turkish studiesisamveri.org/pdfdrg/d03262/2018_2/2018_2_celems_onens.pdfdocuments and the latter...

16
Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018, p. 295-310 DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.13046 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY Research Article / Araştırma Makalesi Article Info/Makale Bilgisi Received/Geliş: Şubat 2018 Accepted/Kabul: Mart 2018 Referees/Hakemler: Yrd. Doç. Dr. Ferihan ÖZMEN Yrd. Doç. Dr. Mürsel ETHEM - Dr. Mehmet AKIN This article was checked by iThenticate. HAVÂMÎM SURELERİNDE GÖKLERİN VE YERİN YARATILIŞININ ANLATIMINDAKİ TENÂSÜB Sema ÇELEM * - Sakina ÖNEN ** ÖZET Kur’an’ın ayet ve sureleri arasındaki düzen bazı müfessirler tarafından Kur’an’ı anlamanın bir yolu olarak incelenmiştir. Tenâsubu’l- ur’ân’ın konusu olan bu durum aklî bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkmış, özellikle er-Râzî (v.606/1210) ve el-Bikâî (v.885/1480), tefsirlerinde bu konuya geniş yer vermişlerdir. Makalede öncelikle ayet ve sureler arasındaki münasebetin ulûmu’l-ur’ân içerisindeki yerine değinilmiştir. Konunun ilgili tefsirlerde ele alınışı örneklerle açıklandıktan sonra, ur’ân surelerinden Mekke’de art arda inen ve yaygın olarak Havâmîm ismi ile anılan yedi surede “göklerin ve yerin yaratılışı” ile ilgili ayetler arasındaki bağa ve uyuma dikkat çekilmiştir. Havâmîm surelerinde (Ğâfir, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkâf) gökler ve yerin yaratılışı, bu yaratılışın detayları, gökler, yer ve içindekilerin sahibinin Allah olduğu, kıyametin bilgisinin O’na ait olduğu gibi haberlerin yer aldığı yirmi beş ayet arasında hiyerarşik bir düzen söz konusudur. Makaleye konu olan ayetler incelendiğinde göklerin ve yerin yaratılışının insanın yaratılışından daha üstün olduğunu anlatan ayeti (Ğafir 60/57) göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin yaratılışını geniş bir biçimde anlatan ayetlerin takip ettiği görülmektedir (Fussilet 61/9- 12). Bundan sonraki ayetlerde artık yaratılışa dair herhangi bir açıklama yoktur. Konu yaratılanların varlığından yaratıcıya geçmekte, Allah’ın mülkün sahibi olduğu, kıyametin bilgisinin O’nun yanında olduğu, O’nun ne kadar yüce, her türlü eksiklikten ne kadar uzak olduğu vurgulanmaktadır (Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye). Konunun geldiği son noktada ise göklerin ve yerin yaratıcısının Allah olduğunu kabul etmelerine rağmen yeniden yaratılmayı inkâr eden Mekke müşriklerine yöneltilmiş çarpıcı bir soru vardır: Her türlü yaratmaya gücü yeten, yarattığını hak ve hikmete uygun ve belli bir süre için yaratan Allah, * Öğr. Gör. Dr. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri/Tefsir, El -mek: [email protected] ** Dr. France Bordeaux Üniversitesi; Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri/Tefsir Doktora Programı Öğrencisi, El-mek:[email protected]

Upload: others

Post on 22-Feb-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Turkish Studies

Volume 13/2, Winter 2018, p. 295-310

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.13046

ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

Research Article / Araştırma Makalesi

Article Info/Makale Bilgisi

Received/Geliş: Şubat 2018 Accepted/Kabul: Mart 2018

Referees/Hakemler: Yrd. Doç. Dr. Ferihan ÖZMEN – Yrd. Doç. Dr.

Mürsel ETHEM - Dr. Mehmet AKIN

This article was checked by iThenticate.

HAVÂMÎM SURELERİNDE GÖKLERİN VE YERİN YARATILIŞININ ANLATIMINDAKİ TENÂSÜB

Sema ÇELEM* - Sakina ÖNEN**

ÖZET

Kur’an’ın ayet ve sureleri arasındaki düzen bazı müfessirler

tarafından Kur’an’ı anlamanın bir yolu olarak incelenmiştir. Tenâsubu’l-

Ḳur’ân’ın konusu olan bu durum aklî bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkmış, özellikle er-Râzî (v.606/1210) ve el-Bikâî (v.885/1480),

tefsirlerinde bu konuya geniş yer vermişlerdir. Makalede öncelikle ayet ve

sureler arasındaki münasebetin ulûmu’l-Ḳur’ân içerisindeki yerine değinilmiştir. Konunun ilgili tefsirlerde ele alınışı örneklerle

açıklandıktan sonra, Ḳur’ân surelerinden Mekke’de art arda inen ve yaygın olarak Havâmîm ismi ile anılan yedi surede “göklerin ve yerin

yaratılışı” ile ilgili ayetler arasındaki bağa ve uyuma dikkat çekilmiştir.

Havâmîm surelerinde (Ğâfir, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye,

Ahkâf) gökler ve yerin yaratılışı, bu yaratılışın detayları, gökler, yer ve

içindekilerin sahibinin Allah olduğu, kıyametin bilgisinin O’na ait olduğu gibi haberlerin yer aldığı yirmi beş ayet arasında hiyerarşik bir düzen söz

konusudur. Makaleye konu olan ayetler incelendiğinde göklerin ve yerin

yaratılışının insanın yaratılışından daha üstün olduğunu anlatan ayeti

(Ğafir 60/57) göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin yaratılışını geniş

bir biçimde anlatan ayetlerin takip ettiği görülmektedir (Fussilet 61/9-

12). Bundan sonraki ayetlerde artık yaratılışa dair herhangi bir açıklama yoktur. Konu yaratılanların varlığından yaratıcıya geçmekte, Allah’ın

mülkün sahibi olduğu, kıyametin bilgisinin O’nun yanında olduğu,

O’nun ne kadar yüce, her türlü eksiklikten ne kadar uzak olduğu

vurgulanmaktadır (Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye). Konunun geldiği son

noktada ise göklerin ve yerin yaratıcısının Allah olduğunu kabul etmelerine rağmen yeniden yaratılmayı inkâr eden Mekke müşriklerine

yöneltilmiş çarpıcı bir soru vardır: Her türlü yaratmaya gücü yeten,

yarattığını hak ve hikmete uygun ve belli bir süre için yaratan Allah,

* Öğr. Gör. Dr. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri/Tefsir, El-mek: [email protected]

** Dr. France Bordeaux Üniversitesi; Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri/Tefsir Doktora

Programı Öğrencisi, El-mek:[email protected]

Page 2: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

296 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

ölüleri diriltemez mi? (Ahkâf 66/33). Böylece gökler ve yerin yaratılışı üzerinden gücünü ortaya koyan Allah, yeniden yaratmaya da gücünün

yeteceğini inanmayanlar için somut delillerle ispatlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Havâmîm, Gökler, Yer, Yaratılış, Tenâsüb.

CONSISTENCY IN THE STATEMENT- (TANĀSUB) OF THE CREATION OF THE EARTH AND THE HEAVENS IN THE

SURAHS OF HAVÂMÎM

ABSTRACT

The order between the verses and surahs of the Qur'an has been

examined by some commentators of the Quran as a way of understanding it. This situation, which is the subject of Tanāsub al-Qur'ân, emerged as

a result of a mental effort, especially in the comments of ar-Râzî (v.

606/1210) and al-Bikāī (v. 885/1480) considerably. In the article, firstly,

significance of the relation between verses and surahs is stated in

ulûmu'l-Ḳur'ân. After describing the topic with examples in the related Tafsir, the relationship and the consistency between the verses about "the

creation of the heavens and the earth" in seven surahs that succesively

descended in Mecca and widely known as “Havamîm”, are emphasized.

