unit eighteen

29
UNIT EIGHTEEN COMPARISON of ADVERBS Zarfların karşılaştırması

Upload: takara

Post on 24-Jan-2016

35 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

UNIT EIGHTEEN. COMPARISON of ADVERBS Zarflar ın karşılaştırması. Adverb / zarf careful ly slow ly quick ly eais i l y dangerous ly sad ly happ i ly gent ly soft ly heav i ly. Zarflar sıfatların sonuna –LY eklenmesiyle elde edilir . Adjective / Sıfat - PowerPoint PPT Presentation

TRANSCRIPT

Page 1: UNIT EIGHTEEN

UNIT EIGHTEEN

COMPARISON of ADVERBS

Zarfların karşılaştırması

Page 2: UNIT EIGHTEEN

• Zarflar sıfatların sonuna –LY eklenmesiyle elde edilir.

• Adjective / Sıfat

• Careful “dikkatli”• Slow “yavaş”

• Quick “çabuk”• Easy “kolay”

• Dangerous “tehlikeli”

• Sad “üzgün”

• Happy “mutlu”• Gentle “kibar”• Soft “yumuşak”

• Heavy “ağır”

Adverb / zarf

carefully

slowly

quickly

eaisily

dangerously

sadly

happily

gently

softly

heavily

Page 3: UNIT EIGHTEEN

Bu kuralın dışında olan sıfatlar da vardır.

• Good

• Fast

• Hard

• Far

• Near

• Early

• Late

(düzensiz / -LY ile bitmeyenler)

well

fast

hard

far

near

early

late

Page 4: UNIT EIGHTEEN

• Görüldüğü gibi ZARFLAR iki çeşittir.

• a) –ly ile bitenler ADVERB / Zarf slow “yavaş-sıfat” slowLY

dangerous “tehlikeli-sıfat” dangerousLY

b) Düzensiz olanlar

good well

fast fast

bad badly

Page 5: UNIT EIGHTEEN

• Sıfatlar isimleri niteler

• A careful driver: dikkatli bir sürücü

• An easy question : kolay bir soru

• A sad man : üzgün bir adam

• A gentle man : kibar bir adam

Page 6: UNIT EIGHTEEN

• ZARFLAR fiilleri niteler.

• He drives carefully.

• He answers the questions easily.

• He looks around sadly.

• He opened the door gently.

Page 7: UNIT EIGHTEEN

• Good “sıfat” / well “zarf”

• Ali is a good / well friend. Ali İYİ bir arkadaştır.

“Sıfat”

• Ali is a good friend.

• A good friend: İyi bir arkadaş

• Ali plays football good / well. Ali İYİ futbol oynar.

“zarf”

• Ali plays football well.

• Play well: İyi oynamak

Page 8: UNIT EIGHTEEN

• Easy “kolay” / easily “kolayca”

• This is an easy / easily question.Bu kolay bir sorudur. “Sıfat”

• This is an easy question.

• An easy questionKolay bir soru.

• Seren can anwer it easy / easily.Seren onu kolayca cevaplayabilir. “zarf”

• Seren can answer it easily.

• Answer easilykolayca cevaplamak

Page 9: UNIT EIGHTEEN

• Happy “mutlu-sıfat” / happily “mutlu bir şekilde-zarf”

• The children are happy / happily.Çocuklar mutludur.

• The children are happy.

• They are singing happy / happily.Mutlu bir şekilde şarkı söylüyorlar.

• They are singing happily.

Page 10: UNIT EIGHTEEN

• Zarfları karşılaştırırken ve en üstün şekillerini söylerken “MORE” ve “the most” yapılarını kullanırız.

• Slowly : yavaşça

• more slowly : daha yavaşça “daha yavaş bir şekilde”

• Carefully : dikkatlice

• more carefully : daha dikkatlice “daha dikkatli bir şekilde”

• Politely : kibarca

• more politely : daha kibarca “daha kibar bir şekilde”

• The most slowly : En yavaş şekilde

• The most carefully : En dikkatli şekilde

• The most politely : En kibar şekilde

Page 11: UNIT EIGHTEEN

• - LY ekini almayan zarflar aynı sıfatlar gibi “ - er” veya “the ……. –est” eklerini alırlar.

• Fast faster the fastest

• Hard harder the hardest

• Badly worse the worst

• Well better the best

Page 12: UNIT EIGHTEEN

• COMPARATIVE FORMS of the ADVERBS “Zarfların karşılaştırma şekilleri”

• An elephant runs MORE slowLY than a horse.• “Bir fil bir attan daha yavaş koşar.”

• Run slowLY : yavaş koş• Run MORE slowLY : daha yavaş koş

• A horse runs fastER than an elephant”• Bir at bir filden daha hızlı koşar.”

• Run fast : hızlı koş• Run fastER : DAHA hızlı koş

Page 13: UNIT EIGHTEEN

• He speaks English better than me.• “O İngilizce’yi benden daha iyi konuşur.”

• Speak well : iyi konuş• Speak BETTER : DAHA iyi konuş

• I speak English WORSE than him.

“Ben İngilizce’yi ondan daha kötü konuşurum.”

• Speak badly : kötü konuşmak• Speak WORSE : DAHA kötü konuşmak

Page 14: UNIT EIGHTEEN

• Berkay teaches better than Yeşim.“Berkay Yeşim’den daha iyi öğretir.”

