İstanbul gelişim Üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksekokulu … · 2018. 7. 3. · spor:...

Post on 23-Jan-2021

0 Views

Category:

Documents

0 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

Prof. Dr. Rasim Kale

İstanbul Gelişim Üniversitesi

Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu

“Imagination is more powerfull than knowledge”(Albert Einstein 1879- 1955)

“Orandum est ut sit mens sana in corpore sano”(Juvenal)

Decimo Giunio Giovenale

“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”

(Mustafa Kemal ATATÜRK 1881- 1938)

Hareket: Zaman ve mekanda yer değiştirme.Translasyon(Yürüme, koşma,

sallanma, asılma, esnetme, gerdirme, atma,atlama vb.) ve rotasyon (öne geriye

takla, salto, überschlag, burgu, dönme vb.) olmak üzere ikiye ayrılır.

Oyun (ludus): İki takım ya da kişiler arasında kazanmaya yönelik eğlenceli bir

faaliyettir. SCHILLER 1794 yılında “İnsan oynadığı yerde bütün ve tam bir insandır”

demiştir.

Spor: İngilizlerin Disport ya da Desport, Fransızların ise se deporter ya da desporter

olarak kullandıkları görülmektedir. Orta çağ Latincesinde ise disportare ya da

deportare kavramlarından türemiştir. Spor, aynı zamanda “cum grano salis-

dünyanın en güzel uğraşı” olarak ta ifade edilmektedir.

Beden eğitimi: İlk kez Ludwig Friedrich JAHN tarafından 17. yüzyılda kullanılmıştır.

Bir takım hareketler yoluyla bedenin eğitilmesidir.

Beden eğitimi: Bir takım hareketler yoluyla bedenin eğitilmesidir.

Farklı bedensel hareketlerle insanı anatomik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan güçlendirmedir.

Bir araç değil bir amaçtır.

Tıp biliminde insan sağlığının ele alındığı ikinci önemli disiplindir.

Kültür: eş anlamlısı:ekin, ekinç

Toplumun ve insanların, biyolojik olarak değil de,sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi vemaddi olmayan ürünler bütünü, sembolik veöğrenilmiş ürünler ya da özellikler toplamı

Bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan,gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce vesanat varlıklarının topu.

Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılanher türlü değerlerle bunları kullanmada, sonrakikuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal vetoplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösterenaraçların tümü.

*Olimpizm: Eski çağlarda savaş amaçlı olarakkullanılan beden eğitimi kavramı, ilk olarak AntikÇağda (Milattan önce 700'lü yıllardan Ortaçağ'akadar gelen dönemin ismidir: Batı Romaİmparatorluğu'nun yıkıldığı 476'da başlar, Bizans'ınyıkıldığı 1453'te sona erer) site devletleri arasındabarış, kardeşlik ve dostluk ortamı oluşturmayayönelik olimpizm temeline dayalı amaçlara hizmetetmiş ve uygulanmıştır.

Yine bu amaca yönelik olarak, ilk modern olimpiyatoyunları 6-15 Nisan 1896 yılında Atina’dayapılmıştır. O tarihlerde tahminen 13 ülkeden 310erkek sporcu 43 farklı yarışmada olimpiyatta yeralmıştır.

Beden Eğitimi ve Sporun Başlangıcı Beden eğitimi ve sporun başlangıcı konusunda şimdiye kadar yapılan

çalışmalarda farklı yaklaşımlar ele alınmıştır. Farklı yazarlara görebeden eğitiminin başlangıcı farklı şekillerde ifade edilmiştir. Kimiyazarlar, beden eğitiminin başlangıcını ilk insanların avlanma ya dabeslenme için ortaya koydukları davranışlar olarak özellikle atma,koşma ve atlama hareketleri şeklinde ifade ederken, bir kısım yazarlar,beden eğitimini eğitimin temelinde ele alarak onun okullara dersolarak girdiği yıllar şeklinde ifade etmişlerdir (14-15. yy. Özellikle de 17.yy. Philantropistler dönemi: 1680- 1800). Bazıları, beden eğitimi vesporu antik olimpiyatların başlangıcına kadar götürürken bir kısıminsanlar, endüstrileşme dönemi ile özdeşleştirmektedirler.

İnsan ve yeni doğan bebeğin hareketleri

İnsan yavrusu (Başlangıç)- Amaçsız hareketler (Beden eğitimi)-Elementar hareketler (Spora hazırlık)- Yarışma duygusu (Spor)

Spor Bilimleri SistematiğiSpor bilim sistematiğinde en üstte hareket, devamında ise oyun ve spor

gelmektedir. Son ürün Olimpizm’ dir

Başlangıç/İnsan

Hareket Üst kavram

OyunYarışma

Spor

Rekor

Beden eğitimiAmaç

OlimpizmSon ürün (Kale 2007 5-14)

Bu Sistematikteki temel amaç; olgunlaşan insanın tüm hayat evrelerinde ya da tüm yaş basamaklarında harekete katılmadaki sevinç ve neşeye sahip olabilme olarak ifade edilmektedir. Harekete sevinçli ve istekli katılım özellikle ilkokul evresi çocuklarda önemli yer tutmaktadır. Beden eğitimi ve spor hareket yoluyla yapılan bir eğitimdir. Ancak her bireyin kendisinin hareket etmesi, eğitim açısından değer ifade etmez. Bir hareketin anlam ifade edebilmesi için o hareketin görünebilir, hissedilebilir, kabul edilebilir ve yaşanabilir olması gerekmektedir.

