazla zamanı harcamayıp tarlada çifte
çubuğa bir an önce yetişmek, işi tamamlamak kaygısı da çabuk yemekte rol oynuyordu (Tezcan, 1982: 123).
“Yemek sofralarının iletişimsel sistemi” adeta konuşma dili gibi kendine özgü bir işlevi
vardır (Özdemir, 2005: 177). Sunulan yemekler, yemeklerin sunuş sırası ve şekli birer iletişimsel sembol niteliğindedir. Türk kültüründe önce çorbanın servis edilmesi ve ardından ana yemek, tatlı
ve çay ya da kahve sıralaması yemek yeme olgusunun önemli bir parçasıdır. “Çayın aksine kahve”
ikramı, iletişimsel anlamda toplantının uzun süreli olduğunun göstergesi olarak anlaşılabilir
(Özdemir, 2005: 197). Toplumda çay her zaman içilebilen, daha ucuz, daha hızla ikram edilen bir içecek olmasına rağmen, kahvenin hazırlık aşaması, ücreti ve çok sık tüketilememesi gibi farklarda
iletişim boyutunu göstermesi açısından önemlidir.
Kahve içmek statünün psikolojik olarak yükselmesini sağlamaktadır denilebilir. Hatırlı misafir olma, güzel ağırlanma, önemli konular konuşma gibi durumlar kahve içimi ile doğru
orantılıdır. Bu durumlarda çay da tercih edilir. Burada üzerinde durulan konu en çok tercih edilen
tüketim maddesini belirlemek değil, iletişimsel olarak yemek kültüründe kahvenin nasıl bir izlenim yarattığı ve insan üzerinde bıraktığı sosyal etkidir.
Yaren sohbetlerinde iki kez kahve ikram edilir. Birinci ikram yemekten önce ikinci ikram
ise yemekten sonra edilir. Sohbetin yapıldığı, orta oyunlarının oynandığı, müziğin dinlendiği yaren
meclisinde son kahve misafire kalkıp gitmesi için bir mesaj niteliği taşımaktadır. Bazı yörelerde “kalk git kahvesi” olarak adlandırılan bu ikram kapanış türküsü niteliğindeki “Cezatir havası”
eşilğinde sunulmaktadır (Mirzaoğlu, 2003: 118).
Ayrıca kahve ve kahvehane kültürü üzerine yapılan bir çalışmaya göre yapılan anketin bir bölümü neden kahve falına bakıldığı ile alakalıdır ki; bu durum özellikle kahvenin telvesine
bakarak gelecekten haber verilmesi/alınması için de içildiğini göstermektedir (Ulusoy, 2011: 165).
Halk inancı unsurlarından fala bakma yolu ile karşılıklı iletişim ortamı sağlanmakta olup, bu durum birbirini tanıyan ya da hiç tanımayan iki kişi arasında meydana gelen sosyalleşmenin bir
8 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
göstergesidir. “Sosyalleşme ve sosyal müeyyidelerle aile üyelerine diğer insanlarla iletişim kurma,
uygun değerlerin kabul edileceğini öğretilir. Bu anlamda yemek masası bir sosyalizasyon forumudur” (Beşirli, 2010: 167).
Bu bağlamda yemekli yapılan toplantıları göz önünde bulunduracak olursak, iki şirket
arasında bir ortaklaşma imzalanması durumu düşünelim. Yemekli değil de, her hangi bir toplantı salonunda oldukça ciddi bir atmosferde geçen toplantıda, insanların gerginliği ve resmiyeti hem
toplantının uzamasını hem de sonucun olumsuz sonuçlanabilmesine neden olabilir. Oysa yemek
eşliğinde yapılan bir iş toplantısında tarafların iletişimi daha samimi olabilir ve daha müspet sonuçların elde edilebilir. “Yeme-içme tarzı ve beslenme alışkanlığı, yemekle ilişkili pek çok
durum, sosyalleşme süreciyle yakından ilgilidir” ifadesi kültürün yaşanması ile başlayan sürecin
kültürün devamlılığını koruyarak devam ettirildiğini açıklamakta olup kolektif davranışların
oluşmasında önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir (Kılıç vd, 2012: 715).
Bunun yanında toplu yenen yemeklerde insanlar daha uzun iletişim kurabilirler, çünkü
doyma hissi daha uzun bir zaman dilimine yayılmıştır. Ancak tek başına yenen yemekte bir an önce
yemeği yiyip, yapılacak işe devam etme gibi bir düşünce oluşur. Ayaküstü yenen yemekler, fast-food türü yiyecekler de iletişimin kısa olmasına, konuşulacak konuların daha basit olmasına neden
olmaktadır.