Teach well : iyi öğretTeach BETTER : DAHA İYİ öğret

• A calculator can calculate MORE quickly than us.“Bir hesap makinesi bizden daha çabuk hesaplayabilir.”

Calculate quickly : hızlı, çabuk hesaplamakCalculate MORE quickly : daha hızlı hesaplamak

Page 15: UNIT EIGHTEEN

• SUPERLATIVE FORMS of the ADVERBS

“Zarfların EN ÜSTÜNLÜK şekilleri”

• Berkay speaks the most fluently in the class.

“Sınıfta EN AKICI Berkay konuşur.”

Speak fluently : akıcı konuş

Speak MORE fluently : daha akıcı konuş

Speak THE MOST fluently : En akıcı konuş

Page 16: UNIT EIGHTEEN

• Yeşim answers the most correctly of all the students.

“Yeşim öğrencilerin içinde soruları en doğru şekilde cevaplar.”

Anwer correctly : doğru şekilde cevapla

Answer MORE correctly : daha doğru şekilde cevapla

Answer the most correctly : en doğru şekilde cevapla

Page 17: UNIT EIGHTEEN

• My little brother gets up the earliest in our family.

“Benim küçük kardeşim bizim ailede en erken kalkar.”

• Get up early : erken kalk• Get up earlIER : DAHA erken kalk• Get up THE earlIEST : en erken kalk

Page 18: UNIT EIGHTEEN

• A cheetah runs the fastest of all animals.

“Bir çita bütün hayvanların içinde en hızlı koşar.”

• Run fast : hızlı koş• Run fastER : DAHA HIZLI koş• Run THE fastEST : en hızlı koş

Page 19: UNIT EIGHTEEN

• Move slowly : yavaş hareket et• Move MORE slowly : daha yavaş hareket et• Move THE MOST slowly : En yavaş hareket et

• Akın moves slowly.Akın yavaş hareket eder.

• Akın moves more slowly than his friends.Akın arkadaşlarından daha yavaş hareket eder.

• Akın moves the MOST slowly of all his friends.Akın arkadaşları içinde en yavaş hareket eder.

Page 20: UNIT EIGHTEEN

• Murat drives carefully.

Murat dikkatli sürer.

• Emirhan drives MORE carefully than Murat

Emirhan Murat’dan DAHA dikkatli sürer.

• Turgut drives THE MOST carefully of all.

Turgut hepsinin içinde en dikkatli sürer.

Page 21: UNIT EIGHTEEN

• Merve studies hard.

• Merve sıkı çalışır.

• Elif studies hardER than Merve.

• Elif Merve’den DAHA sıkı çalışır.

• Ayşe studies THE hardEST of all the girls.

• Ayşe kızların içinde en sıkı çalışır.

Page 22: UNIT EIGHTEEN

• Erken kalk• Daha erken kalk• En erken kalk

• İyi şarkı söyle• Daha iyi şarkı söyle• En iyi şarkı söyle

• Get up early• Get up earLIER• Get up THE earlIEST

• Sing well• Sing better• Sing the best

Page 23: UNIT EIGHTEEN

• Kızgınca bağırmak• Daha kızgınca bağırmak• En kızgınca bağırmak

• Çabuk çöz• Daha çabuk çöz• En çabuk çöz

• Shout angrily• Shout more angrily• Shout the most angrily

• Solve quickly• Solve more quickly• Solve the most quickly

Page 24: UNIT EIGHTEEN

• Zevkli giyin• Daha zevkli giyin• En zevkli giyin

• Hızlı koş• Daha hızlı koş• En hızlı koş

• Dress elegantly• Dress more elegantly• Dress the most elegantly

• Run fast• Run fastER• Run THE fastEST

Page 25: UNIT EIGHTEEN

• I get up early.

Ben erken kalkarım.

• My wife getS up earlIER than me.

Benim eşim benden daha erken kalkar.

• Our child gets up THE earlIEST of our family.

Bizim çocuğumuz ailemizde en erken kalkar.

Page 26: UNIT EIGHTEEN

• Kağan sings well.

Kağan iyi şarkı söyler.

• Onur sings BETTER than Kağan.

Onur Kağan’dan daha iyi şarkı söyler.

• Turgut sings THE BEST of all.

Turgut onların içinde EN İYİ şarkı söyler.

Page 27: UNIT EIGHTEEN

• I can solve the problem quickly.

Problemi çabucak çözebilirim.

• He can solve the problem MORE quickly than me.

O problemi benden daha çabuk çözebilir.

• She can solve the problem THE MOST quickly of us.

O aramızda problemi EN ÇABUK çözebilir.

Page 28: UNIT EIGHTEEN

• Sevdenur dressES elegantly.

Sevdenur zevkli giyinir.

• Ezel dressES MORE elegantly than Sevdenur.

Ezel Sevdenur’den daha zevkli giyinir.

• Seren dressES THE MOST elegantly of all.

Hepsinin içinde Seren EN ZEVKLİ giyinir.

Page 29: UNIT EIGHTEEN

• Our teacher shouted angrily.

Bizim öğretmen kızgın bir şekilde bağırdı.

• Your teacher shouted MORE angrily than our teacher.

Sizin öğretmen bizim öğretmenden DAHA kızgın bir şekilde bağırdı.

• Their teacher shouted THE MOST angrily in the group.

Onların öğretmeni grubun içinde EN KIZGIN bir şekilde bağırdı.