*PASCHEN (1973)’ a göre; elementar hareketlerin

anlamlı olması için bünyesinde yarışmayı, oyunu ve dansı bulundurması gerektiği ifade edilmiştir. Çocuk, beden eğitimi denildiğinde bu üç kavramı algılamalıdır. Uygulanan egzersiz biçimi içinde yarışma ve sportif egzersiz biçimi, cimnastik ve dans ve oyun türü egzersiz biçimlerinin bulunması gerekmektedir.

(1) Yarışma ve sportif egzersiz biçimi: Yarışma ve sportif egzersiz

biçimine 100 metre koşu örnek verilebilir. Örneğin, 100 metre

koşuda atlet, tüm ruh, beden, zihin ve tüm varlığı ile en kısa

zamanda bitişe ulaşmaya kendini yoğunlaştırmaktadır.

(2) Oyun türü egzersiz biçimi: Oyun türü egzersiz biçiminde durum

tamamen farklıdır. Oyundaki koşu; çocuklar için bazen

zıplama, bazen hızlanma ve yavaşlama, bazen de çömelme

ile ilgili hareketler şeklinde uygulanır. Bu hareketler; oyun

içinde ele alındığında çocuk bu hareketleri farklı yönlerde farklı

hızlarda uygulama fırsatı bulabilir. Koşu formu bu yönüyle

sportif hareket formundan ayrı tutulmalıdır.

(3) Cimnastik ve dans egzersiz biçimi: Cimnastik ve dans egzersiz

biçimi ise koşu hareketinin biçim kazanması yönünde

uygulanır.

Türkiye de Beden Eğitimi ve Spor Eğitiminde Kurumsallaşma

1923 yılında toplanan “Heyet- i İlmiye” de beden terbiye muallimi yetiştirmeye yönelik resmi bir kurumun açılması karar altına alınmıştır. Ancak beden eğitimi öğretmeni yetiştirilmesi için bir okul açılması ile ilgili bir karar alınmasına ve bu konuda büyük gayretler sarf edilmesine rağmen, bu karar o tarihlerde değişik ve farklı nedenlerden dolayı gerçekleştirilememiştir. Genç Türkiye Cumhuriyetinde beden eğitimi öğretmeni yetiştirilmesine yönelik kurumların açılması ve bu alanın bir meslek haline gelmesi ancak Cumhuriyetin ilanından sonra mümkün olmuştur.

1926 yılında Dönemin Maarif Bakanlığı onayı ile beden eğitimi müfettişi olan Selim Sırrı TARCAN tarafından İstanbul Çapa’ da beden eğitimi öğretmenliği kursları düzenlenmiştir. Çapa Kız Öğretmen Okulu’ nda dokuz aylık bir süre ile dört dönem devam eden bu kurslarda; o dönemlerde yeterli kursiyer bulunamadığı için, öncelikle ilkokul öğretmenleri ve lise mezunları arasından özel yetenek sınavlarına göre öğrenciler seçilerek, yetiştirilmek üzere bu kurslara öğrenci kabul edilmiştir. Bu kurslar, bayan Ingenermann ve bay Johnson ile Anderson tarafından verilmiştir.

Bu kurslarda; Beden Eğitimi ve Nazariyatı ve Tatbikatı-Oyun- Spor- Tıbbı, Cimnastik ve Masaj dersleri okutulmuştur. Bu kurslarda yapılan sınavlarda 0- 5 not üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Bu kursların farklı dönemlerinden mezun olan birçok spor adamı, o dönemlerde Devlet adına Fransa, İsveç gibi Avrupa ülkelerine gönderilmiş ve yurt dışındaki eğitimlerini tamamlayarak, 1928 yılında Ankara da açılan Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsünde öğretmen olarak görevlendirilmişlerdir (ŞAKAR, 1990).

Cumhuriyet öncesi dönemde Selim Sırrı Tercan ile başlayan bedeneğitimi ve sporu kurumsallaştırma ve beden eğitimi öğretmeniyetiştirme çabaları, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün emri ileAlmanya Berlin’den Prof. Kurt DAINAS ve Prof. Carl DIEM (Carl Diem,1920 yılında August Bier ile birlikte Berlin Beden EğitimiYüksekokulunu ve 1947 yılında kendisi Köln Spor Üniversitesinikurmuştur), getirtilerek, Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde 1932 yılındabeden eğitimi bölümünün açılmasının ardından, 35 yıl sonra İstanbulAtatürk Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi bölümüyle devam etmiştir.1974 yılında Ankara 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi, 1975 yılındaise İstanbul A. Hisarı Gençlik ve Spor Akademisi ile Manisa Gençlik veSpor Akademileri kurulmuştur. Üniversite düzeyinde ise EgeÜniversitesinde 1976 yılında kurulan Beden Eğitimi ve Spor

Yüksekokulu ile sürdürülmüştür.

Gazi Eğitim Enstitüsü beden eğitimi bölümüne 1932 yılında ilk olarak Erkek Öğretmen Okulu mezunları arasından özel yetenek sınavına göre öğrenci alınmıştır. İlk mezunlarını toplam 23 kişi olmak üzere 1935 yılında vermiştir.