Yemeğin Kültürel İşlevi
Doğan Kaya’nın (1990: 9) Halk Edebiyatında Yemek Destanları adlı çalışmasında, bu
destanların “Türklerde yemek yeme ve mutfak kültürü ile ilgili olarak bilgiler ihtiva ettiğinden bir
bakıma vesika niteliği” özelliğine sahip olduğunu belirterek, yemek yeme işlevinin sadece gündelik
ihtiyacın karşılanması dışında, etnolojik açıdan da geçmişten bugüne yaşamın kültürel, sosyal, ekonomik alanında da iletişim boyutu ile karşımıza çıktığı göstermektedir. Yemek kültürü
hakkında edebiyatın kullanımı ile bilgi verilmesi mesajın alıcıya şiir türlerinden destan yolu ile
gönderilmesi, yemeğin iletişim özelliği taşıdığının bir göstergesidir.
Bunun yanında, hangi yörede ne tür yiyecek ve içecek yetiştiğini göstermek açısından,
yörede yetişen besin maddesi ile yörenin özdeşleştirilmesi de kısa ama kapsamlı bilginin verilmesi
için yeterlidir. Amasya elması, Malatya kaysısı, Kahramanmaraş dondurması gibi kelime
guruplarına bakıldığında hangi yörede hangi besin maddesinin ön planda olduğu açıkça görülmektedir. Bu tür tamlamalarla, kelimenin gücü ile verilmek istenen bilgi, kısaca alıcıya
ulaşmış olur.
Dahası yörelerin özdeşleştirildiği besin maddelerinin reklamı yapılarak daha çok alıcı bulması sağlanır. Aşağıdaki örnekte, yemeğe nasıl başlanması gerektiği, yemek yapana ve yiyene
saygı ve hürmet gösterildiği, haddinden fazla yenmemesi, sofra adabına göre hareket edilmesi ve
tatlının Türk mutfağı için önemini göstermesi açısından önemlidir. Görüldüğü gibi şiirlerimizde de her konu gibi yemek ile ilgili dizeler bize yemek kültürü için bilgi vermektedir
Al kaşığı eline
Besmele getir diline
Küçük büyük efendiler sofra sizin buyurun
El evi cennete benzer karnınızı doyurun
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 9
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
Allah AllahAllah
Lokmalar kabul ola
Muratlar hasıl ola
Yiyene helâl ola
Yedirene delil ola
Cennet taamı ola
Armudu sapı ile
Üzümü çöpü ile
Pekmezi küpü ile
Arsız olup sofrada çok taam yeme sakın
Ayıplarlar seni bazen iki tarafa bakın
Baklavayı görmeden doyma
Bamyayı yedim sayma
Bunun yanında yöresel tatların neler olduğunu göstermesi açısından da aşağıdaki Kamber
Nar’a ait şiir önemli bir yere sahiptir.
Tadı Damağımda Kaldı
Köyümdeki yemeklerin
Tadı damağımda kaldı
Tandırdaki ekmeklerin
Tadı damağımda kaldı
İlk kez giydiğim urbanın
Yılda kesilen kurbanın
Soslu düğürcek çorbanın
Tadı damağımda kaldı
Kırda otlayan sürümün
Çökelekli bir dürümün
Kuzukulak, pürpürümün
Tadı damağımda kaldı
Tereyağlı eriştenin
10 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
Bazlama ile ketenin
Bulgurdan içli köftenin
Tadı damağımda kaldı
Haşıl sofrada baş tacın
Pilavdır senin ilacın
Babikko ile omacın
Tadı damağımda kaldı (Kaya, 1990: 58).