In the Surahs of Havâmîm (Ghâfir, Fussilat, Ash-Shûrâ, Az-Zukhruf, ad-Dukhân, Al-Jâthiyah, Al-Ahgâf), there is a hierarchical order

among the twenty-five verses that includes the creation of the Heavens

and the earth, the details of this creation, the fact that Allah is the owner

of the heavens, the Earth and its contents belong to Allah, and the news

that knowledge belongs to Him. When the verses subject to the artice are examined, it is seen that the verse (60/57), which describes the creation

of the heavens and the earth are superior to the creation of man, follows

the verse (61 / 9-12) which explains that the creation of the Heavens, The

Earth and between them is described in detail.

There is no longer any explanation about creation in the following

verses. The subject changes from existence of the creatures to the Creator (Allah), emphasizing that Allah is the possessor of everything which is

created, the knowledge of the time of resurrection is known by Him, and

how glory he is, how far he is from all kinds of deficiencies (Ash-Shûrâ,

Zukhruf, ad-Dukhân, Al-Jâthiyah) The last point of the topic is that there

is a striking question asked to the polytheists of Mecca, who accept that the Creator of the Heavens and the Earth is God, but who has denied

recreation: Can’t Allah, Who is able to create any kind of thing in any

circumstances, who creates what He has created for the right and wisdom

and for a particular time, (Al-Ahgâf 66/33) resuscitate dead people?

Thus, Allah, who has proven his power via the creation of the Heavens

and the Earth, proves to those who do not believe that he will be able to resuscitate with concrete evidence.

Page 3: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 297

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

STRUCTURED ABSTRACT

Introduction and purpose of the research

One of the miraculous features of the Qur’an is the consistency

between the verses and the surahs in the Qu’rān. This situation was

appreciated as "Tanāsub" -consistency in the statement-, in terms of

"Ulūm al-Qur'ān" which means gathering. The science of Tanāsub has arised after "Tedvin" is period of the religious sciences. Tanāsub is not a

transferred concept. Instead it is work of a logical effort. The thought

regarding the relationship between the verses and the surahs were

started to be explained in the 4th century of the Hegira Calendar and these

kind of explanations exists in the books regarding "Tafsir bil Ray". The purpose of this research is to state the existence of such a kind of

"Tanāsub"among some verses in 7 surahs which are known as

"Havâmîm" and which are informed by Allah successively. The verses

conducted a research on, are the ones about the creation of the Heavens

and the Earth.

The Conceptial Framework about the Topic of the Research

The science, "Münâsabatu’l-Qur’an” stating the fact that Qur’an

represents an integrity with its verses and surahs, provide us with

knowing the connection and closeness between the previous scientific

documents and the latter documents. The purpose of the research

conducted for this topic is to show the integrity among the verses and the surahs in the Qur’an although the period of revealing its surahs and

verses took 23 years in different places and different times. The fact that

the verses of the Qur’an were revealed because of various reasons at

different times, is not an obstacle for the connection between its verses.

The islamic-religious figures has even drawn attention to the relationship

between ther verses of the Qur’an by stating that "The order and the connection of the verses of the Qur’an in terms of the meaning is like a

single word."The science, "Münâsabatu’l-Qur’an" increases the belief in

Tawhid ve the understanding of religious concepts in hearts and thus,

the "icaz" (which means the telling much things by using few words) of

the Qur’an reveals as two methods. First one is the order of each sentence in terms of its own formation and the second one is the order of each

sentence in terms of its neighbors. Among these methods, first one is

easier to understand and feel. The understanding of the order between

the surahs and the verses of the Qur’an is a result of a logical effort, it is

not a stringent rule. For the same topic, various ideas might be offered.

After Bursevî (v.1137/1725) explained the relationship between the name "Ar-Rahman" in the seventy fifth verse of surah named "Maryam" and this verse, his sentence "The first thing coming into my mind about the explanation of the word "Ar-Rahman" in this verse is this fact" is the best

example of this situation.

The arrangement of this science was done firstly by Ebu Ca’fer Ahmed b. İbrahim b. Zubeyr (v.708/1308) The publishment "El-Burhân fî Munâsebeti Tertîbi Suveri’l-Kur’ân" which Ebu Ca’fer prepared by getting information from "Fakhr ad-Dîn ar-Râzî" (v.606/1210) who mentioned

this topic especially in the science of Tafsir, is one of the early researches

conducted on this area, however, he didn't mention the verses, he just

draw attention to the "Tanāsub" among the surahs. The one who broadly

mentioned the relationship between the verses and the surahs in the

Page 4: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

298 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

tafsir publishment named "Nazmu'd-Durer fî Tenâsubi'l-Âyi ve's-Suver" is

al-Bikâî (v.885/1480). Also, as-Suyutî (v.911/1505) 's publishment named "Tenasuku'd-Durer fi Tenasubi's-Suver" is a study conducted on

this area.

Lots of "Mufessirs"(the islamic scientists writing Tafsir which

includes comments, explanations regarding the Qur’an) didn't interested

in the consistency between the surahs and the verses due to the

sensitivity of the topic, however, in his Tafsir books, “ar-Râzî" frequently mention the idea that the beauty of the Qur’an is mostly observed in the

consistency of the surahs and the verses of the Qur’an.

The Method

The relationship among the verses sometimes exists in a verse. A verse in Arabic “ يقبض ويبسط which means Allah can increase " وإليه ترجعون وللاهor decrease blessing. You will be redirected to Allah (Al-Baqara 2/245).

For this verse, two words having opposite meanings are consistently used

together. The relationship sometimes stands out in the successive verses.

In the 172 nd verse of the surah "An-Nisa", Allah has said "Both "The

Messiah" and the favorite angels don't hesitate to be a man of Allah."

Thus, in the previous verse, with "Nasranîs" (who slander to Allah over

"The Trinity" which means the Father, the Son and the Holy Spirit forms one God in Christianity) together, the words of Arabs who claim that

angels are the girls of Allah (An-Nahl 16/57) are refused.

It is expressed that there is a relationship of the last part of the

surah with the initial part of the surah or the initial part of the following

surah, however, this situation becomes as a hidden thing lots of times compared to the relationship among the verses. Zemahşerî has shown

the relationship between the initial part of the surah of "Al-Mu’minun"

and the last part of the surah of "Al-Mu’minun" by expressing the first verse of the surah (in Arabic) " قد أفلح المؤمنون " which means "Muslims will get rid of eternal punishment in hell after death" and the last verse of the

surah (in Arabic) " إنهه ل يفلح الكافرون" which means "Without no doubt, non-muslims can't get rid of the eternal punishment in hell after death" (Al-

Mu’minun 23/117) The relationship might be between last part of a surah and initial part of another surah. For Instance: Ar-Râzî explains

the relationship between the last part of the surah of "Al-Bayyinah" and

the initial part of the surah of "Az-Zalzalah" with such an example:In the end of the surah, when Allah express (in Arabic) “ ” زاؤهم عند ربهم ج mankind

become curious about the time of informing by Allah and Allah answered to this with "“ ” إذا زلزلت الرض زلزالها which is the initial part of the suraf of

"Az-Zalzalah".

The verses pointing to the Allah's power regarding the

resuscitation over the creation of The Heavens and the Earth in the

surahs of Havâmîm

The surahs (Ghâfir, Fussilat, Ash-Shûrâ, Az-Zukhruf, ad-Dukhân, Al-Jâthiyah, Al-Ahgāf), also known as Havâmîm, have been successively

informed by Allah in Mecca and they exist with the same order in

published Qur’ans. Since these verses, which have been informed when

Prophet Mohammed and his followers were under the pressure of Polytheists, begin with the arabic letters “ ” حم (which are two letters of

"Hurufu Mukattaa"); they are known as "Havâmîm". In the article, the

Page 5: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 299

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

relationships among twenty five verses, which mention the creation of the Earth and the Heavens in the surahs of Havâmîm in different

perspectives, have been studied and when these verses have been read

successively, the questions "why Allah created the Earth and the Heavens

and how Allah can resuscitate after people die " have been answered.