1982 yılında YÖK ile birlikte eğitim enstitüleri, gençlik ve spor akademileri ile birleştirilerek, üniversite çatısı altında eğitim fakültelerine bağlı beden eğitimi ve spor bölümlerine dönüştürülmüştür. 1992 yılında ise; bu bölümler, beden eğitimi ve spor yüksek okullarına dönüştürülmeye başlamıştır. Böylece eğitim fakültelerine bağlı birçok beden eğitimi ve spor bölümleri, beden eğitimi ve spor yüksekokulu adı altında eğitimlerini sürdürmeye başlamıştır. Günümüzde Besyo’lar Spor Bilimleri Fakültelerine dönüşmektedir. Yakın gelecekte ise bu birimler spor bilimleri enstitü ve spor üniversitelerine dönüşecektir.

Antik Olimpiyatlar* M.Ö. 776 yılında Yunanistan’ın Mora (Pelopenez) yarım

adasının Batı sahilindeki Elit (Elide) eyaletinin kutsal şehri olan Olempte ilk antik olimpiyat düzenlenmiştir. Zeus (Jüpiter) adına düzenlenen bu oyunlar, Filozof Likurg’un Kral İfites (İphites)’ e yaptığı önerinin kral tarafından kabul edilmesi ile her dört yılda bir Haziran ayının sonunda yapılmasına başlanmıştır. Yarışmaya katılanların Yunanlı ve fikren, bedenen ve ruhen her türlü ahlaksızlıktan uzak olması gerekirdi. Bu yarışmayı seyirci olarak erkeklerin dışında sadece Demeterin (bolluk ve bereket tanrısı) rahibeleri izleyebilirdi.Onların dışında kadınlar izleyemezdi. Bu oyunlar 5 gün sürerdi.

1.Gün dini törenler yapılır ve yemin edilir, 2.-4.günlerde Yunanistan’ın dört bir yanından gelen erkekatletler koşu, atma atlama, yumruk (Pujila, Pgymike),pankreas adı verilen dövüşle karışık güreş, Şar (iki yada dört atla çekilen iki tekerlekli araba yarışları,Pentatlon (koşu, atlama, disk atma, cirit ve güreş)müsabakalarına katılırlardı. 5. gün kazananlara ödüllerverilir ve ikliller giydirilirdi. Bu yarışmalar sırasındasiyasetçiler aralarındaki anlaşmazlıkları çözerlerdi.

Romalıların Yunanistan’ı işgali ile oyunlar, Olemp’tenAtina’ya taşındı ve M.S. 392 yılına kadar sürdü.

* GELENEKSEL SPORLAR DERSİNDE DEVAM

Antik Çağlarda Grek kökenli filozoflardan Aristoteles sporu “Hangi hareketlerin vücuda yararlı olduğunu, doğanın insan vücuduna ölçülü olarak bağışladığı niteliklere göre bunların hangilerinin iyi ve uygun düşeceğini araştıran bir bilim” olarak tanımlarken Sokrates; “Vücuda güzellik ve güç kazandırmak üzere yerine getirilmesi gereken ahlaki bir ödev” olarak tanımlamaktadır.

Solon ise beden eğitimine verdiği önemi “Gençlerin beden eğitimi ve spor ile ilgili alıştırmalarının sonunda kendileri ve vatanları için büyük değer taşıyan erdemler

Antik çağlarda gerçek sporculuk ve olimpizm felsefesinin bir amacı da; antik eğiticilerin ideali olan “Kalos kagatos” yani erdemli insan tipleri üretmek idi. Bu sosyal davranışa en güzel örnek Lukianos’ un “Anacharsis” adlı yapıtındaki yasa kurucu Solon ile yakın dostu Anacharsis arasında geçen karşılıklı konuşmadır. Bu konuşmada, M.Ö. 589 tarihinde Solon’u Atina’ da ziyarete gelen İskit’li Filozof Anacharsis’ in Atina Sitesi’ nde; Atinalıların beden eğitimi ve spora verdikleri aşırı değeri yadırgadığını ifade etmesi üzerine, Solon’un Anacharsis’e verdiği cevap, hala günümüzde bazı disiplinlerin analiz etmede zorlukları bulunduğu kadar günceldir.

Solon, Anacharsis’ e şöyle demiştir: - Gençliğe beden eğitimi ve sporu, yalnızca tertip edilen yarışmaların hatırı için öğütlemiyoruz. Ayrıca gençleri sadece yarışmalara katılsınlar diye de bu işe zorlamıyoruz. Gençler, bu çalışmaların sonunda kendileri ve vatanları için büyük değer taşıyan “erdem” ler kazanıyorlar. Yaptıkları iş bütün iyi vatandaşların uğrunda uğraştıkları bir ortak dava ile ilgilidir. Gençler görünüşte zeytin ve defne dallarından yapılan, fakat anlamında insanların bütün mutluluklarını taşıyan, başlarına giymeyi umut ettikleri ikliller, çelenkler uğruna yarışıyorlar. İşte bütün bu güzel şeyler; uğrunda mücadele verilen ikliller ve çelenklerin örgülerinde saklıdır (ALPMAN, 1972).