Türk kültüründe yer alan milli yemeklerimizin, bu yemekler arasında günümüzde artık
yapılmayan yemeklerimiz hakkında bilgi vermektedir. Aynı yemeklere yöresel farklılıklardan
kaynaklanan başka adlar verilmesi de Türk sözcük dağarcığı için önemli bir yere sahiptir. Türk
yemek kültürü açısından destan türündeki bu dizeler, yemek çeşitleri hakkında bizleri bilgilendirir. Yemek konusunda ders niteliği taşıyan destan bir bakıma geçmişe şahitlik etmekte ve bizim
ulutulmaya yüz tutan yemek kültürümüz hakkında pek çok yemek çeşidini de hatırlatarak, iletişimi
sağlamaktadır. İletişim sözlü ve yazılı olduğu gibi, yazılı kaynakların bizlere aktaracağı şeyler açısından da iletişimin yazılı kaynaklardan sağlanabileceğini söylemek mümkündür. Çünkü
Kamber Nar gibi pek çok ozanın, aşığın, şairin yazdığı bu tarz yazılı kaynaklar aslında mevcut olan
mesajı, bilgiyi sunmaktır. Geçmiş ile günümüzün bağını kuran iletişim gücüne sahip kültürel bir unsur olan yemek, halk kültündeki yerini ve unutulan değerleri hatırlatmayı hedefleyen yaşayan
kültürel bellek unsurudur
Dahası yemek konulu atasözleri de halk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. “Pişmiş aşa
su katmak”, “Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş”, “Emek olmadan yemek olmaz”, Aç aman bilmez çocuk zaman bilmez”, “Parasız yemek olmaz” gibi yemek ile ilgili bazı atasözleri de
yemeğin hem fizyolojik, hem toplumsal boyutunu ortaya koyması açısından kayda değer nitelik
taşımaktadır. Atasözlerinin ve deyimlerin de günlük yaşantıda kullanılması yemek üzerine söylenen ve iletişim kurmada kullanılan edebi türler olarak hayatımızda yer aldığını görmek de
iletişimi kolaylaştırıcı özellikleri açısından önemli bir yere sahiptir. Bunun yanında baharın gelişini
ve tabiatın yeniden uyanışının kutlandığı kışın bitip yaz mevsimine geçişin sembolü Hıdırellez
kutlamaları kapsamında pişirilen yemekler ve yemeğin yenme alanları mitolojik zamanın izlerini taşımaktadır. Bereketin gelişinin de temsili olan Hıdırellez kutlamalarında “kuzu etinden yemek,
yapıp yemek, kırlardan toplanan çiçekleri kaynatıp onların suyunu içmek, kırlardan toplanan
yenilebilir otlardan çörek ve bazlama yapıp yemek, Hıdırellez gecesi suya girip banyo yapmak, bir eşyaya dua okuyup gül dibine gömmek, yeşil çimenlerde yuvarlanmak, ateş üzerinden atlamak”
gibi pratiklere bakıldığında yemeğin eğlence bağlamında yenilmesinin arka planında mitik inanç
sisteminin de yansıması görülür (Bakırcı, 2010: 858). Asıl amacın sadece yemek olmadığı ve yemeğin dini-büyüsel uygulamalarda bir araç niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır. Yemek kültürel
bağlayıcı özelliğini taşımaktadır.
Yemeğin temel taşlarından birisi olan ekmek ise kültürlerarası farklı öneme sahiptir. Türk
kültüründe ise ekmek sosyal ve kültürel hayatta önem arz eder. Ekmeğin kutsallığı, ekmeğe duyulan saygı ekonomik bağlamda da insanın yaşama dair bağlılığının en önemli sembolüdür.
“Ekmek parası kazanmak” söylemi hayatı idame ettirmenin başında gelen Türk yemek kültüründe
kutsallaşan özel mahiyetteki ekmeğin temsili niteliğe sahip olduğunu gösterip, aslında tüm beslenme ürünlerinin de genel adı olma özelliğini taşır.
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 11
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
“Ekmek üzerine edilen yeminler (ekmek çarpsın…) ve anlamlı sözler de (ekmek aslanın
ağzında, ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver, ekmeğine yağ sürmek, ekmeğini kanına doğramak)” gibi ifadeler ile ekmeğin kültürel olgu içerisindeki kullanımına işaret etmektedir (Koca
vd, 2014: 37). Ekmeğin elde edilmesinin zorluğu ile hayat şartlarının zorluğu, olmayacak gibi
görünen işin bilerek ya da bilmeyerek gerçekleşmesini sağlama, kutsalın cezalandırabileceği işlevi gibi özellikler yüklenmektedir.
Yemek ile Mizahın İlişkilendirilmesi
Mizahın işlevselliği ile bulunduğu ortama, zamana göre bağlamsal çeşitliliği göz önüne alındığında kişinin hoşça vakit geçirmesi, stresten uzaklaşması, sosyo-ekonomik şartların getirdiği
gerilimi azaltması gibi özelliklere sahip mizah hayatın her evresinde karşımıza çıkabilmektedir.