In the first one of the surahs of Havâmîm successively in terms of

both the order of informing the surahs by Allah and the order in the published Qur’ans, it has been observed that the fact that the creation of

the Earth and the Heavens is greater than the creation of human beings,

has been mentioned. (Ghâfir 60/57) In the surah of Fussilat which is the

second surah, it has been explained how the Earth and the Heavens were

created. In the Qur’an, the creation of the Heavens and the Earth is explained lots of times. Especially, the details of this creation are stated

in the 9th to 12nd verse of the surah of "Fussilat". In the other five verses, when the expression "the Heavens and the Earth" is used, no information

is provided anymore regarding the significance of creation or how the

creation is formed. The expression is used only to refer to the might of

the creator of the Earth and the Heavens. (Ash-Shûrâ: 62/4; 12; 29; 49; 53; Az-Zukhruf: 63/9; 82; 85; ad-Dukhân: 64/7; 38; 39; Al-Jâthiyah:

65/3; 13; 22; 27; 36; 37; Al-Ahgâf): 66/3). In the last surah of Havâmîm, when the expression "the Earth and the Heavens" is stated for the last

time, it is indicated (Al-Ahgâf: 66/ 33) that Allah is capable of resurrecting

dead people and recreating them.

The Result and The Appreciation

In the surahs of Havâmîm, it is thought that there is a hierarchical order in the use of the expression "the Heavens and the Earth" First of all,

the creation of the Earth and the Heavens is compared to the creation of

mankind and it is stated the creation of the Earth and the Heavens is

superior to the other one. (Ghâfir) After that, the creation of the Earth

and the Heavens is clarified in detail compared to the remaining part of the Qur’an. (Fussilat) When the creation is completed, it is emphasized

that everthing in the universe belongs to Allah. (Ash-Shûrâ:). In the

Qur’an, the confirmation of the fact that the Earth and the Heavens were

created by Allah, by mankind; how mankind exalts Allah; and how

mankind should consider that Allah has no deficiency or do any wrong

things, are informed. (Az-Zukhruf) The fact that the creation of anything is not an unreal event (ad-Dukhân); the relationship between Doomsday

and the creation of the Heavens and the Earth as a proof of the existence

of Allah (Al-Jâthiyah); the fact that the Earth, the Heavens and everything

between them were created for a particular time and the fact that while

Allah creates all these things, Allah is tirelessly able to resurrect mankind; were clarified respectively (Al-Ahgâf).

The usage in this last verse is commented as a connotation in the

first verse and the usage in this last verse can be accepted as the proof

of the existence "Tanāsub" in the surahs of the Qur’an. Among the verses

which we've studied, the topic about the re-creation of mankind after

death is not clarifed in other verses except the first verse (Ghâfir 40/57) and the last verse (Al-Ahgâf 46/33) As a result, among the surahs of

Havâmîm, the first verse and the last verse compare the creation of the

Earth and the Heavens with the phenomenon "mankind" and the fact that

the conductor of the biggest creation is capable of creating everything is

drawn attention by the Qur’an.

Page 6: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

300 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

In this way, the concrete examples are provided for the polytheists, who deny the life after death and the resurrection to be interrogated and

their claims are not true with these concrete examples. Also, this

situation is stated in a systematic order.

Keywords: Havâmîm, Heavens, Earth, Creation, Tanāsub

(consistency in the statement)

Giriş

Kur’an’ın i῾caz yönlerinden biri ayet ve sureler arasındaki uyumdur. Bu durum ulumu’l-

Kur’an açısından tenâsüb olarak değerlendirilmiştir. Tenâsüb nesebe kökünden “yakınlık”

anlamındadır. Fulânun nesîbî demek “falan benim akrabamdır” demektir (Halil b. Ahmed 2003: 4,

214); Firuzâbâdî 2005: 137).1 Münâsebât ve tenâsüb kelimeleri ayetler ve sureler arasında umum-

husus, aklî-hissî veya hayalî vb. alaka çeşitlerinden biriyle veya sebep-müsebbep, illet-ma’lul,

benzerlik-zıtlık gibi zihnî bağlarla veya haricî gerekliliklerle mana üzerinde irtibat kurmak için

kullanılır (ez-Zerkeşî tarihsiz: 1, 48).2 Münâsebetu’l-Kur’ân ilmi Mushaf tertibinin kendisiyle

bilindiği ilmin adıdır (el-Bikâî 1971: 1, 5). Parçaların öncesi ve sonrası arasındaki bağın ve yakınlığın

bilinmesini sağlar (el-Bikâî 1971: 1, 6). Bu ilim kalpteki imanı ve anlayışı derinleştirir, bu durumda

Kur’an’ın icazı iki yönden açığa çıkar. Birincisi her cümlenin kendi oluşumu içindeki düzeni, ikincisi

de yanındakilerle dizilişine göre düzeni. Bunlardan birincisinin anlaşılması ve hissedilmesi daha

kolaydır. Kur’an’ı her dinleyen başka şeyleri dinlediğinde hissetmediği duyguları onu dinlediğinde

hisseder (el-Bikâî 1971: 1, 11).

Kur’ân ayetlerinin farklı zamanlarda, muhtelif sebeplerle inmiş olması onun ayetleri

arasındaki münasebete engel teşkil etmemektedir (Demirci 2015: 217; Ethem 2017: 179). Hatta

âlimler “Kur’an ayetlerinin anlam bakımından birbiriyle bağı ve düzeni tek bir kelime gibidir.”

demek suretiyle ayetler arasındaki ilişkiye dikkat çekmişlerdir (es-Suyûtî 2010: 778; el-Bikâî 1971:

1, 7).3Zaten kelamın güzelliğini ortaya koyan sözler arasında bağın olması, bir başka değişle

kopukluğun olmamasıdır (ez-Zerkeşî tarihsiz: 1, 49). “Kur'an'ın, âyet ve sûreleriyle bir bütün olduğu”

düşüncesinin işlendiği Kur’an ilimlerinden Nazmu’l-Kur'ân konusu da ayet ve surelerin münasebeti

konusuyla ilgili görülmektedir (Yılmaz 2006: 31, 569). Tenâsüb ilmi, dinî ilimlerin tedvin

döneminden sonra ortaya çıkmıştır (el-Bikâî 1971: 1, 6). Bu durum konunun naklî değil aklî olması

ile izah edilebilir. Ayet ve sureler arasındaki münasebete dair görüşler hicrî IV. asırda dile

getirilmeye başlanmış ve bu yöndeki açıklamalar daha çok dirâyet tefsirlerinde yer almıştır (Yılmaz

2006: 31, 570). Bu ilmin tasnifi ilk olarak Ebu Ca’fer Ahmed b. İbrahim b. Zubeyr (v.708/1308)

tarafından yapılmıştır. Ebu Ca’fer’in bu konuya tefsirde çokça yer veren Fahreddin er-Râzî’den

(v.606/1210) istifade ederek hazırladığı (ez-Zerkeşî tarihsiz: 1, 48) el-Burhân fî Munâsebeti Tertîbi

Suveri’l-Kur’ân (es-Suyûtî 2010: 778; el-Bikâî 1971: 1, 2) adlı eseri bu alanın ilklerindendir. Ancak

o yalnızca sureler arasındaki tenâsübe dikkat çekmiş, ayetlere temas etmemiştir (el-Bikâî 1971: 1,

6). Ayet ve sureler arasındaki münasebete Nazmu'd-Durer fî Tenâsubi'l-Âyi ve's-Suver adlı tefsirinde

geniş yer veren Burhanuddin el-Bikâî (v.885/1480)’dir. Celaluddin es-Suyûtî (v.911/1505)’nin

Tenâsuku'd-Durer fi Tenâsubi's-Suver adlı eseri de bu konuda telif edilmiş bir eserdir.