Bizans İmparatoru II. Teodos, olimpiyatların yapıldığıbütün stadyum ve tapınakların yıkılmasını emrederek,olimpiyat oyunlarını yasaklamıştır. 522 ve 551 yıllarındameydana gelen iki büyük depremle de bütün bu tesislerharap olarak 1200 yıl boyunca eski antik olimpiyatlartarihe gömülmüştür. Taki 6- 15 Nisan 1896 AtinaOlimpiyatlarına kadar. Bu oyunlarda o yıllarda tahminenyaklaşık 13 ülkeden 310 erkek sporcu 43 farklı yarışmadisiplininde katılmıştır. Modern olimpiyat oyunlarıFransız yazar, edebiyatçı Baron de Coubertin tarafındanortaya atılan fikirle ilk kez o tarihte Atina’da yapıldı.Coubertin'in yakın bir arkadaşı olan Rahip Didon,öğretmenlik yaptığı okulun kulüp bayrağına "CITIUS,ALTIUS, FORTIUS" (Daha süratli, daha yükseğe, dahakuvvetli) ibaresini yazdırmıştı. Coubertin de spor için bu

ibareyi benimsedi ve her tarafa yaydı (TMOK, 1988).

Sayfa 14 den devam edelim…

Yaş: Yıl esasına göre oluşan zaman dilimi

Yaş evreleri (Meinel/Schnabel):

0-3 ay: Yeni doğan

4-12 ay: Süt çağı

1-3 yaş: Küçük çocukluk

3-6/7 yaş: Okulöncesi (0-6 yaş: 3 yaş mini- mini; 4-5 yaş orta mini; 6 yaş ileri mini

7-10 yaş: Geç okul çağı

10-14 yaş: Puberte (Ergenliğin I. Dönemi)

14-18 yaş: Adolesans (Ergenliğin II. Dönemi)

18-30 yaş: Gençlik

30- 45/50 yaş: Orta yaş

50- 60 yaş: Yaşlılık

Kültür: eş anlamlısı:ekin, ekinç

Toplumun ve insanların, biyolojik olarak değil de,sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi vemaddi olmayan ürünler bütünü, sembolik veöğrenilmiş ürünler ya da özellikler toplamı

Bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan,gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce vesanat varlıklarının topu.

Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılanher türlü değerlerle bunları kullanmada, sonrakikuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal vetoplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösterenaraçların tümü.

Beden Eğitimi ve Sporun BaşlangıcıBeden eğitimi ve sporun başlangıcı konusunda şimdiyekadar yapılan çalışmalarda farklı yaklaşımlar ele alınmıştır.Farklı yazarlara göre beden eğitiminin başlangıcı farklışekillerde ifade edilmiştir. Kimi yazarlar, beden eğitimininbaşlangıcını ilk insanların avlanma ya da beslenme içinortaya koydukları davranışlar olarak özellikle atma, koşmave atlama hareketleri şeklinde ifade ederken, bir kısımyazarlar, beden eğitimini eğitimin temelinde ele alarakonun okullara ders olarak girdiği yıllar şeklinde ifadeetmişlerdir (14-15. yy. Özellikle de 17. yy. Philantropistlerdönemi). Bazıları, beden eğitimi ve sporu antikolimpiyatların başlangıcına kadar götürürken bir kısıminsanlar, endüstrileşme dönemi ile özdeşleştirmektedirler.

Uzun Koşuların Tarihsel GörünümüUzun koşularda kısa tarihsel görünüm şu şekildedir: Prehistorik döneme ait mağarafigürlerinden avcılıkla uğraşan insanların uzun koşucu olduklarını anlamaktayız. Biryandan o dönemlerde insanlar av peşinde uzun müddet koşarken, diğer yandan vahşihayvanlar ve diğer kabilelerden kaçarak kendi mağaralarına sığınmak için farkındaolmadan dayanıklılık koşucusu olmakta idiler. Bu nedenle koşu çok eskidir (KALE 1993,18). İnsanoğlu, geçmişte uzun mesafe koşucusu ya da elçi ulak olarak inanılmazperformansları bünyesinde toplamıştır. Eski İNKA Medeniyetinde kralın bir habercisi960 km’yi 5 günde kat etmiştir. O çağlarda bu habercinin bu tür zor ve uzun bir mesafeyinasıl dilimlere ayırarak koştuğu akıllara sığmamıştır (SAURBIER 1976). Yine İnkaMedeniyetinde Kuzeyden Güneye Risa Mauleye olan 4000 km’lik bir mesafede stafetkoşuları da yapılmakta idi (VAN DALLEW, 1985). 1960 yıllarında İngiliz BuruceTULLOH, Kuzey Amerika topraklarını doğudan batıya yaklaşık 3975 mil, 6400 km çıplakayakla 64 gün 22 saatte geçti (LENNARZT,1977). Alman asıllı 35 yaşındaki Yeni ZelandalıSiegfried Bauer, 1169 km’lik bir mesafeyi 9 günde koşarak, 2100 km’lik bir mesafe içinsadece 18 gün 8 saate ihtiyaç duymuş ve yapılan tıbbi muayenelerde ortaya konulduğugibi zamanın en sağlıklı insanı olmaya hak kazanmıştır. Yine bu olayda araştırma bazındabaşlangıçta 110 Bayan– Bay atletin katıldığı ve bitişte 55 atletin ancak bitişe ulaşmayıbaşarabildiği 1000 km Almanya Koşusu, yakın tarihte gerçekleştirilmiş ve üzerinde sayısızlisans ve lisansüstü tezlerin yazıldığı en geniş kapsamlı ekstrem uzun koşu olmuştur(KALE 1991, 9).

Spor ve Antik Olimpiyatlar

Gerçekte "geleneksel" denilenin aslında kendinde olanı üreterek "modern"i doğurduğu ve modern olanın da sürekli olarak kendini ürettiği açıktır. Kısacası, "modern" "geleneksel"in ona çok benzemeyen bir "çocuğu"dur.