“İnsan, Kültür, Mizah” adlı çalışmasında G. Öğüt Eker (2009) gülme, mizah, mizah kuramları,
kültür-din ve mizah, tüketim-medya ve Türk mizah geleneği gibi başlıklar altında mizah konusunu derinlemesine araştırarak gülmenin felsefi, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik işlevleri ile
disiplinler arası bakış açısı sağlamıştır. Yemeğin kültürel bellekte yaşıyor olması ve bulunduğu
toplum hakkında tarihi belge niteliği taşıması kültürden kültüre yemeğin değişiklik göstermesi, hayatın sürdürülebilirliği için kutsal bir öneme sahip olması, yöreden yöreye aynı malzemeler ile
farklı yemek çeşitleri ortaya konulması tarihi, coğrafi ve sosyolojik veriler sağlamaktadır. Yemek
adları ile mizahın bütünleşmesi de kültür yaratmalarına bir örnektir. Kısacası dinamik özelliğe sahip kültür çerçevesinde yer alan “mizahi veriler, geçmişi bugüne ve geleceğe aktaran kodlardır”
(Eker, 2009: 83).
Yemek aileler için yaşamı sürdürme fonksiyonu yanında statü farklılaşması ve
işbölümünün sürdürülmesini sağlamaktadır (Beşirli, 2010: 168). Statü farkı, cinsiyet farklılığının yansıdığı ortam, inanç yönü, misafirperverlik, birlik ve beraberlik, sözlü gelenek, “ yemek
kültürümüzün mizahi yönleri” gibi pek çok pencereden bakılabilecek yemek kültürü ve iletişimsel
boyutu özellikle üzerinde durulması gerekilen noktalardır. (www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-3283/turk-yemek-antropolojisi.html).
Kültür Bakanlığının internet sayfasında Türk yemek Antropolojisi başlığı altında Türk
yemek kültürümüzün mizahi yönlerinden bahsetmektedir. Örneğin; Kadınbudu köfte, dilberdudağı,
hanımgöbeği... gibi yemek isimleri kadına özgü olanın yemeğe sirayet etmesidir. Mizahi halk yaşantısından alınan bir örnek ise şu şekildedir:
“İzmir’de köfte, döner, adana ve şişten oluşan karışık ızgara et yemeğine ‘Vali’ deniyor.
Konaktaki bir lokantada ısmarladığı ‘Vali’nin bir türlü gelmemesi üzerine şef garsonu uyaran kişi şu cevabı aldı:
- Abicim sizin Vali’nin tayini çıktı, hemen geliyor... diyerek sosyal yaşamda mizahın
yemek üzerinden yapılması kültürel zenginliğin ve espri anlayışının bir göstergesi olsa gerektir.
Görüldüğü gibi, mizah unsuru olarak bir yemeğe verilen ad, hikâye konusu olabilmekte ve
halkbilim unsurlarından biri haline gelebilmektedir. Tek başına mizahi bir anlamı olmayan
kavramlar bağlam merkezli olarak kullanıldığı ortama göre mizahi bir mana kazanır. “Bir klişeyi
ait olduğu bir bağlamdan hiç alakası olmayan başka bir bağlama taşımak, her zaman çok sevilen bir teknik” olduğundan özelliğini kaybetmiş, sıradanlaşmış bir kavram ya da olgu yeniden anlamlı hale
dönüşür (Zijderveld 2010: 178).
Yemek Kültüründeki Değişim
Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, teknolojik gelişmelerin hız kazanması gibi
durumlar genellikle ataerkil bir topluma sahip olan Türk toplumunun değişmesine neden olmuştur.
Bu sayede, evde yemek yapan kadın, çalışan bir bayan rolüne bürünerek, yemeğin tek kadın
12 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
tarafından yapılmaması ve evde kadın-erkek arasında eşitliği sağlamıştır. Çünkü teknolojik
gelişmeler sayesinde ve çalışan kadınların artması durumu, yemek hazırlama işini de hızlandırmaktadır. Türk mutfağının zahmet gerektirecek pek çok yiyeceği artık yerini daha kolay
yapılabilen yemeklere hatta hazır yiyeceklere, fastfoodlara bırakmıştır. “Fastfood” kültüründe
kültürlerarası etkileşimin büyük payı vardır (Arslan, 1997: 29).
Yukarıda belirtildiği gibi, teknolojik gelişmeler, okuma yazma oranının, nüfusun artması,
köyden kentte göç gibi nedenlerden dolayı üretici toplumdan daha çok tüketici topluma geçiş ile
beraber, tarım toplumundan endüstrileşme çağında yaşan bireylerin kaçınılmaz kültürel etkilere maruz kalmasından dolayı Türk mutfağının değişmesi de kaçınılmaz olmuştur (Aktaş ve Özdemir,
2005: 27).