1 Firuzâbâdî kelimeyi en-nesebu olarak isim köküyle incelemiştir. 2 Kur’ân ayetleri ve surelerindeki uyumu ifade etmek üzere bazı eserlerde karşımıza çıkan İnsicâmu’l-Kur’ân tabiri

“Kur’ân’ın ayet ve sûreleri arasında anlam bakımından uygunluk olmasıdır.” (Demirci, Muhsin, Tefsir Terimleri

Sözlüğü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2015, s.125) şeklinde tarif edilmekle

birlikte aslında lafızdaki akıcılığa değinmekte, cümlenin anlamı ile değil telaffuzuyla ilgili görünmektedir. Geniş bilgi

için bkz. es-Suyûtî, el-İtkân, s.735. 3 es-Suyûtî bu sözü İbnu’l-Arabî’nin Sîrâcu’l-Murîdîn adlı eserinden nakletmiştir.

Page 7: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 301

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Ayet ve sureler arasındaki uyuma konunun hassasiyetinden dolayı çok fazla müfessir ilgi

göstermemiş ancak er-Râzî tefsirinde “Kur’ân’ın güzelliğinin en çok ayet ve sureler arasındaki bağda

olduğundan” sıkça söz etmiştir (ez-Zerkeşî tarihsiz: 1, 49).

Ayetler arasındaki münasebetin bazı kuralları vardır. Bunlar “Surenin iniş hedefini bilmek,

bu hedefin öncelikli sebeplerini araştırmak, bu sebeplerin birbirine yakınlık ve uzaklık durumlarını

incelemek, dinleyenin hislerini dikkate almak, belagatın gerektirdiği hususlara önem vermektir.” (es-

Suyûtî 2010: 782). Ayetler arası münasebet bazen bir ayetin kendi içinde olur. “ يقبض ويبسط وإليه وللاه

Allah rızkı daraltır da genişletir de. Ona döndürüleceksiniz.”4 ayetinde manaca zıt iki kelime/ ترجعون

bir arada bir uyum içinde kullanılmıştır (es-Suyûtî 2010: 779). Münasebet bazen birbirini takip eden

ayetlerde göze çarpar: Nisa 4/172. ayette “Mesih de, gözde melekler de Allah’a kul olmaktan

çekinmezler” buyrulmuştur. Böylelikle bir önceki ayette “Allah’a teslis iftirasında bulunan” (Nisa

4/171) Nasranîlerle birlikte “meleklerin Allah’ın kızları” (Nahl 16/57) olduğunu iddia eden Arapların

sözleri reddedilmiştir (es-Suyûtî 2010: 780).

Sure sonunun, başıyla ya da bir sonraki surenin başlangıç kısmıyla münasebeti bulunduğu

(Çetin 1989: 16, 526-527) ancak bunun âyetler arasındaki münasebete göre çok defa gizli kaldığı

söylenmiştir (Yılmaz 2006: 31, 569). Zemahşerî Mu’minûn suresinin başı ile sonu arasındaki

münasebeti surenin ilk ayeti olan “ أفلح المؤمنون قد / Mü’minler gerçek kurtuluşa ermişlerdir.” ile son

kısmında yer alan “ إنهه ل يفلح الكافرون /Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler.”5 ayetlerini

zikrederek göstermiştir (ez-Zemahşerî 1407: 3, 207). Nitekim benzer bir durum Kıyame suresinde

de dikkat çekmektedir. Surenin ilk ayetindeki ana fikirle son ayeti arasındaki ana fikir olan ahiret;

kıyamet, yeniden diriliş olgusu arasında tam bir uyum bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle surenin

detaylarında, onun başta ortaya koyduğu ana fikir, ilerleyen ayetlerde dağılmamış; kıyamet, nefs-i

levvâme, acelecilik, husban, zan, Rab, kudret, tesviye, cem', vb. kelimelerle işlenmiştir (Koçak 2009:

XIII/2, 331-369). Sureler arasındaki münasebeti bulma konusunda, belli bir kaide tespit edilmemiş

(Demirci 2015: 62, 163), müfessirlerin içtihadı bu konuda etkili olmuştur. Öyle ki, Kur’ân’ın ilk

sûresi olan Fâtiha ile son sûresi olan Nâs arasında bir münasebet görülmüştür. Buna göre “Fatiha’da

Allah’ın sıfatları sayıldıktan sonra hidayetten söz edilmiş, Nâs sûresinde de hidayete ermenin ancak

şeytanın şerrinden Allâh’a sığınmakla mümkün olabileceği ifade edilmiştir.” (Eren 2014:890)

Münasebet bir surenin sonu ile diğer surenin başı arasında da olabilir. Mesela er-Râzî

Beyyine suresinin sonu ile Zilzâl suresinin başı arasındaki ilgiyi şöyle açıklamaktadır: Surenin

sonunda “ زاؤهم عند ربهم ج ” buyrulunca insan sanki bunun zamanını merak etmiş, Allah da Zilzâl

suresinin başında “إذا زلزلت الرض زلزالها” ayeti ile cevap vermiştir (er-Râzî 1981: 32, 57). Yine onun

bildirdiğine göre Teğâbun suresinin kendisinden önceki Munâfıkûn suresiyle, birinde yalancı

diğerinde doğru söyleyen münafıklardan bahsetmesi yönünden bir münasebet vardır. Bu surenin

başıyla önceki surenin sonu arasında da bir münasebet vardır. Önceki surenin sonunda Allah’ı

anmaya ve ona şükretmeye teşvik edilmiş, bu surenin başında ise yerde ve gökte Allah’ı tesbih

edenlerin varlığından söz edilmiştir (er-Râzî 1981: 30, 20). Saff suresinin de önceki sure ile

münasebetini kuran er-Râzî’ye göre “Eğer siz benim yolumda savaşmak ve benim rızamı aramak

için çıkmışsanız” (Mumtehine 06/1) ayetinde Allah yolunda cihattan söz etmiştir. Bir sonraki surede

ise “Şüphesiz Allah kendi yolunda birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları

sever” (Saff 61/4) ayetiyle inananları cihada teşvik etmiştir (er-Râzî 1981: 29, 311). Bikâî surelerin

tümünü ele alarak aralarındaki münasebeti ortaya koymaya çalışmıştır. O, Kamer suresinin sonu ile

Rahman suresinin başındaki münasebete şöyle değinmiştir: “Kamer suresinin sonunda Allah ahirette

dostlarının ve düşmanlarının durumunu güzelce açıkladı. Sonraki surenin başında da genel olarak

rahmetini öne çekti.” (Bikâî 1971: 19, 140).

4 Bakara 2/245. 5 Mu’minûn 23/117.

Page 8: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

302 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Tenâsüb aklî bir çabanın sonucudur, bağlayıcı değildir, aynı konuda farklı görüşler ileri

sürebilir. Bursevî’nin (v.1137/1725), Meryem sûresinin 75. âyetinde geçen Rahmân isminin bu

âyetle münâsebetini açıkladıktan sonra “Bu âyette geçen Rahmân isminin açıklaması ile ilgili olarak

aklıma gelen budur.” demesi bu konuda söylenecek son söz mahiyetindedir (Polater 2007: 1, 46).

Havâmîm Sureleri

Havâmîm adı verilen Ğâfir, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkâf sureleri

Mekke’de peş peşe nazil olmuş ve Mushafta da aynı tertiple sıralanmış yedi suredir (es-Suyûtî 1986:

116; Koçyiğit 2012: 21/2, 48).6 Hz. Peygamber ve inananların Mekke’de muhasara altına alındıkları

dönemde nazil olan bu yedi sure (el-Câbirî 2014: 100) hurufu mukattaa harflerinden “حم” ile

başladığı için Havâmîm adıyla anılmaktadır (es-Suyûtî 1986: 115). Surelerin beşinde ikinci ayet,

bazen aynı (Câsiye-Ahkâf), bazen farklı (Ğâfir-Fussilet-Şûrâ) lafızlarla Kitab’ın Allah tarafından

indirilişini vurgulamaktadır. İki surede ise (Zuhruf-Duhân) mubîn olan Kitab’a yemin edilmiştir.

Suyutî Havâmîm surelerinin ilk ayetindeki tertibi (الر) ile başlayan (Yûnus, Hûd, Yûsuf, Rad7,

İbrâhîm, Hicr) surelere benzetmiştir (es-Suyûtî 1986: 116).