Eldeki verilere göre, Olimpiyat oyunları ile ilgili ilk kesin kayıt M.Ö. 776 yılına ait olunduğundan Olimpia’da yapılan bu oyunlar başlangıç kabul edilir. Nitekim Yunanlar olimpiyat takvimini bu yıldan sonra benimsemişler bu nedenle oyunlar tarihine ancak bundan sonra girilmiştir. Hâlbuki M.Ö. 1200 yıllarında yaşadığı sanılan1 Homeros İlyada ve Odessa adlı eserinin birçok yerinde, Yunanların çok önceden beri Olimpiya’da spor etkinlikleri organize ettiklerini belirtmiştir (Scanlon, 2006). Öte yandan, arkeolojik bulgulardan faydalanan bazı tarihçiler daha da geriye götürerek, bu sporların M.Ö. 1500 yılından beri yörede yapılmakta olduğunu ileri sürmüşlerdir (Kyrieleis, 2003). Dolayısıyla Olimpiya’da yapılan yarışmaların olimpiyatların ilk organizasyonu olduğunu söylemek doğru bir tespit

olmayacaktır (TMOK, 2013).

Diğer taraftan tarihçiler, bu olimpiyatlarda yer alansporların M.Ö. 776’dan yüzyıllar önce yapılmayabaşlandığını, Yunanlar tarafından keşfedilmediğinihassasiyetle vurgulamaktadırlar (Sipahi, 2001). Mısır’daM.Ö. 3000’lerde günümüz sporlarına benzeyen fizikselaktivitelerin yapıldığı bilinmektedir. Antik Yunan’daoldukça önem verilen güreş sporunun, Mısır’da daha önceyapıldığı ve sonraki dönemlere aktarıldığı, Beni Hasan adıverilen antik mezarlık alanında bulunan M.Ö. 3. yüzyılın ilkzamanlarına ait göz alıcı duvar ve lahit resimleriyle ortayakonmuştur (Decker, 1992). Mısır’da güreşin yanı sıra boks,yarışma amaçlı sopa dövüşü, koşu sporları ile rekreasyonelyüzme, avcılık ve atlı araba yarışları yapılmıştır (Decker,1992).

Öte yandan, M.Ö. 3000’li yılların başlarında Mezopotamya uygarlıklarından Sümer’de koşu yarışları, güreş, boks ve kemer güreşi oldukça ilgi çekmiştir (Rollinger, 1994).

Sümerlerin ayrıca ok ve yay kullanmada oldukça becerikli oldukları, Mezopotamya’da kurulan diğer kavimlerden Akadlar ve Asurlularda ok müsabakaları ve koşu yarışlarının düzenlendiği, Asurluların aynı zamanda, yüzme sporu ile ilgilendikleri ifade edilmiştir (İşcan, 1988).

Ayrıca, Anadolu’da M.Ö. 2000’de kurulan ilk uygarlık olan Hititler sporu bir savaş aracı gibi görmüşler; ok, yay, mızrak gibi aletleri kullanma becerilerini geliştirmek için spor çalışması yapmışlardır. Böylece spor, halk ve yöneticiler arasında yaygınlaşmıştır (İşcan, 1988). Hititlerdeki “amaç kazanmaktır” prensibi de Antik olimpiyatların temel öğretisi olmuş, eldeki belgelerde sadece yarışmaları kazananların isimleri kaydedilmiştir. Hitit’te yapılan spor türlerinin tamamı Homer’in eserlerinde fiilen bulunmakta (Scanlon, 2006) ve bu sporların sosyal işlevleri Antik Yunan’dakiyle benzeşmektedir (Puhvel, 1988). Hititlerden sonra Anadolu’da kurulan devletlerde (Frigyalılar, Lidyalılar ve Persler) de spor faaliyetleri devam ettirilmiştir (İşcan, 1988).

Bütün bu verilerden hareketle, AntikDönem Yunan sporlarının ve Antikolimpiyat oyunlarında yer alan sportürlerinin temellerinin erken dönemMısır, Mezopotamya ve Anadolu sporkültürlerine dayandığını ve buralardanyayıldığını söyleyebiliriz.

İlkçağdaki oyunlara evli kadınların yarışmacı ya daseyirci olarak katılmaları hatta oyunlar sırasındaOlimpiya’ya yaklaşmaları bile yasaklanmıştı. Gizliceoyunları izlerken yakalanan kadınlar yüksekkayalardan atılarak öldürülürlerdi. Oyunları kadınolarak sadece Demeter Rahibesi izleyebilirdi.Tarihçiler bunu, Pelops’un babasının öldürülmesisırasında olaya şahit olduğu düşünülen yörerahibesinin temsil edilmesine bağlarlar.

Diğer taraftan Aristo, Rhetoric adlı eserinde, çeşitli spor dallarında başarılı olabilmek için gerekli olan fiziksel becerileri tasvir etmiştir (Ross, 1999):

“Sporda fiziki mükemmeliyet büyüklük, kuvvet ve ayak çabukluğundan oluşur; hızlı olmak güçlü olmaktır. Kim bacaklarını belli bir düzende, uzun adımlarla hızlı hareket ettirirse iyi bir koşucu; sarılıp boğuşabilen iyi bir güreşçi; yumruk atabilen iyi bir boksör; boksta ve güreşte üstün olan iyi pankration sporcusu, tüm bunlarda iyi olan pentatlonda başarılı olur.”