Bölgenin alt bölgelerinde yazarlar yiyecekleri kültürleşme, statü, saygınlık, kentleşme ve
diğer sosyal süreçlerin göstergesi olarak buldular. Dahası, ekonomi ve sosyal sistemlerdeki kesin değişiklikler yiyecek alışkanlıklarının değişimini beraberinde getirmiştir (Bennett; Smith;
Passin,1942: 647). Medyadaki reklamların ilgi çekici ve sürekli hale gelmesi de yemek kültürünün
değişmesinde önemli etkenlerden biridir. Bu bağlamda insan hayatında önemli bir yere sahip olan yemek, gereksinim duyulduğunda daha hızlı ulaşılma algısını güçlendirerek, yoğun kent yaşamına
ayak uydurmuş ve fastfood tarzı yiyeceklerin tüketilmesi kaçınılmaz olmuştur. Türk mutfak
gelenek ve göreneklerinde ve sofra adabında büyük değişiklikler meydana gelmiştir (Maviş, 2003: 63). Beslenme alışkanlığını değiştiren, bu tür yiyecekler batı kültürünün etkisidir. Özenle
hazırlanmayan, zamana karşı yarış halinde olan besin tüketimi, zamanın bağlayıcı özelliğini
ortadan kaldırmaya aday olarak görülmektedir. Geçmiş kültürümüz ile olan iletişimin
zayıflamasının önemli etkilerinden birisi zahmetsiz aş üretme sistemidir. Toplumsal ihtiyaçlar ve hayatı idame ettirebilmenin gerektirdiği koşullar doğrultusunda zamanın büyük çoğunluğunu
çalışarak geçiren birey statü kazanma, iş hayatında ilerleme gibi kendi ihtiyaçlarından başka
sosyalleşme ve toplumsal kabul görme gibi hedefler doğrultusunda üretken olarak görülmektedir. Ancak tüketim kültürünün bir parçası olarak maddi tüketimin yanında somut olmayan tüketim
kapsamındaki kültürel yozlaşma çarkının da dişlisi haline gelmektedir. Bu duruma örnek olarak
ülkemizde özellikle özel okullarda, üniversitelerde, yurtdışı bağlantılı eğitim kurumlarda kutlana
gelen ve kent ritüeli olarak da içselleştirilen “Cadılar Bayramı” etkinlikleri düzenlenmektedir (Çoşkun vd, 2014: 502). Cadılar Bayramı kapsamında yapılması gerekilen hazırlıkların öğretimi
uygulamalı bir şekilde öğretilerek kültürümüze aktarılmaktadır Yemek kültürümüzdeki hızlı
tüketim ürünleri ile aslında kültürel değerlerimizin tüketiminin gerçekleştiği gözden kaçırılmamalıdır. Özellikle ABD’ne ait kültürün Türkiye’de uygulanabiliyor olması yemek
kültürümüze “Hallowen Pastası” gibi bir kavramında geçmesine sebep olmuştur (Çoşkun vd, 2014:
502). Geleneğimizde yer almayan ve herhangi bir tarihsel geçmiş olmayan bu tür uygulamalar sömürgeciliğin kılık değiştirmiş hali olarak görülmekte olup her yıl düzenli halde kutlanması da
kültürel belleğin bozularak yeni kültürlere hazırlanması şeklinde yorumlanabilir.
Yemeğin Farklı Kültürlerdeki İşlevi
Türk kültüründe cinsiyet farklılığı, yemek seçiminde de etkili bir rol oynar. Erkeğin yediği ya da yiyebileceği yiyecekler kadınınkilerden farklıdır. Daha hafif yiyecek ve içecekler kadınlara
özgü gibi algılanırken, daha yağlı, ağır, sert yiyecek ve içecekler erkeklere özgü gibi algılanmaya
neden olur. Cinsiyete göre yemek çeşidi birçok kültürde görülür (Goode, 2005: 173).
Amerikan popüler kültüründe erkekler kırmızı et ve patates yerler ve beyaz et “quiche”
(içinde tatlı veya tuzlu dolgu maddesi bulunan poğaça benzeri yiyecek) lerden sakınırlar (Goode,
2005: 173). Kırmızı etin yenmesi erkeksi bir tavır olarak benimsenirken, tavuk eti ve poğaça ise erkekler tarafından tercih edilmeyebilir. Bunun yanında Türk toplumunda süt içmenin çocuksu bir
hareket belirttiği bilinmektedir. Çünkü Türk dilinde çocuk ve genç ayrımını belirleyen önemli
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 13
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
unsurlardan birisi de yiyecek ve içecek alışkanlığımızdır. Bu alışkanlıkta süt kuzusu, süt çocuğu
gibi adlandırmaları beraberinde getirerek, sütün çocuksu bir sembol olduğunu göstermektedir (Hazar, 2006: 251).