Hz. Peygamberden rivayet edildiğine göre “Kur’an’da hâmîmlerin durumu elbisede ipeğin

durumu gibidir.”(İbn Aṭiyye 2001: 4, 545).8 Hz. Peygamber “Kim cennet bahçelerinde dolaşmak

isterse Havâmîm’i okusun.” buyurmuştur (es-Semerkandî 1971: 3, 197; İbn Atiyye 2001: 4, 545; el-

Musteğfirî 2008: 2, 603).9 İbn Abbas’tan nakledildiğine göre “Her şeyin bir özü vardır. Kur’ân’ın

özü Havâmîm’dir (el-Beğavî, 1997: 4, 103; el-Musteğfirî 2008: 2, 602; ez-Zerkeşî tarihsiz: 1, 175;

es-Suyûtî, 2010: 880). Katâde’ye göre Havâmîm Allah’ın isimlerindendir. Kur’ân’ın isimlerinden

olduğu da söylenmiştir (es-Semerkandî, 1971: 3, 197).

Bu sureler farklı isimlerle de anılmaktadır. Abdullah b. Mes’ud’dan nakledilen “Havâmîm

dîbâcu’l-Kur’an’dır.” (es-Semerkandî, 1971: 3, 197)10 haberine dayanarak Havâmîm surelerine

“Kur’ân’ın ipeği” anlamına gelen “Dîbâcu’l-Kur’ân” denilmiştir. Bu isim sözü edilen surelerde

ahkâma değinilmeyip yoğun olarak öğütlere ve ahirete ilişkin mevzulardan bahsedilmesindendir (İbn

Atiyye 2001: 4, 545). Lübâbu’l-Kur’ân veya Semerâtu’l-Kur’ân diyenler de vardır (Koçyiğit 2012:

52, 61). Âl-i Hâmîm arâis olarak da isimlendirilir (el-Beğavî 1997: 4, 103; ez-Zerkeşî, tarihsiz 1,

175).

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışı Üzerinden Allah’ın İnsanı Yeniden

Diriltme Kudretine İşaret Eden Ayetler

Makalenin bu bölümünde Havâmîm surelerinde göklerin ve yerin yaratılışına farklı

bağlamlarda yer veren yirmi beş ayet arasındaki münasebet ele alınacak, bu ayetler peş peşe

okunduğunda “Allah’ın gökleri ve yeri yaratmasının, insanı öldükten sonra tekrar diriltme kudretine”

hangi münasebetle işaret ettiği ortaya konacaktır. Aşağıdaki tabloda Havâmîm surelerinin nüzul ve

Mushaf tertipleri birlikte verilmiştir. Böylece makalede incelenecek yedi surenin hem nüzul hem de

Mushaf dizilişinin art arda olduğunu gözlemlemek mümkündür:

Surenin adı Nüzul Tertibi Mushaf Tertibi

6 Atâ el-Horosanî ve Ebu Salih’in İbn Abbas’tan rivayet ettikleri kronolojik sure sıralamasında nüzul ve Mushaf

tertiblerinin aynı olduğu görülmektedir. Bkz. Esra Gözeler, Kur’an Ayetlerinin Tarihlendirilmesi, Kuramer, İstanbul,

2016, s. 60, 68. 7 Yalnızca bu surede hurufu mukattaa المر şeklindedir. 8 Bu habere sahih hadis kitaplarında ulaşamadık. 9 Benzer bir hadiste “Havâmîm cennet bahçelerinden bir bahçedir.” buyrulmuştur. el-Musteğfirî, Fedâilu’l-Kur’an, c.2,

s.602. 10 Aynı haber İbn Atiyye’de Enes b. Malik’in Hz. Peygamber’den naklettiği bir hadis olarak zikredilmiştir. İbn Atiyye,

Muharru’l-Veciz, c.4, s.545.

Page 9: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 303

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Ğâfir 60 40

Fussilet 61 41

Şûrâ 62 42

Zuhruf 63 43

Duhân 64 44

Câsiye 65 45

Ahkâf 66 46

1. Ğâfir (Mu’min) Suresi

Havâmîm surelerinde göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili ayetlerin münasebeti açısından ele

alınan ayetlerden ilki, Ğâfir suresi 57. ayettir.

Sure adı /

Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Ğâfir 60/57 موات والرض أكبر من لخلق خلق السه

النهاس ولكنه أكثر النهاس ل يعلمون

Elbette göklerin ve yerin yaratılması,

insanların yaratılmasından daha büyük bir

şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Allah bu surede yalnızca 57. ayette göklerin ve yerin yaratılışına değinmiş ve söz konusu

yaratılışı insanın yaratılışı ile kıyaslamıştır. Göklerin ve yerin yaratılışının ne kadar büyük bir iş

olduğunu, onların uçsuz bucaksız görünüşü üzerinden insanın da değerlendirmesi mümkündür. ez-

Zemahşerî bu ayeti önceki ayetle11 irtibatlandırmaktadır: “Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler,

Allah’ın gökleri ve yeri yarattığını ve hiçbir şeyin kendisine güç yetiremeyeceği büyük yaratıcı

olduğunu itiraf ediyorlardı. Oysa insanların yaratılması kâinatın yaratılmasına nazaran daha küçük

bir olgudur.” (ez-Zemahşerî 1407: 4, 174). er-Râzî ayeti “Daha büyüğüne gücü yeten, şüphesiz

küçüğünü de yapabilir.” şeklinde izah etmiş ve onun anlamının üç farklı biçimde yoruma açık

olduğunu belirtmiştir:

1- “Daha zayıf olana gücü yetenin daha zor olana da gücü yetmesi lazım” önerisi

yanlıştır.

2- Bir şeyi yapabilenin, benzerini yapabilmesi makuldür.

3- Çok güçlü olanı yapabilenin daha zayıf ve önemsiz olanı yapabilmesi evladır (er-

Râzî 1981: 27, 80).

2. Fussilet Suresi

Fussilet suresinde göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili ayetlerin münasebeti bölümü ile ilgili

olarak üç ayet incelenecektir:

11 “Allah'ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir

büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla

işitendir, hakkıyla görendir.” (Ğâfir 06/56)

Page 10: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

304 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Fussilet 61/9

الرض في يومين قل أئنهكم لتكفرون بالهذي خلق

وتجعلون له أندادا ذلك رب العالمين

De ki: "Siz mi yeri iki günde

(iki evrede) yaratanı inkâr

ediyor ve O'na ortaklar

koşuyorsunuz? O, âlemlerin

Rabbidir."

Fussilet 61/10

ر فيها وجعل فيها رواسي من ف وقها وبارك فيها وقده

ائلين أقواتها في أربعة أيهام سواء للسه

O, dört gün içinde (dört evrede),

yeryüzünde yükselen sabit

dağlar yarattı, orada bolluk ve

bereket meydana getirdi ve

orada rızık arayanların

ihtiyaçlarına uygun olarak

rızıklar takdir etti.

Fussilet 61/11

ماء وهي دخان فقال لها ولألرض ثمه استوى إلى السه

ائتيا طوعا أو كرها قالتا أتينا طائعين

Sonra duman halinde bulunan

göğe yöneldi; ona ve

yeryüzüne, "İsteyerek veya

istemeyerek gelin" dedi. İkisi

de, "İsteyerek geldik" dediler.

Fussilet 61/12

فقضاهنه سبع سموات في يومين وأوحى في كل سماء

نيا بمصابيح وحفظا ذلك تقدير ماء الد أمرها وزيهنها السه

لعزيز العليم ا

En yakın göğü kandillerle

süsledik ve onu koruduk. İşte

bu, mutlak güç sahibi ve

hakkıyla bilen Allah'ın

takdiridir.