Savaşçıların ve genç sporcuların çalıştığı iki alan vardı:dövüş sporları (güreş, boks ve pankration) çalışılan“palaistra”, koşu ve atma antrenmanlarının yapıldığı“gymnasium” (Harris, 1972). “Antik Yunan mimarisininönemli tesislerini gymnasiumlar ve stadyumlaroluşturmaktadır. Çoğunlukla stadyumlarla bağlantılıolan gymnasiumların en önemli elemanları isepalaistralardır. Palaistralar dört tarafı kolonatlarlaçevrili, üstü örtülü, kare veya dikdörtgen şeklindekiyapılardır ve bir anlamda günümüzün antrenmansahalarıdır. Stadyumlar, kutsallığın bir ifadesi olarakspor yarışmaların yapıldığı, açık yarış yolu ile yarışyerini çevreleyen tesisler olarak tanımlanabilir.Stadyumlar tribün yapımına uygun yamaçlarda, vadikenarları veya benzeri arazilerde toprak yığmak suretiile inşa edilmişlerdir.” (Şentürk, 2003).

Antik dönemlerde sporcuların ödüllendirilmesi günümüzdekinden çok farklıydı. Sporcular için sponsorluk anlaşmalarına, astronomik transfer ve bonservis ücretlerine rastlanmazdı. Sporcular daha çok gurur, milliyetçilik ve dini onur için yarışırlardı. Nadir de olsa, bazı popüler sporculara yaşadıkları yere yakın merkezlerde yapılan, olimpiyatlara göre çok daha küçük nitelikli spor yarışmaları için bir askerin yıllık maaşının on katı civarında oldukça büyük sayılabilecek miktarda paralar ödendiği belirtilmiştir (Kyle, 1996).

Herodotus The Histories adlı eserinde Olimpiyatşampiyonlarının taçla ödüllendirildiğini belirtmiştir(Godley, 1920). Bu taçlar, Zeus Tapınağı’nın arka bahçesindeyetişen, sözde Hercules tarafından ekilen ve kutsal kabuledilen yabani zeytin ağaçlardan kesilmiş dallardanyapılırdı. Taçların sporculara nerede sunulduğu ve töreninnerede yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Bazıkaynaklarda sporcuların modern oyunlardakine benzer birmadalya töreni ile hemen yarışmadan sonraödüllendirildiği bazılarında ise yarışmadan hemen sonrakazanan sporcunun başının etrafına geçici olarak bir şeritbağlandığı, oyunların bitimiyle tüm kazananların ZeusTapınağı’nda yapılan törenle ödüllendirildiğisöylenmektedir (Swaddling, (2008).

Antik Olimpiyatların çöküşü aslında Romalıların Yunanistan’ı işgal etmesinden önce başlamıştır. Kitaplara ve sanata olan ilginin tüm Yunanistan’da hızla artması gençlerin spora olan ilgisinin azalmasına neden olmuştur. Paleologos’a (1976) göre, özellikle, ünlü filozof Socrates’in eserlerinde ortaya koyduğu öğretilerin gençleri oldukça etkileyerek spor yapmaktan uzaklaştırmıştır. Romalılar Yunanistan’ı fethettikten sonra stadyumları amfi tiyatrolara ve sporcuları vahşi hayvanlarla mücadele etmeye zorlanan kölelere dönüştürmüşlerdir.

Roma İmparatorluğu, 4. yüzyılda Hıristiyanlığı resmidin olarak kabul ettikten sonra, ilk HiristiyanlarOlimpiyatlara karşı çıkmışlardır. Çünkü oyunlar çoktanrılı eski Yunan dininin izlerini taşıyan paganadetleri olarak kabul ediliyordu. Roma’nın ilkHiristiyan imparatorlarından Büyük Theodosius, 320Olimpiyat ve yaklaşık 1200 yıl sonra M.S. 393-394yılında tanrıların onuruna yapılan bu oyunlara süresizolarak ara verdirmiştir (Henry ve Yeomans, 1984).

Delphi, Corinth ve Nemea’da düzenlenen diğerpanhelenik oyunlar da aynı dönemde ortadankalkmıştır. Olimpia kenti, oyunlar sona erincevandalizm, sel ve depremlerin etkisiyle yavaş yavaşortadan kalkmış ve unutulmaya yüz tutmuştur. Kent1766’da İngiliz Richard Chandler tarafından yenidenkeşfedilmiş, Yunan Antik Yunan Dönemi: Spor veAntik Olimpiyat Oyunları otoritelerinin onayıylaAlmanlar tarafından ancak 1875’de yapılan arkeolojikkazılar Olimpia’nın kalıntılarının yeniden ortayaçıkmasını sağlamıştır. Bu keşifler, Pierre deCoubertin’e Modern Olimpiyatların yenidenbaşlatılması için ilham vermiştir (IOC, 2012).

Sonuç

Öncelikle ifade etmek gerekirse genel algının ve kanaatin aksine, sporun ve olimpiyat oyunlarının başlangıcı Antik Yunan dönemi değildir. Antik Yunan döneminden çok daha önce Mısır, Anadolu Mezopotamya hatta Yunan’da yaşamış uygarlıklarda sporun farklı dallarının fiziksel ve ussal olarak güçlü, her an savaşa hazır olmak gayesiyle yapılıyor olduğunu gösteren bulgular, spor kültürünün Antik Yunan öncesindeki varlığının işaretleridir.