Bir başka kültür ile karşılaştırma yapılacak olursa, Çinliler özellikle eti çok kaynatmaz,
pişirmedikleri ve böylece “nesnenin özüne saygı” duyduklarına işaret etmektedirler. Çatal ve bıçak kullanarak da yemeği mıncıklamayı sevmezler. Bıçak kullanımını yemeğe karşı bir saygısızlık, bir
günah olarak düşündükleri belirtilmektedir (Belge, 2008: 15). Bizim kültürümüzde ise tam tersine
çiğ et yenmez ve uzun süre kaynatılır ve pişirilir. Burada yemek ile din ilişkisi de etkilidir. Çünkü çiğ etin, kanlı etin yenmesi doğru değildir. Çinliler elleri ile yemek yediklerinden önceden
yiyecekleri her şeyi küçük parçalara ayırırlar ve sonra yerler. Bizde ise yemek esnasında bu işlem
gerçekleşir. Çinlilerin her şeyi ayırma, küçük parçalara bölmesi ekonominin getirmiş olduğu bir
davranıştır (Belge 2008: 17). Bu nedenle tedbirli ve tasarruflu olma gerekliliğini yerine getirdikleri görülür.
Japonlarda ise yemeğin tadından ziyada görünüşü önemlidir. Diğer bir deyişle Japon
yemeğinde görünüş lezzetten önce gelir (Belge, 2008: 16). Yemeğe saygı, ekonomik etkenler, yemeğin görüntüsü gibi durumlar kültürlerin kendine has özellikleri arasındadır. Bu özellikler
kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Ancak ne olursa olsun, sadece yemeğe biyolojik
ihtiyaçların karşılanması için doyurucu bir madde olarak bakmak,
Yemeğin ayrı bir dili olduğunun fark edilmesini engelleyebilir. Yemeğe özgü bu dil,
kültürlerin konuştuğu dil ile dolayısıyla kültürü ile birebir ilişkilidir.
Sonuç
Sosyo-ekonomik süreç göz önünde bulundurularak yemeğin sosyal işlevinin temelinde paylaşılma özelliği olduğu konusu vurgulanmıştır. Bunun yanında yemeği genellikle kadının
hazırlaması kadının evde hâkimiyeti elinde tutmasının günümüzde değişikliğe uğradığına işaret
edilmiştir. Özellikle yemeğin iletişim boyutu içerisinde toplumsal işlevinin ne olduğuna, halk edebiyatındaki yansımasına, mizah ile olan ilişkisine, kültürel değişimin yemek yeme alışkanlığı ve
modern yaşamın yemek kültürüne etkilerinin neler olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Yemeğin günlük ihtiyaç gereği tüketilmesinin yanında kültürel bir sembol olduğu da ortaya
çıkarılmıştır. Geçmişten günümüze Türk mutfak kültüründe olduğu gibi dünyanın her ülkesinde kendi kültürleri çerçevesinde hayatın içerisindeki toplumsal bir simge olan yemeğin sosyal statüyü,
iletişimi, gücü temsil etmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Yemeğin kendine özgü sembolleri
içermesinden dolayı belli ritüeller de kültürün beslenme konusundaki önemi de ortaya konulmuştur. İletişim ve yemek arasındaki etkileşim sosyalleşme süreci göz önünde
bulundurularak açıklanmaya çalışılmıştır. Sosyal sınıfların olduğu ülkelerde yemekler sınıfları
oluşturmuştur. Tarımla uğraşan toplumlar ile endüstrileşmiş toplumlar arasında yiyecek tüketiminde farklılıklar vardır. Bu durum o toplumların ekonomik gelişmişlik süreçleri hakkında
bilgi verdiği ortaya konulmuştur.
Modern yaşamda yemek yeme kültürünün değiştiğine işaret edilmiştir. Fastfood tarzı
yiyecekler belli yemek ritüellerini ortadan kaldırmıştır. Yemek hazırlama evresinin ortadan kalkıp sadece topluk hissini gidermeye yönelik bir alışkanlık olan fastfood tüketimi, insanların zamanla
yarış halinde olduklarını, özentiyi, kendini farklı hissetme ve farklı gösterme gibi hareketlerin
ortaya çıkardığı tespit edilmiştir. Halkbilimi unsurlarından olan destanların yemek üzerine yazılması, halkın hayatındaki önemini vurgulaması açısından son derce önemlidir.