Bu ayetlerde semâvât ve’l-ard ifadesi Havâmîm sureleri içindeki diğer ayetlerin aksine ayrı

ayrı kullanılmıştır. Allah yaratıcıyı inkâr sadedinde söz söyleyenleri kınayan bir dille “Siz mi yeri

iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O'na ortaklar koşuyorsunuz?” diye sormuştur. Bununla

beraber göklerin ve yerin yaratılışını aşamalı olarak anlatmıştır. Kur’ân’da kâinatın yaratılış

aşamalarının bu kadar ayrıntılı olarak işlendiği başka bir yer yoktur. Allah Fussilet suresindeki bu

ayetlerde yerin, yerin üstünde bulunan dağların ve gıdaların yaratılış süresini zikretmektedir. Sonra

gelen ayetlerde göğe yönelip yeri ve göğü davet ederek onlara görevlerini vahyettiğini

bildirmektedir. Son ayette Allah yedi göğü yaratmasından ve yıldızlarla donatmasından söz

etmektedir. Bundan sonra ele alacağımız ayetlerde artık yaratılışa dair bir haber göze çarpmamakta,

yaratılış üzerinden yaratanın kudretine değinilmektedir.

3. Şûrâ Suresi

Surede genel olarak Allah’ın varlığı ve birliğiyle, âhiret hayatı ve nübüvvet konusuna temas

edilmektedir. Ancak bu konular telkin ve etkileme hedefine yönelik biçimde zaman zaman iç içe

bulunmakta ve tekrarlanmaktadır.12 Şûrâ suresindeki altı ayetle artık, göklerin ve yerin yaratılışı

üzerinden, Allah’ın her şeyin sahibi ve yarattıklarının O’nun varlığının delili olduğuna işaret

edilmektedir.

12 Geniş bilgi için bkz. Bekir Topaloğlu, “Şura suresi”, DİA, c.39, s.239-240; Surenin farklı bir tasnifi için bkz. el-Câbirî,

Fehmu’l-Kur’an, s.118-130.

Page 11: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 305

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Şûrâ 62/4

ماوات وما في الرض وهو العلي العظيم له ما في السه

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi

O'nundur. O, yücedir, büyüktür.

Şûrâ 62/11

ماوات والرض جعل لكم من أنفسكم أزواجا فاطر السه

ومن النعام أزواجا يذرؤكم فيه ليس كمثله شيء وهو

ميع البصير السه

O, gökleri ve yeri yaratandır. Size

kendinizden eşler, hayvanlardan da

(kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu

suretle çoğalmanızı sağlamıştır.

O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O

işitendir, görendir.

Şûrâ 62/12

زق لمن يشاء موات والرض يبسط الر له مقاليد السه

ويقدر إنهه بكل شيء عليم

Göklerin ve yerin anahtarları

O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir

ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O,

her şeyi hakkıyla bilendir.

Şûrâ 62/29

موات والرض وما بثه فيهما من ومن آياته خلق السه

شاء قدير دابهة وهو على جمعهم إذا ي

Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde

yaydığı canlıları yaratması, O'nun

varlığının delillerindendir. O,

dilediği zaman, onları bir araya

getirmeye de gücü yetendir.

62/Şûrâ/49

موات والرض يخلق ما يشاء ملك السه يهب لمن لله

كور يشاء إناثا ويهب لمن يشاء الذ

Göklerin ve yerin mülkü

(hükümranlığı) Allah'ındır. O,

dilediğini yaratır. Dilediğine kız

çocukları, dilediğine erkek çocukları

verir.

62/Şûrâ/53

الهذي له ما في ال موات وما في الرض أل صراط للاه سه

تصير المور إلى للاه

Göklerdeki ve yerdeki her şeyin

sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin

ki, bütün işler sonunda Allah'a

döner.

Tablodaki ayetlerde Allah’ın göklerin ve yerin sahibi oluşuna lehû, lillâhi, min âyâtihî gibi

ifadelerle vurgu yapılmıştır. Allah Fussilet suresinde kâinatın yaratılışını anlatmayı tamamlamış, bu

ve bundan sonraki surelerde bir daha yaratılış konusuna değinmemiştir. Bununla birlikte göklerin ve

yerin yaratıcısı olduğunu hatırlatmış, mülkü ve sahip oldukları üzerinden kendi varlığına atıflar

yapmıştır.

4. Zuhruf Suresi

Surenin konumuzla ilgili ayetler şu şekilde sıralanmaktadır: Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Zuhruf 63/9

موات والرض ليقولنه خلقهنه ولئن سألتهم من خلق السه

العزيز العليم

Andolsun, onlara, "Gökleri ve

yeri kim yarattı?" diye sorsan,

mutlaka, "Onları mutlak güç

sahibi, hakkıyla bilen (Allah)

yarattı" diyeceklerdir.

Zuhruf 63/82

ا سبحان رب ماوات والرض رب العرش عمه السه

يصفون

Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın

da Rabbi olan Allah, onların

nitelendirmelerinden uzaktır.

Zuhruf 63/85

ماوات والرض وما بينهما وتبارك الهذي له ملك السه

اعة وإليه ترجعون وعنده عل م السه

Göklerin, yerin ve ikisi

arasındaki her şeyin

hükümranlığı kendisine ait olan

Allah yücedir! Kıyametin

bilgisi de yalnız O'nun

katındadır ve yalnızca O'na

döndürüleceksiniz.

Page 12: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

306 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Zuhruf 9.ayette العزيز العليم ليقولنه خلقهنه ifadesi “Gökleri ve yeri kim yarattı?” sorusuna kulların

cevabı olarak zikredilmiş, böylece aslında kendilerine gelen her peygamberi yalanlayan toplumların

bile Allah’ı yaratıcı olarak kabul ettikleri ortaya konmuştur. Subhâne ve tebârake ifadeleriyle ise

Allah’ı tesbih ve yüceltme teşvik edilmiştir.

İlgili ayetlerde Hz. Peygamber, “göklerin ve yerin sahibinin Allah olduğu” hatırlatılarak

teselli edilmektedir. Çünkü müşrikler Rahman’ın “çocuk sahibi” olduğunu iddia ederek Hz.

Peygamber’i üzmüşler, Allah da “göklerin, yerin ve Arş’ın Rabbi, yer ve göğün ilahı, göklerin, yerin

ve ikisi arasındakilerin Sahibi olduğunu, kıyametin bilgisinin de O’nun katında bulunduğunu”

hatırlatarak gücünü vurgulamıştır. Göklerin ve yerin yaratılışından kıyametin bilgisine geçiş ilk defa

bu surede karşımıza çıkmaktadır.

5. Duhân Suresi

Duhân sûresinde kitaba ve peygambere inanmanın gereği ve önemi, inanmayanların dünya

hayatında uğrayacakları sıkıntılarla âhirette çekecekleri azap, iman edip kötülüklerden sakınanların

ise ebedî mutluluğa erecekleri anlatılır. Göklerin ve yerin bir hikmete binaen yaratıldığını bildiren

ayetler şunlardır:

Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Duhân 64/7

ماوات والرض وما بينهما إن كنتم موقنين رب السه

Eğer kesin olarak inanıyorsanız,

Rabbinden; göklerin, yerin ve

bu ikisi arasındakilerin

Rabbinden

Duhân 64/38

ماوات والرض وما بينهما لعبين وما خلقنا السه

Biz, gökleri, yeri ve bunlar

arasında bulunanları, eğlenmek

için yaratmadık.

Duhân 64/39

ما خلقناهما إله بالحق ولكنه أكثرهم ل يعلمون

Biz onları ancak hak ve hikmete

uygun olarak yarattık. Ama

onların çoğu bilmiyorlar.

Havâmîm surelerinde göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili ayetlerin münasebeti açısından ele

alınan Duhân suresindeki ayetlerde Allah, şüphe içinde eğlenenlere ( بل هم في شك يلعبون)13 göklerin,

yerin ve ikisi arasındakilerin sahibi olduğunu hatırlatarak kâinatı yaratmasının hak olduğunu ve

bunların yaratılışındaki amacın eğlence olmadığını, insanların çoğunun bunu anlamak

istemediklerini dile getirmektedir.

6. Câsiye Suresi

Havâmîm surelerinde göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili ayetlerin münasebeti bölümü için

ele alınan ayetlerden Câsiye suresindeki altı ayeti üç grup halinde incelememiz mümkündür.

Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Câsiye 65/3

ماوات والرض ليات للمؤمنين إنه في السه

Şüphesiz, göklerde ve yerde,

inananlar için (Allah'ın varlığını ve

birliğini gösteren) nice deliller

vardır.

Câsiye 65/13

Göklerdeki ve yerdeki her şeyi

kendi katından (bir nimet olarak)

13 Duhân 44/9.

Page 13: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 307

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

ماوات وما في الرض جميعا منه ر لكم ما في السه وسخه

إنه في ذلك ليات لقوم يتفكهرون

sizin hizmetinize verendir. Elbette

bunda düşünen bir toplum için

deliller vardır.

Câsiye 65/22

ماوات والرض بالحق ولتجزى كل نفس السه وخلق للاه

بما كسبت وهم ل يظلمون

Allah, gökleri ve yeri, hak ve

hikmete uygun olarak, herkese

kazandığının karşılığı verilsin diye

yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.

Câsiye 65/27

ماوات والرض ويوم تقوم السهاعة يومئذ ملك السه ولله

يخسر المبطلون

Göklerin ve yerin hükümranlığı

Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün,

işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana

uğrayacaklardır.

Câsiye 65/36

ماوات ورب الرض رب العالمين فللهه الحمد رب السه

Hamd, göklerin Rabbi ve yerin

Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah'a

mahsustur.

Câsiye 65/37

م اوات والرض وهو العزيز الحكيم وله الكبرياء في السه

Göklerde ve yerde ululuk O'na aittir.

O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve

hikmet sahibidir.

İlk gruptaki üçüncü ve on üçüncü ayetlerde Allah, göklerde ve yerde ve bunları insanların

hizmetine vermesinde inananlar ve düşünenler için deliller olduğuna dikkat çekmiştir. Aslında bu iki

ayet arasında yer alan bölüm surenin mukaddimesi görüntüsünü vermektedir. Bu bölümde göklerin

ve yerin, insan ve diğer canlıların yaratılışından, gece-gündüz değişiminden, rüzgâr ve yağmurdan,

topraktan söz ederek Allah’ın varlığı ispat edilmektedir (el-Câbirî 2014: 150). İkinci grupta Allah

insanların davranışlarını ele almakta, iyilerin ve kötülerin yaptıklarının karşılığını bulacağını ve

batıla sapanların kıyamet günü hüsrana uğrayacağını dile getirmektir. Allah’ın göklerin ve yerin

yaratılışını kıyametle aynı ayette ancak ilk sırada zikretmesi, O’nun bu yaratılışı kudretinin işareti

olarak görmesi ile bağlantılıdır diyebiliriz. Böylece Allah gökleri ve yeri yarattığına inananlara,

kıyamete de gücünün yeteceğini göstermektedir. Surenin sonunda peş peşe gelen üçüncü grup ayette

ise semâvât ve’l-ard ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’ın hamde layık olduğu ve büyüklüğü

hatırlatılmaktadır.

7. Ahkâf Suresi

Surenin yalnızca şu iki ayeti gökler ve yerin yaratılışından söz etmektedir: Sure adı / Ayet

numarası

Ayetin metni Ayetin meali

Ahkâf 66/3

ماوات والرض وما بينهما إله بالحق وأجل ما خلقنا السه

ا أنذروا معرضون ى والهذين كفروا عمه مسم

Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında

bulunanları hak ve hikmete uygun olarak

ve belirli bir süre için yarattık. İnkâr

edenler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz

çevirmektedirler.

Ahkâf 66/33

ماوات والرض ولم يعي الهذي خلق السه أولم يروا أنه للاه

بخلقهنه بقادر على أن يحيي الموتى بلى إنهه على كل

قدير شيء

Gökleri ve yeri yaratan ve onları

yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri

diriltmeye gücünün yeteceğini

görmediler mi? Evet şüphesiz O, her

şeye hakkıyla gücü yetendir.

Bu ayetlerde göklerin ve yerin belli bir zaman için yaratıldığı ecel-i musemmâ kelimesiyle

ifade edilmiş ve incelenen ayetlerin sonuncusunda gökleri ve yeri yaratırken yorulmayan Allah’ın

ölüleri diriltmeye gücünün yeteceği vurgulanmıştır. Bu son bölümle birlikte göze çarpan Havâmîm

sureleri içinde gökler ve yerin yaratılışının büyüklüğünü insanın yaratılışı ile kıyaslayarak başlayan

konunun, Allah’ın yüceliğine, oradan da insanı öldükten sonra tekrar dirilteceğine gelmiş olmasıdır.

Page 14: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

308 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Sonuç ve Değerlendirme

Âlimler Kur’ân ayetleri ve sureleri arasında “bütün Kitab’ı tek bir kelime olarak kabul

etmeye sebep olacak bir bağın” varlığını kabul etmişler, özellikle er-Râzî, el-Bikâî, es-Suyûtî,

eserlerinde bu konuya geniş yer vermişlerdir. Ayet ve sureler arasındaki uyum ulûmu’l-Kur’ân

konuları arasında Münâsebet/Tenâsüb kelimeleri ile ifade edilmiştir. Tenâsübü’l-Kur’ân ilmi

Kur’ân’ı anlamayı kolaylaştırır, Allah’ın muradını ve hikmetini bilmeyi sağlar.

Bu makale Kur’ân ayetleri ve sureleri arasındaki bağı inceleyen Tenâsübü’l-Kur’ân

konusuna bir örnek olarak hazırlanmıştır. Makalede Havâmîm surelerinde göklerin ve yerin

yaratılışına farklı bağlamlarda yer veren yirmi beş ayet arasındaki münasebet ele alınmıştır. Gerek

nüzul gerekse Mushaf sıralamasına göre peş peşe gelen Havâmîm surelerinin ilkinde, gökler ve yerin

yaratılışının insanların yaratılışından çok daha büyük olduğunun anlatıldığı gözlenmiştir. İkinci sure

olan Fussilet suresinde göklerin ve yerin nasıl yaratıldığı belirtilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de göklerin

ve yerin yaratılışı konusuna birçok kez değinilmiş, yaratılışın ayrıntılarına özellikle Fussilet suresinin

04/9-12. ayetlerinde yer verilmiştir. Bundan sonraki beş surede gökler ve yer ifadesi kullanıldığında

artık yaratılışın önemi veya nasıl oluştuğuna dair herhangi bir bilgi verilmemektedir. İfade yalnızca

“gökler ve yerin yaratıcısının kudretine” değinmek için kullanılmaktadır.14 Havâmîm’in son

suresinde gökler ve yer ifadesine son kez yer verildiğinde ise Allah’ın ölüleri diriltmeye ve yeniden

yaratmaya kadir olduğu belirtilmektedir (Ahkâf: 66/33).

Havâmîm surelerinde gökler ve yer ifadesinin kullanımının hiyerarşik bir düzen içinde

olduğu düşünülmektedir. İlk olarak gökler ve yerin yaratılışı insanın yaratılışı ile kıyaslanmış ve daha

üstün olduğu ifade edilmiştir (Ğâfir). Daha sonra göklerin ve yerin yaratılışı Kur’ân’ın başka hiçbir

yerinde olmadığı kadar detaylandırılmış (Fussilet), yaratmanın tamamlanmasıyla bütün varlığın

Sahibinin Allah olduğuna vurgu yapılmıştır (Şûrâ). Gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğuna kulların

ikrarı ve Allah’ı nasıl tenzih edecekleri ve Allah’ı nasıl yüceltecekleri bildirilmiştir (Zuhruf).

Yaratılışın bir oyun olmadığı (Duhân), göklerin ve yerin yaratılışının Allah’ın varlığının delili olarak

kıyametle bağlantısı (Câsiye), göklerin, yerin ve her ikisinin arasındakilerin belli bir zaman için

yaratıldığı ve bunları yaratırken yorulmayan Allah’ın ölüleri diriltebileceği (Ahkâf) sırasıyla

açıklanmıştır.