Günümüz spor karşılaşmalarının kurallara bağlanmış olması ve bir cezalandırma sisteminin varlığı, kuvvetle muhtemel olarak Antik Yunan ve öncesinden günümüz spor dünyasına miras kalmıştır. Her ne kadar maddiyattan uzak kalınsa da nadiren de olsa sporcuların masraflarının varlıklı asiller tarafından karşılanması ve belli miktarlarda ödüllendirilmesi günümüz profesyonel spor sektörünün lokomotifi olan sponsorluk sisteminin ilk temelleri olarak kabul edilebilir.

1) Modern oyunlar, kurumsal bir çerçevede, sportif disipline bağlı kalarak insanların bazı yönlerinin terbiye edilip geliştirilmesi amacıyla başlatılmıştır.

2) Bunun yanında, bütün ülkelerin sporcularının bir araya gelmeleriyle dünya barışına hizmet de hedef alınmaktadır.

3)Ayrıca milletler bu oyunları propaganda vasıtası olarak geniş çapta kullanabilmektedir.

Olimpiyat Oyunları dünyanın en büyük spor organizasyonu haline gelerek dünya spor olaylarının temelini oluşturmuştur.

Türk Kültüründe Beden Eğitimi ve Spor

1.İslamiyetten önce

Hunlardan önce

Hun devleti

Batı hunlar

İran dönemi

Avarlar

Göktürkler

Uygurlar

Kırgızlar

Hazarlar

Peçenekler

Macarlar

Kıpçak ve Kumanlar

2.İslamiyetten sonra

Karahanlılar

Gazneliler

Harzemşahlar

Selçuklular

Osmanlılar (Tanzimata kadar, Tanzimat[1839- 1876] ve Meşrutiyet Dönemi[ 1876- 1878; 1908- 1920]

Türkiye Cumhuriyeti [ 1923: Modern Sporlar]

Günümüze ulaşabilmiş ilk Türk destanı Oğuz Kağan’daavcılık, dağcılık, binicilik, okçuluk, güreş, vb. sporlarolağan mücadeleler ve bir yaşam biçimi olarakgösterilmektedir. Manas, Ergenekon, Dede Korkut veGılgamış destanları ve Divan-ı Lugatit Türk de bukonulardan bahsedilmektedir. Yenisey mezar kitabelerive Orhun abidelerinde de Türklerin yaptıkları sporlarayer verilmiştir. Mezar taşlarındaki süvari motifleriTürklerde atın Türk Medeniyetinin temelinioluşturduğunu ortaya koymaktadır. İlk tarihselbelgemiz olan Göktürk Yazıtlarında (8. Yüzyıl) bumücadeleci ve korkusuz insanların hayatlarının geneldeat, ok ve yayla geçtiği anlaşılmaktadır.

Özellikle Hunlar, Göktürkler, Harzemşahlar,Samanoğulları, Seçuklular, Osmanlı Devleti ve diğerTürk devletlerinde; güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk,binicilik, kılıç yaya koşuları, atlama, ağırlık kaldırma,labut atma, gürz ve topuz kullanma, cirit, çöğen/ polo,gökboru, tepük, tomak, matrak, kayak vb. sporlarbüyük aşama göstermişlerdir. Bunlardan güreş,binicilik, cirit ve okçuluk gelenekselleştirilmiş ve atasporuna dönüştürülmüştür. İslamiyet öncesinde OrtaAsya’daki zor hayat tarzı, Alplik geleneğininyerleşmesinde etkili olmuştur. Bu Alplik geleneğiOsmanlı döneminde de devam etmiştir.

Süleymaniye Camii yapıldıktan sonra tayin edilecek İmam da iyi ata binmek, idman yapmak, sporcu olmak, sihhatli ve yakışıklı olmak gibi özellikler aranmıştır (GÜVEN 1999, 1-19). Oğuz Kaan Destanının sonunda şöyle demektedir:

Ey oğullar! Ben çok yaşadım. Çok savaşlar gördüm.

Çok ok attım.

Çok ata bindim.

Çok düşman gördüm.

Düşmanlarımı ağlattım. Dostlarımı güldürdüm.

Divan-ı Lugatit Türk de Çevgen Oyunu: Yazılı kaynaklarımızda bu oyundan şöyle

bahsedilmektedir: "Bugün hemen hemen bütün

dünyaya yayılmış olan polo oyunun ismi çevgan

oyununun Tibetçe'deki karşılığı olan "pulu"

kelimesinden gelmiştir. Karşılıklı iki takım arasında

oynanan çevgan oyununda gaye, oyuncuların at

sırtında oldukları halde ellerindeki değneklerle

sürdükler ile sürdükleri topu takımlarının hedeflerine

ulaştırmalarıdır. Galibiyet, belli zamanda kazanılan

isabet sayısı veya belli sayıyı daha evvel tamamlamak

yolu ile elde edilir."

Ok atma Yarışları:

Ok, Türklerin en önemli savaş aletlerinden birisidir.

Çok iyi ata binen ve ok atabilen Türkler, ok atma işini

zamanla bir yarış haline de getirmişlerdir. "Eski

Türklerde seremonik ok atışları yapıldığı, bunun bir

gelenek haline geldiği, Han zamanı Çin

kaynaklarından anlaşılmaktadır. İlk baharda açık

havada yapılan ve dini anlam taşıyan bu sporla

erkekler kendilerini ispatlarlardı. Hedef köşeli olup

hayvanların derilerinden teşekkül ederdi. Böylece de

ok atıcısının hedefi vuruş başarısı kolayca

anlaşılabiliyordu."