Bunun yanında, yemek ile ilgili mizahi unsurların da yer aldığı belirtilmiştir. İletişimin
sözlü, yazılı olmasının yanında sembolik iletişim olarak nitelendirebileceğimiz yemeğin, yemekteki
14 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
davranışların, olaylara yön verişinin, yenilen yemek ile bağlam arasındaki ilişkinin ortaya
çıkarılması, yemeğin kültürel bir vitrin olduğunun göstergesidir. Bu bağlamda, toplumların yemek çeşitlerinden, yemek yeme alışkanlıklarına, yemeğin sunuluşundan, yenilen yemeklerin sırasına ve
ortama göre değişen statü ve güç ilişkisine kadar pek çok sosyal ve kültürel içerikli etkenler
insanlar ve toplumlar arasında iletişimsel bir köprü oluşturduğu tespit edilmiştir.
KAYNAKÇA
AKTAŞ, A. ve Özdemir, B. (2005). Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi. Ankara: Detay Yayıncılık.
ARAZ, Nezihe. (1996), Tatlı Tatlı Yiyelim, Tatlı Tatlı Konuşalım”, Eskimeyen Tatlar: Türk Mutfak
Kültürü. (Editörler: Ersu Pekin, Ayşe Sümer). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı.
ARSLAN, P. (1997). Toplumun Geleneksel Yemek Kültürünün Değişimi-Hızlı Hazır Yemek
Sistemine (FastFood) Geçiş. Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları.
Yayın No: 20. s.29-34.
BAKIRCI, Nedim. (2010). “Hıdırellez ve Niğde’de Unutulan Bir Gelenek: Niğde Cumaları
/Hıdırellez And A Forgotten Tradition In Niğde: The Niğde Fridays”, Turkish Studıes-
International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkishh Or
Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 5/3, Summer 2010, Www.Turkishhstudies.Net, Doi Number :http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.1512, p. 855-864.
BALANDİER, Georges. (2010). Siyasal Antropoloji. çev. Devrim Çetinkasap, İstanbul. İş Bankası
Kültür Yayınları.
BAŞGÖZ, İlhan ve Azadovski, Mark. (2002).Sibirya’dan Bir Masal Anası İçinde. Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
BELGE, Murat. (2008). Tarih Boyunca Yemek Kültürü. İstanbul: İletişim Yayınevi.
BELK, Russel W. ve Ger, Güliz, Askegaard, Soren. (1996). Metaphors of Consumer Desire. Advances in Consumer Research, 23, pp.368- 373.
BENNETT, John, Harvey, W. Smith ve Herbert L.Passin. (1942). Food and Culture in Southern
Illinois-A Preliminary Report, American Sociological Review, 7(5), pp. 645-660.
BEŞİRLİ, Hayati. (2010). Yemek, Kültür Ve Kimlik. Millî Folklor, C.11, (87), s.159-169.
COŞKUN, Çıblak, Nilgün ve Harika Zöhre (2014). “Küreselleşme Ve Tüketim Kültürünün
Yaygınlaşması Bağlamında Türkiye’de Cadılar Bayramı / Halloween In Turkey Within The Context Of Spread Of Consumption Culture And Globalization”, TURKİSHH
STUDIES- International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkishh
or Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 9/3, Winter 2014, www.Turkishhstudies.net, DOI
Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.6435. p.497-506.
DEDEOĞLU, Ö. Ayla; Savaşçı, İpek. (2005).Tüketim Kültüründe Beden Güzelliği ve Yemek
Yeme Arzuları: Kadınların Tüketim Pratiklerine Yansıması, Eğe Üniversitesi işletme
Fakültesi Dergisi, C. 5, (12), s.77-87.
DUNDES, Alan, (2006).Doku Metin ve Konteks, çev. Metin Ekici, Halk Biliminde Kuramlar ve
Yaklaşımlar I, Ankara: Geleneksel Yayıncılık, s.58-77
EKER, G.Ö. (2009). İnsan, Kültür, Mizah. Ankara: Grafiker yayınları.
İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 15
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
ERÖZ, Mehmet. (1977). Türk Yemek Adetleri. Türk Kültürü Araştırmaları. İstanbul: Kutluğ
Yayınları.
FIEDLHOUSE, Paul. (1996).FoodandNutrition.CustomsAndCulture. London:
Chapman@HallPublishing.
GOODE, Judith. (2005). Yemek. (Çev: Fatih Mormenekşe).Millî Folklor, C. 9(67), s.172-176.
GÜLER, Sibel. (2007). Türk Mutfağının Değişim Nedenleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme.
I.Uluslararası Gastronomi Sempozyumu ve Sanatsal Etkinlikler. 4-5 Mayıs 2007,Antalya.
Cilt.18, Sayı: 2, s.18-28.
HARNIK Feeley G.(1995). Religion and Food: An Anthropological Perspective. Journal of the
American Academy of Religion, vol. 63, No. 3, Thematic Issue on"Religion and Food", pp.
565-582.