Bu son ayetteki kullanım ilk ayete bir çağrışım olarak yorumlanıp Kur’ân surelerindeki

tenâsübün varlığına bir delil kabul edilebilir.15 Nitekim incelediğimiz ayetler içerisinde insanın

öldükten sonra yeniden yaratılışı konusuna ilk (Ğâfir 40/57) ve son ayet (Ahkâf 46/33) dışındaki

diğer ayetlerde yer verilmemiştir. Sonuç olarak Havâmîm sureleri içinde ilk ve son ayetler göklerin

ve yerin yaratılışını insan olgusuyla kıyaslamakta ve en büyük yaratılışı gerçekleştirenin her türlü

yaratmaya kadir olduğuna dikkat çekmektedir. Böylece ahiret hayatını ve hesaba çekilmek üzere

yeniden diriltilmeyi inkâr eden Mekke müşriklerine iddialarının yersiz olduğu somut örnekler

üzerinden gösterilmiştir. Aynı zamanda bu durum sistematik bir düzen içinde işlenmiştir.

KAYNAKÇA

el-Beğavî, H. (1997). Meâlimu’t-Tenzîl fî Tefsîri’l-Kur’ân, thk. Abdurrezzak el-Mehdî, Beyrut: Dâru

İhyâi’t-Turâs el-Arabî, el-Bikâî, (1984). Nazmu’d-Durer fi Tenâsubi’l-Âye ve’s-Suver,

Kahire: Dâru’l-Kitabi’l İslâmî.

el-Câbirî, M. (2014). Fehmu’l-Kur’ân, Beyrut: Merkezu’d-Dirâsâti’l-Vahde’l-Arabiyye.

14 Şûrâ: 62/4; 12; 29; 49; 53; Zuhruf: 63/9; 82; 85; Duhân: 64/7; 38; 39; Câsiye: 65/3; 13; 22; 27; 36; 37; Ahkâf: 66/3. 15 Havâmîm surelerinin birbirleriyle tenasübünde farklı bir görüş için bkz. İlhami Günay, Kur’an-ı Kerim Sureleri

Arasındaki Münasebet, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 1996.

Page 15: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

Havâmîm Surelerinde Göklerin ve Yerin Yaratılışının Anlatımındaki Tenâsüb 309

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

Cerrahoğlu, İ. (1991). Tefsir Usulü, Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları.

Çetin, M. (1989). “Ayetler ve Sureler Arasındaki Münasebet ve İnsicam,” İzmir: Dokuz Eylül

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s.VI. s.505-543.

_____________, (1997). “Havâtimu’s-Suver”, DİA. c.16. İstanbul. s.526-527.

Demirci, M. (2013). Tefsir Usulü, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.

_____________, (2015). Tefsir Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Vakfı Yayınları.

Demirci, S. (2015). “Kur’an Ayetleri ve Sureleri Arasındaki Tenasüb (Fahruddin Razi’nin Tefsiri

Mefatihu’l- Gayb Örneği) ,” EKEV Akademi Dergisi. s. 147-172.

Elik, H. Coşkun, M. (2015). Tevhit Mesajı, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yayınları.

Eren, A. Cüneyt. “Kur’ân Metninin Üslûb Özellikleri,” Turkish Studies International Periodical For

the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/5 Spring 2014, p. 867-

900, DOI Number: 10.7827/ TurkishStudies.6985, ANKARA-TURKEY.

Ethem, M. (2017). Rusça Kur’an-ı Kerim Çevirileri (Tanıtımı ve Analizi), Gece Kitaplığı Yayınevi.

Ankara.

Firuzâbâdî, (2005). Kâmûsu’l-Muhît, Beyrut: Muessesetu’r-Risâle.

Gözeler, E. (2016). Kur’an Ayetlerinin Tarihlendirilmesi, İstanbul: Kuramer.

Günay, İ. (1996). Kur’an-ı Kerim Sureleri Arasındaki Münasebet, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Konya.

Halil b. Ahmed, (2003). Kitâbu’l-Ayn, thk. Abdulhamid Hindâvî. Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,

el-Himyerî, C. (1955). es-Siretü'n-Nebeviyye, Mısır: Halebî Yayınları,

Işık, E. (1988). “Ahkaf suresi”, DİA. c.1. İstanbul. s.549-550.

_________, (1993). “Câsiye sûresi”, DİA. c.7. İstanbul. s.161-162.

_________, (1994). “Duhân sûresi”, DİA. c.9. İstanbul. s.548.

_________, (1996). “Fussilet sûresi”, DİA. c.13. İstanbul. s. 228-229.

İbn Atiyye, A. (2001).el-Muharraru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, thk. Abdusselam Abduşşafî,

Beyrut: Daru’l Kutubu’l İlmiyye,

el-Askalânî, (1379). Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, thk. Muhammed Fuad Abdulbakî. Beyrut:

Daru’l-Marife.

Koçak, S. (2009). “Tenasübü’l-Kur'an İlmi Açısından Kıyamet Suresi'nin İncelenmesi,” Cumhuriyet

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. s.331-369.

Koçyiğit, H. (2012). “Ortak Sure İsimleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi.

Kur’an-ı Kerim Meâli. Diyanet İşleri Başkanlığı. http://kuran.diyanet.gov.tr/

el-Musteğfirî, M. (2008). Fedâilu’l-Kur’an. thk. Ahmed b. Faris, Beyrut: Daru’bnu’l-Hazm,

Polater, K. (2007). “Kur’ân’daki el-Esmâü’l-Hüsnâ ve Tenâsüb”. Marife. S.1. s.43-63.

er-Râzî, M. F. (1981). Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Ğayb. Beyrut: Daru’l-Fikr.

Page 16: Turkish Studiesisamveri.org/pdfdrg/D03262/2018_2/2018_2_CELEMS_ONENS.pdfdocuments and the latter documents. The purpose of the research conducted for this topic is to show the integrity

310 Sema ÇELEM - Sakina ÖNEN

Turkish Studies Volume 13/2, Winter 2018

________, M. F. (1988). Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Ğayb, (Komisyon, Çev.) Ankara: Akçağ

Yayınları.

Salih, S. (2009). Mebâhis fi Ulûmi’l-Kur’ân. Beyrut: Daru’l-İlm li’l-Melâyîn.

Semerkandî, (1971). Bahru’l-Ulum. thk. Adil Ahmed Abdulmevcud. Ali Muhammed Muavvid.

Zekeriyya Abdulmecid en-Nevtî. Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye.

es-Suyûtî, C. (2010). el-İtkân fî Ulumi’l-Kur’ân. thk. Muhammed Mutevelli Mansur. Kahire:

Mektebetu Daru’t-Turas.

_________, (1986). Tenâsuku’d-Durer fî Tenâsubi’s-Suver. thk. Abdulkadir Ahmed Ata. Beyrut:

Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye.

Topaloğlu, B. (2010). “Şûrâ sûresi”. DİA. c.39. İstanbul. s.236-239.

_________, (2013). “Zuhruf sûresi”. DİA. c.44. İstanbul. s.504-505.

Velayeti, K. (2005). “Resul-i Ekrem Zamanında Kur'an'ın Cem'i ve Ayetlerin Tenasübü”. İslami

Araştırmalar Dergisi, s.3, s.237-249.

Yalçın, Y. (2009). Elmalılı’nın Hak Dini Kur’an Dili İsimli Tefsirinde Sureler Arası Tenasüb ve

İnsicam. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

Yaşaroğlu, K. (2006). “Mü’min sûresi”. DİA. C.31. İstanbul. s.558-559.

Yılmaz, M. F. (2005). Ayetler ve Sureler Arasındaki Münâsebet. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı

Yayınları.

__________, (2006). “Münasebâtü’l-âyât ve’s-süver”. DİA. C.31. İstanbul. s.569-571.

ez-Zemahşerî, M. (1407). el-Keşşâf an-Hakâiki’t-Tenzîl. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-Arabî.

ez-Zerkeşî, M. B. (tarihsiz). el-Burhân fi Ulumi’l-Kur’an. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye.

ez-Zurkânî, M. A.(tarihsiz). Menâhilu’l-İrfân fî Ulumi’l-Kur’an. Kahire: Matbaatu İsa el-Bâbî el-

Halebî ve şurakâuhû.