At Yarışı:

Divanü Lügati't -Türk'te atın Türkler için önemini

Kaşgarlı şu atasözüyle belirtmektedir: "Kuş kanatın er

atın"18 Yani kuş için kanat ne kadar önemliyse er için

de at o kadar önemlidir demektir. Kaşgarlı yine

eserinin başka bir yerinde "at, Türkün kanadıdır"19

demektedir. Eserin birçok yerinde de görüldüğü gibi

at, Türkler için hem binek hem savaş, hem de taşıma

aracı olarak vazgeçilmez ve kutsal bir hayvan

olmuştur.

Güreş:İnsanoğlu hayvanlarla, kendi cinsinden olanlarla yakından mücadeleetmek zorunda kalınca kendi vücut ağırlığı kas gücünden faydalanmaşeklini, yani güreş sanatını yaratmıştır. Güreş, iki canlı arasındaki

mücadelenin en mükemmel şeklidir. Bugün ata sporlarımızdan birisayılan güreş Türklerde oldukça köklü ve önemli bir yere sahiptir. Ancak

Divan'da bu sporun adından direk olarak bir defa bahsedilmektedir.Kaşgarlı güreş kelimesine kısrak kelimesini açıklarken değinmektedir:

"Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma (Kızla güreşme, çünkü kızlarkuvvetli olur, seni alteder; kısrakla yarışma, kısrak attan daha çevik, daha

sıçrayışlı olduğundan seni yener).

Yalngu (Salıncak Oyunu):

Bu oyundan Divan'da sadece bir yerde ve şu

şekilde bahsedilmektedir:

"Yalngu: Cariyelerin oynadığı bir oyundur.

İpin ucu bir ağaca veya bir direğe bağlanır. Ortasına

cariye oturur ve ayağıyla yeri teper. Böylelikle kah

yükselir, kah alçalır"

ÇOCUKLARIN OYNADIKLARI OYUNLAR

1- Müngüz Müngüz (Boynuz Boynuz)

Bu bir çeşit çocuk oyunudur. Çocuklar ırmağın

kenarına diz çökerek otururlar, sonra elleriyle kuma

vururlar. Onlardan birisi (ebe) müngüz müngüz der ve

çocuklar ne müngüz diye sorarlar. Birisi (ebe),

boynuzlu hayvanları birer birer söylemeye başlar.

Çocuklar da bunu tekrar ederler. Ebe bu arada deve

ve eşek gibi boynuzsuz bir hayvanın da adını söyler.

Çocuklardan birisi bu hayvanı veya başka boynuzsuz

bir hayvanın adını söylerse çaya atılır

2- Köçürme"Ondört adı dahi verilen bir oyun. Yerde kale gibi

dört çizgi çizilir, sonra ona on kapı yapılır. Fındık ve

fındığa benzer şeylerle bu kapılar üzerinde oyun

oynanır."

3- Çelik ÇomakDivan'da bu oyundan direk olarak bahsedilmiyor.

Başka bir oyunun içinde ismi geçtiğinden buraya

almayı uygun gördük. Oyun şöyle geçmektedir:

"Tuldı: Er topıknı adhn bile tuldı: Adam topu çatal

deynekle vurdu. Bu, bir Türk oyunudur. Şöyle

oynanır: Oynayanlardan birisi oyunun kendi

tarafından başlamasını istedi ği zaman yukarı da

anlatıldığı şekilde çatal değnekle topa vurur. Bu işte

kuvvetli vuran oyuna ba şlamış olur.; Çelik çomak

oyununun vurmasında dahi böyle denir."

4- Ceviz Oyunu

Divanda ceviz oyunundan iki yerde bahsedilmesine

rağmen nasıl oynandığı konusunda bilgi

verilmemektedir. Sadece çocukların oynadığı bir oyun

olduğu belirtilmektedir. Bu oyun da Divanda şöyle

geçmektedir:

"Atıç: Çocukların ceviz oynadığı çukur"

"Eteçlik: Ceviz oynamak için çukur açılmış

olan yer"

5- Karagun

"Akşamleyin çocukların oynadıkları bir oyundur."Divanda bu oyun sadece bir yerde geçmektedir.

6- Çengli Mengli

"Bir çocuk oyununun adıdır.«

Divanü Lügati't - Türk'te bu oyun sadece bir yerde ve bu kadar geçmektedir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, " kurallarını ve kıyafetlerinidahi inanç ve törelerden alan geleneksel sporlar, - Türk milletiningelenek, görenek ve hasletlerini ortaya koyan canlı ve uygulamalıörneklerden olup, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılan sportif,folklorik değerleridir."4211.yüzyılda Türklerin oynamış olduğuoyunları bilmek, bu oyunlar dahilinde o dönem Türklerininyaşayışlarını ve kültürlerini belirleyebilmek yönünden faydalıolacak; o dönemki oyunlarla şimdiki oyunları karşılaştırarakTürklerin kültürlerini ne kadar koruyabildiklerini öğrenmemizaçısından faydalı olacaktır. Gerçekten de Divanda geçen birçokoyunun günümüzde de aşağı yukarı aynen şekilde devam ettiğinigörmek Türklerin geleneklerini hala koruyabilmiş olduklarınıgöstermesi bakımından sevindiricidir.

BAŞARILAR DİLERİM

top related