HAZAR, Mehmet. (2006). Türk Dilinde Çocuk ve Genç. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Sempozyumu. Ankara: 04-06 Ekim 2006, s.249-277.
KAYA, Doğan. (1990). Sivaslı Âşıklardan Yemek Destanları. Milli Folklor, C. 1(7), s.56-59.
KAYA, Doğan. (2007). Halk Edebiyatında Yemek Destanları. Motif, S. 48, s. 4-11.
KILIÇ, Sami ve Ali Bayraktar. (2012). “İslamiyetten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecekler” Food
and Drinks Before Islam Among Turks”, Turkishh Studıes- International Periodical for the
Languages, Literature and History of Turkishh or Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume7/2,Winter2014,www.Turkishhstudies.net,DOINumber:http://dx.doi.org/10.7827/T
urkish Studies.3336, p.707-716.
KOCA, Nusret ve Hakkı YAZICI. (2014). “Coğrafi Faktörlerin Türkiye Ekmek Kültürü Üzerindeki
Etkileri /The Impacts of Geographical Factors On The Bread Culture Of Turkey”, Turkishh Studıes- International Periodical for the Languages, Literature and History of
Turkishh or Turkic-ISSN: 1308-2140, Volume 9/8, Summer 2014,
www.Turkishhstudies.net, DOI Number :http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7297, p.35-45.
KÖKSAL, Orhan. (1984). “Psiko Sosyal Yönden beslenme, Ağız Tadı ve Tatlıların Sağlık
Yönünden Durumları”. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Geleneksel Türk Tatlıları
Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Başbakanlık Yayınevi.
MAVİŞ, F. (2003). Endüstriyel Yiyecek Üretimi. Ankara: Detay Yayıncılık.
MINTZ, W. Sidney ve Bois, M. DuChristine. (2002). The Anthropology of Food and Eating.
Annual Review of Anthropology, vol. 31, pp. 99-119.
MİRZAOĞLU, Gülay. (2003). Bir Tarihî Türkü: Cezayir. Türkbilig, C.6 s.117-126.
ÖGEL, Bahaeddin. (1982). “Türk Mutfağının Gelişmesi ve Türk Tarihi Gelenekleri”. Türk Mutfağı
Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Kültür Turizm Bakanlığı Araştırma Dairesi Yayınları, s.15–18.
ÖZDEMİR, Nebi. (2005). Türk Eğlence Kültürü. Ankara: Akçağ yayınları.
SCEATS, Sarah. (2000).Food, Consumption and The Body in Contemporary Women’s Fiction.
London: Cambridge University Press.
STOELTJE J. Beverly. (2005). Festival. çev: Petek Ersoy. Milli Folklor, C.9(67),s.160-169.
16 Ali Osman ABDURREZZAK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/11 Fall 2014
SÜRÜCÜOĞLU, M. Saip ve Akman, M. (1998). Türk Mutfağının Tarihsel Gelişimi ve Bugünkü
Değişim Nedenleri. Standart Dergisi, Temmuz, Sayı 439, s. 42-53.
TEZCAN, Mahmut (1982), “Türklerde Yemek Yeme Alışkanlıkları ve Buna İlişkin Davranış
Kalıpları”, Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, 31 Ekim-1 Kasım 1981, Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları: 41, Seminer Kongre Dizisi Bildirileri Dizisi: 12, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
TEZCAN, Mahmut. (1993). Yemeklerin Toplumsal Fonksiyonları. Ankara: Türk Halk Kültürünü
Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Yayın No:20,s.54-60.
TEZCAN, Mahmut. (2000). Türk Yemek Antropolojisi Yazıları. Ankara: T. C. Kültür Bakanlığı
Yayınları: 2515.
UHRİ, Ahmet. (2011). Boğaz Derdi- Tarım ve Beslenmenin Kültür Tarihi. İstanbul: Ege Yayınları.
ULUSOY, Kadir. (2011). Türk Toplum Hayatında Yaşatılan Kahve ve Kahvehane Kültürü. Millî Folklor, C.12(89), s.159-169.
YEŞİL, Nilüfer. (2005). Sözlü Kompozisyondan Listeye, Listeden StandUp’a Fıkranın Dönüşümü:
Türkleri Anlama Kılavuzu’na Eleştirel Bir Bakış. Milli Folklor, C.9(67) s.115-119.Kültür ve Turizm Bakanlığı. www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-3283/turk-yemek
antropolojisi.html(E.T. 25.07.2005).
ZIJDERVELD, C. Anton. (2010). Klişelerin Diktatörlüğü (Çev: Kadir Canatan). İstanbul: Açılım Kitapcılık.